İbn-i Cezeri (Radiyallah-u anhu);

17 Temmuz 2012 Salı

Zeynelâbidin cami-i külliyatı restore edilirken (Nusaybin)

İbn-i Cezeri (Radiyallah-u anhu);

Kırâat âlimlerinin büyüklerinden. İsmi, Muhammed bin Muhammed Bin Muhammed bin Ali bin Yusuf el-Cezeri, ed-Dimeşkı, eş-Şirazı’dır.

Şafii mezhebinde büyük bir fıkıh âlimi idi. “İbn-i Cezeri” diye meşhur oldu. Ailesi, “Cezeri” nisbeti ile tanınırdı. Künyesi “Ebu’-Hayr” idi. Cezire, Musul’un yakınında bir beldedir.

Lakabı Şemseddin idi. 751 (M. 1350) senesi Ramazan ayının onbeşinde, teravih namazından sonra Şam’da dünyaya geldi. Mensup olduğu aileden çok âlim yetişti. Herbirisi, zamanının “bir tanesi” idi. Çeşitli dini ilimlerde büyük bir âlim olarak yetişen Şemseddin Muhammed Cezeri, “Şeyh Cezeri” diye de tanınırdı.

Osmanlı Sultanı Yıldırım Bâyezid ve Timur Hân’dan çok iltifat gördü. Çok kitab yazdı. Timûr Hân, Ankara Savaşından sonra onu Mâverâünnehr’e götürdü. Bu diyarda onun ilminden çok istifade ettiler.

Onun “Hısn-ül-hasin” adındaki duâ kitabı, Arabca ve Farsça şerhleri ile basılmış olup, çok kıymetlidir. Kirâat ilmine dâir eserleri de kıymetli ve pek meşhurdur.

833 (M. 1429) senesi Rabi’ul-evvel ayının beşinci günü Cuma namazı vaktinde Şiraz’da vefat etti. Orada kendisinin yaptırdığı mezarına defnedildi.

İbn-i Cezeri (r.a.) nin doğumu hakkında şöyle anlatılır;

-“Babası Muhammed Cezeri (r.a.) tüccar idi. Kırk senelik evli olduğu halde çocuğu olmamıştı. Bir sene hacca gitti. Mekke-i mükerreme’de Zemzem kuyusunun başına varınca, Allah-ü teâlâ’dan âlim olacak bir erkek evlad ihsan etmesini duâ ve niyaz ederek, Zemzem suyundan içti. Hac’dan döndükten bir müddet sonra, bu evladı dünyaya geldi.

Şeyh Cezeri (r.a.) daha 14 yaşında iken, 764 (M. 1362) senesinde Kur’an-i kerim’in tamamını hıfz etti, ezberledi. Erfesi sene, Kur’an-i kerim’in hatmi ile namaz kılmak şerefine kavuştu.

Bir müddet hadis ilmine çalıştıktan sonra, Kur’an-i kerim’in muhtelif kırâat usullerini tahsile başladı. Bazı meşayih ve âlimlere kırâatını arz etti. 768 (M. 1366) senesinde kırâat ilminde “Kırâat-ı Seb’a”yı öğrendi. Aynı sene içinde hac ibadetini yapmak için Mekke-i mükerreme’ye ve oradan da Kahire’ye gitti. Oradaki kırâat âlimlerinden de “Kırâat-ı Aşere”, “İsnâ-i aşere” ve “Selâs-i aşere” yi elde etti.

Bu kırâat usullerinde pek mahir oldu. Sonra Şam’a gidip, Dimyatı’nin Aberkuhi’nin ve Esnevi’nin talebelerinden ve İrkumi’den hadis-i şerif dinleyip, Esnevi ve başka âlimlerden fıkıh ilmini okudu. Sonra tekrar Mısır’a gidip, orada usûl, fıkıh, me’âni ve beyan ilimlerini kaynaklarından tahsil ettikten sonra İskenderiyye’ye geçti. Orada İbn-i Abdüsselam’in talebelerinin derslerinde bulunup, onlardan hadis-i şerif dinledi. Çok âlimdem ilim tahsil etti.

774 (M. 1373) yılında, Şeyhülislâm Ebü’l-Fida İsmail bin Kesir, fetva verebilmesi için ona izin verdi. 778 (M. 1376) yılında Şeyh Ziyâüddin ve 785 (M. 1383) de de Şeyhülislâm Bülkini tarafından fetvâ vermeye me’zün kılındı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Fıkıh âlimi veli olan İbn-i Çezeri (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Yorum Yapın