‘Namaz’ olarak etiketlenmiş yazılar

dsc08276-girnavas-fuadyusufoglu.JPG

Fıkıh;

Sözlükte “bir şeyi bilmek, derinlemesine kavramak, tam olarak anlamak” gibi manalara gelen “fıkıh” ıstılahta, İslam’ın kişisel ve sosyal hayata dair ameli hükümlerini bilmeyi ve bu konuyu inceleleyen bir ilim dalını ifade eder.

Fıkıh kelimesi Kur’ân-i Kerim’de, çeşitli fiil kalıplarıyla yirmi yerde geçmekte olup, bir şeyi iyi ve tam olarak anlamak, bir şeyin hakikatini bilmek ve akıl etmek gibi anlamlarda kullanılmıştır.

İslam’ın ilk devirlerinde fıkıh tabiriyle, bütün dini bilgileri bilme kastedilmekteydi. Hicri ikinci asrın ortalarından itibaren fıkıh, sadece ameli hayatı kapsayan bir ilim dalı haline geldi. Bu arada, iman ve itikat konusuyla ilgili bilgiler, “ilm-i tevhid, ilm-i usuli’d-din, akaid, kelâm” gibi isimlerle anılan ayrı bir ilim dalının; Müslüman’ın iyi ve kötü huyları, özel hayatı, sosyal ilişkileri ve davranışlarıyla ilgili hususlar ise, ahlak ve tasavvuf ilim dalının konusu haline gelmiştir.

Fıkıh ameli hayata ait bilgileri ve hükümleri ihtiva eden ilim dalının adı olduktan sonra da kapsamı geniş kalmış, çağımıza kadar ilmihal, hukuk ve hukuk metodolojisi, ekonomi, siyaset, idare bilimleri ve bu bilimlerle ilgili kurumlar, külli kaide, hilafiyet ilmi, fıkıh tarihi, mukayeseli hukuk, fıkıh dalı içinde kabul edilmiştir. Furû-ı fıkıh da, ibadet, muamelet ve ukubât şeklinde üç ana bölüme ayrılır.

Diyanet İşleri Başkanlığı yayınları (Dini kavramlar sözlüğü)

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri tam bir imanla ve halis bir akide ile Ahrete gitmeyi nasıb eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Hasan (r.a.) dan şöyle Rivayet edilmiştir;

Resülullah (Sallallah-Aleyhi vesellem) buyurmuştur ki;

-“Beş vakit namaz, sizden birinin evinin önünden akan bol sulu bir nehirde her gün beş kere yıkanan gibidir. Günde beş def’a yıkananın vücudunda kir kalır mı?”

Yani:

Su, maddi kirleri temizlediği gibi, beş vakit namaz da, büyük günahlar hariç, diğer günahları temizler. Ondan hiçbir şey kalmaz. Bu huşu ve ihlas ile kılındığı zaman böyledir. Yoksa gaflet içinde kılınan namazlar red olunmuştur.

Resulullah (a.s.v.) buyurmuştur ki;

-“Kim ki, dünya düşüncelerinden kendini sıyırarak iki rek’at namaz kılarsa Allah onun geçmiş günahlarını bağışlar.”

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurmuştur ki;

-“Kıldığı namaz kişiyi günahlardan ve kötü haraketlerden men etmezse, o namaz, onu ancak Allah (c.c.) tan uzaklaştırır.”

Bekir İbni Abdullah (r.a.) der ki;

-“Ey Adem oğlu, Rabbinin huzuruna eğer izinsiz olarak girmeyi ve O’nunla tercümansız olarak konuşmayı dilersen, girebilirsin.”

Kendisine denir ki;

-“Bu nasıl olur?”

Cevaben (r.a.) der;

-“Güzel ve noksansız abdestini alırsın, namaz kılmaya durursun, işte Allah (c.c.)ın huzuruna girmiş ve O’nunla Tercümansız olarak konuşmuş olursun.”

Resulullah (a.s.v.) buyurmuştur ki;

-“Kişi, kıldığı namazda, bedeniyle beraber kalbi de hazır bulunmazsa Allah (c.c.) o namaza bakmaz.”

Rivayet edilir ki,

Hatem-i Esem (r.a.) a nasıl namaz kıldığını sorarlar;

Hatem-i Esem (Radiyallah-u Anhu) Der ki;

-“Namaz vakti yaklaştığı zaman, noksansız bir abdest alırım, namazı kılacak olduğum yere gelir azalarımın sükünet bulması için otururum. Sonra namaza kalkarım. Ka’beyi kaşlarımın arasına alırım, sıratı ayaklarımın altına, cenneti sağıma, Cehennemi soluma, ölüm meleğini arkama alırım ve kıldığım namazın son namaz olduğunu sayarım. Sonra korku ile ümit arasında durur tekbiri gereyiyle alırım, ayeti usulu ile okurum, tevazu ile rüku eder, huşu ile secde ederim, sol ayağımın arkasını yere yayar, sol uyluğumun üzerine otururum, sağ ayağımı, baş parmağımın üzerine dikerim, namazı ihlasla kılarım, sonra namazım kabul olup olmadığını bilmem.”

Hasan (r.a.) dan rivayet edilmiştir. Peygamber Efendimiz (a.s.v.) buyurmuşlardır ki;

-“Size hırsızlık bakımından insanların en kötüsünü haber vereyim mi?”

Ashab (r.a.) dediler:

-“Ya Resülullah kim o?”

Resulullah (a.s.v.) buyurdular:

-“Namazından çalan kimsedir.”

Ashab (r.a.) dediler:

-“Namazından nasıl çalar?”

Resulullah (a.s.v.) buyurdu:

-“Namazın rüku’unu ve secdesini tam yapmaz.”

Gene Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki;

-“Kiyamet günü, kulun ilk hesaba çekileceği şey namazdır. Eğer namazını noksansız kılmışsa sonraki hesabını, Allah(c.c.), ona kolaylaştırır. Eğer kusurlu ve noksan ise,Allah (c.c.) meleklere şöyle buyuruyor:

-“Kulumun nafile namazı var mı? Varsa onunla farz namazını tamamlayın.”

Resulullah (a.s.v.) buyuruyor:

-“Kula izin verilip, kılmış olduğu iki rek’at namaz’dan daha hayırlı bir BAHŞİŞ verilmemiştir.”

İmam-i Ğazali (Keşflerin kalbi)

Allah-u Teala (c.c.) Hazretleri bizleri ve sizleri Namazlarını huşu ile kılan kullarından eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu

dsc00103-fuadyusufoglu-seri-ava-sippi.JPG

Beyaz su başı (Navale) Nusaybin

İmam-i Ğazali (r.a.) nin DİNDE KIRK ESAS Kitabından bazı bölümlerini siz okurlarımla paylaşmak istiyorum.
Dualarınız beklerim.

Sevgilerimle…

Fuad Yusufoğlu

NaAMAZ; 2

Cenab-i Hak (c.c.) buyuruyor:

-“…Beni hatırlamak ve anmak için dostdoğru namaz kıl” Taa haa suresi ayet 14

Resul-i Ekram (sallallahhü ve selam) buyurdıu:

-“Namaz dinin -direği-Temelidir.”

Ey namaz kılan mü’min,

Bil ki;

Sen namazında Rabbine münacatta bulunuyorsun. Öyle ise nasıl namaz kıldığına bak, DİKKATLI OL. Namazlarını dos doğru ve aralıksız kılanlardan olman için namazda üç esasa riayet et.

Zira Cenbab-i Hak, ancak namazı dosdoğru kılmayı emrediyor ve

-“Namazı dos doğru kıl.” Veya

-“ Ve namazı dos doğru kılın” buyuruyor.

-“Namazı kıl.”

Veya;

-“Namazı kılınız.” Buyurmuyor.

Cenab-i Allah (c.c.) namazlarını terk etmeden devamlı kılanları övüyor ve buyuruyor ki;

-“Ahrete inanmakta olanlar, Onlar namazlarına devam (ve ihtimam) ederek ona (kur’ana) inanırlar.”

Birinci esas:

Taharet yani, temizliktir. Üç esastan biri olan temizlik, namazdan önce tam ve noksansız olarak abdest almaktır.

Abdest’ın, tam ve noksansız olabilmesi için her azanın yıkanışında bütün sünnetleri ve rivayetleriyle sabit olan duaları okumakla alınması gerekir.

Ve abdest alanın elbisesinin, bedeninin temiz olmasına titizlikle riayet etmesi ve abdest aldığı suyun da temiz olmasına dikkat etmesi lazımdır.

Öyle dikkat eder ki şeytan (aleyhill’net ) nın vesvesesinden uzak kalır. Zira şeytan (Aleyhill’anet ) insana abdest esnasında vesvese vererek ibadet vakitlerinin çoğunun zayi olmasına sebep olur.

Temizlik üç şeyde düşünülebilir.

1-Elbisenin temizliği ki, Ondan maksad dış temizliğidir.

2- Bedenin temizliği. Ondan da maksad içe yakın olan kısmın temizliğidir.

3- Kalb temizliği. Ondan maksad olan da iç kısmın ön temizliğidir.

Temizliğin en önemlisi kalbin kötü huyların pisliğinden arıtılması, paklanmasıdır.

Lâkin zâhiri temizliğin iç temizliğine te’siri yoktur denilmez. Zîra insan tam bir abdest alıp beden ve elbisesinin temizliğine dikkatle riayet ettiğinin zevkine vardığında, kalbinde daha önce bulamadığı ferahlık ve rahatlığı bulur.

Buna sebep olan da, görülen âlem ile görülmeyen âlem arasındaki alâkadır. Zira bedenin zahirî ve maddî olan kısmı gözlerde görülen âlemdendir.

Kalb ise yaradılışı itibariyle gözle görülmeyen âlemdendir. O’nun gözle görülen âleme inişi neslinden uzak kalan garib gibidir. Kalbin marifetlerinden azâlara eserler aktığı gibi, azâların iyi hallerinden de kalbe nurlar yükselir.

Bunun içindir ki, azâların hareketleri gözle görülen âlemden oldukları hâlde, kullar namaz kılmakla emr olundular.

Ve gene bu sebeptendir ki, Resul-i Ekrem (s.a.v.) namazı dünyada olanlardan ve dünyadan saymış ve

Buyurmuştur ki:

-“Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi:”

-“1-Güzel koku.”
-“2-Kadın.”
-“3-Gözümün nuru namazda kılındı.”

Öyle ise zahiri temizlikten batına bir eserin feyezan etmesi uzak görülmemelidir.

Devam edecek….

Dinde Kırk Esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala (c.c.) hazretleri bizleri ve sizleri namazı dos doğru kılan kullarından eylesin. AMİN……………

Fuad Yusufoğlu

dsc00625-fuadyusufoglu-sinne-dize-tpesinden-manzara.JPG

Beyaz su ile Siyah suyun birleştiği yer (sağdaki beyaz  soldaki siyah su)

İkinci esas:

Namazda önemle riayet edilmesi gereken hususlardan İkincisi namazın sünnetlerinin, zahiri amelleri, zikirleri ve tesbihlerini itina ile yerine getirmektir.Ta ki, bütün sünnetleri ve adabı, bedenle yapılan zahiri haraketleri ile namazı eda etmiş olasın

Namazda işlenenlerden her birinde bir sır ve onun kalbe tesiri vardır. Nasıl ki, zahiri temizliğin kalbde olan tesirine işaret ettik. Ancak bunların kalbe olan tesirine işaret ettik. Ancak bunların kalbe olan tesiri daha çok ve kuvvetlidir. Sen bunları yerine getirdiğinde – esrarını bilmesen de bile- faydasını görürsün.

İlacı içen kimse, ilacın hangi maddelerden yapıldığını (terkibini) ve ilacın hastalığı ile olan münasebetini bilmediği halde ilaçtan faydalandığı gibi.

Bil ki, (Ey okuyucu);

Şübhesiz namaz, bütün mahlukatın Rabbi’si olan Allah (c.c.) ın şekillendirdiği bir surettir. Allah (c.c.) hayvanı suretlendirdiği gibi namazı da suretlendirmiştir.

Namazın, ruhu, niyet, ihlas ve kalb huzurudur. Namazın bedeni, görünen amellerdir. Namazın asıl azaları erkanlar, kemal azaları da erkanların haricindeki kısımlardır. İhlas ile niyet namazda ruh, kıyam ile kuud ise mesabesindedir. Rükü, sucud, baş el ve ayak karşılığıdır. Ruku, sucudu iyi yapmak, güzel bir şekilde sükün içinde eda etmek azaların, şekillerinin ve renklerinin güzelliği mesabesindedir.

Namazdaki zikirler ve tesbihler, kulaklar gözler ve onlardan başka, başta ve diğer organlarda bulunan duyu organları yerini tutarlar. Namazda zikirlerin anlamlarının bilinmesi ve kalb huzuru içinde bulunmak, duyu organlarındaki duyma kuvveti mesabesindedir.

İşitme,
Görme,
Koklama,
Tatma
Ve tutma kuvvetlerinin kendi organlarında bulunduğu gibi.

Bil ki,

Senin namazla Allah (c.c.) a yaklaşman, hükümdarın hizmetçilerinden bazısının hükümdara cariye hediye etmekle yaklaşması gibidir.

İhlas ve niyetin namazda bulunmaması;
cariyede ruh bulunmaması gibidir. Ölüyü hediye eden kimse hükümdarla alay etmiş olduğundan öldürülmeye müstehak olur.

Rûkü ve sucudun bulunmaması cariyede azaların bulunmaması mesabesindedir.

Namazda okunan şeylerin zayi edilmesi;

Cariyenin gözlerinin zayi edilmesi ve kulaklarının, burnunun kesilmesi karşılığıdır.

Kur’anın ve okunan duaların manalarını bilmekten gafil olarak;
Namazda kalb huzuru bulunmaması kulak ve göz bulunduğu halde görme ve işitmenin kaybolması gibidir.

Bu vasfdeki cariyeyi hediye eden kimsenin hükümdar katında ki halının nasıl ve ne olacağı sana aşikar dır.

Bil ki;

Fakıhın, sünnetleri ve lafzları noksan olan namaz hakkındaki “O namaz sahihtır.”Demesi, doktorun, organları kesilmiş olan cariye için o diridir, ölü değildir. Demesine benzer.

Bazı azaları kesik olan cariyeye hediye etmek, hükümdara yaklaşmak ve O’nun mükafatına nail olmağa kafi ise, bunun gibi noksan olan namaz da Allah (c.c.) a yaklaşmak ve mükafatına nail olmağa yeterli olur. Bu azası eksik hediye, onu hediye edenin yüzüne çarpılıp azarlanması muhtemel olduğu gibi namazda da aynı şeklin vaki olması uzak değildir.

Zira bazı kere de noksan olan namaz hadisi şerifte;

Resulullah (a.s.v.) dan rivayet edilmiştir. Buyurmuş tur ki;

-“Kim namazı vaktında kılmaz, abdestini güzel ve tam olarak almaz, rüküleri ve secdeleri tam olarak yerine getirmez ve huşu a riayet etmezse. O namaz kapkara olarak göğe çıkarır ve;

Der ki;

-Sen beni zayi ettiğin gibi Allah (c.c.) da seni öylece zayi etsin. Sonra Allah (c.c.)ın dilediği zaman eski bir elbise gibi dürülür ve sahibinin yüzüne çarpılır.
(Taberani. Enesten rivayet etmiştir.) varid olduğu gibi kılınanın yüzüne eski bir paçavra gibi çarpılır.

Ve bil ki;

Namazın aslı ta’zim ve ihtiramdır. Namazın adabını ihmal etmek ta’zim ve ihtirama zıttır.

Devam edecek……

Dinde Kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâla (c.c.) bizleri ve sizleri Namazı gereği gibi dos doğru eda eden ve Yüzüne geri çarpılmayan kullarından Eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu

dsc00677-fuadyusufoglu-kalecik-koyu.JPG

Kalecik köyü (Kalehe)

Üçüncü esas:

Namazda muhafeza edilmesi gereken esaslardan üçüncüsü namazın ruhunu muhafeza etmendir,

Namazın ruhunu, ihlas, namazın tümünde kalb huzuru ve namaz kılarken kalbin namazın manaları ile muttasıf olmasıdır.

Ruku ve secdeyi ancak kalbinin zahiri haraketine uygun olarak huşu içinde iken eda edersin. Zira esas maksad bedenin huşu ve (hudu’u) değil, kalbin hudu’u ve huşuudur. Sen “Allah-u Ekber – Allah her şeyden büyüktür. - dediğin zaman kalbinde ondan büyük bir şeyin bulunmaması gerekir.

Ve

Yüzümü Allah’a yöneltim.” Dediğinde de tam manası ile Allah’a yönelmeli ve bütün varlığınla Allah’tan başkasından yüzünü çevirmelisin

“Elhamdulillah” dediğinde kalbin Allah’ın ni’metlerine karşı olan şükür ve neimetlerine olan şükrünün sevinci ile dolmuş olmalıdır.

Ve iyyake nestein” – Ancak senden yardım taleb ederiz – dediğinde de, kendi za’fın ve acsinin şuuruna ermelisin ve ne senin ne de senden başkasının elinde hiçbir şey bulunmadığını idrak etmelisin. Bütün dualarda ve amellerde durum böyledir. Onun tafsilatı uzar. İHYA kitabında geniş olarak izah ettik.

Sen, namaz kılarken, namazın evvelinden sonuna kadar kalbini namaza bağlaman için nefsinle savaş. Zira kişi namazında ancak namazdan anladığı kadar sevab alır.

Eğer namaz kılarken kalbini namaza bağlıyamıyorsan – Ben seni ancak böyle olduğunu zan ederim – Öyle ise bak, eğer gaflet içinde geçirdiğin mikdar iki rekat farz kadar ise namazı iade etme, fakat iyi bil ki nafile namazlar, farz namazlarını telafi eder.

Binaenaleyh kalb huzuru gelinceye dek iki rek’at kadar nafile kıl, gaflet ziyadeleştikçe nafile namazlarını fazlalaştır. Ta ki, kalbinin huzura kavuşsun.

Meselâ,

On rek’atta dört rekat sana farz olan mikdardır. Allah’ın nafile namazlarının farz namazlarının telafisi olması hususunu senden kabul buyurması sana olan rahmetidir. İşte bunlar namazda riayet edilmesi gereken esaslardır.

Devam edecek…..

Dinde Kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Namaz kılarken namazın erkanlarına, sünnetlerine riayet eden kullarınden eylesin. AMİN…..

Fuad Yusufoğlu

dsc06152guzel-manzara-kasyane-fuadyusufoglu.JPG

Kasyane (Nusaybin)

Rivayet edilir ki;

Bir gün Cebrail (aleyhisselam) Peygamber (Sallallah-ü aleyhi ve selem) e gelerek dedi ki;

-“Ey Allah (c.c.) ın resulü, ben bir melek görmüştüm ki, gökte bir taht üzerinde oturuyor, etrafında yetmiş bin melek saf saf olmuş ona hizmet ediyorlardı. O meleğin alıp vermiş olduğu her nefesten, Allah (c.c.) bir melek yaratıyordu. Şimdi ise, o meleği, kaf dağının üzerine, kanatları kırılmış ağlarken gördüm.

Beni gördüğünde:

-“Bana şefaat eder misin?” Dedi.

Ben:

-“Suçun nedir diye sordum?”

Melek:

-“Ben mi’raç gecesi bulunduğum tahtın üzerinde idim. Muhammed (a.s.) bana uğradığında kalkıp onu istikbal etmedim. Bunun üzerine Allah (c.c.), bana bu azabı verdi ve beni gördüğün gibi buraya koydu.”

Cebrail (a.s.) der ki;

-“Ben onun için Allah (c.c.) a niyazda bulunup, ona şefaat ettim.

Allah (c.c.) bana şöyle buyurdu:

-“Ey Cebrail, ona söyle, Muhammed’e Salat-ü selam getirsin ki, onu bağışlayayım.”

Bunun üzerine o melek sana salat-ü selam getirdi, Allah (c.c.) da onu bağışlayıp kanatlarını ona iade etti.

Bil ki;

Ey okuyucu,

Kıyamet günü kulun amellerinden ilk önce bakılacak olan namazdır. Eğer namazı noksansız tamam görülürse, onun diğer amelleri de kabul olunur. Eğer namazı noksan görülürse, onun namaz ve diğer amelleri red olunur.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurmuştur ki:

-“Farz olan namazlar terazi gibidir. Kim teraziyi iyi tartarsa o kazanır (namazını da hakkiyle kılan kazanır)

Devam edecek….

Mükaşefet-ül kulub (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâla hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Resulullah (a.s.v.) a çok salavat getiren ve Namazı dosdoğru kılan kullarından eylesin…AMİN….

Fuad Yusufoğlu

Namazda Huşu- 1

08 Temmuz 2008

dsc06153-fuadyusufoglu-kasyane-navala-sippi.JPG

Kasyan mevki-i (Navala sipi)-Nusaybin-

Resulüllah (Salallahu aleyhi ve selem) buyurmuştur:

-“Farz olan namazlar terazi gibidir. Kim teraziyi iyi tartarsa o kazanır (namazını da hakkiyle kılan kazanır.)

Yezid er-Rakkaşi (r.a.) der ki:

-“Resulüllah (s.a.v.) ın namazı öyle doğru olurdu ki, güya tartılmış gibi idi.”

Resulüllah (s.a.v.) buyurmuştur ki:

-“Benim ümmetimde iki kişi namaza kalkarlar, ruk’ulari, secdeleri birdir. Fakat bu iki kişinin namazlarında yer ile gök arası fark vardır.”

Resulullah (a.s.v.) bununla Huşu’a işaret buyurdular:

-“Ruku ile secdesi arasında belini doğrultmayan kula, Allah ( c.c.) kıyamet günü bakmaz.

Resulüllah (a.s.v.) buyurdular ki;

-“Kim ki, güzelce abdestini alıp, ruk’u ve secdeleri tamamlayarak hûşu ile vaktinde namazı kılarsa, O namaz bembeyaz olarak göğe yükselir ve kılana şöyle der:

-“Sen beni vaktinde kılıp koruduğun gibi, Allah da (c.c.) seni korusun.”

Resulullah (s.a.v.) buyurdular ki:

-“Kim ki abdestini güzel almaz, rükû ve secdeleri noksan olarak yaparsa, hûşu’suz kıldığı namaz, simsiyah olarak göğe çıkar ve sahibine şöyle der:

-“Sen beni zâyi ettiğin gibi, Allah da (c.c.) seni zâyi etsin.”

Allah (c.c.) ın, dilediği vakit, geldiğin de, böyle namaz, eski bez parçası gibi sarılıp, sürülüp yüzüne çarptırılır.

Resulullah (s.a.v.) buyurmuştur ki:

-“Hırsızlık bakımından insanların en kötüsü namazından çalandır.”

İbni Mesud (r.a.) der ki:

-“Namaz bir ölçektir. Onu tamamen ifâ eden kimse hakkını tamâmen alır. Terazide eksik tartan, Allah’ın (c.c.) şu âyet-i Kerîmede ne buyurduğunu bilmelidir:

-“Ölçekte ve tartıda hileyi yapanların vay hâline.”

Bazı bilginler der ki:

-”Namaz kılan, tâcir’e benzer. Tâcir, sermâyesini kurtarmadıkça kâr yapamaz. Namaz kılan da böyledir. Farz namazlarını kılmadıkça, nâfile namazları kabul olmaz.

Namaz zamanı geldiği vakit, Hz. Ebubekir (r.a.) şöyle derdi:

-“Kalkın Rabbinizin sizi yakacak olduğu ateşi söndürün ki, onu siz yaktınız.”

-“Namaz tevazu’un ta kendisidir.

-“Kıldığı namaz kişiyi günahlardan, kötülüklerden menetmezse onu, Allah’tan (c.c.) uzaklaştırmaktan başka bir şey sağlamaz. Gâfil in namazı onu, günah ve kötülükten menetmez.”

-“Nice namaz kılmak için ayakta duranlar vardır ki, ayakta durması ona yorgunluktan başka bir şey vermez.

Resulullah (s.a.v.) bu sözü ile ancak gafletle namaz kılanı murad buyurmuştur.

-“Kul namazından, ancak idrak ettiği kadarı faydalanır.”

Mârifet ehli şöyle der:

-“Namaz dört şeyden ibarettir:
1- Bilerek namaza başlamak,
2- Haya ile namaza durmak,
3- Ta’zimle namazı kılmak,
4- Namazı korku ile bitirmek.”

Devam edecek…

Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)

Ey Müslüman kardeşim:

Farz namazlarını kılıyorsan;

Ki kılıyorsun bu da bir müslüman için en büyük şereftir. Sen ancak bir günde yani 24 saat zarfında bir farz vakit namaz kılıyorsun

Yani:

Sabah namazını kıldığın zaman 24 saat sonra, ancak tekrar sabah namazını kılıyorsun. Bu 24 saat zarfında bir daha farz olan sabah namazını kılmıyorsun.

Mesele:

Sabah namazını ele alalım: Saat 5 te sabah namaz vakti girsin. sen iki rekat farz namazı 5 dakıkada kılarsın. Şayet sünnet ve tesbihlerle meşgul olursan 10 dakıka olsun.

Öğle namazı vakti saat 13 te olsun. Sen dört rekat farz namazı 5 dakıkada kılarsın. Şayet Sünnet ve tesbihlerle uğraşırsan 10 dakika olsun,

İkindi namazı vakti saat 17 de olsun. Sen dört rekat farz namazı 5 dakıkada kılarsın. Şayet sünnetlerle tesbihlerle uğraşırsan 10 dakika olsun.

Akşam namazı saat 20 de olsun. Sen üç rekat farz namazı, 5 dakıkada kılarsın, Şayet sünnet ve tesbihlerle uğraşırsan 10 dakika olsun,

Yatsı namazı saat 22 de olsun. Sen dört Rekat farz namazı, 5 dakikada kılarsın. Şayet sünnet ve tesbihlerle uğraşırsan 10 dakika olsun.

Yanı sen;

Yirmi dört saat zarfında Farz olan namazların sünnetini kılmazsan ve tesbihlerle uğraşmazsan; senin sadece ancak 25 dakika zamanını alır,

Yok eğer sünnetlerle kılar ve tesbihlerle uğraşırsan Sadece ancak 50 dakikanı alır.

Şimdi:

Sevgili canım Müslüman kardeşim:

Allah (c.c.) ın sana verdiği sayılmayacak nimetlere karşı; sen Allah-u Teala -c.c.- için (daha doğrusu; aslına bakarsan sen namazı kendin için kılıyorsun. çünkü sevabı sanadır.)

Günde;

Yani yirmi dört saat zaman zarfında 25 dakika veya 50 dakika… Yanı: bu kılacağın farz namazları bir saattan az bir zaman kısmını kendin için harcamaktan kaçınman insanlığa, Müslümanlığa Ve kul olmaya REVAMI?

Devam edecek…

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Namazında hüşu’a dikkat eden Namazını dos doğru kılan kullarından eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

Namazda Huşu- 2

08 Temmuz 2008

dsc06624-fuadyusufoglu-kasyane.JPG

Kasyane (Navale) Nusaybin

Bazı âlimlerde der ki:

-“Kim ki, namaz kılarken, hakikat üzere toplanmazsa, onun namazı fâsid olur.”

Resulullah (s.a.v.) buyurmuştur ki:

-“Cennette efyeh (geniş) denilen bir nehir vardır. İçinde öyle hûriler vardır ki, Allah (c.c.) onları za’ferandan yaratmıştır. Onlar inci ve yakutla oynarlar. Sesleri Davud (a.s.)’ın sesinden daha güzeldir.”

Onlar şöyle derler:

-“ Biz, namazı huşu ve huzur ile kılan içiniz.”

Allah (c.c.) da şöyle buyurur:

-”Namazı huşu ile kılanı kendi cennetimde iskân ederim, onu beni ziyaret edenlerden kılarım.”

Allah-ü Teâlâ (c.c.) Mûsa (a.s.)’a şöyle vahye ettiği rivâyet edilir:

-“Ey Mûsa, beni zikrettiğin zaman a’zaların ürpererek zikret. Beni zikrettiğin zaman hûşû ve kalbin mutmain olarak bulun. Beni zikrettiğin zaman dilini kalbinin ta arkasında kıl Benim huzuruma durduğun zaman, alçak gönüllü kulun duruşu gibi dur. Doğru dil ve korkak kalb le bana münacatta bulun.”

Gene rivâyet edilir ki, Allah-ü Teala (c.c.) Mûsa (Aleyhisselâm) a vahy ederek buyurdu:

-“Ey Musa Ümmetinin asilerine söyle, beni zikretmesinler. Çünkü kendime yemin ettim ki, beni zikredenleri zikredeyim. Onlar beni zikrettikleri vakit, ben onları la’netle zikrederim.”

Bu gaflet içinde olmayıp, zikreden asi hakkındadır. Ya gafletle isyan bir arada olduğu vakit nasıl olur.

Kıyamet günü, insanlar, namazlarını huşu ve kalb huzuru ile kılıp kılmamalarına göre haşr edilirler. Kıldıkları namazda bulunan, ni’metler ve onlardan aldıkları lezzete göre, ortaya çıkarılır.

Resülullah (Sallallahu aleyhi ve selem) namaz kılarken sakalı ile oynamakta olan bir adamı görünce şöyle buyurmuştur:

-“Eğer bu adamın kalbinde huşu olsaydı, azalarında da huşu olurdu.”
Ve devam ederek (a.s.v.) buyur du :

-“Kalbinde huşu bulunmayan kimsenin namazı kabul olmaz.”

Ey Okuyucu:

İyi bil ki;

Allah-u Teala (c.c.) namazlarını huşu ve kalb huzuru ile kılan kimseleri birçok ayeti celilede medhetmiştir. Ayetlerden bazıları şunlardır:

-“Mü’minler muhakkak felah bulmuştur (Umduklarına nail, korktuklarından emin olmuştur). Ki, onlar namazlarını huşu, içinde kılarlar.” El Mü’minun: ayet:-23/1-2

(Öyle mü’minler ki,) onlar namazlarına devam ederler.” El Mü’minun: ayet- 23/9

Denilir ki;

-“Namaz kılanlar çoktur. Fakat namazlarında huşu’a riayet kar olanlar azdır.”

-“Hac yapanlar çoktur. Fakat Haccı koruyanlar azdır.”

-“Kuş çoktur, fakat Bülbül azdır.”

-“Alim çoktur, fakat ilmi ile amel eden azdır.”

Namaz, huşu yeri ve tevadu kaynağıdır. Bunlar namazın kabul olmasının alametidir. Zira namazın caiz olmasının şartı ve kabul olmasının şartı vardır.

Namazın caiz olmasının şartı:

Namazın farzlarını EDA etmektir. Kabul olmasının şartı ise HUŞU VE TAKVADIR.

Devam edecek…

Mükaşefe-tül kulub (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Kıyamette ilk olarak sorguya tabi tutulacak olan namaz’ın erkanlarına riayet eden, Huşu ve takva üzere kılan kullarından eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

Namazda Huşu- 3

08 Temmuz 2008

dsc06113-nusaybin-navale-sippi-fuadyusufoglu.JPG

Kasyan göleti (Navale sipi)

Ey okuyucu; Şunu iyi bil ki;

Kişiyi namazda meşgul eden, ona namazını gaflet içinde kıldıran ancak hatıra gelen ve kişiyi meşgul eden çeşitli düşüncelerdir.

Öyle ise, bu düşünceleri namaz kılarken defetmek lâzımdır. Bu düşüncelerin def-i de, namaz kılınan yerin sakin olması, kendisini meşgul ederek seslerden hali alması, seccadelerin süslü ve nakışlı olmaması ile olur.

Namaz kılarken baktığı zaman, kendisini meşgul edecek zinet li elbiselerin giyilmesi de bu düşünceleri defetmeye vesile olur.

Nitekim rivâyet edilmiştir ki:

Resulullah (s.a.v.) Ebu Cehm (r.a.) in kendilerine vermiş olduğu nakışlı elbiseyi giyip onunla namaz kıldığı vakit, namazdan sonra elbiseyi çıkarıp, şöyle buyurur:

-“Bunu götürün Ebû Cehm’e verin. Çünkü bu elbise beni az önce namazda meşgul etti.”

Rivâyet olunur ki,

Ebû Talha (r.a.), bahçesinde namaz kılıyordu. Bahçede bulunan ağacın üzerinde bir kuş vardı. Kuş uçup ağaçtan çıkış yerini arıyordu. Ebû Talha (r.a.) nın gözü epey bir zaman kuşa takıldı ve kaç rek’at namaz kıldığını anlıyamadı.

Kendisinin uğradığı bu fitneyi Resulullah’a (s.a.v.) anlatıp şöyle dedi:

-“Ya Resulullah, o bahçeyi sadaka olarak verdim. Dilediğin gibi dağıt.”

Gene rivâyet edilir ki;

Biri bahçesinde namaz kılıyordu. Bahçedeki hurma ağacı meyve ile dolu idi. Adam ağaca baktı, hoşuna gitti, kaç rek’at namaz kıldığını bilemedi. Bunun üzerine Hz. Osman (r.a.) a gelip durumu anlattı.

Ve:

-“Bahçeyi sadaka olarak veriyorum. Onu, Allah (c.c.) yolunda sarfet.” dedi.

Hz.Osman (r.a.) bahçeyi elli bin liraya sattı.

Namazda dört şey işlemek çirkindir:
1- Etrafı gözlemek.
2- Yüzüne el sürmek. (meshetmek)
3- Secde yerindeki, küçük taşları itmek.
4- Önünde biri geçecek yerde namaz kılmak.

Tevrat’ta şöyle yazılıdır:

Allah (c.c.) buyuruyor:

-“Ey Âdem oğlu, Benim huzurumda ağlıyarak namaz kılmak için durmaktan âciz olma. Çünkü ben öyle bir Allah’ım ki, sana senin kalbinden yakınım.

Rivâyet edili ki, Hz. Ömer (r.a.);

Minberden Müslümanlara şöyle der:

-“Kişi, İslâm yolunda sakallarını ağartsa da Allah (c.c.) için namazını tamamlaış olmaz.”

Soruldu:

-“Bu nasıl olur?”

Hz Ömer (r.a.) dedi:

-“Kişi namazında, Allah’a (c.c.) yönelmiş olduğu halde, hûşu ve kalb huzuru ile namazını kılmaz.”

Ebul-Âli (r.a.) ye;

-“Onlar namazlarında gafillerdir.” Âyeti celilesi nin soruldu:

Şöyle cevab verdi:

-“O öyle kimsedir ki, namazını gaflet içinde kılar. Namazı bitirdiğinde, iki rek’atı mı yoksa bir rek’atı mı kıldığını bilmez.

Hasan (r.a.) ise şöyle der:

-“O namaz vaktini geçirendir.”

Resulullah (s.a.v.) buyurmuştur:

-“Allah (c.c.) buyuruyor ki:

“Kulum benim azâbım dan ancak kendisine farz kıldığımı edâ etmesiyle kurtulur.”

Mükaşefe-tül Kulub (İmam-i Ğazali)

Allah (c.c.) bizleri ve sizleri Namaz kılarken Namaz’ın erkanlara hasasiyet le riayet eden kullarından eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu

dsc084108410baznetakka-11.jpg

Bazne Taka (Nusaybin)

Şunu iyi bilmiş ol ki;

Allah (c.c.) zekatı İslami esaslardan biri kılmış ve nemaz la beraber zikretmiştir.

Cenab-ı Hâk (c.c.):

-“Namaz kılın, zekat verin.” Buyurmuştur. El Bakara suresi ayet: 2/43.

Peygamber (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurdular ki;

-“İslam beş temel üzrine kurulmuştur.

-“Şehadet getirmek,”
-“Namaz kılmak,”
-“Oruç tutmak,”
-“Zekat vermek,”
-“Hac etmek.”

Namaz hususunda ihmalkâr davrananlar hakkında tehdid son derece ağırdır.

Cenabı Hâk (c.c.);

-“Vay o namaz kılanların halına ki, onlar namazlarından gafildirler.” Buyurmuştur. El mâûn suresi. Ayet : 107/4-5.

Zekat vermeyenler hakkında ise;

-“Altın ve gümüşü yığıp (biriktirip) de onları Allah yolunda infak etmeyenler (var ya) işte onları can yakan bir azabla müjdele.” Buyurmuştur.

Zekat veren kimsenin, dindar fakirleri seçmesi müstahaptir. Çünkü onlara verilecek zekat malın artmasını sağlar.

Peygamber (Sllallahu aleyhi ve selem):

-“Takvaya ermiş kimsenin yemeğini ye, senin yemeğini de ancak takvaya eren kimse yesin.” Buyurmuştur.

Çünkü dindar fakir, kendisine verilen parayı iyi yerlerde harcar, sen de ona para vermekle sevablı işlerinde ortak olmuş olursun.

Alimlerin biri, sofi olan fakirleri tercih ederek yalnız onlara ihsanda bulununca,

Kendisine;

-“Bütün fakirlere verseydin daha iyi olmaz mıydı?” diye sorulunca

Kendisi:

-“Hayır! Çünkü bunlar öyle bir taifedir ki bütün gayeleri Allah (c.c.) tır. Ben tutar da başkalarına da ihsan edersem, bu defa onların himmet ve gayeleri bölünüverir. Bir kimseye yalnız Allah (c.c.) ı düşünmek gayesini sağlayabilmem, benim için dünyadan başka gayesi olmayan kişiyle, bin lira vermekten daha iyidir.”

Devam edecek…

Kimya-yı Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Daima namazı dosdoğru kılan ve zekatını hakkiyla veren kullarından eylesin. Amin…

Fuad Yusufoğlu

dsc084048404baznetaka31.jpg

Sinne Dize mevki-i (Nusaybin)

Onun bu sözü, Cüneyd el Bağdadı (r.a.) ye anlatılınca, tasvib etti ve

Şöyle buyurdu:

-“İşte bu Allah (c.c.) velilerinden bir velidir. Uzun zamandan beri bu kadar güzel bir söz duymadım.”

Anlatıldığına göre, sonra bu adamın işi bozuldu, alışverişi bırakmak istedi. Cüneyd El Bağdadı (r.a.) bunu duyunca, ona bir miktar para göderip,

-“Al bunu sermaye yap, düzenini bozma. Çünkü ticaret senin gibisine zarar vermez.” Dedi.

Bu adam bakkallık yapardı, fakirlerden, satmış olduğu şeyle karşılık para almazdı…

İbnil- Mübarek (r.a.) da ehl-i ilmi tercih ederdi. Kendisine;

-“Bu zekatı daha şumülü bir şekilde dağıtsanız olmaz mı? Denildiğinde;

-“Ben Peygamberlik rütbesinden sonra, ülemânin rütbesinden daha büyük bir rütbe tanımam. Binaenaleyh, ehli ilimden birinin kalbı kendi maddî ihtiyaciyle meşgül olursa, kendisini ilme veremez, onların kendilerini ilme adamalarını sağlamak elbette ki çok daha iyi bir haraket olur.” Diye cevab verdi.

Zekât veya sadaka verirken, sakatları, bilhassa akrabayı gözetlemek de hem sıla-ı rahim, hem de sadaka sevabları vardır. Sıla-ı rahim’in İslamdeki yeri ve ecri muhakkak ki büyüktür.

Zekatı veya sadakayı gizli vermekte bir beis yoktur. Çünkü kişi, zekat vermek istediği kişiyi insanlar arasında çoğu zaman mahcup duruma sokmak istemez.

Allah(c.c.) Resulü (Sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuşlardır

-“Sadakanın gizlisi, Rabbının gazabını söndürür.”

Cenabbi Hakkın;

-“Ey İman edenler, sadakalarınızı başa kakmak ve incitmek suretiyle heder etmeyiniz.” El bakara suresi Ayet: 2/264

İyiliğin en büyük düşmanı ve âfâtı, başa kakmaktır. Kendisine iyilik yapılan kimsenin de, bu iyiliğe karşı şükranda bulunması gerekir.

Çünkü Hadisi şerifte;

-“İnsanlara şükranda bulunmayan, Allah (c.c.) a şükretmez.”

Maruf’un (iyiliğin) eli, nerede olursa olsun bir ganimettir. Onu ister nankör taşısın, isterse şükreden. Şükredenin şükrü karşılıksız kalmaz. Nankörün davranışı da Allah (c.c.) a gizli olmaz.

Mükaşefe-tül Kulub (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Zekatına hakkiyle riayet eden, Namazı dosdoğru kılan kullarından eylesin. Amin…

Fuad Yusufoğlu