‘Ameli mezhebler’ olarak etiketlenmiş yazılar

çağ-çağ barajı (Nusaybin)


-“10-Allah-u Teâlâ Kaleme yazmayı emredince, Kalem; ‘Ya Rabbi ne yazayım.” dedi. –“Kıyamete kadar olacak her şeyi” emr-i ilahisi geldi Allah-u teâlâ kamer suresi elliikinci ayetinde; “Bununla beraber, işledikleri her şey defterlerindedir.” Buyuruyor.

-“11-Azab vardır ve olacaktır. Olmama ihtimalı yoktur. Münker ve Nekir’in kabirde suâl sormaları haktır. Hadisi-i Şerifler böyle olduğunu bildirmektedir. Cennet ve Cehennem yok olmazlar. Allah-u teâlâ Cennet için;”Mü’minlere hazırlanmıştrı.” Cehennem için de; “Kafirlere hazırlanmıştır.” Buyuryor.”

-“Allah-u Teâlâ, cennet ve cehennemi mükafat ve ceza için yarat. İkisi de devamlı olup, geçici değildir. Mizan haktır. Allah-u Teâlâ; “Kıyamet gününde amellerin tartılması için terazi kurulur.” Buyuruyor.”

-“Herkesin amel defterinin okunması haktır. Ayet-i kerime’de; “Bugün senin hesabın için, sana kitabını, ya’ni amel defterini okuman kafidir.” Buyuruldu.”

-“12-Allah-u Teâlâ insanları, öldükten sonra, kıyamette diriltecek. Bir araya toplayacak. O günün (hesab günü) uzunluğu dünya senesi ile elli bin yıldır. Sevab, azab ve hakların görülmesi içindir. Allah-u Teâlâ; “Uzunluğu ellibin sene olan günde” buyuruyor. Bir ayet-i kerime’de de; “Allah-u Teâlâ kabirlerde olanları diriltir.” Buyurmaktadır.”

-“Cennettekilerin Allah-u teâlâ’yı nasıl olduğu bilinmeyen, bir şeye benzetilmeden ve cihetsiz, Ya’ni herhangi bir yönde olmadan görmeleri haktır. Bir ayet-i kerime’de; “Bütün yüzleri, Rablarına bakınca parlar.” Buyurulmuştur.”

-“Muhammed Mustafa (Sallallahu aleyhi ve selem) şefaatı haktır. Cennetlik olan mi’minlere ve büyük günahı olanlara Şefaat edecektir. Hazreti Aişe Validemiz (Radiyallah-u anha), Hadice-tül Kübra anamız (Radiayallah-u anha) dan sonra bütün kadınların üstünü ve mü’minlerin analarıdır. Cennet ehli cennete, cehennemdekiler de Cehennemde sonsuz kalır.”

-“Allah-u Teâlâ Bakara suresi 82, A’raf suresi 42, Yunus suresi 26, ve Hud suresi 23, ayetlerinde Mü’minler için “Onlar cennetliklerdir, orada ebedi kalacaklardır.” Buyurdu.”

İmâm-i Â’zam (r.a.) ın vasiyeti budur. Bu itikad üzere olan ehl-i Sünnet ve cemaat Mezhebindendir, denir. Bu itikat üzere ölürse kurtulmuşlar zimresinden olur.

İmâm-i Â’zam Ebû Hanife Hazretleri (r.a.) buyurdu ki;

-“Allah bize, insanların mü’min olanlarını sevmemizi, onlar karşı saygı beslememizi ve asla kırıcı olmamızı, haraketlerimizi buna göre ayralamamızı emir etmiştir.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

çağ-çağ Barajı (Nusaybin)

İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 21’Vasiyeti’

Talebesi Yusuf bin Halid es-Semti (r.a.) bir vazifeye ta’yin edilip, Basra’ya giderken, Ebû Hanife (r.a.) ona şu tavsiyelerde bulunmuştur.

-“Basra’ya vardığında halk seni karşılayacak, ziyaret ve tebrik edecek. Herkesin değer ve yerini tanı, ileri gelenlere ikramda bulun, İlim sahiblerine hürmet et, yaşlılara saygı, gençlere sevgi göster.”

-“Halka yaklaş, fasıklardan uzaklaş, iyilerle düşüp kalk, Sultanı küçümseme, hiçbir kimseyi hafife alma. İnsanlığında kusur etme, sırrını hiç kimseye açma, iyice yakınlık peyda etmedikçe kimsenin arkadaşlığına güvenme, cimri ve alçak insanlarla ahbablık kurma, kötü olduğunu bildiğin hiçbir şeye ülfet etme!”

-“Seninle başkaları arasında bir toplantı akdedilir veya insanlar mescit’de senin etrafını sarıp aranızda ba’zı mes’eleler görüşülürse, yahut onlar bu mes’elelerde senin bildiğinin hilafına iddia ederlerse onlar hemen muhalefet etme.”

-“Sana bir şey sorulursa ona herkesin bildiği şekilde cevap ver! Sonra bu mes’elede şu veya bu şekilde görüş ve delillerin de bulunduğunu söyle. Senin bu türlü açıklamalarını dinleyen halk, hem senin değerini, hem de başka türlü düşünenlerin değerini tanımış olur.”

-“Sana, bu görüş kimindir? diye sorarlarsa, Fakihlerin bir kısmınındır, de. ONLAR, VERDİĞİN CEVABI BENİMSERLER VE ONU SÜREKLİ OLARAK YAPARLARSA, SENİN KADRİNİ DAHA İYİ BİLİR VE MEVKİİNE DAHA ÇOK HÜRMET EDERLER.”

-“Seni ziyarete gelenlere ilimden bir şey öğret ki, bundan faydalansınlar ve herkes öğrettiğin şey’i belleyip tatbik etsin. Onlara Umumi şeyleri öğret, ince mes’eleleri açma.”

-“ONLARA GÜVEN VER, BA’ZEN ONLARLA ŞAKALAŞ VE AHBAPLIK KUR. ZİRA DOSTLUK, İLME DEVAMI SAĞLAR. Bazen onlara yemek ikram et. İhtiyaçlarını temine çalış, değer ve itibarlarını iyi tanı, kusurlarını görme. Halka yumuşak muamele et, müsamaha göster, hiçbir kimseye karşı bıkkınlık gösterme. ONLARDAN BİRİ İMİŞSİN GİBİ DAVRAN.”

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

İmâm-i Mâlik (radiyallahu anhu) nın mübarek kabirleri (Cennmet-ül Baki’)

İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu);

Ehli sünnetin amelde dört hak mezhebinden biri olan Mâlik-i mezhebinin imâm-i. Künyesi, Ebû Abdullah’tır. 95 (M. 711) senesinde Medine’de doğdu. 179 (M. 795) de yetmiş altı yaşında iken Medine’de vefat etti.

Soyu yemen kabilelerinden “Beni Esbah” kabilesine ve HİMYERİLERDEN BİR HÜKÜMDAR HANEDANINA DAYANIR. Dedelerinden biri Medine’ye yerleşmişti. Eshab-i Kiramdan olan dedesi Ebû Amr (r.a.) dır.

Tahsili;

Tebe-i Tabiinden (Tabiin’den sonra) olan İmâm-i Mâlik (r.a.), ilim ve hadis rivayetiyle meşgül olan bir ailede ve çevrede yetişmiştir. Dedesi Mâlik (r.a.), Babası Enes (r.a.) ve Amcası Süheyl (r.a.) hadis rivayeti yapmışlardır.

Yaşadığı muhit, Peygamber Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve selem) in yaşamış olduğu ve İslam‘ın hükümlerinin va’z edildiği, Hazreti Ebû Bekr (r.a.), Hazreti Ömer (r.a.), ve Hazreti Osman (r.a.) zamanlarında İslam’ın merkezi olan ve çok ilim ehlinin bulunduğu Medine-i Münevvere idi.

Önce Kur’an-i Kerim’i ezberledi. Kendisinin isteği ve ailesinin yardım ve teşvikiyle ilim öğrenmeye başladı. Bu hususta kendisine en çok annesi ilgi göstermiştir.

Annesine,

İlim tahsiline gitmek istediğini söyleyince, ona en güzel elbiselerini giydirerek sarığını sarıp;

-“Şimdi git, oku, yaz.” Demiştir.

Ayrıca oğluna zamanın meşhur âlimi Râbi’at’ur Rey (r.a.) in yanına gitmesini, ondan ilim ve edep öğrenmesini söylemiştir.

Bu teşvik üzerine Râbi’a bin Abdurrahman (r.a.) ın derslerine devam edip, genç yaşta Re’ye dayanan fıkıh ilmini öğrendi.

Diğer âlimlerin de derslerine devam etti ve bilhassa yanından hiç ayrılmadığı hocası Abdurrahman bin Hürmüz (r.a.) ün derslerinden çok istifade etmiştir.

Genç bir talabe olan Mâlik (r.a.), hocasına karşı büyük bir hayranlık, muhabbet duyar ve üstün bir edep gösterirdi.

Bu hocası hakkında şöyle derdi;

-“İbni Hürmüz (r.a.) ün derslerine onüç sene devam ettim. Ondan öyle ilimler öğrendim ki, bunların bir kısmını hiç kimseye söylemiyorum. O, bid’at ehlini red bakımından ve insanların ihtilaf ettikleri şeyler hususunda onların en bilgisi idi.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

DSC00082   Fuad Yusufoğlu İmâm-i Nafi (Radiayallahu anhu) nın mübarek kabirleri (Cennet-ül Baki' mezarlığı) İmâm-i Mâlik (r.a.) hemen yanında)

İmâm-i Nâfi (Radiayllah-u anhu) nın mübarek kabirleri (Cennet-ül Baki’ mezarlığı)

İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu)- 2

İmâm-i Mâlik (r.a.), muhitindeki bütün âlimlerden faydalanmış ve ilim uğrunda büyük fedakarlık göstermiştir. Bu hususta her türlü zorluğa katlanmış ve her şeyini harcamış, hatta tahsil uğruna evini dahi satmıştır.

İmâm-i Mâlik (r.a.) şöyle demiştir;

-“Öğle vakti Hazreti Ömer (r.a.) in oğlu Abdullah (r.a.) ın azatlısı olan Nâfi (r.a.) ye giderdim ve kapısında beklerdim. Nâfi hazretleri (r.a.) Hazreti Ömer (r.a.) den nakledilen ilimleri ve O’nun oğlu Abdullah (r.a.) ın ilmini biliyordu. Güneşten ve şiddetli sıcaktan korunmak için hiçbir gölge bulamazdım. Nafi (r.a.) dışarı çıkınca edeble selam verirdim.”

Ve onu kırmadan arkasından içeri girip;

-“Abdullah Bin ömer (r.a.) şu mes’elelerde ne buyurmuştur?” Diye sorardım. O’da suallerimi cevaplandırırdı.”

İmâm-i Mâlik, Nâfi (r.a.) vasitasiyle Hazreti Ömer (r.a.) ın ve Oğlu Abdullah (r.a.) ın ilimlerini öğrendi.

Ayrıca İbn-i Şihab ez-Zühri (r.a.) den ve Sâid bin el-Müseyyib (r.a.) gibi Tâbiin’lerden ilim öğrenmiştir. Bu hocalardan da ders almak için üstün gayret ve edeb gösterirdi.

İmâm-i Mâlik (r.a.) Şöyle anlatmıştır;

-“Bir bayram günüydü. Bayram namazını kıldıktan sonra, bugün İbn-i Şihab (r.a.) ın boş vakti olur diyerek evine gidip kapısının önünde oturdum.”

Hizmetçisine;

-“Kapıda kim var bak.” dediğini duydum.

Oda;

-“Kumral yüzlü talabeniz var.” Deyince

İbn-i Şihab (r.a.);

-“Onu derhal içeri al.” Demesi üzerine beni içer aldılar.

Biraz bekledim.

İbn-i Şihab (r.a.) yanıma gelip bana;

-“Herhalde evine gitmeden buraya geldin, yemek yemedin değil mi?” dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

DSC00032  Fuad Yusufoğlu İmâm-i Mâlik (Radiayallahu anhu) nın mübarek hocaları'nın kabirleri (Cennet-ül Baki' mezarlığı

İmâm-i Mâlik (r.a.)  ile  mübarek hocalarının mezarları (Cennet-ül Baki’ mezarlığı)

İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu)- 3

İbn-i Şihab (r.a.) yanıma gelip bana;

-“Herhalde evine gitmeden buraya geldin, yemek yemedin değil mi?” dedi.

Daha ben ‘HAYIR’ demeden yemek hazırlanmasını emredince;

Ben;

-“Yemeğe, ihtiyacım yok.” Diye mukabalede bulundum.

Bunun üzerine İbn-i Şihab (r.a.),

-“Öyleyse söyle bakalım ne istiyorsun?” dedi.

Ben;

-“Bana hadis-i şerif öğretmenizi istiyorum efendim.” Deyince,

-“Yazı yazacak sahifelerini çıkar.” Dedi.

Ben de çıkardım ve bana KIRK TANE HADİS-İ ŞERİF Rivayet etti. Ben biraz daha hadis-i şerif rivayet etmesini isteğince;

-“Şimdilik bu kadar yeter, bunları ezberleyip nakledersen sen de MUHADDİS olursun.” Dedi.

İmâm-i Mâlik (r.a.), ehl-i beyt’den Ca’fer-i Sâdık (r.a.) den de ilim almış, onun sohbetinde bulunmuştur.

Bu hususta kendisi şöyle anlatır;

-“Ca’fer Bin Muhammed (r.a.) e giderdim. O çok yumuşak huylu ve güler yüzlü idi. Yanında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) anılınca yüzü sararırdı. O’nun meclisine uzun zaman devam ettim. Her görüşümde ya namaz kılar ya oruçlu olur veya kur’an-i kerim okurdu.”

-“İmâm-i Ca’fer-i sadık (r.a.) abdestsiz hadis-i şerif rivayet etmezdi. Ma’nasız sözleri hiç ağzına almazdı. O takva sâhibi, zahid, âbid ve âlimlerdendi. Yanına geldiğim zaman yaslandığı yastığını alır, mutlaka bana ikram ederdi.”

imâm-i Mâlik (r.a.), Bir gün hocası Ebu’z Zinad (r.a.) a hadis rivayet ederken rastlamış ve halkasına katılmamıştır.

Daha sonra hocası;

-“Bizim halkamıza niçin oturmadın?” diye sorunca

Şu cevabı vermiştir.

-“Yer dardı, oturamadım. Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in hadis’ini ayakta dinlemek, edebsizlik olur diye ayakta dinlemek istemedim.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

İmâm-i Mâlik ile hocaları (r. anhum) nin mezarları (Cennet-ül Baki’ mezarlığı)

İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu)- 4

Netice itibariyle İmâm-i Mâlik (r.a.) İlmini İmâm-i Zühri (r.a.) den, Yahya bin Said (r.a.) den, Muhammed ibn-i Münkedir (r.a.) den, Hişam bin Amr (r.a.) den, Zeyd ibn-i Elsem (r.a.) den, Rabi’a Bin Abdurrahman (r.a.) den ve daha bir çok büyük âlimlerden almıştır.

Üçyüzü Tabiinden, altı yüzü de onların talabelerinden olmak üzere dokuz yüz hocadan hadis-i şerif aldı.

Ayrıca; Ashab-i kiramın büyüklerinden Hazreti Ömer (r.a.) in, Hazreti Osman (r.a.) ın, Abdullah bin Ömer (r.a.) den, Abdurrahman bin Afv (r.a.) ın, Zeyd bin Sabit (r.a.) in fetvalarını ve vahyın gelişine şahit olan, Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) i görüp onun hidayet nurundan aydınlanarak, ondan öğrendiklerini nakleden diğer ashabin fetvalalarını ve kendisinin yetişemediği Tabiin’in fetvalarını da öğrenmiştir.

Akaid’e dair bilgileri ve diğer bütün ilimleri öğrenip, zamanının en büyük âlimlerinden olup, ictihad derecesine yükselmiştir.

Dersleri ve talabeleri;

İmâm-i Mâlik hazretleri (r.a.), tahsilini tamamlayıp ilimde yüksek dereceye ulaştıktan sonra ders vermeye, hadis rivayet etmeye ve fetva vermeye başlamıştır.

Bu işe başlamadan önce de zamanında bulunan büyük âlimlerle istişare yapıp, onların da muvafakatını aldı.

Bu hususta kendisi şöyle demiştir;

-“Her isteyen kimse hadis rivayet etmek ve fetva vermek için mescide oturamaz. İlim erbabı ve mescide itibarı olan kişilerle istişare etmesi gerekir. Eğer onlar kendisini bu işe ehil görürlerse o zaman oturup ders ve fetva verebilir.”

-“Ben ilim sahiblerinden yetmiş kişi, benim bu işe ehil olduğuna şahitlik etmedikçe, mescide oturup ders ve fetva vermedim.”

Kendisinin ehil olduğuna dair yetmiş âlimin şehadetinden sonra ilk önce Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in mescidinde ders vermeye başladı. Hazreti Ömer-ül Faruk (r.a.) un oturduğu yere oturur ve Abdullah Bin Mesud (r.a.) un oturduğu evde otururdu.

Böylece onların yaşadığı yerde ve çevrede bulunurdu. İmâm-i Mâlik (r.a.) de İmâm-i A’zam (r.a.) gibi derslerini mescide verirdi.

El-Vakidi (r.a.) der ki;

-“İmâm-i mâlik (r.a.) mescide gelir, beş vakit namazda ve cenaza namazlarında bulunurdu. Hastaları ziyaret eder, gerekli işlerini görür, sonra mescide gidip otururdu.”

-“Bu sırada talabeleri etrafında toplanır ders alırlardı. Daha sonra rahatsızlığı sebebiyle evinde ders vermeye başladı.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

DSC00251  Fuad Yusufoğlu İmâm-i Mâlik (r.a.) ve saygideğer hocaları (Cennet-ül Baki') Medine

İmâm-i Mâlik ile hocaları (r.anhum) nın kabirleri (Cennet-ül Baki’ mezarlığı)

İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu)- 5

İmâm-i Mâlik (r.a.) in hadis-i şerif dersleri ve vukû bulmuş mes’elelerle iligili dersler ya’ni fetva işleri olmak üzere iki türlü ders meclisi vardı.

Günlerinin bir kısmını hadis-i şerif öğretmeye, bir kısmını da sorulan mes’elelere fetva vermek için ayırırdı. Derslerini evinde vermeye başladıktan sonra evine ders için gelenlere sordururdu, eğer fetva için gelmişlerse dışarı çıkıp fetva verirdi.

Sonra gidip gusl eder, yeni elbiselerini giyer, sarığını sarar, güzel kokular sürünürdü. Kendisine bir de kürsü hazırlanırdı. Bundan sonra gayet güzel bir kıyafetle hoş kokular sürünmüş olarak, huşu’ içerisinde derse gelenlerin yanına çıkardı.

Hadisi-i Şerif dersi bitinceye kadar öd ağacı yakılır, güzel bir koku yayılırdı. Hac mevsimi hariç, diğer zamanda, Medine’lilerden isteyen her kes onun dersine gelirdi.

Dersleri tamamen evinde vermeye başlayınca hac mevsiminde dersini dinlemek isteyen o kadar çok olurdu ki, gelenleri evi almazdı. Bunun için önce Medine’lileri kabul eder, bunlara hadis rivayeti ve fetva verme işi bitince, sonra diğerlerini içeri alırdı.

Hasan Bin Rebi’ (r.a.) der ki;

-“Bir def’asında İmâm-i mâlik (r.a.) in kapısında idim.”

Onun çağırıcısı;

-“Önce Hicazlılar içeri girsinler.” Diye çağırdı.

Onlar çıkınca;

-“Şam’lılar girsin.” Diye çağırdı.

Daha sonra;

-“Iraklılar girsin.” Diye çağırdı.

Yanına giren en son ben oldum. Ebu Hanife (r.a.) nın oğlu Hammad (r.a.) da aramızda idi.

İmâm-İ Mâlik (r.a.) derslerinde vakar ve ciddiyet sahibi olup, lüzümsüz sözlerden tamamen uzak kalırdı. Bu hususu, ilim tahsil edenler için de şart koşardı.

Bir talabesi şöyle dediğini nakleder;

-“İlim tahsil edenlere vekarlı ciddi olmak ve geçmişlerin yolundan gitmek gerekir. İlim sahiblerinin, bilhassa ilmi müzakereler sırasında kendilerini mizahtan uzak tutmaları gerekir. Gülmemek ve sadece tebessüm etmek, âlimin uyması gereken âdâbdandır.”

Yine bir talabesi şöyle der;

-“İmâm-i mâlik (r.a.), bizimle oturduğu zaman sanki bizden biri gibi davranırdı. Konuşmalarımıza çok sade bir şekilde katılırdı. Hadis-i şerif okumaya ve anlatmaya başlayınca onun sözleri bize heybet verirdi, sanki o, bizi, biz de onu tanımıyorduk.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

DSC00266  Fuad Yusufoğlu İmâm-i Mâlik ile hocaları (r.anhum)  mübarek kabirleri (Cennet-ül Baki' mezarlığı)

İmâm-i Mâlik ile Hocaları (r.anhum) nın kabirleri (Cennet-ül Baki’)

İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu)- 6

İmâm-i Mâlik hazretleri (r.a.), elli sene müddetle ders ve fetva vermek sûretiyle, insanların müşküllerini çözmüş ve kıymetli talebeler yetiştirmiştir. Onun talebelerinin her biri memleketlerinin müracaat edilen âlimleri ve rehberi olmuşlardır.

İlimdeki üstünlüğü;

İmâm-i mâlik hazretleri (r.a.), Tefsir, Hadis ve fıkıh ilminde büyük bir âlim idi. Tefsir ilminde, ayet-i kerimelerden binlerce DİNİ HÜKÜM ÇIKARAN büyük bir müfessir ve müctehid idi.

Tefsir ilminde “Garib-ül Kur’an” adlı bir eseri vardır. Bu eser kendisinden Halid bin Abdurrahman el-Mahzûmi (r.a.) rivayet etmiştir.

Hadis ilminde ise pek meşhûr bir âlim ve muhaddistir. Amir bin Abdullah ibn-i Zübeyr bin Avam (r.a.), Nuaym bin Abdullah (r.a.), Zeyd bin Elsem (r.a.), Nafi’ (r.a.), Mevla ibn-i Ömer (r.a.), Seleme bin Dinar (r.a.), Kadi şüreyk bin Abdullah Nehâi (r.a.), Salih bin Keysan (r.a.), i,mâm-i Zührü (r.a.), Safvan bin Selim (r.a.), ve daha çok sayıda hadis âliminden hadis-i şerif rivayet etmiştir.

Görüşüp, hadis-i şerif rivayet ettiği âlimlerin sayısı DOKUZYÜZ civarındadır. Hadis ilminde huccet olduğuna dair ittifak vardır. Yazmış olduğu “MUVATTA” adındeki hadis kitabı çok muteber ve kıymetli bir eserdir.

İmâm-i Mâlik (r.a.) in rivayet ettiği hadis-i şerifler ayrıca KÜTÜB-İ SİTTE denilen meşhur altı hadis kitabında yer almıştır.

Emevi devletinin parlak ve çöküş devrinde Abbasi devletinin kurulup geliştiği ve hakimiyeti elde ettiği bir devirde yaşayan İmâm-i mâlik hazretleri (r.a.), çok hadiselere şahid olmuş bozuk fırkalara karşı Ehl-i sünnet İ’tikadını savunmuş, insanların doğru yola kavuşması hususunda büyük hizmetler yapmıştır.

Hicaz’da hadis öğrenme, dini sualleri sorma ve fetva hususunda büyük bir muracaat mercii olan İmâm-i Mâlik (r.a.) pek çok âlim yetiştirmiştir.

İmâm-i Mâlik (r.a.),

-“Yetmiş imâm şehadet etmedikçe fetva vermeğe başlamadım.” Buyurdu.

İmâm-i Mâlik (r.a.);

-“Okuduğum hocalarımdan pek az kimse vardır ki, benden fetva almamış olsun.” Derdi.

İmâm-i Y afii (r.a.) buyuruyor ki;

-“İmâm-i mâlik (r.a.) in bu sözü öğünmek için değildir. Allah-u Teâlâ’nın ni’metini bildirmek içindir.”

Zerkani (r.a.) ‘MUVATTTA’ kitabını şerhederken diyor ki;

-“İmâm-i mâlik (r.a.), meşhur mezheb imâmıdır. Yükseklerin yükseyidir. Aklı kâmil, faldı âşikardır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) ın hadis-i şerifleri’nin varisleridir.. Allah’ın kullarına, o’nun dinini yaydı. Dokuzyüz âlimle sohbet ve istifade etti. Kendisi yüzbin hadis-i şerif yazdı. Onyedi yaşında ders vermeye başladı. Dersinde bulunanlar, hocalarının derslerinde bulunanlardan çok idi. Hadis ve fıkıh öğrenmek için, kapısına toplanırlardı. kapıcı tutmak zorunda kaldı. Önce talebesine, sonra halktan herkese izin verir, içeri girerlerdi. Halâya üçgünde bir giderdi. Halâda çok bulunmaktan hayâ ediyorum” derdi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

İmâm-i Mâlik (r.a.) nın mubarek kabirleri (Cennet-ül Baki’)

İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu)- 7

İmâm-i Mâlik hazretleri (r.a.) ‘Muvatta’ kitabını yazınca kendi ihlasından şüphe etti Kitabı suya koydu;

-“Eğer ıslanırsa, bu kitab bana lazım değildir.” Dedi.

Kitabını suya bırakınca, hiçbir yeri ISLANMADI.

Abdurrahman bin Enes (r.a.);

-“Hadis ilminde, şimdi yeryüzünde Mâlik (r.a.) den DAHA EMİN KİMSE YOKTUR. Ondan daha akıllı bir şahıs görmedim. Süfyan-i Servi (r.a.), hadis’te İmâm’dır. Fakat Sünnet’te İmâm değildir. Evzâ’i (r.a.), sünnet’te İmâm’dır. Fakat, hadis’te İmâm değildir. İmâm-i Mâlik (r.a.) Hadis’te de, sünnet’te de İmâmdır.” Derdi.

Yahya bin Said (r.a.);

-“İmâm-i Mâlik (r.a.), Allah-u Teâlâ’nın kullarına yeryüzünde huccetidir.” Derdi.

İmâm-i Şafi-i (r.a.);

-“Hadis okunan yerde, Mâlik (r.a.), gökteki yıldız gibidir. İlmi ezberlemekte, anlamakta ve korumakta, hiç kimse, Mâlik (r.a.) gibi olamadı. Allah ilminde bana Mâlik (r.a.) kadar KİMSE EMİN DEĞİLDİR. Allah-u Teâlâ ile aramda huccet, İmâm-i Mâlik (r.a.) tir. İmâm-i Mâlik (r.a.) ile Süfyan bin Uyeyne (r.a.) olmasalardl, HİCAZ’DA İLİM KALMAZDI.” Derdi.

Abdullah (r.a.) Babası Ahmed bin Hanbel (r.a.) e sordu;

-“Zühri (r.a.) nin talabeleri arasında en kuvvetli hangisidir?”

Ahmed bin Hanbel (r.a.);

-“Mâlik (r.a.) her ilminde daha kuvvetlidir.” Buyurdu.

Abdullah ibn-i vehb (r.a.) diyor ki;

-“Mâlik (r.a.) ve Leys (r.a.) olmasalardı, hepimiz sapıtrdık.”

Evza-i (r.a.) İmâmi Mâlik (r.a.) in ismini işitince;

-“O, âlimlerin âlimi, Medine’nin en büyük âlimi ve HAREMEYN’İN MÜFTÜSÜDÜR.” Derdi.

Süfyan bin Uyeyne (r.a.) İmâm-i mâlik (r.a.) in vefatını işitince;

-“Yeryüzünde bir benzeri kalmadı. Dünyanın imâm-i idi. Hicaz’ın âlim’i idi. Zamanın hucceti idi. ÜMMET-İ MUHAMMED (Sallallahu aleyhi ve sellem) İN GÜNEŞİ İDİ. Onun yolunda bulunalım.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

DSC00260 Fuad Yusdufoğlu Baki' kabristanlığında güneşin doğuşu (Medine-i münavvara)

Cennet-ül Baki’ mezarlığında Güneşin doğuşu

İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu)- 8

Ahmed Bin Hanbel (r.a.);

-“İmâm-i Mâlik (r.a.) in, Süfyan-i Servi (r.a.) den, Leys (r.a.) den, Hammad bin Seleme (r.a.) den ve Evza-i (r.a.) den üstün olduğunu söylerdi.”

Süfyan Bin Uyeyne (r.a.) diyor ki;

-“İnsanlar sıkışacak, âlimden üstün birini bulamıyacaklar.” Hadis-i şerif-i, İmâm-i mâlik (r.a.) i haber veriyor.

İmâm-i Mâlik (r.a.) diyor ki;

-“Her gece Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) i görüyorum.”

Mus’ab (r.a.) diyor ki;

-“Babam Abdullah bin Zübeyr (r.a.) den işittim;”

-“Mâlik (r.a.) ile Mescid-i nebevi (a.s.v.) de idik.”

Biri gelip;

(-“Ebû Abdullah Malik (r.a.) hanginizdir.”) dedi.

Gösterdik;

-“Yanına gidip selam verdi. Boynuna sarılıp, alnından öptü.”

(-“Rü’yada Resulullah (a.s.v.) i burada oturuyor gördüm.)

–“Mâlik’i çağır.” Buyurdu.

Sen geldin. Titriyordun.

Resulullah (a.s.v.);

-“Rahat ol ya Ebâ Abdullah! Otur, göğsünü aç.” Buyurdu.

-“Sen göğsünü açınca her yere güzel kokular yayıldı.” Dedi.

İmâm-i mâlik (r.a.) ağladı ve;

-“Rü’ya’nın tabiri İlimdir.” Dedi.

İmâm-i Şafi-i (r.a.) İle Ahmed Bin Hanbel (r.a.), İmâm-i Mâlik (r.a.) in sohbetinde bulunmuşlardır. Onun ilminden çok istifade etmişlerdir. Bunların, İmâm-i Mâlik (r.a.) i talebesinden olması, onun şeref ve üstünlüğüne kafidir. En büyük vesikadır.

Kendisinden daha bir çok kimseler ilim öğrenip, her biri memleketlerinin İmâmı (âlimi) ve insanların rehberi olmuşlardır.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu