Açıklama:
Bu sitedeki yazılardan "Akaid" kategorisine ait olanlarının tümü aşağıdaki alt guruplar altında toplanmıştır. Kırmızı başlıklar o alt gurupların etiketleridir. Altlarında ikişer tane en son yazılar bulunmaktadır. Bir etiket altındaki yazıların tümü için kırmızı başlıklara tıklamalısınız.

» Allah'a İman

Suheyb-i Rum-i (Radiyallah-u Anhu)- 10 Rivayet ettiği Uzun Hadis

Merve tepesi (İnşaat çalışmaları)

Suheyb-i Rum-i (Radiyallah-u Anhu)- 10 Rivayet ettiği Uzun Hadis

Pâdişah ona;

-“Arkadaşların ne oldu?” dedi.

Delikanlı:

-“Allah beni onlardan kurtardı.” Dedi.

Bunun üzerine Pâdişah, delikanlıyı kendi eshabından diğer bir cemaata teslim etti.

Ve:

-“Bunun (Karkur) denilen gemiye koyup deniz ortasına götürünüz, dininden dönerse ne âlâ; dönmezse denize atınız.” Dedi. Hemen delikanlıyı (gemi) ye götürdüler,

Delikanlı:

-“Allah’ım! Bunların haklarından gel, bunları benden def et.” Dedi.

Bunu üzerine gemi onlarla beraber devrildi; onlar boğuldular. Delikanlı yürüyerek Pâdişahın yanına geldi.

Padişah ona:

-“Arkadaşların ne yaptı?” dedi.

Delikanlı;

-“Beni Allah-u Teâla onlardan kurtardı.” Dedi

Ve şunu ilave etti.

-“Benim emredeceğim işi yapmadıkça sen beni öldüremezsin.”

Pâdişah;

-“Nedir o?” dedi.

Delikanlı şöyle dedi;

-“Ahâliyi geniş bir meydana topla. Beni de hurma kütüğüne bağla. Sonra okdanlığımdan bir ok al, onu yayın tam ortasına yerleştir.

Sonra;

-“Delikanlının Rabbi olan Allah’ın adı ile” de ve oku at! Eğer bunu yaparsan beni öldürürsün.” Dedi.

Bunu üzerine Pâdişah, halkı düz bir meydana topladı. Delikanlıyı hurma kütüğüne bağladı. Sonra Delikanlının ok kabından bir ok aldı. Oku yayın tam ortasına koydu.

-“Delikanlının Rabbi olan Allah’ın ismiyle.” Dedi

ve oku attı. Ok delikanlının şakağına rastladı. Delikanlı elini şakağına koydu ve öldü.

Bunun üzrine Ahâli;

-“Delikanlının Rabbına iman ettik.” Dediler.

Sonra pâdişah çağırıldı. Ona

-“Kortuğun şeyi gördün mü? Va’llahi korkduğun başına geldi; ahâli iman etti.” Dediler.

Bunun üzerine sokak başlarına hendekler açılmasını emretti. Hendekler alevlerle dolu idi.

Pâdişah;

-“Yeni dinden dönmiyen kimseleri zorla ateşe atın, yahud onları ateşe girmeye zorlayın.”dedi.

Bu işler yapıldı. Nihayet elinde bir çocukla bir kadın geldi. Lâkin biraz duraksadı.

Sabi ona;

-“Anneciğim sabret, dışını sık, sabret; zira sen hak üzeresin.” Dedi.

(Hadisi, Müslim rivayet etmiştir.)

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Suheyb-i Rumi (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Suheyb-i Rum-i (Radiyallah-u Anhu)- 9 Rivayet ettiği Uzun Hadis

Biat-ür-Rıdvan (Hudeybiye kuyusu)

Suheyb-i Rum-i (Radiyallah-u Anhu)- 9 Rivayet ettiği Uzun Hadis

O da:

-“Rabbim iâde etti,” diye cevab verdi.

Padişah:

-“Senin benden başka rabbin mi var? Dedi.

O ADAM:

-“Benim de Rabbim ve senin de Rabbın Allah’dır.” Dedi.

Bunun üzerine padişah o adamı yakaladı ve durmadan ona işkence etti. Nihayet bu adam, delikanlının yerini söyledi. Delikanlı getirildi.

Padişah ona:

-“Oğlum! Demek senin sihrin körleri ve alatenlileri iyi edecek dereceye geldi; şu şu işleri yapıyorsun.” Dedi

Delikanlı:

-“Ben kimseye şifa veremem; ancak Allah-u Teâla şifa verir.” Dedi.

Bunun üzerine padişah onu tuttu ve devamlı sûrette işkence etti. Nihayet delikanlı, rahibin yerini söyledi.

Hemen Râhib getirildi ve:

-“Dininden dön” denildi.

Lâkin râhib dinlemedi. Bunun üzerine pâdişah testere istedi ve onu râhibin başının tam orta yerine koyarak onu ikiye ayırdı. Her parçası bir yana düştü.

Sonra padişahın meclis arkadaşı getirildi.

ve ona da:

-“Dininden dön.” Denildi.

Lâkin dinlemedi. Bunun üzerine pâdişah, onun da tepesine testere koyarak onu ikiye ayırdı. Ve her parçası bir yana düştü, Sonra delikanlı getirildi ve ;

-“Dininden dön.” Diye söylendi.

Fakat delikanlı da dinlemedi. Padişah onu kendi eshabından bir cemaata teslim etti. Ve onlara şöyle söyledi.

-“Bunu filan dağa götürünüz ve oraya çıkarınız dağın tepesine vardığınızda dininden dönerse ne âlâ, dönmezse onu dağın tepesinden atınız.”

Bunun üzerine onu götürdüler ve dağa çıkardılar.

Delikanlı:

-“Allah’ım! Bunların haklarında gel,” dedi.Bunun üzerine dağ sarsıldı, onlar da yuvarlandılar. Delikanlı yürüyerek pâdişahın yanına geldi.

Pâdişah ona;

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Suheyb-i Rumi (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

» Meleklere İman

Melekler’e iman- 4

Çağ-Çağ barajı bahçesi (Nusaybin)

Melekler’e iman- 4

Melekler dışında görünmeyen başka varlıklara da vardır. Kur’an-i Kerim’de bizlere bildirilen ve varlığını kabul etmemiz gereken bu varlıklar cinler ve şeytanlardır. Cinler ve Şeytanlar ateşten yaratılmış varlıklardır.

Cin;

Cinler, duyu organlarımızla algılayamadığımız varlıklardır. Cinler de insanlar gibi Allah’a kulluk etmekle görevlidirler. İnsanların olduğu gibi cinlerin de mü’min ve kafir olanları vardır.

Kur’an-i Kerim’de cinlerden bahsedilmekte, hatta bu isimle bir de sure bulunmaktadır. Kur’an’ın 72 suresi Cin Sueresi’dir.

Cinler de tıpkı insanlar gibi doğarlar, büyürler, yerler, içerler, evlenir, çoğalır ve ölürler. Cinsiyetleri vardır.

Cinler çok hızlı harket edebilir, kısa sürede uzak mesafelere gidebilirler. Çeşitli şekillere girebilirler ve insanların yapamıyacağı bazı zor işleri yapabilirler.

Nitekim Peygamber’lerden Süleyman Aleyhis selam, cinleri bazı zor ve ağır işlerle görevlendirmiştir. İnsanlara göre hayat sürelerinin uzunluğu, mekan konusunda hızlı haraketleri gibi özelliklerinden dolayı insanın bilmediği bazı şeyleri bilebilirler.

Ama cinlerin gelecekle ilgili bilgilere sahib olabileceği şeklindeki yaygın inanışı Kur’an-i Kerim red eder. Cinler gaybı bilemezler. Onlar da Allah’ın kulları olup ibadet ve kulluk için yaratılmşlardır.

-“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” Zâriyât suresi Ayet- 56

Şeytan;

Şeytan, kötülükte ve azgınlıkta çok ileri giden, asi ve kibirli olan varlıklara verilen bir isimdir.

Şeytanlar, cinlerden de insanlardan da olabilir. Azgınlaşıp kötülükte ileri giden varlıklar şeytanlaşmış olurlar.

Genel olarak herkesin bildiği ve ilk şeytan olarak kabul edilen cin, Kur’an-i Kerim’de ‘İblis’ adıyla geçer. İblis, Allah’ın emrine karşı gelerek azgınlaşan, Allah’ın rahmetinden kovulan ve cinlerden olan bir varlıktır.

Seytannın, samimiyetle inanan ve Allah’ın emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınan mü’minler üzerinde herhangi bir etkisi olamaz.

Diyanet İşleri başkanlığı vakıf yayınevi

Allah-u teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Kendilerini hesaba çekip günahlara rağbet etmeyen kullarından eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu

Melekler’e İman- 3

Bor-e beşire Mecido (Girnavas) Nusaybin

Melekler’e İman- 3

Melekler; Son derece süratli, güçlü ve kuvvetli varlıklardır. Kur’an’da bildirildiğine göre meleklerin kanatları vardır. (Fatır suresi Ayet- 1)

Bu kanatların nasıl olduklarını bilmemekle beraber çok kısa zamanda, çok uzak mesafelere gidebilmelerini sağladığı ayetlerden öğreniyoruz.

Melekler Allah’ın emir ve izniyle çeşitli şekillere ve kılıklara bürünebilirler. Örneğin Peygamberler melekleri hem melek olarak hemde insan suretinde görmüşlerdir.

Ayrıca insan suretinde oldukları zamanlarda diğer insanlar tarafından da görülmüşlerdir.

Mesele;

Hazreti Meryem (r.a.), Cebrail (a.s.) i insan olarak görmüştür. Peygamber efendimiz (a.s.v.) in arkadaşları da Cebrail (a.s.) i bazen hiç tanımadıkları biri olarak bazen de içlerinden birisi şeklinde görmüşlerdir.

Melekler güzel kokulardan ve güzel sözlerden hoşlanırlar. Kur’an dinlemek, ilim ve zikir meclislerine misafir olmak gibi güzel yönleri vardır.

Kulluk ve itaat onları yüceltiği gibi Mü’minlerin kulluk ve itaatine de sevinirler. Mü’minlerle birlikte olmaktan hoşlanırlar.

-“Göklerde ve yerde bulunan canlılar ve melekler büyüklük taslamadan Allah’a secde ederler (Boyun eğerler.) Nahl Suresi Ayet- 49

Meleklerin görevleri;

Secde, zikir v.b. yollarla Allah’a ibadet etmek,
Kendilerine emredilen şeyleri yerine getirmek,
Peygamberlere vahiy getirmek (Meleklerin efendisi olan Cebrail aleyhis selam’ın görevi)
Peygamberleri selat ve selamla yüceltmek ve desteklemek,
Mü’minlere sıkıntılı zamanlarda destek vermek, üzüntü ve sıkıntılarını giderip onların kalblerine ferahlık vermek,
Mü’minleri iyiliklere teşvik etmek, onların sevinçlerini paylaşmak, Mü’minleri takib edip korumak,
İnsanların iyi ve kötü fiillerini kaydetemek,
Kainatın idaresi ve İlâhi kanunların uygulamasında kendilerine verilen görevleri yerine getirmek,
Cennet ve cehennem’de kendilerine verilen görevleri yerine getirmek.

Devam edecek

Diyanet İşleri başkanlığı vakıf yayınevi

Allah-u teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Kendilerini hesaba çekip günahlara rağbet etmeyen kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

» Kitablara İman

Dinde kırk esas: (Akaid)- 7

Beyaz su başı (Nusaybin)

Yedinci Esas: Kelâm

Allah(c.c.) mütekellimdir. Ezeli ve zâtî ile kaim olan kelâm ile emredici, nehyedici, v’ad edici ve günahkarlara azab vereceğini bildiricidir. Allah’ın zatı mahlukatın zatına benzemediği gibi, kelâmı da mahlukatın kelâm’ına benzemez. Onun kelâmı, havanın dalgalanması, cisimlerin birbirlerine çarpması ile meydana gelen sesle ve lisanın hareketi, dudakların kapanması ile hasıl olan harfle değildir.

Kur’an, Tevrat, İncil ve Zebur, Peygamberlerine gönderdiği kitablardır. Kur’an, diller ile okunmuş, Mushaflarda yazılmış ve kalblerde muhafaza edilmiştir.

Bununla beraber O, kadîm ve Allah’ın zati ile kaimdir. Kendisi ezberlemiş olan kalblere ve yazılmış yapraklara intikal etmekle asla ayrılığı kabul etmez.

Allah (c.c.) ın iyi kulları, zatını cevher ve şekilden renk ve arazdan münezzeh olarak gördükleri gibi Musa Aleyhis selam da harfsız ve sessiz olarak Allah (c.c.) ın kelâmını işitmiştir.

Allah (c.c.) bu sıfatları vardır. Allah mücerred zatı ile değildir, lakin, hayat sıfatı ile diridir. İlim sıfatı ile bilici, kudret sıfatı ile kadirdir. İrade sıfatı ile diler, sem’i sıfatı ile işitir, basar sıfatı ile görür ve kelâm sıfatı ile de konuşur.

Devam edecek…

Dinde kırk Esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâlâ hazreteleri (c.c.) bizleri ve sizleri Kaza ve kader hakkında sağlam itikad sahibi olan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufğlu

» Peygamberlere İman

Dinde kırk esas: (Akaid)- 10 (İkinci bölüm)

Girnavas (Cin tepesi) -Nusaybin-

Onuncu Esas: Peygamberlik- 2

Bil ki (Ey okuyucu)

Buraya kadar zikrettiğimiz Kur’an ilimlerinin yani; Kur’an ilimlerinden Allah (c.c.) a ve ahret gününe aid olan hususların hulasasıdır

Onlar, her müslümanın kalbinin dolu bulunması yani, İman etmesi ve kesin OLARAK TASDİK ETMESİ gerektiği inançların açıklanmasıdır. Bu inançların ardından açık iki rütbe vardır.

1- Bu inançların esrarına dalmadan zahiri delillerini bilmek.

2- Akaidin, sırlarını, manalarının özünü, zevahirinin hakikatlarını bilmek. Bu rütbelerin her ikisini bilmek avam üzerine vacip değildir.

Yani, avam tabakasının ahrette kurtulmaları, bu derecelere yükselmelerine bağlı değildir. Bu derecelere bağlı olan ancak saadetin kemalidir.

İcmali imana sahip olup kesin bir tasdikte bulunan imanın delillerini ve tefsilatını bilemeyen kimse cehennem azabından kurtulabilir ve cennet ni’metlerine kavuşabilir, ancak icmali iman ve tasdikin delillerini bilemeyen kimse saadetin zirvesine ulaşamaz.

Mesele;

Bir beldeyi zorla feth eden bir kumandan, O beldenin halkından, öldürmediği, işkence vermediği ve fakat memleketinden çıkardığı kimse kurtulmuş ve necat bulmuştur.

Kumandanın, işkence çektirmediği memleketinden çıkarmaması ile beraber memleketinde çoluk çocuğu ile kalmasına ve geçimi hususunda çalışmasına musaade ettiği kimseler ise hem kurtulmuş, necat bulmuş ve hem de umdukları ni’metlere kavuşmuşlardır.

Kumandanın hiçbir eziyet yapmadığı gibi kendilerine memlekete yüksek makamlar verdiği kişiler de, hem kurtulmuş ve isteklerine nail olmuş ve hem de saadetin zirvesine ulaşmış olurlar. Sonra, saadetin dereceleri bir hususta münhasır olmaz.

Bil ki;

Ahrette insanlar derece bakımından bir çok kısımlara ayrılırlar. Bunlardan şerhi mümkün olan (Ki-tab-Ül-Tevbe) de de şerh ettik, orada ara

İki dereceden birincisi –bu, akaidin delilerini bilmekten ibaret olanlardır.- Onları bir yirmi yaprak kadar risale-i kudsiyyede zikrettik.

Bu risale, İhyaül-ulûm kitabımızın akaid kaidelerinin bölümlerinden bir bölümdür.

Marifet kokularından azıcık koklamak istersen;

Onların bir kısmını İhya’ül-Ulum kitabımızın,sabır, şükür, muhabbet bahislerinde ve tevekkül bahsının ilk bölümünde bulursun.

Devam edecek…

Dinde kırk Esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Peygamberlerine İMAN eden kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufğlu

Dinde kırk esas: (Akaid)- 10

Girnavas mevki-i (Nusaybin)

Onuncu Esas: Peygamberlik

Yüce olan Allah (c.c.) melekleri yarattı. Peygamberleri gönderip onları mu’cizelerle te’yid etti. Bütün melekler onun kullarıdır.

-“O’na ibadet etmekte asla kibirlenmezler ve yorulmazlar, gece-gündüz ara vermayerek O’nu tesbih ederler.”

Peygamberler Allah (c.c.) ın kullarına gönderdiği elçilerdir. Peygamberlere Allah’ın vahyi melekler vasitesiyle ulaşır. Peygamberler re’y-ü hevalarından komuşmazlar. Onlar kendilerine vahy olunanla konuşurlar.

Allah (c.c.) ümmi ve kureyş kabilesinden olan Muhammed Mustafa (Sallallahu aleyhi ve selem) i bütün arap ve arap olmayana, ins ve cin’e Peygamber olarak göndermiş ve onun şeriatı ile bütün şeriatların hükmünü kaldırmıştır. Allah (c.c.) O’nu bütün beşerin efendisi ve seyidi yapmıştır.

Allah (c.c.), yalnız (Lailahe ilallaah) –Allah’tan başka ilah yoktur- diyenin imanını, (Muhammedün Resûlüllah) –Muhammed Allah’ın Resûlüdür- demedikçe kabul etmez.

Lailahe İllallah ile birlikte Muhammedün Resûlüllahı da söylediğinde imanı tamam ve kabul olur.

Allah (c.c.), Peygamberin kendi tarafından dünya ve ahretle ilgili emirlerde O’nu tasdik etmelerini kullarına mecbur kılmış ve ona tabi olmalarını, her hususta ona uymalarını kullarına emretmiştir.

Nitekim Allah (c.c.) Kur’an-i Kerimde buyuruyor;

-“Peygamber size ne verdiyse onu alın, size neyi yasak ettiyse ondan da sakının.” Haşr Suresi Ayet- 7

Peygamber, Sallallahu aleyhi ve selem, Allah’a yaklaştıracak hiçbir şeyi terk etmedi, hepsini insanlara bildirdi, Ve onun yolunu gösterdi.

Ve yine, Allah (c.c.) tan uzaklaştıracak, cehenneme yaklaştıracak olanları bildirip nehy etti ve yolunu gösterdi.

ONLAR ÖYLE ŞEYLERDİR Kİ, ONLARA MÜCERRED AKIL, REY VE ZEKA İLE ULAŞILAMAZ. ONLAR ÖYLE SIRLARDIR Kİ, ALLAH’IN HAZİNESİNDE OLAN O SIRLARA ANCAK PEYGAMBERLERİN KALBLERİ VAKIF OLUR.

Bütün hamdüsena, bizi irşad eden, bize hidayet ihsan eden, ve bize güzel isimlerini, yüce sıfatlarını izhar eden Allah (c.c.) içindir. Salat ve selam da Peygamberlerin sonu olan Muhammed Mustafa’ya aile ve sahabına olsun. Amin Yarabbelalemin.

Bu inançların hakikatları bulunan, kitabları bildiren son söz

Bil ki (Ey okuyucu)

Buraya kadar zikrettiğimiz Kur’an ilimlerinin yani; Kur’an ilimlerinden Allah (c.c.) a ve ahret gününe aid olan hususların hulasasıdır

Onlar, her müslümanın kalbinin dolu bulunması yani, İman etmesi ve kesin OLARAK TASDİK ETMESİ gerektiği inançların açıklanmasıdır. Bu inançların ardından açık iki rütbe vardır.

Devam edecek

Dinde kırk Esas (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Peygamberlerine İMAN eden kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufğlu

» Ahiret Gününe İman

Dinde kırk esas: (Akaid)- 9

Çağ-Çağ nehri -BOR- (Nusaybin)

Dokuzuncu Esas: Ahret günü hakkında

Allah (c.c.), ruhlarla bedenleri ölümle birbirinden ayırır, Sonra ruhları bedenler haşir neşir anında iade eder.

Bütün ölüleri kabirden diriltir ve sinelerde olan her şey ortaya dökülür. Her mükellef hayır ve şerden yaptığını hazır görür.

Yapmış olduğu gizli ve aşikar her şeyi kitabta yazılı bulur. Öyle ki, büyük- küçük hiçbir şey bırakmayıp onları saymış. Ve her mükellef hayır, şer amelinin mikdarını Mizan (terazi) denilen doğru bir mi’yar (tartı) ile bilir.

Hakikatten amellerin tartıldığı ölçü aleti, zamanların, mikdarların ve şiirlerin mizani olan vezinler, diğer ölçü aletlerine benzemediği gibi, maddi cisimlerin ölçü aletine benzemez.

Sonra Allah (c.c.), insanları gizli ve aşikar olan fiileri, sözleri, niyet ve inançlarına göre hesaba çeker. İnsanların hesabı muhtelif olur. Kiminin hesabı zor, kiminin hesabı kolay olur. Kimi de hesabsız olarak cennete girer.

Sonra Allah (c.c.) insanları sırat’a sevk eder. Sırat, iyi kimselerle kötü kimselerin arasında uzanmış, kıldan ince ve kılıçtan keskin bir köprüdür. Dünyada doğru yol olan İSLÂM YOLUNDA gidenler o köprüyü kolaylıkla geçerler, doğru yoldan sapanlar ise geçemezler.

Allah (c.c.) ın lütf-u keremine mazhar olup yarlığananlar, hariç insanlar o anda sorguya çekilirler.

Allah (c.c.) peygamberlerden dilediğine, Peygamberliğini ve Allah’ın emirlerini tebliğ edip etmediğinden; Kafirlere, Peygamberleri yalanlamalarından, bid’atçılara, Peygamberin yolundan çıktıklarından ve onun sünnetlerine uymadıklarından, sorar.

Müslümanlardan dilediğine amellerinden sorar. Sadıklardan doğruluklarını, münafıklardan nifaklarını, sorar.

Sonra iyi ve bahtiyar olanlar cennete toplu olarak, kötü ve mücrimler de cehenneme tek, tek gönderilir.

Sonra Allah (c.c.), mümin ve muvahhidlerin cehennemden çıkarılmalarını emreder. Ta ki kalbinde zerre kadar iman bulunan cehennemde kalmaz.

Cehennemde azab çeken mü’minlerden bir kısmı Peygamberlerin, şehitler ve ulemânın ve şefaat sahibi olanların şefaatı ile azabını tamamlamadan önce Cehennemden çıkar.

Sonra, Said olanlar, ebediyen cennet ni’metlerinden nimetlenmek ve Cemalüllah’ı müşahede etmek üzere cennete yerleşirler.

Şaki olanlar da, çeşitli azablar içinde kıvranmak üzere ve Celal sahibi olan Allah (c.c.) ın cemaline bir perde çekilerek onu görmekten uzaklaştırılıp cehennemde karar kılarlar.

Devam edecek…

Dinde kırk Esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri ahiret gününe İMAN eden kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufğlu

» Kaza ve Kadere İman

Dinde kırk esas: (Akaid)-5 (Onikinci bölüm)

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

Beşinci Esas: İrade- 12

Gökler, eflak, yıldızlar, deniz,hava ve alemdeki bu büyük cisimler o aletler gibidir.Bilinen bir hesabla, alemleri,yıldızları,Güneş veayı hareket ettiren sebep de Bbilinen miktarla suyun akmasını sağlayan o delik gibidir.

Güneşin ayın ve yıldızların hareketleri yerdeki hadiselerin meydana gelmesini intaç ettiği gibidir. Gökte olanların hareketlerin her yüzünün değişmesine sebep olduklarına örnek;

Güneş hareketi ile, doğuya ulaştığında yer yüzü aydınlanır. İnanlar yeryüzünü ve içindekileri görebilirler ve işlerini yapmak için dağılırlar. Güneş battığında bu insanlar için mümkün olmaz ve insanlar evlerine dönerler.

GÜNEŞ GÖĞÜN ORTASINA YAKLAŞIP,İklimlerde bulunanların başlarına vurduğu vakit hava ısınır, ısı artar ve meyveler olgunlaşır.

Güneş gökyüzünün ortasında uzaklaştığı zaman kış gelir soğuklar artar. Güneş her ikisinin ortasında iken havalar mütedil olur. İlkbahar gelir bitkiler biter yer yeşerir. Bu meşhur olan ve bildiklerine, bilmediğin acayıp şeyleri kıyas et. Bu mevsimlerin birbirlerine benzememelerinin hepsi bilinen bir miktarla takdir edilmiştir.

Çünkü bunlar güneş ve ayın hareketlerin bağlıdır.

-“GÜNEŞ DE AY DA HESABLIDIR.” Er-rahman suresi Ayet 5

Yani; onların hareketleri bilinen bir hesaptır. ( Mukadder ve ma’lum olan bir nisabla burçlarında, menzillerinde cereyan etmektedir.)

İşte bu takdirdir. Küllü sebeplerin vad’i ise Kazadır. Bir an gibi olan ilk tedbir de Hükümdür.

Aletin, ipin, kürenin hareketleri aleti yapanın dileğinin dışında değildir. Bilakis o, aletin yapıcısının murad ettiğidir. Böylece, alemde şer, hayır, menfaatlı ve zararlı olan hadiselerin her biri Yüce olan Allah’ın dilemesi haricinde vaki olmaz, belki onları Allah murad buyurmuş ve onun için sebeplerini hükm etmiştir.
İlâhi emirlerin, örfi örneklerle bilinmesi güçtür. Örneklerden maksad ancak hatırlatmaktır.

Sen (Ey okuyucu) örnekleri terk et, esas maksad ve gayeyi anla, teşbih ve temsilden kaçın..

Devam edecek…

Dinde kırk Esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâlâ hazreteleri (c.c.) bizleri ve sizleri Kaza ve kader hakkında sağlam itikad sahibi olan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufğlu

Dinde kırk esas: (Akaid)-5 (Onbirinci bölüm)

Beyaz suyun siyah suyla karıştığı yer (Nusaybin)

Beşinci Esas: İrade- 11

Ve böylece, onlardan daha çok acayip ve muayyen miktarlarda takdir edilmiş hareketlerin hasıl olması da mümkündür. Ancak onların ilk ve birinci sebebi suyun bilinen mikdarla akmasıdır.

Bu tabloyu düşündüğün vakit anlarsın ki; Vakitleri bildiren o aleti yapan kimse üç şey’e muhtaç olur.

1-Tedbirdir. Bu istenen şeyin meydana gelmesi için alete ne gibi hareketlerin, sebeplerin ve araçların lazım ve gerekli olduğunu düşünmek ve karalaştırmaktır ki, O da hükümdür.

2-Esas olan bu aletlerin meydana getirilmesi ki,

Onlar da;

İçinde su bulunan silindir,suyun yüzeyine konulmak için içi boş bir kap, ona bağlı olan bir ip, İçinde küre bulunan bir zarf ve kürenin içine düşebilecek şekilde zarfın altına konan tastan ibarettir.
İşte bunların meydana getirilmesi de KAZA’dır.

3-Ölçülü, hesaplı ve muayyen bir hareketi meydana getirecek sebebin icad edilmesidir. O, sebep, aletin alt kısmında muayyen genişliği olan bir deliğin açılmasıdır ki, ondan su damladıkça bunda bir hareket hasıl olur.

Su akmasiyle bu hareketi yüzeyine iletir. Suyun yeüzeyi bu sebepten titreşir, bu titreşim suyun yüzeyinde bulunan içi boş kaba geçerek onu hareket ettirir.

Kabın titreşmesi neticesinde ona bağlı olan ip titreşir, Sonra içinde bulunan zarfa geçer zarfınhareketiyle de küre titreşir. Sonra küre düştüğü vakit tasa çarpar ve ondan tınlama sesi hasıl olur.

Sonra orada bulunanların uyanması ve duymaları meydana gelerek satın geçtiğini anlayıp onların namazları ve işleriyle meşgül olmaları için hareket etmelerini intaç eder.

Bunların hepsi sebeple takdir olunan ve bilinen bir miktarla olur ki, hepsi de suyun hareketi olan birinci hareketin miktarı ile takdir olunur. Hareket için bu aletlerin mutlaka lazım olan esaslar olduğunu ve hareketten meydana gelecek olan şey’in ntakdir olunması için hareket takdir eden kimsenin bulunmasının mutlaka gerekli olduğunu anladığın vakit Takdir olunmuş hadislerin eceli geldiği vakit yanı sebepleri hasıl olduğunda ne bir an önce ve ne bir an sonra tam zamanında meydana geleceğini ve bunların her birinin muayyen bir miktarla olduğunu anlarsın.

-“Şübhesiz ki Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü(bir miktar)tayin etmiştir. Talak suresi Ayet: 3

Devam edecek…

Dinde kırk Esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâlâ hazreteleri (c.c.) bizleri ve sizleri Kaza ve kader hakkında sağlam itikad sahibi olan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufğlu