‘Namaz’da huşu’’ olarak etiketlenmiş yazılar

Namazda Huşu- 1

08 Temmuz 2008

dsc06153-fuadyusufoglu-kasyane-navala-sippi.JPG

Kasyan mevki-i (Navala sipi)-Nusaybin-

Resulüllah (Salallahu aleyhi ve selem) buyurmuştur:

-“Farz olan namazlar terazi gibidir. Kim teraziyi iyi tartarsa o kazanır (namazını da hakkiyle kılan kazanır.)

Yezid er-Rakkaşi (r.a.) der ki:

-“Resulüllah (s.a.v.) ın namazı öyle doğru olurdu ki, güya tartılmış gibi idi.”

Resulüllah (s.a.v.) buyurmuştur ki:

-“Benim ümmetimde iki kişi namaza kalkarlar, ruk’ulari, secdeleri birdir. Fakat bu iki kişinin namazlarında yer ile gök arası fark vardır.”

Resulullah (a.s.v.) bununla Huşu’a işaret buyurdular:

-“Ruku ile secdesi arasında belini doğrultmayan kula, Allah ( c.c.) kıyamet günü bakmaz.

Resulüllah (a.s.v.) buyurdular ki;

-“Kim ki, güzelce abdestini alıp, ruk’u ve secdeleri tamamlayarak hûşu ile vaktinde namazı kılarsa, O namaz bembeyaz olarak göğe yükselir ve kılana şöyle der:

-“Sen beni vaktinde kılıp koruduğun gibi, Allah da (c.c.) seni korusun.”

Resulullah (s.a.v.) buyurdular ki:

-“Kim ki abdestini güzel almaz, rükû ve secdeleri noksan olarak yaparsa, hûşu’suz kıldığı namaz, simsiyah olarak göğe çıkar ve sahibine şöyle der:

-“Sen beni zâyi ettiğin gibi, Allah da (c.c.) seni zâyi etsin.”

Allah (c.c.) ın, dilediği vakit, geldiğin de, böyle namaz, eski bez parçası gibi sarılıp, sürülüp yüzüne çarptırılır.

Resulullah (s.a.v.) buyurmuştur ki:

-“Hırsızlık bakımından insanların en kötüsü namazından çalandır.”

İbni Mesud (r.a.) der ki:

-“Namaz bir ölçektir. Onu tamamen ifâ eden kimse hakkını tamâmen alır. Terazide eksik tartan, Allah’ın (c.c.) şu âyet-i Kerîmede ne buyurduğunu bilmelidir:

-“Ölçekte ve tartıda hileyi yapanların vay hâline.”

Bazı bilginler der ki:

-”Namaz kılan, tâcir’e benzer. Tâcir, sermâyesini kurtarmadıkça kâr yapamaz. Namaz kılan da böyledir. Farz namazlarını kılmadıkça, nâfile namazları kabul olmaz.

Namaz zamanı geldiği vakit, Hz. Ebubekir (r.a.) şöyle derdi:

-“Kalkın Rabbinizin sizi yakacak olduğu ateşi söndürün ki, onu siz yaktınız.”

-“Namaz tevazu’un ta kendisidir.

-“Kıldığı namaz kişiyi günahlardan, kötülüklerden menetmezse onu, Allah’tan (c.c.) uzaklaştırmaktan başka bir şey sağlamaz. Gâfil in namazı onu, günah ve kötülükten menetmez.”

-“Nice namaz kılmak için ayakta duranlar vardır ki, ayakta durması ona yorgunluktan başka bir şey vermez.

Resulullah (s.a.v.) bu sözü ile ancak gafletle namaz kılanı murad buyurmuştur.

-“Kul namazından, ancak idrak ettiği kadarı faydalanır.”

Mârifet ehli şöyle der:

-“Namaz dört şeyden ibarettir:
1- Bilerek namaza başlamak,
2- Haya ile namaza durmak,
3- Ta’zimle namazı kılmak,
4- Namazı korku ile bitirmek.”

Devam edecek…

Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)

Ey Müslüman kardeşim:

Farz namazlarını kılıyorsan;

Ki kılıyorsun bu da bir müslüman için en büyük şereftir. Sen ancak bir günde yani 24 saat zarfında bir farz vakit namaz kılıyorsun

Yani:

Sabah namazını kıldığın zaman 24 saat sonra, ancak tekrar sabah namazını kılıyorsun. Bu 24 saat zarfında bir daha farz olan sabah namazını kılmıyorsun.

Mesele:

Sabah namazını ele alalım: Saat 5 te sabah namaz vakti girsin. sen iki rekat farz namazı 5 dakıkada kılarsın. Şayet sünnet ve tesbihlerle meşgul olursan 10 dakıka olsun.

Öğle namazı vakti saat 13 te olsun. Sen dört rekat farz namazı 5 dakıkada kılarsın. Şayet Sünnet ve tesbihlerle uğraşırsan 10 dakika olsun,

İkindi namazı vakti saat 17 de olsun. Sen dört rekat farz namazı 5 dakıkada kılarsın. Şayet sünnetlerle tesbihlerle uğraşırsan 10 dakika olsun.

Akşam namazı saat 20 de olsun. Sen üç rekat farz namazı, 5 dakıkada kılarsın, Şayet sünnet ve tesbihlerle uğraşırsan 10 dakika olsun,

Yatsı namazı saat 22 de olsun. Sen dört Rekat farz namazı, 5 dakikada kılarsın. Şayet sünnet ve tesbihlerle uğraşırsan 10 dakika olsun.

Yanı sen;

Yirmi dört saat zarfında Farz olan namazların sünnetini kılmazsan ve tesbihlerle uğraşmazsan; senin sadece ancak 25 dakika zamanını alır,

Yok eğer sünnetlerle kılar ve tesbihlerle uğraşırsan Sadece ancak 50 dakikanı alır.

Şimdi:

Sevgili canım Müslüman kardeşim:

Allah (c.c.) ın sana verdiği sayılmayacak nimetlere karşı; sen Allah-u Teala -c.c.- için (daha doğrusu; aslına bakarsan sen namazı kendin için kılıyorsun. çünkü sevabı sanadır.)

Günde;

Yani yirmi dört saat zaman zarfında 25 dakika veya 50 dakika… Yanı: bu kılacağın farz namazları bir saattan az bir zaman kısmını kendin için harcamaktan kaçınman insanlığa, Müslümanlığa Ve kul olmaya REVAMI?

Devam edecek…

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Namazında hüşu’a dikkat eden Namazını dos doğru kılan kullarından eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

Namazda Huşu- 2

08 Temmuz 2008

dsc06624-fuadyusufoglu-kasyane.JPG

Kasyane (Navale) Nusaybin

Bazı âlimlerde der ki:

-“Kim ki, namaz kılarken, hakikat üzere toplanmazsa, onun namazı fâsid olur.”

Resulullah (s.a.v.) buyurmuştur ki:

-“Cennette efyeh (geniş) denilen bir nehir vardır. İçinde öyle hûriler vardır ki, Allah (c.c.) onları za’ferandan yaratmıştır. Onlar inci ve yakutla oynarlar. Sesleri Davud (a.s.)’ın sesinden daha güzeldir.”

Onlar şöyle derler:

-“ Biz, namazı huşu ve huzur ile kılan içiniz.”

Allah (c.c.) da şöyle buyurur:

-”Namazı huşu ile kılanı kendi cennetimde iskân ederim, onu beni ziyaret edenlerden kılarım.”

Allah-ü Teâlâ (c.c.) Mûsa (a.s.)’a şöyle vahye ettiği rivâyet edilir:

-“Ey Mûsa, beni zikrettiğin zaman a’zaların ürpererek zikret. Beni zikrettiğin zaman hûşû ve kalbin mutmain olarak bulun. Beni zikrettiğin zaman dilini kalbinin ta arkasında kıl Benim huzuruma durduğun zaman, alçak gönüllü kulun duruşu gibi dur. Doğru dil ve korkak kalb le bana münacatta bulun.”

Gene rivâyet edilir ki, Allah-ü Teala (c.c.) Mûsa (Aleyhisselâm) a vahy ederek buyurdu:

-“Ey Musa Ümmetinin asilerine söyle, beni zikretmesinler. Çünkü kendime yemin ettim ki, beni zikredenleri zikredeyim. Onlar beni zikrettikleri vakit, ben onları la’netle zikrederim.”

Bu gaflet içinde olmayıp, zikreden asi hakkındadır. Ya gafletle isyan bir arada olduğu vakit nasıl olur.

Kıyamet günü, insanlar, namazlarını huşu ve kalb huzuru ile kılıp kılmamalarına göre haşr edilirler. Kıldıkları namazda bulunan, ni’metler ve onlardan aldıkları lezzete göre, ortaya çıkarılır.

Resülullah (Sallallahu aleyhi ve selem) namaz kılarken sakalı ile oynamakta olan bir adamı görünce şöyle buyurmuştur:

-“Eğer bu adamın kalbinde huşu olsaydı, azalarında da huşu olurdu.”
Ve devam ederek (a.s.v.) buyur du :

-“Kalbinde huşu bulunmayan kimsenin namazı kabul olmaz.”

Ey Okuyucu:

İyi bil ki;

Allah-u Teala (c.c.) namazlarını huşu ve kalb huzuru ile kılan kimseleri birçok ayeti celilede medhetmiştir. Ayetlerden bazıları şunlardır:

-“Mü’minler muhakkak felah bulmuştur (Umduklarına nail, korktuklarından emin olmuştur). Ki, onlar namazlarını huşu, içinde kılarlar.” El Mü’minun: ayet:-23/1-2

(Öyle mü’minler ki,) onlar namazlarına devam ederler.” El Mü’minun: ayet- 23/9

Denilir ki;

-“Namaz kılanlar çoktur. Fakat namazlarında huşu’a riayet kar olanlar azdır.”

-“Hac yapanlar çoktur. Fakat Haccı koruyanlar azdır.”

-“Kuş çoktur, fakat Bülbül azdır.”

-“Alim çoktur, fakat ilmi ile amel eden azdır.”

Namaz, huşu yeri ve tevadu kaynağıdır. Bunlar namazın kabul olmasının alametidir. Zira namazın caiz olmasının şartı ve kabul olmasının şartı vardır.

Namazın caiz olmasının şartı:

Namazın farzlarını EDA etmektir. Kabul olmasının şartı ise HUŞU VE TAKVADIR.

Devam edecek…

Mükaşefe-tül kulub (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Kıyamette ilk olarak sorguya tabi tutulacak olan namaz’ın erkanlarına riayet eden, Huşu ve takva üzere kılan kullarından eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

Namazda Huşu- 3

08 Temmuz 2008

dsc06113-nusaybin-navale-sippi-fuadyusufoglu.JPG

Kasyan göleti (Navale sipi)

Ey okuyucu; Şunu iyi bil ki;

Kişiyi namazda meşgul eden, ona namazını gaflet içinde kıldıran ancak hatıra gelen ve kişiyi meşgul eden çeşitli düşüncelerdir.

Öyle ise, bu düşünceleri namaz kılarken defetmek lâzımdır. Bu düşüncelerin def-i de, namaz kılınan yerin sakin olması, kendisini meşgul ederek seslerden hali alması, seccadelerin süslü ve nakışlı olmaması ile olur.

Namaz kılarken baktığı zaman, kendisini meşgul edecek zinet li elbiselerin giyilmesi de bu düşünceleri defetmeye vesile olur.

Nitekim rivâyet edilmiştir ki:

Resulullah (s.a.v.) Ebu Cehm (r.a.) in kendilerine vermiş olduğu nakışlı elbiseyi giyip onunla namaz kıldığı vakit, namazdan sonra elbiseyi çıkarıp, şöyle buyurur:

-“Bunu götürün Ebû Cehm’e verin. Çünkü bu elbise beni az önce namazda meşgul etti.”

Rivâyet olunur ki,

Ebû Talha (r.a.), bahçesinde namaz kılıyordu. Bahçede bulunan ağacın üzerinde bir kuş vardı. Kuş uçup ağaçtan çıkış yerini arıyordu. Ebû Talha (r.a.) nın gözü epey bir zaman kuşa takıldı ve kaç rek’at namaz kıldığını anlıyamadı.

Kendisinin uğradığı bu fitneyi Resulullah’a (s.a.v.) anlatıp şöyle dedi:

-“Ya Resulullah, o bahçeyi sadaka olarak verdim. Dilediğin gibi dağıt.”

Gene rivâyet edilir ki;

Biri bahçesinde namaz kılıyordu. Bahçedeki hurma ağacı meyve ile dolu idi. Adam ağaca baktı, hoşuna gitti, kaç rek’at namaz kıldığını bilemedi. Bunun üzerine Hz. Osman (r.a.) a gelip durumu anlattı.

Ve:

-“Bahçeyi sadaka olarak veriyorum. Onu, Allah (c.c.) yolunda sarfet.” dedi.

Hz.Osman (r.a.) bahçeyi elli bin liraya sattı.

Namazda dört şey işlemek çirkindir:
1- Etrafı gözlemek.
2- Yüzüne el sürmek. (meshetmek)
3- Secde yerindeki, küçük taşları itmek.
4- Önünde biri geçecek yerde namaz kılmak.

Tevrat’ta şöyle yazılıdır:

Allah (c.c.) buyuruyor:

-“Ey Âdem oğlu, Benim huzurumda ağlıyarak namaz kılmak için durmaktan âciz olma. Çünkü ben öyle bir Allah’ım ki, sana senin kalbinden yakınım.

Rivâyet edili ki, Hz. Ömer (r.a.);

Minberden Müslümanlara şöyle der:

-“Kişi, İslâm yolunda sakallarını ağartsa da Allah (c.c.) için namazını tamamlaış olmaz.”

Soruldu:

-“Bu nasıl olur?”

Hz Ömer (r.a.) dedi:

-“Kişi namazında, Allah’a (c.c.) yönelmiş olduğu halde, hûşu ve kalb huzuru ile namazını kılmaz.”

Ebul-Âli (r.a.) ye;

-“Onlar namazlarında gafillerdir.” Âyeti celilesi nin soruldu:

Şöyle cevab verdi:

-“O öyle kimsedir ki, namazını gaflet içinde kılar. Namazı bitirdiğinde, iki rek’atı mı yoksa bir rek’atı mı kıldığını bilmez.

Hasan (r.a.) ise şöyle der:

-“O namaz vaktini geçirendir.”

Resulullah (s.a.v.) buyurmuştur:

-“Allah (c.c.) buyuruyor ki:

“Kulum benim azâbım dan ancak kendisine farz kıldığımı edâ etmesiyle kurtulur.”

Mükaşefe-tül Kulub (İmam-i Ğazali)

Allah (c.c.) bizleri ve sizleri Namaz kılarken Namaz’ın erkanlara hasasiyet le riayet eden kullarından eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu

çağ-Çağ nehri Girnavas mevki-i (Nusaybin)

Manası; kendi dışında olan çirkinlikleri örtüp, insanlara göstermek istememen;

Sırrı ve hakikati de, kalbinde çirkin olan şeyleri Allah-u Teâlâ (c.c.) nın görmesinden örtmendir.

Allah-u teâlâ’dan hiçbir şeyin gizlemiyeceğini bilirsin. O halde kalbi çirkinliklerden temizlemek lazımdır. Temizlik de, eskiden yaptıklarına pişman olman ve bir daha yapmayacağına azmetmendir.

Çünkü hadisi şerifte

-“Günahına (samimiyetle) tevbe eden, hiçbir günah işlememiş gibi olur.” Buyruldu.

Tevbe,

Günahı yok eder. Eğer bunu yapamıyorsan: bari utanma, korku ve hayayı perde yap ve bunların arkasında kal. Allahü Teâlâ (c.c.) nın huzurunda kalbi kırık ve utangaç olarak dur. Tıpkı firar eden, emir dinlemeyen bir kölenin, efendisinin huzuruna gelirken kalbi sıkıntı ve pişmanlıkla dolu, başı önüne eğik olduğu gibi ol.

Kıbleye Dönmek (istikbali kıble)

Bunun manası, yüzünü bütün yönlerden çevirip bir yöne dönmektir. Hakikati ise, kalp yüzünü her iki dünyada onlardan çevirip Allah ü Teala ile meşgul olmaktır.

Ancak bu şekilde tek sıfatlı olabilir. Zahiri kıble olduğu gibi, kalbin kıbleside birdir. Oda Allah-ü Teâlâ dır. Düşünceler vadisinde dolaşan kalp,yüzün çeşitli taraflara dönmesi gibidir.

Bu şekilde namaz olmadığı gibi, buda namazın hakikati olmaz.

Bunun için peygamber efendimiz (s.a.v.) buyurdu ki:

-“Namaza durup, arzusu, yüzü ve kalbi Allah ü Teala ile olan, namazın sonunda anasının doğmuş gibi olur, yani bütün günahlardan temizlenir.”

Hakikaten bilmiş ol ki,

Yüzü kıbleden çevirince namazın sureti bozulduğu gibi, kalp yüzünü Allah ü Teâlâ’dan çevirip, başka şeylerden düşünmekte, namazın ruhunun hakikatini bozar.

Çünkü zahir, örtüsü, kılıfıdır. Suretle, kılıfla alakalı olan şeyleri kendinde bulundurur. Kılıfın bundan başka büyük kıymeti yoktur.

Devam edecek

Kimyay-i Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri namazı dosdoğru kılanlardan eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

çağ-çağ deresi -BOR- (Nusaybin)

Namazda kalbin gaflet’i iki sebepledir. Biri Zahiri Biri de Batın ile alakalıdır.

Zahiri olan gaflet şöyledir;

Namazı kıldığı yerde kalbini meşgül edecek bir şey görmesi veya bir ses duymasıdır. Kalb de göze ve kulağa tabidir. Bunun çaresi, hiç ses olmayan bir yerde namaz kılmaktır.

Eğer orası karanlık olursa daha iyi olur. Göz de bir yere takılmaktan kurtulur. Birçok zâhidler ve abidler kendilerini küçük ve karanlık bir oda yaparlar.

Çünkü açık, rahat yerde kalb daha çok dağılır.

İbni Ömer (Radiayllah-u anhüma) namaz kılacağı zaman, gözü takılmaması için kılıcı, kitabı ve örtüyü önünden kaldırırdı.

İkinci gaflet sebebi Bâtınıdır;

Bu da düşünce ve hayyalerin dağılmasıdır. Bu ise daha zor ve güçtür. Bu da iki şekilde olur.

Biri;

Kalbi bir zaman meşgül eden bir işten doğar. Bunun çaresi, önce işi yapmak, kalbini ondan ayırmak ve sonra namaza durmaktır.

Bunun için Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“Yemek hazır olunca ve namaz vakti ise, önce yemeği yiyiniz.”

Bunun gibi, eğer bir kimseye bir söz söyleyecekse, önce o sözü söylemeli, kalbi onu düşünmekten kurtarmalıdır.

Diğeri;

Kısa zamanda olmayacak şey’lerde ve işlerde olur. Yahut da âdet olarak kalbi, çeşitli düşüncelerin kaplamasından gelir.

Bundan kurtuluş çaresi, kalbi okuduğu Kur’an-i kerim ve tesbihlerin manasını düşünmekle meşgül eylemektir. Onların manasını düşünür ve bu düşünce ile gaflet’ten kurtulur.

Devam edecek…

Kimyay-i saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Namazında huşu üzere olan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu