‘arkadaşlık akdi’ olarak etiketlenmiş yazılar

dsc06536-gunesin-batisifuad-yusufoglu.JPG

Güneşin Batışı (Nusaybin)

Biliniz ki;

Herhangi bir mes’elede ihtilaf ve munakaşa etmek gibi, SEVGİ’Yİ YOK EDEN BİR ŞEY YOKTUR. Arkadaşlarının, dostunun sözünü redetmek, ona cahil ve ahmak, kendisine ise akıllı ve faziletli demektir. Ona karşı kendini büyük görmek ve ona hakaret gözü ile bakmaktır. Bu ise dostluğa değil, düşmanlığa yakındır.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) buyuruyor ki;

-“Din kardeşinin söylediğine itiraz etme, onunla alay etme ve verdiğin sözde dur.”

Din büyükleri buyuruyor ki;

Din kardeşine:

-“Hadi kalk “ dediği zaman

-“Nereye?” diye sorsa,

Arkadaşlığa layık değildir. Belki, kalkmalı ve sormalıdır. Velhasıl muhabbeti, sevgiyi ayakta tutan her şeyde ve her işde uygunluktur. Onu sevdiğini ve acıdığını söylemelidir,

Peygamber efendimiz(Sallallahu aleyhi vesellem) buyuruyor:

-“Bir kimse, bir kimseyi seviyorsa, ona sevdiğini söylesin.”

Bunun için (a.s.v.) buyurdu:

-“Eğer böyle yaparsanız, onun kalbinde sevginiz doğar ve bir başka taraftan muhabbet artar.”

Her halını sormalı, üzüntü ve neşesine ortak olduğunu bildirmeli, onun üzüntü ve neşesini, kendi üzüntü ve neşesi bilmelidir. Onu çağıracağı zaman, iyi isimlerle çağırmalı, onun sevdiği isimlerle çağırmalıdır.

Hazreti Ömer(Radiyallah-u Anhu) buyurdu:

-“Dostluk kardeşlık üç şeyle saf olur.

Onu en iyi isimlerle çağırmakla,
Ondan önce selam vermekle,
Oturmakta onu kendine tercih etmekle.”

Sevgi alametlerden bir de, ehlini, çocuklarını ve hallerini ve onlarla alakalı şeyleri övmelidir. Zira bunun sevgide çok te’siri vardır. Yaptığı her iyiliğe şükretmelidir.

Hazreti Ali (Radiyallahu anhu –Kerememallahu vechu) buyuruyor ki;

-“Din kardeşinin iyi niyetine şükretmeyen, iyi işe de şükretmez.”

Olmadığı yerde ona yardım etmeli, hakkında söylenen kötü sözleri söyleyene çevirmelidir. Onu kendisi gibi bilmelidir. Yanında sevdiği bir kimse için alçakça konuşana karşı susmak, sevdiğine büyük cefa olur. Bu, sevdiğini dövdüklerini görüp, ona yardım etmemeye benzer. Zira dil yarası daha büyüktür.

Büyüklerden biri der ki;

-“Birisi sevdiğim bir kimseden konuşurken, o sevdiğimin orada bulunduğunu, söylenenleri dinlediğini ve söylediklerimi onu duymasını istemediğim olmamıştır.“

Ebu’d-Derda (r.a.) yerde yatan iki inek gördü. Birini kaldırınca, diğeri de kendiliğinden kalktı. Bunu görünce ağladı. Ve

-“Allah (c.c.) için kardeş olanlar böyle olurlar. Kalkarken de, yürürken de BERABER OLURLAR.”

Din kardeşine ilim ve dinde olanları öğretmelidir. Çünkü Allah (c.c.) için kardeş olanların birbirini cehennemden koruması, dünya sıkıntılarından korunmalarından mühimdir. Öğretir de, öğrettiği ile amel etmezse, nasihat etmeli, yol göstermeli ve onu Allah-u Teala (c.c.) nın azabi ile korkutmalıdır.

Fakat bu nasıhatın acımadan dolayı olduğunu anlatmak için de, yalnız yerde nasıhat etmelidir. Çünkü kalabalıkta Nasihat ağır ve yersiz olur. Söylerken de, sert değil, tatlılıkla söylemelidir.

Peygamber Efendimiz (a.s.v.) buyurdu ki;

-“Mu’min mu’minin aynasıdır, yanı kendi ayıp ve noksanlarını ondan öğrenir.”

Bir din kardeşin sana, kimsenin olmadığı bir yerde tatlılıkla bir kusurunu söylerse teşekkür etmelisin. KIZMAMALISIN. Bu şuna benzer ki, bir kimse sana koynunda yılan veya akrep var dese, bu sözüne kızmasın hatta memnun olursun. İnsandaki bütün kötü sıfatlar, yılan ve akrep gibidir. Fakat acı ve yaraları kabirde anlaşılır. ACILAR RUHADIR. Öyleyse onların acısı ve can yakması bu dünya yılanlarının bedeni acıtmasından daha şiddetlidir.

Hazreti Ömer (r.a.) buyurdu:

-“Ayıplarımı bir hediye gibi önüme getirene. Allah (c.c.) merhamet eylesin.”

Selman-ı Farisi (r.a.) yanına gelince:

-“Ey Selman doğru söyle beğenmediğin hallerden bende hangisini gördün ve duydun.” Buyurdu:

Selman Farisi (r.a.):

-“Beni bu hususta konuşmaktan afv eyle.” Dedi.

Hazreti Ömer (r.a.):

-“Muhakkak öğrenmek istiyorum.” Buyurunca ve çok zorlayınca

SelmanFarisi (r.a.):

-“Duydum ki, evinizde günde iki defa yemek yeniyor ve gündüz ve gece giymek üzere iki gömleğin varmış.” Dedi.

Hazreti Ömer (r.a.):

-“Bundan sonra bunları da yapmayız. Başka hiçbir şey duydun mu?.”Buyurdu.

Selman Farisi (r.a.):

-“Hayır duymadım.” Dedi.

Bütün bunlar kendi ayıp ve kusurlarını bilmediği zamandır. Şayet ayıb ve kusurunu bilirse, ima ile nasıhat etmeli açıkça söylememelidir. Eğer bu ayıp, sana karşı yaptığı bir kusur ise, onu örtmek ve bilmemezlikten gelmek lazımdır. Fakat dostlukta bir değişiklik olmamalıdır.

Eğer bir değişme olacaksa; yalnız yerde onu azarlamak, ondan ayrılmak ve kesilmekten daha iyidir. Kesilmek de, hakkında fena söylemek ve ona dil uzatmaktan daha iyidir.

Arkadaşlıktan maksat kendi ahlakını, arkadaşlarından, din kardeşlerinden gelecek bazı şey’lere katlanmakla düzeltmektir. Yoksa onlardan iyilik beklememelidir.

Devam edecek….

Kimya-yi Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah (c.c.) bizleri ve sizleri kendi rızası istikametinde İyi arkadaşlık edinen ve arkadaşlık hakkını ifa eden kullarından eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

dsc00020-cag-cag-baraji-fuadyusufoglu.JPG

Çağ-Çağ baraji (Nusaybin)

Ebu Ali Ribatı (r.a.) anlatır: Abdullah-ı Razı(r.a.) ile sahrada gidiyorduk.

Yolda;

-“Sen mi, yoksa ben mi reis olayım.”dedi.

-“Sen ol.”dedim.

-“Ne dersem yapacaksın .” dedi.

-“Baş üstüne.” Dedim.

-“Torbanı getir.” Dedi. Getirdim.Yiyeceğimi, elbisemi ve daha neyim varsa içine koydu. Ve sırtına aldı. Kendisi taşıdı.

Her ne zaman:

-“Bana verin, yoruldunuz,”desem.

Bana;

-“Sana reis benim dedim, söylediğimi tut.” Derdi.

Ertesi gece yağmur yağdı, sabaha kadar uyumadı, ayakta durdu,ıslanmıyayın diye de üstüme bir örtü tuttu.

Bir şey söylesem,

-“Reis benim, sen dediğimi yap.” Derdi.

-“Keşke onu reis yapmasaydım” dedim.

Büyükler Buyurumuştur;

-“Bir din kardeşin sana bir kusur ederse, kendine onun yetmiş çeşit özrünü ara. Nefsin kabul etmezse, Nefsine de ki;

-“İşte senin kötü huyun ve herkese fena söyleyiciliğin. Kardeşin senden yetmiş türlü özür diliyor da kabul etmiyorsun.” Kusuru bir günah ise, ona güzellikle o işten vazgeçmesini söylemeli. Vageçerse ve ısrar etmezse görmemezlikten gel. İsrar ederse nasıhat eyle. Fayda vermezse, bu hususta ne yapılacağı hakkında ashabi kiram (Aleyhimmürrıdvan) ihtilaf eylediler.

Ebu Zer (radiyallah-u anhu) ın görüşüne göre o kimseyle arkadaşlığı kesmek lazımdır.

Buyuruyor ki;

-“Onu Allah (c.c.) için sevmiştim, şimdi de Allah(c.c.) için ona düşman ol.”

Ebu-d Derda ve eshabi kiramdan bir ksmı (Aleyhimmürrıdvan) buyurdu ki:

-“Arkadaşlığı kesmemek lazımdır. O işinden döneceği ümid edilebilir. Baştan dost edinmemeliydi. Dost edindikten sonra bu şekilde ondan kesilmemelidir.”

İbrahim-i Nehai (Rahmetullah-ı Aleyh ) buyuruyor ki;

-“Din kardeşinden bir günah yüzünden ayrılma, bugün yaparsa, yarın yapmaz.”

Ebu Zer (radiyallah-u anhu) yolu selamete daha yakındır. Fakat bu yol daha ince ve fıkha daha uygundur. Çünkü bu lütuf onun tevbesine sebep olur. Acizlik ve düşkünlük günlerinde kardeşe daha çok ihtiyaç olur. Nasıl olur da terk edilir. Fıkıh tarafı şöyledir ki, dostluk, kardeşlik akdı yapılınca, akraba olur. Günah sebebiyle sıla-i rahmi terk etmek olmaz.

Bunun için Allah-u Teala (c.c.) buyuruyor;

-“Eğer kabilen ve akraban sana asi olurlarsa, sizden değil, amelinizden, yaptıklarınızdan üzülüyorum de.” Şuara-216.

Ebu’d Derde(radiyallahu anhu)ya;

-“Din kardeşin günah işledi, onu düşman tutuyor musun?” denildikte;

-“Günahına düşmanım, ama o benim kardeşimdir.” buyurdu.

Fakat başlangıçta böyle kimse ile kardeşlık etmemelidir. Çünkü kardeşlik suç değildir. Kardeşliği kesmek ise suçtur. Terk etmede belli bir hak vardır. Sana bir kusur ederse, özür dilerse, afv etmen iyidir. Yalan söylediğini bilsen bile, özrünü kabul eyle.

Çünkü Resulullah (Sallallahu aleyhi vesselam) buyuruyor:

-“Bir kimseden, kardeşi özür diler de özrünü kabul etmezse, onun günahı muslümanların yolunu kesip, onlardan haraç almanın günahı gibidir.”

Yine buyurdu (a.s.v.):

-“Mü’min, çabuk kızar ve çabuk hoşnut olur.”

Ebu Süleyman-ı Daranı (r.a.) müridine;

-“Din kardeşinden eziyet görürsen sakın kızma. Kızarsan, daha çok eziyet veren söz duyabilirsin.” Buyurdu.

Ve:

-“Tecrübelerimle böyle olduğunu anladım.” Dedi.

Devam edecek….

Kimya-yi Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah (c.c.) bizleri ve sizleri birbirinin kusurlarını afv eden birbirlerine saygılı ve sevgili olan kullarından eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu