‘Kelime-i Şehadet’ olarak etiketlenmiş yazılar

dsc00887-dara-kalesi-su-sarnici-fuadyusufoglu.JPG

Dara harabeleri (Su sarnıçı)

Korkanların çoğu akibetinin kötü olmasından korkmuşlardır. Çünkü insanın kalıbı değişebilir. Ölüm zamanı müdhiş bir zamandır. O vakitte kalbin neye kara kılacağı bilinemez.

Hatta ariflerden biri şöyle der:

-“Bir kimsenin elli sene tevhid üzere olduğunu bilsem, yanımdan bir duvarın arkasına gitmek kadar uzaklaşsa, tevhid üzere olduğuna şahidlik edemem. Çümkü; KALB Halı değişebilir ve neye döndüğünü bilemem.”

Bir başkası der ki;

-“Evin kapısında şehid olmayı mı, yoksa odanın kapısında Müslüman olarak ölmeyi mi seversin? deseler, odanın kapısında ölmeyi isterim. Çünkü; evin kapısına çıkıncaya kadar İSLAM üzere kalacağımı bilemem.”

Ebu derda (r.a.) yemin etti ki:

-“Hiç kimse imanın ölüm zamanında geri alınmayacağına emin olamaz.”

Sehl-i Tüsteri (k.s.) buyuryor ki:

-“Sıdıklar her nefes te su-i hatimeden (kötü akibet) korkarlar.

Süfyan-i Servi (k.s.) ölüm zamanın da İNLEDİ VE AĞLADI ;

Yanındakiler:

-“Allah-u Teala (c.c.) nın afvının senin günahından büyük olduğunu bilmez mısın? Dediler.

Süfyan-i Servi (r.a.) Tevhid üzere (İmanla) gideceğimi bilsem dağlar kadar günahım olsa yine korkmam.“Buyurdu.

Büyüklerden biri vasiyet eyledi. Ve elinde olan bir şeyi bir kimseye verdi. Ve

-“Tevhid üzere (imanla) ölmenin nişanı şöyle şöyledir. O nişanları görünce, bu para ile, Şeker ve badem içi satın al ve şehirdeki çocuklara dağıt ve bugün Filanın sevinç günü, saadete erdiği gündür de. Eğer bunu göremezsen, insanlara söyle namazımı kılmasınlar, benimle meşgül olmasınlar. Hiç olmazsa öldükten sonra mürai olmayayım.” Dedi.

Sehl-i Tüsteri buyurur ki;

-“Murid, günaha düşmekten korkar. Arif ise küfre düşmekten korkar.”

İsa (a.s.) havarilerine:

-“Siz günahtan korkarsınız; biz peygamberler küfürden korkarız.”

Hasan- el Basri (r.a.) buyurur;

-“ Bende NİFAK olmadığını bilseydim bunu yeryüzünde olan her şey’den daha çok severdim. İçin dışa, Kalbin dile uymaması NİFAKTANDIR.”

Kimya-yı Saadet (İmam-ı Ğazali)

Allah-u Teala (c.c.) Bizleri ve sizleri Kötü Akibet’ten korusun. AMİN.

Fuad Yusufoğlu

dsc00290-fuadyusufoglu-divane.JPG

Divane…(Ayriyetten bu Divane’nin de bir öyküsü vardır)

Rivayet edilir ki,

Zahidlerden olan Zekeriye (r.a.) isminde biri hastalanıp ölüm yatağına düşer, eceli yaklaşan ve can çekiştiren bu zatın bir arkadaşı ziyaretine gelir ve ona KELİME-İ ŞAHADET telkin eder.

Zahid olan bu zat yüzünü çevirip kelime-i şahadet söylemez. Bunun üzerine arkadaşı ikinci defa telkin eder, yine yüzünü çevirip kelime-i şahadet söylemekten çekinir. Üçüncü defa telkin edince,

-“söylemem” diye haykırıp, arkadaşının yanından komaya girer.

Bir saat sonra hafiflik bulup komadan çıkar zahid yanındakilere şöyle der:

-“Siz bana bir şey söylediniz mi?

Yanında bulunanlar:

-“Evet “ derler.”Biz sana üç kere Kelime-i şahadet telkin ettik, fakat sen iki keresinde, söylemekten çekindin, üçüncü defada ise,’ben söylemem’ diye haykırdın.

Bunun üzerine zahid onlara şöyle der:

-“Yanında bir bardak su alarak İblis (aleyhilla’net) bana geldi. Sağ tarafımda durdu. Bardağı sallayarak bana

dedi ki:

-“Su istiyormusun?”

Ben:

-“Evet” dedim.

İblis (aleyhilla’net):

-“İsa (aleyhisselam) Allah’ın oğludur de.”Dedi.

Bunun üzerine ben ondan yüzümü çevridim. Sonra ayak tarafımdan geldi ve bana aynı sözü tekrarladı. Ben gene yüzümü çevirdim. Üçüncü def’a aynı sözü tekrarlayınca,

-“Ben söylemem.” Diye haykırdım.

Bunun üzerine İblis (aleyhilla’net) elindeki su kasesini yere çarpıp, benden çekilip, kaçarak gitti. Ben onun sözlerini kabul etmeyip red ettim.Yoksa sizin sözlerinizi değil. Benim Allah (c.c.) a ve Peygamber (a.s.v.) e imanım var deyip, Kelime-i şehadet getirerek ruhunu teslim etti.

Ömer bin Abdulaziz (r.a.) den rivayet edilmiştir:

Der ki;

-“Bazıları Allah (c.c.) a, şeytan (aleyhilla’net) ın, Adem oğlu nun kalbindeki yerini göstermesi için niyazda bulundu.

Bunun üzerine ru’yasında, dışından içi görünen billura benzeyen bir adam cesedi gördü. Sol omuzu ile kulağı arasında yerleşmiş kurbağa şeklinde bir şeytan gördü. Bu şeytan (aleyhilla’net) nın ince ve uzun bir hortumu vardı. Onu, Şeytan (aleyhilla’net), adamın sol omuzndan kalbine doğru uzatmış, kalbine sokmuş, ona vesvese veriyor, Allah (c.c.) ı zikrettiği zaman oradan kayıb oluyordu.”

Allah’ım ifsadı çok olan şeytanı bize musallet kılma. Bizi hased edici lisandan koru. Peygamberlerin sonu Muhammed Mustafa (s.a.v.) hürmetine, sana şükretmek ve seni zikretmekte bize yardım et. Salat-u Selam senin peygamberine ve onun aline olsun…

Mükaşefe-tül Kulub (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala (c.c.) bizleri ve sizleri Şeytan (aleyhilla’net ) ın şerrinden muhafeze buyursun. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

dsc09719-fuadyusufoglu-veysike.JPG

Benim köyüm(veysike) Nusaybin

İbni Abbas (radiyallah-u anhu) dan rivayet edilir ki;

Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu:

-“Hiç bir ümet yoktur ki, bunların bazısı cennete bazısı cehennemde olmasın, ancak benim ümmetimin hepsi cennettedir.”

Matrak ibni Cedale adında bir köylü Resulüllah (a.s.v.) ın huzuruna geldi ve sordu:

-“Ya Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem) Senin ümmetinin diğer ümmetlerden üstünlüğü nedir?”

Resulüllah (a.s.v.):

-“Benim ümmetimin diğer ümmetlere üstünlüğü, benim diğer nebilere üstünlüğüm gibidir.”

Köylü:

-“Nasıl Mesela?”

Resulüllah (a.s.v.):

-“Kiyamet günü Mahşer yerinde Peygamberler gelir. Kimine tek bir kimse uymuş, kimine iki veya üç kimse tabi olmuştur. On kişiden fazla ümmeti olan peygamberler pek azdır. Benim ümmetimin hesabını ise Allah-u Teala (c.c.) dan başka kimse bilemez.”

Köylü:

-“Kiyamet günü senin Ümmetin kaç bölük olur?”

Resulüllah (a.s.v.):

-“Dört bölük olup hepsi cennete olurlar. Bir bölüğü hesabsız ve azabsız cennete girer.”

Köylü:

-“Onlar hangileridir ? Ne amel işlemişlerdir?”

Resulüllah (a.s.v.):

-“Hak Teala (c.c.) nın birliğine ve benim hak Peygamberliğime şehadet ettikleri için.”

Köylü:

-“Bu şehadeti eden şehidlerden olur mu?”

Resulüllah (a.s.v.):

-“Olur.”

Köylü:

-“İkinci bölük kimlerdir ?”

Resullah (a.s.v.);

-“Hesabları kolay olur ve sonra cennete girerler.”

Devam edecek…..

Mearicün Nübüvve (Altiparmak)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri İslamiyetle şereflendirdiği için Yüce Rabbımıza Şükr edelim…ELHAMDULİLLAHI RABBİLALEMİN.

Allah (c.c.) bizleri ve sizleri Efdalul Mahlukat olan Habibi Muhammed Mustafa (a.s.v.) ın Şefaatına nail eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

dsc00370-fuadyusufoglu-girnavas.JPG

Girnavas Mevki-i (Nusaybin)

Kelime-i Tevhid

“Kelime-i tevhid” ifadesi kelime ve tevhid sözcüklerinden oluşan bir isim tamlamasıdır.

Kelime + Tevhid = Kelime-i Tevhid

“Kelime”, söz anlamına gelir. “Tevhid” ise Allah’ın bir ve tek olması demektir.

Kelime-i tevhid Türkçede “Tevhid cümlesi” olarak ifade edilebilir. Kelime-i tevhid söyleyen kişi şunlara inandığını açıklamış olur;

Allah dışında inanıp boyun eğilecek hiçbir varlık yoktur. O, ibadet edilmeye layık tek ve biricik ilâhtır. Hazreti Muhammed (a.s.v.) O’nun eliçisidir.

İnsanlar bu sözü inanarak söylerlerse “Mü’min “olurlar.

Diyanet vakfı yayınları.

Kelime-i Şehadet;

“Kelime-i Şehadet” ifadesi de kelime-i tebhid gibi iki sözcükten oluşan bir isim tamlamasıdır.

Kelime + Şehadet= Kelime-i şehadet

“Şehadet “ sözcüğü, bir şey’in gerçekliğini doğrulama, tasdik etme anlamına gelir.

Kelime-i Şehadet ile Kelime-i Tevhid yakın anlamlara ve farklı söyleyiş biçimlerine sahip iki ifadedir.

Kelime-i şehadet;

-“Ben kabul ederim ki, Allah’tan başka İlah yoktur. Ve yine kabul ederim ki, Muhammed (a.s.v.), O’nun kulu ve elçisidir.” Anlamına gelir.

Diyanet vakfı yayınları.

 

 

Naklolunur ki:

Kıyamet günü mizan kurulur. Ameller tartılır. Bir kimsenin günahı ağır gelip Cehenneme emredilir. Melekler o kimseyi Cehenneme götürürler. Cehennem kapısını büyük bir taşın kapamış olduğunu görürler.

Taş dile gelir der ki;

-“Habib-i Ekrem (Sallallahu aleyhive sellem) ın mübarek başı için yemin ve kasem ederim ki, bir gün bu kimse beni göstererek (Şu taş şahidim olsun ki ; Allah-u Teâlâ birdir. Muhammed mustafa (aleyhisselatu ve sellam) Allah-ü Teâlâ (c.c.) nın hak peygamberidir.) dedi.

Bunun üzerine hitab-i İlahi geldi:

-“Bu kimseyi bu taşın şehadetine bağışladım.”

Hak Teala (c.c.) bir taşın şehadetiyle, cehenneme müstehak olan bir kulunu azad ederse, biz fakirleri de Habibi (a.s.v.) nın şefaatiyle cehenemden elbette azad eder.

Naklolunur ki:

Hazreti Emiril Mü’minin Ömer ibn-ül Hattab (Radiyallahu anhu) ı vefatından sonra ru’yada gördüler.

Ve:

-“Hak Teâlâ hazretleri (c.c.) sana ne muamele etti?”diye sordular.

Hazreti ömer (r.a.):

-“Beni bir serçeye bağışladı. Bir çocuk, onu bağlamış idi. Elinden kurtardım, salıverdim. Hak Teâlâ hazretleri (c.c.) beni afv etti.”

İmam-i Ali (radiyallahu anhu) vefatından sonra görüp halınden sual ettiklerinde:

-“Hak Teâlâ (c.c.) beni bir karınca için afv etti. Karınca suya düşmüş idi. Onu sudan alıp kuru yere koymuş idim” buyurdu.

İmam-i Azem Ebu Hanife (r.a.) halınden sordular.

Buyurdular ki:

-“Kaleme bir sinek konmuş idi. Kendisi uçuncaya kadar kovmadım. Onun için Allah (c.c.) beni afv etti.”

Mearicün Nübüvve (Altiparmak)

Hepiniz şahid olun ki;
Ben fuad yusufoğlu günahkar bir kul olarak; Şahadet ederim ki; Allah (c.c.) bir’dir. Muhammed (Aleyhis selatu ve sellam) onun Resulü ve habib’idir.

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Son nefesimizde Kelime-i tevhid üzere Ahirete intikal etmeği nasıb-u muyesser eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ nehri Bor-e Veysike (Nusaybin)

Tehlil, Tesbih, Tahmid’ın Üstünlüğü;

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyuryor;

-“Kulun yaptığı her iyilik, kıyamet günü teraziye konur. Yalnız “Lâilahe illallah” kelimesi konmaz. Eğer onu teraziye koysalar, yedi kat göklerden, yerden ve içinde olanlardan ağır gelir.” (N. Hb. K.)

Yine Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu;

-“Lâilahe illallah” diyen dediğinde sadık ise, yeryüzündeki topraklar kadar günahı da olsa afv edilir.” (T.1/267)

Sahihi Buhari’de bildiriliyor ki;

-“ Bu kelimeyi (“Lâilahe illallah”) kim söylerse, İsmail Aleyhis selam’ın oğullarından dört köleyi kölelikten azad etmiş gibi olur.”(Buhari)

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) buyuruyor;

-“Günde yüz def’a Sübhanallahi ve bihamdihi, diyenin bütün günahları afv olur, isterse denizin köpüğü kadar fazla olsun.” (Buhari)

Devam edecek…

Kimyay-i saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Dilleri ve kalbleri her zaman zikir’le iştigal eden Salih kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Kuba camisi (Medine-i Münevvere)

Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anh)- 6

Hazret-i Mikdâd bin Esved (r.a.) tekrar sordu;

-“Fakat o adam benim kolumu kesmiş, ondan sonra da Kelime-i Şehadet getirmişti. Böyle olduğu halde O’nu öldürmeyeyim mi?”

Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) O’na tekrar şu cevabı verdi;

-“O’nu öldürme! O’nu kelime-i Şehadet getirdikten ve böylece Müslüman olduktan sonra öldürecek olursan, O’nun şehadetten evvelki haline dönersin, O’da senin öldürmeden evvelki haline döner.”

Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem), Hazret-i Mikdâd bin Esved (r.a.) i çok severdi. O’nu kendi amcasının kızı Hazret-i Dıbâa (r.anha) ile evlendirmiştir. O, hayatının bir kısmını Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) ile birlikte geçirmiştir.

Bu hususta rivayet ettiği bir hadis-i şerif, O’nun bu halini tasvir etmektedir.

Hazret-i Mikdâd bin Esved (r.a.) buyurdu ki;

-“Bir gün iki arkadaşımla birlikte, yorgunluk ve açlıktan gözlerimiz kararmış, kulaklarımız sağırlaşmıştı. Eshab-i Kiram (r.anhüm) dan bir kaçına müracaat ettik. Fakat kendilerinde ikram edecek bir şeyleri bulunmadığı için bizi kabul etmediler.”

Biz de kalkıp;

-“Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) a gittik. Bizi alarak hâne-i seadetine (Mübarek evine) götürdü.”

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem) bize bakarak;

-“Bunları sağınız da aranızda taksim ediniz!” buyurdu.

Biz, hergün bu keçileri sağar, keçilerin sütünü aramızda taksim eder, kendi payımızı içer, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in hissesini de saklardık.

-“Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem), geceleyin gelir, uyuyanları uyandırmayacak bir şekilde uyanık olanlara selam verir, namaz kıldığımız yerde namazını kılar ve ondan sonra da sütünü alıp içerdi.”

Bir gece şeytan bana musalat oldu ve bana dedi ki;

-“Ey Mikdâd! Bu gece Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem) Ensar (r.anhüm) ın evine gidecek, onlar O’na türlü ikramlarda bulunacaklar. O’nun da bu sütü içmeye ihtiyacı kalmayacak. O alde sen şu sütü içiver!”

Bu sözler, içimden bir türlü çıkıp gitmedi. Nihayet ben de kalkıp Resulullah (s.a.v) için ayırdığımız hisseyi içtim.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Seb’-ül Mesacid (Yedi mescidler) MEDİNE

Halid bin Velid (Radiyallah-u Anhu)- 3

Ben Resulullah (s.a.v.) a gitmek için toparlanırken;

-“Acaba oraya giderken bana kim arkadaş olabilir.”

Diye düşünüyordüm.

-“Yolda Safvan bin Ümeyye (r.a.) ye rastladım. Vaziyeti ona anlattım. O teklifimi redetti. Daha sonra İkrime bin Ebû cehil (r.a.) e rastladım. O da aynı şekilde davetimi red edince evime gittim.”

Hayvanıma binip Osman bin Talha (r.a.) nın yanına gittim.

-“Ona da aynı şekilde, Müslüman olmak üzere, hazret-i Peygamberimiz (s.a.v.) e gideceğimizi, kendisinin de gelmesini söyledim.”

Tereddütsiz kabul etti.

-“Ve ertesi günü seher vakti beraberce yola çıktık. Hadde denilen yere vardığımızda Amr bin As (r.a.) ile karşılaştık. O da Müslüman olmak için Medine’ye geliyordu. Hep beraber medine’ye vardık. Elbisemin en güzelini giyip Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) le görüşmeye hazırlandım.”

O sırada kardeşim Velid (r.a.) geldi ve;

-“Acele et. Çünkü Peygamberimiz (Sallallahu alayhi ve sellem) e sizin geldiğinizi haber verilmiş ve O’da çok sevinmiştir. Şimdi sizi bekliyor.” Dedi. Ben de acele ile O Yüce Peygamber (s.a.v.) in huzuruna vardım.

Selam verdim;

-“Allah’dan başka ilah olmadığına ve senin de Allah’ın Peygamberi olduğuna şehadet ediyorum.” Dedim.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Sana hidayet eden, doğru yolu gösteren Allah’a hamd olsun.” Buyurdu.

Sonra günahlarımın affı için Allah-u Teâlâ’ya duâ etmesini istedim.

Benim için duâ etti

Ve;

-“İslamiyet, kendisinden önce işlenmiş olan günahları kesip atar.” Buyurdu.

Diğer iki arkadaşım da Müslüman oldular.

-“Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) bana kendi evinin yanında bir yer verdi. Beni savaşta hep süvari birliklerinin başına kumandan tayin etti. Daha sonra Mekke’de iken gördüğüm ruya’yı Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) e anlattım.”

O da;

-“Görmüş olduğun o ferahlık yer, Allah-u Teâlâ’nın, seni müşriklikten İslamiyet’e erdirmesidir.” Buyurdu.

Hazret-i Halid bin Velid (r.a.) in Müslüman olması hicretin sekizinci yılında oldu. Müslüman olduktan sonra Medine’de yerleşti.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Halid bin Velid (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu