‘nur’ olarak etiketlenmiş yazılar

Çağ-Çağ  deresi (Bor)

Sevgili yeğenlerim…

Sevgili Kardeşlerim…

Evet dün; Çocukların cinsel sömürüsüne karşı, Protesto etmek için sayfa KARARTMA, eylemini yaptık…Daha çok kardeşlerimiz de aynısını yaptı…

Evet bu; ve buna benzer olayları protesto etmek gerekir hem de şiddetli bir şekilde kınamak gerekir…Doğrudur…Ama adres yanlıştır…Biz bir yeri arıyoruz ama yanlış adres almışız ve o yanlış adresi aramak için gece gündüz gidiyoruz…Acaba hedefimize varacakmıyız…?

Meçhül…

İnan ki Meçhül…

Çünkü başkaları bizim elimize yanlış adres vermiş bizde gidiyoruz…

Ama nereye…

Allah(c.c.) ilk olarak Aklı GÜZEL BİR NUR ŞEKİLDE YARATTI ve ona

-”Yürü “buyurdu…

Akıl da etrafına ışık saçarak yürüdü…Bir müddet gittikten sonra ondan daha fazla ışık saçan bir şey gördü…

Merak edip ona sordu;

-Sen kimsin ? dedi.

Nur saçan şey;

-“Senin olduğun yerdeyim.”

Akıl Sordu;

-“Adın nedir?.”

Nur saçan şey;

-Ben Tevfik’im. (birlik ve beraberlik) dedi…Evet Akılla Tevfik birleşince işte o zaman her şey düzelir…

Elbetteki bu gibi olayları kınayacağız… tasvib edemeyiz. ama gelgelelim. ADRESI NEREDEN BULACAĞIZ…

İşte zamanınız varsa bir zahmet benim sayfamdakı Haznevi murşidleri linki var

>>>Buradaki videoyu lütfen tıklayın…>>>

İşte orada vaaz-1 ( Baz-ül emced şeyh Muhammed el haznevi (k.s.) Sorunlarımız ve çözümleri vaaz’ı ) var.

İnşallah bazı gerçekleri görürüz…

Allah (c.c.) bizleri ve sizleri; Akıl’a tevfik’i bir arada tutarak; İbret dolu gözlerle etrafı seyr etmeği, Ondan da kendi hesebimize düşen PAY almayı İhsan eylesin…Amin…

Fuad Yusufoğlu

dsc09308navale1.jpg

Kasyane (Nusaybin)

Rivayet edilir ki;

Adamın biri pazardan bir köle satın almak ister.

Köle adama şöyle der;

-“Ey efendim, Sana üç şartım vardır.”

-“1- Farz olan namazların vakti geldiği zaman beni namazımı kılmaktan men etmemen.”

-“2- Gündüzün bana istediğini yaptır, fakat bana gece hiçbir şey söyleme.”

-“3- Bana evinden bir oda ayırman ve oraya kimsenin girmemesini emretmen.”

Adam kölenin şartlarını kabul eder. Köleyi alıp, evine getirir ve

-“Odalara bak hangisini istersen onu seç.”Der.

Köle odaları dolaşır içlerinden harap bir oda görür ve efendisine;

-“Ben bunu seçtim.”der.

Bunun üzerine efendisi;

-“Ey delikanlı sen harap olmuş odayı seçtin.

Köle;

-“Ey efendim; bilmiyor musun harap olan oda, Allah (c.c.) la beraber bulunduğu zaman bağ, bostan olur?”

Köle gündüz efendisine hizmet etmekle meşgul olurdu. Gece ise sabahlara kadar, Allah (c.c.) a ibadetle iştigal ederdi. Bu hal böyle devam ederken, bir gece efendisi evi dolaşmaya başladı;

Kölenin odasına gelince baktı ki; oda aydınlık içinde, köle de secdeye varmış ibadete. Kölenin başında yer ile gök arasında asılmış Nurdan bir kandil var.

Köle secdede Allah (c.c.) a şöyle münacatta bulunuyor;

-“Ey Allah’ım; bana efendime hizmet etmeyi vacip kıldın, Ona gündüz hizmet ediyorum. Eğer bu olmamış olsaydı; gece gündüz sana ibadet ederdim. Beni bağışla Allah’ım.”

Kölesinin bu durumuna muttalı olan efendisi, Sabaha kadar ona baktı. Sabah olunca kandil yerinden kalktı, odanın açık tavanı kapandı. Adam eve döndüğünde bu halı karısına anlattı.

İkinci gece karısını alıp;

Kölenin bulunduğu odanın kapısına geldi. Köleyi gene secdede buldu. Odayı aydınlatan kandil de yerinde idi.

Karısı ile birlikte kapıda durup kölenin ibadetini seyrettiler. Sabaha kadar ağladılar.

Sabah olduğu vakit, adam kölesini çağırıp şöyle dedi;

-“Seni Allah (c.c.) için azâd ettim.Ta ki özür dilediğin kişiden kurtulup Allah (c.c.) a gece- gündüz ibadet edesin.

Bunun üzerine Köle ellerini semaya kaldırıp şöyle dedi;

-“Ey sır sahibi. Sırrı zahir eden kul’un, şöhret bulduktan sonra yaşamak istemez kulun.”

Sonra Allah (c.c.) a şöyle niyazda bulundu;

-“Ey Allah (c.c.) ım senden ölümümü diliyorum.”dedi ve düşüp öldü.

İşte salihlerin, aşıkların ve Allah (c.c.) ı isteyenlerin durumları böyledir.

Kalblerin keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah (c.c.) bizleri ve sizleri Kalbın hastalığı olan Fısk-u fücur den sakınmayı ve kalbin ilacı olan Tevbe-i Nesuh ile amel etmeyi İhsan eylesin. AMİN

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ barajı (kış mevsimi)

Ebû Eyyûb-i Ensari (Radiyallah-u anhu)- 9

Hazret-i Ebû Eyyûb –i Ensari (r.a.) sağlığında görmediği o fethi vefatından sonra kabrinden temaşa etmek istedi. Bu bakımdan İstanbul’un manevi fatihi olarak kabul edilen Ebû Eyyûb-i Ensari (r.a.), bu toprakları asırlardır şereflendirmiş ve nurlandırmıştır.

O’nun defnedilmesinden sonra ordu Kumandanı Yezid, mezarına bir zarar gelmemesi için, Bizans kayserine bir elçi gönderdi. Orada yatanın Peygamber Mihmandari olduğunu ve O’na gelecek en küçük bir zararın, İslam dünyasında bulunan bütün kiliselerin yıkılıp yerle bir olmasına sebep olacağını ihtar etti.

Gerek bu tehdid, gerekse Hazret-i Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in büyük Sahabisi olması sebebiyle, hiristiyanlar onun mezarına zarar vermemiş, hatta müslümanlar gibi onun mezarını ziyaret ederek manevi yardımını dilemişlerdir.

Zamanla o mezarda yatan zatın hüviyeti Bizanslılarca unutulmuş, fakat manevi havası sonraki asırlarda de devam etmiştir.

Bundan sonra İstanbul üzerine daha pek çok sefer tertip edilmiştir. Ancak her defasında muhkem kalelerle korunan şehir fethedilmemiş, bu şeref Osmanlı Padişahı Fatih Sulhan Muhammed Han ve askerlerine nasip olmuştur.

Osmanlı Sultanı Fatih Sultan Muhammed Han (1451-1481) İstanbul’un fethini gerçekleştirdikten sonra devrin büyük âlim be gönül Sultanlarından Akşemseddin (k.s.) hazretlerine;

-“Ey benim muhterem hocam! Tarih kitablarının yazdığına göre, Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in Mihmandari Ebû Eyyûb-i Ensari (r.a.) mübarek kabri, burada (İstanbul) kalenin yakın bir yerindeymiş. Himmetinizle kabri şerifin yerini bulmak ve bilmek arzusundayım.” Buyurunca

Akşemseddin (k.s.) Sultan’a hitaben;

-“Sultanım ben geceleri şu semtte bir yere nur inmekte olduğuınu görüyorum. Zan ederim ki, o nurun indiği yerde, O mubareğin kabri şerifi olsa gerektir.” Buyurdu.

Beraber bugünkü türbenin bulunduğu yere geldiler.

Akşemseddin hazretleri (k.s.) bir müddet teveccühte bulunduktan sonra;

-“Evet, Hazret-i Ebû Eyyûb-i Ensari (r.a.) nin ruhu şerifi ile şimdi mülakat ettim. İstanbul’un fethini tebrik edip,

(-“Beni zulmet-i küfürden kurtardın.” Buyurarak ferah ve sürurunu belirtti. Buyurunca.

Fatih Sultan Muhammed han ve Akşemsettin hazretleri (k.s.) ile maiyeti hep beraber, işaret edilen yere geldiler.

Sultan Fatih, Akşemseddin hazretleri (k.s.) ne;

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Eyyûb-i Ensari (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu