‘İmâm-i Hanefi mezhebi’ olarak etiketlenmiş yazılar

Beyaz su dağları (Navala sipi) Nusaybin

İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 13

Mezheb;

Bir müctehidin dini kaynaklardan çıkardığı hükümlerin hepsine denir.

Müctehid âlim tarafından, imanda ve amelde (ibadetlerde ve işlerde) Allah-u Teâlâ’nın rızasına kavuşmaları için Müslümanlara gösterilen yoldur.

Bir müctehidin, islamiyeti kaynaklardan anlamak ve anlatmak hususunda takibettiği usüller ve bu usülere bağlı olarak çıkardığı hükümlerdir.

Mezheb, Lügatte gitmek, takibetmek, gidilen yol ma’analarına gelir.

Genel olarak görüş, doktrin, akım ma’nalarına da kullanılmıştır.

İslâm dininde, iman edilecek şeylerde mezheblere ayrılmak yoktur.

İslamiyet Müslümanlardan Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in inandığı ve bildirdiği gibi imân etmelerini istemektedir.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) bir tek İmân bildirmiştir. Eshab-i Kiram (r.a.) ın hepsi, O’NUN BİLDİRDİĞİ GİBİ İNANMIŞ, i’tikadda (inançta) hiçbir ayrılıkları olmamıştır.

Peygamberimz (Sallallahu aleyhi ve selem) in vefâtından sonra insanlar, İslamiyeti Eshab-i Kiram (r.a.) dan işiterek ve sorarak öğrendiler. Hepsi aynı İman’ı bildirdiler.

Onların Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) dan naklederek bildirdikleri bu iman’a “Ehl-i Sünnet İ’tikadı” denilmiştir.

Eshab-i Kiram (r.a.) bu iman bilgilerine, kendi düşüncelerini, felsefecilerin sözlerini, nefsanı arzularını, siyası görüşlerini ve buna benzer başka şeyleri; asla karıştırmadılar.

Eshab-i Kiram, hepsinde kemâl derecede mevcut bulunan Allah-u teâlâ’yı Tenzih ve Takdis etmek, O’nun bildirdiklerini tereddütsüz kabul edip inanmak müteşabih (Ma’nası açık olmayan) ayetlerin te’viline dalmamak… gibi vasıflarıile imanlarını Peygamberimiz (a.s.v.) den işittikleri gibi muhafaza ettiler.

İslamiyetteki iman esaslarını insanlara, soranlara; saf, berrak ve aslı üzere tablığ ettiler, bildirdiler.

Eshab-i Kiram (r.a.) ın Resulüllah (a.s.v.) tan naklen bildirdikleri bu tebliği olduğu gibi, hiçbir şey eklemeden ve çıkarmadan kabul edip, böylece inanıp, onların yolunda olanlara “Ehl-i Sünnet vel cemaat” fırkası, bu doğru ve asıl (hakiki) İslamiyet yolundan ayrılanlara da Bid’at fırkaları (dalalet fırkaları, bozuk-sapık yollar) denildi)

Allah-u teâlâ, bütün Müslümanlardan tek bir iman istemektedir. İslamiyette, İmân’dan, i’tikadda tefrikaya, ayrılığa izin verilmemiştir.

Resullullah (a.s.v.) inandığı ve bildirdiği ve Eshabi kiramın naklettiği gibi iman eden Müslümanlara “Ehl-i sünnet ve’l-cemat” veya kısaca “Sünni” denir. SÜNNİ MÜSLÜMANLARA, MEZHEB İMÂMİ OLAN BÜYÜK İSLÂM ÂLİMLERİ tarafından Kur’an-i kerim ve hadis-i şeriflerde hükmü açıkça bildirilmemiş olan ba’zı ibadetlerin ve günlük muamelelerin tarifinde ve yapılışında gösterilen ve Allah-u Teâlâ’nın rızasına kavuşturan yollara ameli mezhebler denilmiştir.

Mezheb İmâm-i olan büyük İslam âlimlerinin aralarındaki böyle ictihad ayrılıklarına dinin sahibi izin vermiş ve bu hal her zaman ve her yerde Müslümanların islamiyete dosdoğru uymalarını temin ederek Müslümanlar için rahmet olmuştur.

Nitekim Hadsi-i şerifte;

-“Âlimlerin mezheblere ayrılması rahmettir.” Buyurulmuştur.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Navala sipi (Nusaybin)

İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 14

İmâm-i Â’zam (r.a.) Seyyid Muhammed Bakır (r.a.) ile görüştüklerinde, Muhammed Bakır (r.a.), İmâm-i Â’zam (r.a.);

-“Sen, Ceddim Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) ın dinini kıyasla değiştiriyormuşsun?” deyince

İmâm-i Â’zam (r.a.);

-“Allah korusun, böyle şey nasıl olur? Layık olduğunuz makama oturunuz. Benim size hürmetim var.” Dedi.

Bunun üzerine Muhammed Bakır (r.a.) oturunca, İmâm-i Â’zam (r.a.) da onun önünde diz çöktü ve aralarında şu konuşma geçti.

İmâm-i Â’zam (r.a.) şöyle dedi.

-“Size üç sualım var, cevap lütfediniz?”

İmâm-i Â’zam (r.a.);

Birincisi;

-“Kadın mı daha zayıftır, erkek mi?” diye sordu

Muhammed bakır (r.a.);

-“Kadın daha zayiftır.” Dedi

İmâm-i Â’zam (r.a.);

-“Kadının mirasda hissesi kaç?” dedi.

Muhammed Bakır (r.a.);

-“Erkek iki hisse, kadın ise bir hisse alır.” Dedi.

İmâm-i Â’zam (r.a.);

-“Bu Ceddin Resulullah (s.a.v.) kavli değil mi? Eğer ben bozmuş olsaydım, erkeğin hissesini bir kadınınkini iki yaprdım. Fakat ben kıyas yapmıyorum, nass’la (ayet ve hadis ile) amel ediyorum.

İmâm-i Â’zam (r.a.);

İkincisi;

-”Namaz mı daha faziletli, yoksa oruç mu?”

Muhammed bakır (r.a.);

-“Namaz daha faziletli,” diye cevab verdi.

İmâm-i Â’zam (r.a.);

-“Eğer ben ceddin (a.s.v.) nin dinini kıyasla değiştirseydim, kadın hayızdan temizlendikten sonra, namazını kaza etmesini söylerdim. Orucu kaza ettirmezdim. Fakat ben kıyasla böyle bir şey yapmıyorum.” Dedi.

İmâm-i Â’zam (r.a.);

Üçüncüsü;

-“Bevil mi daha pis, yoka meni mi?” dedi.

Muhammed bakır (r.a.);

-“Bevil daha pisdir.” Diye cevap verdi.

İmâm-i Â’zam (r.a.);

-“Eğer ben Ceddin (s.a.v.) nin dinini kıyasla değiştirseydim bevil’den sonra gusül, Meni’den sonra abdest almasını bildirirdim. Fakat ben hadis’e aykırı rey kullanarak, kıyas yaparak, Resulullah (s.a.v.) in dinini değiştirmekten Allah-uTeâlâ’ya sığınırım. Böye şey’den beni Allah korusun.” Dedi.

Nass; (Kitabda ve sünnetden delil) olan yerde kıyas yapmadığını, delili bulunmayan mes’eleleri, delili bulunan mes’elelere benzeterek kıyas yaptığını söyleyince, Muhammed Bakır (r.a.) onu kucaklayıp alnından öptü.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu