‘uzlet’ olarak etiketlenmiş yazılar

Uzlet’ın faydaları

12 Temmuz 2008

dsc01277-fuadyusufoglu-kasyane.JPG

Navale (kasyan)

Hasan-e Basri (r.a.) ye:

-“Burada bir kimse vardır. Daima bir sütünün (direğin) arkasında yalnız oturuyor,” dediler.

Hasan-e Basri (r.a.) buyurdu ki;

-“Gelince bana haber verin.”

Adam gelince. Haber verdiler.

Hasan-e Basri (r.a.) yanına gitti ve:

-“Daima yalnız oturuyorsun, niçin insanlara karışmıyorsun?” dedi.

Adam:

-“Benim öyle bir işim var ki, beni insanlardan alıkoyuyor.”dedi.

Hasan-e Basri (r.a.):

-“Niçin Hasan’nın yanında oturmuyor ve onun sözlerini dinlemiyorsun?” dedi.

Adam:

-“Bu iş beni Hasan (r.a.) da, diğer insanlalardan da alıkoyuyor.” Dedi.

Hasan-e Basri (r.a.):

-“O hangi iştir?” diye sordu.

Adam:

-“Hiç bir vaktim yoktur ki, Allah-u Teala (c.c.) dan bana ni’met gelmesin ve benden de bir günah meydana gelmesin. O ni’mete şükrediyorum ve o günaha istiğfar ediyorum. Ne Hasan’la ne de diğer insanlarla meşgül olacak vaktım vardır.” Dedi.

Hasan-e Basri (r.a.):

-“Sen yerinde bulun, Hasan’dan akıllısın.”

Hatem-i Esem (r.a.) Hamid-i Lifaf (r.a.) a:

-“Nasılsın?” Dedi.

Hamid-i Lifaf (r.a.):

-“Selamet ve afiyetteğim.” Dedi.

Hatem-i Esem (r.a.);

-“Selamet, sırat köprüsünü geçince, afiyet de Cennet’e girince olur.”dedi.

İsa (aleyhisselam) a;

-“Nasılsın?” dediklerinde.

İsa (Aleyhis selam):

-“Bana faydalı olan elimde değildir, zararım ne de ise onu def’etmeğe gücüm yetmez. Ben kendi işimdeğim, iş ise başkasının elindedir, benden daha fakir kimse yoktur.” Buyurdu.

Reb’i bin Haysem (r.a.) e:

-“Nasılsın?” dediklerinde;

Reb’i bin Haysem (r.a.):

-“Zayıf ve günahkarım. Kendi rızkımı yerim ve ecelimi beklerim.”dedi.

Ebu’d derda (r.a.) ya:

-“Nasılsınız?” dediklerinde,

Ebu’d Derda (r.a.):

-“Cehennemden kurtulursam iyiyim.” Dedi.

Üveys-il Karani (r.a.) ya:

-“Nasılsın?” dediklerinde:

Üveys-il Karanı (r.a.):

-“Sabahlayın kalkıp, akşama sağ kalıp kalmayacağını, akşamleyin sabaha çıkıp çıkmayacağını bilmeyen nasıl olur?”dedi.

Malik-i Dinar (r.a.) a;

-“Nasılsın?” dediklerinde;

-“Yaşı ilerleyip, günahı çoğalanın hali nasıl olur?”dedi.

Bin Hakim (r.a.)e;

-“Nasılsın?” dediklerinde

Bin Hakim (r.a.):

-“Allah-u Teâla (c.c.) nın rızkını yerim ve düşmanı olan şeytanın emrine uyarım.”dedi.

İbni Sirin (r.a.) bir dostuna:

-“Nasılsın?” dedi

Adam:

-“Beş yüz gümüş borcu ve çoluk çocuğu olanın ve hiçbir kuruşu olmayanın halı nasıl olur.”dedi.

İbni Sirin (r.a.) hiç konuşmadan evine gidip, bin gümüşü getirdi. Ona verdi ve:

-“Beşyüz gümüş’ü borcuna ver, beşyüz gümüş’ü de evine nafaka yap. Bundan sonra hiç kimseye “Nasılsın” demeyeceğime söz veriyorum.”dedi.

İbni Sirin (r.a.) böyle demesi, eğer bir kimseye“Nasılsın”deyip de, ihtiyacını gidermezse, sormada NİFAK olur korkusunda idi.

Kimya-yı Saadet (İmami Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Nifak belasından muhafaza eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ nehri (Nusaybin)

Dâvûd-i Tâ-i (Radiyallah-u anh)- 7

Akrabalarından birisi;

-“Akrabayız. Bana nasihat verip vasiyet ediniz.” Dedi.

Dâvûd-i Tâ-i hazretleri (r.a.) ağlamağa başladı. Bir müddet sonra kendisinde konuşacak hal buldu,

Ve;

-“Gece ve gündüz, yolculukta bir konak yeri gibidir. Dünyadan ahrete mutlaka gideceğimize göre oraya hazırlanmak lazım. Çünkü yolculuğun bitmesi yakın, ecelin gelmesi de ondan daha aceledir. Ben bunları sana söyliyorum, fakat bu nasihata, senden çok benim ihtiyaç vardır.” Dedi.

Nasihat isteyen birisine;

-“Ölmüş olanlar seni bekliyor.” Dedi.

Hazreti Dâvûd-i Tâ-i hazretleri (r.a.), bir gün ilaç içti.

Dediler ki;

-“Dışarıya çıkıp, güneşin altında bir miktar otur ki, ilacın faydası görülsün.”

Dâvûd-i Tâ-i Hazretleri (r.a.);

-“Mahşer meydanında, Allah-u Teâlâ bana (-“NİÇİN NEFSİNİN HEVESİ İÇİN BİR KAÇ ADIM YÜRÜDÜN?”) diye sormasından utanırım.” Diye cevab verdi.

Muhammed bin Süveydi Tâ-i (r.a.) diyor ki;

-“Dâvûd-i Tâ-i (r.a.), uzlete (yalnızlığa) çekilmeden önce, İmâm-i A’zam hazretleri (r.a.) nin derslerine sabah akşam devam eder, derslerini hiç kaçırmazdı. Uzlete çekildiğinde, kalb, nurlar ile doldu. Kalbinde Ma’rifetullah hasıl olunca, İmâm-i Â’zam (r.a.) Dâvûd-i Tâ-i (r.a.) nin ziyaretlerine gelmeye başladı.”

-“İmâm-i Â’zam (r.a.) Dâvûd-i Tâ-i (r.a.) nin zaman zaman ziyeretlerine gelir, ona iltifat ederdi.”

Bir kimse, Dâvûd-i Tâ-i hazretleri (r.a.) nin yanına geldi. Onu seyretmeye başladı.

Bunun üzrine Dâvûd-i Tâ-i (r.a.) da;

-“Bilmiyor musun, çok konuşmak kadar, çok bakmak da hoş değildir.?” Dedi.

Küfe’de bir cenaza vardı. Dâvûd-i Tâ-i Hazretleri (r.a.) de oradaydı. Kabristana mevtayi defn ettikten sonra;

Oradaki insanlar Dâvûd-i tâ-i hazretleri (r.a.) nin etrafında toplandılar.

-“Bize biraz nasihat eder misiniz?” dediler.

Dâvûd-i Tâ-i Hazretleri (r.a.) da;

-“Kim ki, Allah-u Teâlâ’nın Va’d ettiğinden korkarsa, arzularına çabuk kavuşur. KİMİN ARZULARI ÇOKSA, ONA BÜTÜN AZABLAR YAKINDIR. Ey kardeşlerim, iyi biliniz ki, en büyük sermaya, Allah-u Teâlâ’nın razı olduğu bir işle meşgül olmaktır. Kabirdekiler, kıyamet kopunca kabir azabı kalkacağı için Kıyametin çabuk gelemesini beklerler. Halbuki dünyadakiler, kabirdekilerin pişmanlıklarını bilmedikleri için HEP GÜNAH İŞLERLER. HALBUKİ ONLAR DA ÖLÜNCE, DÜNYADA İKEN NEDEN ÇOK İBADET YAPMADIK, DİYEREK PİŞMAN OLURLAR.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Dâvûd-i Tâ-i hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mardin

Dâvûd-i Tâ-i (Radiyallah-u anh)- 11

Birisi;

O gece ru’yasında Dâv’ud-i Tâ-i hazretleri (r.a) i gördüm

-“Şu anda zindandan kurtuldum.” Diyordu.

Sabah olunca ruyayı anlatmak için evine geldiğinde onu vefat etmiş olarak buldum.”

Vefat haberi abğdad’da çabuk duyudu. Cenazesını taşımak la şereflenmek için binlerce insan toplandı.

Kabrin başında İbni Semmak (r.a.) hazretleri;

-“Ey Dâvûd! Kendini, kabır zindanına konmadan önce dünyada hapsettin. Hesab günü gelmeden önce, sen kendini hesaba çektın. Bu gün Allah-u Teâlâ’nın rahmetine ve Rıdvanına kavuşursun.” Dedi.

Hazretleri Dâvûd-i Tâ-i nin mubarek sözlerinden bazıları;

Buyurdu ki;

-“Her nefs, dünyadan susuz olarak gidecektir ancak Allah-u tâlâ’yı zikreden kullar bundan müstesnadır.”

-“Uzun emele dalan bir kulun, üzerindeki kul borçlerini unutur ve tevbe etmeyi sonraya bırakır. Siz böyle yapmayınız.”

-“Her an kusur ve günahları çoğalan, kabahatları yenilenen, bir kul nasıl olurda üzülmez.

-“Dünyaya düşkün olan kimsenin, inanlardan ayrı yaşamasının, (Uzlete çekilmesinin) bir faydası olmaz. Dost ve yoldaşı Allah-u Teâlâ, nasihat edeni kur’an-i Kerim olmayan kimse, şübhesiz yolu şaşırmıştır. Onun uzleti uygun değildir.”

-“Benim uzlete(yalnızlığa) çekilişimin sebebi büyüklere hürmetin kalktığını görmem, arkadaşımın bana kızdığı zaman, beni kötülemek için bir çok ayıplarımı sayıp döktüğnü müşahede temem olmuştur.”

-“Dünyayı sevenler, dünyalıkları için ahretlerini terk ediyorlar. Sen, Allah-u Teâlâ’nın emirlerini yapabilmek için dünyayı terk et.”

-“Nefsimin hiçbir amelini güzel bilmedim ve karşılığında sevab ummadım.”

-“Senin ayıblarını araştıran kötü insanlarla arkadaş olma.”

-“Hayatımda, gece ibadet edenlerden başka hiç kimseye imrenmedim.”

-“Selamet istersen dünyaya kıymet verme, Keramet istersen, sonsuz olanı yüce tut.”

Abdulmelik bin Ömer (r.a.), Habib bin- ebi Ömer (r.a.), Muhammed bin Abdullah bin ebi Leyla (r.a.) gibi âlimlerden hadis-i şerif rivayet etti. İsmail Bin Ali (r.a.), Mus’ab bin Mikdad (r.a.), Ebu Naim (r.a.), el-Fadl bin veki (r.a.) gibi zatlar hazreti Dâvûd-i tâ-i (r.a.) den hadisi şerif rivayet etmişlerdi.

Zühd ve takvada o kadar ileri gitmişti ki, Zamanın âlimleri;

-“Eğer bütün insanlar Dâvûd-i Tâ-i ile tartılsa ibadetçe cümlesinden ağır gelir.” Buyurdular.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Dâvûd-i Tâ-i hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu