‘Hilafet’in yükü’ olarak etiketlenmiş yazılar

geliye Şam’e (Nusaybin)

Ömer bin Abdülaziz (Radiyallah-u anh)- 6

Ömer bin Abdülaziz (r.a.) halife olduğu sene Medine-i münevverede bulunan, oğlu Abdülmelik’e şöyle yazdı;

-“ŞAHSIMDAN SONRA KENDİSİNE NASİHATTE BULUNUP, GÖZETİP, MUHAFAZA ETMEK MECBÛRİYETİNDE OLDUĞUM İLK İNSAN SENSİN. Hamd Allah-u Teâlâ’ya mahsustur. Allah-u Teâlâ bize çok lütuf ve ihsanda bulundu. O’ndan ihsan ettiği ni’metlere, karşı şükür yapabilme kuvveti vermesini dileriz. Allah-u Teâlâ’nın babana ve sana olan lütfunu hatırla. Kendine, gençliğine ve sıhhatına DİKKAT ET. Eğer Hamd (Elhamdülillah), tesbih (Sübhanallah), tehlil (Lâ ilâhe illallah) diyerek, dilini zikirle meşgül edebilirsen bunu yap.”

Ömer bin Abdülaziz hazretleri (r.a.), hilafet makamına geçtiği gün, zamanının tanınmış fıkıh âlimlerinden Sâlim bin Abdullah (r.a.), Recâ bin Hayve (r.a.) ve Muhammed bin Ka’b Kurazi (r.a.) yi da’vet edip,

Onlara;

-“Halk beni ne kadar bir ni’met olarak görüyorsa da ben bu halifelik makamını; taşıyamiyacağım bir yük ve çok ağır bir mes’ûliyet olarak görüyorum. Ben bu yükün altına girdim. Benim için çâre ve tedbir olarak nasihatlarınız nedir?” diye sordu.

Onlardan bir tanesi dedi ki;

-“Yarın kıyamet günü kurtulmak istersen, Müslümanların İHTİYARLARINI BABAN, GENÇLERİNİ KARDEŞİN VE KÜÇÜKLERNİ EVLADİN BİL. O ZAMAN BÜTÜN MÜSLÜMANLARA, KENDİ EVİNDEKİ, ANA-BABA, KARDEŞ VE EVLADIN GİBİ MUAMELE ETMİŞ OLURSUN.”

Ömer bin Abdülaziz (r.a.) halife olunca, üzerine aldığı mes’uliyetin ağırlığından dolayı iki ay müddetle üzüntü ve keder içinde kaldı. Millet ve memleket işlerini adâletle idare etmekte ve hak sahiblerine haklarını iâde etmekte çok hassas davranıyor, kendisini hiç düşünmüyordu.

Hazreti Ömer bin Abdülaziz (r.a.), yakın dostu Hazreti Sâlim (r.a.) e;

-“Kardeşim Sâlim! Allah-u Teâlâ beni halifelik ile imtihan ediyor. Yemin ederim ki, kurtalamiyacağımdan korkuyorum. BANA DEDEM HAZRET-İ ÖMER (r.a.) İN MEKTUPLARINI, HAYATI HAKKINDA BİLİNENLERİ, MÜSLÜMANLARA VE GAYRİ MÜSLİMLERE OLAN HÜKÜMLERİNİ BİLDİR. DEDEM HAZRETİ ÖMER (r.a.) İ KENDİME NÜMÛNE KABUL ETTİM. O’NA GÖRE HARAKET EDECEĞİM.”Dedi.

Halifeliği zamanında yaptığı bütün işlerde gözleri önünde kıyamet gününü getirirdi. Halkının haklarını lâyıkıyla yerine getirmemekten çok korkuyordu. Halifeliğini adâlet ile yürütüp, HULEFÂ-İ RAŞİDİN’İN (Dört halife) YOLUNDAN AYRILMADI.

Önemli memüriyetlere dirayetli ve âdil bildiklerini ta’yin etti. Horasan’a Cerrah bin Abdullah el-Hakim (r.a.) i Basra’ya Adiy bin Ertet el-Fazara (r.a.) yı, Kufe’ye Abdulhamid bin Abdurrahman el- Kureşi (r.a.) yi, Hindistan’a Amr İbni Müslim (r.a.) i Cezire’ye (Mezopotamya) Ömer bin Humeyre el Fezari (r.a.) yi İspanya’ya Semh bin Melik el- Haftani (r.a.) yi ve Afrika’ya İsmail bin Abdullah (r.a.) i ta’yin etti.

<<<Ömer bin Abdülaziz (r.a.) ın başka bir yazısı>>>

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer Bin Abdülaziz (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas Civarı (Nusaybin)

Ömer bin Abdülaziz (Radiyallah-u anh)- 15

Kabir Hazreti Ömer (r.a.) şöyle dedi;

-“ÖYLEYSE, EY YARIN BU KABİRLERİN SÂKİNİ OLACAK İNSAN! Seni şu fani dünyada aldatan nedir? Sen dünyada kalacağını biliyor musun? ELİNDE BİR SENEDİN VAR MI? Görmüyor musun, ölüm her gün birisine geliyor. Yoksa susuzluktan, terlere boğan o korkudan sana rahatlık ve teselli veren bir şey mi var? Keşke sen o sert toprak üzerindeki halini bilseydim.”

-“Ey insan! Rü’yada çeşit çeşit lezzetlere ve zvklere kavuşan bir insan gibi, dünyanın şu geçici faideleriyle seviniyor, küçük ve basit işlerle uğraşıyorsun. EY ALDANMA İÇERİSİNDE BULUNAN İNSAN! Gündüzün yanılma ve gaflet, gecen uyku içinde geçiyor. Sonunda pişman olacağın işleri yapıyorsun. HAYVANLAR DA DÜNYADA BÖYLE YAŞAR.”

Ömer bin Abdülaziz (r.a.) oradan ayrılıp gitti. Aradan bir Cum’a geçti ve vefat etti.

SON CUM’A HUTBESİ ŞÖYLE İDİ;

-“Ey Muhterem Müslümanlar!”

-“Şunu iyi biliniz ki, lüzümsüz bir hiç olarak yaratılmadığınız gibi, yaptığınız işlerden de sorgu ve sorumsuz kalacak değilsiniz. Gelmiş ve nihayete kadar gelecek insanların toplanacağı BİR MAHŞER VE ORADA ADÂLET TERÂZİLERİNİN KURULACAĞI BİR MAHKEME VARDIR Kİ, ONUN TEK HÂKİMİ, AZAMET VE KİBRİYE SÂHİBİ YÜCE ALLAH’TIR. Ahiret korkunç bir gündür. Yürekleri parçalayan, çocukları ihtiyar yapan, kişiyi kardeş, evlâd ve ıyâlinden kaçıran, Peygamberleri, melekleri titreten bir gündür. Cenab-i Hakkın celâl ve azametiyle tecelli edeceği o günde, kimde kuvvet ve tahammül kalır. Bununla beraber Allah’ın rahmetinden de ümid keserek hüsrâna düşmeyiniz.”

-“Ey muhterem cemaat!”

-“Muhakkak biliniz ki; mahşer gününde emniyet ve korkusuzluk, bugünden o günü düşünüp de Allah’tan korkan, küfür ve günahtan sakınan ve bu fani âlemi bekâ âlemi olan ahirete üstün tutarak, şehvani hislerinin esiri olmayanlar içindir. Bunun aksi harakette bulunanlar muhakkak aldanır. Hayat ve ömür sermayesini haksızlık ve yolsuzluk arkasında tüketen eli boş ve nedamet (pişmanlık) içinde kalır.”

-“BUGÜN SİZ, SİZDEN ÖNCEKİLERİN YERİNİ TUTUYORSUNUZ. FAKAT ELBETTE SİZİN DE YERİNİZİ TUTACAKLAR VAR. GÖRÜYORSUNUZ Kİ, GELENLER DURMUYOR, GİDENLER GERİ DÖNMÜYOR. İster istemez gideceğimiz bu mahal, her şeye sâhib olan Cenab-i Hakkın huzûrudur.”

-“Ahret âlemine gidenleri her gün uğurluyor ve götürdüğünüz kabirlerde kara toprak altında yataksız, yastıksız tek ve tenha bırakıp dönüyorsunuz. Ölümün acısını duyan o fânilerin hâli ne kadar merhameti çeker ve ibrete değer. TANIMADIKLARI BİR ÂLEME SEFER ETMİŞTİR. Sevdiklerinden ayrılmışlar. Gelip geçici emanet bir hayatın gaflet uykusundan uyanmışlar, ama iş işten geçmiş, telâfi imkanı elden çıkmış, naz ve ni’met içinde beslenmişlerken yatak ve yastıkları kuru toprak olmuş, terk ettikleri dünya malından istifadeleri yok. Yaptıkları incir çekirdeği kadar da olsa, bir hayrın imdadını bekliyorlar. Düşünmeye değer bu hallerden ibret almaz mısınız?”

-“Ey muhterem Cemaat!”

-“Zanetmeyin ki, kendimde bir büyüklük gördüğüm için size böyle nasihat ediyorum, İçinizde belki benden daha ziyade Allah-u Teâlâ’nın rahmet ve mağfiretine muhtaç kimse yoktur. Ben hem kendim, hem de sizin için rahmet ve mağfiret diliyorm. Yüce Allah’ın kitabını, Peygamber (a.s.v.) nin güzel ahlakını kendinize örnek yapınız, ancak selamet bundadır.” Buyurduktan sonra gözyaşlarını tutamadı. Bu O’nun son hutbesiydi. Aynı zamanda evine de son gidişiydi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer Bin Abdülaziz (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas Şelalesi (KIŞ MANZARASI) Nusaybin

Ömer bin Abdülaziz (Radiyallah-u anh)- 18

Ve;

-“BEN ÖYLE KİMSELERİ GÖRÜYORUM Kİ ONLAR NE İNSAN NE DE CİNDİR.” Dedi.

Ve biraz sonra rûhunu teslim etti.

101 senesinde Recep ayının sonuna beş gün kala ya’ni 9 şubat 720 de Şam yakınlarındaki Hunasi’den cenazesi alınıp, Humus yakınlarındeki Deyr es-Sim’an mevkiine defnedildi.

Vefatından önce şöyle vasiyet etti;

-“Ey Meymûn bin Mihran! Velid mezara konduğunda oradaydım. Yüzünü açıp baktım, yüzü simsiyahtı. Ben de mezara konduğum zaman yüzümü açık bakınız.”

Vefat edince vasiyeti gereği yüzünü açıp baktılar, YÜZÜ EN GENÇ GÜNLERİNDEN DAHA PARLAK, DAHA AYDINLIK İDİ.

Ömer bin Abdülaziz (r.a.) beyaz, ince ve nâzik yüzlü, za’if, güzel sakallı, tatlı ve sevimli idi. Halife olmadan önce çok gürbüz iken, halifeliğinde çok zayıfladı.

Vefat edince zamanın âlimleri ta’ziyede bulunmak için hanımının yanına gittiler. Halifenin vefatiyle Müslümanların büyük kayba uğradığını ve bu sebeple üzüntülerinin çok fazla olduğunu bildirdiler.

Ve hanımına;

-“Ömer binAbdülaziz (r.a.) hakkında bize ma’lumat ver. Çünkü onu fazla tanıyan sizsiniz.” Dediler.

O mubarek hatun Fatima (r.a.) şöyle anlattı.;

-“O da sizin gibi ibadet ederdi. Lakin bir hususiyeti vardı ki, o da, Allah korkusunun çok fazla olması idi. Öyle ki, Allah korkusundan onun kadar titreyen birini daha görmedim. O her şeyini, insanlara hizmette harcadı. Halkın ihtiyaçlarını karşılamak, sıkıntılarını gidermek için bütün gün vazife başında kalırdı. Akşam olduğu halde, bazı kimselerin işleri bitmezse, gece de devam ederdi.”

-“Eve girince, kendini namazgahına atar, durmadan ağlardı. Gözleri şişerdi. Sonra baygın düşerdi. Her geceki hali buydu. Bir gece, halkın ihtiyaçlarını, işlerini bitirdi. Sonra kendi şahsı malından olan kandili istedi. Sonra iki rekat namaz kıldı. Namazdan sonra elini çenesine dayayıp tefekküre daldı. Göz yaşları yanaklarından akıyordu. Sabaha kadar bu şekilde ağladı. Şafak sökünce oruca niyet etti.”

Kendisine dedim ki;

-“Ey mü’minlerin emiri! Sizde bir hal var. SİZİ BU GECEKİ GİBİ HİÇ GÖRMEMİŞTİM.”

Bana cevab olarak dedi ki;

-“Ben düşünüyorum ki, bu milletin beyazına siyahına halife oldum. Fakir, garip, kanâatkar kendi halindeki biçareleri, muhtaçları, zorla tutulan esirleri, memleketin dört köşesindeki nice dertli ve kederlileri düşünmüyorum ve anlıyorum ki, Allah-u Teâlâ onların hepsinin hesabını benden soracak ve Muhammed aleyhis selam da onların lehine ve benim aleyhime şahidlik yapacak. Bu hâlde olan birinin sonunun ne olacağını düşünüyorum ve çok korkuyorum.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer Bin Abdülaziz (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu