‘arş’ olarak etiketlenmiş yazılar

dsc08842-fuadyusufoglu-girnavas.JPG

Girnavas mevki-i (Nusaybin)

Rivayet olunur ki;

Cenâb-ı Hak (c.c.) ın ilk yarattığı şey cevher (atom) dur. Allah Cevheri yaratınca ona heybet nazarı ile baktı. O Allah (c.c.) korkusundan titredi, eridi ve su oldu.

Sonra Allah (c.c) ona rahmet nazarı ile baktı, yarısı dondu. Allah (c.c.) ondan da arşı yarattı. Arş teitredi, Allah (c.c.) onun üzerine “Lâ ilahe İllallah Muhammedürresûlüllah” ı yazdı. Arş sükûnet buldu. Suyu kendi halına bıraktı. Kiyamete kadar titreşir.

Allah-u Teala (c.c.) nın şu ayeti kerimesi buna işaret eder:

-“Onun (Allah’ın) arşı, suyun üzerinde idi…”

Sonra su birbirine vuruşup dalgalandı. Ondan dumanlar çıktı, kimi kimisinin üzerine yığılarak yükseldi, suyun köpüğü vardı. Allah (c.c.) ondan yeri ve gökleri tabaka tabaka olduğu halde yarattı.

Bunlar bitişik bir halde idiler. Allah (c.c.) onların içinde ruzgar yarattı ve yer, gök, tabakalarını birbirinden ayırdı.

Nitekim Allah-u Teala (c.c.) Kur’an-i kerimde haber veriyor; Buyuruyor ki;

-“Sonra (iradesi) göğe ki, o bir buhar halınde idi. Doğruldu da ona ve arza.”İkiniz de ister istemez gelin.” Buyurdu: Onlar da; -“İsteye isteye geldik.” Dediler.

Rivayet edilir ki;

Dünya göğü ile yer arası ve her göğün arası beş yüz senelik mesafe kadardır. Kalınlığı da böyledir.

Kuvvetli kaynaklardan anlaşıldığına göre yer, gökten efdaldır. Çünkü bütün peygamberler yerden halk olundular ve yere defn edildiler.

Yerin tabakalrından en efdalı de en üst tabakasıdır. Çünkü zikredildiği gibi bütün peygamberler ondan halk olup, oraya defn edildiler ve bütün canlıların yararlandığı yer de orasıdır.

İbni Abbas (r.a.) rivayet edilmiştir:

-“Göklerin en efdâli üstü arşa yakın olandır, arşa yakınlığından ona “kürsü” denir. Çünkü yedi gezegen hariç, bütün yıldızlar oradır. Yedi yıldız ise yedi kat göklerde bulunur.

Zühal, yedinci kat gökte, müşteri altıncı kat gökte, Merih beşinci kat gökte, Güneş dördüncü kat gökte, Zühre üçüncü kat gökte, Utarid ikinci kat gökte, ay birinci kat kökte bulunur.

Kalblerin keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala (c.c.) Bizlere ve sizlere Kalb gözüyle tefekkür eden kulların yüzü suyu hurmetine Günahlarımızı Afv eylesin. AMİN….
Fuad Yusufoğlu

Mescid-i Aksa (eski resim)

Muhammed (Aleyhis selam)- 56

Namazdan sonra, Mescid’den çıkıp bilinmeyen bir Mi’rac ile, bir anda, yedi kat gökleri geçtiler. Her gökte bir büyük Peygamber’i gördü.

Cebrail Aleyhis selam Sidre’de kaldı ve

-“Kıl kadar ilerlesem, yanar, yok olurum.” Dedi.

Sidretülmüntehâ, altıncı gökte bulunan büyük bir ağaçtır.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Cenneti, Cehennemi, sayısız şeyleri görüp, Refref adındeki bir Cennet yaygısı üstünde olarak Kürsi, Arş ve Ruh alemlerini geçip, bilinmeyen, anlaşılmayan, anlatılmıyan şekilde, Allah-u Teâlâ’nın dilediği yüksekliklere ulaştı.

Mekansız, zamansız, cihetsiz, mahlukun bilemiyeceği, anlayamiyacağı nimetlere kavuşup, bir anda, Kudus’a ve oradan Mekke-i Mükerreme’ye, Ümm-i Hâni (r.anha) nin evine geldi. Yattığı yer henüz soğumamış, leğendeki abdest suyunun hareketi durmamış idi.

Dışarıda dolaşan Ümm-i Hâni (r.anha) uyuklamış, bir şeyden haberi olmamıştı. Kudüs’ten Mekke’ye gelirken Kureyş’in kervanına rastladı. Kervandaki bir deve ürktü, yıkıldı.

Sabah olunca, Kâ’be yanında gidip Miracını anlattı. İşiten kafirler alay etti.

-“Muhammed (s.a.v.) akılını kaçırmış, iyice sapıtmış.” Dediler.

Müslüman olmağa niyetli olanlar da vazgeçti. Kafirlerden bir kaçı sevinerek Ebû Bekir (r.a.) in evine geldi. Çünkü bunun akıllı, tecrübeli, hesaplı bir tüccar olduğunu biliyorlardı.

Ebû Bekir (r.a.) kapıya çıkınca hemen sordular;

-“Ey Ebû Bekir! Sen çok kere Kudus’e gidip geldin. İyi bilirsin, Mekke’den Kudüs’e gitmek gelmek, ne kadar zaman sürer.” Dediler.

Ebû Bekir (r.a.);

-“İyi bilirim. Bir aydan fazla,” dedi.

Kafirler bu söze sevindi.

-“Akıllı, tecrübeli adamın sözü böyle olur,” dediler.

Gülerek, alay ederek ve Ebû Bekir (r.a.) in de kendileri gibi düşüneceğini zanettiler.

-“Senin efendin, Muhammed (s.a.v.) Kudüs’e bir gecede gidip geldiğini söyliyor, artık iyice sapıttı,” diyerek, Ebû Bekir (r.a.) e sevgi, saygı ve güvence gösterdiler.

Ebû Bekir (r.a.) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) in mübarek adını işitince;

-“Eğer O seyledi ise inandım. Bir anda gidip gelmiştir.” Deyip içeri girdi.

Kafirler neye uğradıklarını anlayamadı. Önlerine bakıp gidiyor ve;

-“Vay canına, Muhammed (s.a.v.) ne yaman büyücü imiş. Ebû Bekir (r.a.) e sihir yapmış.” Diyorlardı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu