‘Mihmandarlık’ olarak etiketlenmiş yazılar

Girnavas Şelalesi (Nusaybin)

Ebû Eyyûb-i Ensari (Radiyallah-u anhu)- 2

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Cuma namazını kılıp Medine’ye haraket ettiler.

Medine’ye geldiklerinde yolun iki tarafını dolduranlar;

-“Resulullah geldi! Resulullah geldi!” deyip, sevinç gözyaşleri döküyorlardı.

Medine uluları Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in devesi KESVA’nın yularına sarılarak;

-“Ya Resulallah, bize buyurunuz! Size yabancı olmayan, hürmet eden, düşmanlarınızla mücadaleye gücü yeten ailemizde misafir olunuz” diyorlardı.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Deveyi kendi haline bırakınız. Çünkü, o me’murdur. Emir olunduğu yere gider; ona yol veriniz!” diye teşekkür ediyordu.

Onlar da deveyi bırakıyorlardı. Deve, sonunda Neccaroğulları yurduna gelip çöktü.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Akrabamız evlerinden hangisinin evi daha yakındır.” Diye sorunca

Neccaroğullarından Ebû Eyyûb-i Ensari (r.a.);

-“Yâ Nebiyyallah! Benim evim yakındır. İşte şu evim bu da kapısı.” Diye göstererek Resulullah (s.a.v.) i evine davet etti.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) Ebû Eyyûb-i Ensari hazretleri (r.a.) nin evinde Mescid-i Nebevi, hücreler ve odalar bitinceye kadar kaldı.

Ebû Eyyûb-i Ensari (r.a.), O’nun bekçiliğini ve muhafızlığını yaptı. Kendisi, Ümmü Eyûb Fatıma ve annesi Hind (r.anha) gece gündüz, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) a hizmet ettiler.

Böylece mihmandarlık makamı’, Hazret-i Adem aleyhiselam’dan kıyamet gününe kadar, hiç kimseye nasib olmayan bir şeref, Hazret-i Eyûb-i Ensari (r.a.) ye nasib ve ihsan olundu.

Evlerindeki, şahıslarına pek çok Hadis-i şerif söylenmiştir. İlk gün Medine ahalisi, Hazret-i Ebû Eyyûb Ensari (r.a.) nin evine geldi. Gelenlerin içinde Musevi âlimlerinden Abdullah İbn-i Selam (r.a.) da vardı;

Abdullah İbn-i Selam (r.a.); Hazret-i Muhammed (s.a.v.) in cemali şerifine bakıp;

-“Bu yüz yalancı değildir.” Diyerek, hemen Müslüman oldu.

Hazret-i Ebû Eyyûb-i Ensarı (r.a.) Buyurdular ki;

-“Bir defasında Resulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) ile Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) e yetecek kadar yemek hazırlayıp, huzurlarına götürdüm.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Yâ Ebâ Eyyûb! Ensar’ın eşrafından otuz kişiyi da’vet et.” Buyurdu.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Eyyûb-i Ensari (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas Şelalesi (Bir başka açı) Nusaybin

Ebû Eyyûb-i Ensari (Radiyallah-u anhu)- 3

Hazret-i Ebû Eyyûb-i Ensarı (r.a.) Buyurdular ki;

-“Bir defasında Resulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) ile Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) e yetecek kadar yemek hazırlayıp, huzurlarına götürdüm.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Yâ Ebâ Eyyûb! Ensar’ın eşrafından otuz kişiyi da’vet et.” Buyurdu.

Ben yemeğin azlığını ve belki Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem) bu yemeği çok zanettiler diye düşünürken;

Tekrar (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Yâ Ebâ Eyyûb! Kureyşin eşrafından otuz kişiye da’vet et.” Buyurdular.

Binlerce düşünce ile Kureyş’ten otuz kişi davet ettim, geldiler. O yemekten yediler, doydular. Bir mu’cize olduğunu anlayıp, imanları kuvvetlendi ve bir daha biât ettiler. Gittiler

Sonra (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Altmış kişi davet et.” Buyurdular.

Ben mucize olarak yemeğin azalmadığını gördüğümden, daha ziyade sevinerek altmış kişiyi Hazret-i Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın huzuruna davet ettim.

Geldiler, o yemeklerden yediler. Hepsi Hazret-i Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın mucizesini tastik ederek döndüler.

Ardından Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Ensar’dan doksan kişi çağır.” Buyurdular.

Çağırdım, geldiler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın emri üzerine onar onar o sofraya oturup, yediler hepsi de bu büyük mucizeyi görüp gittiler. Yemek ise benim götürdüğüm kadar, sanki hiç el sürülmemiş gibi duruyordu.

Yine Ebû Eyyûb-i Ensari (r.a.) anlattılar;

-“Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) a daima akşam yemeği yapıp, gönderirdik. Kalanını, bize geri gönderdiği zaman, ben ve Ümmü Eyyûb, Hazret-i Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) in elinin değdiği yerleri araştırarak, oralardan yer ve bununla bereketlenirdik.”

-“Yine bir gece , yapıp gönderdiğimiz soğanlı veya sarımsaklı yemeği Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) geri çevirmişti. O’nun elinin izini görmeyince”

Feryat ederek yanına gittim;

-“Ya Resulullah! (Sallallahu aleyhi ve sellem) babam, Annam sana feda olsun!

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Eyyûb-i Ensari (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Alman (Alaman) köprüsü (Uzaktan görünüşü) Nusaybin

Ebû Eyyûb-i Ensari (Radiyallah-u anhu)- 8

Hazret-i Ebû Eyyûb-i Ensari (r.a.) Mısır seyahatının asıl sebebi bir Hadis-i Şerif-i, validen tahkik etmekti.

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem) den rivayet edilen Hadis-i şerif’i bizzat, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) den duyan Hazret-i Ukbe (r.a.) den başkası hayatta kalmamaıştı.

Hazret-i Ebû Eyyûb-i Ensar-i (r.a.), durumu Ukbe (r.a.) ye bildirip, kendisini deinlemek istediğini söyledi.

Ukbe (r.a.) Mezkür Hadis-i şerif-i şu şekilde anlattı.

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;

-“Her kim bu dünyada bir Mü’minin kusurunu örterse, Cenab-i Hak da kıyamet gününde onun kusurunu örter.

Hazret-i Eyyûb-i Ensar-i (r.a.) böylece bir Hadis-i tahkik etmenin gönül huzuru ile Medine’ye dönmüştür.

Onun için, Allah yolunda cihad için cepheye gitmek ne ise, bir Hadis-i Şerif için de uzun yolları katetmek aynı derecede mukaddes bir vazifeydi.

Hazret-i Eyyûb-i Ensari (r.a.), dört Halife devrini de idrak ederek nihayet Hazret-i Muaviye (r.a.) nin İstanbul fethi için teşkil ettiği orduya da yetişmiştir.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ınİstanbul fethi için verdiği müjdeyi kalbinin derinliğinde bir sır gibi saklıyordu. Yaşı ilerlemesine rağman bu müjdeye kavuşma şerefi ve heyecaniyle dolu idi.

Hicretin elinci (M. 650) Senesinde Mısır’a gelerek bizzat katıldığı bu ordu ile İstanbul önlerine kadar gelen Hazret-i Eyyûb-i Ensari (r.a.) çarpışmalar sırasında hastalandı ve yatağa düştü.

Hasta yatağından harbin seyrini takip ediyor ve bir an önce iyileşip, savaşmayı arzuluyordu. Ordu kumandanı Yezid bin Muaviye kendisini bizat gelip ziyaret etti.

Hazret-i Eyyûb-i Ensari (r.a.) ecelinin yaklaştığını hisederek, peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhive sellem) şu hadis-i Şerifini rivayet ederek;

-“Kostantiniyye’de kalenin yanında bir reculi Salih defn olunacaktır.”

Vasiyette bulundu.

-“Şayet burada vefat edesem, cenazemi hemen defnetmeyin. Ordunun gidebileceği yerin en ileri noktasına götürün ve beni oraya defnedin.”

Mihmandar-i Nebevi, demek ki, manevi olarak defnedileceği yeri görmüş ve Müslümanların hayali olan İstanbul fethine bir adım daha yaklaşmak istemişti.

Gerçekten bir müddet sonra Hazret- Eyyûb-i Ensari (r.a.) ruhunu Rahman’a teslim eyledi.

Vasiyeti üzerine askeler naşını elleri üzerinde ordunun vardığı en uç noktaya taşıdılar. Tekbir ve dualarla defnettiler.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Eyyûb-i Ensari (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu