‘Kasım bin Muhammed (Radiyallah-u anhu)’ olarak etiketlenmiş yazılar

DSC_0653  Fuad Yusufoğlu Ravda-i Mutahhara (Sallallahu aleyhi ve sellem)

Revda-i Mutahhara (Sallallahu aleyhi ve sellem)

Kasım bin Muhammed (Radiyallah-u anhu)

Tabiin’in büyüklerinden, Medine-i Münevvere’deki yedi büyük âlimden biri. İnsanları hakka da’vet eden onlara doğru yolu gösterip, hakiki saâdete kavuşturan ve kendilerine “Silsile-i âliye” denilen büyük âlim ve velilerin üçüncüsüdür.

Adı Kasım bin Muhammed bin Ebû Bekr-i Sıdık et-Teymi’dir. Babası Muhammed, Hazret-i Ebû Bekir’in oğludur. Annesi Sevde (r.anha), Yezdücerd’in kızı olduğundan, İmâm-i Zeynelabidin ile teyze çocuklarıdır.

Babası Mısır’da şehid edilip küçük yaşta yetim kalınca, halası ve Peygamberimiz (s.a.v.) in mübarek hanımı Hazret-i Âişe (r.anha) nin yanında büyüdü.

Tabiin devrinde ve Hazret-i Osman (r.a.) ın hilafeti zamanında 31 (M. 653) yılında doğdu ve101 (M. 721) veya 106 (M. 725) yılında Mekke ile Medine arasında “Kudeyd” denilen yerde hacca veya umreye giderken vefat etti.

Kasım Bin Muhammed (r.a.), Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddık (r.a.) ın torunudur. Eshab-i Kiram’dan birçoğuna yetişmiş ve onlardan birçok ilim öğrenip başta halası Hazret-i Âişe (r.anha), Ebû Hureyre, Abdullah bin Abbas, ve Abdullah ibn-i Ömer Hazret-i Muâviye (r.anhüm) gibi meşhur sahabilerden hadis-i şerif rivayetinde bulunmuştur.

Kendisinden de, Tabiin’in büyüklerinden oğlu Abdurrahman, Sâlim bin Abdullah, İmâm-i Şa’bi, akranlarından İbn-i Amr, Yahya bin Said ve Sa’d bin Said el-Ensari, Abdullah bin Ömer, Sa’d bin İbrahim, Abdullah bin Avn (r.anhüm) ve daha birçoğu hadis-i şerif rivayet etmişlerdir.

Tasavvuf ilminde mütehassıs idi. Vera’ ve takva’da (Allah’ın haram ettiklerinden sakınıp kaçmada) eşi yoktu.

Dedesi Ebû Bekr-i Sıdık (r.a) Peygamber efendimiz (s.a.v.) den ve Peygamberlerden sonra insanların en üstünü oldu. Resulullah (s.a.v.) daki bütün üstünlükler, ilimler ve feyizler onda toplanmış ve her bakımdan üstün olmuştur. Kalbe, ruha ait ilimlerin kaynağı idi.

Resulullah (s.a.v.) ın Peygamberlik vazifelerinden biri de, Kur’an-i kerim’in ma’nevi hükümlerini, ya’ni Allah-u Teâlânın zat’ına ve sıfatlarına ait ma’rifetleri, yüksek bilgileri, ümmetinin kalblerine akıtmaktı.

Resulullah efendimiz (s.a.v.), tasavvuf ilminin bu yüksek ma’rifetlerinin hepsini, Hazret-i Ebû Bekr-i Sıdık (r.a.) ın kalbine akıttı. O ruh ilminde de bir mütahassıs oldu. Hazret-i Ebû Bekr-i Sıdık (r.a.) da Resulullah (s.a.v.) dan aldığı bu feyizleri, Eshab-i Kiram’dan Selman-i Farisi (r.a.) nin kalbine akıttı. Ruhu yükselten ve onu besleyen bu ma’rifetlere, Kasım bin Muhammed (r.a.) da, Selaman-i Farisi (r.a.) nin sohbetlerinde bulunarak yetişip bir ruh mütahassısı olmuştu.

Silsel-i Âliye büyüklerinden dördüncüsü olan İmâm-i Ca’fer-i Sadık (r.a.) da, bunun sohbetinden feyz aldı (Bakınız, Ca’fer-i Sâdık).

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin üçüncüsü olan Kâsım bin Muhammed (radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

DSC01640   Fuad Yusufoğlu Girnavas mevki-i (Nusaybin)

Girnavas mevki-i (Nusaybin)

Kasım bin Muhammed (Radiyallah-u anhu)- 2

Kâsım bin Muhammed (r.a.), hadis ve fıkıh ilminde zamanın en yükseği idi. İlimde ve takvada eşine rastlanmıyacak bir yüksekliğe erişmişti.

Büyük hadis ve fıkıh âlimlerinden Yahya bin Said (r.a.);

-“Medine’de Kâsım (r.a.) dan üstün bir kimseye yetişmedik.” Derken,

İbn-i Sa’d (r.a.) da; “Tabakat” adındaki eserinde;

-“Kâsım, hadis ilminde “sika” (güvenilir) bir ravi, fıkıh ilminde yüksek bir âlim ve her bakımdan imâm, önder olan zattı. Çok hadis-i şerif bilirdi. Takva ve verâ’ sahibi idi.” Diyerek kendisini medh etmekte, övmektedir.

Ebâ’z-Zenâd (r.a.) da;

-“Ben Kâsım (r.a.) dan daha çok hadis ve fıkıh bilen bir kimse görmedim.” Demektedir.

Yine büyük hadis âlimlerinden Süfyan İbn-i Uyeyne (r.a.) de, Kâsim bin Muhammed (r.a.) in de devrinin en büyük âlimi olduğunu söylemiştir.

Ömer bin Abdülaziz (r.a.) de;

-“Eğer birini yerime “halife” seçmem icab etseydi Kâsım (r.a.) ı seçerdim.” Dediği rivayet edilmiştir.

Ömer bin Abdülaziz (r.a.), halifeliği zamanında Kâsım bir Muhammed (r.a.) i halası Hazret-i Âişe (r.anha) ye ait olan ne kadar hadis-i şerif ve başka rivayetler biliyorsa, onların hepsini toplamakla görevlendirilmiştir.

Hatta Ömer bin Abdülaziz (r.a.) bir keresinde, ilmin yok olup, âlimlerin son bulması endişesi üzerine Medine valisi Ebû Bbekir bin Muhammed bin Hazne’ye mektup yazarak şöyle demiştir.

-“Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın hadis-i şeriflerini, sünnetlerini, Amre binti Abdurrahman el-Ensari’nin ve Kâsım bin Muhammed (r.anhüm) rivayetlerini araştır ve yaz! Zira ben ilmin yok olup, âlimlerin de tükenmesinden korkuyorum.”

Amre ve Kâsım bin Muhammed (r.a.nhüm) in her ikisi de Hazret-i Âişe (r.anha) nin talebesi olup, O’nun Resulullah (s.a.v.) tan rivayet ettiği hadis-i şerifleri en iyi bilenlerdi.

Kâsım bin Muhammed (r.a.), hadis-i şerifleri hem ma’nasına ve hem de lafzlarına, harflarına dikkat ederek rivayet ederdi. Halbuki Tabiin’den bazı hadis âlimleri hadis-i şerifleri ma’nası ile rivayet etmekte bir beis görmüyorlardı. Fakat tabiinden muhaddislerin çoğu hadis-i şeriflerin, Peygamber efendimiz (s.a.v.) den işitildiği şekilde rivayet edilmesi üzerinde ittifak etmişlerdir.

Kâsım bin Muhammed, hadis-i şerif rivayet ederken en ince noktalarına kadar dikkatli haraket eder, bir harfın bile değiştirilmesini uygun görmezdi.

Kâsım bin Muhammed (r.a.), fıkıh ilminde de yüksek bir âlimdi. Medine’de yetişen ve kendilerine “fukaha-i seb’a” adı verilen yedi büyük âlimlerinden birisiydi.

Allah ve Resulü adına konuşmanın ve dini mes’elelerde fetva vermenin mes’uliyetini en iyi şekilde idrak edenlerdendi.

Yahya bin Said (r.a.) in bildirdiği şu sözleri bunu açıkça göstermektedir;

-“İnsanın, Allah’ın hakkını bildikten sonra cahil olarak yaşaması, bilmediği şeyi söyleyerek fetva vermesinden hayırlıdır.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin üçüncüsü olan Kâsım bin Muhammed (radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

DSC03374   Fuad Yusufoğlu Mardin İli'nin Gündüz (Uzaktan) görünüşü

Mardin İli’nin ayni yerden gündüz (Uzaktan) görünüşü

Kasım bin Muhammed (Radiyallah-u anhu)- 3

Halbuki, Abdurrahman bin Ebû Zenâd (r.a.) O’nun hakkında;

-“Peygamberimiz (s.a.v.) in sünnetini Kâsım bin Muhammed (r.a.) den daha iyi bilen birisini görmedim. Hatta öyle idi ki, sünneti bilmeyeni âlim saymazdı.” Diyor.

Kendisine bir mes’ele sorulunca;

-“Anlamıyorum, bilmiyorum!” derdi.

O’na sormayı çoğalttıkları zaman da;

-“Vallahi, sorduğunuz her şeyi bilmiyoruz. Şayet bilseydik, sizden saklamazdık. Çünkü bildiklerimizi saklamamız bize helâl olmaz.” Derdi.

Dini mes’eleler hakkında çok hassas davranır, ancak açık olanları hakkında fetva verirdi. Her sabah Mescid-i Nebi’ye gelir, iki rek’at namaz kılar, sonra Resulullah (s.a.v.) ın minberi ile kabri arasında oturur, kendisine sorulan mes’elelere fetvâ verirdi.

Nitekim mezheb imâmlarından Mâlik bin Enes (r.a.) de onun hakkında;

-“Kâsım (r.a.), bu ümmetin, fakıhlarında idi.” Buyurmuştur.

Kâsım bin Muhammed (r.a.), çok mütevazi, alçak gönüllü idi.

Bir gün köylünün birisi O’na gelip;

-“Sen mi daha çok biliyorsun, Sâlim bin Abdullah mı?” diye sordu.

O’na cevap olarak;

-“Burası Sâlimin evidir.” Deyip başka bir şey konuşmadı.

Muhammed bin İshak (r.a.) bunun hakkında;

-“O benden daha iyi bilir deyip, yalan söylemeyi veyahut ben ondan daha iyi bilirim diyerek kendisini üstün göstermeyi istemedi.” Derdi.

Halbuki Kâsım bin Muhammed (r.a.), her ikisinden daha çok âlimdi.

Ebû Eyyûb-i Sahtiyanı (r.a.) de;

-“Ondan daha faziletli bir kimse görmedim.” Derdi.

İmâm-i Buhâri (r.a.) de;

-“Zamanın en faziletlisiydi.” Demiştir.

Hazret-i Âişe (r.anha) Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in yağmur yağdığını gördüğü zaman;

-“Allahım! Onu bereketli, mübarek eyle!” diye duâ ettiğini bildirdi.

Resulıullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;

-“Muhakkak ki, Allah-u Teâlâ sizn herbirinizi, yavrunuzu beslediğiniz gibi yiyecekle rızıklandırır. Hatta onu Uhud dağı kadar yapar.”

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) bir keresinde;

-“Sizden öncekilerden mahşerde gölgelenecek olanların kimler olduğunu biliyor musunuz?” deyince,

Eshab-i Kirâm (r.anhüm);

-“Allah ve Resulü daha iyi bilir!” dediler.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;

-“Onlar, kendilerine haklarından bir şey verildiği zaman kabul ederler. Kendilerinden bir şey istendiğinde hemen verirler ve insanlar hakkında kendileri için olan hüküm gibi hüküm verirler.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin üçüncüsü olan Kâsım bin Muhammed (radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

DSC04912   Fuad Yusufoğlu Mardin şehrinin gece (Uzaktan) görünüşü

Mardin İli’nin ayni yerden gece (Uzaktan) görünüşü

Kasım bin Muhammed (Radiyallah-u anhu)- 4

Yine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;

-“Bir kimse, bir kadının güzelliğine bakmak isteyip de, ondan gözünü çevirirse, Allah-u Teâlâ onun kalbine ibadet zevkini sokar ve böylece ibadetin tadını bulur.”

Kâsım bin Muhammed (r.a.) şöyle bildiriyor;

-Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) in eshabından birisi’nin gözleri görmeyip, a’mâ oldu.”

Bu zat şöyle dedi;

-“Ben Peygamberimiz (s.a.v.) i görmek için gözlerimin görmesini istiyordum. Fakat şimdi Resulullah (s.a.v.) ahrette irtihal etti. Allah’a yemin ederim! Eğer Yemen’deki Tübâle beldesinin geyiklerinin bir geyiğindeki gözler bende olsa artık buna sevinmem.”

İmâm-i Buhâri (r.a.), Kasım bin Muhammed (r.a.) in;

Bülüğa erdiğimiz günden beri hep üç rek’at vitir namazı kılındığını gördük.” Dediği naklediyor.

Kâsım bin Muhammed (r.a.), şöyle bildiriyor;

-“Bir gün halam Hazret-i Âişe (r.anha) nin yanına vardım.”

O’na;

-“Ey Ana! Bana Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in kabrini aç!” dedim.
Bunun üzerine bana Hücre-i Seâdeti açtı. Üç kabir gördüm. Pek yüksek değillerdi. Pek yerle beraber de değillerdi. Üzerlerine kızılca bahta taşcağızları dökülmüştü. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in şeferli kabri hepsinden ilerde idi.Hazret-i Sıdık (r.a.) ın başı, Fahri kâinat hazretleri’nin mübarek sırtı hızasında, Hazret-i Ömer (r.a.) in başı da Resulullah (s.a.v.) in ayağı hizasında idi.”

Yine Kâsım bin Muhammed (r.a.) anlatıyor;

-“Adetim üzere yine bir gün sabah namazını kıldıktan sonra halam Hazret-i Âişe (r.anha) yi ziyarete gittim.”

O kuşluk namazını kılıyor ve namazında;

-“Allah, lütuf edip bizi kavurucu azâbdan korudu.” Ayet-i kerimesini okuyor, ağlıyor ve durmadan tekrar ediyordu. Beklemekten usandım. O bitirmedi, ben de bırakarak çarşıya çıktım.”

Kendi kendime;

-“İşimi bitireyim, sonra ziyaretine giderim.” Dedim

İşimi bitirip döndüğümde yine aynı halde âyet-i kerimeyi tekrar ederek ağlamakta olduğunu gördüm.

Buyurdular ki;

-“Bizden önce yaşayan büyüklerimiz, başa gelen musibetleri güzellikle karşılamayı, kendilerine verilen ni’metleri de tezellül (alçak gönüllülük) ederek karşılamayı severlerdi.”

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin üçüncüsü olan Kâsım bin Muhammed (radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu