İmâm-ı Rabbânı (Radiyallah-u anhu) – 10

23 Haziran 2008 Pazartesi

İmâm-i Rabbâni (r.a.) nin kendi el yzaısı ile yazmış olduğu 1.cild 213. mektub

İmâm-ı Rabbânı (Radiyallah-u anhu) – 10

Onlar böyle konuşurken Kübreviyye, Çeştiyye yollarından da birer cemâat geldi. Böylece anlaşmaya vardılar, bundan sonra bu iki şerefli nisbetten de kalbimde, büyük pay, tam bir şevk buldum.

İmâm-i Rabbâni hazretleri (r.a.) tasavvuf’da, bu yolların hepsinde de talebe yetiştirip feyz vermiştir.

İmâm-i Rabbâni hazretleri (r.a.), asırlarda benzeri az yetişen, müstesnâ bir İslâm âlimi ve büyük bir mürşid-i kâmildir. Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in vefatından bin sene sonra da İslâm düşmanları dine, insafsızca saldırmışlardı. Allah-ü teâlâ kullarına acıyarak, İmâm-i Rabbâni (r.a.) gibi bir müceddid yarattı. Ona derin ilimler ihsan eyledi. Onun vasıtasıyla din düşmanlarının korkunç saldırısını durdurdu. Hakkı bâtıldan ayırıp, bâtılı çok kalblerden kaldırdı. Bu yüksek imâmın mektubları ve kitabları, insanları gafletten uyandırdı. Dünyaya ışık saldı Yani Allah-ü teâlâ onu, Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) den bin sene sonra, dini İslâmi yenilemek ve kuvvetlendirmek için göndermişti.

Yenilemek, değişiklik yapmadan kolayca olur mu? Günahların, bidat ve hurâfelerin çoğaldığı, delâletin yayıldığı, bilhassa vahdet-i vücud taklidcilerinin din âlimi tanındığı bir zamanda, İslâm dinini kuvvetlendirmek, bunları temizlemek kolay mıdır?

İmâm-i Rabbâni hazretleri (r.a.) nin dine yıllarca yaptığı bu büyük hizmetleri, sağlam, iknâ edici delillerle sapık fikirlerinin çürütüldüklerini, ehl-i sünnet i’tikadının ve doğru din bilgilerinin yayıldığını, bid’atlerin kalktığını gören bazı sapık kimseler, ona cephe aldılar hased ve iftira etmeye başladılar.

İşte bunu için bazı kimselerin cefasına, oklarına ve iftiralarına üğradı. Nice âlimlerin, Fâdılların, kamillerin kendi yollarından ayrılıp, rehberlerini bırakıp, etrafına ve hizmetine koşmaları da, hasedcileri arttırdı. İmâmi tehlikeye düşürmek için hilelere başladılar.

Mesele;

Cüneyd-i Bağdadı, Bâyezid-i Bistami gibi büyük meşayıhı aşağı görüyor diyerek cahil tabakayı aldattılar. Yüksek meşayıhın bildirdiği vahdet-i vucudu inkâr ediyor, diyerek, görüşleri kısa olanların, İmâm’dan soğutmaya başladılar.

Onu sevenlere de;

-“Meşayıhı izâmı inkar ediyor, Allah-u teâlâ’nın ma’rifetine vasıtasız olarak kavuştum diyor.” Dediler.

Bir müslümanın söyleyemeyeceği iftiraları söylediler. Meşayih-i kirâmı aşağı görüyor sözü tamamen iftira idi.

“Mektubat’da onlara nasıl hürmet ve ta’zim ettiğini ve her asırda, düşmanların ele aldıkları sözlerine ne güzel ma’nâlar verdiğini, iyi ma’nâya çevirmediklerine de, başlangıçta hata ile söylenmiş olup, sonra yüksek derecelere yetişerek bunları düzeltilmişlerdir, dediğini okuyanlar, hemen anlar. Keşfdeki hatâların, içtihad hataları gibi af olduğunu belki sevab verildiğini bildirmektedir. Vahdet-i vucûdu da inkâr değil, ne güzel izah ettiğini, bu meselede hem İslâm dininin namusunu koruduğunu ve hem de büyüklerin hürmetlerini gözettiğini, mektubatı okuyanlar bilir.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiüçüncüsü olan Ahmed Faruk-i serhendi İmâm-ı Rabbânı (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

“İmâm-ı Rabbânı (Radiyallah-u anhu) – 10” için 1 Yorum

  1. İmâm-ı Rabbânı (Radiyallah-u anhu) – 9 « بسم الله الرحمن الرحيم diyor ki:

    [...] Bedevi (Radiyallah-u anhu) – 18 « İmâm-ı Rabbânı (Radiyallah-u anhu) – 8 İmâm-ı Rabbânı (Radiyallah-u anhu) – 10 [...]

Yorum Yapın