‘Hayat-üs Sahabe’ olarak etiketlenmiş yazılar

Uhud şehidliği Okçular (Aynen) tepesinin yakından görünüşü

Talha el-Ensari (Zeyd bin Sehl) Radiyallah-u anhu – 5

Ayet-i kerimesi gelince, şecaat ve kahramanlık damarı kabarıp;

-“Rabbim beni gerek gençliğimde, gerekse ihtiyarlığımda kafirler ile harbe ve cihada davet ediyor. Çabuk beni harp için techiz ediniz ve yolculuk için lazım olacak şeyleri hazılayınız. Harbe gideyim” dedi.

Oğulları da;

-“Ey babacığım! Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ile birlikte, O Ahrette göç edinceye kadar cihad’da bulundun. Sonra Ebû Bekir ile Hazret-i Ömer (r.anhüm) zamanlarında harblere katıldın. ŞİMDİ HARB ETMEK SIRASI BİZİMDİR. Sen otur, biz gidelim.” Dediler ise de,

Hazret-i Ebû Talha (r.a.);

-“Hayır , hayır! Ben gideceğim!” diyerek evelki sözünden vazgeçmemiştir.

Hicretin 24 (M. 654) senesinde, bir DENİZ HARBİ için hazırlanan orduya katılmış, fakat gemiye bindikten ve denize açıldıktan bir müddet sonra vefat etmiştir.

Vefatından 7 (Yedi) gün kara parçası bulunamadığı için defn edilmemiş, bu kadar uzun süre DIŞARDA KALMASINA RAĞMEN SANKİ HAYATTA İMİŞ GİBİ MÜBAREK CESEDİNİN BOZLMADIĞI GÖRÜLMÜŞTÜR. Gemi sahile yanaşıncaya kadar KARADA bir yere defnedilmiştir.

Vefat tarihi ve yeri hakkındaki rivayetler değişiktir. Medine’de iken vefat ettiği, Cenaza namazını Hazret-i Osman (r.a.) ın kıldırdığı da bildirilmektedir. 51 (M. 671) yılında vefat ettiği de rivayet edilmektedir.

Hazret-i Talha (r.a.), Resulullah (s.a.v.) in vefatından sonra tam kırk yıl oruç tuttuğunu Hazret-i Enes bin Mâlik (r.a.) rivayet etmektedir. Bir rivayete göre, hicretin 50 veya 51.nci senesinde vefat ettiği anlaşılmaktadır.

Çünkü Ebû Talha (r.a.), Peygamberimiz (s.a.v.) in zamanında ömrünün çoğunu harplerde geçirmiş olup, oruçlarını tutamamış olması sebebiyle kaçırdıklarını telafi için devamlı Haram günler haricinde 40 yıl oruç tutmuştur.

Bu rivayet, hadis âlimlerinin itirazlarına uğramamış ve sahih bulunmuştur.

Hazret-i Ebû Talha (r.a.) nın fazileti, üstünlüğü ve kemâli çoktu. Resul-i Ekrem (Sallallahau aleyhi ve sellem) ın yanında HUSUSİ BİR YERİ VARDI. Ona bağlılığı ve muhabbeti ile tanınmıştı.

Resulullah (s.a.v.) ın uğrunda katlanmayacağı hiçbir fedakarlık yoktu. Bütün harblerde, gözü ile Resulullah (s.a.v.) ı takib ederdi. O’n bir zarara gelmemesi için, en sıkışık anlarda O’nun yanına koşar ve vucudu ile O’na siper olmaya çalışırdı.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Talha el-Ensari (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Hayber kalesi

Talha el-Ensari (Zeyd bin Sehl) Radiyallah-u anhu – 6

Hayber seferinde, Resulullah Efendimiz (s.a.v.) harb ganimeti olarak kendisine verilen Hazret-i Safiyye (r.anha) yi devesinin arkasına alarak, geri dönerlerken yolda devenin ayağının kayması ile her ikisi birden deveden düştüler.

Bundan haberi olan Ebû Talha (r.a.), önündeki bütün engelleri en süratli bir şekilde aşarak, hemen yanlarına koştu ve Resul-i Ekrem (s.a.v.) in baygınlık halini görünce aklı başından gitti. Hemen onları ayıltmanın çarelerini aradı ve buldu.

Sonra Peygamber Efendimi (s.a.v.) i devesine bindirdi. Kendisi ve Hazret-i Enes bin Mâlik (r.a.), develerine binmiş oldukları halde, Resulullah (s.a.v.) ın iki yanına geçip dengeli bir vaziyette Medine’ye getirdiler.

Hazret-i Ebû Talha (r.a.), Medine’deki sahabilerin en zenginlerindendi Medine içinde O’nun malı kadar malı mülkü olan pek azdı. Bütün malları, hayvanları “Berha” mevkinde bulunuyordu.

Burası Medine’deki Mescid-i Nebi’ye çok yakındı. Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) sık sık buraya uğrar, manzarasını seyreder ve meşhur olan suyundan içerdi.

Yine bir gün buraya uğradıklarında, Ker’an-i Kerim’den Âl-i İmran 92’nci; -“Sevdiğiniz mallarınızdan infak etmedikçe, hayra nâil olamazsınız.” Âyet-i kerimesi nazil oldu.

Bu Ayet-i Kerimeyi işiten Hazret-i Ebû Talha (r.a.), hemen Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) e başvurarak, mallarının hepsini kendisine bağışlayıp istediği gibi kullanmasını teklif etti.

Resulullah efendimiz (s.a.v.) de bu malları akrabasına dağıtmasını isteyince emir buyurduğu şekilde, bütün mallarını akrabalarına sadaka olarak dağıttı. Bundan önce de, bir çok defa mallarının hepsini Resulullah (s.a.v.) a bağışlamıştır.

Hazret-i Ebû Talha (r.a.) nın, Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem) e öyle bir sevgisi vardı ki, O’na bir zarar gelmesinden çok korkardı. O’nun evinden sokağa çıktığını görünce, hemen o da dışarı çıkar, O’nu takip ederdi.

Bir aralık, Medine-i Münevvere’ye bir düşman saldırısı söz konusu olmuştu. Müslümanların korkusu ve telaşı artınca, Peygamberimiz (s.a.v.) durumu incelemek için, bir gece hayvanın sırtına binerek dışarıya çıkmıştı. Hazret-i Ebû Talha (r.a.) da hemen dışarı çıkıp O’nu takib etti.

Merak edilecek bir durum bulunmadığını görünce geri döndüğünde, Ebû Talha (r.a.) ile karşılaştı.

Hazret-i Ebû Talha (r.a.) nın bu yakınlığı Resulullah Efendimiz (s.a.v.) in, O’nun evini sık sık ziyeret etmesinden de anlaşılmaktadır.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Talha el-Ensari (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mescid-i Nebevvi

Talha el-Ensari (Zeyd bin Sehl) Radiyallah-u anhu – 7

Hazret-i Ebû Talha (r.a.) nin üvey oğlu Enes bin Mâlik (r.a.), Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem) in bu sevgisini şöyle anlatıyor;

-“Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem), daima evimize gelip gider ve bizi memnun etmek için her şeyi yapardı. Resul-i Ekrem (s.a.v.) in bizimle olan yakınlığı o dereceye varmıştı ki, hepimizi ayrı ayrı sevindirir, benim ana tarafından kardeşim olan bir çocuğu, çeşitli latifeleriyle eğlendirip neşelendirirdi. Namaz vakti geldiği zaman, biz de Resul-i Ekrem (s.a.v.) e bir seccade yayar, arkasında dizilir, namazımızı kılardık.”

Hazret-i Ebû Talha (r.a.) nın evinde güzel bir yemek pişirildiğinde mutlaka Resul-i Ekrem efendimiz (s.a.v.) hatırlanır, Onun bu yemeğe iştirakını isterlerdi.

Hazret-i Enes (r.a.) şöyle anlatıyor;

-“Bir gün, üvey babam Ebû Talha (r.a.), tavşan avlamıştı. Tavşan evde pişirilmiş, Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem) için bir hisse ayırmıştı.”

Oradakilerden; Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem) in bunu yiyip yemediği sorulunca da;

Hazret-i Enes (r.a.);

-“Evet Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem), onu yedi.” Demişti.

Hazret-i Enes (r.a.) in annesi ve Ebû Talha (r.a.) nın hanımı olan Ümm-ü Süleym (Rumeysa) radiyallah-u anha, bu gibi fırsatların hepsini hemen değerlendirirdi.

Hazret-i Enes bin mâlik (r.a.) diyor ki;

-“Annem Ümm-ü Süleym, beni bir gün, Resul-i Ekrem efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) e göndererek; Elime, taze hurmalarla dolu bir kap vermişti. Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem), bundan mübarek elleriyle alarak, hanımlarından her birine gönderiyordu. Peygamberimiz (s.a.v.), bunlardan arzu ettiği kadarını gönderdikten sonra geriye kalan hurmaları oturup yemişti. O’nun yiyişinde hurmayı arzu ve iştahla yediği beliydi.”

Hazret-i Ebû Talha (r.a.), Resulullah efendimiz (s.a.v.) e sevgisinin çokluğu sebebiyle, O’NA AİT HER ŞEYİ SAKLAMAK VE ONUNLA BEREKETLENMEK İSTERDİ. Resulullah efendimiz (s.a.v.), Veda Haccı’nda mübarek başını tıraş ettiği zaman, mübarek saçından en evvel Hazret-i Ebû Talha (r.a.) olmuştu.

Başka bir günde, bir berber, Resul-i Ekrem (s.a.v.) i tıraş ederek mübarek saçlarını kesmiş, Hazret-i Ebû Talha (r.a.) da, bütün bu mübarek saçları toplayarak evine götürmüş, onları hanımı Ümm-ü Süleym (r.anha) e teslim ederek, O’nun bu saçları tam bir itina ile saklamasını istemişti.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Talha el-Ensari (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mescid-i Nebevvi

Talha el-Ensari (Zeyd bin Sehl) Radiyallah-u anhu – 8

Resul-i Ekrem efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in, Hazret-i Ebû Talha (r.a.) ya ve ailesine olan sevgisinin daha bir çok delilleri vardır.

Bir gün Ebû Talha (r.a.) nın bir oğlu ölmüştü. Hanımı tekrar hamile kalıp, bir erkek çocuğu olunca, Resulullah efendimiz (s.a.v.) onu kucağına alarak;

-“Abdullah” ismini verdi.

Ve O’nun için hayır ve dua’da bulundu. Resulullah (s.a.v.) ın bu dua’sı kabul olunmuş ve bu Abdullah bin Ebû Talha (r.a.), Ensarın en faziletli gençlerinden biri olmuştur.

Hazret-i Ebû Talha (r.a.) nın fazileti, üstünlüğü ve Hadis-i şerif rivayetindeki son derece ihtiyatı ve titizliği, bu ilmin âlimlerince kabul ve sağlam görülmüştür.

Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) den 92 (doksan iki) hadis-i şerif bildirmiştir. Rivayet ettiği hadis-i şeriflerde, bazı dini meseleler, harpler ve sevabı çok olan ameller bildirilmektedir.

Resul-i Ekrem efendimiz (s.a.v.) in sohbeti ile şereflenen mümtaz, seçkin ve kıymetli bir zat olduğu halde, rivayetlerinin az olmasının sebebi, kendisinin Resul-i Ekrem (s.a.v.) e ait hadis-i şerifleri, son derece ihtiyat ve dikkatle bildirmesidir.

Bu hadis-i şeriflerden bazıları şunlardır;

Ebû Talha (r.a.) şöyle anlatıyor;

-“Bir gün Resulullah (s.a.v.) ın huzuruna girmiştim. O’nu tarif edilmiyecek bir şekilde neşeli ve güleryüzlü gördüm. Sebebini sorduğumda”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;

-“Yâ Ebû Talha! Nasıl memnun olmayayım ki, biraz önce Cebrail aleyhis selam gelip, ümmetinden senin üzerine bir kere salât ve selâm getiren kimse üzerine, Allah-u Teâlâ ve melekleri on kere salât ve selâm getirir.”diye müjde vermek için Allah-u Teâlâ tarafından gönderildiğini söylemişti.

Yine Ebû Talha (r.a.) nın rivayetiyle Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;

-“Bir müslümanın şerefi ile oynandığı, Onun aleyhinde konuşulduğu yerlerde, kim ona yardım ederse Allah-u Teâlâ da yardıma muhtaç olduğu gün kendisine yardım eder. Bir kimse, dinkardeşini insanlar içinde aleyhinde konuşarak rezil edip, kusurlarını teşhir etmeye kalkarsa, yardım edilmeye muhtaç olduğu günde, Allah-u Teâlâ da onu rezil eder.”

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Talha el-Ensari (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bedir savaşının yapıldığı yer (Bedir şehri)

Talha el-Ensari (Zeyd bin Sehl) Radiyallah-u anhu – 9

Ebû Talha (r.a.) nın rivayetiyle Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;

-“Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem), bir kavim ile muharebe edip galip geldikten sonra, orada üç gün kalmayı tercih ederdi.”

Ebû Talha (r.a.) anlatıyor;

-“Resul-i Ekrem (s.a.v.) Bedir harbinde öldürülen Kureyş müşriklerinin hepsinin bir çukura gömülmesini emretti. Ondan sonra, onların gömüldükleri yere beraberce gelmiştik.”

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) oraya vardıklarında;

-“Ey Ebû Cehil! Ey Utbe bin Rabia! Ey Velid bin Utbe! Nasıl, Allah-u Teâlâ’nın va’dinin hak olduğunu anladınız mı? Ben Rabbimin bana va’dettiğini hak olarak gördüm.” Buyurdu.

Hazret-i Ömer (r.a.) sordu;

-“Ya Resulallah! İçinde ruh olmayan cesetlerle mi konuşuyorsun?”

Resul-i Ekrem efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) cevaplarında buyurdular ki;

-“Beni hak ile gönderen Cenab-i Hakka’a yemin ederim ki, siz bile benim dediklerimi onlar kadar duyamazsınız.”

Ebû Talha (r.a.) anlatıyor;

Bir gün, bir cemaat ortasında oturuyorduk. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) geldi ve bize;

-“Ne yapıyorsunuz?” diye sordu

Dedik ki;

-“Ya Resulallah! Oturduk, konuşuyoruz. Müzakere ediyoruz.”

Bunun üzerine Resul-i Ekrem efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Meclis halinde oturduğunuz zaman, meclislerin hakkını veriniz!” buyurdu.

Kendisinden;

-“Meclisin hakkı nedir! Ya Resulallah!”diye istirhamda bulunduk.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki;

-“Meclislerin hakkı, gözü yummak (Yani arkadaşlarının kusurunu görmemek), selama cevap vermek ve güzel söz söylemektir.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Talha el-Ensari (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Ravda-i Mutahhara

Ümmü Hirâm (Radiyallah-u anha);

Hala Sultan olarak tanınan kadın Sahabilerden. Ümmü Hirâm künyesi olup, ismi bilinmemektedir. Babası Milhan bin Halid, annesi Mülkiye binti Mâlik’tir.

Hazrec kabilesinin Beni Neccar koluna mensuptur. Nesebi; Ümmi Hirâm binti Milhan bin Halid binZeyd bin Hiram bin Cendeb bin Amr bin Ganem bin Adiyy bin Neccar’dır.

Bi’setten önce Medine’de doğup, 28 (M. 647) senesinde Kıbrıs’da şehid oldu.

Ensar-i Kiram’ın büyüklerinden Enes bin Mâlik (r.a.) in teyszesidir. Resulullah (s.a.v.) da teyzeleri tarafından akrabası olup, SÜT TEYZESİDİR.

Cahiliye devrinde Amr bin Kays ile evlendi. İman ile şereflenip, Müslüman oldu. Kocası iman etmeyince, ayrıldılar. Ondan Kays ve Abdullah adında iki oğlu oldu.

Eshab-i Kiram ve Ensarın büyüklerinden Ubade bin Sâmit (r.a.) ile evlendi. Bundan da Muhammed adında bir oğlu oldu.

Medine-i Münevvere’deki evini Resulullah (s.a.v.) ziyaret ederdi. Resulullah (s.a.v.) a çok ikramda bulunup, hizmet etmekle şereflenirdi.

Yine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ziyareti esnasında evinde uyumuştu.

Gülerek uyandı.

Ümmü Hirâm (r.anha);

-“Ya Resulallah niçin güldünüz?” diye sordu.

Hazret-i Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) da;

-“Ya Ümmü Hirâm! Ümmetimden bir kısmını gemilere binip kafirlerle gazâya giderler gördüm.” Buyurdu.

Ümmü Hirâm (r.anha);

-“Ya Resulallah! Dua et, ben de onlarla olayım!”dedi.

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) de arzusunu geri çevirmeyip kabul etti.

-“Ya Rabbi! Bunu da onlardan eyle.” Diye duâ buyurdu.

Resulullah (s.a.v.) tekrar uyuyup, yine gülümseyerek uyandı.

Ümmü Hirâm (r.anha) tekrar gülme sebebini sorunca;

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Bu defa da ümmetimden bir kısmının padişahların tahtlarına kuruldukları gibi debdebeli bir kalabalık halinde gazâ’ya gittiklerini gördüm.”

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ümmü Hirâm (Radiyallah-u anha) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Ravda-i Mutahhara

Ümmü Hirâm (Radiyallah-u anha)- 2

Ümmü Hirâm (r.anha) bu sefer de;

-“Ya Resulallah! Dua et, ben de bir gazi olarak onların arasında bulunayım.” Deyince

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-Hayır, sen öncekilerdensin.” Buyurdu.

Böylece O’nun deniz seferinde bulunacağını önceden haber vermiş oldu. Resulullah (s.a.v.) ın vefatından sonra Ubade bin Samit (r.a.) Şam’a gönderilen ilmi heyet içinde olduğundan Humus’a yerleştiler.

Halife Hazret-i Osman (r.a.) in izniyle, hazret-i Mu’âviye (r.a.), Kıbrıs Adasındaki insanların da seâdete kavuşmaları, Cehennm’den kurtulmaları için 28 (M. 647) senesinde bir deniz seferi düzenledi.

Bu sefer Müslümanların İLK DENİZ SAVAŞIYDI. Bu sefere gönüllü seçilen kimseler arasında Eshab-i Kiram’ın ileri gelenleri da katıldı.

Bunlar;

Hazret-i Ebû Zer, Hazret-i Ebû’d Derda, Hazreti Ubade bin Samit (r.anhüm) ve hanımı Ümmü Hirâm (r.anha) idi.

Hazret-i Mu’âviye (r.a.), bu orduya Hazret-i Abdullah İbn-i Kays (r.a.) ı kumandan tayin etti. Deniz yoluyla yolculuk başladı.

Hazret-i Ümmü Hirâm (r.anha), seksen altı yaşında olmasına rağmen bu zahmetli yolculuğa katlanıyor, oradaki insanlara İslamiyet’i bildireceklerini, onların da kurtuluşa, seâdete kavuşacaklarını düşünerek, teselli buluyordu.

Bu uğurda şehid olmak en büyük arzusuydu. Çünkü şehidler hakkında Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Şehidleri yıkamayınız. Çünkü kıyamet gününde her yere miskü anber gibi gibi koku saçacaktır.”

Yine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) in;

-“Şehidin kul borcundan başka bütün günahlarını Allah-u Teâlâ afv eder.”

Yine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) in;

-“Kanının ilk damlasıyla şehidin bütün günahları bağışlanır.”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) in;

-“Şehid cennete makamını görür.”

Yine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) in;

-“Kabir azabından kurtulması için kendisine imdad ve yardım olunur.”

Yine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) in;

-“Şehidin başına, dünyadan ve dünyadakilerden daha hayırlı ve değerli olan Yakuttan Vakar Tacı konur.”

Yine Resulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) in;

-“Şehid, yakınlarından yetmiş kişiye şefaat eder.”

Yine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Şehidler Cennetteki nimetleri görünce, Keşke, Allahın bize neler ikram ettiğini, kardeşlerimiz de bilselerdi de cıhadden çekinmeseler, çarpışmaktan korkup düşmandan yüz çevirmeselerdi. Derler.” Buyurmuşlardır.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ümmü Hirâm (Radiyallah-u anha) nın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Ravda-i Mutahhara

Ümmü Hirâm (Radiyallah-u anha)- 3

Bu müjdelerin yanında birkaç günlük zahmetin hiç kıymeti olmadığını, en iyi Peygamberimiz (s.a.v.) in arkadaşları biliyordu. Çektikleri eziyet ve sıkıntılar bunu çok güzel anlatıyordu.

Ümmü Hirâm (r.anha) da bu arzu ve istekle yaşının çok ileri olmasına rağmen ordunun içindeydi.

Mısır’dan gelen İslam askerleri de kendileriyle, birleşince Kıbrıs Rumlarına; Müslüman olmalarını, yoksa cizye vermelerini, bunu da kabul etmezlerse savaş yapacaklarını bildirdiler.

Kıbrıs’lılar teslim olmayacaklarını bildirince şiddetli çarpışmalar oldu. Kıbrıs Rum donanması İstanbul’a kaçtı.

Hazret-i Ümmü Hirâm (r.anha), çok yaşlı olmasına rağmen, yerinde duramıyor, bir an önce neticeye varmak istiyordu. Genç askerler, Hazret-i Ümmü Hirâm (r.anha) ın bu halına şaşıyorlardı. O’na bakarak gayrete geliyorlardı.

Rumların donanması kaçınca savaş sahilde devam etmeye başladı. İslam askeri bir çıkarma kareketiyle iç kısımlara daldılar. Askerle çıkarmaya katılan Hazret-i Ümmü Hirâm (r.anha), Larnaka yakınlarında atının ayağının sürçmesiyle düşerek çok özlediği şehidliğe kavuştu.

İslam askerlerinin karşısında tutunamayan Rumlar emân dilediler. Barış teklif edip, cizye vermeyi kabul ettiler.

Hazret-i Ümmü Hirâm (r.anha) ın kabri Kıbrıs’ta Larnaka şehrinin Tuz gölü kıyısındadır. Osmanlılar Kıbrıs Ada’sını 978 (M. 1570) senesinde feth edince Kabrini imâr ettiler. “Hala Sultan” deyip, kabri üzerine türbe, yanına tekke ve cami yaptırdılar.

Ümmü Hirâm (r.anha) alemlere rahmet olarak yaratılan, İKİ CİHAN SULTANI Hazret-i Muhammed (s.a.v.) ın akrabası, Eshab-i Kiram ve Ensar’dan mücahide ve şehid olması gibi pek çok üstünlükler sahibidir. Fazilet ve kemali çoktur.

Resulullah (s.a.v.) a hizmet edip, hürmet gördü. Müslumanlar O’na daime hürmet edip, duâsını alırlardı. Kabrinden dahi yüzyıllardır feyz ve bereket saçmaktadır. Kabri devamlı ziyaret edilir.

Kurak zamanlarda Müslümanlar O’nu araya koyarak (vesile ederek) Allah-u Teâlâ’dan yağmur isteğinde bulunurlar. Osmanlılar O’na “Hala Sultan” deyip çok hürmet eder onların zamanında ve sonrasında gemiler “Hala Sultan” türbesi istikametinde geçerken, toplarını çevirirler ve mübarek makamı ziyeret maksadiyle selamlarlardı.

Ümmü Hirâm (r.anha) cihad hakkında hadis-i şerif rivayet etti. Kendisinden Enes bin Mâlik (r.a.), Ubade bin Samit (r.a.), Amr bin Esved (r.a.), Atâ Yesâr (r.a.) Ya’lâ bin Şeddad bin Evs (r.a.), hadis-i şerif rivayet ettiler.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ümmü Hirâm (Radiyallah-u anha) nın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

DSC_0044   Fuad Yusufoğlu Kabe-i muazzama

Kâb’e-i Muazzama

Ummü Hâni (Radiyallah-u anha);

Mekke’nin Fethi günü Müslüman olan kadın Sahabilerden. Ebû Talib’ın kızı ve Hazret-i Ali (r.a.) nin kızkardeşidir. Annesi Hazret-i Fatima binti Esed, öz adı Fâhite’dir. Doğum ve vefat tarihleri kesin olarak bilinmemektedir. Hazret-i Ali (r.a.) den sonra Hazret-i Muaviye zamanında vefat ettiği rivayet edilmektedir.

Hazret-i Ümm-ü Hâni (r.anha); mert, cesur ve güzel ahlaklı idi. Peygamber efendimiz (s.a.v.) sekiz yaşında itibaren amcası Ebû Talib’in yanında büyüdüğünden O’nu çok iyi tanır ve öz kırdaşi gibi severdi. O’nun istek ve arzularını hiç geri çevirmezdi.

Hazret-i Ümmü Hâni (r.anha) de, Peygamber efendimiz (s.a.v.) i aynı şekilde sever ve O’na hürmet’te kusur etmezdi.

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) hicretten bir yıl önce Taif’e gidip, Taif halkına bir ay nasihat edip, onları iman’a davet etmişti. Taif halkından hiç kimsenin iman etmemesi ve işkence yapmaları üzerine Mekke’ye dönmüştü.

Çok üzgün idi ve her taraf düşman dolu idi.

Peygamberimiz (s.a.v.) bir gece Mekke’de Ümm-ü Hâni (r.anha) nin Ebû Talib Mahallesinde bulunan evine geldi.

Ümm-ü Hâni (r.anha), o zaman iman etmemişti.

-“Kimdir o?” dedi

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Amcan oğlu Muhammed’im, kabul edersen, misafir geldim.” Buyurdu.

Ümm-ü Hâni (r.anha);

-“Senin gibi doğru sözlü, emin, asil, şerefli misafire cân feda olsun. Yalnız teşrif edeceğinizi önceden bildirseydiniz bir şeyler hazırlardım. Şimdi yedirecek bir şeyim yok”dedi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Yiyecek, içecek istemem, hiç biri gözümde yok. Rabbime ibadet etmek, yalvarmak için bir yer bana yetişir.” Buyurdu.

Ümm-ü Hâni (r.anha), Resulullah (s.a.v.) ı içeri alıp, bir hasır, leğen, ibrik verdi. Gelen misafire ikram etmek, O’nu düşmandan korumak, Araplar için en şerefli vazife sayılırdı. Bir evdeki misafire zarar gelmesi ev sahibi için büyük yüz karası olurdu.

Ümm-ü Hâni düşündü;

-“Bunun Mekke’de düşmanları çok, hatta öldürmek isteyenler var, şerefim için, sabaha kadar O’nu gözeteyim.” Dedi.

Babasının kılıcını alıp, evin etrafında dolaşmaya başladı.

Resulullah (s.a.v.), o gün çok incinmişti. Abdest alıp, yalvarmaya, af dilemeğe, kulların imana gelmesi, saâdete kavuşmaları için duâ’ya başladı. Çok yorgun ve üzüntülü idi. Hasir üzerine uzanıp uyuyuverdi. O anda Allah-u Teâlâ Cebrail aleyhis selam’ı gönderip Habibini davet etti. Resulullah (s.a.v.) ın mi’racı bu gece oldu. (Bakınız Muhammed Sallallahu aleyhi ve  selam)

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ummü Hâni (Radiyallah-u anha) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

DSC04990 Fuad Yusufoğlu Mescid-i Cin

Mescid-i Cin

Umm-ü Hâni (Radiyallah-u anha) – 2

Ümm-ü Hâni (r.anha), kocası Hübeyre bin Ebi Vehb’in müşrik olması sebebiyle hicret sırasında iman etmemiş olarak Mekke’de kalmıştı. Durum Mekke’nin fethine kadar devam etti.

Mekke fethedildiği gün kocası, Hübeyre, Müslümanların her tarafı kuşattığını görünce, korkusundan gizlice, şair arkadaşı Abdullah bin Zibare ile birlikte Mercan’a kaçtılar ve orada bir kaleye sığındılar.

Bu durumu gören Ümm-ü Hâni (r.anha) İslam dinini kabul ederek Kureyş kadınlarından on kişilik bir grupla Peygamberimiz (s.a.v.) in yanına gelip Müslüman oldu.

Peygamberimiz (s.a.v.) daha sonra Hazret-i Ümm-ü Hâni (r.anha) nin evinde abdest alıp sekiz rek’at (kuşluk) namazı kıldı. Su ile ekmek ıslatıp, tuz ve sirke de koyarak yedi.

Daha sonra Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Ey Ümm-ü Hâni, sirke ne iyi yemektir. Sirke bulunan ev fakir olmaz!” diye iltifatta bulundu.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem), Hazret-i Ümm-ü Hâni (r.anha) iman edip, Müslüman olduktan sonra, ona çok iltifatta bulunurdu. Fırsatını buldukça O’nun ziyaretine giderdi.

Hazret-i Ümm-ü Hâni (r.anha) çok ibadet, nafile oruç tutmayı çok severdi.

Ümm-ü Hâni (r.anha), yine nafile oruca niyetli olduğu birgün, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) O’nu ziyarete gitti. Her zaman olduğu gibi Ümm-ü Hâni (r.anha), peygamberimiz (s.a.v.) e kâse ile şerbet ikram etti. Peygamberimiz (s.a.v.) içtikten sonra duâ ederek, içinde az bir şerbet bulunan kâseyi geri vererek;

-“İçiniz.” Buyurdular.

Hazret-i Ümm-ü Hâni (r.anha) nafile oruca niyetli olduğu halde Peygamberimiz (s.a.v.) i sevdikleri ve O’na çok hürmet ettikleri için dayanamayıp, kâse’deki şerbeti içtiler.

Daha sonra Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) durumu öğrenip, kendilerine orucu neden bozduğunun sebebini sordular.

Hazret-i Ümm-ü Hâni (r.anha);

-“Yâ Resulallah size karşı olan sevgimden, hürmetimden dolayı artığınızı içtim ve emrinizi geri çevirmedim.” Dedi.

Hazret-i Ümmü Hâni (r.anha) nin; Peygamberimiz (s.a.v.) den çok az hadis-i şerif naklettiği rivayet edilir. Kendisinden de oğlu Cünd, Yahya, Ebû Mürre, Ebû Salih, Buhari ve Müslim (r.anhüm) hadis naklinde bulunmuşlardır.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ummü Hâni (Radiyallah-u anha) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu