‘Asr-ı Seaadet devri’ olarak etiketlenmiş yazılar

Kabe-i Şerif

Muhammed (Aleyhis selam)- 11

-“O’ndan senin nasibin yok!”

Ben;

-“Kimin nasibi var?” dedim.

Bana;

-“O ağacın dalına tutunur gördüklerin.” Dedi.

Sonra;

-“Senin sülbünden bir PEYGAMBER GELECEK her tarafa mâlik olacak, insanlar O’nun dinine girecekler.” Dedi.

Sonra yanımda bulunan oğlum Ebû Talib’e dönüp;

-“Bu herhalde O’nun amcası olacak.” Dedi

Ebû Talib bu hadiseyi anlatırdı.

Muhammed aleyhisselam’a peygamberlik verilince işte o ağaç Ebûl kasım, el emin “Muhammed (s.a.v.)” demiştir.

Muhammed aleyhisselamın dünyaya geldiği gece bir yıldız doğdu. Bunu gören Yahudi alimleri Muhammed aleyhisselam’ın doğumunu anlamışlardır.

Eshab-ı kiramdan hasan bin sabit (r.a)anlatır.

-“Ben sekiz yaşında idim. Bir sabah vakti yahudinin biri (-“Hey Yahudiler!”) Diye çığlık atarak konuşuyordu.

Yahudiler

-“Ne var, ne yırtınıyorsun,” diyerek yanına toplanınca

Şöyle bağırıyordu:

(-“Haberiniz olsun Ahmed’in yıldızı bu gece doğdu! Ahmed bu gece dünyaya geldi…”)

Muhammed aleyhisselam doğduğu gece kâ’be’de bulunan putlar yüz üstü yere yıkıldı.

Urvetubni zübeyr rivayet eder:

-“Kureyşden bir cemaatin putu vardı. Yılda bir defa onu tavaf ederler, develer kesip şaraplar içerlerdi. Yine böyle bir gün putun yanına vardıklarında putu yüz üstü yere yıkılmış buldular. Kaldırdılar, yine kapandı. Bu hal üç defa tekralandı. Bunun üzerine etrafına iyice destek verip diktikleri sırada şöyle bir ses işitildi: (-“Bir kimse doğdu yeryüzünde her yer harekete geldi. Ne kadar put varsa hepsi yıkıldı. Kralların korkudan kalbleri titredi.”)

Bu hadise tam Muhammed aleyhisselamın doğduğu geceye rastlıyordu.

Medayin şehrindeki şehrindeki İran Kisrasının sarayının ondördüncü kulesi (burcu) yıkıldı. O gece gürültü ve dehşetle uyanan Kisra ve halkı yine kendilerinden bazı ileri gelenlerin gördükleri korkunç rüyaları tabir ettiklerinde bunun büyük bir şeye alamet olduğunu anlamışlardır.

Yine o gece Mecusilerin bin seneden beri yanmakta olan kocaman ateş yığınları aniden sönüvermişti. O ateşin söndüğü tarihi not ettiler, kisra’nın sarayından burçların yıkıldığı geceye isabet ediyordu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Kabe-i Şerif

Muhammed (Aleyhis selam)- 12

O zaman insanların mukaddes saydıkları save gölü yine o gece bir anda suyu çekilip, kuruyuverdi.
Şam etrafından beri suyu akmayan ve kurmuş semave nehri vadisi o gece su ile dolup taşarak akmaya başladı.

Muhammed aleyhisselamın doğduğu geceden itibaren şeytan artık kureyş kahinlerine hadiselerden haber veremez oldu. Kehanet sona erdi.

Muhammed aleyhisselamın doğduğu gece ve daha sonra o zamana kadar görülmemiş bu hadiselerden başka birçok hadiseler vuku bulmuş olup, son peygamber Muhammed aleyhiselamın doğduğuna işaret olmuştur.

İsimler ve künyeleri;

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in en çok söylenilen ismi MUHAMMED’dır Bu isim, Kur’an-i Kerim’de Âl-i İmran suresi 144. ayette, Ahzab suresi 40. ayette, Feth Suresi 29. ayette, Muhammed suresi 22.ayettinde olmak üzere DÖRT defa geçmektedir.

Saf suresi 6.ayette ise Hazret-i İsa Aleyhis selam’ın ümmetine AHMED isimiyle haber vermiş olduğu bildirilmektedir.

Kur’an-i Kerim’de Muhammed ve Ahmed isminden başka, RESUL, NEBİ, ŞAHİD, BEŞİR, NEZİR MÜBBEŞŞİR, MÜNZİR, DAÎI İLALLAH, SİRAC-I MÜNİR, MÜDESSİR, ABDULLAH, KERİM, HAK, MUBİN, NÛR, HATEMÜN-NEBİYYİN, RAHMET, Nİ’MET, HÂDİ, TÂHÂ, YASİN… diye anılmıştır.

Bundan başka yine bir kısmı Kur’an-i Kerim’de ve bir kısmı da hadis-i şeriflerde, bir kısmı da daha önceki Peygamberlere gönderilen mukaddes kitablarda geçmiştir.

Daha önceki Peygamberlere indirilmiş olan kitablarda geçen isimlerinin çoğu, sıfat olup, mecazen isim sayılan kelimelerdendir.

Bunlardan bazıları da şöyledir;

Dahûk, Hamyata, Ahid, Baraklit, Mazmaz, Müşaffah, Münhamenna, Muhtar, Ruhul-Hak, Mükimüssünneh, Mukaddes, Hırz-ul Ümmiyyin, Mâlum…

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in ismi incil’de ‘AHMED’ (Baraklit). Tevrat’ta ise ‘Münhamenna’ olarak geçmiş olup, Süryanice de (Muhammmed) ismi karşılığıdır. İncil’de Peygamberimiz (s.a.v.) in geleceği müjdelenip (Paraelete) kelimesiyle da ifade edilmiştir ki, Ahmed ve Muhammed manasınadır.

İncil tahrip edilince bu kelimeler de kasden değiştirilmiştir.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in Hadis-i şeriflerinde ise Mâhi, Hâşir, Âkıb, Mukaffi, Nebüyyür-rahme, Nebiyyüt-Tevbe, Nebiyy-ül Melahim, Kattal, Mütevekkil, Fatih, Hâtem, Mustafa, Ümmi, Kusem (her hayrı kendinde toplayan) isimleri geçmektedir.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Gül

Muhammed (Aleyhis selam)- 13

Bir Hadis-i Şerif’de Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem);

-“Bana mahsus beş isim vardır; Ben Muhammed’im. Ben Ahmed’im, Ben Mâhi’yim ki, Allah benimle küfrü yok eder. Ben, Hâşirim ki halk, kıyamet günü benim izimce haşrolunacaktır. Ben, Âkib’im ki benden sonra peygamber yoktur.” Buyurdu.

Peygamberimiz (s.a.v.) Muhammed ve Ahmed ismi annesinin hamile iken gördüğü bir ruyada;

-“Sen insanların en hayırlısına, bu ümmetin efendisine hamilesin! Doğunca O’na Muhammed, Ahmed ismini koy!” Denildi.

Dedesi Abdulmuttalib ve annesi tarafından bu isimler konuldu. Dedesine de ruyasında böyle bildirilmişti.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in Hazret-i Hadice (r.anha) den doğan ve küçük yaşta vefat eden oğlu Kasım’dan dolayı kendisine Eb-ül-Kasım künyesi verilmiştir.

Yine Peygamberliğinden önce ondaki doğruluk, itimat, emin, güvenilir olması sayılmayacak kadar üstün meziyetlerden dolayı Kureyş Kabilesi O’na “El-Emin” ismini vermişlerdir.

Kur’an-i Kerim’de Ahzab suresi 56. ayetinde;

-“Gerçekten Allah ve Melekleri Peygamber’e salât ederler (Şeref ve şanını yüceltirler). Ey iman edenler! Siz de O’na salât edin (Allahümme salli alâ Muhammed, deyin) ve gönülden teslim olun.” Buyurulmaktadır.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in ismini söyleyince, işitince, yazarken ve okurken O’na salâvat getirmek hürmete ve sevap kazanmaya sebep olmaktdır.

Salâvat getirmek;

-“Aleyhisselam”, “Sallallahu aleyhi ve sellem”, “Allahümme salli alâ seyidina Muhammed”, “Esselatü vesselamü aleyke ya Resulullah”, “Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, Kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim…” “Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ecmain”, “Aleyhi ve alâ cemi’i minessalavâti etemmüha ve minnettehiyyâti eymenühâ” gibi duâlar söylemekle olur.

Bunlardan başka salâvat getirmek için okunacak duâlar “Delâilü Hayrat” ve Câliyet-ül ekdâr” kitablarında bildirilmektedir.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem’ın süt Annesi Yurdundan görüntü

Muhammed (Aleyhis selam)- 14

Hadis-i Şeriflerde buyuruldu ki;

-“Vefatımdan sonra, kim bana salat-ü selâm gönderirse, Cebrail aleyhis selam bana der ki; (-“Ya Rasulullah, ümmetinden falan kimsenin sana selamı var!”)

Cevab olarak derim ki;

-“Benden de ona selâm olsun! Allah-u Teâlâ’nın rahmet ve bereketi onun üzerine olsun!”

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;

-“Cebrail Aleyhisselam gelip; (-“Zelil olsun yanında Hazret-i Nebiyyi Ekremin ismi şerifi söylendiğinde salâvat getirmeyen, ZELİL OLSUN!” DEDİ.

Bende;

-“Amin.” Dedim.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;

-“Bir kimse yazdığı bir şeyde, bana da salavat yazarsa, benim ismim o kitabta (yazılan yerde) kaldığı müddetçe, melekler onun için İSTİĞFAR ederler.”

İstiğfar, günahların bağışlanmasını Allah-u Teâlâ’dan istemektir.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdular ki;

-“Yer yüzünde dolaşan (seyahat eden) melekler, Ümmetimin selamını tebliğ ederler.”

Yine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki;

-“Ümmetimin salâvatı BANA HEDİYEDİR. Benim ümmetime HEDİYEM kıyamet gününde onlara ŞEFAATIMDIR.

Çocukluğu;

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) doğduktan sonra üç gün kadar annesi Hazret-i Âmine (r.anha) tarafından emzirildi. Sonra da Ebû Leheb’in cariyesi Süveybe Hatun bir müddet emzirdi.

O zaman Mekke halkının çocuklarını bir SÜT ANNESİNE VERMELERİ ADETTİ. Mekke’nin havası çok sıcak olduğundan, çocukları havası iyi, suyu tatlı olan civar yerlerdeki yaylalara gönderirler, çocuklar bir müddet oralarda, verdikleri SÜT ANNELERİNİN YANINDA KALIRDI.

Her sene bu maksatla Mekke’ye birçok SÜT ANALARI GELİR, birer çocuk alıp giderlerdi. Çocukları büyütüp teslim edince de çok ücret ve hediyeler alırlardı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Beni Sa’d vadisi (Mekke-i Mükerreme)

Muhammed (Aleyhis selam)- 15

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in doğduğu sene da yaylalarda yaşayan Beni Sa’d kabilesinden bir çok SÜT ANALAR MEKKE’YE GELDİ. Her biri emzirmek üzere birer çocuk almıştı. Beni Sa’d kabilesi Mekke civarındaki kabileler arasında şerefte, cömertlikte, mertlik ve tevazuda ve Arapçayı düzgün konuşmakta meşhurdu.

Kureyş kabilesi’nin ileri gelenleri çocuklarını daha çok bu kabileye vermek isterlerdi. O sene Beni Sa’d kabilesinin yurdunda şiddetli bir kuraklık ve kıtlık olmuştu. Bu sebeple ücretle çocuk emzirip sıkıntılarını gidermek üzere her senekinden daha ÇOK SÜT ANNESİ mekke’ye gelmişti.

Bilhassa zengin ailelerin çocuklarını alıyorlardı. Gelen kadınların her biri birer çocuk almışlardı. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yetim olduğu için fazla ücret alamamam düşüncesiyle, O’na talip olan çıkmamıştı.

Gelen kadınlar içinde iffeti, temizliği, Hilmi (yumuşaklık), hayası ve güzel ahlakıyla tanınmış HALİME HATUN (r.anha) adında bir kadın vardı. Binek hayvanları zayıf olduğu için diğer SÜT ANALARAINDAN DAHA SONRA MEKKE’YE ULAŞMIŞLARDI.

