‘Selâhaddin Feridun Konevi (Radiyallah-u anhu)’ olarak etiketlenmiş yazılar

Revda-i şerifin (dışardan) görünüşü

Selâhaddin Feridün Konevi (Radiyallah-u anhu);

Konya’da yetişen evliyânın büyüklerinden, Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi hazretleri (r.a.) nin önde gelen talebelerindendir. Önceleri Mevlânâ (r.a.) nin hocası olan Seyyid Burhâneddin hazretleri (r.a.) in tâlebesi idi. Kuyumculuk yapardı.

Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi hazretleri (r.a.) bir gün Konya’nın “kuyumcular çarşısında” geçerken, bir kuyumcu dükkanından gelen çekic seslerinden çok etkilendi.

Her çekicin vuruluşunda çıkan seslerin “Allah! Allah!” dediğini müşâhede etti. Bu sesler, eşi bulunmaz bir haz ve dükkânın sahibine karşı kalbinde büyük bir muhabbet hasıl etti. Kapının önünden Mevlânâ hazretleri (r.a.) nin geçmekte olduğunu gören kuyumcu Selâhaddin ve çırakları, onu hürmetle selâmladılar.

Mevlânâ hazretleri (r.a.), dükkâna “merhametle” teveccüh ettiğinde, dükkândaki bütün eşyalar “altın” oldu.

Bu durumu hayretle gören Selâhaddin, dükkânındaki bütün malzemeyi, âletleri çıraklarına ve fakirlere dağıtıp Mevlânâ hazretleri (r.a.) nin peşinden gitti. Ona talebe olmayı, dünya servetlerinden üstün gördü. Huzura vardığında Mevlânâ hazretleri (r.a.) onu talebeliğe kabul etti. Selâhaddin’deki istidâd ve kabiliyeti görünce, üzerinde oldukça durdu. Selâhaddin de hocasına karşı hizmette kusûr etmiyerek, on sene çalıştı.

Mevlânâ (r.a.), hocası Şemz-i Tebrizi hazretleri (r.a.) ne gösterdiği hürmet ve saygı kadar, bu talebesine de şefkat ve merhametle muâmelede bulundu. O’nu kendisinden sonra yerine, vekil olabilecek şekilde yetiştirdi.

Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi hazretleri (r.a.) Selâhaddin (r.a.) i o kadar severdi ki, onunla akraba olmak istemiş ve oğlu Sultan Veled (r.a.) e, Selâhaddin (r.a.) in kerimesini nikâh etmişti.

Selâhaddin-i Konevi (r.a.) birgün dedi ki;

-“Gönlümde bulunan nûr çeşmeleri, bende gizli ve örtülü olduğu halde, hocam Mevlânâ hazretleri (r.a.) nin mübarek vücûdlarına, nurların nehir gibi aktığını gördüm.”

Kayınpederinden bu sözleri işiten Sultan Veled (r.a.), babası Mevlânâ (r.a.) ya;

-“Efendim! Selâhaddin-i hazretlerini sevmeniz, ona aşırı muhabbet beslemeniz, nurunuzu müşahede ettiği için midir?” diye sordu.

Babası Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi hazretleri (r.a.) da;

-“Kıymetli evlâdım! Mıknatısın demiri çektiği gibi, insan oğlu da kendisini sevene karşı muhabbet etmektedir. Çocuğun annesine olan muhabbeti, dünya zevklerinden, onu yedirip içirmesinden, giydirip kuşatmasından dolayı değildir. Aralarındaki bu bağ, Allah-u Teâlâ’nın kalbe yerleştiği akrabalık, annelik muhabbetinden dolayıdır.” Diyerek, Selâhaddin (r.a.) in derecesini açkıladı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Selâhaddin Feridun Konevi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Cennet-ül Baki’den Revda-i Muttahara’nın görünüşü

Selâhaddin Feridün Konevi (Radiyallah-u anhu)- 2

Birgün Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi (r.a.) ye;

-“Ârif kimdir?” diye sordular.

O da;

-“Daha bir şey sormadan, onun sonundan haber verendir. O da bizim Selâhaddin’e mahsustur.” Buyurdu.

Tekrar sordular ki;

Selâhaddin önceleri, hocanızın nûrunu şöyle şöyle gödüm diye anlatırdı. Şimdi bu gibi hâllerini hiç anlatmıyor. Acaba kalb gözlerine bir perde mi çekildi de söylemiyor?”

Mevlânâ hazretleri (r.a.);

Selâhaddin şimdi nûr deryasına gark olmuştur. Nûrun içinde olduğu için dışarıdaki nûr ona görünmez. Hatta kendisi nûr olmuştur.” Buyurarak

Selâhaddin Konevi hazretleri (r.a.) nin ne kadar kıymetli, mübarek bir zât olduğunu talebelerine izah etti.

Selâhaddin Konevi hazretleri (r.a.) validesi vefat ettiğinde, kabre koyduktan sonra herkes ayrılıp giderken, mevlânâ hazretleri de;

-“Ey Selâhaddin! Bize düşen vazifeyi yaptık. Artık gidebiliriz.” Buyurunca

O da;

-“Efendim! Benim burada bir miktar daha kalmama musâade eder misiniz? Zira Münker ve Nekir melekleri geldiler. Vâlideme yardım edeyim.” Dedi ve mezarın başında kaldı. Bir müddet sonra tebessüm ederek hocasına yetişti;

Sultan Rükneddin, Mevlânâ hazretleri (r.a.) nin evliyâlıktaki üstünlüğünü anlıyamamıştı.

Bir gün Şemseddin İsfehâni’ye;

-“Senin, Mevlânâ’ya bu kadar bağlı olmanın sebebi nedir ki, ondan başkasına bu kadar izzet ikrâmda ve hürmette bulunmazsın?” diye sordu.

O da Sultana, Mevlânâ (r.a.) nın üstünlüğünü anlatmaya başladı ve sonunda da;

-“O’nun büyüklüğünü anlayabilmek için, tâlebesi Selâhaddin (r.a.) e bakmak lazımdır. Selâhaddin (r.a.) in kemâletini, olgunluğunu, derece ve mertebelerini bilseydiniz böyle söylemezdiniz. Zirâ Selâhaddin (r.a.) e Allah-u Teâlâ öyle ihsanlarda bulunup ni’metler vermiştir ki, kalblerdeki bütün gizli sırlara vâkiftır, bilmektedir.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Selâhaddin Feridun Konevi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mescid-i Nebevvi avlusunun geörünüşü

Selâhaddin Feridün Konevi (Radiyallah-u anhu)- 3

Sultan Rükneddin bu sözlerin doğruluğunu tahkik etmek için, gizlice bir hokkanın içine küçük bir yılan yavrusu koydurdu. Bu işi yapana da tenbih ederek, bu durumu kimseye söylememesini bildirdi. Sonra Konya’da bulunan bütün âlimleri ve velileri saraya da’vet etti. Da’vetliler geldiğinde hokayı çıkarıp;

-“Bu hokkanın ağzını açmadan içindekinin ne olduğu sorulmaktadır.” Dedi.

Oradakilerin hepsi hiçbirisi cevap vermedi, sustular.

Sultan Rükneddin tekrar;

-“Bu hokkanın içindekinin mutlaka anlaşılması lazım” diyerek, tekrar tekrar sordu.

Oradakilerden hiçbirisi buna cevap vermediler.

Ancak Mevlânâ Celâleddin hazretleri (r.a.) nin işaret ederek izin vermesi ile, Selâhaddin Konevi (r.a.) söze başladı ve;

-Ey Sultan! Allah-u Teâlâ’nın sevdiği kulları olan veliler, kerâmet göstermekten hayâ ederler. Onun için hiçbirimiz bu hokkanın içinde ne olduğunu söylemek istemedik. Evliyâya Cenâb-i Hak öyle ni’metler ihsan etmiştir ki, onlara, değil bu gözle görünen hokkaların içindekini, yedi kat göklerde ve yerlerde mahrem olan gizli sırlar dâhi bildirir. Doğuda ve batıda olan her şey onlara ma’lumdur. Bunu kısa olan akıllar elbette anlıyamaz. Bizi bu basit şey için imtihan etmeniz uygun mudur? Ve bu hokkanın içine zavallı yılan yavrusunu hapsedip, havasız ve yiyeceksiz bırakmanız doğru mudur?” dedi.

Bu sözleri hayretle dinleyen Sultan Rükneddin, yaptığı hatanın büyüklüğünü anlayıp, Mevlânâ (r.a.) den özür diledi.

Orada bulunan Şemseddin İsfehâni, Sultan’a;

-“Gördüğünüz gibi, talebesi böyle olursa hocası kim bilir nasıl olur?” dedi.

Bunun üzerine Sultan Rükneddin, Mevlâna (r.a.) ya candan bağlayanlar arasına katıldı ve onun tâlebesi oldu.

Selâhaddin Feriddün Konevi (r.a.) buyurdu ki;

-“Şunu iyi bilmek lazımdır ki, Allah-u Teâlâ’nın evliya kulları, insanlara ve diğer mahlukata karşı büyük bir rahmet-i İlâhidir. Çünkü onların mübarek vucutlarının varlığı sebebiyle, bütün mahlukat, huzur ve büyük bir rahatlık içindedir. Gelen feyz ve bereketler, yiyecek ve içecekler, rızıklar, hep o evliyâ kulları sebebiyledir.”

Selâhaddin Konevi, 657 (m. 1258) senesi, Muharrem’in yedinci günü, hocası Mevlânâ (r.a.) nın sağlığında vefât etti. Cenaze namazını hocası Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi hazretleri (r.a.) kıldırdı.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Kaynaklar;

(1-Menakib-ül-ârifin Cild 1 sahife 109)
(2-Velednâme sahife 64)
(3-Nefehât-ül üns sahife 523)

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Selâhaddin Feridun Konevi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu