‘İsa Aleyhis selam’ olarak etiketlenmiş yazılar

Kesb (Helal kazanç)

01 Temmuz 2008

dsc02188-girnavas-fuadyusufoglu.JPG

Girnavas (cin tepesi) nusaybin

KESB: (helal para kazanmak);

Dünya, ahiret yolunun konağı olunca ve insan bu yolda yemeye, içmeye ve giymeye muhtaç olunca, bu da insanın çalışıp kazanması olmadan mümkün olmayınca, kesbin (çalışıp kazanmanın) edeblerini bilmek lüzumu doğuyor.

Zira bütün gücünü dünya meşgüliyetine veren, büyük ziyandadır. Bütün varlığını ahrete veren de, büyük kazançtadır. Fakat ikisinin ortası, en uygunu, hem dünyaya hem de ahrette çalışmaktır. Niyet ahiret için olmalıdır. Dünyada çalışma, ahiret işini rahatlıkla yapmak için olmalıdır. Kesbin bildireceğimiz hüküm ve edeblerini beş kısımda anlatacağız inşallah-ü Teâlâ

1-KESBİN FAZİLETİ VE SEVABI:

Kendini ve çoluk çocuğunu kimseye muhtaç etmemek, onların ihtiyacını HELAL’den kazanmak, dinde cihad sayılan şeylerdendir. Çok ibadet etmekten daha üstündür.

Bir gün Peygamber Efendimiz (Seallalh-u Aleyhi vesselem) eshabi ile oturuyordu. Sabah erkenden bir genç hızlı hızlı, yanlarından geçti ve dükkanına gitti.

Sahabe (r.a.);

-“Yazık, keşke bu erken vakitte din işine baksaydı.” Deyince

Resulullah (Aleyhisselat-u Vesselalam) buyurdu:

-“Öyle söylemeyiniz. Eğer başkalarına muhtaç olmamak için, yahut babasını, annesini, çocuklarını veya hanımını kimseye muhtaç etmemek için gidiyorsa, Allah yolundadır. Övünmek için, desinler için, ve zengin olmak için gidiyorsa, şeytanın yolundadır.”

Ve yine (a.s.v.) buyurdu:

-“İnsanlara muhtaç olmayıp, dünyalığını HELAL’den kazanan veya komşularına ve akrabalarına iyilik yapan, kıyamet günü yüzü ondördüncü gecedeki ay gibi olur.”

Ve yine (a.s.v.) buyurdu:

-“Doğru sözlü tüccarlar, kıyamet’te, sıdıklar ve şehidlerle beraber kalkarlar.”

Ve yine (a.s.v. buyurdu):

-“Ticaretle uğraşınız. Zira insanların rızkının onda dokuzu ticarettedir.”

Ve yine (a.s.v.) buyurdu:

-“Dilencilik kapısını kendine açana , Allah-u Teala (c.c.) yetmiş fakirlik kapısı açar.”

İsa (Aleyhis selam), bir adam görüp,

-“Ne iş yaparsın.” Dedi.

Adam:

-“İbadet ederim.”dedi.

İsa (a.s.):

-“Yemeğin nereden gelir” buyurdu.

Adam:

-“Benim bir kardeşim var yemeğimi o verir.”dedi.

İsa (a.s):

-“Kardeşin senden daha çok ibadet ediyor” buyurdu.

Hazret Ömer (Radiyallah-u anhu) buyruyor:

-“Helal kazanmaktan elinizi çekmeyiniz ve Allah-u Teala rızkımızı versin demeyiniz. Allah-u Teala (c.c.) gökten altın ve gümüş göndermez.”

Lokman (a.s.) oğluna vasiyet etti ve dedi ki;

-“Helal kazanmaktan el çekme; Fakir ve insanlara muhtaç olan kimsenin dini az, aklı zayıf ve mürüvveti yok olur. İnsanlar ona hakaret gözü ile bakarlar.”

Büyüklerden birine sordular:

-“Çok ibadet eden mi, yoksa emniyet olunan tüccar mı, daha üstündür?”

-“Emniyet edilen tüccar üstündür. Çünkü o cihatdedir. Terazı ile alışveriş yaparken şeytan onu aldatmak ister. O şeytanın dediğini yapmaz.” Buyurdu.

Hazreti Ömer (r.a.) buyuruyor:

-“Çarşıda çoluk çocuğum için HELAL kazanırken ölümün bana gelmesini istemekten, ölümü daha çok istemediğim yer yoktur.”

Ahmet bin Hanbel (r.a.) e sordular:

-“Camide ibadetle meşgül olup, Allah-u Teala (c.c.) rızkı verir, diyen hakkında ne buyrurursunuz?”

Ahmed Bin Hanbel (r.a.) Buyurdu:

-“O cahil bir kimsedir, şeriatı bilmiyor, Çünkü;”

Peygamber efendimiz (Aleyhisselat-u Vesselam):

-“Allau Teala (c.c.) benim rızkımı kılıcımın gölgesi altına bağlamıştır. Yanı Allah (c.c.) yolunda harb etmeğe bağlamıştır.” Buyurdu.

Evza-i (r.a.), İbrahim Edhem (r.a.) ı gördü, boynunda hurma torbası vardı.

-“Senin bu kazancın ne zamana kadar devam edecek? Arkadaşların sana lazım olanı verirler.” Dedi.

İbrahim Bin Edhem (r.a.) Buyurdu:

-“Öğle söyleme. Çünkü hadisi şerif’te (a.s.v.) Helal kazanmak için, beğenilmeyen bir yerde bulunana cennet vacip olur.”buyurdu.

Devam edecek…

Kimya-yi Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala (c.c.) Bizlere ve sizlere Helal rızık peşinde koşan ve helal kazanç sağlayan kullarından eylesin. AMİN…..

Fuad Yusufoğlu

dsc06614-baverne-koyu-nusaybinfuadyusufoglu.JPG

Baverne köyü (Nusaybin)

ALTINCİ İHTİYAT:

Şüpheli şey’lerden kaçınmalıdır. Harama yaklaşan zaten ASİ ve fasık olur. Şüpheli olduğu bir şey’de müftülere değil, KALBİNE DANIŞMALIDIR. Tabiî ki kendisi gönül sahiplerinden ise, bu çok kıymetlidir.

Kalbinin beğenmediği bir şey’i yememelidir. Zalimlerle, hile ve hiyanet edenlerle, yemin ile satanlarla, dükkanında haram şey satanlarla alişveriş etmemelidir. Zalimlere veresiye satmamalıdır. Çünkü öldükleri zaman üzülür. Halbuki zalimler ölünce üzülmek günahtır. Onların zenginliklerine sevinmemelidir.

Zulma yardım edeceğini bildiği halde onlara bir şey satmak, o zulümde ona ortak olmaktır.

Mesele;

İslamiyetin aleyhinde çalışanlara kağıt satmak günahtır.

Velhasıl herkesle muamele etmemelidir. Doğru insan aramalıdır. Demişlerdir ki:

Bir zaman vardı, pazara çıkan herkes

-“Kiminle alişveriş edeyim? derdi.

-“Kiminle istersen et, herkes ihtiyatlara DİKKAT ediyor, alışveriş ilmini biliyor.” derlerdi.

Sonraları öyle zamanlar geldi ki, şundan şundan başkası ile alışveriş etmeyin derlerdi. Bir zaman gelmek korkusu vardır ki, alışveriş edecek kimse bulunmayacaktır.

Bunu çok zaman önce söylemişlerdi. Bizler belki de, büyüklerimizin korktuğu o zamana kaldık. Kiminle olursa olsun, alışveriş edilmektedir. İlimden, dinden haberi olmayanlardan duyup,

-“Bugün dünyanın her tarafı böyle oldu. Hepsinden haram vardır.” Diyorlar

Bu söz çok yanlıştır. Hiç de dedikleri gibi değildir. Bunu bundan sonra anlatacağız İnşaalah-u Teala.

YEDİNCİ İHTİYAT:

Alışveriş yaptığı kimse ile olan sözlerini, haraketlerini, aldığını, verdiğini, muamelesini iyi ve doğru hesap etmelidir. Kiyamette bunların hepsinden hesap vereceğini bilmelidir. Herkesten, yaptığı adalet sorulacaktır.

Büyüklerden biri, bir tüccarı ru’yada görüp;

-“Allah-u Teala (c.c.) sana ne yaptı?”dedi.

-“Önüme elli bin sahife koydular: Ya Rabbi bu sahifeler kimlerindir? dedim.

Buyuruldu:

Elli bin kişi ile alişveriş yapmışsın;

Her sahife bunların birisi ile olan muameleini göstermektedir. dediler. Baktım, her sahifede bir kimse ile olan muamelemin inceden inceye yazılmış olduğunu gördüm” dedi.

Bir kuruş hile yapan, bir kuruş hak yiyen, cezasını çekecektir ve hiçbir şeyin yardımı olmayacaktır.

İşte buraya kadar, büyüklerimizin hallerini ve şeriatimizin yolunu göstermiş oluyoruz. Bu gün bu yol unutulmuş, bilen de kalmamıştır. Bu gün bunlardan birisini yapana çok SEVAB verilir.

Resulullah (a.s.v.) buyurdu ki;

-“Bir zaman gelir ki, o zamanın Müslümanları, bugün sizin gösterdiğiniz ihtiyatın onda birini yaparsa, ahrette azaptan kurtulur.”

Sebebini sorduklarında;

Peygamber Efendimiz (a.s.v.) Buyrudu ki;

-“Çünkü sizler hayır işlemeye çok yardımcı buluyorsunuz. İşleriniz bu sebeple kolay oluyor. Onlar yardımcı bulamiyacakları gibi, gafiller arasında da yabancı kalacaklardır. Cahiller arasında garip kalacaklardır.”

Bu hadisi şerifi bildirmekten maksadımız, müslumanların, zamanın halını görüp, ümitsizliğe düşmemeleri içindir. O halde, bu zamanda yukarıda yazılanların hepsini, kim yapabilir diyerek ye’se düşmek doğru değildir.

Ne kadar yapabilirse o kadar kâr eder. Ahretin dünyadan daha iyi olduğuna inanan kimse, bunların hepsini de yapabilir. Bunların hepsini gözetmek, yapsa yapsa, insanı fakir yapar. Sonsuz saadete sebep olacak bir fakirliğe de katlanılabilir.

Bahusus bir çok kimse, birkaç şey kazanmak için nice fırtınalı havalarda sıkıntı yolculuklara, bir rütbeye kavuşmak için nice mahrumiyetlere katlanıyor. Halbuki, ölüm gelince, bütün elindekiler gidecektir. Boşuna didinmiş olacaktır.

BİR KİMSE EBEDİ SAADETİ İÇİN ÇALIŞIYORSA, KENDİSİNE YAPILDIĞI ZAMAN SEVMEDİĞİ BİR MUAMELEYİ, BAŞKALARINA DA YAPMASIN.

Kimya-yi Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala (c.c.) Hazretleri Bizleri ve sizleri Alişverişlerinde kimseyi aldatmayan HELAL Rızık için evinden çıkan ve Helal rızık ile evine dönen kullarından eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu

Uzun emel- 2

10 Temmuz 2008

dsc09570fuad-yusufoglu-girnavas.JPG

Girnavas mevki-i (Nusaybin)

Resulüllah (sallallahu aleyhi ve sellem) ashabına şöyle buyurur:

-“Hepiniz cennete girmek istiyormusunuz?”

Ashab (r.a.):

-“Evet Allah (c.c.) ın Resulü,”dediler

Resulüllah (a.s.v.) buyurdu:

-“Uzun emel’li olmayın, Allah’tan hakkıyle utanın.”

Ashab (r.a.):

-“Biz hepimiz Allah’tan utanırız.”

Resulullah (s.a.v.) buyurdular:

-“Allah (c.c.) tan utanmak bu değildir. Allah (c.c.) tan utanmak, kabirleri ve yok olmayı hatırlamak ve kalbini ve başını kötü niyet ve düşüncelerden korumaktır.”

-“Kimin canı ahiret hayatını kazanmayı çekerse o dünya zinetini terk etsin. İşte buradadır, kişinin Allah (c.c.) tan hakkıyle utanması. Bununla kula, Allah (c.c.) dostluğu ulaşır.”

-“Bu ümmetin ilkinin salahı zühd ve yakîn iledir. Sonrakilerin felaketi ise
CİMRİLİK VE UZUN EMELDİR.”

Rivayet olunur ki:

Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir gün eline üç çomak aldı. Onlardan birini önüne, İkincisini yanına dikti. Üçüncüsünü ise yanından uzaklaştırdı.

Sonra buyurdu ki:

-“Bu nedir biliyormusunuz?

Ashab (r.a.):

-“Allah (c.c.) Resulü daha iyi bilir dediler.”

Resulüllah (s.a.v.) buyurdu:

-“Şu önüme diktiğim insandır, yanıma diktiğim ise ecel, uzağa attığım ise emeldir; Adem oğlu emeli almağa koşar, fakat ecel ona yakın olduğu için emele ulaşmadan onu yakalar.”

Rivayet edilir ki:

Bir gün, İsa (aleyhis selam) bir yerde oturuyordu. Bir ihtiyarın bahçede çalıştığını gördü. Bunun üzerine İsa (aleyhis selam) şöyle dua etti:

-“Ey Allah’ım, bundan uzun emeli kopar al.”

Bunun üzerine ihtiyar kazmayı bırakıp oturdu. Bir saat kadar bekledi. Sonra, İsa (aleyhis selam), tekrar dua etti ve:

-“Ey Allah’ım, bunun emelini kendisine iade et.”dedi.

İsa (aleyhis selam), ihtiyara bu halı sorunca, ihtiyar şöyle cevab verdi:

-“Ben çalışırken, nefsim bana: “Sen ihtiyarsın, ne zamana kadar çalışacaksın” Dedi, kazmayı elimden atıp oturdum.

Sonra nefsim:

-”Allah’a yemin ederim ki, sen hayata olduğun müddetçe yemen içmen lazımdır.” Dedi. Kalkıp kazmayı aldım, çalışmaya devam ettim.”

Kalblerin keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri UZUN EMEL şerinden muhafeze eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

Celil ve Leys’ten rivayet edilir.

Der ki;

Adamın biri İsa (Aleyhis selam) ile arkadaş oldu.

Ona:

-“Seninle beraber olup sana arkadaş olayım.”

Beraber yürüdüler. Bir nehir kenarına geldiler. Oturup yemek yemeğe başladılar. Yanlarında bulunan üç yufka ekmeğin ikisini yediler, üçüncüsü kaldı. İsa (Aleyhisselam) kalkıp nehirden su içmeye gitti. Su içtikten sonra geri yerine dönünce üçüncü ekmeği bulamadı.

İsa (Aleyhisselam) adama:

-“Ekmeği kim aldı?” Sorunca:

Adam:

-“Bilmiyorum.”dedi.

İsa (Aleyhisselam) arkadaşiyle kalkıp yola revan oldu.

İsa (Aleyhisselam) yanında iki yavrusu bulunan bir geyik gördü. Yavrulardan birini çağırdı. Yavru geldi. İsa (Aleyhisselam) onu kesti, pişirdi ve arkadaşı ile beraber yediler.

Sonra geyik yavrusuna:

-“Allah (c.c.) ın izniyle kalk.” Dedi.

Geyik yavrusu kalkıp gitti.

İsa (Aleyhisselam) Dönüp adama dedi ki;

-“Sana bu mu’cizeyi gösterenin hakkı için soruyorum. Ekmeği kim aldı?”

Adam:

-“Bilmiyorum.”dedi.

Sonra Yürüdüler,

Devam edecek…

Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri dünya sevgisinin şerrinden muhafeza eylesin. AMİN……..

Fuad Yusufoğlu

dsc02186-fuadyusufoglu-girnavas-tepesi.JPG

Girnavas Mevki-i (Nusaybin)

 

Fakirliğin Fazileti:

Allah-u Teala hazretleri (c.c.):

-“Lil-fukarai’l-muhacirine.” Haşr suresi; 8 . Ayet-i kerimesinde fakirliği, hicretten önce buyuruyor.

Resulüllah (Sallallahu aleyhe ve sellem) buyuruyor ki;

-“Allah-u Teâla (c.c.) çoluk çocuğu fazla ve zahid olan fakiri sever.”

Resulüllah ( a.s.v.) yine buyurdu:

-“Ey Bilal bu cihandan giderken zengin değil, fakir olarak gitmeye gayret et.”

Resulüllah (a.s.v.) yine buyurdu:

-“Ümmetimin fakirleri, zenginlerden beş yüz sene önce cennete girerler.”

İsa (Aleyhis selam) uyuyan bir kimsenin yanından geçiyordu.

İsa (Aleyhis selam);

-“Kalk, Allah-u Teâla (c.c.) yı zikret.” Buyurdu.

Adam:

-“Benden ne istiyorsun? Ben dünyayı isteğenlere verdim.” Dedi.

İsa (Aleyhisselam):

-“Öyleyse uyu, İstediğin gibi uyu.” Buyurdu

Resulüllah (a.s.v.) buyurdu:

-“Fakira aşına olunuz. Onlara iyilik yapınız. Çünkü onların saadeti yoldadır.”

Eshab (r.anhum.):

-“O nedir Ya Resulüllah (a.s.v.)?” dediklerinde:

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Kıyamet günü onlara, size kim bir parça ekmek veya bir hırka veya içecek bir su vermişse, elinden tutunuz ve cennete götürünüz denir.” Buyurdu.

Lokman Hekim (a.s.) oğluna:

-“Elbisesi eski olanı aşağı görme. Çünkü senin ve onun sahibiniz birdir.” Dedi.

Yahya ibn Mûaz (r.a.) buyuruyor ki;

-“Zavalli insan, fakirlikten korktuğu kadar cehennemden korksaydı, fakirlikten de, Cehennemden de emin olurdu.
-“Dünyayı istediği kadar Cenneti isteseydi, ikisine de kavuşurdu.
-“Dıştan insanlardan korktuğu kadar, kalbden Allah (c.c.) tan korksaydı, dünyaya da, ahirette de saadete kavuşurdu.”

İbrahim-i Edhem (r.a.) ın huzuruna bir kimse on bin gümüş getirdi.

Almadı.

Adam, alması için çok sıkıştırdı.

İbrahim-i Edhem (r.a.):

-“İstermisin ki, bununla fakirlik defterinden silineyim? Bunu asla yapamam.” Dedi.


Devam edecek……

Kimya-yı Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri dünyaya Haris olmayan kullarından eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

fuadyusufoglu_dsc017711-gul.jpg

Sera’mdan yetiştirdiğim bir gül (Nusaybin)

Üçüncü yol:

Nefsin ayıblarını düşmanlarının dilinden öğrenmeye çalışmaktır. Zira öfkeli göz ayıpları meydana çıkarır.

Ümit edilir ki, dalkavukluk yapan ve kendisini medh-ü sena eden dostumdan faydalanacağından, daha çok insan, kindar düşmanının, kusurlarını ortaya dökmesinden faydalanır.

Ne var ki, insan yaradılışı itibariyle düşmanının sözlerini yalanlar ve onu düşmanının, kendisini çekemediğine hamleder.

Fakat basiret sahibi olan kimse düşmanlarının sözlerinden istifade etmekten hâli kalmaz. Çünkü kötü huylar ve ayıpları muhakkak düşmanlarının diline düşmüştür.

Dördüncü yol:

İnsanlarla ihtilat etmektir. İnsanlar arasından meznun gördüğü her şeyi kendi nefsinde araştırır ve onu kendine nisbet eder.

Zira mü’min mü’minin aynasıdır. Başkalarının ayıplarından kendi ayıplarını görür, Ve bilir ki, heva ve hevese uymakta insan tabiatı birbirine çok yakındır.

Kendi yaşıtlarından birinde bulunan aybın aynı veya ondan daha büyüyü ve yahut ondan bir nebzecik diğer akranında da bulunur.

Bunu kendi nefsinde araştırır ve başkasında gördüğü her aybı kendinden temizlemeye çalışır.

Öğüt almak için kişiye bu kâfidir. Eğer insanların hepsi başkalarında gördükleri çirkin ve kötü şeyleri terk etmiş olsalardı. Terbiyeciye ve nasihat verene muhtaç olmazlardı.

İsa (Aleyhis selam) a denildi ki;

-“Seni terbiye eden kimdir?”

İsa (Aleyhis selam) şöyle cevap verdi;

-“Beni hiç kimse terbiye etmedi. Ben cahilin cehlinden bir şey gördüm, ondan kaçındım.”

Bunların hepsi ârif, zeki, nefsin ayıplarını gören, şefkatli olan, dini öğütler veren, kendi nefsini ayıplardan temizlemiş olan, Allah (c.c.) ın kullarının ahlakını düzeltmekle meşgul olan ve onun için öğüt veren bir şeyhi bulamiyanlar için baş vurulacak yollardır.

Eğer biri bu vasıflarda bulunan birini bulursa o, tabibi bulmuş demektir. O bu murşid’e sarılsın. Bu tabip onu manevi hastalıklardan tedavi eden ve onu içinde bulunduğu felaketten kurtaracak olanın ta kendisidir.

Devam edecek…

Kalblerin keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah-u Taâla hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri kendi ayıblarını gören ve elinden geldiği kadar ayıblarını düzeltme yollarına giden kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

dsc07174geneaa1-fuadyusufoglu.jpg

Çağ-Çağ Barajı (Nusaybin)

Hz. Ömer (r.a.) der ki;

-“Bu ümmet için korktuğum şeylerin en kötüsü münafık âlimdir.”

Derler ki;

-“Âlim nasıl münafık olur?”

Hz. Ömer (r.a.) der ki;

-“Dil âlimdir. Kalb ve amel cahildir. (İlmi ile amel etmez.)

Hasan el Basri (r.a.) der ki;

-“Âlimlerin ilmini ve feylesofların nazariyelerini toplayan ve sonra amelde sefihlerin yolundan gidenlerden olma

İbrahim bin Üyeyneye (r.a.) denir ki;

-“İnsanların hangisi daha çok pişmanlık duyar?”

İbrahim bin Üyeyneye (r.a.) Cevab verir;

-“Dünya hayatında, kendisine teşekkür etmeyene iyilik edenler. Ölüm anında ise ilmi ile âmil olmıyan âlim

Halil İbni Ahmed (r.a.) der ki;

-“İnsanlar dört kısımdır;

1- Kişi, bilir. Bildiğini de bilir İşte bu âlimdir. Ona uyunuz.
2- Kişi, bilir. Fakat bildiğini bilmez. İşte o uykudadır. Onu uyandırınız.
3- Kişi bilmez. Fakat bilmediğini bilir. Bu ise irşad ister. Onu irşad ediniz.”
4- Kişi amelle ilmi çağırır. Eğer icabet ederse, ne alâ. Yok icabet etmezse, Onu terk edip gider. (Yanı bir şeyler yapmakla kendini âlim gösterir. Cahildir. Fakat cahil olduğunu bilmez.)”

İbni Mubarek (r.a.) der ki;

-“Kişi ilim taleb ettikçe âlimdir. Ben âlim oldum sandığı an câhildir.”

Fudayl bin İyad (r.a.) şöyle der:

-“Ben üç kişiye acırım;

-“1- Kavmin efendisi olup da sonra zelil olana,
-“2- Kavmin en zengini olup, sonra fakir düşene,
-“3- Kendisiyle dünyanın oynadığı âlime,”

Hasan el Basri (r.a.) der ki;

-“Âlimlerin azabı kalbin ölmesidir. Kalbin ölmesi ahiret ameli ile dünyayı taleb etmektir.”

İsa (Aleyhis selam) der ki;

-“Kötü âlim, nehir ağzına düşen ve onu kapatan büyük taş gibidir. Ne kendisi su içer, ne de mahsulatın sulanması için suyu terk eder.

Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala (c.c.) bizleri ve sizleri kötü âlim şerrinden muhafeze eylesin. Amin…

Fuad Yusufoğlu

Eski Busra’dan bir görünüş

Cebel-ün-Nur (Uzaktan görünüşü)

Muhammed (Aleyhis selam)- 25

Ebû Talib;

-“Misak nedir?” dedi.

Rahip “Bahira” dedi ki;

-“Allah-u Teâlâ bütün peygamberlerden ve en son İsa Aleyhis selam’dan ümmetlerine âhir Peygamberinin geleceğini bildirmeleri üzerine söz almıştır.” Dedi.

Ebû Talib, Rahip “Bahira” nın bu sözleri üzerine Şam’a gitmekten vazgeçti. Mallarını Busra’da ucuz fiyata satıp Mekke’ye döndü.

Ebû Talib, Rahip “Bahira” dan işittikleri şeylerden sonra Muhammed Aleyhis selam’ı Daha çok sevdi.

Ömrü boyunca O’nu daima korudu ve her işinde O’na yardımcı oldu.

Her haliyle faziletler ve güzellikler sahibi müstesna bir insan olarak büyümekte olan Muhammed Aleyhis selam, on yedi yaşına girmişti.

Bu sırada Yemen’e ticaret için giden amcası Zübeyr, ticaretinin bereketli olması için O’nu da yanında götürmüştü.

Bu sefer de de nice harikülade halleri görüldü. Mekke’ye döndüklerinde O’nun bu halleri anlatıldı ve Kureyş kabilesi arasında

-“Bunun şanı pek yüce olacak” diye söylenmeye başlandı…

Gençliği;

Her bakımdan insanların en üstünü olan Muhammed Aleyhis selam, daha gençliği sırasında Mekke halkı arasında diğerlerinden farklı olarak çok sevilmiştir.

Güzel ahlakı, insanlara görülmemiş bir şekilde iyi davranması, sakinliği, yumuşaklığı ve diğer üstün halleriyle SEVİLMİŞTİ.

İnsanlar arasında fevkalade farklılığı ile herkes O’na HAYRAN OLMUŞTUR. Mekke halkı, O’nda gördükleri şaşılacak derecedeki doğru sözlülük ve güvenirlikten dolayı da O’na “El-emin” (güvenilir) dediler.

Ve gençliğinde bu isimle meşhur oldu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu