‘Muhammed Buhari (Şahi nakşibend)’ olarak etiketlenmiş yazılar

DSC04964 Fuad Yusufoğlu Ongözlü Köprü (Diyarbakir girişi) Diyar-i Rabiâ Köprüsü

Diyare Rabia Köprüsü(10 Gözlü köprü) Diyarbakır

Sonra arkasından;

-“Hoş geldin Türkistanlı derviş.” Dedi.

Beni yanına yaklaştırıp, koynundan bir ekmek çıkardı. Ekmeği parçalayıp yarısını bana verdi.

-“Ey derviş, bu ekmeyin yarısını sana verdiğim gibi, bu mülkün yarısını da sana verdim.” Dedi.

Bu hadiseden sonra “Serahs” şehrine girdim. Çarşıya girince, bir başka divâne gördüm.

Çocuklar onu taşa tutuyorlardı;

-“Bu divânenin adı nedir?” diye sordum.

Bana;

-“Câvâdâr’dır. Bu beldenin divânelerindendir.” Dediler.

Kendi kendime;

-“Bundan da izin alayım.” Dedim.

Bir taraftan da çocuklar onu taşa tutuyorlardı. Bana bakıp;

-“Ey Türkistan’lı derviş, söz divâne dâvud’un söylediği gibidir.” Diyerek ilk karşılaştığım kimse ile görüşüp konuştuğumuz şeylere işaret etti.

Bundan sonra bende güzel bir hal, cem’ıyyet hasıl oldu. Yemek arzu ettim ve;

-“Herhalde bu şehirde Behâeddin Buhâri hazretleri (k.s.) nin sevenlerinden bir kimse bulunur ve ben ilk lokmayı onun elinden yerim.” Dedim.

Bu sırada yanıma birisi gelip;

-“Ben Behâeddin Buhâri hazretleri (k.s.) nin hizmetçilerindenim. Evime buyur.” Dedi.

Beni evine götürdü. Üç çeşit yemek getirdi.

Sonra bana;

-“Behâedddin Buhâri hazretleri (k.s.) “Behrâb” denilen yere gitmişler, oradan da buraya teşrif edecekler. Buraya teşrif edinceye kadar sen bizde kalacaksın, senin yerin burasıdır.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin ondördüncüsü olan Allah-u teâlâ’nın sevgisini kalblere nakşettiği için “Nakşibend” de denilen Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhâri (Şah-i Nakşibend Kadasallah-u sirrehu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

DSC04965  Fuad Yusufoğlu On gözlü köprü (Diyarbakir girişi) Diyar-i Rabiâ girişi

Çingöz köprüsü Diyare Rabia köprüsü (Diyarbakır)

Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kaddasallahu sirreh)- 20

Sonra;

-“Şimdi sen, bulunduğun hali mi, yoksa geçen halini mi istersin?” diye sordu.

Ben de;

-“Bu halimi isterim.” Dedim.

Behâeddin Buhâri hazretleri (k.s.);

-“Bu iş tabi olmadan olmaz.” Buyurdu.

Ben;

-“Ne işaret buyurursanız, ne emrederseniz yerine getiririm.” Dedim.

Ben böyle deyince; Behâeddin Buhâri hazretleri (k.s.);

-“Huyunuz mübarek olsun!” buyurdu.”

Talebelerinden Emir Hüseyn (k.s.) de şöyle anlatmıştır.

-“Benim evim Kasr-i ârifan’da idi. Yirmi yaşına kadar çiftçilik ile uğraştım. Namazdan ve niyazdan uzak idim. Yiyip içip yatmaktan başka işim yok idi. Tam gençlik cehaleti içinde idim. Behâeddin Buhâri hazretleri camiye giderken, gelip geçtikçe beni görüp tebessüm ederdi.”

Nihayet bir gece rü’yamda Behâeddin Buhâri hazretleri (k.s.) ni gördüm.

-“Müberek ellerinde bir ayna vardı. Aynayı bana verdi. Aynaya baktım, kendimi gördüm. Uyanınca, beni bambaşka haller kaplamıştı. Aniden Behâeddin Buhâri hazretleri (k.s.) evime geldi.”

Bana dedi ki;

-“Aynayı sana kim verdi?”

Ben şaşkın şaşkın;

-“Siz verdiniz efendim.” Dedim.

Bana;

-“Niçin namaz kılıp, kur’an-i kerim okumazsın?” dedi.

Ben gene şaşkın şaşkın;

-“Kur’an-i kerim okumayı bilmiyorum.” Dedim.

Behâeddin Buhâri hazretleri (k.s.);

-“Ben sana namazı ve Kur’an-i kerimi öğretirim.” Buyurdu

-“Bundan sonra beni yetiştirip, terbiye etti. Pek çok ihsana ve ni’metlere gark etti.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin ondördüncüsü olan Allah-u teâlâ’nın sevgisini kalblere nakşettiği için “Nakşibend” de denilen Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhâri (Şah-i Nakşibend Kadasallah-u sirrehu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu

DSC04966  Hevsel bahçeleri Diyarbakır surlarının dışardan görüntüsü (Dünyanın en uzun ikinci surları)

Diyare Rabia’nın on gözlü köprüden “Hevsel” bahçelerinin görüntüsü

Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kaddasallahu sirreh)- 21

Nakledilir ki;

-“Şeyh Şâdi adında bir zat, Kasr-ı ârifan’a gelip, Behâeddin Buhâri hazretleri (k.s.) nin huzuruna girerek, ziyaretlerine gelmekte kusur ettiğini söyleyip affetmelerini istedi.”

Behâeddin Buhâri hazretleri (k.s.) ona şaka yaparak;

-“Bedâva özür kabul edilmez.” Buyurdu.

Gelen zat;

-“Bir öküzüm vardır, onu size vereyim.” Dedi.

Behâeddin Buhâri hazretleri (r.a.);

-“Onu kabul etmeyiz, köyünde uzun zamandan beri biriktirip, duvar arasında bir kap içinde gizlediğin kırk altının var, onları getirirsen kabul edilir.” Buyurdu.

Şeyh Şadi;

-“Sakladığım altınları benden başka kimse bilmiyordu. Nasıl bildiler?” diye hayretler içinde kaldı.

Sonra köyüne gidip altınlarını getirdi.. Behâeddin Buhâri hazretleri (r.a.) önüne koydu. Behâedin Buhâri hazretleri (r.a.) altınları sayıp, içinden bir tanesini ayırdı. Diğerlerini zatâ geri verdi.

-“Bunlarla öküz satın alıp çiftçilik yap, kaldırdığın mahsulü Allah-u Teâlânın kullarına dağıt.” Buyurdu.

Sonra ayırdığı bir altını göstererek;

-“Bu altın haramdır.” Buyurdu.

Daha sonra  o zatâ;

-“Hâce hazretlerinin ayırdığı o bir altını nereden almıştın?” dediler.

Behâeddin Buhâri hazretleri (r.a.) ni tanıyıp, ona talebe olmadan önce bir kumarda kazanmıştım.” Dedi.

Behâeddin Buhâri hazretleri (r.a.), talebelerinden birini, bir iş için bir yere göndermişti. Talebesi işi görüp dönerken, yolda havanın çok sıcak olması sebebiyle, dinlenmek için bir ağacın gölgesinde oturdu. Dinlenirken  uykusu gelip, ağacın gölgesinde uyudu. Uyur uyumaz rü’yasında hocası Behâeddin  Buhâri (r.a.) yi gördü. Elinde bir asa ile yanına yaklaşıp;

-“Uyan, kalk, burası uyuyacak yer değildir.” Dedi.

Bunun üzerine hemen uyanıp gözlerini açtı ve ayağa kalktı. Bir de gördü ki, iki kurt kendisine doğru yaklaşmış, hücûm etmek üzeredirler. Hemen oradan uzaklaşıp yoluna devam etti.

Kasr-i ârifan’a varınca,

Behâeddin Buhâri hazretleri (r.a.) nin yola çıkmış, kendisini karşılamakta olduğunu gördü.

Yanına yaklaşınca;

-“Hiç öyle korkulu ve tehlikeli yerlerde istirahat edilir mi?” buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin ondördüncüsü olan Allah-u teâlâ’nın sevgisini kalblere nakşettiği için “Nakşibend” de denilen Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhâri (Şah-i Nakşibend Kadasallah-u sirrehu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu