‘oruc’ olarak etiketlenmiş yazılar

Dinde Kırk Esas- Oruc

07 Temmuz 2008

dsc00076-fuadyusufoglu-cag-cag-baraji.JPG

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

Resulullah (Sallallah-u aleyhi ve selem) buyuruyor ki;

-“Allah (c.c.) Hadisi kudside buyuruyor ki;

-“Ademoğlunun her iyi amelinin mükafati, on mislinden yedi yüz misline kadar kat kat verilir. Ancak oruç böyle değildir. O’nun mükafatını bizzat ben vereceğim. (kulum) şehvetini ve yemeğini benim için terk eder. Oruç tutan için iki ferahlık vardır. Biri iftar ederken diğeri de Rabbine kavuştuğu zaman, Allah katında oruç tutanın ağız kokusu misk kokusundan daha hoştur.” Müslim.

Yine Resul-i Ekrem (sallallah-u aleyhi ve selem) buyuruyor ki;

-“Her şeyin kapısı vardır. İbadetin de kapısı oruçtur.”

Orucun bu hasletlere malik olmasının iki sebebi vardır:

1- Oruç nefsin havay-i arzularından men edilmesine dayanan gizli bir amledir ki, ona ancak Allah (c.c.) muttali olur, Allah (c.c.) dan başka hiç bir kimse muttali olamaz. O, Namaz, Zekat ve diğer ameller gibi değildir.

2- Oruç Allah (c.c.) ın düşmanını (şeytan) kahreder. Zira Şeytan Allah (c.c.) ın düşmanıdır. Bu düşman ancak şehvani arzular vasitesi ile kuvvetlenir. Açlık ise şeytanın aletlerinden olan bütün şehvanı istekleri yok eder.

Bunun içindir ki, Resul-i Ekrem (Sallallah-u aleyhi ve selem)

-“Şeytan ademoğlunun kan damarlarında dolaşır, şeytanın dolaştığı kanalları açlıkla tıkayınız.” Buyuruyor.

Bil ki,

Oruç, mikdarı itibari ile üç derecedir. Ve yine Oruç esrarı itibari ile üç derecedir.

Orucun mikdarı itibari ile derecelerinin en aşağı olanı, Ramazan ayında oruç tutmakla iktifa etmektir. En alâsı ise, Hazreti Davud (a.s.) orucudur.

Hazreti Davud (a.s.) un orucu ramazan dışında gün aşırı oruç tutmaktır. Hadis-i şerifte varid olduğuna göre, bu şekil oruc tutmak yılın hepsini oruçlu geçirmekten daha efdaldır. Ve yine o oruc, orucların en efdalıdır.

Onun sırrı da şudur. Senenin tümünü oruç tutan kimse ise oruç tutmak halını alır ve oruc tutmakla nefsinden bir kırıklık, şehvani isteklerinde bir eziklik ve kalbinde bir sevinçlik his etmez. Çünkü nefis ancak kendisini zaafa düşürecek şeyle müteessir olur. O şeyde nefis alışkanlık elde ederse ondan müteessir olmaz. Bu uzakta değildir.

Çünkü doktorlar ilaçların içiminde alışkanlıktan men ederler. Ve derler ki;

-“İlaç içmekte alışkanlık halına gelen kimse hastalandığı vakit, alıştığı o ilaçtan fayda bulamaz. Zira, onun vucudu o ilaca alışmış olduğundan ilacın tesirini bulamaz”

Bil ki, kalblerin tıbbı, bedenlerin tıbbına yakındır. O, Resulullah (Sallallah-u aleyhi ve selem) in Abdullah bin Ömer (r.a.) e kendisine oruç hakkında sorduğu vakit buyurduğu hadisin bir sırrıdır ki;

Resulullah (sallallah-u aleyhi ve selem) ibni Ömer (r.a.) e:

-“Bir gün oruç tut ve bir gün tutma.” Buyurdu.

İbni Ömer ( r.a.):

-“Ben ondan daha faziletlisini istiyorum.”dedi.

Bunun üzerine Resulullah (salllallah-u aleyhi ve selem)

-“Ondan efdalı yoktur.” Buyurdular.

Bunun içindir ki, Resulullah (s.a.v.) felan kişi bütün seneyi oruç tuttu denildiğinde,

Resulullah (a.s.v.):

-”O, ne oruç tuttu, ve ne de iftar etti.” buyurdular.

Hatalarla kur’an okuyan bir adam hakkında Hazreti Aişe (Radiyallah-u anha ) ya;

-”Şübhesiz bu ne kur’an okudu, ne de sustu.” buyurduğu gibi.

Devam edecek….

Dinde Kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri günlerini oruçlu geçiren kullarından eylesin. AMİN……

Fuad Yusufoğlu

dsc00079-fuadyusufoglu-cag-cag-baraji.JPG

Orta dereceğe gelince:

O, yılın üçte birini oruç tutmaktadır. Haftanın pazartesi ve Perşembe günlerini oruç tutar buna Ramazan orucunu da katarsan senin dört ay dört gününü oruç tutmuş olursun ki o da üçte birinden fazladır.

Fakat, kurban bayramın deki teşrik günlerinden birinin oruçsuz geçeceğine göre fazlalık üç güne düşer. İki bayramda iki günün oruç tutulması doğru olmadığından tutulmayan günler üç gün olur ki, fazla olan gün bir gün olur.

Orucun, esrarının üç derecesine gelince:

1-Yemek içmeği terk etmekten ibaret olan oruçtur. Bu derecelerin en ednasıdır. Çünkü, yemek içmekten kaçınırlar fakat, azaların yapacakları küçük ve büyük günahlardan kaçınmazlar. Bu avamın tuttuğu oruçtur. O da, onların isimle kanaat etmeleridir.

2-Yemek içmeği terk etmeğe, azaları günahtan menetmeyi katmaktır. İnsan dilini giybetten, gözünü haram olana bakmaktan ve diğer azalarını günahlardan muhafaza eder.

3- Geçen hususlara, kalbi kötü düşüncelerden, vesveselerden koruyup kalbi, ancak Allah (c.c.) ı zikre tahsis etmeğe katmaktır. Bu orucun kemali olduğu gibi en has ve en iyi olan kimselerin orucudur. Sonra orucun bir sonu var ki onunla kemal bulur.

O da:

1-Şübheli dahi olmayan helal yemekle iftar etmek.

2-Gündüz yiyemediğini yemek suretiyle helal olan yemekten çok yemek.

Böylece bir öyünde iki öyün ün yemeğini yer, midesini doldurup ağırlaştırır ve şehvetini kuvvetleştirir, orucun sırrını yok eder.

Onu gece kalkıp namaza kılmaktan uzaklaştırarak tembelliğe sevkeder, çok kere sabah namazından önce uyanmaz. Bunların hepsi zarar ve ziyandır. Oruçtan elde edilcek faide çok defa bu zarar ve noksanını karşılıyamaz.

Devam edecek…

Dinde Kırk esas (İmam-i ĞAZALİ)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri orucuna sadık, olan hem bütün azalarını haramlardan sakındıran kullarından eylesin. AMİN…….

Fuad Yusufoğlu

Oruc’un Hikmeti

10 Temmuz 2008

dsc06372-fuadyusufoglu-sanise-koyu-caglar.JPG

Şahinşah köyü (Şanişe) Nusaybin

Resulullah (Sallallah-u aleyhi ve selem) buyuruyor ki;

-“Allah (c.c.) Hadisi kudsi’de buyuruyor ki;

-“Ademoğlunun her iyi amelinin mukafatı, on mislinden yedi yüz misline kadar kat kat verilir. Ancak oruç böyle değildir. O’nun mukafatını bizzat ben vereceğim. (kulum) şehvetini ve yemeğini benim için terk eder. Oruç tutan için iki ferahlık vardır. Biri iftar ederken diğeri de Rabbine kavuştuğu zaman, Allah katında oruç tutanın ağız kokusu misk kokusundan daha hoştur.” Müslim.

Yine Resul-i Ekrem (sallallah-u aleyhi ve selem) buyuruyor ki;

-“Her şeyin kapısı vardır. İbadetin de kapısı oruçtur.”

Orucun bu hasletlere malik olmasının iki sebebi vardır:

1-Oruç nefsin havay-i arzularından men edilmesine dayanan gizli bir amledir ki, ona ancak Allah (c.c.) muttali olur, Allah (c.c.) dan başka hiç bir kimse muttali olamaz. O, Namaz, Zekat ve diğer ameller gibi değildir.

2- Oruç Allah (c.c.) ın düşmanını (şeytan) kahreder. Zira Şeytan Allah (c.c.) ın düşmanıdır. Bu düşman ancak şehvani arzular vasitesi ile kuvvetlenir. Açlık ise şeytanın aletlerinden olan bütün şehvanı istekleri yok eder.

Dinde Kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâla hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri günlerini oruçlu geçiren kullarından eylesin. AMİN……

Fuad Yusufoğlu

dsc06364-bavarne-koyu-bahce-basi.JPG

Baverne köyü (Bahçe başı)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) buyuruyor ki;

-“Ey iman edenler sizden evvelki (ümmet) lere yazıldığı gibi sizin üzerinize de ORUC yazıldı (farz edildi) Ta ki, koranasınız.” El bakara suresi – Ayet: 2/183

Said bin Cübeyr (r.a.) den rivayet edilmiştir,

Der ki;

-“Bizden önceki ümmetlerin oruc’ları, yatsı vaktınden gelecek günün akşamına kadar idi. Nitekim İslam’ın ilk günlerinde de böyle idi.”

Alimlerden bir cemaat şöyle derler:

-“Oruc hırıstiyanlara da farz olunmuş idi. Oruc ayı bazen sıcak aylara, bazen da soğuk aylara rastlardı. Bu durum onlara yaşantılarında ve yolculuklarında zor gelirdi. Sonra onların büyüklerinin rey’leri üzerine oruçlarının kış ile yaz arasında bir mevsimde olmasını kararlaştırdılar ve orucu İLK BAHAR da tuttular.

Yapmış oldukları bu işe kefaret olarak oruca on gün ilave ettiler. Sonra onların hükümdarı hastalandı. Hastalığında eğer iyileşirse, oruc’larına on gün daha ilave edeceğini Allah (c.c.) a nezreti. Hastalığından iyi olunca, oruc’a bir hafta ilave etti.

Bu hükümdar ölüp onun yerine başka bir hükümdar geçince oruc’u elli gün tutun diye emir verdi. Sonra onların hayvanlarına hastalık gelip kırıldığında, Hükümdar, ORUC’UNUZU FAZLALAŞTIRIN diye emir verdi. Onlar da on gün oruc’tan önce ve on gün de sonra olmak üzere oruc’u ziyadeleştirdiler.

Denilir ki;

-“Hiçbir ümmet yoktur ki, onlara oruc farz edilmesin. Ancak onlar FARZ KILINAN ORUC’TAN SAPITTILAR.”

Oruc hicretin ikinci senesinde farz kılınmıştır. Orucun farziyeti Kat’i delille sabittir. Onun varlığını kim İNKAR EDERSE KAFİR OLUR.

Oruc’un fazileti hakkında bir çok hadis-i şerifler varid olmuştur. Onlardan bazıları şunlardır.

Resulüllah (sallallahu aleyhi ve selem) buyuruyor ki;

-“Ramazanın ilk gecesi geldiği zaman, bütün cennet kapıları açılır. Bu kapılardan hiç biri Ramazan ayı boyunca kapanmaz. Allah (c.c.) bir münadiye şöyle nida etmesini emreder.

-“Ey hayır isteyen, gel.”

-”Ey şer yolundan olan azğın (azğınlığından) vazgeç.”

Sonra der ki:

-“İstiğfar eden yokmu? İstiğfar eden bağışlanacak.”

-“İsteyen yok mu? İstediği kendisine verilecek.”

-“Tevbe eden yok mu? Tevbesi kabul olunacak.”

Bu çağırmalar şafak atıncaya kadar devam eder. Allah (c.c.) her Ramazan bayramı gecesi azaba müstehak olan bir milyon kişiyi cehennem azabından AZAD EDER.”

Devam edecek…

Mükaşefe-tül Kulub (İmam-i Ğazali)

Ramazan-i Şerif ayımız KUTLU OLSUN…MUTLU OLSUN…Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Ramazan-i şerif ayı hurmetine günahlarımızı afv eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ deresi (şelale)

Selman-i Farisi (r.a.) rivayet edilir.

Der ki;

-“Resulüllah (sallallahu aleyhi ve selem) Şa’ban ayının son gününde bize hitab ederek şöyle buyurdular:

-“Ey insanlar, sizi öyle bir büyük ay gölgesi altına almaktadır ki, O ayda
KADİR GECESİ vardır. Kadir gecesi (kendisinde kadir gecesi bulunmayan) bin aydan hayırlıdır.”

-”Allah (c.c.) o ayda oruc tutmayı farz gece ibadetini nafile kılmıştır O ayda kim bir hayır yaparsa, Ramazan dışında farzı eda eden kimse gibi SEVAB ALIR.

-“Kim ki, Ramazan da bir farzı eda ederse, Ramazan dışında yetmiş farzı eda eden kimse gibi SEVAB ALIR. “

-”Ramazan, sabır ayıdır. Sabrın mükafati ise CENNETTİR.

-“O LÜTÜF AYIDIR. O öyle bir aydır ki, o ayda Mü’minin rızkı artar. Kim ramazanda bir oruc’luya iftar ettirirse, bir köle azad etmiş gibi SEVAB alır ve bütün günahları BAĞIŞLANIR.”

Biz dedik ki;

-“Ey Allah (c.c.) Resulü, bizim hepimiz bir oruc’luya iftar ettirecek gücde değiliz.”

Resulüllah (sallallahu aleyhi ve selam) buyurdular:

-“Allah Teâlâ bu sevabı, bir yudum süt, su veyahut bir hurma ile oruc’luyu iftar ettirene verir. Kim bir oruc’luyu doyurursa, bu onun bütün günahlarının bağışlanmasına sebeb olur.”

-”Rabbi onu benim havzımdan (Havza-ı Kevser) öyle bir içirir ki, ondan sonra ebediyen susamaz. Onun sevabından hiçbir şey eksiltmeden aynı mükâfatla mükâfatlandırır.”

-“Ramazanın, evveli RAHMET, ”
-”Ortası MAĞFİRET, ”
-”Sonu ise CEHENNEMDEN AZAD’DIR.”

-”Kim o ayda kölesinin işini hafifletirse Allah (c.c.) onu cehennem ateşinden azad eder.”

-”Ramazan ayında dört hasedi çoklaştırırız. İki haset ile Rabbinizi kendinizden razı kılarsınız. Diğer iki hasetten müstağni olamazsınız.“

-“Rabbinizi kendinizden razı kılacak olduğunuz iki hasetten biri, “Lâ ilâhe illallah” demek, ikincisi ise Allah (c.c.) tan af dilemek üzere “tevbe-i istiğfar” etmektir.”

-“Kendisinden müstağni olamıyacağınız iki haset ise “Rabbinizden cenneti istemek ve cehennem ateşinden ona sığınmaktır.”

-“Kim inanarak ve sevabını isteyerek, Ramazanda oruc tutarsa, onun geçmiş ve gelecek günahları bağışlanır.”

Allah-u Teâlâ (c.c.) (hadisi kutside) buyuruyor ki:

-“Âdemoğlunun her ameli kendisi içindir. Oruc müstesna. O benim içindir. Onun mükâfatını ben vereceğim.”

Allah-u Teâlâ’nın kendi nefsine izafe ettiği ibadet sana kâfidir.

Resulullah (s.a.v.) buyuruyor:

-“Benim ümmetime Ramazan ayında beş haslet verildi. Bu hasletler onlardan önce geçen ümmetlere verilmemiştir:

1- Allah katında, oruc tutanın ağzının kokusu misk kokusundan daha güzeldir.”
2- İftar edinceye kadar melekler onlar için istiğfar eder.”
3- Ramazan ayında bütün şeytanlar bağlanır.”
4- Allah (c.c.), her gün cenneti zinetlendirir”

Ve:

“Salih kullarım, kendilerinden kötülüğün ve ezânın men edilmesini istiyorum.” Buyurur.

5- Ramazan ayının son gecesinde Allah (c.c.) onları afveder.”

Resulullah (s.a.v.) a soruldu:

-“Ey Allahın Resulü (s.a.v.), o gece kadir gecesi midir?

Resulullah (s.a.v.);

-“Hayır. Fakat her amel eden amelini bitirdiğinde mükâfatını alır.” buyurmuştur.

Mükaşefe-tül Kulub (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Ramazan-i şerif hurmetine, günahlarımızı afv eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

Ramazan-i Şerif bayramınız kutlu olsun…

HOŞ GELDİN
YA ŞEHRİ RAMADAN…
HOŞ GELDİN
YA ŞEHRİ ĞUFRAN…

Ramazan-ı şerif ayımız bizlere, sizlere, Bütün İSLAM ALEMİNE birlik beraberlik ve Hayırlar getirmesini YÜCE RABBİMİZ’DEN Niyaz ediyorum…

Allah-u Teala Hazretleri(c.c.) Yaklaşmakta olan Mübarek Ramazan-i şerif ayı hurmetine bizlere ve sizlere sıhhatlı, afiyetli ve huzurlu günler ihsan eylesin….Amin….
Günahlarımızı mağfiret eylesin…..AMİN….
Sevgilerimle…
Fuad Yusufoğlu

Aşura günü fazileti

14 Temmuz 2008

dsc08859-fuadyusufoglu-girnavas.JPG

Girnavas Mevki-i (Nusaybin)

İbni Abbas (r.a.) dan rivayet edilmiştir.

Der ki;

-“Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve selem) Medine’ye geldikleri vakit Aşura günü Yahudilerin oruç tutmakta olduklarını gördü. Bunun sebebini sorunca,

Yahudiler şöyle dediler;

-“Allah (c.c.) Musa Aleyhis selam) ı ve İsrail oğullarını Fir’avunın şerrinden kurtardı. Biz ona hürmetten oruç tutuyoruz.”

Bunun üzerine Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve selem):

-“Biz Musa (Aleyhis selam) a sizden daha layıkız.” Buyurdu. Ve o gün oruç tutulmasını emretti.

Aşurenin fazileti hakkında, bir çok haberler varid olmuştur:

Adem (aleyhis selam) ın tevbesi o gün kabul olundu. Adem (aleyhis selam) Aşure günü yarartıldı. Cennete o gün girdi. Arş, kürsi, gökler, yer, güneş, ay, yıldızlar ve cennet Aşure günü yaratıldı.

İbrahim (Aleyhis selam) o gün doğdu. Ateşten o gün kurtuldu. Musa (aleyhis selam) ın ve beraberindekilerin kurtulduğu ve Fir’avnın ve beraberindekilerin boğulduğu gün de aşure günüdür.

Aşure günü, İdris (aleyhis selam) yüksek makama çıkarıldı. O gün Nuh (Aleyhis selam) ın gemisi Cudi dağının üzerine karar kıldı.

Yer yüzüne ilk yağmur Aşure günü yağdı. Aşure günün orucu Ramazandan önce farz kılınmıştı. Sonra bunun farziyeti Ramazan orucu ile kaldırıldı.

Resulullah (a.s.v.) hicretten önce Aşure günü oruç tutardı.

Medineye geldiklerinde onu talep etmekte ısrar etti. Hatta ömürlerinin son günlerinde şöyle buyurdular;

-”Eğer gelecek seneye kadar yaşarsam, Aşure günlerinin dokuzuncu ve onuncu günlerini oruç tutacağım.”

Resulüllah (a.s.v.) o sene Aşureye kavuşmadan ahirette intikal buyurdular.

Resulüllah (a.s.v.) onuncu gününden başkasını oruçlu geçirmezlerdi. Fakat dokuzuncu, onuncu ve onbirinci günlerinde oruç tutulmasını teşvik buyururlardı.

-”Siz aşure gününen bir gün önce ve bir gün sonra olarak oruç tutun. Yahudilere muhalefet edin.”

Bil ki;
Resulüllah (a.s.v.) ın torunu Hz. Hüseyin (r.a.) Aşure günü uğradığı musibet, onun Allah (c.c.) katında derecesinin yüksek olduğuna ve onu pak olan ehl-i beytin makamlarına ilhak ettiğne delalet eden bir şehidliktir.

O gün kim haz. Hüseyin (r.a.) ın maruz kaldığı musibeti hatırlarsa, Allah (c.c.) ın emrine uyarak “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.” Demesi gerekir. Rafizilerin, Şiilerin ve delalet ehlinden başkalarının yapmış olduğu şeylerle asla meşgül olmamalı. Ağlamak, sızlamak ve hüzünlenmek suretiyle matem tutmamalıdır. Zira bunlar Mü’minlerin ahlakından değildir.

Eğer Müslumanlıkta, ağlamak sızlamak, yas tutmak hüzünlenmek olsaydı, Hazreti Hüseyin (r.a.) ın dedesi (Kainatın efendisi Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve selem) ın vefatı günü buna daha layıktı. Allah Teala (c.c.) tek başına bize kafidir. O ne güzel vekildir.

Mükaşefetil Kulub (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Şahadet mertebesine kavuşan Hazreti Hüseyin (r.a.) ın yüzü suyu hürmetine Afv eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

Oruc.3

21 Temmuz 2008

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

Oruc, İslamın şartlarından biridir.

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu:

-“Allah-u Teâla buyuruyor ki, her iyiliğe on misli karşılık verilir. Fakat oruc bana mahsustur, onun karşılığını ben veririm.” H. Savm.

Allah-u Teâla buyuryor;

-“Kendi arzu ve isteklerine sabredenler (canları istedikleri halde yapmayanlar) hesaba çekilmezler; ecirleri, sevabları hesabsızdır.” M. Siyam.

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu;

-“Sabır imanın yarısıdır. Oruc da sabrın yarısıdır.”

Ve yine Sallallahu aleyhi ve selem yine buyurdu:

-“Oruc tutanın ağzının kokusu Allah-u teâlanın indinde MİSK kokusundan daha güzeldir.” H. Savm.
Allah-u teâla buyuruyor;

-“Benim kulum yemekten ve içmekten yalnız benim için el çekti; onun mükâfatını ancak ben veririm.” H.Savm.

Peygambr efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“Oruc uykusu ibadettir.”

Ve yine Sllallahu aleyhi ve selem buyurdu ki;

-“Ramazan ayı gelince, CENNET KAPILARINI açarlar, CEHENNEM KAPILARINI kapatırlar ve şeytanları bağlarlar ve bir ses der ki; “EY İYİLİK ETMEK İSTEYEN KİMSE, senin vaktindir, gel. EY KÖTÜLÜK YAPMAK İSTEYEN sana burada yer yoktur.” M. Siyam.

Faziletinin büyüklüğündendir ki, Allah-u teâla bu ibadeti, hassetsen kendine nisbet ediyor ve ;
-“Oruc benim içindir, karşılığını ben veririm.” Buyuruyor. H. Savm.

Her ne kadar bütün ibadetler onun için ise de bu, bütün alem onun mülkü olduğu halde, Kâ’beye” BENİM EVİM.” Buyurmasına benziyor…

Devam edecek…

Kimya-yi Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâla (c.c.) henüz gelmekte olan Ramazan oruc’unu bi hakken tutanlardan eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Oruc. 4.

21 Temmuz 2008

Girnavas tepesinden bir görünüş (Cin tepesi)

Oruc’ta iki hususiyet vardır ve bu hususiyetler sebebiyle bu nisbete uygundur.

Biri;

Oruc’un hakikâti, yememektir. Bu ise bâtına ait bir şeydir. İnsanlar bunu görmez. Böylece riya da buna yanaşmaz.

Diğeri;

Allah-u Teâla’nın düşmanı şeytandır. Şeytanın askeri, arzu ve isteklerdir. Oruc onun askerini kırar. Çünkü oruc’un hakikati ARZULARI TERKTİR.

Bunun için Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“Şeytan insan vucudunda, kan gibi dolaşır. O’nun geçiş yolu açlıkla tıkayınız.”H. İtikâf

Hazreti Aişe’ye (radiyallahü anhâ) buyurdu ki;

-“Cennetin kapısını çalmaya devam et.”

Hazreti Aişe (radiyallahü anhâ);

-“Ne ile?” sordu.

Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Acıkmakla.” Buyurdu.

Ve yine Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu;

-“Oruc kalkandır.” H.Savm.

Ve yine Resulüllah (sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu;

-“İbadetin kapısı oruc’tur.”

Bu da bütün ibadetlere şehvetin mani olmasındandır. Şehvet yani arzulara yardım TOKLUKTUR.
Açlık ise ARZULARI KIRAR.

ORUC’UN FARZLARI;

1-Ramazan ayının ilk gününü aramaktır;

Yirmi dokuz veya otuz gün olduğunu ancak bununla anlayabilir. Adil bir şahidin sözüne güvenilir.
Bayram için ise İKİ ŞÂHİD’DEN az olmaz. Doğru sözlü olduğunu bildiği bir kimseden hilâli gördüğünü duyunca, oruc’a başlaması FARZ olur. İsterse Kadi o kimsenin sözüyle hükmetmiş olmsın.

On altı fersahlık (yaklaşık olarak 100 km.) uzakteki bir başka şehirde yeni ay görmüşlerse, burada olanlara, yani ayı görmeyenlere oruç farz olmaz. Mesafe bu kadardan az olursa oruca başlamaları farz olur.

2-Niyettir;

Her gece niyet etmek lazimdır. Hatırına, bunun ramazan oruc’u olduğunu, farz olduğunu ve farz edâ ettiğini getirmelidir.

Bunları hatırlayan Müslümanın kalbi niyetsiz olmaz. Şübheli gecede (Şaban ayının otuzuncu yahut Ramazanın birinci gecesi iyi bilinmezse); “Ramazan ayı gelmiş ise niyet ettim oruc tutmaya” dese, bu niyet doğru olmaz.

Şübhesini, sözüne güvendiği bir kimsenin sözü ile giderinceye kadar bu niyet olmaz. Son gece ise caizdir. Evet bu da şübhelidir ama, esas olan Ramazanın henüz geçmemiş olmasıdır.

Bir kimseyi karanlık bir yerde bıraksalar, düşünce ve gayretiyle vakti bulmaya çalışırsa ve buna göre oruc tutarsa doğru olur. Geceden niyet etse ve niyetten sonra imsaktan önce bir şey yese niyeti bozulmaz. Hattâ hayzının kesileceğini anlayan kadın, niyet etse ve sonra hayızı kesilse, oruc’u sahih olur.

3-Bile bile vucudun içine hiçbir şey sokmamaktır;

Devam edecek…

Kimya-yi Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâla hazretleri Bizleri ve sizleri gelmekte olan Ramazan-i şerif ayı hürmetine AFV eylesin. Amin…
Fuad Yusufoğlu

Oruc. 5.

21 Temmuz 2008


Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

3-Bile bile vucudun içine hiçbir şey sokmamaktır;

Kan aldırmanın, sürme kullanmanın, kulağın içine bir şey sokmanın, zekerin ucuna pamuk koymanın zararı yoktur

Çünkü;

İç dediğimizde bir şeyler olmalıdır. Beyin, karın, mide ve mesâne gibi. İstemiyerek vucuduna bir şey girse, mesele üçan bir sinek, veya yoldaki toz, yahut boğazına kadar ulaştırdığı abdest suyunu yutsa, orucu bozulmaz.

Ama sabah olmamıştır veya akşam olmuştur zanederek yese, sonra sabahtan sonra veya akşamdan önce yemiş olduğunu anlasa orucunu kazâ etmesi lâzımdır.

4-Hanımıyla cima’ etmemektir;

Eğer hanımıyla guslü icabettirecek kadar oynarsa, oruc bozulur. Fakat oruc’lu olduğunu unutmuşsa bozulmaz. Gece cima’ etse sabahtan sonra yıkansa caizdir.

5-Hiçbir şekilde kendisinden meni çıkmasını istememektir;

Cima’ etmeden hanımıyla oynasa, genç olsa ve menî gelme korkusu bulunsa, menî gelse oruc’u bozulur.

ORUC’UN SÜNNETLERİ DE ALTIDIR;

Sahuru geciktirmek,
İftarı acele ve hurma veya su ile etmek,
Öğleden sonra misvak kullanmamak,
Sadaka vermek,
Yemek vermek,
Çok Kur’an-i kerim okumak, Bilhassa Kadir gecenin içinde bulunduğu Ramazanın son on günü itikâfta olmak,

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) bu on günde yatağını dürer, ibadet elbisesini giyerdi. Ehl-i Beytinden ibadetten baş kaldıran olmazdı.

Kadir Gecesi;

Ramazanın ya yirmi birinci, ya yirmi üçüncü, ya yirmi beşinci, veya yirmi yedinci gecesidir. YİRMİ YEDİNCİ GECE olması daha kuvvetlidir.

En iyisi bu on gündeki itikâfi devamlı yapmaktır. Eğer devanlı itikâf yapacağım diye adak yaptıysa, Kazâ-yı hâcetten başka bir sebeple dışarı çıkmaması ve abdest alma zamanından fazla orada kalmaması lazımdır.

Cenaza namazı, hasta ziyareti, şehidlik yahut abdestini yenilemek için dışarı çıksa i,tikâf kesilmiş olur. Mescidde elini yıkamak, yemek yemek ve yatmakta bir sakınca yoktur. Kazâ-yı hâcetten dönünce niyetini yenilemelidir.

ORUC’UN HAKİKATİ VE RUHU;

Devam edecek…

Kimya-yi Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâla hazretleri bizleri ve sizleri Ramazan oruc’unun farzlarına dikkat eden kullarından eylesin. Amin…
Fuad Yusufoğlu…

Oruc. 7.

21 Temmuz 2008

Tem yolundan Suriye hududu (mayın tarlası)

2-Dilini lüzumsuz şeylerden ve ihtiyaç olmayan şeylerden korumaktır;

Ya susmalı, ya Kur’an-ı kerim okumakla meşgül olmalıdır. Münazara ve mugalâta, zararlı lüzümsüz sözlere girer. Fakat, giybet etmek ve yalan söylemek, âlimlerden bâzılarıın mezhebine göre, avamın oruc’unu da bozar.

İki kadın oruc’lu idiler. Susuzlıktan ölecek gibi oldular. Peygamber Efendimizden (Sallallahu aleyhi ve selem) oruc’larını açmak için izin istediler. Onlara bir çanak gönderdi ve buna kussunlar buyurdu. Her ikisinin de boğazından siyah kan parçası geldi. Orada bulunanlar şaşırdılar.

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selam) buyurdu;

-“Bu iki kadın, Allah-u Teâla’nın helal kıldığı şeylerden oruc tuttular, sakındılar, haram ettiği ile oruçlarını açtılar. Giybetle uğraştılar. Boğazlarından gelen de, yedikleri insan etleridir.”

3-Kulağını korumalıdır;

Çünkü söylemesi zararlı olan şey’i dinlemek de zararlıdır. Dinleyen; günahta, yalanda, giybette ve diğer şeylerde söyleyene ortak olur.

4-Elini, ayağını ve uzuvlarını günahlardan korumalıdır;

Oruc tutup da, kötülüklerden kaçınmayan, oruc tutmaktan kaçınıp zehir içen hasta gibidir.

Çünkü;

Günah zehirdir. Yemek gıdadır ama, çok yenirse zararlı olur. Fakat aslında zararlı değildir.

Bunun için Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki;

-“Bir çok oruc tutanlar vardır ki, oruc’tan nasibleri açlık ve susuzluktan başka bir şey değildir.”

5-İftar vaktinde haram ve şüpheli şeyleri yememelidir;

Hâlis helaldan bile çok yememelidir. Gündüzün kaçırdığını gece tedarik edenin mksadı nasıl hasıl olur? Çünkü oruçtan maksad; şehvetleri, arzuları zayıflatmaktır. İki vakitlik yemeği bir vakitte şehveti artırır, isteği çoğaltır. Hele çeşit çeşit yemek yapıyorlar. Mide boş olmayınca, kalb nasıl sâf ve berrak olur?

Sünnet olan gündüzün fazla uyumamak ve açlığın te’sirini kendinde bulmaktır. Gece çok yerse, hemen uykuya dalar. Ve gece namazını kılamaz.

Bunun için Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu;

-“Dolu olan kaplardan, Allah-u Teâla’nın mideden daha çok düşman olduğu dolu bir kap yoktur.”

6- İftardan sonra kalbi, korku ve ümid (Havf ve reca) arasında olmalıdır;

Çünkü oruc’unun kabul edilip edilemiyeceğini bilemez.

Hasan-i Basri (Rahmetullah) bayram günü gülüp oynayan bir kısım insanlara rastladı.

Buyurdu ki;

-“Allah-u Teâla, ramazan ayını kullarının kendisine ibadette daha çok ve daha ilerisini arayacakları bir meydan yaptı. Bir kısmı ileri gitti, bir kısmı geri kaldı. Gülenlere ve hâllerinin, işlerinin hakikatini bilmeyenlere çok şaşılır!”

-“Allah-u Teâla’ya yemni ederim ki, eğer Allah-u Tâla yaptıkları işlerin önünden perdeyi kaldırsa, hakikati gösterse, makbûller kendi neş’esiyle meşgül olur, redolunanlar yas tutarlar ve hiç kimse oyun ve eğlence ile meşgül olmaz.”

O halde, bu anlattıklarımızdan anlaşılmış oluyor ki, yemek yemeyip, su içmeyip oruc tutmakla iktifa edenin oruc’u ruhsuz bir sûret olur.

Oruc’un hakikati ise kendini meleklere benzetmektir. Çünkü meleklerde hiç şehvet yoktur. Hayvanlarda ise şehvet galiptir. Bunun için meleklerden uzak oldular. Şehveti galib olan kimse hayvanlar seviyesindedir.
Şehveti azalınca meleklere benzer. Bu sebeple meleklere yakın olur. Yakınlık sıfat bakımındandır, yer bakımından değil. Melekler ise Allah-u Teâla’ya yakındır.

O halde insan da, Allah-u Teâla’ya yakın olur. Akşam hazırlığına koyulur ve bütün istediklerini hazırlarsa, şehveti kuvvetlenir, azalmaz ve oruc’un ruhu ele geçmez.

Devam edecek…

Kimya-yi Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâla hazretleri Bizleri ve sizleri gelmekte olan Ramazan-i şerif ayı hürmetine AFV eylesin. Amin…
Fuad Yusufoğlu