‘(Ebü’i Vefâ) Tâc-ül-Ârifin(Radiyallah-u anhu)’ olarak etiketlenmiş yazılar

Revda-i Şerif kapılarından birisi (Medine-i Münevvere)

Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu;

Evliyanın büyüklerinden. Künyesi Ebü’l Vefâ olup, ismi, Muhammed bin Muhammed, bin Muhammed bin Zeyd bin Hasen el- Ârif bin Zeyd bin İmâm-i Zeynel’âbidin bin İmâm-i Hüseyn bin Aliyy-ül-Mürtezâ bin Ebi Tâlib’dir. Lakabı ise, “Tâc-ül-Ârifin’dir.

Fakat “Kakis” diye de anılır. Seyyid Ebü’l Vefâ 417 (m. 1026) senesi Receb ayının onikinci günü Irak’ın “Kusende” denilen mevkiinde dünyaya geldi.

Seyyid Ebü’l-Vefâ (r.a.), kerâmet ve harikada asrının reisiydi. Zamanın birçok âlimleri ondan istifade etti ve feyz aldı. Binlerce talebesi vardı. 501 (m. 1107) senesi Rabi’ül-ahir ayının yirminci günü, seksendört yaşında vefat etti. Cenazesini Adiyy (ade) bin misafir (r.a.) yıkadı, kefenledi ve defnetti.

Seyyid Ebü’l Vefâ hazretleri (r.a.) nin babasının ismi, Seyyid Muhammed Arizi olup, zamanın büyük evliyasından idi. Menkıbeleri, kerametleri çok olan bir zat idi.

Yaşadığı beldenin hakimi, seyyidlere çok eziyet vermeye başlayınca, oarayı terk ederek Beni-Nercis kabilesinin yaşadığı köye yerleşti. Bu kabilede yaşayanlar, dini yönden çok zayıf idiler.

Seyyid Muhammed Arizi (r.a.), akşam, yatsı ve Sabah ezanlarını okuyarak, namaz kıldı. Ezan sesini duyan oradaki halkın, cenabı Hakkın izniyle, kalbleri yumuşadı ve hepsi namaz kılmaya başladışar. Oranın halkı Seyyid Muhammed Arizi hazretleri (r.a.) ni göndermiyerek, orada yerleşmesini sağladılar.

Beni-Nercis kabilesinin reisi Ömer bin Şirküve bin Ebi Ammar Nerci’nin “Fatima” isimli bir kızı vardı. Künyesi “Ümmü Gülsüm” idi. Seyyid Muhammed Arizi (r.a.) bununla evlendi.

Seyyid Muhammed Arizi (r.a.) hastalandı. Bu hastalığının ölüm hastalığı olduğunu anladı. Bulunduğu beldenin halkını çağırarak

Onlara;

-“Doğru yoldan ayrılmayın, size gösterdiğim yol üzere olun ve bu yolda ilerleyin.” Diye vasiyette bulundu.

Hanımına ise;

-“Ya hatun! Erkek bir çocuk dünyaya getirsen gerek. Bu çocuk, büyüyünce büyük bir zat olur. Çok kerametleri görülür ve pek çok kimselere doğru yolu geösterir ve kerametlerinin bazıları daha doğmadan görülür. Bunları bilesin ve bundan gafil olmayasın” diye vasiyet etti.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu’nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Revda-i Şerif kapılarından birisi (Medine-i Münevvere)

Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu – 2

Ebü’l Vefâ hazretlerinin vefatından sonra, o beldenin halkı oradan göç ettilr. Bu göç esnasında, yolları bir bostan kenarından geçti. Kafileden birkeç kişi, bostandan “izinsiz” kavun aldılar. Kesip kervandekilere dağıttılar. Bir parça da Seyyid Ebü’l Vefâ (r.a.) nin annesine verdiler. Annesi o kavunun sahibinden izinsiz alındığından habersiz olduğu için, verilen parçayı yedi. O kavun parçasını yedikten sonra, hemen karnında bir ağrı vaki oldu ve yedikelrini çıkarmak için istifra etti. Bu durum kabilenin ileri gelenlerine anlatılınca, Seyyid Muhammd Arizi (r.a.) nin söylemiş olduğu, doğum öncesi kerametlerinin görüldüğünü anladılar. Bir süre sonra kafileyi eşkiyalar bastı ve bütün aşyalarını aldılar. Kafiledekiler çaresiz, üzüntülü bir Şekilde dururlarken, Alah-u Teâlâ’nın izniyle, eşkiyaların karşısına aslanlar ve yırtıcı hayvanlar çıktı. Onlara saldırmaya başladı.

Eşkiyalar, canlarını kurtarmak için, aldıkları bütün eşyaları bırakıp kaçtılar. Kafiledekiler eşyalarını eksiksiz aldılar.
Ebü’l Vefâ hazretleri (r.a.) babasının vefatından “iki ay” sonra dünyaya geldi. Dünyaya gelir gelmez, o beldede bir takım değişiklikler oldu. Ekinler gelişti, hayvanlar çoğaldı. Her yerde bolluk ve bereket kendini gösterdi. Hiç afet görülmez oldu. Beldede herkes zengin oldu.

Ebü’l Vefa hazretleri (r.a.), daha bebek iken oruç tutmaya başladı. Ramazan ayında, gündüzleri annesinin memesinden süt emmez, sadece geceleri süt emerdi.

Ne zaman Allah-u Teâlâ’nın ismi zikredilse, başını oynatır, dilini hareket ettirirdi. Bebekliğinden itibaren, Allah-u Teâlâ’ya ibadet eden Ebü’l Vefâ hazretleri (r.a.), birgün annesiyle birlikte bir yere gitmek için yola çıktılar. Yolda, doğmadan önce annesinin kavun yiyip, o kavunu çıkarmak mecburiyetinde kaldığı ve eşkiyaların baskınına uğradığı yere geldiler.

Ebü’l Vefâ hazretleri (r.a.) annesine;

-“Ey ana! Burasının neresi olduğunu hatırladın mı?” diye sordu

Annesi;

-“Ey oğul, burasının neresi olduğunu hatırlıyamadım.” Diye cevap verdi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu’nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çok eski Kabe Resmi (Mekke müzesinden alınmıştır)

Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu – 3

Bunu üzerine Ebü’l Vefâ hazretleri (r.a.), o günkü hadiseleri anlatmaya başladı;

-“Ey anne! Burası babamın vefatından sonra göç ederken konakladığınız ve kafileden birkaç kişinin bostandan kavun çaldıkları yerdir. Kavun yerlerken, canın çekmiştir diye sana da vermişlerdi. Sen de bilmeden verilen kavunu yemiştin. O zaman bana hamileydin. Ben karnında sana ızdırap vermiştim. Çünkü o yediğin haram lokma idi. Sonra size eşkiyalar saldırdılar. Üzerinizdeki elbislere varıncaya kadar, her şeyinizi almışlardı. Siz çok üzülmüş idiniz. Bunu üzerine Allah-u Teâlâ hazretleri meleklerine, aslan ve yırtıcı hayvan süretine girerek eşkiyaların üzerine saldırmalarını emretti. Melekler de o emrini yerine getirerek, eşkiyaların üzerine saldırdılar. Bundan dolayı eşkiyalar bütün aldıklarını bırakarak kaçtılar. Siz de bütün malınıza ve eşyalarınıza kavuştnuz. İşte o yer burası idi.”

Annesi bunun üzerine;

-“Ey oğul! Sen o zaman daha doğmamış idin. Bunları nereden
biliyorsun?” diye sorunca

Ebü’l Vefâ hazretleri (r.a.);

-“Bana Allah-u Teâlâ hazretleri bildirdi. Anneciğim.” Dedi.

Sonra bana Ramazan-ı şerifte meme verdin. Ben ise memeyi ağzıma alıp emmezdim. Çünkü Hak teâlâ bana hidayet nuruyla muamele ederdi. Bunun için meme emmeye ihtiyacım kalmazdı. O vakit, sen beni hasta sanıp üzülürdün. İftar vakti meme emdiğimi görüp, “hasta değilmiş” diye sevinirdin.” Deyince

Annesi;

-“Ey oğul! Baban senin için “çok kerâmetleri görülür” derdi. Bunlar o kerâmetlerden bazılarıdır.” Dedi

Ebü’l Vefâ hazretleri (r.a.);

-“Ey ana! Doğru söyliyorsun” dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu’nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çok eski Kabe resmi (Mekke müzesinden alınmıştır)

Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu – 4

Kendisine Ebü’l-Vefâ denilmesinin sebebi şöyle anlatılır;

-“Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.) daha on yaşında iken, Şenbeki hazretleri (r.a.) onun vasıflarını işitip, görmek istedi. Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.) çoğunlukla tenha yerlere gider, buralarda Allah-u teâlâ’ya ibadet ederdi.

Şenbeki hazretleri (r.a.), sık ağaçların bulunduğu ormanlık bir yerde onu ibadet ederken buldu. Yanında bir köpekle arslan birbirleriyle oynuyorlardı.

Şenbeki hazretleri (r.a.), Ebü’l-Vefâ (r.a.) nın arkasından yanına vararak “selam” verdi. Ebü’l-Vefa hazretleri (r.a.) selamı aldıktan sonra,

Şenbeki hazretleri (r.a.);

-“Sana bir sualım vardı. Şimdi iki oldu.” Dedi.

Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.);

-“Buyur, kaç sual sorarsan sor.” Deyince

Şenbeki hazretleri (r.a.);

-“Arslanla köpek yaradılış itibariyle birbirine düşman birer hayvandır. Hal böyle iken, nasıl oluyor da senin köpeğinle bu arslan oynuyor, bunun sebebi nedir?” diye sordu.

Seyyid Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.);

-“Allah-u teâlâ hazretleri kudret ve inayeti ile kalbimizi temizlediğinden beri, köpeğimle bu arslan dost ve arkadaş oldu.” Dedi.

Şenbeki hazretleri (r.a.);

-“İkinci sualim ise, herkesin bir derecesi vardır. Sana selam verdim. Selamımı iade ederken niçin ayağa kalkıp, bana doğru dönüp de selamımı iade etmedin?” diye sorunca

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ)
Radiyallah-u anhu’nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çok eski Kabe resmi (Mekke müzesinden alınmıştır)

Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu – 5

Ebü’l-Vefa hazretleri (r.a.);

-“Ya Şenbeki! Bu hususta Allah-u teâlâ mealen şöyle buyuruyor;

(-“Evlere kapılardan gelin ve Allahtan korkun ki, kurtulasınız.”) Bakara suresi ayet- 189

-“Eğer sen karşımdan gelse idin, senin selamını iade ederken ayağa kalkardım. Fakat sen, adet olanın aksini yaparak arkamdan geldin. Ben de senin bu hareketinin karşılığında, ayağa kalkmadan selamını aldım.” Diye cevap verdi.

Daha sonra Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.) nın evine beraber gelip, bir sure sohbet ettilr.

Sonra Şenbeki hazretleri (r.a.);

-“Ey Muhammed! Sende nihayetsiz bir nur müşahede ettim ve başının üzerinde Hak teâlâ’nın nurundan bir alem gördüm ki, kıyamete kadar senin evladının kerametleri zahir olup, dillerde söylense gerektir. Sana bu müjdeyi vermeye ve talebeliğime davet’e geldim.” Dedi.

Ebü’l-Vefâ hazretleri de;

-“Annemden izin alıp öyle geleyim” dedi.

Bir süre sonra annesinden izin alarak, Şenbeki hazretleri (r.a.) nin yanına gitmek için yola çıktı. Yolda bütün hayvanlar ona selam verirdi.

Huzuruna uğradığında Şenbeki hazretleri (r.a.);

-“Merhaba Ebü’l-Vefâ’ya! Ahdine vefa eyledi, sözünde durdu” dedi. Bunun üzerine ona, Ebü’l-Vefâ künyesi verildi.

Hocası Şenbeki hazretleri (r.a.) nin yanına geldiği zaman kuşluk vakti idi. Öğle vakti olunca, müezzin öğle ezanını okumak için kalkarken, Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.);

-“Daha vakit girmedi, Sabret, Arş’ın horozu ezânı okuduktan sonra okursu.” Dedi.

Bunun üzerine hocası Şenbeki (r.a.);

-“Sen Arş’ın horozunun sesini duyuor musun?” diye sordu.

Ebü’l-Vefâ hazrteleri (r.a.);

-“Evet.” Diye cevap verdi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu’nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Kabe’nin içi (Mekke müzesinden alınmıştır)

Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu – 9

Ziyafette birçok ilmi konuşmalar yapıldı. Bu arada Şenbeki hazretleri (r.a.);

-“Allah-u Teâlâ’nın kulları arasında öyleleri vardır ki, hırkasını suya atsa batmaz ve su onu götürmez.” Dedi.

Ve hırkasını suyun üzerine bıraktı. Hırka suda hiç batmadı ve olduğu yerden de bir yere gitmedi. Sonra Şenbeki hazretleri (r.a.) kalkıp, o kırkasının üzerine iki rek’at namaz kıldı. Allah-u Teâlâ’nın izniyle hırka hiç ıslanmamıştı. Namazdan sonra hırkasını alıp silkeledi. Hırkadan toz döküldü.

Bunun üzerine Tac-ül-Ârifin Ebü’l Vefâ hazretleri (r.a.) hırkayı aldı.

Şenbeki hazretleri, talabesi Ebü’l Vefâ (r.a.) nın kendisinden daha büyük keramet göstereceğini biliyordu. Ebü’l Vefâ’nın, boşluğa bıraktığı hırka, havada durmaya başladı. Ebü’l Vefâ hırkanın üzerine çıkıp, iki rekat namaz kıldı.

Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.) nin üzerinde namaz kıldığı bu hırkanın, yerden (68 m.) yükseklikte olduğu rivayet edilir.

Bu kerâmet, Tac-ül-Ârifin Ebü’l Vefâ hazretleri (r.a.) hakkında sü-i zanda bulunanları tövbe ettirdi,

Hocası oradakilere;

-“Her muridin saâdeti şeyhindendir. Fakat benim saâdetim, talebem Ebü’l-Vefâ’dandır.” Buyurdu.

Ebü’l Vefâ hazretleri, hocasıyla birlikte üç gün üç gece sohbet ettikten sonra, üçüncü yolculuğuna çıktı. Bu yolculuğu “oniki yıl” sürdü.

Üçüncü seyahatının sonunda, Allah-u Teâlâ’nın kudretiyle yolu “Kisrine” adıyla bilinen bir köye düştü. O köyde Şeyh Acemi (ra.) adında veli bir zat var idi. Kerâmet sahibi olan bu zat’ o beldenin halkı büyük bir zevk ile hizmet ederdi.

Şeyh Acemi (r.a.), o köye gelen misafiri yemek yemeden göndermezdi. Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.), bu zat’ın evinin yanındaki mescide namaz kılmak için girdiğinde, cemâat namaza durmuştu. O da namaza durdu. Namaz bittikten sonra, Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.) gitmek isteyince,

Acemi hazretleri (r.a);

-“Sizi davet ediyorum. Fakirhaneme buyurun, yemek yiyelim. Davete icabet etmek sünnettir.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu’nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu