‘Rabi’a-tül Adaviyye (r.anha)’ olarak etiketlenmiş yazılar

Hasan keyf (Batman)

Rabi’a-tül Adaviyye (radiyallah-u anha)- 3

Rabi’a-tül adaviye (r.anha) kimseden bir şey almazdı. Bir keresinde Hasan-i Basri hazretleri (r.a.), kendisini ziyarete gitmişti. Kulubesinin kapısında, zenginlerden birinin ağlamakta olduğunu gördü;

Hasan-i Basri (r.a.);

-“Niçin ağlıyorsunuz? Diye sordu.

O zengin;

-“Zühd ve kerem sahibi şu hatun olmazsa, halk mahv olur. O zamanın bereketidir. Allah-u Teâlâ bizi, bir çok belâ ve sıkıntılardan onun hürmetine muhafaza etmektedir. Ona bir miktar yardımım olsun diye şu altın dolu keseyi getirdim. Fakat kabul etmez diye korkuyorum. Onun için ağlıyorum. Siz bunu ona verseniz belki sizin hatırınız için kabul eder.”Dedi.

Hasan-i Basri (r.a.) içeri girip olanları bildirdi.

Rabi’a (r.anha) buyurdu ki;

-“Ben bu dünyalıkları hakiki sahibi olan Allah-u Teâlâ’dan istemeğe utanır iken başkasından nasıl alırım? Allah-u teâlâ bu dünyada, kendisini inkar edenlerin dahi rızkını vermekte iken, klabi O’nun muhabbetiyle yanan birinin rızkını vermez mi zanediyorsunuz? O kimseye selamımızı söyle. Kalbi mahzun olmasın. Biz Allah-u Teâlâ’dan başkasından bir şey almamaya ahd ettik. Hiçbir kimseden bir şey beklemiyoruz. Geleni kabul etmiyoruz. Bir def’asında devlete ait olan bir kandilin ışığından istifade ederek gömleğimi yamadım da kalbim öyle dağıldı ki, o diktiğimi sökünceye kadar kalbimi toparlayamadım.”

Malik bin Dinar (r.a.), şöyle anlattı;

Bir gün Rabi’a (r.anha) nın yanına gittim. Abdestini almış, kalan sudan birkaç yudum da içmiş idi. Dikkat ettim, testinin bir tarafı kırık idi. Ve çok eski bir hasirde oturuyordu. Kerpiçten yapılmış bir de yastığı vardı.

BUNLARI GÖRÜNCE ÇOK ÜZÜLDÜM, İÇİM YANDI VE;

-Ey Rabi’a! Zengin arkadaşlarım var. Kabul edersen sana onlardan bir şeyler alayım.” Dedim.

Rabi’a (r.anha) bana dönerek;

-“Ya malik! Bana da, onlara da rızkı veren Allah-u Teâlâ’dır. O fakirleri fakir olduğu için unutup, zenginleri de zengin olduğu için hatırlıyor ve yardım ediyor mu sanıyorsun?” dedi.

Ben de;

-“Hayır, hiç öyle olur mu?” dedim.

Bunun üzerine Rabi’a (r.anha);

-“Madem ki Rabbım benim halimi bliyor, benim hatırlamama lüzüm yok. O öyle istiyor, biz de o’nun istediğini yapıyoruz.” Diye cevab verdi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Rabi’a-tül Adaviyye (Radiyallah-u anha) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bor-e Veysike (Nusaybin)

Rabi’a-tül Adaviyye (radiyallah-u anha)- 4

Rabi’a-tül Adaviyye (r.anha), çok oruç tutardı. Bir defasında bir hafta hiç yiyecek bulamadı. Sekizinci gece açlığı iyice şiddetlendi. Nefsine eziyet ettiğini düşünürken birisi kapıyı çaldı. Bir tabak yemek getirdi. Rabi’a (r.anha) yemeği alıp, yere koydu. Mum getirmeğe gitti. Geri gelince bir kedinin yemeğini dökmüş olduğunu gördü. Su bardağını almaya gitti. Mum söndü. Su içmek isterken bardak düşüp kırıldı.

O da;

-“Ya Rabbi! Bu zavallı kulunu imtihan ediyorsun, fakat acizliğimden sabredemiyorum.” Diyerek bir ah çekti. Bu ah’tan neredeyse ev yanacaktı.

Bir ses duyuldu;

-“EY Rabi’a! İstersen, dünya ni’metlerini üstüne saçayım. İstersen, üzerindeki dert ve belalari kaldırayım. Fakat bu dertler, belâler ile dünya bir arada bulunmaz.”

Bu sözü işitince şöyle dua etti;

-“Yarabbi, beni kendinle meşgül eyle ve senden alıkoyacak işlere beni bulaştırma.”

Bundan sonra dünya zevklerinden öyle kesildi ki; kıldığı namazı;

-“Bu benim son namazımdır.”

Diye o huşu’ ile kılar, hep Allah-u Teâlâ ile meşgül olurdu. Hatta birisi gelip kendisini Allah-u Teâlâ ile meşgüliyetten alıkoyar korkusuyla;

-“Ya Rabbi! Beni kendinle meşgül eyle ki, beni kimse senden alıkoymasın.” Diye dua ederdi.

-“Niye evlenmiyorsun?” diye ısrar edenlere de

Şöyle söyledi;

-“Benim üç büyük derdim var. Benim, bunların sıkıntısından kolayca kurtulmamı garanti ederseniz, o zaman evlenirim.”

-“Birincisi; (Acaba son nefsimde imanını kurtarabilecek miyim?)”

-“İkincisi; (Kıyamet gününde amel defterimi sağ tarafımdan mı, yoksa sol tarafımdan mı verecekler?)”

-“Üçüncüsü; (herkesin hesabı görüldükten sonra bir gurup Cehenneme ve bir grup Cennete geiderken, acaba ben hangi gurupta bulunacağım?” dedi.

O kimseler;

-“Biz bu suallerin cevabı olarak size bir şey söylemekten aciziz.” Dediler.

Rabi’a (r.anha);

-“O halde önümde böyle dehşetli günler varken ve bu günlere hazırlanmak elbette lazım iken, evlenmeyi nasıl düşünebilirim?” buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Rabi’a-tül Adaviyye (Radiyallah-u anha) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bor-e veysike (Nusaybin)

Rabi’a-tül Adaviyye (radiyallah-u anha)- 5

Bir gün ikindi vakti yanına bir misafir geldi. Tencerede bir parça et vardı. Eti pişirip misafira ikram edeyim diye düşündü.

Fakat, yemeği hazırlamak için de misafirin yanından ayrılmadı. Nihayet akşam vakti oldu. Namazlarını kıldılar. Kendisi de, misafiri de oruçlu idiler. Nihayet evde bulunan bir kuru ekmek ve bir miktar suyu misafira ikram için hazırladı.

Baktı ki, etin bulunduğu tencere Allah-u Teâlâ’nın izni ile kaynıyor ve et yemeği çok güzel pişmiş, yemeği misafire ikram etti. İftar ettiler.

Misafir olan kimse dedi ki;

-“Hayatımda bu kadar lezzetli bir yemek yemedim.”

Rabi’a-tül Adaviyye (r.anha);

-“Her halinde Allah-u Teâlâ’yı hatırlayan ve sadece O’nun rızasını istiyenlere işte böyle yemek pişirirler.” Buyurdu.

Rabi’a-tül Adaviye (r.anha) nın hacca gitmek arzusu çoğaldı. Bir kafileye katılarak yola çıktı.

Yolda merkebi ölünce kafiledekiler;

-“Eşyalarınızı bizim hayvana yükleyeylim.” Dediler.

Rabi’a (r.a.);

-“Ben Allah-u Teâlâ’ya tevekkül ederek yola çıktım. Siz yolunuza devam ediniz. Ben yavaş yavaş gelirim.” Dedi.

Ve kervan yoluna devam etti.

Rabiâ (r.anha);

-“Ya Rabbi! Çok aciz olduğumu görüyorsun, biliyorsun. Beni evine da’vet ettin ama bineğim yarı yolda öldü. Koca çölde yalnız kaldım. Durumu sana havale ettim.” Diyerek eşyalarını yükledi.

Rabi’a’nın bu yalvarışından sonra Allah-u Teâlâ merkebi diriltti. Rabi’a (r.anha) buna çok sevindi.

Bir gün, Rabi’a-tül Adaviyye (r.a.) ye yemek yapmak istediler, fakat soğan yoktu. Komşundan alalım dediler.

Rabi’a-tül adaviye (r.a.nha);

-“Kırk senedir Allah-u Teâlâ’dan başkasından bir şey istememek üzere söz verdim. Zararı yok, yemek soğansız olsun.” Buyrudu.

Rabi’a (r.a.) sözünü yeni bitirmişti ki, bir kuş ayaklarındaki soğanları oraya bırakıp gitti.

Bunu gören Rabi’a (r.anha);

-”Bu İlahi bir imtihandır. Allah-u Teâlâ’nın azabından emin değilim, korkuyorum.” Deyip yemeği değil kuru ekmeyi yedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Rabi’a-tül Adaviyye (Radiyallah-u anha) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bor-e Veysike Çağ-Çağ nehri (Nusaybin)

Rabi’a-tül Adaviyye (radiyallah-u anha)- 6

Rabi’a-tül Adaviyye (r.anha) Bir gün Hasan-i Basri (r.a.) nın evinin önünden geçiyordu. O sırada evin damında bulunan Hasan-i Basri (r.a.) Allah-u Teâlâ’nın muhabettinden çok ağlamış, gözyaşlarını rüzgar, aşağıdan geçmekte olan Rabi’a (r.anha) nın yüzüne düşürmüştü.

Damlaların nereden geldiğini araştıran Rabi’a (r.anha) yukarda ağlamakta olan Hasan-i Basri (r.a.) yi görünce;

-“Ey Hasan! Sakın gözyaşların nefsinin arzusuyla akmış olmasın! Bu gözyaşlarını içinde muhafaza et ki, içerde bir derya olsun. ALLAH-U TEÂLÂ’NIN MUHABBETİ İLE KAYNASIN.” Dedi.

Bir defasında kendisini sevenler ziyarete gelmişlerdi. Evde odayı aydınlatacak bir kandil yoktu. Gelenlere ise ışık lazımdı. Rabi’a (r.anha) parmaklarını üfledi.

Bunun üzerine;

-“Allah-u teâlâ’nin izni ile sabaha kadar parmaklarından ziya fışkırdı ve oda aydınlandı.”

Bir kimse, kendisine cebinden çıkardığı parayı vermek istedi. Rabi’a (r.anha) elini havaya doğru uzattı.

Avucları altınla dolu olduğu halde o kimseye;

-“Sen cebinden alıyorsun, bana böyle veriyorlar.” Dedi.

Bir gün iki kişi Rabi’a-tül Adaviyye (r.anha) yi ziyarete geldiler. İkisi de aç idiler.

-Yemeği helaldır.” Diye içlerinden yemek yemek geçti.

O anda kapıya biri gelerek, Allah rızası için bir şeyler istedi. Rabi’a (r.anha) evde mecut olan iki ekmeğini buna verdi. Gelen sevinerek gitti.

Bir saat kadar sonra bir kişi kucağında bir yığın ekmekle geldi. Rabi’a (r.anha) ekmekleri saydı onsekiz ekmek vardı.

Dedi ki;

-“Ekmekler yirmi olsa gerektir.”

Ekmeği getiren, ikisini saklamıştı. Çıkarıp iki ekmeği de verdi.

Oradakiler hayretle sordular;

-“Bu ne sırdır? Biz senin ekmeğini yemeye gelmiştik. Önümüze koyacağın ekmekleri kapıya gelene verdin. Ardından ekmekler geldi. Eksik olduğunu söyledin.”

Cevabında Rabi’a (r.anha);

-“Siz ikiniz gelince karnınızın aç olduğunu anladım. Önünüze koyacağım o iki ekmeği kapıya gelene verdim. Allah-u Teâlâ’dan bu ekmeklerin misafirlerin karnını doyuramayacağını, bunun için bir yerine on vermesini istedim. Çünkü; En’âm sûresi 160. Ayet-i Kerimesinde; “Bire on vereceğini” bildiriyor. Ben O’nun bu va’dine güvendim. İki ekmek yerine 20 ekmek geleceğini bildiğim için de ekmeklerin noksan olduğunu söyledim.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Rabi’a-tül Adaviyye (Radiyallah-u anha) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Alaman köprüsü (Nusaybin)

Rabi’a-tül Adaviyye (radiyallah-u anha)- 7

Bir defasında namaz kılarken gözüne bir kamış saplandı. Kalb huzur ve Allah-u Teâlâ’nın muhabbetinin her tarafını kaplamış olması hali o kadar fazla idi ki, namaz esnasında bunu hiç fark etmedi.

Namaz bitince oradakilere;

-“Gözüme bir bakın. Galiba gözüme bir şey girmiş.” Dedi.

Baktılar kamış parçası gözüne saplanmıştı. Güçlükle çıkardılar.

Rabi’a-tül Adaviyye (r.anha) , bir gece evinde geç vakitlere kadar namaz kılarken hasirin üzerinde uyuya kaldı.

Bu arada evine bir hırsız girdi. Her tarafı aradı, çalacak bir şey bulamadı

Giderken;

-“Girmişken boş çıkmayayım.”

Diyerek, Rabi’a (r.anha) dışarıda giydiği örtüsünü aldı. Evden çıkarken yolunu şaşırdı, kapıyı bulamadı. Geri dönüp örtüyü aldığı yere bıraktı. Bu sefer rahatlıkla kapıyı buldu. Kapıyı bulunca tekrar geri dönüp, örtüyü aldı. Fakat yine kapıyı bulamadı. Bu hal yedi def’a tekrarlandı.

Yedinici def’a tekrar örtüyü eline alınca şöyle bir ses duydu;

-“Ey kişi kendini yorma. O yıllardır kendini bize ısmarladı. Şeytanın ona yaklaşmağa gücü yok iken, hırsızın onun örtüsüne yaklaşması mümkün müdür? Git yorulma, boşuna uğraşma. O uyuyorsa da dostu uyanıktır ve onu korumaktadır.”

Bu hadiseden korkup dışarı fırlayan hızsız, tövbe edip bu kötü huyundan vazgeçti.

Hasan-i basri (r.a.) sual edip;

-“Ey Rabi’a (r.anha), yokluğu neden buldun?” dedi.

Cevabında Rabi’a (r.anha);

-“Kendimi Hak Teâlâ’ya teslim ve işlerimi O’na havale ettim.” Buyurdu.

Yine Hasan-i Basri (r.a.), sual edip;

-“Ey Rabi’a (r.anha), Hak Teâlâ aşkına sana ihsan olunan ilim ve amelden bana bir harf öğret.” Dedikte,

Cevabında Rabi’a (r.anha);

-“Ey Hasan! Cariyelikten kurtulalı beri iplik eğirip satarım, geçimimi temin ederim. Lakin hiçbir zaman iki akçeyi bir elime almadım. Kortum ki ikisi bir yere gelir de beni Hak Teâlâ’nın yolundan ve Ma’rifetullah’tan alıkoyar.”

Birinin;

-“Ya Rabbi, bana rahmet kapısını aç.” Diye dua ettiğini işitince,

Rabi’a-tül Adiye (r.anha);

-“Ey cahil, Allah-u Teâlâ’nın rahmet kapısı kapalı mı idi de şimdi açmasını istiyorsun? Rahmetin çıkış kapısı her zaman açık ise de giriş kapısı olan kalbler, herkese açık değildir. Bunun açılması için dua edilmelidir.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Rabi’a-tül Adaviyye (Radiyallah-u anha) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Alaman köprüsü (Uzaktan görünüşü) Nusaybin

Rabi’a-tül Adaviyye (radiyallah-u anha)- 9

Bir zaman Rabi’a (r.anha) hasta olmuştu ziyaretine gelenler;

-“Ey Rabi’a (r.a.) görüyoruz ki sana gelmiş olan bir hastalık sana çok ızdırap vermektedir. Dua et de Allah-u Teâlâ (c.c.) senin çektiğin bu ızdırabı hafifletsin.” Deyince

Buyudular ki;

-“Siz biliyor musunuz ki, bu ızdırabı çekmemi Allah-u teâlâ irâde etmiştir.”

Onlar;

-“Evet biliyoruz.” Dediler.

Rabi’a (r.anha);

-“Madem bunu biliyorsunuz da, O’nun iradesine muhalefet etmemi, iradesinin tersini O’NDAN İSTEMEMİ NASIL İSTİYEBEİLİRSİNİZ?” dediği zaman

Onlar;

-“Ey Rabi’a (r.anha), peki senin arzun nasıldır?” diye sordular.

Rabi’a (r.anha) da;

-“Allah-u Teâlâ benim hakkımda ne irade buyurmuş, takdir etmişse ona razı olmak.” Buyurdu.

Bir gün kendisine sordular ki;

-“Ölümü arzu ediyor musunuz?”

Rabi’a (r.anha) buyurdu ki;

-“İnsanlardan birine karşı bir kabahat işlemiş olsam, O İNSANLA KARŞILAŞMAKTAN UTANIRIM . HALBUKİ ALLAH-U TEÂLÂ’YA KARŞI OLAN KABAHATLERİMİZ O KADAR ÇOKTUR Kİ HUZURUNA VARMAYI (ölümü) NASIL ARZU EDERİM?”

Kendisine dediler ki;

-”Bu yüksek derecelere nasıl ulaştın?”

Rabi’a (r.a.nha) buyurdu ki;

-“BENİ ALAKADAR ETMİYEN HER ŞEYİ TERK ETMEKLE VE EBEDİ OLANIN DOSTLUĞUNU ARZU ETMEKLE.

Rabi’a (r.anha), aralıksız olarak inlerdi ve onu hep dertli bir halde görürlerdi.

Yakınları dediler ki;

-“Hiçbir hastalığınız yok, ağlayıp sızlamanıza sebep nedir?”

Rabi’a (r.anha) da;

-“Benim gönlümde öyle bir dert var ki, tabibler tedavisinde aciz kaldılar. Yaramın merhemi Allah-u Teâlâ’ya vuslattır (kavuşmaktır). Böyle yanıp yıkılıyorum ki, belki maksadıma kavuşurum. Bu benim yaptığım ise, bu işte enaz olanıdır.” Diye cevab verdi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Rabi’a-tül Adaviyye (Radiyallah-u anha) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu