‘Seyyid Abdullah Şemdini (Radiyallah-u anhu)’ olarak etiketlenmiş yazılar

30- Fuad Yusufoğlu Seyyid Abdullah şemizdini (r.a.)  nın mübarek kabirleri

Seyyid Abdullah Şemdin’i hazretleri (r.a.) mübarek türbeleri

Seyyid Abdullah Şemdin’i (Radiyallah-u anhu);

Anadolu’da yetişen evliyanın büyüklerinden. Kendilerine “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve veliler silsilesinin “otuzuncusudur.”

İsmi Seyyid Abdullah-i Şemdini’dir. Ahlakı, Hazret-i Osman (r.a.) ın güzel ahlakını hatırlatan çok yüksek bir veli idi. Şafii mezhebi âlimlerindendir. Lakabı Siracüddin ve Menba’ul-hilm’dir.

Nisbeti; Nakşibendi, Halidi, Müceddidi, Şemdini ve Nehri’dir. Hakkarı vilayetinin Şemdinân (veya Şemzinân, Şemizdin’i veya şimdiki adıyla Şemdin’li) kasabasındandır. Doğum tarihi bilinmemektedir. 1288 (M. 1813) senesinde vefât etti. Şemdinan’ın Nehri kasabasında medfundur.

Rivayet edilir ki;

Seyyid Abdullah, Irak’da Süleymaniye beldesindeki medresede ilim tahsil ederken, Mevlânâ Halid-i Bağdadı da orada idi. İkisi medrese arkadaşı idiler. Burada zahiri ilimleri tahsil ederken, bir taraftan da kendilerine hep bir rehber (kendilerini) ma’nevi olarak terbiye edip, batını ilimleri öğretecek, yetiştiecek bir yol gösterici) arıyorlardı.

Bu iki samimi talebenin birbirlerine olan muhabbetleri o derecede idi ki, aradıkları rehberi, ikisinden hangisi daha evvel bulursa, o büyük zattan alacağı feyz ve bereketin aralarında müşterek olması için anlaşmışlar, bu hususta birbirlerine söz vermişlerdi.

Ya’ni aradıkları o büyük veli’yi hangisi daha evvel bulur, tanırsa, hemen diğer arkadaşının da o zatı tanımasına ona bağlanmasına ve feyz almasına sebep olacaktı.

Mecd-i tâlid ve diğer mu’teber kaynaklarda bildirildiğine göre, Mevlânâ Hâlid-i Bağdadı, aldığı ba’zı işaretler üzerine Hindistan’a gitmeye karar verdiğinde, Seyyid Abdullah (r.a.) da beraber gitmek istemişti.

Bunun üzerine Mevlânâ Halid-i Bağdadı (r.a.) ona;

-“Ben gideyim oradan alıp, getirdiğim feyzlere ortağız.” Demişti.

Nihayet Mevlânâ Hâlid hazretleri (r.a.) Hindistan’a giderek, Şah Gulam Ali Abdullah-ı Dehlevi hazretleri (r.a.) nin huzur ve sohbetleri ile şereflenip, layık ve müstehâk olduğu fazilet ve kemâletı aldı. Hocasından tam icazet ve hilafet’le me’zun oldu.

Hocasının tam ve mutlak vekili olarak aldığı yüksek feyz ve kemâleti, ilim ve edeb aşıklarına sunmak, onları yetiştirmek üzere Bağdad’a gönderildi.

Bundan sonra bütün âlem, vasıtalı ve vasıtasız olarak, irşad ve feyz kaynağı olan Mevlânâ Halid hazretleri (r.a.) nin bâtını nûru ile nûrlanmaya başladı. Böylece Bağdad’da feyz ve nûr saçan bir şems-i rahmet (rahmet güneşi) doğmuştu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Seyyid Abdullah Şemdini (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu