‘İmâm-i Mâlik (r.a.)’ olarak etiketlenmiş yazılar

İmâm-i Mâlik (radiyallahu anhu) nın mübarek kabirleri (Cennmet-ül Baki’)

İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu);

Ehli sünnetin amelde dört hak mezhebinden biri olan Mâlik-i mezhebinin imâm-i. Künyesi, Ebû Abdullah’tır. 95 (M. 711) senesinde Medine’de doğdu. 179 (M. 795) de yetmiş altı yaşında iken Medine’de vefat etti.

Soyu yemen kabilelerinden “Beni Esbah” kabilesine ve HİMYERİLERDEN BİR HÜKÜMDAR HANEDANINA DAYANIR. Dedelerinden biri Medine’ye yerleşmişti. Eshab-i Kiramdan olan dedesi Ebû Amr (r.a.) dır.

Tahsili;

Tebe-i Tabiinden (Tabiin’den sonra) olan İmâm-i Mâlik (r.a.), ilim ve hadis rivayetiyle meşgül olan bir ailede ve çevrede yetişmiştir. Dedesi Mâlik (r.a.), Babası Enes (r.a.) ve Amcası Süheyl (r.a.) hadis rivayeti yapmışlardır.

Yaşadığı muhit, Peygamber Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve selem) in yaşamış olduğu ve İslam‘ın hükümlerinin va’z edildiği, Hazreti Ebû Bekr (r.a.), Hazreti Ömer (r.a.), ve Hazreti Osman (r.a.) zamanlarında İslam’ın merkezi olan ve çok ilim ehlinin bulunduğu Medine-i Münevvere idi.

Önce Kur’an-i Kerim’i ezberledi. Kendisinin isteği ve ailesinin yardım ve teşvikiyle ilim öğrenmeye başladı. Bu hususta kendisine en çok annesi ilgi göstermiştir.

Annesine,

İlim tahsiline gitmek istediğini söyleyince, ona en güzel elbiselerini giydirerek sarığını sarıp;

-“Şimdi git, oku, yaz.” Demiştir.

Ayrıca oğluna zamanın meşhur âlimi Râbi’at’ur Rey (r.a.) in yanına gitmesini, ondan ilim ve edep öğrenmesini söylemiştir.

Bu teşvik üzerine Râbi’a bin Abdurrahman (r.a.) ın derslerine devam edip, genç yaşta Re’ye dayanan fıkıh ilmini öğrendi.

Diğer âlimlerin de derslerine devam etti ve bilhassa yanından hiç ayrılmadığı hocası Abdurrahman bin Hürmüz (r.a.) ün derslerinden çok istifade etmiştir.

Genç bir talabe olan Mâlik (r.a.), hocasına karşı büyük bir hayranlık, muhabbet duyar ve üstün bir edep gösterirdi.

Bu hocası hakkında şöyle derdi;

-“İbni Hürmüz (r.a.) ün derslerine onüç sene devam ettim. Ondan öyle ilimler öğrendim ki, bunların bir kısmını hiç kimseye söylemiyorum. O, bid’at ehlini red bakımından ve insanların ihtilaf ettikleri şeyler hususunda onların en bilgisi idi.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

DSC00082   Fuad Yusufoğlu İmâm-i Nafi (Radiayallahu anhu) nın mübarek kabirleri (Cennet-ül Baki' mezarlığı) İmâm-i Mâlik (r.a.) hemen yanında)

İmâm-i Nâfi (Radiayllah-u anhu) nın mübarek kabirleri (Cennet-ül Baki’ mezarlığı)

İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu)- 2

İmâm-i Mâlik (r.a.), muhitindeki bütün âlimlerden faydalanmış ve ilim uğrunda büyük fedakarlık göstermiştir. Bu hususta her türlü zorluğa katlanmış ve her şeyini harcamış, hatta tahsil uğruna evini dahi satmıştır.