Kocası ile Mekke’de dolaşarak zengin ailelerin çocuklarının alınmış olduğunu görünce eli boş dönmemek için bir çocuk arıyorlardı. Nihayet görünüşü ile hürmet celbeden ve siması çok sevimli olan bir zat ile karşılaştılar. Bu zat Peygamberimiz (s.a.v.) in dedesi Abdulmuttalib idi. O’nunla torununu almak üzere anlaştılar.

Abdulmuttalib, HALİME HATUN (r.anha) yı Hazret-i Âmine (r.anha) nin evine götürdü.

Halime hatun (r.anha) şöyle anlatır;

-“Çocuğun başucuna vardığımda yünden beyaz bir kundağa sarılı, yeşil ipekten bir örtünün üstünde mışıl mışıl uyuyordu. Etrafta MİSK kokusu yayılıyordu. Hayret içinde kalıp bir anda O’na öylesine ısındım ki, uyandırmaya bile gönlüm razı olmadı. Elimi göğsüne koydum, uyandı ve bana bakıp öyle bir tebessüm etti ki, kendimden geçtim. Annesi böylesine güzel ve mübarek çocuğu bana vermez korkusuyla derhal yüzünü örtüp kucağıma aldım. Sağ mememi verdim emmeğe başladı. Sol mememi verdim emmedi.”

Abdulmuttalib bana dedi ki;

-“Sana müjdeler olsun ki, hanımlar içinde senin gibi ni’mete kavuşan olmadı.”

Amine hatun (r.anha) da bana çocuğunu verdikten sonra;

-“Ey halime, üç gün evvel bir nida işittim ki, (-“Senin oğluna süt verecek kadın Beni Sa’d kabilesinden Ebi Zeybe soyundandır”) diyordu.

Ben de dedim ki;

-“Ben, Beni Sa’d kabilesindenim ve babamın künyesi Ebi Zeybe’dir.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Beni Sa’d vadisindeki Hazret-i Halime (r.anha) nın evinin yeri

Halime-i Sa’diye annemizin mezarı (Cennet-ül Baki’)

Muhammed (Aleyhis selam)- 16

Halime hatun (r.anha) yine şöyle anlatmıştır;

-“Âmine hatun (r.anha) bana daha nice vak’aları anlattı ve vasiyette bulundu. Ben de Mekke’ye gelmeden önce bir ruya görmüştüm.”

Ruyam’da bana;

(-“Ey Halime, Mekke’ye var, orada çok faydalanırsın. Sana bir nûr, arkadaş olur. Bu ru’yayı henüz kimseye anlatma, gizle!)” denildi.

Mekke’ye gelirken de sağımdan solumdan sesler duyardım ve bana gaibden

(-“Sana müjdeler olsun ey Halime, o parlak nûr’u emzirmek sana nasib olacak.) diye seslenildi.”

Halime hatun (r.amha) şahit olduğu daha nice hadiseleri anlatmıştır.

Halime hatun (r.anha) der ki;

-“Muhammed (s.a.v.) i alıp Hazret-i Âmine (r.anha) nin evinden ayrıldım. Kocamın yanına gelince kocam O’nun yüzüne bakıp kendinden geçti.”

Bana;

-“Ey Halime bu güne kadar böyle güzel yüz görmedim.” Dedi.

O’nu yanımıza alır almaz kavuştuğumuz bereketler gelince de; Kocam;

-“Ey Halime bilmiş ol ki, sen çok mübarek bir çocuk almışsın.” Dedi.

Halime (r.anha) da;

-“Vallahi, bende zaten böyle dilerdim.” Dedi.

Halime hatun (r.anha), kocası ile birlikte Muhammed aleyhis selam’ı büyütmek üzere Merkke’den alıp yola çıktıkları anden itibaren O’nun bereketine kavuşmaya başladılar.

Çelimsiz ve hızlı gidemeyen merkepleri öylesine hızlı yürüyordu ki, beraber geldikleri kafile onlardan önce yola çıkıp çok uzaklaşmış olmasına rağmen kafileye yetişip onları geçip gitmişti.

Beni Sa’d yurduna vardıktan sonra görülmemiş bir bolluğa ve berekete kavuştular. Sütü az olan hayvanları bol bol süt veriyor. Bunu gören komşuları hayret edip, bunun emzirmek için aldıkları çocuk sebebiyle olduğunu açıkça anlamışlardı.

Kuraklık sebebiyle çok sıkıntıya düşünce yağmur duâsına çıktılar. O’nu yanlarında götürüp duâ ederek O’nun hürmetine bol yağmura ve berekete kavuştular.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) süt annesi, Halime hatun (r.anha) nun sağ memesini emer, sol memesini emmezdi. O’nu da süt kardeşi emerdi.

İki aylık iken emekledi. Üç aylık olunca ayakta durur, dört aylık iken duvara tutunarak yürürdü. Beş aylık iken yürüdü, altı aylık iken çabuk yürümeye başladı. Yedi aylık iken her tarafa gider oldu. Sekiz aylık iken anlaşılacak şekilde, dokuz aylık iken gayet açık konuşmaya başladı. On aylık iken ok atmaya başladı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Halime (r.anha) nin memleketi olan Beni Sa’d vadisi

Muhammed (Aleyhis selam)- 17

Halime hatun (r.anha) şöyle anlatmıştır;

-“İlk konuşmaya başladığında “Lâ ilahe illallahü vallahü ekber. Velhamdülillahi rabbilâlemin” dedi.

O günden sonra;

-“Bismillah”demeden hiçbir şeye elini uzatmazdı. Sol eliyle bir şey tutmazdı. Gece gündüz belli zamanlarda bevl ederdi. Yürümeye başladığında çocukların oynadıkları yerden uzak dururdu.”

Ve onlara;

-“Biz bunun için yaratılmadık.” Derdi.

Halime hatun (r.anha) şöyle devam etmiştir;

-“Her gün O’nu güneş ışığı gibi bir nûr kaplar ve yine açılırdı. İki yaşına girdiğinde gelişmiş gösterişli bir çocuk olmuştu. Üzerinde beyaz bir bulut daima O’nunla birlikte hakeket eder, onu gölgelerdi.”

Bir gün Halime hatun (r.anha) farkında olmadan süt kardeşi Şeyma ile öğlenin yakıcı sıcağında kuzuların yanına gitmişti. Halime hatun (r.anha), O’nu yanında göremeyince hemen arayıp buldu.

Şeyma’ya;

-“Niçin sıcakta dışarı çıktınız?” dedi.

Şeyma;

-“Anneciğim! Kardeşimin başı üzerinde bir bulut O’nu daima gölgeliyor.” Dedi.

Süt kardeşleri ve hiç kimse O’ndan ASLA incinmemiştir.

Halime hatun (r.anha) şöyle anlatmıştır;

-”Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) iki yaşına girince O’nu sütten kestim. Sonra O’nu annesi Âmine hatun (r.anha) a vermek üzere kocamla Mekke’ye gittik. Fakat O’nun öyle bereketlerine kavuştuk ki, ondan ayrılmak, mübarek yüzünü görmemek bize çok güç geliyordu. O’nun hallerini annesine anlattım.”

Âmine hatun (r.anha);

-“Benim oğlumun büyük şanı vardır.” Dedi.

Ben;

-“Vallahi, bundan daha mübarek bir kimse görmedim.” Dedim.

Sonra

-“Âmine hatun (r.anha) a, bir çok bahaneler söyleyerek biraz daha yanımızda kalmasını istedim. Nihayet biraz daha yanımızda kalması için izin aldım. Tekrar yanımıza alıp kabilemize döndük. O’nun bereketiyle malımız mülkümüz ve şanımız artı. Her işimizde ni’metlere kavuştuk.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Şakk-ı Sadr olayının geçildiği yer (Beni Sa’d memleketi)

Muhammed (Aleyhis selam)- 18

Bir gün süt kardeşi Abdullah ile evlerinin yakınında bulunan kuzuların arasına gitmişlerdi.

Süt kardeşi koşarak eve gelip;

-“Beyaz elbiseli iki kişi, Kureyşli kardeşimi yere yatırıp KARNINI YARDILAR, ELLERİNİ KARNINA SOKTULAR!”dedi

Halime hatun (r.anha) ile kocası Hâris, hemen süratle koşup yanına geldiler. Baktılar ki, rengi değişmiş, semaya bakıyor ve tebessüm ediyor.

-“Sana ne oldu yavrucuğum?” diye sorduklarında;

Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle anlattı;

-“Yanıma beyaz elbiseli iki kişi geldi. Birinin elinde içi kar dolu bir tas vardı. Beni tutup, göğsümü yardılar. KALBİMİ DE ÇIKARIP YARDILAR. Ondan SİYAH bir kan pıhtısı çıkardılar. GÖĞSÜMÜ VE KALBİMİ O KAR’LA TEMİZLEDİLER ve kapatıp kayıboldular.” Dedi.

Peygamberimiz (Sallallahua leyhi ve Sellem) üç yaşında iken olan bu hadise’ye “ŞAKK-I SADR” (Göğsünün yarılması) denir. Bu husus Kur’an-i Kerim’de İnşirah suresinin birinci (1) ayetinde bildirilmektedir.

Muhammed Aleyhis selam’a Peygamberlik verildikten sonra Eshab-i Kiram (r.anhüm) dan bazıları;

-“Ya Resulallah, bize kendinizden bahseder misiniz?” deyince

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem);

-“Ben Ceddim İbrahim’in duasıyım. Kardeşim İsa’nın müjdesiyim! Annemin ise ruyasıyım. O bana hamile iken Şam saraylarını aydınlatan bir nûr’un kendisinden çıktığını görmüştü…Ben Sa’d bin Bekir oğulları yanında emzirilip büyütüldüm. Bir gün süt kardeşim ile birlikte evimizin arkasında kuzuları otlatıyorduk. O sırada yanıma beyaz elbiseli iki kişi geldi. Birinin elinde içi kar’la dolu altın bir tas vardı. Beni tuttular, göğsümü yardılar, kalbimi de çıkarıp yardılar. Ondan SİYAH bir kan parçası çıkarıp bir yana attılar. GÖĞSÜMÜ VE KALBİMİ o karla temizlediler.” Buyurdu.

Halima hatun (r.anha), dört yaşından sonra O’nu Mekke’ye götürüp annesine verdi. Dedesi Abdulmuttalib, Halima hatun (r.anha) a çok büyük hediyeler verip ihsanda bulundu.

Halima hatun (r.anha) O’nu Mekke’ye bırakınca;

-“Sanki canım ve gönlüm de O’nunla birlikte kaldı.” Demiştir.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Ebva köyü (Hazret-i Âmine Radiyallah-u anha’nın vefat ettiği yer)

Muhammed (Aleyhis selam)- 19

Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) altı yaşına kadar da Annesinin yanında büyüdü. Altı yaşında iken Annesi, Ümmi Eymen adındaki cariye ile birlikte akrabalarını ve babası Abdullah (r.a.) ın mezarını ziyaret etmek için Medine’ye gittiler.

Medine’de bir ay kaldılar. Bu sırada Muhammed Aleyhis selam Beni Neccar kuyusu denilen havuzda yüzmeyi öğrendi. Bu sırada Medine’deki bir Yahudi bilgin ONDAKİ nübüvvet alametlerini gördü.

Yanına yaklaşıp ismini sordu.

Muhammed Aleyhis selam;

-“Ahmed’dır deyince,

Yahudi bilgin;

-“Bu çocuk ahır zaman Peygamberi olacaktır.”

Gene orada diğer Yahudi alimlerinden bazıları da O’ndaki Peygamberlik alametini görmüşler ve Peygamber olacağını anlamışlardır.

Onların bu sözlerini duyan Ümmi Eymen (r.anha) durumu Hazret-i Âmine (r.anha) ye haber verince Hazret-i Âmine (r.anha) O’na bir zarar gelmesinden çekinerek O’nu alıp, Mekke’ye dönmek üzere yola çıktı.

EBVA denilen yere geldiklerinde Hazret-i Âmine (r.anha) hastalandı. Hastalığı artıp sık sık kendinden geçiyordu.

Başında duran oğlu Muhammed Aleyhis Selam’a bakarak şu beyitleri söyledi;

-“Eskir yeni olan, ölür yaşayan,
Tükenir çok olan, var mı genç kalan.
Ben de öleceğim, tek farkım şudur.
Seni ben doğurdum, şerefim budur.
Geride bıraktım hayırlı evlat,
Gözümü kapadım, içim pek rahat.
Benim nâmım kalır daim dillerde,
Senin sevgin yaşar hep gönüllerde.”

Biraz sonra vefat etti.


Orada defn edildi. Hazreti Âmine vefat ettiğinde Yirmi yaşında idi.


Ümmü Eymen (r.anha), Muhammed Aleyhis Selam’ı yanına alıp, birkaç gün süren yolculuktan sonra Mekke’ye getirip dedesi Abdulmuttalib’in yanına bıraktı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Beni Sa’d vadisindeki Halime Radiayallah-u anha’nın evinin yeri

Muhammed (Aleyhis selam)- 20

Muhammed Aleyhis Selam’ın babası ve Annesi İbrahim Aleyhis selam’ın dininde idi Yani Mü’min idiler.

İslâm âlimleri; ONLARIN İbrahim Aleyhis selam dininde olduklarını ve Muhammed aleyhis selam Peygamber olduktan sonra da O’nun Ümmetinden olmaları için dirilip, Klime-i Şehadet’i işittiklerini, söylediklerini ve BÖYLECE BU ÜMMET’TEN DE OLDUKLARINI BİLDİRMİŞLERDİR.

Muhammed Aleyhis selam sekiz yaşına kadar da dedesinin yanında büyüdü.

Dedesi Abdulmuttalib Mekke’de sevilen ve çeşitli işleri idare eden bir zat olup, heybetli, sabırlı, ahlaklı dürüst, mert ve cömert idi. Fakirleri doyurur, hatta aç, susuz kalan hayvanlara bile YİYECEK VERİRDİ. Allah’a ve ahret’e inanırdı.

Kötülüklerden sakınan, cahiliye devrinin çirkin âdetlerinden uzak duran bir zat idi. Mekke’de zulme, haksızlığa engel olur, oraya gelen misafirleri ağırladı.

Ramazan ayında Hira dağında inzivaye çekilmeyi âdet edinmişti. ÇOCUKLARI SEVEN VE SEFKAT SAHİBİ olan Abdulmuttalib, Muhammed (s.a.v.) ı bağrına basıp gece gündüz yanından ayırmadı. O’na büyük bir sevgi ve şefkat gösterirdi.

Kâ’be’nin gölgesinde kendisine mahsus olan minderinde onunla beraber oturur, mâni olmak isteyenlere;

-“Bırakın oğlumu, O’nun şanı yücedir!” derdi.

Peygamberimiz (s.av.) in dadısı Ümmi Eymen’e, O’na iyi bakmasını önemle tembih eder.

-“Oğluma iyi bak. Ehl-i kitab, benim oğlum hakkında bu Ümmetin Peygamberi olacak diyorlar.” Dedi.

Ümmi Eymen demiştir ki;

-“O’nun çocukluğunda ne açlıktan, ne de sususzluktan şikayet ettiğini görmedim. Sabahlayın bir yudum zemzem içerdi.”

Kendisine yemek yedirmek istediğimizde;

-“İstemem tokum.” Derdi.

Abdulmuttalib uyurken ve odasında yalnızken, ondan başkasının yanına girmesine musaade etmezdi. O’nu daima öper, okşar, sözlerinden ve haraketlerinden son derece hoşlanırdı. Sofrada O’nu yanına alır dizine oturtur; yemeğin en iyisini ve en lezzetlisini O’na yedirir ve O gelmeden sofraya oturmazdı.

O’nun hakkında nice ruyalar görüp bir çok hadiselere şahit oldu. Bir defasında, Mekke’de kuraklık ve kıtlık olmuştu. Abdulmuttalib, gördüğü bir ruya üzerine Muhammed Aleyhis selam’ın elinden tutup Ebû Kubeys dağına çıkıp;

-“Allahım, bu çocuk hakkı için, bizi bereketli bir yağmur ile sevindir.” Diyerek duâ etti.

Duâ’sı kabul olundu ve bol yağmur yağdı. O zamanki şairler bu hadiseyi şiirler yazarak dile getirmişlerdir.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu