Eziyet

02 Temmuz 2008 Çarşamba

dsc00093-fuadyusufoglu-nusaybin.JPG

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

Fuadeyl ibn İyyad (radiyallah-u anhu) ı ağlarken gördüler.

-“Niçin ağliyorsun?” dediler.

Fuadeyl ibn İyyad (r.a.);

-“Bana zülm eden bir zavallı müslümana üzüldüğümden ağliyorum.”Dedi.

-“Kiyammete ona sorulacak ve rezil olacaktır. Fakat hiçbir özür ve bahane bulamiyacaktır.”

Mucahid (Radiyallah-u Anhu) buyuruyor:

-“Cehennemde olanlara Allah-u Teâla (c.c.) öyle yaralar verir ki, bütün bedenleri sızıp akar, yalnız kemikleri kalır.”

Sonra bir ses;

-“Bu nasıl bir elemdir?” der.

-“Çok şiddetlidir.” Derler.

Aynı ses:

-“Bu dünyada Müslümanlara verdiğiniz sıkıntının karşılığıdır.” Der.

Peygamber efendimiz (Salallahu aleyhi vesselem) buyurdu;

-“Cennete istediği gibi dolaşan birini gördüm. Müslümanlara eziyet vermesin diye yol üzerindeki bir ağacı kesmişti”

Hiç kimseye kibirlenmemelidir. Çünkü, Allah-u Teala kibirlileri sevmez. Peygamber Efendimiz (Sallallah-u Aleyhi Vesselam.) buyurdu ki;

-“Allah-u Teâla bana vahiy ile bildirdi ki, tavazu et, kimse kimseye övünmesin.”

Bunun için Peygamber efendimiz (Sallallah-u Aleyhi vesselem) dul kadınların, miskinlerin işlerini görünceye kadar uğraşırdı. Kimseye hakaret gözü ile bakmamalıdır. Çünkü o kimse Allah-u Teâla (c.c.) nın VELİ KULU OLABİLİR, Fakat o bilmez. Allah-u Teâla (c.c.) evliye kullarını herkesin nazarından örtmüştür.

İkrime (Radiyallah-u anhu) buyurdu; Allah-u Teâla (c.c.), Yusuf (aleyhisselam) a,

-“Senin dereceni ve ismini, kardeşlerini afvettiğin için, büyük eyledim” buyurmuştur.

Hadisi şerifte (a.s.v.):

-“Din kardeşini afv edenin izzeti ve büyüklüyü artar.” Buyuruldu.

Ma’ruf-i Kerhi (r.a.) buyuruyor;

-“Bir kimse günde üç defa’Allahummeslih ümmete Muhammedin, Allahümmerham ümmete Muhammedin, Allahümme ferric ümmete Muhammedin’ derse; İSMİ EBDALLAR DEFTERİNE YAZILIR.”

Hazreti Ali (r.a.) buyruyor:

-“Kimin karnı ağrırsa, hanımın mehir parasından isteyip, bal alsın, yağmur suyu ile karıştırp içsin, şifa bulur. Çünkü Allah-u Teâla (c.c.) yağmur’a BEREKET,bal’a ŞİFA ve kadınların mehr’ine AFİYET buyurmuştur. O halde bu üçü bir araya gelirse elbette ŞİFA BULUR.

Kimya-yi Saadet ( İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâla (c.c.) bizlere ve sizlere; Bu fani dünya da kaldığımız Müddet zarfında BEREKET, ŞİFA, SIHHAT VE AFİYET üzere olmayı, Uzun ömürler le birlikte, Salih ameller ihsan eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

“Eziyet” için 2 Yorum

  1. Fuad Yusufoğlu diyor ki:

    1/5/2007 – ..
    Yazan: ilkayoguzhan
    Allah razı olsun fuad amca..
    en sonunda anlattığını hiç duymamıştım:)
    öğrenmiş oldum..
    ayrı ayrı şifa olduklarını biliyordum .allahın izni ile ama kadının mihriyle birleşeceği de hiç aklıma gelmemişti:)
    Allah razı olsun amca..
    hayırlı günler fuad amca..

  2. Fuad Yusufoğlu diyor ki:

    21/5/2007 – Selamünaleyküm
    Yazan: sirad
    Değerli ağabeyim nasılsınız? ALLAH’tan dileğimiz hayırlısıyla yerinde olsun sağlık ve keyifler.
    Yine çok güzel bir konuya değinmişsiniz ALLAH razı olsun. Sizden küçük bir izin alıp, küçük bir hikayeyle bitirmek istiyorum söyleyeceklerimi inşALLAH.
    İsteyeceğim izin:
    Eğer müsade buyurursanız sizi arkadaşlar listesine eklemek istiyoruz. Cevabınızı hayırlsıyla verirsiniz inşALLAH.

    Hikaye:

    TEVAZU
    Ahmed Rufai Hazretleri, bir gün talebelerine:
    - İçinizde kim bende bir ayıp görüyorsa bildirsin, dedi.
    Müritlerinden biri:
    - Efendim, sizde büyük bir ayıp var, diye cevap verdi.
    Ayıbını talebesine soracak kadar kendini aşmış bu mütavazi insan hiç kızmadı, talebesi böyle söylüyor diye üzülmedi, belki sadece ayıbından kurtulabilmek ümidiyle sordu:
    - Söyle dedi, kardeşim, o ayıbım nedir?
    Talebe gözleri dolu dolu:
    - Bizim gibilerin size talebe olması, dedi.
    Bu söz gönüllere çok tesir etmiş, sohbette bulunan herkes ağlamaya başlamıştı. Ahmed Rufai Hazretleri de ağlıyordu. Bir ara sadece;
    - Ben sizin hizmetçinizim, ben hepinizden aşağıyım diyebildi.

    Evet, keşke insanlar tabi olanlara bakıp, tabi olanlarda, tabi olunanı aramasalardı… Zira hem dün, hem bu gün o altın halkayı temsil eden büyüklerin etrafındaki insanlar, ne denli nezih olurlarsa olsunlar, onları gösterebilmekte çok acizdirler. Bugün dahi, bir büyük gönül erinin yanına gelip giden insanlar; idareciler, gazeteciler, din adamları, “Talebelerinin ufku hocalarının çok gerisinde.” demektedirler. Zaten, o cevher farkıdır ki, sair madenleri kirlerinden arındırır.
    ====>Alıntıdır<====

    Hakkınızı helal edin. En güzele emanet olun.
    Esselamünaleyküm.

Yorum Yapın