İmâm-ı Rabbânı (Radiyallah-u anhu) – 11

23 Haziran 2008 Pazartesi


İmâm-i Rabbâni (r.a.) yamış olduğu “Meârif-i ledünniye” isimli kitabın kapak sahifesi

İmâm-ı Rabbânı (Radiyallah-u anhu) – 11

O zamanın sultanı Selim Cihangir Hân’ın devlet adamları, hatta büyük veziri, baş müftüsü ve etrafındakiler Ehl-i sünnet düşmanı idiler. Halbuki İmâm-i Rabbâni hazretleri (r.a.) nin birçok mektübları ve bilhassa ayrıca yazdığı “Redd-i revâfıd” risalesi, Eshâbi kiram düşmanlarını red etmekte, cahil, ahmak ve alçak olduklarını anlatmaktadır.

İmâm-i Rabbâni hazretleri (r.a.) risalesini Buhârâ’da bulunan en büyük Özbek hânı Abdullah-ı Cengizi Han’a yolammıştı.

-”Bunu İran’da, Şâh Abbas-ı Safevi’ye gösterin! Kabul ederse ne iyi, etmezse onunla harb caiz olur.” Demişti.

Kabul etmedi. Harb oldu. Abdullah Hân, Hirât’ı ve Horasan’daki şehirleri aldı. Buralarını yüz sene evvel Safeviler almıştı. İşte bundan sonra, Hindistan’daki bozuk fırkalar, Eshâb-i kiram düşmanları elele verdiler. Sultan’a gidip İmâm-ı Rabbâni hazretleri (r.a.) hakkında çeşitli iftiralarda bulunarak şikayet ettiler.

Sultan, oğlu Şâh Cihan’ı gönderip, imâm-i Rabbâni hazretleri (r.a.) ni, evladlarını ve yetiştirdiği talebelerini çağırıp, hepsini öldürmeye karar verdi. Bunun üzerine Şâh Cihan, bir müfti ile yanına gitti. Sultana secde câiz olduğunu gösteren bir fetveyi de götürdü.

İmâm-i Rabbâni hazretleri (r.a.) nin üstünlüğünü biliyordu;

-“Babama secde edersen seni kurtarabilirim.” Deyince

İmâm-i Rabbâni hazretleri (r.a.) bu fetvenin zaruret zamanında izin olduğunu, azimet ve din bütünlüğünün secde etmemek olduğunu, ecel gelince, ölümden hiçbir şeyin kurtaramiyeceğini söyledi ve secde etmeği kabul etmedi. Çocuklarını ve talebelerini bırakıp sultana yalnız gitti.

Kendisine yapılan iftiralara karşı sultana o kadar güzel ve doyurucu cevap verdi ki, sultan yüksek hakikatları anlayacak birisi olmadığı halde, neşelendi ve serbest bırakıp özür diledi. Hatta, sultana kendisine yapılan iftiraların asılsız olduğunu açık delilerle anlatırken, orada bulunan ateşe tapıcı Hinduların büyük bir kumandanı, imâm-i Rabbâni hazretleri (r.a.) nin dinde olan kuvvetini, sözlerini, lezzet ve kıymetini görerek Müslüman oldu.

Sultanın iknâ olduğunu gören iftiracı sapıklar;

-“Bunun adamları çoktur. Sözleri bütün memlekette yürürlüktedir. Bunu serbest bırakırsak karışıklık çıkabilir.” Diyerek, uzun konuşmalardan sonra sultanı aldattılar.

Sultan İmâm-i Rabbâni hazretleri (r.a.) nin, memeketin en sağlam ve korkunç kalesi olan Güwalyar kalesi’ne hapsedilmesini emret ve hapsedildi.

Bu hadiseye çok üzülen talebeleri sultana isyan etmek istediler. Bunu yapabilecek güçte idiler. Fakat İmâm-i Rabbâni hazretleri (r.a.) onları ruyalarında ve uyanık iken bu işten men etti. Sultana hayır duâ etmelerini emredip;

-“Sultanı incitmek bütün insanlara zarar verir.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiüçüncüsü olan Ahmed Faruk-i serhendi İmâm-ı Rabbânı (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

“İmâm-ı Rabbânı (Radiyallah-u anhu) – 11” için 1 Yorum

  1. İmâm-ı Rabbânı (Radiyallah-u anhu) – 10 « بسم الله الرحمن الرحيم diyor ki:

    [...] (Habib) bin Adiy (Radiyallah-u anhu)- 2 « İmâm-ı Rabbânı (Radiyallah-u anhu) – 9 İmâm-ı Rabbânı (Radiyallah-u anhu) – 11 [...]

Yorum Yapın