‘Habbab bin Eret (Radiyallah-u anhu)’ olarak etiketlenmiş yazılar

19 Yüzyıl sonlarında Mescdi-i Harem ve çevresinden görünüş

Habbab bin Eret (Radiyallah-u anhu);

İslam ile İLK ŞEREFLENEN SAHABİLERDEN. İsmi Habbab, künyesi Ebû Abdilla’dır. M.586 senesinde Mekke’de doğdu. 37 (M. 657) de de Kûfe şehrinde vefat etti.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zeyd bin Erkam (r.a.) ın evinde iken, burada MÜSLÜMAN oldu. İLK MÜSLÜMAN olan erkeklerin ALTINCISI idi.

İslam’ın ilk günlerinde, müşriklerin kin ve intikamla baktığı bir zamanda Müslüman olmak, üstelik, Müslüman’lığını izhar etmek (açıklamak) kolay iş değildi. Böyle bir cesaret göstermek bir bakıma can, mal, namus, kısaca her şeyini göze almak demekti.

Hazret-i Habbab (r.a.), cahiliye devrinde köle olarak satılmıştı. Daha sonra Ümm-i Enmârül-Huzâı adında müşrik bir kadının azadlısı oldu. Köle olduğu için kimse kıymet vermiyordu.

Kureyşli müşrikler O’nun İslam’a girdiğini duyunca O’na işkence ve eziyet etmeğe başladılar. Zalim müşrik, kadın Ümm-i Enmâr, Hazret-i Habbab (r.a.) ın Müslüman olduğunu öğrenmiş şaşkına dönmüştü. ONA GÖRE OLACAK BİR ŞEY DEĞİLDİ.

Şirk ve küfür kirleriyle, kalbi simsiyah olmuş, basireti körelmiş bu zavallı, Hazret-i Habbab (r.a.) ın kalbindeki iman nurunu nereden görebilecekti. Gözleri bakıyor, ama hakikati göremiyordu.

Hazret-i Habbab (r.a.) iyice bağlanmış, demirle başı dağlanıyordu. Dışta beden yakılıyor, içte iman ateşi alev alev kabarıyordu. Fakat onların içerde, gönülde, kalbde olup, bitenlerden hiç haberleri yoktu.

Aslında müşrikler, vazgeçireceğiz diye uğraşırlarken, devamlı teşvik ediyorlardı. Sanki Habbab (r.a.) ın vucudu işkence altında olmasına rağmen, onda ufak bir çekinme, ızdırap görülmüyordu.

Bir gün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın huzuruna çıktı. Ümm-i Enmâr müşrikinin zulmünü ve başının dağlandığını arz edip, sırtındaki yaraları gösterince,

Peugamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem);

-“Ya Rabbi! Habbab’a yardım et.” Diye duâ etti.

Bunun üzerine Ümm-i Enmâr, şiddetli bir baş ağrısına yakalandı. BAŞ AĞRISINDAN İNLEYİP, DURDU. Neticede, bu ağrıdan kurtulması için başının ateşle dağlanması gerektiği kendisine tavsiye edildi.

Zalimin zulmü elbette hesapsız ve cezasız kalmayacaktı. Bu sefer Hazret-i Habbab (r.a.), onun isteği üzerine Ümm-i Enmâr’ın başını dağlıyordu.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Habbab bin Eret (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mescid-i Harem

Habbab bin Eret (Radiyallah-u anhu)- 2

İslam’ın başlangıç günlerinde, müşrikler, Habbab bin Eret (r.a.) in durumuna pek aldırış etmiyorlardı. Fakat her geçen gün kalbinde İman meşalesi yanan, iman devlet ve nimetine kavuşanların sayısı kabarıyordu.

Müşrikler, ister istemez bu işi ciddiye almak zorunda kalmışlardı. Habbab (r.a.) a daha fazla işkence etmeye başladılar. Onu vurdular, dövdüler, yaraladılar. İşkence üstüne işkence yaptılar.

Şefkat ve merhametten yoksun müşrikler, bir gün, habbab (r.a.) ın gözü önünde büyük bir ateş yaktılar. Ateşin üzerine yatırıp, ayaklarıyla üstüne basmışlardı. Bu yüzden habbab bin eret (r.a.) in sırtında ateş yanıkları açıkça belli idi.

Bütün bunlara rağmen hazret-i Habbab (r.a.) imandan, allahü Teala’nın ve Resulünün sevgisinden zerre miktarı taviz vermedi. Her an onların sevgisiyle yaşadı.

Fakat eziyet ve işkencelerden sonra haddine varmıştı. Bütün bu acılarını, canından çok sevdiği Resül-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e arz edip,

-“Ya Resulüllah, çektiğimiz işkencelerden kurtulmamız için, duâ buyurur musunuz?” dedi.

Bunun üzerine Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdular;

-“Sizden önceki ümmetler içinde öyle vardı ki, demir tarakla derileri, etleri soyulup, kazınırdı da, bu işkence yine onları dininden döndüremezdi. Testere ile tepsinden ikiye bölünürdü de, yine işkece onları dininden çeviremezdi. Allah-ü Teala elbette bu işi (islamiyeti) tamamlayacaktır. Bütün dinlerden üstün kılacaktır. Öyle ki, hayvanlarına binip, sa’na’dan hadramut’e kadar tek başına giden bir kimse, Allah-ü Teâlâ’dan başkasından kormayacak, koyunları hakkında da kurt saldımasından başka hiçbir endişe duymayacaktır. Fakat siz acele ediyorsunuz.”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sırtını okşadı ve duâ buyurdular. Resulullah (s.a.v.) ın ruhlara gıda ve şifa olan bu latif (güzel) sözleri, Hazret-i Habbab (r.a.) daki acıları dindiriverdi.

Hazret-i Habbab (r.a.) ın, azgın müşriklerden As bin Vâil’den epeyce alacağı vardı. O’nu istemek için yanına gitti.

As bin Vâil, Hazret-i Habbab (r.a.) a;

-“Muhammed (s.a.v.) i inkar etmedikçe sana alacağını vermem.” Dedi.

Hazret-i Habbab (r.a.);

-“Vallahi ben ölünceye, öldükten sonra kabrimden kalkınca da asla Peygamberim’i red ve inkar edemem. Her şeyden vazgeçerim, yine bu inkarı yapamam.” Cevabını verdi.

Bunun üzerine As bin Vâil;

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Habbab bin Eret (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Kâ’be-i Mukerrema (İsmail Alayhis-selam hicresi)

Habbab bin Eret (Radiyallah-u anhu)- 3

Bunun üzerine As bin Vâil;

-“Öldükten sonra dirilecek miyiz? Öyle bir şey varsa, o zaman malım da, evladım da olacak. Borcumu, sana o gün öderim.” Dedi.

As bin Vâil’in bu sözleri üzerine Allah-u Teâlâ Kur’an-i Kerim’de Meryem suresinin 77., 78., 79. Ayet-i kerimelerinde şöyle dile getirmiştir;

(-“Şimdi şu ayetlerimizi inkar eden ve Elbette bana mal ve evlad verilecektir” diyen adamı (As bin Vâil’i) gördün mü?”)
(-“O, gayba muttali mi olmuş, yoksa Rahman’ın huzurunda bir söz mü almış?”)
(-“Hayır, öyle değil, biz onun dediğini yazacağız ve azabını da çoğaltıkça çoğaltacağız.”)

Hazret-i Habbab ( r.a.) her türlü tehlikeye rağmen Müslümanlığını açığa vurmaktan çekinmediği gibi, Kur’an-i Kerim’i Müslümanlara öğretip, okutmak için de bütün gücünü sarfetmiştir.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yeni Müslümanlara Kur’an-i Kerim’i öğretme vazifesini O’na vermişti.

Tâha suresinin nazil olduğu sıralarda idi.

Hazret-i Ömer (r.a.) in kızkardeşi Fatima (r.anha) ile kocası Said (r.a.) bunu yazdırıp, Habbab bin Eret (r.a.) i evlerine getirmişler, okuyorlardı.

Fakat bu sırada dışarıda başka bir şey oluyordu.

Ömer bin Hattab (r.a.), henüz Müslüman olmamıştı. Müslümanlar gün geçtikçe kuvvetleniyordu. Hele Hazret-i Hamza (r.a.) nın Müslüman olması Kureyş’in ileri gelenlerini ÇİLEDEN ÇIKARMIŞTI.

Ebû Cehil, bu işin önüne geçmek için, Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in öldürülmesinden başka çare olmadığını görüşünü ortaya atmıştı.

Ömer bin Hattab (r.a.) kılıcını çekmiş yola düşmüştü.

Yolda kızkardeşi ile kocasının Müslüman olduğu haberini alınca, onların evine uğradı. Burada KALBİNDE İMAN GÜNEŞİ PARLADI.

Ömer bin Hattab (r.a.) gelince, Habbab (r.a.) gizlenmişti.

Ömer bin Hattab (r.a.) dan,kalbinde iman nuru’nun parladığını gösteren sözler duyunca, Habbab (r.a.) gizlendiği yerden çıktı.

Tekbir getirdikten sonra;

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Habbab bin Eret (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Kâ’be-i Şerif

Habbab bin Eret (Radiyallah-u anhu)- 4

Tekbir getirdikten sonra;

-“Müjde ya Ömer! Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Allah-u Teâlâ’ya duâ ederek; -“Ya Rabbi! Bu dini, Ebû Cehil ile yahud Ömer ile kuvvetlendir.” Buyurdu.

-“İşte bu devlet, bu seadet, sana nasıb oldu.” Dedi.

Bilahere Ömer bin Hattab (r.a.), Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in huzurlarına giderek KELİME-İ ŞEHADET getirmiştir.

Hazret-i Ömer (r.a.) daima Hazret-i Habbab (r.a.) a sevgi ve hürmet göstermiş, hatta halifeliği sırasında birgün O’NU KENDİ YERİNE OTURTMUŞTUR.

Hazret-i Habbab (r.a), Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in bütün gazâlarına iştirak etti. Küçük seriyyelerden bazılarında da bulunmuştur.

Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) devrinde, yalancı Peygamberlerle yapılan muharebelerle ve Süriye taraflarında yapılan seferlere de katılmıştır.

Hazret-i Ömer (r.a.) zamanında, İran savaşlarında kahramanca savaşmıştır. Hazret-i Ömer (r.a.) zaman zaman yaptığı konuşmalarda Hazret-i Habbab bin Eret (r.a.) ten bahseder, O’nun İslam’ın ilk yıllarında çeştiği eziyet ve sıkıntıları ibret ile anlatırdı.

Habbab bin Eret (r.a.) Hazret-i Osman zamanında da muharebelere katılmış, cihad’den geri kalmamıştır. Hazret-i Habbab (r.a.) İslâm’dan önce çok fakir idi. Müslüman olduktan sonra, ganimetlerle oldukça zengin oldu. Maddi durumu gayet iyi hâle geldi.

Habbab bin Eret (r.a.) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)a yatsı namazı hakkında sormuştu.

Anlatılanı unutmuş ertesi gün tekrar sormuştu.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlardı;

-“Bu namaz, ümit ve korku namazıdır. Bu namaz’da Allah-u Teâlâ’dan üç şey istenirse, hiç olmazsa ikisi KABUL EDİLİR.”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki;

-“Bir fitne olacak, onda kişinin bedeni öldüğü gibi kalbi de ölecek. Kişi, mümin olarak akşamlayıp, kafir olarak sabahlar. Ve kafir olarak sabahlayıp, mümin olarak akşamlar.”

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Habbab bin Eret (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu