Açıklama:
Bu sitedeki yazılardan "Hayat-us'Sahabe" kategorisine ait olanlarının tümü aşağıdaki alt guruplar altında toplanmıştır. Kırmızı başlıklar o alt gurupların etiketleridir. Altlarında ikişer tane en son yazılar bulunmaktadır. Bir etiket altındaki yazıların tümü için kırmızı başlıklara tıklamalısınız.

» Hulefa-i Raşidin

Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 9

Aşke keşe değirmeni (Bavarne yolu) Nusaybin

Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 9

Resulullah (s.a.v.), Hazret-i Ali (r.a.) ile Fatima (r.anha), Hasan ve Hüseyin (r.anhum) i mübarek abâları ile örterek;

-“İşte, benim Ehl-i Beytim bunlardır. Ya rabbi, bunlardan kötülüğü kaldır ve hepsini temiz eyle!” buyurdukları bildirilmiştir.

İşte bu ehl-i Beyt,”Âl-i Nebi” namıyla, kıyamete kadar her mü’min tarafından, her namaz ve dua’da yâd olunurlar.

Hazret-i Ali (Keremallah-u vechehü) fevkalade beliğ, fasih konuşurdu. Resul-i Ekrem (s.a.v.) den sonra Aliyy-ül Mürteza derecesinde beliğ hutbe tertip ve irad eden bir zat görülmemiştir.

Hazret-i Ali (r.a.), Ehl-i beytten olması sebebiyle, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in sünnetine herkesten daha fazla vakıf idi.

Bu hususta herkesin müracaat kapısı idi. Kendisinden 586 hadis-i şerif bildirmiştir. Bunlardan 20 tanesi, hem Sahih-i Buhari, hem de Sahih-i Müslümda vardır Bundan başka 9 hadis-i Şerif Buhari’de 15 Hadis-i Şerif Müslim’de tamamı da Ahmed bin Hanbel’in ‘Müsned’ adlı kitabında vardır.

Hazret-i Osman (r.a.) in elim şehadet vak’ası üzerine Hicri 35 yılının Zilhicce ayında, Medine-i Münevvere’de halife seçildi. Halife seçilmesinde hiçbir itiraz olmadığından İcma-i Ümmet ile Hilafet makamına geldi.

Hicretin kırkıncı yılının Ramazan-i Şerif ayının onyedinci Cuma günü sabah namazına giderken, İbn-i Mülcem adlı bir Harıcı tarafından başına zehirli bir kılıçla vurularak yaralandı.

İkigün sonra altmışüç yaşında iken şehid oldu. Techiz ve tekfini, oğlu Hasan tarafından yapılmış ve namazı eda olunduktan sonra Kufe’nin kabristanı sayılan Necef’e defnedilmiştir.

Amr İbni zi-Mürr el-Hemadanı (r.a.) şöyle rivayet ediyor;

-“Hazret-i Ali (r.a.), Küfe’de kılıç darbesini aldıktan sonra huzuruna girdim. Başını bir şey ile sarmıştı.”

Dedim ki;

-“Ey Mü’minlerin Emiri! Yarayı bana gösterir misin?”

Hemen sargıyı açtı. Baktım. Bir şey yok,

-“Hafif bir yaradan ibaret.” Dedim.

Hazret-i Ali (r.a.);

-“Evet sizden ayrılmaktayım.” Dedi.

Kerimesi Ümmü Gülsüm perde arkasından ağlamağa başlamıştı.

Hazret-i Ali (r.a.);

-“Kızım süküt et! Eğer benim gördüklerimi görecek olsan ağlamazsın.” Dedi.

Bende;

-”Ya Emire’el-Mü’minin, ne görüyorsun?” diye sordum.

Buyurdu ki;

-“İşte bunlar Melekler ile Nebiler cemaati;”

-”işte bu da Muhammed Aleyhisselam!;”

-“Ya Ali, müjde sana, teveccüh etmekte bulunduğun hal, şu içinde bulunduğun halden daha hayırlıdır.” Diye buyuruyor.

Vefatında, son sözü;

-“La ilahe illallah Muhammedün Resulullah.” Oldu.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 8

Girnavas mevki-i (Nusaybin)

Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 8

Uhud harbinde Eshab-i Kiram (r.anhum) dan bir çok kişi şehid düşmüştü. Bu şerefe nail olamdığından dolayı me’yüs (üzüntülü) görünen Hazret-i Ali (r.a.) ye hitaben;

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Ya Ali! Şehadet senin arkandadır. Bunlar, kan ile boyandığı zaman nasıl sabır edecektin?” buyurarak mübarek elleriyle onun başını, sakalını okşamıştı.

Hazret-i Ali (Keremallah-u Vechehü) de;

-“Ya Resulullah (s.a.v.), şu buyurduğun hal benim hakkımda tahakkuk edince o, sabredilecek şeylerden delil, beşâret ve keramet sayılacak şeylerden almış olur.” Diye cevab vermiştir.

Hazret-i Ali (r.a.) Irak’a giderken, Abdullah bin Selâm (r.a.) O’nun ziyaretine gelmiş;

-“Ya Ali! Irak’a gitme, korkarım ki, orada vucuduna bir kılıç ağzı isabet eder.” Demiş.

Hazret-i Ali (r.a.) den;

-“Evet! Allah’a yemin ederim ki, bunu bana Resulullah (s.a.v.) haber vermiştir.” Diye mukabelede bulunmuştu.

Ebü’l Esved (r.a.) diyor ki;

-“Ben, o gündeki gibi böyle nefsine bir kötülük geleceğini haber veren bir muharib görmedim.”

Hazret-i Ali (Keremallahu vechehü) vahy kâtiplerindendi. Peygamber (s.a.v.) in mektublarını yazardı. Hudeybiye anlaşasını da o yazmıştı.

Resulullah (s.a.v.) Eshab-i Kiram (r.anhum) arasında iki defa kardeşlık akd edilmesini buyurdukları halde, hiç birinde Hazret-i Ali (r.a.) ile, bir başkası arasında akd buyurmayınca,

Hazret-i Ali (r.a.) nin;

-“Beni unuttunuz mu?” sualına

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Sen, dünyada ve ahrette benim kardeşimsin.” Buyurdu.

Hazret-i Ali (r.a.), alicenabtı (cömertti), doğru söylerdi. İlmin menbaı, kaynağı sayılırdı. Dindarları, müttekileri severdi, fakirlere yardım ederdi.

Hazret-i Fatima (r.anha) ile evlenmiş ve Peygamber (s.a.v.) efendimiz’e damat olmuştur. Hazret-i Fatima (r.anha) dan Hasan, Hüseyin ve Ümmü Gülsüm (r.a.) isimlerinde üç evladı olmuştur.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

» Aşere-i Mübeşşere

Zübeyr bin Avvâm (Radiyallah-u Anhu)- 10

Baverne (Bahçebaşı) Köyü yolu Nusaybin

Zübeyr bin Avvâm (Radiyallah-u Anhu)- 10

Zübeyr bin Avvâm (r.a.), Taif Muhasarasına, Tebük seferine ve Vedâ Haccı’na iştirak etmiştir.

Mısır’ın kalbi olan ‘Fustat’ şehrini zapetmek için Amr İbn’il-As (r.a.) Hazret-i Ömer (r.a.) den dörtbin kişilik kuvvet istediğinde Hazret-i Ömer (r.a.) O’na dörtbin kişi göndermiştir ki,

Bunlar;

Hazret-i Zübeyr bin Avvâm, Hazret-i Mikdad bin Esved, Hazret-i Ubeyde bin Sâmit ve Hazret-i Mesleme bin Muhalled (r.anhüm)

Zübeyr bin Avvâm (r.a.), yedi aylık muhasereden sonra ‘Fustat’ şehrini zapt etmeye muvaffak olmuştur. Sonra iskenderiyeye üzerine yürüyerek burasının da alınmasında büyük rol oynamıştır.

Haszret-i Zübeyr bin Avvâm (r.a.), uzun boylu beyaz tenli zarif (kibar) bir kimse idi. Emanete son derece riayet eder, hasasiyet gösterirdi.

Hazret-i Zübeyr bin Avvâm (r.a.) kendisine emanet edilen şeyleri saklamak için ne yapacağını şaşırırdı.

Nitekim, bir çok Sahabe (r.anhüm), mallarından başka, çocuklarını da Zübeyr bin Avvâm (r.a.) a emanet ederlerdi.

Ticaret ve ziraat ile meşgül olurdu. Medine’nin en zenginlerinden sayılırdı. Medine etrafındaki arsalardan başka Basra, Kufe ve Mısır’da da bir haylı emlakı vardı.

Etrafındaki fakirlerin hepsinin maişetini temin etmek hususunda büyük gayretler sarfetmiştir.

Borç para isteyen borç para verir, cihad’a gitmek isteğenleri Allah rızası için techiz ederdi (donatırdı).

Zekatını zamanında ve muntazaman verirdi. Bütün servetine ve zenginliğine rağmen, O, son derece sade yaşardı. Sade giyinir, sade yemek yer ve zinet eşyasına iltifat etmezdi.

Ancak, silahına hassasiyet gösterirdi. Bu itibarla kılıcnın kabzesini gümüşten yaptırmıştı.

İlk hanımı, Esma binti Ebû Bekir (r.anha) idi. O Salih hanımdan Abdullah, Urve, Münzir, Hatticet’ül Kübra, Ümmül Hasan ve Aişe isimli çocukları doğrumuştur.

Hazret-i Zübeyr bin Avvâm (r.a.) ın çocukları içinde Abdullah (r.a.) ın; (Babası ile Yermük muharebesine katıldığı en büyük oğlu olduğu ve Medine’de Doğan ilk Muhacir çocuğu olduğu için hususi bir yeri vardı. Bu yüzden Hazret-i Zübeyr bin Avvâm (r.a.), servetinin üçte birini o’na vermişti.)

<<< Bak Abdullah bin Zübeyr >>>

Rivayet ettiği hadis-i şeriflerden bazıları;

Resulullah (sallallahu aleyhi ve selem) şöyle buyurmuştur;

-“Birinizin ipi olan odun yüklenerek satması ve Allah’ın onun yüzünü ak etmesi dilencilikten hayırlıdır. İstediği kimseden bir şey alsın veya almasın böyledir.”

Yine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Selem) buyurmuştur;

-“Bilmediğini hadis olarak söyleyen, Cehennemde azâb görecektir.”

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Zübeyr bin Avvâm (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Zübeyr bin Avvâm (Radiyallah-u Anhu)- 9

Girnavas mevki-i (Nusaybin)

Zübeyr bin Avvâm (Radiyallah-u Anhu)- 9

Kadın;

-“Benim yanımda mektub falan yok.” Dedi.

Kadının eşyalarını aradılar, mektubu bulamayınca geri dönecek oldular.

Hazret-i Ali (r.a.);

-”Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) bize senin yanında mektub olduğunu söyledi. Ya mektubu çıkarırsın veya tepene kılıcımı indiririm.” Buyurdu.

Kadın yeminler ederek, inkâra devam ettiyse de, Hazret-i Ali (r.a.) ve arkadaşlarının işi sıkı tuttğunu anlayınca,

Kadın;

-“Yüzünü başka tarafa çevir.” Dedi.

Hazret-i Ali (r.a.) yüzünü çevirince kadın mektubu çıkardı. Kadın emir gereğince serbest bıraktılar.

Mektubu Peygamber Efendimiz (s.a.v.) e getirdiler.

Fetih hazırlıkları tamamlanınca Hicretin sekizinci senesinde Resul-i Ekrem (s.a.v.) ın kumandasında haraket eden binlerce Mücahit Mekke’ye doğru ilerledi. Hazret-i Zübeyr bin Avam (r.a.), bu haraket esnasında Resul-i Ekrem (s.a.v.) in sancağını taşıyordu.

Peygamberimiz (s.a.v.) askerlerini ‘Zi Tuva’ denilen yerde bölüklere ayırdı. Bir kısmını Zübeyr bin Avvâm (r.a.) ın emrine vererek Mekke’nin ‘Kudâ’ tarafından girmelerini emir buyurdular.

Mekke’li müşrikler Mekke’yi harpsız teslim ettiler. Mekke’nin fethinden sonra Huneyn vadisinde Hevazin müşrikleriyle savaşıldı. Bu savaşta Hevazin kabilesi mağlup olarak geriye çekilmeye başladı.

Kabilenin illeri gelenlerinden Mâlik bin Avf gitti ve iki dağ arasında yüksek bir mevzide arkadaşlarına;

-“Durunuz ki, zayıflarınız yürüsün ve geriye kalanlar bize yetişsinler.” Dedi. Hezimete uğrayanlar gelip onlara kavuşuncaya kadar orada durdular.

Mâlik gelenlere sordu;

-“Geriye bakın neler görüyorsunuz.”

Onlar da;

-“Uylukları uzunca bir süvari görüyoruz mızrağını omuzu üzerine koymuş ve başına bir kırmızı sarık bağlamıştır.”

Bunun üzerine Mâlik bin Avf Şöyle dedi.

-“İşte o, Zübeyr bin Avvâm (r.a.) dır. Putlara yemin ederim ki elbette o size ulaşır. Onun için yerinizde sıkı durunuz, ayrılmayınız.”

Hazret-i Zübeyr bin Avam (r.a.), o iki dağ arasındaki tepelik yerin dibine vardı, Hevazinli’ler onu gördüler, yetişip, onlara saldırdı. Oradan çıkartıp uzaklaştırıncaya kadar onlarla cenk etti.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Zübeyr bin Avvâm (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

» Ensar-i Kiram

Ebû Eyyûb-i Ensari (Radiyallah-u anhu)- 11

Girnavas şelalesi (Uzaktan görünüşü) Nusaybin

Ebû Eyyûb-i Ensari (Radiyallah-u anhu)- 11

Bir rivayetlerinde;

Bir adam Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) a gelerek;

-“Yâ Resulullah (s.a.v.), bana veciz şekilde nasihat eder misin?” dedi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem), nasihat isteğen adama şöyle dedi;

-“Namazını kıldığın zaman, sanki dünyaya veda ediyormuşsun gibi ol, yarın özür dileceğin bir söz söyleme, insanların elindekinden ümidini kes.”

Yine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“Ramazan-ı şerif ayında tamamen oruç. Tuttuktan sonra, şevval eyında altı gün oruç tuıtan kimse, bütün sene oruç tutmuş gibi olur.”

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“Kim Allah’a ortak koşmadan ibadet eder, namazı kılar, zekatı verir, Ramazan ayında oruç tutar ve büyük günahlardan sakınırsa, muhakkak onun için Cennet vardır.”

Eshab-i Kiram (r.anhüm);

-“Ya Resulallah! Büyük günahlar nelerdir?” diye sordular.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“Allah’a ortak koşmak, Müslüman bir kimseyi öldürmek ve Cihadden kaçmaktır.”

Yine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“Kılınan her namaz hatalara bir set çeker.”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“Akşam namazına, yıldızlar doğmadan önce acele ediniz.”

Yine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“Sadakanın en efdâli, (en faziletlisi) akrabaya verilendir.”

Yine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“Bir müslümana din kardeşini, üç günden daha fazla terk etmek, karşılaştıklarında birbirinden yüz çevirmek helal olmaz. Bunlardan hayırlısı ilk önce Selâm verendir.”

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Eyyûb-i Ensari (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Ebû Eyyûb-i Ensari (Radiyallah-u anhu)- 10

Girnavas şelalesi (Başka bir açı) Nusaybin

Ebû Eyyûb-i Ensari (Radiyallah-u anhu)- 10

-“Efendim! Kabri şerifin yerini tayin buyurunuz ki, üzerine türbe yapalım.” Dedi.

Akşemseddin hazretleri (k.s.) şimdiki türbenin bulunduğu yere bir müddet teveccüh ve murakabada bulunduktan sonra mezarin baş tarafından bir yeri göstererek;

-“Burasını kazınız. İnşaalah-u Teâlâ, iki arşın sonra yazılı bir mermer çıkacaktır. İşte orası Hazret-i Mihmandar-ı Ebû Eyyûb el-Ensari (r.a.) nin kabri şerifidir.” Buyurdu.

İşaret edilen yer kazıldı. Buyurduğu gibi YAZILI MERMER bulundu. Sultan Fatih, Akşemseddin hazretleri (k.s.) nin kerametine hayran kalıp, ziyadesiyle memnun oldu.

Fatih Sultan Muhammed Hân, Ebû Eyyûb-i Ensari hazretleri (r.a.) nin kabri üzerine bir türbe, Akşemseddin (k.s.) ve ailesine mahsus odalar ile bir de Cami-i şerif bina ettirdi.

Burası bütün Müslümanların ziyaretgâhi haline geldi. Camii şerif 1136 (M. 1723) senesinde iki uzun Minare yapıldı.

Osmanlı Sultani Üçüncü Selim Han 1203 (M. 1789), 1223 (M. 1807) Eyyûb Sultan Camii’ni 1215 (M. 1800) senesinde yeniden yaptırdı. İlk Cuma namazında Sultan Selim Hân da bulundu. Eyyûb Sultan Camii’nin son tamirini 1380 (M. 1960) senesinde devrin Baş vekili Adnan Menderes yaptırdı.

Türbenin son tamirini Osmanlı Sultanlarından ikinci Mahmut Hân 1255 (M. 1808), 1223 (M. 1839) yaptırdı. Sanduka üsrindeki yazılar, Sultan’ın el yazısıdır.

Türbedeki asılı levhadaki iki beyt Sultan üçüncü selim Hân söyleyip, devrin meşhur hattadı Yesârizâde yazmıştır.

-“Alemdar-ı Kerimi şahı iklimi risaletsin
Mumin el benim, dâim, bahakkı hazret-i Bârî
Selim İlhami her dem, yüz sürer bu ravza-i Pâke

Şefaatle kerem kıl, Yâ Ebû Eyyûb el-Ensari.”

Hazret-i Ebû Eyyûb-i Ensari (r.a.) Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) den bizzat işiterek 150 Hadis-i şerif rivayet etti.

Bunlardan bazıları şunlardır.

Bir gün Hazret-i Halid bin Velid (r.a.) in oğlu Abdurrahman Muharebe sırasında yakaladığı dört esirin katlini emretmişti. Dördünün de atılacak oklarlacan vermesini istemişti.

Ebû Eyyûb-i Ensari (r.a.) bunu haber alınca Abdurrahman’ı ikaz etmiş,

Ve;

-“Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem) denişkenceli ölümlerinehyettiğini duydum.” Diyerek bir hadis-i şerif nakletmişir.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Eyyûb-i Ensari (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

» Kadın Sahabeler

Ümmü Ümâre (Nesibe binti Ka’b) Radiyallah-u anha)- 3

Eshab-i Suffa (r.anhüm) yeri

Ümmü Ümâre (Nesibe binti Ka’b) Radiyallah-u anha)- 3

Nesibe hatun bu savaşta oniki-onüç yerinden yaralanmıştı. Bunlardan en ağırı, İbn-i Kâmia’nın boynunda açtığı yaraydı. Resulullah efendimiz (s.a.v.) oğlu Abdullah’a bu yarayı sarmasını emrettiler.

-“Ev halkınızı Allah mübarek kılsın; senin annenin makamı filan ve filanların makamından hayırlıdır. Allah sizin ev halkınıza rahmet etsin!” buyurdu.

Bu yara bir sene tedavi gördükten sonra iyileşti.

Nasibe hatun (r.anha), Peygamberimiz (s.a.v.) e;

-“Ya Resullah Allah-u teâlâ’ya dua et de Cennette komşu olalım!” dedi.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Allahım! Bunları, Cennette bana komşu ve arkadaş et.” Diye dua etti.

Bunun üzeine Ümmü Ümâre (r.anha);

-“Bu bana kafidir. Artık dünyada ne musibet gelirse gelsin! (Hiç ehemmiyeti yok) dedi.

Müseylemet-ül Kezzab, yalancı peygamberlik iddiasiyle ortaya çıkınca, Ümmü Ümâre (r.anha) nin oğlu Habib ibn-i Zeyd (r.a.) elçi olarak gönderdi. (Veya Amman’dan Medine’ye gelirken esir düştü.) Müseyleme, kendisinin Peygamberliğini kabul etmesini istedi. Habib (r.a.), onu tasdik etmeyince, tek tek uzuvları kesilerek şehid edildi.

Ümmü Ümâre (r.anha) Müseyleme’nin ölümünü göstermesi için Allah’a dua etti. Yaşı altmışın üzerinde olmasına rağmen oğlu Abdullah ile beraber Yemâme savaşına iştirak etti. Savaşın şiddetli bir anında Müslümanların dağılmaya başlamaları üzerine, kılıcını çekerek düşmana hücüm etti. Oniki yrinden yara aldı. Müseyleme’yi de yaraladı.Ümmü Ümâre (r.anha) nin oğlu Abdullah (r.a.) ın da buluınduğu bir grup müslümanın önünde atla kaçmaya çalışan Müseylemet-ül Kezzab, Hazret-i Vahşi (r.a.) tarafından mızrakla vurularak öldürüldü.

Ümmü Ümâre (R. Anha) bu savşta kolunun birini kaybetti. İslâm ordusunun kumandanı Halid bin Velid (r.a.) kendisiyle yakından alakadar oldu. Yaralarını sardırdı.

Bir gün Resulullah (s.a.v.) Ümmü Ümâre (r.anha) nin evine teşrif ettiler. Hazret-i Ümmü Ümâre (r.anha) de yemek ikram etti.

Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Sen de ye.” Buyurdular.

O da oruçlu olduğunu arz etti.

Bunun üzerine Resulullah efrendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Oruçlu kimsenin evinde ne yenirse, hep melekler kendisine selâm gönderirler.” Buyurdular.

Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) de hilafeti zamanında kendisini evinde ziyeret eder, halini hatırını sorardı. Hazret-i Ömer zamanında, bir savaşta elde edilen ganimetler içinde kıymetli kumaşlar vardı. Bunların en kıymetlisi olan altın sırmalı bir gömlek-şalvar Hazret-i Ömer (r.a.) e isabet etti. Herkes gelinine veya hanımı Haret-i Ali (r.a.) nin kızı Ümmü Gülsüm (r.anha) e verecek diye beklerken

Ömer (r.a.);

-“Bu elbiseye Ümmü Ümâre herkesten daha layıktır.” Buyurdu ve arkasından;

-“Resulullah efendimizden duydum buyurdular ki;

-“Savaşta ne tarafa baktımsa hep Ümmü Ümâre, hep Ümmü Ümâre’yi gördüm.” Dedi.

Elbiseyi Ümmü Ümâre (r.anha) ya gönderdi.

Ümmü Ümâre (r.anha) den, Abbad İbni Temim, Hâris İbni Abdullah İbni Ka’b, İkrime ve Leylâ hadis rivayet etmişlerdir.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Kaynaklar;

(1-İbn-i Hişam, cild-3; sahife 82)
(2-Tabakat-ı İbn-i Sad cild 8 sahife- 412)
(3-el-İsabe cild 4- sahife 479)
(4-el-İstiab cild 4 sahife 475)
(5-V^kidi cild 1 sahife- 209)
(6-Müsned-i Ahmed bin Hanbel, cild 6 sahife 439)

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Hifâ Hatun (Radiyallah-u anha) nın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Ümmü Ümâre (Nesibe binti Ka’b) Radiyallah-u anha)- 2

Eshab-i Sufa (r.anhum) yeri

Ümmü Ümâre (Nesibe binti Ka’b) Radiyallah-u anha)- 2

Ümmü Ümâre (r.anha) nın oğlu Abdullah bin Zeyd (r.a.) anlatır;

-“Uhud günü sol kolumdan yaralanmıştım. Beni hurma ağacı gibi upuzun bir adam vurmuştu..

Resulullah (s.a.v.);

-“Yaranı sar.” Buyurdu. Anam yanıma geldi. Yanında yaraları sarmak için bulunan hazır bezlerle yaramı sardı. Resulullah (s.a.v.) durmuş bana bakıyordu. Annem yaramı sardıktan sonra.”

Bana;

-“Kalk yavrucuğum! Müşriklerle çarpış.” Dedi.

Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) de;

-“Ey Ümmü Ümâre! Senin katlandığın, dayanabildiğin şeye, herkes katlanabilir dayanabilir mi?” buyurdular.

-“Beni yaralayan müşrik o sırada oradan geçiyordu.”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“İşte oğlunu vuran şu adam!” dedi.

Annem, hemen onun önüne geçip bacağına vurup çökertti. Resululah (s.a.v.) ın mübarek dişleri görünecek kadar gülümsediğini gördüm.

-“Hamd olsun Allah’a ki, seni düşmanına muzaffer kılıp, gözünü aydın etti. Öcünü almaya sana gözünle gösterdi.” Buyurdu.

Peygamber efendimiz (Salallahu aleyhi ve sellem) Ümmü Ümâre (r.anha) nın oğlu Abdullah’a;

-“Ey Ümmü Ümâre’nın oğlu” diye seslendi.

Hazret-i Abdullah (r.a.);

-“Buyur Ya Resulullah (s.a.v.)” deyince

Resulullah (s.a.v.) ona;

-“At” dedi.

Abdullah (r.a.), önünde gitmekte olan atlı müşrike bir taş attı. Taş, atın gözüne değince at ürktü ve at da atlı da yere yıklıdı. Abdullah (r.a.) taşa tutup o müşriki yaraladı.

Ümm-ü Ümâre (r.anha) Uhud’dan başka, Hudeybiye, Hayber Umret-ül kaza, Huneyn ve Yemâme gazalarına da katıldı.

Biatü’r-rıdvan’da hazır bulunmakla şereflendiler. Oğlulları Habib ve Abdullah (r.anhüm) de Peygamber efendimiz (s.a.v.) in bütün gazalarına iştirak ettiler. Uhud savaşı sırasında İbni Kâmia ismindeki bir müşrik Peygamberimiz (s.a.v.) e saldırdı. Peygamberimiz (s.a.v.) i mübarek başından yaraladı. Ümmü Ümâre (r.anha) İbni Kâmia’ya saldırdı. İbni Kâmia, Ümmü Ümâre (r.anha) nin darbesiyle ağır yaralnadı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Hifâ Hatun (Radiyallah-u anha) nın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

» Abadile-i Erbaa

Abdullah bin Amr bin Âs (Radiyallah-u Anhu)- 7

Çağ-Çağ Barajı (İlkbahar mevsimi) Nusaybin

Abdullah bin Amr bin Âs (Radiyallah-u Anhu)- 7

Hazret-i Abdullah bin Amr bin Âs (r.a.) ın hikmetli sözleri çoktur;

Buyurdular ki;

-“Bir kadının varlıklı zamanında kocasının yüzüne gülmesi, fakat yokluğu zamanında ona hiyanette bulunması, cehennemlik olduğunun alametidir.”

Kendisine;

-“Ölünce mü’minlerin ruhları nerededir?” diye sorulduğunda,

Buyurdu ki;

-“Arşın gölgesinde, beyaz kuşların kursağında asılıdır. Kafirlerin ruhları da yedi kat yer’in dibindedir.”

Bir gün kendisine;

-“Şerrin en fenası ve hayrın en iyisi hangisidir?” dediler.

Abdullah bin Amr bin Âs (r.a.) buyurdular ki;

-“Hayrın en iyisi doğru söz, kötülüğü düşünmeyen kalb ve itaat eden hanımdır. Şerlerin de en fenası yalan söz, Fena kalb ve itaat etmeyen hanımdır.”

Hazret-i Abdullah bin Amr bin Âs (r.a.), Resulullah (s.a.v.) ın mübarek ağızlarından işiterek topladığı hadis-i şerif mecmuasına, son derece titizlik gösterirdi.

İmâm-i Mücahid (r.a.) diyor ki;

-“Abdullah bin Amr bin Âs (r.a.) ın elinde bulunan kitaplarından herhangi birine bakmak istesek, Mani olmazdı. Fakat bu Hadis-i şerif mecmualarından birini okumak istediğimiz zaman, O’na son derece itina gösterir.”

Ve bize;

-“Ben, bunu Bizzat Resul-i Ekrem Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) mübarek ağzından işiterek topladım. O’nu bütün dünyaya değişmem.”Derdi.

Abdullah bin Amr bin Âs (r.a.) ın rivayet ettiği hadis-i Şerif’lerin sayısı 700 civarındadır. Bunlardan 17 tanesi, Sahih-i Buhari (r.a.) ve Sahih-i Müslim (r.a.) de müşterek olarak nakledilmektedir.

Ayrıca İmâm-i Buhari (r.a.) bunlardan 8 tanesini, İmâm-i Müslim (r.a.) de 20 tanesini ayrı ayrı nakletmektedirler. İmâm-i Ahmed bin Hanbel (r.a.) “Müsned’inde” O’ndan çok Hadis-i Şerif rivayet etmektedir.

Kendisinden ilim öğrenmek için çok uzak yerlerden gelirlerdi. Ders halkaları son derece genişti. Hadis-i Şerif tahsili için, uzak ve yakın yerlerden gelenler, derslerine devam ederler ve O’ndan ayrılmazlardı.

O’nun etrafında kurulan ilim meclisinde, ilimde ve fazilette yüksek kimseler toplanıyordu.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Amr bin Âs (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Abdullah bin Amr bin Âs (Radiyallah-u Anhu)- 6

Çağ-Çağ barajı (İlkbahar mevsimi) Nusaybin

Abdullah bin Amr bin Âs (Radiyallah-u Anhu)- 6

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) O’na;

-“Ey Abdullah! Her gün Oruç tuttuğunu, bütün gece namaz kıldığın bana haber verilmedi mi sanırsın!” buyurdu.

O’da;

-“Evet Ya Resulullah! Öyledir.” Dedi.

Bunun üzerine Resulullah (sallallahu aleyhi ve selem);

-“Böyle yapma! Bazı günlerde oruç tut, bazı günlerde iftar et, oruç tutma! Gecenin bir kısmında uyu, bir kısmında da namaz kıl! Çünkü şu bedeninin senin üzerinde hakkı vardır; gözünün de bir hakkı vardır, hanımının bir hakkı vardır, komşunun da bir hakkı vardır. Binâenaleyh, bu hakların hepsini yerine getirerek, her ayda üç gün oruç tutmak sana kafidir. Her yapılan iyiliğe ve hayır ve ibadete karşılık olarak on misli sevap ve mükafat verileceğine göre, her ayın üç gün orucu, bütün sene orucu demektir.” Buyurdu.

Hazret-i Abdullah bin Amr bin Âs (r.a.);

-“Ya Resulallah! Ben bundan daha fazla ibadet etmek için kendimde kuvvet buluyorum.” Dedi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Öğle ise Davud Aleyhisselam’ın orucu gibi oruç tut , fazla tutma!” buyurdu.

İbn-i Amr bin Âs (r.a.);

-“Davud Aleyhisselamın orucu ne kadardır?” diye sordu.

Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki;

-“En makbul oruç, Kardeşim Davud Aleyhisselam’ın orucudur. Bir gün yer, bir gün oruç tutardı.”

Bu konuda birkaç rivayet bildirilmektedir.

Allah-u teâlâ’ya yemin ederek adak verdiği için ömrünün sonuna kadar böyle ibadet yapmıştır.

Abdullah bin Amr bin Âs (r.a.) ihtiyarlayıp da, eskisi gibi ibadet yapmaya vucudunda kudret kalmayınca;

-“Keşke, Resulullah (s.a.v.) ın bahşettiği müsaade’yi kabul etmiş olsaydım,” Demiştir.

Resul-i Ekrem efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) evlilik hayatında hanımına karşı vazifelerini eksiksiz yerine getirmesini emretti. Hazret-i Abdullah (r.a.) da, yaşadığı müdeetçe, Resul-i Ekrem (s.a.v.) in emrine uygun haraket etmiştir.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Amr bin Âs (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

» Ashab-ı Suffa

Muhammed Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)- 65

DSC09618  Fuad Yusufoğlu Ashab-i Suffa (r.anhüm) ın kaldığı mekan

Eshab-i Suffa (r.anhüm) in kaldığı mekan

Muhammed (Aleyhis selam)- 65

İlk zamanlarda Medine’de bir mescid olmadığı için Peygamberimiz (s.a.v.) in bulunduğu her yerde cemaatla namaz kılınıyordu. Daha sonra Resulullah (s.a.v.) ın Medine’ye ilk geldikleri gün devesinin çöktüğü arsa satın alınarak oraya bir mescid, Resulullah (s.a.v.) için de bu mescid’e bitiştik odalar yapıldı.

Peygamberimiz (s.a.v.) kalmakta olduğu Eshab-i kirâm’dan Ebû Eyyub-i Ensari, Halid bin Zeyd (r.anhüm) evinden mescidin bitişiğinde yapılan bu odalara taşındı. (Bakınız Ebû Eyyub-i Ensar)

Yine bu sırada Peygamberimiz (s.a.v.) mallarını, mülklerini Mekke’ de bırakarak hicret eden Müslümanlar ile Medineli müslümanlarla kardeşlik kurdu. Her Medineli Müslüman, Mekke’ den gelen Müslümanlardan birini evine aldı, malına ortak etti.

Evi, ailesi olmayan yetmişden fazla müslüman da meclisin avlusunda yapılan sofada ikamet ettiler, bütün ihtiyaçları burada karşılandı. Bunlara “Eshab-ı Suffa” denildi. Bunlar Peygamberimiz (s.a.v.) in yanından ayrılmaz, söylediklerini ezberler, İslamiyyeti iyice öğrenirlerdi.

Mekke dışındaki yerlere İslamiyyeti öğretmek üzere bunlardan öğreticiler gönderildi.

Hicretin birinci yılında Medine’de mescid yapıldıktan sonra günde beş vakit ezân okunmaya başlandı. Yine bu sene Peygamberimiz (s.a.v.) Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) in kızı Hazreti Âişe (r.anha) ile evlendi.

Müslümanlar Medine’ ye hicret ettikten sonra da müşrikler düşmanlıklarını devam ettirdiler. Her sene hac mevsiminde çevreden Ka’bedeki putlara tapmak için gelen Arap kabilelerinden kazanç sağlayan müşrikler bu kazancın ellerinden kaçması endişesine kapıldılar.

Ayrıca Mekkeli müşriklerin Şam ticaret yolu Medine yakınından geçiyordu. Bu yolunda kapanmasından korkan müşrikler, yeni çareler arıyorlardı.

Hicretten sonra Medine’de birleşen Müslümanların karşısında; Mekkeli müşrikler Medinede ve çevresinde bulunan Yahudiler ve münafıklar olmak üzere üç düşmanları vardı. Bu bakımdan tehlike daha çok artmıştı. Böylesine mühim ve tehlikeli bir durum karşısında peygamberimiz (s.a.v.) tarafından yeni tedbirler alındı.

Medine’de bulunan Evs ve Hazreç kabileleri arasındaki anlaşmazlıkları düzeltip onları birbirlerine dost yaptı. Yahudi kabileleri ile de bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşmaya göre; Yahudiler kendi dinlerinde serbest kalacak, ancak Medine’ye dışarıdan yapılacak her türlü düşman saldırısına karşı müslümanlarla birlikte vatanlarını müdafaa edeceklerdi.

Yahudilerle Müslümanlar arsında bir anlaşmazlık çıkarsa, Resûlullah’ın hakemliğini kabul edeceklerdi. Bundan başka Mekke civarında bulunan diğer kabileler ile sulh antlaşması yaptı. Mekkelilerin Şam ticaret yolu kapatıldı.

Medine’de bulunan müslümanların ilk nüfus sayımı yapılıp bin beş yüz civarında bulunan müslümanlar için nüfus defteri tutuldu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Ebû Seleme bin Abdülesed (Radiyallah-u anhu)- 5

Cennet-ül Baki’ kapısı Mescidi Nebevvi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)

Ebû Seleme bin Abdülesed (Radiyallah-u anhu)- 5

Hazret-i Ebû Seleme (r.a.) nin ölümü hakkında hanımı Ümmü Seleme (r.anha) diyor ki;

-“Ebû Seleme (r.a.) vefat ettiği zaman;”

(-“Gurbet elde ölen bir gariptir. Muhakkak ki, ona dillere destan olacak bir ağlayışla ağlayacağım!”) deyip ağlamak için hazırlanmıştım.”

-“O sırada, Medine köylerinden bir kadın da gelip ağlamada bana yardımcı olmak isteğince,”

Kendisini Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) karşıladı ve iki kerre;

“Sen, Allahü teâlâ’nın şeytanı çıkarmış olduğu bir eve, onu tekrar sokmak mı istiyorsun?” buyurdu.

-“Bunun üzerine ben de ağlamaktan vazgeçtim.”

Hz. Ebü Seleme’nin fazileti, imanı uğrundaki gayreti ve fedakarlığı (Sallallahu aleyhi ve Sellem)

-“Hanımı Ümmül Seleme (r.anha) şöyle bildiriyor.”

-“Bir gün Ebü Seleme (r.a), Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın sohbet meclisine gitmiş ve buradan son derece sevincli olarak dönmüştü.

Bana dedi ki:

-“Bugün Resül-i Erkem efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) den, beni çok sevindiren bir hadis-i şerif duydum. Buyurdu ki:

-”Müslümanlardan herhangi birisi, bir belaya uğrar da (innâ lillahi ve innâ ileyhi râciüm) der ve sonra;”

(-“Ey Rabbim, bu uğradığım müsübetin mukafatının ihsan et ve beni ondan daha hayırlısına kavuştur?”) diye dua ederse, Allahü teâlân onun duasını kabul eder.”

Mü’minlerin annesi olmak şerefine kavuşan Ümmü Seleme (r.anha) bu hadis-i şerif hakkında şöyle diyor:

-“Bu hadis-i şerifi, bizzat Hazret-i Ebü Seleme’den ezberledim. O, vefat ettiği zaman,”

Ben de;

-“ İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râciün” dedim ve şöyle dua ettim: (-“Ya Rabbi! Uğradığım felaketin ecrini ihsan et! Beni, Ebü Seleme’den daha hayırlısına kavuştur!”). Sonra kendime geldim.”

Ve;

-“Resulallhın Sahâbisi Ebü Seleme (r.a.)den daha hayırlısı nerede? O, ailesi ile Resülallah (s.a.v.) imân eden ilk hânedir, dedim.”

-“Bunu söyledikten bir müddet sonra, evimize Resülallah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) efendimiz teşrif edip, içeriye girmek için, bizden izin istedi o sırada ben bir hayvan derisini dabağlamakla meşguldüm. Ellerimi yıkatıdıktan sonra Resulallh (Sallallahu aleyhi ve Sellem)ı karşılayarak içeri aldım.İçi lifle dolu bir şilte takdim ederek oturmasını rica ettim. Hemen oturup söze başladı ve benimle evlenmek için tâlip olduğunu anlattı.”

Resülallah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) efendimiz sözünü bitirdikten sonra dedim ki:

-“Ben de istenecek ne var? Ben kıskanç bir kadınım. Kimbilir, belki istemiyerek uygunsuz bir şey söylerim veya yaparım da, sizi incitmek süretiyle Allahü teâla’nın azabına üğrarım. Sonra ben, yaşımı başımı almış bir kadınım. Başımda çoluk çoçuğum var?”

Buna karşı Resülullah(Sallallahu aleyhi ve Sellem):

-“Kıskançlığınızdan endişe etmeyiniz. Onu Cenab-ı Hak, kalbinizden getirecektir. Yaşanızın büyüklüğüne gelince, bende öyleyim. Senin çoluk çoçuğun ise benim çoluk çoçuğum demektir” buyurdular.

Bunun üzerine, Resülallahın arzusunu kabul ettim ve onunla evlendim. Cenab-ı Hak bana Ebü Seleme’den (r.a) daha hayırlısı olan Resülallah, (s.a.v) efendimizi hsan etmişti. Böylece çoçukların da, O’nun feyizli kuçaklarında büyüdü.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Seleme bin Abdülesed (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu