Zekât- 8

10 Kasım 2008 Pazartesi

Geliye Şam’e ziyareti (Naval-a sipi)

Zekât vermenin hakikatı;

Namazın hakikatı ve sûreti olduğu gibi, zekâtın da bir hakikatı vardır. Zekâtın hakikatı ve esasi bilinmezse, zekât ruhsuz, hakikatsız bir sûret olur.

Zekâtın hakikatı üç derecedir;

BİRİNCİ DERECE;

İnsanların Allah-u Teâlâ (c.c.) yı sevmek ve onu dost tutmakla emredilmiş olmalıdır.
Allah ü teâlâ’yı sevmiyorum diyen bir mümin yoktur. Hatta, hiçbir şeyi Allah u Teâlâ’dan çok sevmemekle memurdurlar.

Bahusus kuran-ı kerim de buyuruluyor:

-“Ya Muhammed onlara söyle: eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, hanımlarınız, akrabalarınız, uğruna kavga ettiğiniz mallarınız, iyi olmamasından korktuğunuz ticaretiniz, beğendiğiniz ve rahat olduğunuz evleriniz; Allah’dan, resulünden ve onun yolunda cihad etmekten, sizin için daha kıymetli ise, gözünüz Allah-u Teâlâ’dan gelecek emir için yolda olsun. Allah haddi aşanlara kıymet vermez.” Tevbe suresi ayet- 24

Allah-u Teâlâ’yı her şeyden çok seviyorum demeyen bir mümin yoktur. Hakikaten öyle olduğunu zanneder. O halde, bir kimsenin elinde bulunmayan kuru bir iddia ile gururlanmaması için bir izahda bulunmak ve bir nişan vermek icabediyor.

Mal, insanın sevdiği şeylerden biridir. Allah-u Teâlâ insanı bununla imtihan ediyor ve buyuruyor ki:

-“Eğer iddianda haklı isen, aşığı olduğun bu malı feda eyle ve bizi sevmekteki dereceni anla.”

Bunu anlayanlar üç kısımdır:

1-SIDDIKLAR:

Onlar her şeyini feda eylediler. “ iki yüz dirhemden beş dirhem vermek, bahillerin işidir. Bize lazım olan, sevdiğimizin sevgisi için iki yüz dirhemi de vermektir.” Dediler. Hususan ebu bekris sıdık (r.a) bütün malını verdi.

Resulullah (s.a.v..) buyurdu ki :

-“Evdekilere ne bıraktın?”

Cevabında

-“Allah ı ve resulü bıraktım.” Dedi.

Hz ömer (r.a.) malının yarısını verdi.

Ona da,

-“Evdekilere ne bıraktın?” diye sordu.

-“Yarısını bıraktım”diye cevap verdi.

Peygamber efendimiz (s.a.v.)

-“Aranızdaki fark, sözlerinizdeki fark gibidir.”Buyurdu.

Devam edecek…

Kimyay-i Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri fakirların hakkı olan zekatı başa kakmadan veren Salih kullarından eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Etiketler: ,

“Zekât- 8” için 3 Yorum

  1. ceylannur diyor ki:

    Allah’a ve Resulüne inanan, malının zekatını versin!) [Taberani]

    (Zekat vermekle müslümanlığınız mükemmel hâle gelir.) [Bezzar]

    (En faziletli ibadet namaz, sonra zekattır.) [Taberani]

    (Hastalarınızı sadaka ile, mallarınızı zekat ile koruyun!) [Deylemi]

    (Allahü teâlâ, malınızın temizlenip güzelleşmesi için zekatı farz kıldı.) [Hakim]

    (Zekat vermeyen kimseye Allahü teâlâ lanet eder.) [Nesai]

    (Zekat vermeyen, temiz malını kirletmiş olur.) [Taberani]

    (Zekat vermeyen kimse, kıyamette ateştedir.) [Taberani]

    (Zenginlerin zekatı fakirlere kâfi gelmeseydi, Allahü teâlâ onlara ayrıca nafaka verirdi. Aç kalan fakir varsa, zenginlerin zulmü yüzündendir.) [El-Askeri]

  2. ceylannur diyor ki:

    Siz sevdiğiniz mallardan infâk etmedikçe iyilik ve taate nail olamazsınız” (Âlu İmrân, 3192)

    Hz. Peygamber bir gün kadınlara hitab ederek; Ey kadınlar topluluğu zinetlerinizden de olsa sadaka verin” buyurmuştu

    Hz. Enes (r.a), Rasûlüllah (s.a.s)’e; “Biz ölülerimize dua ediyor, onlar adına sadaka veriyor ve haccediyoruz. Acaba bunların sevabı onlara ulaşıyor mu?” diye sormuş, Allah elçisi şöyle cevap vermiştir: “Şüphesiz, onlara ulaşır ve onlar sizden birinizin hediyeye sevindiği gibi ona sevinirler” (Sahih-i Müslim Terceme ve Şerhi, V, 366).

    “Mü’minlerin mallarından zekât al ki, onları temizleyip mallarını çoğaltasın” (et-Tevbe, 9/103);

  3. ceylannur diyor ki:

    Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ı işittim şöyle demişti: “Bir müslümana elbise giydiren her müslüman mutlaka Allah’ın hıfzı altındadır, ta o giydirdiğinden bir parça onun üzerinde bulundukça.”

    Tirmizi, Kıyamet 42, (2485

    SAG OLUN ALLAHI TALLA İKİ CIHANDA SİZİ AZIZ EYLESIN VESSELAM

Yorum Yapın