‘(Ebü’l Vefâ) Tâc-ül-Ârifin(Radiyallah-u anhu)’ olarak etiketlenmiş yazılar

Çok eski Kabe resmi (Mekke müzesinden alınmıştır)

Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu – 6

Tac-ül-ârifin lakabınının verilmesi ise şöyle anlatılır;

-“Seyyid Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.) ile hocası, birgün inzivaye çekildiler. Üçgün kimse ilegörüşmeden sohbet ettiler.

Dördüncü gün hocası ona;

-“Ya Ebü’l-Vefâ! Her yıl bu gece, bütün rical-i ğayb ehli falan yerdeki sahrada hazır bulunurlar. Orada Peygamber efendimiz (s.a.v.) de onlarla beraber bulunur. Şayet o gecenin ma’nevi feyzinden nasibini almak istersen, bu gece orada hazır bulunalım.” Dedi.

Seyyid Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.) bu teklifi kabul etti.

Gece vakti olunca, hocası ve Seyyid Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.) o sahraya çıktılar. Orada birçok evliyanın ibadet ettiklerini gördüler. Onlar da bu grubun içine girerek ibadetle meşgül olmaya başladılar.

Bu esnada gök gürültüsünü andıran bir ses duyuldu. Ondan sonra nurdan bir taç zahir oldu. Onun ışığı her tarafı aydınlattı. O nur’dan taç, Allah dostu veliler doğru geldi. Orada bulunanlar ona elerini uzattılar ise de ona erişemediler. Nurdan taç, en sonunda Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.) nin mübarek başına indi.

Hocası bunun üzerine;

-“Cenab-i Hakdan gelen bu taç sana mübarek olsun, ya Tac-ül-Arifin” dedi.

Orada bulunanlar de Ebü’l-Vefâ (r.a) ya, “Tac-ül-Arifin” dediler. Tac-ül-Arifin ismini alan “ilk zat” Ebü’l-Vefâ hazretleri’dir.

Derecesi günden güne artan Tac-ül-Arifin Ebü’l-Vefa hazretleri (r.a.) yetiştiği çevrede arabça konuşulmadığı için, arabçayı bilmiyordu.

Bir gece Peygamber efendimiz (s.a.v.) i rü’yasında gördü.

Rü’yasında Peygamber efendimiz (s.a.v.) mübarek parmağını kendi ağzına götürüp, mübarek tükürüğüne bulaştırarak Ebü’l-Vefâ’nın ağzına sürdü. Sabahlayın kalktığında, o kadar güzel arabça konuşmaya başladı ki, Arabistan’da doğup büyümüş olan ve güzel konuşan kimsler onun kadar fasih ve beliğ konuşamazlardı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu’nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Eski kâ’be kapısı (Mekke müzesinden alınmıştır)

Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu – 7

Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.) hocasının izniyle Buhara’ya gitti. Orada zahiri ilimlerin hepsini tahsil etti. Tahsilini yaparken, nesebi hakkında kimseye bir şey söylemedi. Tahsilini tamamladıktan sonra memleketine dönmek isteyince,

Arkadaşları ona;

-“Zahiri ilimlerin hepsini öğrendin. Memleketine gitmek istiyorsun. Buna şükran olmak için, bizlere bir ziyafet çekmen gerekmez mi?” dediler.

Bunun üzerine Ebü’l Vefâ hazretleri Tac-ül-Ârifin (r.a.);

-“İsteğinizi memnuniyetle yerine getirmek isterim. Fakat ben fakirim, bu isteğinizi yerine getiremiyeceğim için üzgünüm.” Dedi

Arkadaşları

-“Bu özrünü kabul etmeyiz, (bu talabelerin adetlerindendir) biz ziyafet isteriz.” Dediler.

Bunun üzerine çaresiz kalan Ebü’l Vefâ hazretleri (r.a.) tekliflerini kabul etmek zorunda kaldı.

Fakat ne yapacağını bilemiyordu. Ziyafet verecek parası yoktu. Bir süre düşündükten sonra Buhara melikine gitmeye karar verdi.

Melikin yanına varınca ona;

-“Ben İmâm-i Ali (r.a.) nin evladlarındanım. Buhara’ya ilim öğrenmek için gelmiştim. Tahsilimi tamamladım. Ve memleketime dönmek istedim. Talabe arkadaşlarım (Adetlerindendir) gitmeden önce kendilerine ziyafet vermemi istediler. Fakat ben fakirim, durumum onlara ziyafet vermeye müsaid değildir. Senden, bana yardımcı olmanı istiyorum. Bu yardımın şüphesiz İnd-i İlahi’de boş gitmez.” Dedi.

Buhara meliki onun bu konuşmasını önemsemedi ve;

-“Burada Seyyid çok olur. Senin İmâm-i Ali hazretleri (r.a.) nin torunu olduğıun ne malum?” dedi.

Bu duruma çok üzülen Ebü’l-Vefâ hazretleri, (r.a.) melikin huzurunda çok mütessir olarak çıktı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu’nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Kabe’nın iç görüntüsü (Mekke müzesinden alınmıştır)

Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu – 8

O gece melik rüyasında kıyamet kopmuş gördü. O sırada kendisini anlatılmıyacak derecede susamıştı. Peygamber efendimiz (s.a.v.) Kevser havuzunun başında bölük bölük gelen ümmetine su dağıtmakta idi.

Buhara meliki Kevser şarabından içmek için havuzun başına vardı ve;

-“Ya Resulallah! Ben de senin ümmetindenim, bana da Kevser şarabından ihsan eyle, çok susadım.” Dedi.

Peygamber efendimiz (s.a.v.) de;

-“Burada bana “ümmetindenim” diyen çok olur. Fakat bana gerçek ümmet olanlar bildirir.” Buyurdu.

Melik;

-“Ya Resulallah! Ben de gerçek ümmetindenim.” Deyince

Resul-i Ekrem (s.a.v.);

-“Benim neslimden Ebü’l-Vefâ, kendisini sana bildirdiği zaman, sen ona itimat etmedin. Bana gerçek ümmet olan, benim neslime hakâret nazarıyla bakar mı?” buyurdu.

Bu sırada melik uykusundan uyandı. O kadar korktu ki, hemen adamlarını sağa sola göndererek, Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.) ni aramalarını emretti. Fakat, Ebü’l-Vefâ hazretleri r.a.) ni bulamadılar. Bunun üzerine kendisi, Ebü’l Vefâ hazretlerini bulmak için yola düştü. Onun arkasından yetişip tevbe etti ve önünde kırk yük mal koydu. Sonra fakirlere sadaka dağıttı.

Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.), Buhara’dan tekrar hocası Şenbeki hazretleri (r.a.) nın yanına döndü.

Hocası Ebü’l-Vefâ’ya çok izzet ve ikramda bulundu. Orada bulunanlar bu duruma çok şaşırdılar. Bunun üzerine Şenbeki hazretleri (r.a.) Ebü’l-Vefâ (r.a.) nın üstünlüklerini orada bulunanlara anlattı.

Hocası, Ebü’l-Vefâ için ırmak kenarında büyük bir ziyafet verdi. Ziyafette Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.) ni tanımayan birçok kimse bulunuyordu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu’nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Kabe’nin içi (Mekke müzesinden alınmıştır)

Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu – 10

Bunun üzerine Tâc-ül-ârifin Ebü’l Vefâ hazretleri (r.a.) davet’i kabul etti ve Acemi hazretleri (r.a.) nin evine gittiler. Birlikte yemek yiyip, sohbet ettiler. Aralarında yakınlık hâsıl oldu ve arkadaş oldular. Acemi hazretleri (r.a.) nin ısrarı üzeine, Seyyid Ebü’l-Vefâ hazretleri üç gün üç gece orada kaldı. Dördüncü gün Acemi hazretleri (r.a.) köyün bütün halkına, Seyyid Tâc-ül-ârifin (r.a.) in gitmek istediğini anlattı.

Bunun üzerine halk, Eb’ül-Vefâ hazretlerine;

-“Sizden burada yerleşip kalmanızı istirham ediyoruz. Buradaki Müslüman halk sizden istifade etsin. Sayenizde bir çok kimseler hidayet’te kavuşsun.” Diye ısrar ettiler.

Seyyid Ebü’l Vefâ hazretleri (r.a.);

-“İstihareye yatayım. Allah-u Teâlâ ne buyuruyorsa ona göre haraket ederim.” Dedi.

Bu sırada Acemi hazretleri bu sözü yerinde bularak;

-“Ya Seyyid! Bir arzum daha var. Bu fakirin kızını almak için de istihareye yat. Bakalım ne buyurulacak”

Ertesi gün Ebü’l-Vefâ hazretleri;

-“Bana ceddim Hazret-i Ali (r.a.) nin kabrine seninle beraber gitmem ve ne buyurursa ona göre hareket etmem buyuruldu.” Dedi.

Bunun üzerine Acemi hazretleri ile Ebü’l-Vefâ (r.anhüm) birlikte mezarlığa gittiler. Burası Hazret-i Ali (r.a.) nin esas kabr-i şerifi değildi. O gece orada uyudular.

Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.) rü’yasında atası Hazret-i Ali (r.a.) yi gördü.

Ali (r.a.) ona orada kalıp, Acemi’nin kızını almasına izin verdi. Ebü’l-Vefâ hazretleri sabah olunca, Acemi hazretleri (r.a.) ne durumu anlattı.

Acemi hazretleri (r.a.) Bu duruma çok sevindi ve büyük bir âlim, halk ve Salihler topluluğu önünde kızını nikahladı. Bu hatunun ismi “Huseyna” olup, gayet güzel, zahide ve abide idi.

Hanımı Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.) nin hizmetini görmekle ve ibadet etmekle meşgül oldu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu’nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Eski Kâ’be resmi (Mekke müzesinden alınmıştır)

Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu – 11

Daha sonra Tâc-ül-ârifin Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.),”Kalmine’ye” geldi ve orada yerleşti. Burada halka hakiki Müslümanlığı anlatmaya ve talebe yetiştirmeye başladı. Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.) nin talebeleri çok idi. Bunlardan yüksek derecelere ulaşanlardan bazıları şunlardır;

Ali ibni Heyti, Bekâ ibni Batu, Mâcid-ül-Kürdi, Ahmed-i Bakli, Ramazan-ı Mecnun, Muhammed Mısrı, Muhammed Kemâhi, Mahmud Keyyal, Şerefüddin Ebül-Abbas, Ali İbni Üstad, Recebi Vasiti, Ebû Bekri busti, Mukbil Hadim, Ebü’l-Izz Kalanisi, Muhammed Türkmani, Hamid-i Sufi, Hüseyn-i Rai, Ali ibni Asfer, Şihabüddin İbni Akil, Muhyeddin-i Mendelci, Ebû bekr-i Zinharan, Abdurrahman Düceyli,Osman Mi’berani, Asker-i Şevdi, Abdurrahman Tafsunci, Seyyid Matar.

Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.), ilim öğrenmekle meşgül olduğu sırada, bir gece rüyasında Peygamber efendimiz (s.a.v.) i gördü.

Rüyasını şöyle anlatır;

-“Resul-i Ekrem (s.a.v.) Eshab-i ile oturuyordu.”

Ben Eshab’dan bir zata;

-“Bu topluluk nedir? Diye sordum.

O zat da

-“Seyyid Ebü’l-Vefâ’ya, Allah-u Teâlây edi yaren verdi. Bu topluluğun gayesi onları ta’yin etmektir.” Dedi.

Ben bunu duyunca, bir köşede edeble oturdum. O tayın olacak kimseleri görmek için beklemeye başladım.

Resul-i Ekrem efendimiz (s.a.v.), İmâm-i Hasan, İmâm-i Hüseyn, İmâm-i Zeynelabidin’e;

-“Gidin, Tac-ül-Ârifin’in akrabasından Seyyid Matar, Seyyid Kaim, Seyyid Muhammed, Seyyid Ali ibni Heyti, Seyyid Askeri-i Şevdi adlı yedi kimseyi alıp getirin.” Buyurdu.

Onları alıp Peygamber efendimiz (sa.v.) in huzuruna getirdiler. Ben bu zatları görünce çok sevindim.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu’nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Eski Kâ’be resmi (Mekke müzesinden alınmıştır)

Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu – 12

Peygamber efendimiz (s.a.v.);

-“Ya Hasan, Ya Hüseyn, Ya Zeynel Âbidin! Gidiniz, oğlunuz Ebü’l-Vefâ’yı getirin.” Buyurdu.

Bu emir üzeine onlar gelip, beni Peygamber efendimiz (s.a.v.) in huzuruna götürdiler.

Ben selam verip, Peygamber efendimiz (s.a.v.) in mübarek ellerini öptüm.

Peygamber efedimiz (s.a.v.) bana;

-“Merhaba Ya Ebü’l-Vefâ! Allah-u Teâlâ sana hem dünyada hem ahrette yaren olarak bu yedi kişiyi verdi.” Buyurdu.

Ben;

-Ya Rasullah (s.a.v.) bunların dercesi nedir?” diye sual edince

Resulullah efendimiz (s.a.v.);

-“Ya Ebü’l-Vefâ ! Senin yarenin bu yedi kişi dünya ve ahrete sa’id kimselerdir. Bunların nesli kıyamete kadar kesilmeyip, bütün dünyaya yayılsa gerektir.” Buyurdu.

Resulullah (s.a.v.) sonra o zatlara dönerek;

-“Birer ellerinizi Seyyid Ebü’l-Vefâ’nın sırtına, birer ellerinizi de benim elimin altına koyup bi’at ediniz, ona yaren olunuz.” Diye emir buyurdu.

Onlar da bu emri yerine getirdiler.

Peygameber efendimiz (s.a.v.) Ebü’l-Vefâ’ya dönerek;

-“Ya Ebü’l-Vefâ! Sana yaren verdik. Kim bunlara ihlas ve sıdk ile riyasız muhabbet besler ve mürid olursa, kıyamet gününde benim bayrağımın altında haşrolunur. Benim evladım olan seyyidlere kim hürmet ederse, aynen bana hürmet etmiş olur. Bana hürmet eden, Allah-u Teâlâ’ya hürmet etmiştir. Allah-u Teâlâ’ya hürmet eden, Cenneti kazanmıştır. Benim evladıma kim hürmet etmezse, bana hürmet etmemiş olur. Bana hürmet etmiyen, Allah-u Teâlâ’ya hürmet etmemiştir. Allah-uTeâlâ’ya hürmet etmeyenin yeri ise Cehennemdir.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu’nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Eski Kâ’be resmi (Mekke müzesinden alınmıştır)

Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu – 13

-“Ey Ebü’l-Vefâ! Sana ve yarenlerine tavsiyem olsun. Kıyamete kadar kimseyle kavga ve anlaşmazlık çıkarmayın. Çünkü kavga ve anlaşmazlığa karışan silsilenin nesli helâka uğrar.”

-“Ey Ebü’l-Vefâ! Benim sünnetimi yerine getirip bu yedi yarenin eteğine yapışan saâdete ulaşır. Bunlardan uzaklaşan ise benden uzaklaşmış olur.” Buyurdu.

Ben bu ahde sadık kalacağımı söyledim ve yedi zatı da can-i gönülden yarenlığa kabul ettim. Peygamber efendimiz (s.a.v.) duâ ettiler. Kapı çalınmasıyla uyandım.”

Hanıma;

-“Git, bak kim gelmiş? Dedim.

Hanım kapıyı açınca, o yedi zatı gördü ve bana;

-“Yedi kişi geldi seni soruyorlar.” Dedi.

Ben de onları içeri davet ederek, onlara yemek yedirdim. Ve;

-“Gelmenizin sebebi nedir?” diye sordum

Onlar da;

-“Rü’yamızda peygamber efendimiz (s.a.v.) i gördük;”

Bize;

-“Tâc-ül-Ârifin Seyyid Ebü’l-Vefâ sizin zahiren ve batınen atanız oldu. Ona gidin, buyurdu.” Dediler.

Ben de onlara gördüğüm rü’yayı anlattım. Onlar zahiren de bana biat ettiler.

Tâc-ül-Ârifin Seyyid Ebü’l-Vefâ (r.a.) yı, halka hizmet edip gafilleri doğru yola sokmak için devamlı çalışır gören Ehl-i sünnet düşmanları, onu çekemediler.

Halife Kaim Biemrillah’a;

-“Zeynel Âbidin Oğullarından bir kimse vardır. Ona büyük bir halk topluluğu tabi oldu. Hilafet benim hakkımdır diye iddiada bulunuyormuş. Şimdiden çaresine bakılmazsa, ileride büyük bir fitne olur.” Diye Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.) ne iftira ederek şikayet ettiler.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu’nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Eski Kâ’be resmi (Mekke müzesinden alınmıştır)

Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu – 14

Bu şikayet üzerine halife hayli tasalnaıp, şüphye düştü. Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.) nin nasıl bir zat olduğunu merak ederek, onu çağırmak için adam gönderdi.

Gönderdiği kimseler, Tâc-ül-ârifin (r.a.) in yanına gelip;

-“Halife hazretleri sizi istiyor.” Dediler.

Oda;

-“Davete icabet etmek lazımdır.” Deyip, halifenin yanına gitmeye niyet etti.

Bunu duyan halk;

-“Sizinle biz de gelelim.”dediler

Seyyid Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.) onları bundan men etti ise de, Dicle kenarına vardığında, arkasında büyük bir halk kalabalığı vardı. Bunları geri döndüremedi.

Bu kalabalık için, bazı kimseler;

-“Onbin kişi bazıları da daha fazla idi.” Dediler.”

Kıyıda bekleyen gemiciler. Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.) nin arkasında o kalabalığı görünce;

-“Halifenin huzuruna bu kadar adam götürmek doğru olmaz.” Diyerek, gemilerine binip oradan uzaklaştılar.

Sadece Osman Mi’berani adındaki bir gemici,

-“Ebü’l-Vefâ nasıl bir zattır? Dedikleri gibi keramet ehli midir?” diye merak ederek ve bunları öğrenmek için orada kaldı.

Seyyid Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.) nin yanına gelerek;

-“Ya seyyid, gemi şimdi ücrete tabidir. Karşıya geçebilmen için ücret vermen gerekir” Dedi.

Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.) hizmetçisine;

-“Hazırda ne varsa ver.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu’nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Eski Kâ’be resmi (Mekke müzesinden alınmıştır)

Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu – 15

O da, hazırda olan yüzeli dinarı Osman Mi’berani’nın önüne koydu.

O zaman Osman Miberani;

-“Ben böyle bir ücret istemiyorum.” Deyince

Tac-ül-ârifin (r.a.);

-“Nasıl bir ücret istiyorsun?” diye sordu.

Osman Mi’berani de;

-“Yarın kıyamet gününde, sırat köprüsünü geçmeme kefil olmanı ve açık bir delil göstermeni istrim.” Dedi.

Bunun üzeine Tac-ülârifin hazretleri (r.a.) murakabaya daldı

Sonra da Osman Mi’berani’ye dönüp;

-“Allahu Teâlâ’nın isminde ibret vardır. Sıratı geçersin İnşallah!” dedi.

Osman;

-“Ya Seyyid, buna açık bir delil istiyorum.” Dedi.

Bunun üzrine Seyyid Ebü’l-Vefâ, Allah-u Teâlâ’ya duâ eti. O anda Osman’a bir hal oldu ve kendini kayıbetti. Bir süre sonra tekrar kendine geldi.

Daha sonra Tac-ül-ârifin (r.a.) ve yanındaki büyük âlimler gemiye binerek, halk ise, kimi suyun üzerinden yürüyerek, kimi bir adımda, karşıya geçtiler.

Bazı kimseler ve oğlu, Osman Miberani’ye;

-“Kendini kayıbettiğin zaman ne gördün?” diye sordular.

O da;

-“ Kıyametin kopmuş olduğunu gördüm. Halk mahşer yerine toplanmış, kimi sevinçli, kimi üzüntülü idi. Sırat köprüsü kurulmuş idi. İnsanlar Sırat’tan geçmeye başladılar. Fakat pek az kimse Sırat’ı geçebildi. Çoğu Sırat köprüsünden yuvarlanarak, Cehennem’e düştü. Ben bu durumu görünce, içime bir korku düştü. O anda yanıma Ebü’l-Vefâ hazretleri geldi. Elimi tutup beni Sırat köprüsünün yanına götürdü.

Besmele çekti ve;

-“Durma geç.” Dedi.

Tac-ülârifin’in (r.a.) bu sözlerinden sonra;

-“Tac-ül-ârifin Ebü’l-Vefâ hürmetine Osman Mi’berani ve onun zürriyeti geçsin.” Diye bir nida işittim. Bunun üzerine ben, Besmele çekerek Sırat köprüsüne ayak bastım ve yıldırım gibi geçtim.”

Arkama baktığım zaman, bir grup insanın arkamdan geldiğini gördüm;

-“Bunlar seninn zürriyetindir” diye bir nida duydum.” diye anlattı.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu’nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Eski Kâ’be resmi (Mekke müzesinden alınmıştır)

Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu – 16

Tac-ül-Ârifin (r.a.) Bağdad’a yaklaştığı zaman, bütün halk onu karşılamaya geldi. Büyük bir hürmetle şehrin kapısından içeri aldılar.

Eb-ül-Vefâ hazretleri (r.a.) camiye girdi. Cami’de o kadar çok insan geldi ki, iğne atsan yere düşmezdi.

Tâc-ül-ârifin (r.a.) minbere çıkıp, halka va’z ve nasıhatta bulundu ve hakikatları açıkladı. Daha sonra halkı geçmiş günahları için tevbe etmeye da’vet etti.

Allah-u teâlâ’nın inateyle, halkın kapalı olan göz ve kalbleri açıldı. Çok kimseler Eb-ül-Vefâ (r.a.) nın huzurunda tövbe etti. Yatsı namazına kadar, halkın huzuruna gelip tövbe etmesi sürdü.

Yatsı namazından sonra Eb-ül-Vefâ hazretleri (r.a.) hizmetçisine;

-“Halka söyleyin, kalabalık yapmasınlar, evlerine gitsinler.” Dedi.

Bunun üzerine halkın büyük çoğunluğu evlerine gitti ise de, bir kısmı ibadetle meşgül oldular.

Bu durum halifeye bildirildi. Halife kıyafet değiştirirek, Tac-ül-ârifin (r.a.) in bulunduğu camiye geldi. Onu nura gark olmuş bir halde oturmakta olduğunu, yanındaki zatların Allah-u teâlâ’ya ibadet ettiklerini, kendilerini ilahi bir ruhaniyetin nurunu sarmış olduğunu gördü.

Halifenin yanında Şafii mezhebi fıkıh âlimi Sa’id ibn-i Ebi Nasr da bulunuyordu.

Halife ona;

-“Ben bu Seyyid Eb-ül-Vefâ’yı imtihan etmek istiyorum, sen ne dersin?” diye sordu.

Sa’id ibn-i Ebi Nasr ise;

-“İmtihan etmeye gerek yoktur. Zira hak üzere oldukları “gün” gibi açıktır.” Dedi.

Halife onun sözünü hiç kale almadı. O seyyid Eb-ül-Vefâ hazretleri (r.a.) ni imtihan etmek ve böylece kalbini tatmin etmek istiyordu. Camiden ayrılarak sokakları ve kalabalık yerleri dolaşmaya başladı.

Bir yerde kadınlar toplanmış, Allah-u teâlâ’ya ibadetle meşgül idi. Halife bunların arasına girip bir kadının eline yapışık sıktı.

Kadın, tebdil-i kıyafetle dolaşan halifeyi tanıyarak;

-“Ya halife! Benden uzak dur. Ben Allah-u teâlâ’ya ibadetle meşgülüm.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu’nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu