‘salavat-i şeriflerin önemi’ olarak etiketlenmiş yazılar

Salavat

04 Mart 2008

Çağ-Çağ Nehri (Nusaybin)

Bir gün Peygamber Efendimiz (Sallallahü aleyhi ve selem) dışarı çıktı, halinde bir neşe alameti vardı. Buyurdu ki;

-“Cebrail (Aleyhisselam ) geldi ve dedi ki: Allah-uTeala (c.c.) buyuruyor: Ümmetinden birisi sana salavat okuyunca benim ona on rahmet vermemi, sana selam verince, ona on defa selam (selamet) vermemi beğenmez misin?”

Yine (s.a.v.) buyurdu:

-“Çok olsun, az olsun bana salavat getiren kimseye meleklerin hepsi salavat getirir.” T.(1/279)

Ve yine (s.a.v.) buyurdu:

-“Bana salavat okuyan kimseye on iyilik yazılır ve on kötülüğü silinir. N.İbn.Hibban(1/279)

Ve yine (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu:

-“Bir kimse yazdığı bir şey’de, bana da salavat yazarsa, benim ismim o kitabda kaldığı müddetçe melekler onun için istiğfar ederler.(Taberani)

Dünya niyeti ile bir mübahı terk etmek, yine dünyadandır. Böyle işlerle uğraşırsa başka şeylere düşer. Hatta helaldan çok yiyen, muttekilerin derecesine eremez. Çünkü helal ile doyunca, şehvet harakete gelir. Caiz olmayan şeyler yapabilir.

Kadınlara, kızlara bakmak tehlikesi doğurabilir. Dünya ehlinin malına, servetine, bağ ve apartmanlarına imrenerek bakmak da, dünya hırsını harakete getirir. Onlar gibi olmak ister. Ve haram toplamaya başlar.

Bunun içindir ki, Resulullah Aleyhisselatu ve selam :

-“Dünya sevgisi, bütün günahların başıdır.” Buyurdu.

Yanı mübah olan şeylere düşkün olmak, kalbi dünyaya çevirir. Bunu da günah işlemeden yapamaz. Hatta Allah-u Teala (c.c.) yı unutmaya başlar.

Bütün kötülüklerin başı ise KALBİN Allah-u Teala (c.c.) den gafil olmasıdır.

Süfyan-i Servi (r.a.) gayet süslü bir evin kapısı önünden geçiyordu. Yanında birisi vardı. O eve baktı.

Süfyan-i Servi (r.a.)

-“Bakma “dedi.”Ve Eğer siz buna bakmasaydınız, onlar bu kadar masraf etmezlerdi. Bunun israf günahına siz de ortak oluyorsunuz.” Buyurdu.

Ahmed bin Hanbel (r.a.) e caminin ve evin duvarlarını sıva etmeği sordular. Buyurdu ki;

-“Yer için olur. Bu da toz toprak kalkmayacak kadar olmalıdır. Ama duvarları yapmayı iyi görmem. Çünkü süse kaçmaktır.”

Din büyükleri buyurmuşlardır ki;

-“Dar ve ince elbise giyenin, dini de dar ve ince olur.” Bu babın hulasası, harama düşmek korkusuyla helalden elini çekmektir.

Zünnun-i Mısrı (r.a.) yi hapsetmişlerdi. Günlerce aç kalmıştı. Müridlerinden olan bir kadın iplik parası ile hazırladığı yemekten gönderdi. yemedi.

Kadın gücenip;

-“Helal para ile hazırladığımı biliyorsunuz, niçin yemediniz?” dedi.

Zünnun-i Mısrı (r.a.)

-“Evet, yemek helal idi fakat zalimin tabağı içinde getirdiler.” buyurdu.

Yemeği zindancıların tabağında getirmişlerdi. Bundan sakınmasının sebebi, bir zalim eli ile kendisine vermeleri idi. O elin kuvveti haramdan gelmiş olabilirdi.

Sıdıkların vera’ı en yüksek derecedir. Fakat bunun hakıkatını bilmeyenler vesveseye düşer.

Kimya-yı Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah (c.c.) bizleri ve sizleri Helal kazancı kendine şiar eden ve helal lokma peşinde sa’y eden kullarından eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

Süfyan-ı Sevri (r.a.) tavaf ederken bir adamın her ayak kaldırışında ve yere basmasında Resulüllah (s.a.v.) a salâvatı şerife getirdiğini görünce

Ona:

-“Ey falan, sen tesbihi ve tehlili bırakıp Peygambere (s.a.v.) salâvat getirmeye yöneldin. Bu hususta bir bildiğin mi var?” diye sorar.

Adam şöyle cevap verir:

-“Sen kimsin? Allah seni affetsin.”

Süfyan (r.a.):

-”Ben Süfyan-ı Sevrî’yim.” deyince

Adam:

-“Eğer sen zamanının en zahitlerinden olmasaydın ben sana durumumu anlatmaz, seni sırrıma muttali kılmazdım.” diyerek anlatmaya başlar:

Ben, babamla Beytullah’ı ziyaret etmek amacıyla yola çıkmıştım. Yoldaki konaklardan birindeydik ki babam hastalandı. Ona lazım olan hizmette bulundum. Babam vefat edince yüzü simsiyah kesildi.

Ben “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun” diyerek yüzünü örttüm.

-”Gözüme uyku geldi, müteessir bir halde uyudum. Rüyamda öyle bir adam gördüm ki onun kadar temiz yüzlü, temiz elbiseli, güzel kokulu birini hayatımda hiç görmemiştim. Bu zat bir ayağını kaldırıp diğerini yere basarak yürüyordu. Babama yaklaşınca yüzündeki örtüyü kaldırıp elini yüzüne sürdü. O anda babamın simsiyah olan yüzü birden bembeyaz kesildi.”

Sonra tam dönüp gideceği sırada eteğine yapıştım.

-“Ey Allahın kulu sen kimsin ki Cenab-ı Hak (c.c.) seninle şu gurbet diyarında babama lütf-u ihsanda bulundu?” diye kendisine sordum.

O mübarek zat şöyle cevap verdi:

-“Sen beni bilmiyor musun? Ben Kur’anın sahibi, Muhammed Bin Abdullah’ım. Baban heva ve hevesine çok uyuyor fakat bana çok salavat getiriyordu. Kendisine bu hal geldiğinde benden yardım istedi. Ben ise bana çok salâvat getirenlerin yardımına koşarım.”

Sonra hemen uyandım. Bir de baktım ki babamın yüzü bembeyaz olmuş.

Amr İbni Dinar ve Ebu Safer’den bir rivayete göre; Rasulallah (s.a.v.) buyurmuştur ki:

-“Bana Salât-u Selam göndermeyi unutan kimse Cennetin yolunu şaşırmıştır.”

Kimya-yı Saadet ( İmam-ı Gazali )

Allahu Teala (c.c.) dilimizden Salât-u Selamı eksik etmesin. Bizleri ve sizleri Cennet ehlinden eylesin. Âmin.

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

Hac farizasını yerine getirenler bilir:

Medine-i Münevvere’ye vardıklarında namaz, tesbih ve dualardan sonra konuşmaz daima salâvat-i şerif getirirler. Bir bakıma oranın duası budur.

Adamın birisi Peygember Efendimize (s.a.v.) salâvat getirmezmiş. Bir gece rüyasında Nebiyyi Zişan Efendimiz Sallallahu aleyhi ve Sellem) i görür. Fakat Resulullah (s.a.v.) kendisine hiç iltifat etmez.

Bunun üzerine adam der ki:

-”Ey Allah’ın Rasulü sen bana kızdın mı?”

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

-“Hayır.” buyurur.

Adam :

-“Öyle ise niçin bana bakmıyorsunuz?”

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

-“Çünkü ben seni tanımıyorum.”

Adam :

-“Beni nasıl tanımazsınız? Ben sizin ümmetinizden biriyim. Âlimler sizin ümmetinizi ananın çocuğu bilmesinden daha iyi bildiğinizi anlatırdı.”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurur:

-“Gerçek söylemişler: Fakat sen bana salât-u selam getirmez, beni yad etmezsin. Benim ümmetimi tanımam onların bana getirdikleri salât-u selam kadarıncadır.”

Sonra adam uyanır ve düşünür. Rasulullah’a (s.a.v.) her gün yüz kere salât-u selâm getirmeyi kendisine vacip kılar. Bunu da fiilen yapar.

Sonra bir gece rüyasında Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona şöyle buyurur:

-“Şimdi seni biliyorum. Sana şefaat ederim.”

Çünkü o adam Resulallah’ı sever bir hal almış oldu.

Yüce Allah (c.c) buyurmuştur:

-“Habibim de ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı örtsün. Çünkü Allah çok yarlıgayıcı çok esirgeyicidir.”

Kadının biri Hasan-i Basri (r.a.) ye gelerek dedi ki:

-“Benim genç bir kızım vardı vefat etti. Onu rüyamda görmek istiyorum. Bana bir şeyler öğret de onu yaparak kızımı göreyim.”

Bunun üzerine Hasan-i Basri (r.a.) kadına bu husus için bir şeyler öğretti. Kadın kızını rüyasında üzerinde katrandan bir elbise, boynunda demir halkalar ve ayakları parandaya vurulmuş bir halde gördü.

Bunu Hasan-i Basri (r.a.) bildirince Hasan-i Basri çok üzüldü.

Bir müddet geçtikten sonra Hasan-i Basri (r.a.) kızı cennette başında taç olduğu halde gördü.

Kız Hasan-i Basri’ye şöyle dedi:

-“Beni tanıdınız mı? Ben sana gelip hakkımda şöyle diyen kadının kızıyım.”

Hasan-i Basri (r.a.);

-“Eski halinden gördüğüm bu hale nasıl döndün?” diye sordu.

Kız şöyle cevap verdi:

-“Mezarlığımızdan bir adam geçti. Resul-i Ekrem’e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir kere salât-u selam getirdi. Kabristanda beş yüz elli kişi azap içinde idi. Şöyle bir nida geldi:

-“Bu adamın salât-u selâmı hürmetine onlardan azabı kaldırın.”

Kimya-yı Saadet (İmam-ı Gazali)

Allah-u teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Rasulullah’ın (s.a.v.) yüzü suyu hürmetine affetsin ve şefaatine nail eylesin. Âmin.