‘dünyayı tanımak’ olarak etiketlenmiş yazılar

Dünya’nın iç yüzü

27 Haziran 2008

dsc00626-beyaz-suyun-siyah-suyla-birlestigi-yer.JPG

Navale-SİPİ- Nusaybin

Dünya sevgisi:

İmam-i Ğazali (r.a.) Kimya-yi Saadet kitabında dünya’yı sevenleri şöyle izah ediyor:

Bundan ötürüdür ki, Hadisi şerifte bildirildi:

-“Kiyamet günü dünyayı şöyle şöyle vaziyette ihtiyar bir kadın şeklinde getirirler.”

Onu gören herkes:

-“Senden Allah (c.c.) sığınırız.” Derler.

O zaman onlara :

-“Uğruna kendinizi helak ettiğiniz dünya budur.” Denir. Onu görenler, o kadar mahcup olur, o kadar utanırlar ki, bu mahcupluk ve utanmadan kurtulmak için ateşe atılmak isterler.

Bu rezalet şuna benzer:

Anlatırlar ki,

Padişah oğlunu evlendirmiştir. Oğlan o gece önce şarap içip, sarhoş olunca zifaf arzusuyla dışarıya çıktı. Odaya girmek istedi, yolunu şaşırdı ve saraydan çıktı. Yoluna devam etti.

Bir yere geldi, içinde kandil yanan bir ev gördü. Hanımının odasına geldiğini zannetti. İçeri girince insanların uykuda olduğunu gördü. Ne kadar seslendiyse de cevab veren olmadı. Uyuyorlar zan eti. Üstünde yeni bir örtü bulunan birini gördü. Gelin budur dedi. Onun yanında yattı. Üstünden örtüyü kaldırınca, burnuna güzel bir koku geldi.
Kendi kendine:

-“ Şüphesiz Gelin budur, çünkü çok güzel kokuyor” dedi.

Sabaha kadar onunla mübaşeret eyledi. Dilini onun ağzına koydu. Bir yaşlılık hisetti. Zanettiki, kendsine yakınlık gösteriyor ve üzerine gül suyu döküyor. Sabah olup, kendine geldiği zaman, etrafına bakındı.

Orası putperestlerin mezarlığı idi. Uyuyanlar ölüler idi. Üstünde yeni örtü olup, gelin sandığı ise, o yakınlarda ölmüş ihtiyar, çirkin bir kadındı.

O güzel koku öldüğü zaman bedenine sürdükleri güzel koku idi. Dili ile hisettiği yaşlılıklar ise, onun pislikleri idi. Kendine bakınca, yedi azasını (yanı bütün vucudunu ) pislik içinde gördü.

Ağzında ve boğazında onun ağzının suyundan bir acılık ve fenalık buldu. Bu rezalet ve, bu mahcubiyet ve pislik içinde gömülmüş halinden utanıp ölmek istedi. Padişah yahut askerleri almaya geldiklerinde, kendisini görür diye çok korktu.

O düşünceler içerisinde iken Padişah ve kumandanları onu aramaya çıktılar, ve onu bu pisliğin ve alçaklığın içinde gördüler. O ise, bu alçaklık ve rezaletten kurtulmak için yerin dibine girmek istedi.

O Halda yarın kiyamet günü dünyayı sevenler, dünyanın lezzet ve şehvetlerini bu şekilde görürler. Şehvet ve arzularının çokluğundan kalblerinde kalan eser ve izler, o kimsenin boğazında, dilinde ve bedenindeki pislikler ve acılıklar gibidir.

Hata ondan da fenadır. Çünkü öbür dünyadaki işlerin tamamı ve zorluğu örnekle anlatmaya gelmez. Fakat bu ruha ve kalbe olan utanma ve mahcubiyet ateşi denen ateşlerden, bedenin habersiz olduğunu gösteren basit bir numunedir.

Kimya-yi Saadet (İmami Ğazali)
Allah (c.c.) bizleri ve sizleri bu kötü dünya lerrinden muhafeza eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Dünyayı tanımak- 2

29 Haziran 2008

dsc008461-fuadyusufoglu-barajnusaybin.jpg

Çağ-çağ barajı (Nusaybin)

Dünyada bedenin ihtiyacı üçtür:

Beslenmek için yemek, giyinmek, sıcak ve soğuktan korumak için bir evi olmak. Böylece helak olma sebeplerinden kurtulur. O halde, insanın dünyadan zaruri olarak alacağı bunlardan fazla değildir. Hatta dünyanın esasi da bunlardır.

Kalbin gıdası, beslenmesi ise MARİFETTİR. Ne kadar çok olursa, o kadar iyidir. Bedenin gıdası, YEMEKTİR. Haddınden fazla olursa helaka sebep olur.

Allahu Teala (c.c.) nın, şehveti insana vermesi, yemekte, meskende ve giyinmekte bedenin iktizasının meydana gelmesi içindir. Kendisinin binek hayvanı ancak bu şekilde helak olmaz. Bu şehvet öyle yaratılmıştır ki, kendine verilene razı olmaz, daha fazla ister.

Aklın yaratılması, onun hududunu aşmamasını te’min etmek içindir. Peygamberlerin diliyle (aleyhümesselam) göndrilen şeriatlar, onun (şehvetin –arzunun) hududunu ta’yin içindir. Fakat bu şehvet, yaratıldığı zaman kendisine verildi; çocukta da, onun (istek ve arzunun )bulunması lazımdır. Akıl ise sonradan yaratılmıştır.

Demek ki, şehvet (arzu ve istek) önceden yerini tutmuş, hakim olmuş, emre itaat etmek istemez olmuştur.

Akıl ve şeriat ondan sonra geldiler. Bütün varlığını kuvvet, elbise ve mesken kurmaya vermemesi ve bu sebeple kendini unutmaması, bu kuvvet ve elbisenin neye yaradığını, ne için olduğunu bilmesi ve hatta kendinin bu dünyada ne için bulunduğunu anlaması, ahiret için azık olan kalbın gıdasını unutturmaması için geldiler.

Bu ifadeden dünyanın hakıkatını, afetini ve maksadını öğrendin. Şimdi dünyanın dallarını ve kısımlarını bildirelim.

Dünyanın tefsiline dikkat edersen, üç şeyden ibaret olduğunu görürsün:

Biri bitki, maden ve hayvan gibi yeryüzünde görülen şeylerdir. Toprağın aslı, mesken kurmak ve ziraatla ondan faydalanmak içindir. Bakır, pirinç ve demir madenleri alet için, hayvanlar ise üzerlerine binmek ve yemek içindir.

Diğer ikisi de, insanın kalbini ve bedenini bunlarla meşgül eylemesidir. Ya kalbi, onu sevmek ve onu istemekle meşgül eder, veya bedenini onu düzeltmek, onun işlerini yapmakla meşgül eder.

Kalbi dünya sevgisi ile meşgül eylemek sebebiyle , kalbde helaka sebep olan hırs, bahillik, haset, düşmanlık ve bunun gibi sıfatlar meydana gelir. Bedeni dünya ile meşgül eylemekten, kalbe bir meşgüliyet doğar. Böylece aslını unutur ve tamamen dünyaya dalar.

Dünyanın aslı:

Yemek, elbise ve mesken olduğu gibi, insan için zaruri olan san’at üçtür: Ziraatçılık, dokumacılık ve marangozluk. Fakat bunların da kolları vardır. Bazıları ona hazırlık içindir. Pamuk döven ve iplik büken, dokumacının işini yapıyor. Bazısı da bunu tamamlar, terzi gibi ki, dokumacının işini tamamlıyor. Bunların hepsi için aletlere ihtiyac vardır.

Bunlar da odun, demir, deri ve bunun gibi şeylerdir. Böylece demircilik, marangozluk ve dericilik san’atları meydana geldi. Bunların hepsi meydana gelince birbirlerine yardım etmeğe muhtaç olurlar. Çünkü herkes, kendinin bütün işlerini yapamaz. Böylece terzi, dokumacının ve demircinin işini, demirci de, diğer ikisinin işini yapmak için bir araya geldiler.
Bu şekilde her biri ayrı iş yaptılar. Bu yüzden aralarında bazı şeyler meydana geldi. Birbirlerine duşman olmaya başladılar. Çünkü her biri kendi hakkına razı olamadı. Ve diğerinin hakkına geçmek istedi. Böylece san’atlardan üç çeşide daha ihtiyaç oldu.

Biri saltanat ve siyaset (idare), diğeri kadılık ve hakimlik, diğeri de inanlar arasında onunla kanun teşrii yapılan fıkıh sanatlarıdır. Her ne kadar bunların çoğunun el ile alakası yoksa da, her biri birer san’attır.

İşte bu sebeple, dünyanın meşgalesi çoğaldı ve karıştı. İnsanlar onun arasında kendilerini kayıbettiler ve başlangıcta bunların esasının üç şey olduğunu anlayamadılar. Bütün bunlar yemek, giymek ve masken içindir.

Bu üç şey de beden için lazımdır. Beden de kalb için lazımdır. Onu taşımaktır. Kalb de Allah-u Teala (c.c.) için ( O’nu bilmek için) lazımdır. O halde kendini ve Allah-u Teala(c.c.) yı unutanlar; kendini Kabe’yi ve seferi unutup bütün zamanını deveye bakmaya veren hac yolcusuna benzerler.

Demek ki, dünya ve hakıkatı bu anlattıklarımızdır. Her kim onda sefere hazırlanmaz, işini bitirmez, gözünü ahrete çevirmez ve dünya meşgalasini ihtiyacından fazla tutarsa, dünyayı tanımamış olur. Bunun sebebi cahilliktir.

Bahusus Peygamber efendimiz (a.s.v.) buyurdu:

-“Dünya Harut ve Marut’ten daha büyük büyücüdür. Ondan kaçınız.” Dünya böyle bir büyücü olunca, onun hilye ve aldatmalarını ve onun işlerini neye benzediğini insanlara açıklamak farz olur. Şimdi dünyanın neye benzediğini dinle.

Kimya-yı Saadet (İmami Ğazali)

Allah (c.c.) bizleri ve sizleri Dünyayı tam manasiyle bilen ve onun hilelerinden sakınan kullarından eylesin. AMİN…
Bu yazının devamını okumak istersen; 12-02-2007 tarihli Dünya Sevgisi Yazımdan okuyabilirsiniz.

Fuad Yusufoğlu