‘Riyazus-Salihin İhlas’ olarak etiketlenmiş yazılar

dsc08361-bore-gunduk.JPG

Çağ-Çağ dereci -BOR- (Nusaybin)

HADİS:10

10- وَعَنْ أبي هُرَيْرَةَ رَضِيَ الله عنه قال: قال رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : «صَلاَةُ الرَّجُلِ في جماعةٍ تزيدُ عَلَى صَلاَتِهِ في سُوقِهِ وَبَيْتِهِ بضْعاً وعِشْرينَ دَرَجَةً ، وذلِكَ أَنَّ أَحَدَهُمْ إِذا تَوَضَّأَ فَأَحْسَنَ الْوُضُوءَ ، ثُمَّ أَتَى الْمَسْجِد لا يُرِيدُ إِلاَّ الصَّلاَةَ ، لا يَنْهَزُهُ إِلاَّ الصَّلاَةُ ، لَمْ يَخطُ خُطوَةً إِلاَّ رُفِعَ لَهُ بِها دَرجةٌ ، وَحُطَّ عَنْهُ بِهَا خَطيئَةٌ حتَّى يَدْخلَ الْمَسْجِدَ ، فَإِذَا دخل الْمَسْجِدَ كانَ في الصَّلاَةِ مَا كَانَتِ الصَّلاةُ هِيَ التي تحبِسُهُ ، وَالْمَلائِكَةُ يُصَلُّونَ عَلَى أَحَدكُمْ ما دام في مَجْلِسهِ الَّذي صَلَّى فِيهِ ، يقُولُونَ : اللَّهُمَّ ارْحَمْهُ ، اللَّهُمَّ اغْفِرْ لَهُ ، اللَّهُمَّ تُبْ عَلَيْهِ ، مالَمْ يُؤْذِ فِيهِ ، مَا لَمْ يُحْدِثْ فِيهِ » متفقٌ عليه ،وهَذَا لَفْظُ مُسْلمٍ . وَقَوْلُهُ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : «ينْهَزُهُ » هُوَ بِفتحِ الْياءِ وَالْهاءِ وَبالزَّاي : أَي يُخْرِجُهُ ويُنْهِضُهُ .

Hadis:10

Ebû Hüreyre radiyallahu anh’den rivayete göre, Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve selem şöyle buyurmuştur:

-“Kişinin cemaatle (camide) kıldığı namazı, evde veya çarşıda kıldığı namazından, yirmi bu kadar derece üstündür. Zira bir kimse güzelce abdest alır, sırf namaz kılmak maksadiyle camiye gelirse, camiye girinceye kadar attığı her adımla onun derecesi yükselir ve günahı bağışlanır. Camiye girince de namaz için oturduğu müddetçe namazda gibi olur. Namazı kıldığı yerde kaldıkça kimseye eziyet etmediği ve abdesti bozmadığı (veyahud da dünyâya aid konuşmadığı) takdirde, melekler ona şöyle dua ederler: “Allâhım! Sen buna rahmet et; Allâhım! Onu yarlığa; Allâhım! Tevbesini kabul et” derler.

(Hadisi, Buhari ve Müslim rivayet etmişlerdir.)

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERİ

Devam edecek…

dsc08362-fuadyusufoglu-cag-cag-deresi.JPG

Çağ-Çağ deresi -BOR- (Nusaybin)

HADİS:11

11- وَعَنْ أبي الْعَبَّاسِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عبَّاسِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَِّلب رَضِي الله عنهما، عَنْ رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، فِيما يَرْوى عَنْ ربِّهِ ، تَبَارَكَ وَتَعَالَى قَالَ : «إِنَّ الله كتَبَ الْحسناتِ والسَّيِّئاتِ ثُمَّ بَيَّنَ ذلك : فمَنْ همَّ بِحَسَنةٍ فَلمْ يعْمَلْهَا كتبَهَا اللَّهُ عِنْدَهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى عِنْدَهُ حسنةً كامِلةً وَإِنْ همَّ بهَا فَعَمِلَهَا كَتَبَهَا اللَّهُ عَشْر حَسَنَاتٍ إِلَى سَبْعِمَائِةِ ضِعْفٍ إِلَى أَضْعَافٍ كثيرةٍ ، وَإِنْ هَمَّ بِسيِّئَةِ فَلَمْ يَعْمَلْهَا كَتَبَهَا اللَّهُ عِنْدَهُ حَسَنَةً كامِلَةً ، وَإِنْ هَمَّ بِها فعَمِلهَا كَتَبَهَا اللَّهُ سَيِّئَةً وَاحِدَةً» متفقٌ عليه .

Hadis:11

Ebü’l-Abbas Abdullah b. Abbas b. Abdul-Muttalib Radiyallahu anh’den rivayete göre, Resûl-i Ekrem Sallallahu aleyhi ve selem Allahu Teâla’dan rivayet ederek şöyle buyurdu:

-“Allah iyiliklerin ve fenalıkların yazılmasını emretti.” Sonra bunları açıkladı:

-“Bir kimse bir iyilik yapmağa niyetlenir ve yapmazsa, Allah kendi nezdinde o kimse için tam iyilik sevabı yazar. Eğer hem niyetlenir, hem de o iyiliği yaparsa on iyilik sevabı yazar ve bu sevabı yediyüze ve daha fazlasına kadar çıkarır. Ve eğer fenalık yapmağa niyetlenir de sonra vazgeçerse, Allah onun için tam bir iyilik sevabı yazar. Eğer kötü işe hem niyetlenir, hem de onu yaparsa, Allah o kimse için bir günah yazar.”

(Hadisi, Buharı ve Müslim rivayet etmişlerdir.)

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERİ

Devam edecek…

dsc08381-8381sinne-dize-manzarasi-fuadyusufoglu.JPG

Sine Dize Mevki-i (Nusaybin)

HADİS: 12

- وعن أبي عَبْد الرَّحْمَن عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ بْنِ الْخطَّابِ، رضي الله عنهما قال: سَمِعْتُ رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَقُولُ: «انْطَلَقَ ثَلاَثَةُ نفر مِمَّنْ كَانَ قَبْلَكُمْ حَتَّى آوَاهُمُ الْمبِيتُ إِلَى غَارٍ فَدَخَلُوهُ، فانْحَدَرَتْ صَخْرةٌ مِنَ الْجبلِ فَسَدَّتْ عَلَيْهِمْ الْغَارَ، فَقَالُوا : إِنَّهُ لا يُنْجِيكُمْ مِنْ الصَّخْرَةِ إِلاَّ أَنْ تَدْعُوا الله تعالى بصالح أَعْمَالكُمْ .
قال رجلٌ مِنهُمْ : اللَّهُمَّ كَانَ لِي أَبَوانِ شَيْخَانِ كَبِيرانِ ، وكُنْتُ لاَ أَغبِقُ قبْلهَما أَهْلاً وَلا مالاً فنأَى بي طَلَبُ الشَّجرِ يَوْماً فَلمْ أُرِحْ عَلَيْهمَا حَتَّى نَامَا فَحَلبْت لَهُمَا غبُوقَهمَا فَوَجَدْتُهُمَا نَائِميْنِ ، فَكَرِهْت أَنْ أُوقظَهمَا وَأَنْ أَغْبِقَ قَبْلَهُمَا أَهْلاً أَوْ مَالاً، فَلَبِثْتُ وَالْقَدَحُ عَلَى يَدِى أَنْتَظِرُ اسْتِيقَاظَهُما حَتَّى بَرَقَ الْفَجْرُ وَالصِّبْيَةُ يَتَضاغَوْنَ عِنْدَ قَدَمى فَاسْتَيْقظَا فَشَربَا غَبُوقَهُمَا . اللَّهُمَّ إِنْ كُنْتُ فَعَلْتُ ذَلِكَ ابْتِغَاءَ وَجْهِكَ فَفَرِّجْ عَنَّا مَا نَحْنُ فِيهِ مِنْ هَذِهِ الصَّخْرَة ، فانْفَرَجَتْ شَيْئاً لا يَسْتَطيعُونَ الْخُرُوجَ مِنْهُ .
قال الآخر : اللَّهُمَّ إِنَّهُ كَانتْ لِيَ ابْنَةُ عمٍّ كانتْ أَحَبَّ النَّاسِ إِلَيَّ » وفي رواية : « كُنْتُ أُحِبُّهَا كَأَشد مَا يُحبُّ الرِّجَالُ النِّسَاءِ ، فَأَرَدْتُهَا عَلَى نَفْسهَا فَامْتَنَعَتْ مِنِّى حَتَّى أَلَمَّتْ بِهَا سَنَةٌ مِنَ السِّنِينَ فَجَاءَتْنِى فَأَعْطَيْتُهِا عِشْرينَ وَمِائَةَ دِينَارٍ عَلَى أَنْ تُخَلِّىَ بَيْنِى وَبَيْنَ نَفْسِهَا ففَعَلَت ، حَتَّى إِذَا قَدَرْتُ عَلَيْهَا » وفي رواية : « فَلَمَّا قَعَدْتُ بَيْنَ رِجْليْهَا ، قَالتْ : اتَّقِ الله ولا تَفُضَّ الْخاتَمَ إِلاَّ بِحَقِّهِ ، فانْصَرَفْتُ عَنْهَا وَهِىَ أَحَبُّ النَّاسِ إِليَّ وَتركْتُ الذَّهَبَ الَّذي أَعْطَيتُهَا ، اللَّهُمَّ إِنْ كُنْتُ فَعْلتُ ذَلِكَ ابْتِغَاءَ وَجْهِكَ فافْرُجْ عَنَّا مَا نَحْنُ فِيهِ ، فانفَرَجَتِ الصَّخْرَةُ غَيْرَ أَنَّهُمْ لا يَسْتَطِيعُونَ الْخُرُوجَ مِنْهَا .
وقَالَ الثَّالِثُ : اللَّهُمَّ إِنِّي اسْتَأْجَرْتُ أُجرَاءَ وَأَعْطَيْتُهمْ أَجْرَهُمْ غَيْرَ رَجُلٍ وَاحِدٍ تَرَكَ الَّذي لَّه وذهب فثمَّرت أجره حتى كثرت منه الأموال فجائنى بعد حين فقال يا عبد الله أَدِّ إِلَيَّ أَجْرِي ، فَقُلْتُ : كُلُّ مَا تَرَى منْ أَجْرِكَ : مِنَ الإِبِلِ وَالْبَقَرِ وَالْغَنَم وَالرَّقِيق فقال: يا عَبْدَ اللَّهِ لا تَسْتهْزيْ بي ، فَقُلْتُ : لاَ أَسْتَهْزيُ بك، فَأَخَذَهُ كُلَّهُ فاسْتاقَهُ فَلَمْ يَتْرُكْ مِنْه شَيْئاً ، اللَّهُمَّ إِنْ كُنْتُ فَعَلْتُ ذَلِكَ ابْتغَاءَ وَجْهِكَ فافْرُجْ عَنَّا مَا نَحْنُ فِيهِ ، فَانْفَرَجَتِ الصَّخْرَةُ فخرَجُوا يَمْشُونَ »
متفقٌ عليه.

HADİS: 12

12- Ebû Abdurrahman Abdullah ibni Ömer İbnil Hattâb Radiyallahu anhüma’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah Sallallahu aleyhi ve selem’i şöyle buyururken dinlediğini söylemiştir:

-“Sizden evvel geçenlerden üç kişi yola çıktılar, geceyi geçirmek için bir mağaraya girdiler. Derken dağdan bir taş düştü ve mağaranın ağzını kapattı.”

Bunun üzerine şöyle dediler:

-“İyi amellerimizle duâ etmekten başka sizi buradan hiçbir şey kurtaramaz.”

İçlerinden birisi;

-“Allahım! Benim çok ihtiyar annem ve babam vardı. Onlardan evvel ne çocuklarıma ne de hayvanlara bir şey içirmezdim. Günün birinde odun toplamak için uzaklara gitmiştim. Onlar uyuyuncaya kadar dönemedim. Akşam kahvaltılarını hazırladım; fakat onları uyumuş buldum. Onları uyandırmayı ve onlardan evvel âilece akşam sütü içmeyi hoş görmedim.
Çanak elimde olduğu halde onların uyanmalarını bekledim. Nihayet sabah ışıdı. Çocuklar ayaklarımın altında açlıktan ağlıyorlardı. Derken annem, babam uyandılar ve akşam sütlerini içtiler. Allahım! Eğer bu işi Sen’in rızan için yapmışsam bu taştan çektiğimiz belayı bizden uzaklaştır,” dedi.

Taş bir parça açıldı; lakin çıkılacak değildi.

İkincisi şöyle dedi:

-“İlahi! Amcamın bir kızı vardı ki, onu herkesten ziyâde seviyordum. (Bir rivayete göre: Bir erkek bir kadını ne kadar seviyorsa, ben de o kadar seviyordum.)

-”ONUNLA BİRLEŞMEK İSTEDİM; LÂKİN TEKLİFİMİ KABUL ETMEDİ. Bir kaç sene sonra bir kıtlığa uğrayınca bana başvurdu, kendisini bana teslim etmek şartiyle ona yüz yirmi altın verdim. Kabul etti. Bu sûretle fırsat elverince, (diğer bir rivayete göre: Cinsi bir muâmeleye başlamak üzere iken:

-“Allah’tan kork da haksız olarak mührümü bozma.” Dedi.

Ben de

(Allah’dan korkarak) bu çok sevdiğim kadından uzaklaştım; verdiğim altınları da ona bıraktım. Allahım! Eğer bu sırf Sen’in rızanı kazanmak için yapmış isem, içinde bulunduğumuz belâyı üzerimizden gider.” Diye yalvardı.

Mağaranın kapısı bir parça daha açıldı; yine çıkabilecek derecede değildi.

Üçüncü şahıs da şöyle dedi;

-“Allahım! Ücretle amele tuttum ve ücretlerini verdim lâkin, yalnız biri ücretini almadan bıraktı gitti. ONUN ÜCRETİNİ ÜRETTİM; ONUN NAM VE HESABINA MAL ÇOĞALDI. Bir müddet sonra o adam yanıma gelerek;

-“Ücretimi ver.” Dedi.

Ben de:

-“Şu gördüğün deve, öküz, koyun… senin ücretinden üremiştir, al götür.”Dedim.

O da:

-“Ey Allah’ın kulu! Benimle alay etme.” Dedi.

Ben:

-“Seninle alay etmiyorum, hakikatı söyliyorum.” Dedim.

-”Bunun üzerine malları aldı ve hepsini sürüp götürdü. Hiçbir şey bırakmadı. İlahi! Eğer bunu senin rızan için yapmışsam, içinde bulunduğumuz belâyı üzerimizden def’ et.” Dedi.

Taş mağaranın ağzından kaydı, onlar da çıkıp yürüdüler..”

(Hadisi, Buhari ve Müslim rivayet etmişlerdir.)

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERİ

Devam edecek…