İmâm-i Mâlik (r.a.) şöyle demiştir;

-“Öğle vakti Hazreti Ömer (r.a.) in oğlu Abdullah (r.a.) ın azatlısı olan Nâfi (r.a.) ye giderdim ve kapısında beklerdim. Nâfi hazretleri (r.a.) Hazreti Ömer (r.a.) den nakledilen ilimleri ve O’nun oğlu Abdullah (r.a.) ın ilmini biliyordu. Güneşten ve şiddetli sıcaktan korunmak için hiçbir gölge bulamazdım. Nafi (r.a.) dışarı çıkınca edeble selam verirdim.”

Ve onu kırmadan arkasından içeri girip;

-“Abdullah Bin ömer (r.a.) şu mes’elelerde ne buyurmuştur?” Diye sorardım. O’da suallerimi cevaplandırırdı.”

İmâm-i Mâlik, Nâfi (r.a.) vasitasiyle Hazreti Ömer (r.a.) ın ve Oğlu Abdullah (r.a.) ın ilimlerini öğrendi.

Ayrıca İbn-i Şihab ez-Zühri (r.a.) den ve Sâid bin el-Müseyyib (r.a.) gibi Tâbiin’lerden ilim öğrenmiştir. Bu hocalardan da ders almak için üstün gayret ve edeb gösterirdi.

İmâm-i Mâlik (r.a.) Şöyle anlatmıştır;

-“Bir bayram günüydü. Bayram namazını kıldıktan sonra, bugün İbn-i Şihab (r.a.) ın boş vakti olur diyerek evine gidip kapısının önünde oturdum.”

Hizmetçisine;

-“Kapıda kim var bak.” dediğini duydum.

Oda;

-“Kumral yüzlü talabeniz var.” Deyince

İbn-i Şihab (r.a.);

-“Onu derhal içeri al.” Demesi üzerine beni içer aldılar.

Biraz bekledim.

İbn-i Şihab (r.a.) yanıma gelip bana;

-“Herhalde evine gitmeden buraya geldin, yemek yemedin değil mi?” dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

İmâm-i Mâlik ile hocaları (r. anhum) nin mezarları (Cennet-ül Baki’ mezarlığı)

İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu)- 4

Netice itibariyle İmâm-i Mâlik (r.a.) İlmini İmâm-i Zühri (r.a.) den, Yahya bin Said (r.a.) den, Muhammed ibn-i Münkedir (r.a.) den, Hişam bin Amr (r.a.) den, Zeyd ibn-i Elsem (r.a.) den, Rabi’a Bin Abdurrahman (r.a.) den ve daha bir çok büyük âlimlerden almıştır.

Üçyüzü Tabiinden, altı yüzü de onların talabelerinden olmak üzere dokuz yüz hocadan hadis-i şerif aldı.

Ayrıca; Ashab-i kiramın büyüklerinden Hazreti Ömer (r.a.) in, Hazreti Osman (r.a.) ın, Abdullah bin Ömer (r.a.) den, Abdurrahman bin Afv (r.a.) ın, Zeyd bin Sabit (r.a.) in fetvalarını ve vahyın gelişine şahit olan, Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) i görüp onun hidayet nurundan aydınlanarak, ondan öğrendiklerini nakleden diğer ashabin fetvalalarını ve kendisinin yetişemediği Tabiin’in fetvalarını da öğrenmiştir.

Akaid’e dair bilgileri ve diğer bütün ilimleri öğrenip, zamanının en büyük âlimlerinden olup, ictihad derecesine yükselmiştir.

Dersleri ve talabeleri;

İmâm-i Mâlik hazretleri (r.a.), tahsilini tamamlayıp ilimde yüksek dereceye ulaştıktan sonra ders vermeye, hadis rivayet etmeye ve fetva vermeye başlamıştır.

Bu işe başlamadan önce de zamanında bulunan büyük âlimlerle istişare yapıp, onların da muvafakatını aldı.

Bu hususta kendisi şöyle demiştir;

-“Her isteyen kimse hadis rivayet etmek ve fetva vermek için mescide oturamaz. İlim erbabı ve mescide itibarı olan kişilerle istişare etmesi gerekir. Eğer onlar kendisini bu işe ehil görürlerse o zaman oturup ders ve fetva verebilir.”

-“Ben ilim sahiblerinden yetmiş kişi, benim bu işe ehil olduğuna şahitlik etmedikçe, mescide oturup ders ve fetva vermedim.”

Kendisinin ehil olduğuna dair yetmiş âlimin şehadetinden sonra ilk önce Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in mescidinde ders vermeye başladı. Hazreti Ömer-ül Faruk (r.a.) un oturduğu yere oturur ve Abdullah Bin Mesud (r.a.) un oturduğu evde otururdu.

Böylece onların yaşadığı yerde ve çevrede bulunurdu. İmâm-i Mâlik (r.a.) de İmâm-i A’zam (r.a.) gibi derslerini mescide verirdi.

El-Vakidi (r.a.) der ki;

-“İmâm-i mâlik (r.a.) mescide gelir, beş vakit namazda ve cenaza namazlarında bulunurdu. Hastaları ziyaret eder, gerekli işlerini görür, sonra mescide gidip otururdu.”

-“Bu sırada talabeleri etrafında toplanır ders alırlardı. Daha sonra rahatsızlığı sebebiyle evinde ders vermeye başladı.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

DSC00251  Fuad Yusufoğlu İmâm-i Mâlik (r.a.) ve saygideğer hocaları (Cennet-ül Baki') Medine

İmâm-i Mâlik ile hocaları (r.anhum) nın kabirleri (Cennet-ül Baki’ mezarlığı)

İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu)- 5

İmâm-i Mâlik (r.a.) in hadis-i şerif dersleri ve vukû bulmuş mes’elelerle iligili dersler ya’ni fetva işleri olmak üzere iki türlü ders meclisi vardı.

Günlerinin bir kısmını hadis-i şerif öğretmeye, bir kısmını da sorulan mes’elelere fetva vermek için ayırırdı. Derslerini evinde vermeye başladıktan sonra evine ders için gelenlere sordururdu, eğer fetva için gelmişlerse dışarı çıkıp fetva verirdi.

Sonra gidip gusl eder, yeni elbiselerini giyer, sarığını sarar, güzel kokular sürünürdü. Kendisine bir de kürsü hazırlanırdı. Bundan sonra gayet güzel bir kıyafetle hoş kokular sürünmüş olarak, huşu’ içerisinde derse gelenlerin yanına çıkardı.

Hadisi-i Şerif dersi bitinceye kadar öd ağacı yakılır, güzel bir koku yayılırdı. Hac mevsimi hariç, diğer zamanda, Medine’lilerden isteyen her kes onun dersine gelirdi.

Dersleri tamamen evinde vermeye başlayınca hac mevsiminde dersini dinlemek isteyen o kadar çok olurdu ki, gelenleri evi almazdı. Bunun için önce Medine’lileri kabul eder, bunlara hadis rivayeti ve fetva verme işi bitince, sonra diğerlerini içeri alırdı.

Hasan Bin Rebi’ (r.a.) der ki;

-“Bir def’asında İmâm-i mâlik (r.a.) in kapısında idim.”

Onun çağırıcısı;

-“Önce Hicazlılar içeri girsinler.” Diye çağırdı.

Onlar çıkınca;

-“Şam’lılar girsin.” Diye çağırdı.

Daha sonra;

-“Iraklılar girsin.” Diye çağırdı.

Yanına giren en son ben oldum. Ebu Hanife (r.a.) nın oğlu Hammad (r.a.) da aramızda idi.

İmâm-İ Mâlik (r.a.) derslerinde vakar ve ciddiyet sahibi olup, lüzümsüz sözlerden tamamen uzak kalırdı. Bu hususu, ilim tahsil edenler için de şart koşardı.

Bir talabesi şöyle dediğini nakleder;

-“İlim tahsil edenlere vekarlı ciddi olmak ve geçmişlerin yolundan gitmek gerekir. İlim sahiblerinin, bilhassa ilmi müzakereler sırasında kendilerini mizahtan uzak tutmaları gerekir. Gülmemek ve sadece tebessüm etmek, âlimin uyması gereken âdâbdandır.”

Yine bir talabesi şöyle der;

-“İmâm-i mâlik (r.a.), bizimle oturduğu zaman sanki bizden biri gibi davranırdı. Konuşmalarımıza çok sade bir şekilde katılırdı. Hadis-i şerif okumaya ve anlatmaya başlayınca onun sözleri bize heybet verirdi, sanki o, bizi, biz de onu tanımıyorduk.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

DSC00266  Fuad Yusufoğlu İmâm-i Mâlik ile hocaları (r.anhum)  mübarek kabirleri (Cennet-ül Baki' mezarlığı)

İmâm-i Mâlik ile Hocaları (r.anhum) nın kabirleri (Cennet-ül Baki’)

İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu)- 6

İmâm-i Mâlik hazretleri (r.a.), elli sene müddetle ders ve fetva vermek sûretiyle, insanların müşküllerini çözmüş ve kıymetli talebeler yetiştirmiştir. Onun talebelerinin her biri memleketlerinin müracaat edilen âlimleri ve rehberi olmuşlardır.

İlimdeki üstünlüğü;

İmâm-i mâlik hazretleri (r.a.), Tefsir, Hadis ve fıkıh ilminde büyük bir âlim idi. Tefsir ilminde, ayet-i kerimelerden binlerce DİNİ HÜKÜM ÇIKARAN büyük bir müfessir ve müctehid idi.

Tefsir ilminde “Garib-ül Kur’an” adlı bir eseri vardır. Bu eser kendisinden Halid bin Abdurrahman el-Mahzûmi (r.a.) rivayet etmiştir.

Hadis ilminde ise pek meşhûr bir âlim ve muhaddistir. Amir bin Abdullah ibn-i Zübeyr bin Avam (r.a.), Nuaym bin Abdullah (r.a.), Zeyd bin Elsem (r.a.), Nafi’ (r.a.), Mevla ibn-i Ömer (r.a.), Seleme bin Dinar (r.a.), Kadi şüreyk bin Abdullah Nehâi (r.a.), Salih bin Keysan (r.a.), i,mâm-i Zührü (r.a.), Safvan bin Selim (r.a.), ve daha çok sayıda hadis âliminden hadis-i şerif rivayet etmiştir.

Görüşüp, hadis-i şerif rivayet ettiği âlimlerin sayısı DOKUZYÜZ civarındadır. Hadis ilminde huccet olduğuna dair ittifak vardır. Yazmış olduğu “MUVATTA” adındeki hadis kitabı çok muteber ve kıymetli bir eserdir.

İmâm-i Mâlik (r.a.) in rivayet ettiği hadis-i şerifler ayrıca KÜTÜB-İ SİTTE denilen meşhur altı hadis kitabında yer almıştır.

Emevi devletinin parlak ve çöküş devrinde Abbasi devletinin kurulup geliştiği ve hakimiyeti elde ettiği bir devirde yaşayan İmâm-i mâlik hazretleri (r.a.), çok hadiselere şahid olmuş bozuk fırkalara karşı Ehl-i sünnet İ’tikadını savunmuş, insanların doğru yola kavuşması hususunda büyük hizmetler yapmıştır.

Hicaz’da hadis öğrenme, dini sualleri sorma ve fetva hususunda büyük bir muracaat mercii olan İmâm-i Mâlik (r.a.) pek çok âlim yetiştirmiştir.

İmâm-i Mâlik (r.a.),

-“Yetmiş imâm şehadet etmedikçe fetva vermeğe başlamadım.” Buyurdu.

İmâm-i Mâlik (r.a.);

-“Okuduğum hocalarımdan pek az kimse vardır ki, benden fetva almamış olsun.” Derdi.

İmâm-i Y afii (r.a.) buyuruyor ki;

-“İmâm-i mâlik (r.a.) in bu sözü öğünmek için değildir. Allah-u Teâlâ’nın ni’metini bildirmek içindir.”

Zerkani (r.a.) ‘MUVATTTA’ kitabını şerhederken diyor ki;

-“İmâm-i mâlik (r.a.), meşhur mezheb imâmıdır. Yükseklerin yükseyidir. Aklı kâmil, faldı âşikardır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) ın hadis-i şerifleri’nin varisleridir.. Allah’ın kullarına, o’nun dinini yaydı. Dokuzyüz âlimle sohbet ve istifade etti. Kendisi yüzbin hadis-i şerif yazdı. Onyedi yaşında ders vermeye başladı. Dersinde bulunanlar, hocalarının derslerinde bulunanlardan çok idi. Hadis ve fıkıh öğrenmek için, kapısına toplanırlardı. kapıcı tutmak zorunda kaldı. Önce talebesine, sonra halktan herkese izin verir, içeri girerlerdi. Halâya üçgünde bir giderdi. Halâda çok bulunmaktan hayâ ediyorum” derdi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

İmâm-i Mâlik (r.a.) nın mubarek kabirleri (Cennet-ül Baki’)

İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu)- 7

İmâm-i Mâlik hazretleri (r.a.) ‘Muvatta’ kitabını yazınca kendi ihlasından şüphe etti Kitabı suya koydu;

-“Eğer ıslanırsa, bu kitab bana lazım değildir.” Dedi.

Kitabını suya bırakınca, hiçbir yeri ISLANMADI.

Abdurrahman bin Enes (r.a.);

-“Hadis ilminde, şimdi yeryüzünde Mâlik (r.a.) den DAHA EMİN KİMSE YOKTUR. Ondan daha akıllı bir şahıs görmedim. Süfyan-i Servi (r.a.), hadis’te İmâm’dır. Fakat Sünnet’te İmâm değildir. Evzâ’i (r.a.), sünnet’te İmâm’dır. Fakat, hadis’te İmâm değildir. İmâm-i Mâlik (r.a.) Hadis’te de, sünnet’te de İmâmdır.” Derdi.

Yahya bin Said (r.a.);

-“İmâm-i Mâlik (r.a.), Allah-u Teâlâ’nın kullarına yeryüzünde huccetidir.” Derdi.

İmâm-i Şafi-i (r.a.);

-“Hadis okunan yerde, Mâlik (r.a.), gökteki yıldız gibidir. İlmi ezberlemekte, anlamakta ve korumakta, hiç kimse, Mâlik (r.a.) gibi olamadı. Allah ilminde bana Mâlik (r.a.) kadar KİMSE EMİN DEĞİLDİR. Allah-u Teâlâ ile aramda huccet, İmâm-i Mâlik (r.a.) tir. İmâm-i Mâlik (r.a.) ile Süfyan bin Uyeyne (r.a.) olmasalardl, HİCAZ’DA İLİM KALMAZDI.” Derdi.

Abdullah (r.a.) Babası Ahmed bin Hanbel (r.a.) e sordu;

-“Zühri (r.a.) nin talabeleri arasında en kuvvetli hangisidir?”

Ahmed bin Hanbel (r.a.);

-“Mâlik (r.a.) her ilminde daha kuvvetlidir.” Buyurdu.

Abdullah ibn-i vehb (r.a.) diyor ki;

-“Mâlik (r.a.) ve Leys (r.a.) olmasalardı, hepimiz sapıtrdık.”

Evza-i (r.a.) İmâmi Mâlik (r.a.) in ismini işitince;

-“O, âlimlerin âlimi, Medine’nin en büyük âlimi ve HAREMEYN’İN MÜFTÜSÜDÜR.” Derdi.

Süfyan bin Uyeyne (r.a.) İmâm-i mâlik (r.a.) in vefatını işitince;

-“Yeryüzünde bir benzeri kalmadı. Dünyanın imâm-i idi. Hicaz’ın âlim’i idi. Zamanın hucceti idi. ÜMMET-İ MUHAMMED (Sallallahu aleyhi ve sellem) İN GÜNEŞİ İDİ. Onun yolunda bulunalım.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

DSC00260 Fuad Yusdufoğlu Baki' kabristanlığında güneşin doğuşu (Medine-i münavvara)

Cennet-ül Baki’ mezarlığında Güneşin doğuşu

İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu)- 8

Ahmed Bin Hanbel (r.a.);

-“İmâm-i Mâlik (r.a.) in, Süfyan-i Servi (r.a.) den, Leys (r.a.) den, Hammad bin Seleme (r.a.) den ve Evza-i (r.a.) den üstün olduğunu söylerdi.”

Süfyan Bin Uyeyne (r.a.) diyor ki;

-“İnsanlar sıkışacak, âlimden üstün birini bulamıyacaklar.” Hadis-i şerif-i, İmâm-i mâlik (r.a.) i haber veriyor.

İmâm-i Mâlik (r.a.) diyor ki;

-“Her gece Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) i görüyorum.”

Mus’ab (r.a.) diyor ki;

-“Babam Abdullah bin Zübeyr (r.a.) den işittim;”

-“Mâlik (r.a.) ile Mescid-i nebevi (a.s.v.) de idik.”

Biri gelip;

(-“Ebû Abdullah Malik (r.a.) hanginizdir.”) dedi.

Gösterdik;

-“Yanına gidip selam verdi. Boynuna sarılıp, alnından öptü.”

(-“Rü’yada Resulullah (a.s.v.) i burada oturuyor gördüm.)

–“Mâlik’i çağır.” Buyurdu.

Sen geldin. Titriyordun.

Resulullah (a.s.v.);

-“Rahat ol ya Ebâ Abdullah! Otur, göğsünü aç.” Buyurdu.

-“Sen göğsünü açınca her yere güzel kokular yayıldı.” Dedi.

İmâm-i mâlik (r.a.) ağladı ve;

-“Rü’ya’nın tabiri İlimdir.” Dedi.

İmâm-i Şafi-i (r.a.) İle Ahmed Bin Hanbel (r.a.), İmâm-i Mâlik (r.a.) in sohbetinde bulunmuşlardır. Onun ilminden çok istifade etmişlerdir. Bunların, İmâm-i Mâlik (r.a.) i talebesinden olması, onun şeref ve üstünlüğüne kafidir. En büyük vesikadır.

Kendisinden daha bir çok kimseler ilim öğrenip, her biri memleketlerinin İmâmı (âlimi) ve insanların rehberi olmuşlardır.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

DSC00282  Fuad Yusufoğlu Baki' kabristanından Ravda-i mutahhara'nın görünüşü

Baki’ kabristanından Ravda-i mutahhara’nın görünüşü (Medine)

İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu)- 9

Bunlardan bazıları şu zatlardır;

Muhammed bin İbrahim bin Dinar (r.a.), Ebû Haşim (r.a.) ve Abdulaziz bin ebi Hazım (r.a.). Bunların her birisi, dinde ehl-i ictihad sahibiydiler. Osman bin Hakem (r.a.), Abdurrahman bin Halid (r.a.), Muin Bin İsa (r.a.), Yahya bin Yahya (r.a.), Abdullah bin Mesleme-i Ka’buni (r.a.), Abdullah bin vehb (r.a.)… gibi daha nice talabeleri vardır.

Bütün bunlar, hadis ilminde Müntaz (seçilmiş) âlim olan İmâm-i Buhari (r.a.), Müslüm (r.a.), Eb-u Davud (r.a.), Tirmizi (r.a.), Ahmed Bin Hanbel (r.a.), Yahya bin main (r.a.) ve diğer hadis âlimlerinin Ustadlarıdır.

Celaleddin-i Siyuti (r.a.), İmâm-i Mâlik (r.a.) den Hadis rivayet eden 993 zatın isimlerini elif ba sırayla (kitabu Tezyin-il memalik bi menakibi Seyyidinel İmâm-i mâlik) adlı kitabında yazmıştır.

Mezhebi (İctihadı);

İmâm-i Mâlik (r.a.), herhangi bir dini mes’elenin hükmünü ta’yin için, Kur’an-i Kerim’e, Hadis-i şeriflere, Ümmetin icmaina ve lüzüm olduğunda kıyas’a müracaat ederdi.

Ayrıca Medine ehlinin ittifaklarını da, icmâ’dan başka, müstekil bir delil kabul ederdi.

İmâm-i Mâlik (r.a.) in bu üsüllara göre ictihad ederek çıkardığı, hükümlere, rivayet yolu veya Hicaz âlimlerinin yolu denir ki, bu yolun imâmı, İmâm-i Mâlik (r.a.) dir.

O ictihadleriyle Müslümanların işlerinde ve amellerinde uyacakları bir yol gösterdi. Bu yola Mâliki mezhebi denilmiştir. Ehli sünnet itikadından olan Müslümanlardan, amellerini, ya’ni ibadet ve işlerini bu mezhebin hükümlerine uyarak yapanlara MÂLİKİ denir.

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.), bütün MÜSLÜMANLARDAN TEK BİR İMAN İSTEMEKTEDİR. İslamiyette, İmân’da, i’tikadda tefrikaya, ayrılığa izin verilmemiştir.

Resulullah efendimiz (sallallahu aleyhi ve selem) in inandığı ve bildirdiği ve eshab-i kiram (Rıdvanallahı Teâlâ aleyhim ecmain) in naklettiği gibi imân eden Müslümanlara “EHL-İ SÜNMNET VE’L-CEMAAT” Veya kısaca ‘SÜNNİ” denir.

Sünni Müslümanlara, mezheb imâmi olan büyük İslâm âlimleri tarafından, Kur’an-i kerim ve hadis-i şeriflerde hükmü açıkça bildirilmemiş olan bazı ibadetlerin ve günlük muamelelerin tarifinde ve yapılışında gösterilen ve Allah-u Teâlâ’nın rızasına kavuşturan yollara AMELİ MEZHEBLER (Veya fıkhı mezhebler) denilmiştir.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu) nın mezarları

İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) – 10

Mezheb imâmi olan büyük İslam âlimlerinin aralarında dinin sahibi izin vermiş ve bu hal her zaman ve her yerde Müslümanların İslamiyete DOSDOĞRU Uymalarını te’min ederek Müslümanlar için RAHMET OLMUŞTUR.

Nitekim Hadis-i Şerif’te;

-“Âlimlerin mezheblere ayrılması rahmettir.” Buyuruldu.

İmâm-i mâlik (r.a.), talebelerinin ve kendisine suâl soranların, dini mes’elelerdeki müşküllerini halederken, ortaya koyduğu ve takip ettiği usûller, Mâliki mezhebinin temel kaideleri olmuştur.

Mezhebin hükümlerini ortaya koyarken takip ettiği usûl; diğer bütün müctehidlerin usûlune benzemekle beraber, ba’zı farklılıkları da vardı.

Bütün müctehidler, bir işin nasıl yapılacağını Kur’an-i Kerim’de açık olarak bulamazlarsa, hadis-i şeriflere bakarlar, bunlarda da bulamazlarsa, bu iş için (icmâ) var ise, öyle yapılmasını bildirirler.

İcmâ,

Eshabi-i Kiram (r.a.) ın ve onlardan sonra gelen Tabiin denilen âlimlerin bir mes’eledeki sözbirliğine denir.

Bu işin nasıl yapılması lazım olduğu icmâ ile bilinmezse, müctehidler kendileri kıyasta bulunarak ictihad ederler.

Kıyas;

Kur’an-i Kerim’de ve hadis-i şeriflerde, hakkında açık bir hüküm bulunmayan bir işi, açık hüküm bulunan diğer bir işe benzeterek hükme bağlamaktır.

İMÂM-İ MÂLİK (r.a.), BU DÖRT DELİLDEN BAŞKA, MEDİNE-İ MÜNEVERRE’NİN O ZAMANKİ HALKININ SÖZBİRLİĞİNİ DE SENET KABUL EDERDİ.

-“Bu âdetleri, babalarından, dedelerinden ve nihayet Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve selem) tan görenek olarak gelmiştir.” Derdi.

Bu senedin, kıyastan daha üstün olduğunu söylerdi. Fakat diğer üç mezhebin imâmları Medine halkının adetini, dini hükümlere senet, vesika olarak almazdı.

İmâm-i Mâlik (r.a.) in ictihad usûlüne (Rivayet yolu) denir. Onun mezhebi daha çok Afrika’nın kuzeyinde yayılmıştır. Eskiden Hicaz ve Endülüs (İspanya) bölgelerinde yaygındı.

Mâliki mezhebinde en meşhûr fıkıh kitabı (Et-Tefri’ fi’l-furu) ve (El-İhkam-ül-fusul) kitablarıdır. Bunlar Arapçadır.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Aş’e bavarne (Nusaybin)

İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu)- 11

İmâm-i Mâlik (r.a.) in menkıbelerinden ve sözlerinden bir kısmı şunlardır;

İmâm-i şafi-i (r.a.) buyuruyor ki;

-“Âlimler anıldığı zaman İmâm-i Mâlik (r.a.) onlar arasında parlak bir yıldız gibidir. Benim üzerimde Minneti ve ihsani ondan çok olanı yoktur.”

Medine valisi, imâm-i Mâlik (r.a.) den, bir ictihadından vazgeçmesini istedi. Kabul etmeyince, kırbaçla vurdurdu.

Her vuruşta;

-“Ya Rabbi!, onları affet, çünkü onlar bilmiyorlar.” Diyordu.

Nihayet bayılıp düştü.

Sonra ayılınca da;

-“Şahid olunuz, ben hakkımı beni dövenlere HELAL ETTİM.” Dedi.

Halife, valinin cezalandırılması için kendisinden izin isteyince Ona;

-“Hayır, ben onu affettim.” Buyurdu.

Hazreti İmâm-i Mâlik (r.a.), ilim bakımından ne kadar yüksek ise, ahlak, zühd, takva ve kerem bakımından da öyle yüksek idi.

İmâm-i mâlik (r.a.), ilimde ve dinde çok edebliydi. Din bilgisine hürmet ve ta’zimi şaşılacak derecede fazlaydı.

Ebû Abdullah Mevlâ’l-Leysen (r.a.) şöyle anlatmıştır;

-“Rü’yamda Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve selem) i gördüm. Mescid’de ayakta duruyordu, insanlar da etrafını sarmıştı. İmâm-i Mâlik (r.a.) de önünde duruyordu. Resûlullah (a.s.v.) önünde misk dolu bir kap vardı. O misk’ten avuç avuç alıp, İmâm-i Mâlik (r.a.) e veriyordu. O da insanlara dağıtıyordu.”

Bunu Ebû Abdullah (r.a.) dan nakleden Matraf (r.a.);

-“Bu rü’yayı İmâm-i Mâlik (r.a.) in ilimdeki üstünlüğüne ve sünnet-i seniyeye bağlılığına yordum.” Demiştir.

Mesna bin Said el-Kesir (r.a.) şöyle demiştir;

-“İmâm-i Mâlik (r.a.) in şöyle buyurduğunu işittim.”

-“Resûlullah (sallallahu aleyhi ve selem) i rü’yada görmediğim hiçbir gece geçmedi. Her gece Rü’yamda gördüm.”

Zehebi (r.a.), (Tabakat-ül Huffaz) kitabında Hazreti İmâm-i Mâlik (r.a.) i şöyle anlatıyor;

-“Uzun bir ömür, yüksek bir mertebe, parlak bir zihin, çok geniş bir ilim, keskin anlayış, sahih rivayet, diyanet, adalet, sünnet-i seniyyeye tâbi, fıkıhta, fetvada kaidelerin sıhhatında önde gelen bir zat idi. Fetva vermede aceleciliği sevmez, çok kere; ‘BİLMİYORUM’ derdi.

Ve;

-“İlim kalkanı bilmiyorum demektir.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu