‘Melik Necaşi’ olarak etiketlenmiş yazılar

Bore Beşire Mecido (Girnavas mevki-i (Nusaybin)

Ca’fer-i Tayyar (Radiyallahu anhu)- 3

Elçiler Habeşistan’a geldiler, devlet erkanına hediyelerden sonra, her birine;

-“Bizim içimizde bir takım insanlar türedi. Bunlar, bizim dinimizden çıktıkları gibi sizin de dininize girmediler. Bunlar, bizim de sizin de bilmediğimiz yeni bir din uydurdular. Biz bu gelenleri, kendi yurtlarına götürmek istiyoruz. Hükümdarınızla, onlar hakkında görüştüğünüz zaman, gelenlerle görüşülmeden bize teslim edilmelerini temin için çalışınız. Bu kimselerle en çok meşgül olabilecek olanlar, onların, öz ana-babaları ile komşularıdır. Onlar, bunları gayet iyi bilirler.” Dediler.

Patrikler bunu kabul ettiler. Bundan sonra, Mekkeli elçiler Necaşi’nin hediyelerini takdim ettiler. Malik Necaşi hediyeleri kabul etmiş, onları davet ederek görüşmüştü.

Elçiler, Necaşi’ye şöyle söylediler;

-“Ey Melik! İçimizden bir takım kimseler sizin memleketinize iltica etmişlerdir. Bu gelenler, kendi milletlerinin dinini terk ettikleri gibi sizin dininize de girmemişlerdir. Kendi kafalarına uygun uydurma bir dinleri vardır. Ne biz, ne de siz, bu dini tanımazsınız. Bizi, bunların mensup oldukları milletin eşrafı size gönderdiler. Bu eşraf sizin memleketinize iltica eden adamların babaları ve kendi öz akrabalarıdır. İstekleri, gelenlerin tekrar iade edilmeleridir. Çünkü onlar, bunların hallerini daha yakından tanır. Onların kendi öz dinlerinde hoş görmediklerini daha iyi bilirler.” Dediler.

Gerek Amr bin Âs ve gerekse Abdullah bin Rebia’nın en çok arzu ettikleri şey, necaşi’nin bu sözleri dinliyerek, arzularına uygun haraket etmesiydi.

Elçiler, bu sözleri söyledikten sonra Necaşi’nin patrikleri söz almış, Şöyle demişlerdi;

-“Bunlar çok doğru söylediler. Bunların milletleri, onlarla daha iyi meşgul olabilirler, onların neyi beğenip beğenmediklerini daha iyi takdir ederler. O’nun için siz bu adamları teslim ediniz de bunlar onları memleketlerine ve milletlerine götürsünler.”

Melik Necaşi bu sözlere çok kızdı;

-“Vallahi hayır! Ben bu adamları teslim etmem. Bana iltica eden, memleketime gelen adamlara hiyanet edemem. Bunlar, beni başkasına tercih etmiş ve benim civarıma gelmişlerdir. Onun için, gelen muhacirleri Sarayıma davet eder, onlara, bu adamların söyledikleri sözlere karşı ne diyeceklerini dinlerim. Eğer muhacirler, bu adamların dedikleri gibi isler, onları teslim eder ve kendi milletlerine iâde ederim. Öyle değilseler onları korur, ülkemde kaldıkça onlara iyilik ederim.” Dedi.

Daha önceleri necaşi Semavi kitabları incelemişti. Muhammed Aleyhis Selam’ın gelme zamanının yakın olduğunu kavminin ona yalancı deyip inanmayacaklarını ve Mekke’den çıkarılacağını biliyordu.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Tayyar (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas tepesinden bir görünüş (Nusaybin)

Ca’fer-i Tayyar (Radiyallahu anhu)- 4

Necaşi, Mekke’li elçilere;

-“İnandıkları kimse kimdir.” Diye sordu.

Onlar da;

-“Muhammed’dir.” Dediler.

Necaşı bu ismi işitince, O’nun peygamber olduğunu anladı ve belli etmedi.

Gelenlere tekrar sordu;

-“O’nun dini ve mezhebi nedir ve neye davet eder?”

Amr;

-“O’nun mezhebi yoktur.” Dedi.

Necaşi (r.a.);

-“MEZHEBİNİ VE DİNİNİ BİLMEDİĞİM BİR TOPLULUK Kİ, GELİP BANA SIĞINMIŞLARDIR. Ben onları nasıl teslim ederim. Meclis kuralım. Onları da getirelim Sizlerle yüzleştirelim. Hepinizin de durumları belli olsun. ONLARIN DA DİNİNİ BİLEYİM.” Dedi.

Müslümalra Saraya davet ettiler. Müslümanlar önce kendi aralarında istişare ettiler (görüştüler) ve Habeş Hükümdarının hoşuna gidecek ve mizaclarına uygun olacak şekilde neler söyliyelim diye konuştular.

Hazret-i Ca’fer (r.a.);

-“Vallahi! Bizim bu husustaki bilgilerimiz, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in bize buyurduğundan ibarettir, deriz. Netice nereye varırsa razıyız.” Buyurdu.

Hepsi kabul ettiler ve sadece Hazret-i Ca’fer (r.a.) in konuşması için ittifak edip, Necaşi (r.a.) nin huzuruna geldiler.

Melik Necaşı (r.a.) de âlimleri topladı. Büyük bir divan kuruldu. Sonra muhacirleri getirdiler.

Müslümanlar geldiklerinde Selam verdiler ve secde etmediler.

Onlar;

-“Neden secde etmediniz.” Diye sorunca,

Ca’fer-i Tayyar (r.a.);

-“Biz ALLAH-U TEÂLÂ’DAN BAŞKASINA SECDE ETMEYİZ. Peygamberimiz Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem), bizi, Allah’tan başkasına secde etmekten men’ edip;

-“Secde, yalnız Allah-u Teâlâ’ya mahsustur.” Buyurdu.” Dediler.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Tayyar (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Gül

Ca’fer-i Tayyar (Radiyallahu anhu)- 5

Necaşi (r.a.), Muhacirlere;

-“Ey Huzuruma getirlimiş olan topluluk bana söyleyiniz. Ülkeme ne için geldiniz? Haliniz nedir? Tüccar değilsiniz, bir isteğiniz de yok. Sizin şu ortaya çıkmış olan Peygamber’inızin hali nedir? Siz ne diye memleketiniz halkından bana gelenlerin selam verdiği gibi selâm vermiyorsunuz?” dedi.

Ca’fer-i Tayyar (r.a.);

-“Ey Hükümdar! Ben, önce, üç söz söyliyeceğim. Eğer doğru söyler isem beni tasdik edin, yalan söylersem yalanlayın. Her şeyden önce emret ki; Şu adamlardan yalnız biri konuşsun, diğerleri sussun!” dedi.

Amr bin Âs;

-“Ben konuşayım.” Dedi.

Necaşi (r.a.);

-“Ey Ca’fer, önce sen konuş.” Dedi.

Ca’fer (r.a.);

-“Benim, üç sözüm var. Şu adama sorunuz. Biz yakalanıp efendilerimize iâde edilecek köleler miyiz?” dedi.

Necaşi (r.a.);

-“Ey Amr! Onlar köle midirler?” diye sordu.

Amr;

-“Hayır! Onlar köle değil, hürdürler!” dedi.

Hazret-i Ca’fer (r.a.);

-“Acaba biz haksız yere bir kimsenin kanını mı döktük de, kanı dökülenlere iâde edileceğiz.” Dedi.

Necaşı (r.a.) Amr’a;

-“Bunlar, haksız yere birinin kanını mı döktüler!”

Amr;

-“Hayır, bir damla bile kan dökmediler.” Dedi.

Hazret-i Ca’fer (r.a.), Nacaşi’ye;

-“Başkasının mallarından haksız yere aldığımız, üzerinde ödemekle mükellef olduğumuz mallar mı vardır?” dedi.

Necaşi (r.a.);

-“Ey Amr! Eğer, bunların ödeyecekleri pek çok altın bile olsa, borçlerı varsa, onu, ben ödeyeceğim! Söyleyin.” Dedi.

Amr;

-“Hayır, bir kırat (bir para birimi) bile yok!” dedi.

Necaşi (r.a.);

-“O halde siz bunlardan ne istiyorsunuz?” diye sorunca,

Amr;

-“Onlar ile biz bir dinde ve bir işte idik. Onlar, bunları bıraktılar. Muhammed’e ve dinine uydular.” Dedi.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Tayyar (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Gül

Ca’fer-i Tayyar (Radiyallahu anhu)- 6

Amr;

-“Hayır, bir kırat (bir para birimi) bile yok!” dedi.

Necaşi (r.a.);

-“O halde siz bunlardan ne istiyorsunuz?” diye sorunca,

Amr;

-“Onlar ile biz bir dinde ve bir işte idik. Onlar, bunları bıraktılar. Muhammed’e ve dinine uydular.” Dedi.

Necaşi (r.a.), Hazret-i Ca’fer (r.a.) e;

-“Siz bulunduğunuz dini bırakıp ne diye başkasına uydunuz? Kavminizin dininden ayrıldığınıza, ne benim dinimde ne de bunların dininde olmadığınıza göre, sizin edindiğiniz bu din hakkında bilgi veriniz?” diye sordu.

Hazret-i Ca’fer-i Tayyar (r.a.);

-“Ey hükümdar! Biz cahil bir millet idik. Putlara tapardık. Ölmüş hayvan leşini yer, her türlü kötülüğü işlerdik. Akrabalarımızla münasebetlerimizi keser, komşularımıza kötülük yapardık. Kuvvetli olanlarımız zaif olanlarımızı ezerdi. Allah-u Teâlâ bize, kendimizden, doğruluğunu emin’liğini, iffet ve temizliğini, soyunun düzgünlüğünü bildiğimiz bir Peygamber göndrerinceye kadar, biz bu vaziyette idik. O peygamber (Sallallahu aleyhi ve selem) bizi, ALLAH-U TEÂLÂ’NIN VARLIĞINA, BİRLİĞİNE İNANMAYA, O’na ibadete bizim ve atalarımızın tapına geldiği taşları ve putları bırakmaya da’vet etti.”

Derin bir sessizlik oldu.

Cafer-i Tayyar (r.a.) sözlerine şöyle devam etti.

-“Doğru sözlü olmayı, emanete hiyanet etmemeyi, akrabalık haklarını gözetmeyi, günahlardan ve kan dökmekten sakınmayı bize emretti. Her türlü ahlaksızlıklardan, yalan söylemekten, yetimlerin malını yemekten, namuslu kadınlara dil uzatmaktan ve iftira etmekten bizi yasakladı. Allah-u Teâlâ’ya eş, ortak koşmaksızın ibadet etmeyi, Namaz kılmayı, Zekat vermeyi, Oruç tutmayı bize emretti. Biz de kabul ettik ve O’NA İMAN ETTİK. O’nun Allah’dan getirip bütün söylediklerine tâbi olduk. Allah-u Teâlâ’ya ibadet ettik. O’nun bize haram kıldığını haram, Helal kıldığını Helal olarak kabul ettik.”

Ca’fer-i Tayyar (r.a.) sözlerine yine şöyle devam etti.

-“Bu yüzden kavmimiz, bize düşman olup, bize zulüm ettiler. Bizi dinimizden döndürüp, Allah’a ibadetten vaz geçirip putlara taptırmak için türlü işkencelere ve mihnetlere uğrattılar. Bizi perişan ettiler. Bizi yeniden putlara taptırmak için zulmettiler. Bizi sıkıştırdıkça sıkıştırdılar. Bizimle, dinimizin arasına girdiler ve bizi dinimizden ayırmak istediler. Biz de yurdumuzu yuvamızı bırakarak senin ülkene sığındık. Seni başkalarına tercih ettik. Senin himayene, komşuluğuna can attık. Senin yanında zulme haksızlığa uğramiyacağımızı ummaktayız.” Dedi.

Ca’fer-i Tayyar (r.a.) konuşmasına devam etti.;

-“Selam verme işine gelince biz seni Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) ın selam’ı ile selamladık….

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Tayyar (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas Mevki-i (Nusaybin)

Ca’fer-i Tayyar (Radiyallahu anhu)- 9

Necaşi (r.a.), bundan sonra, Kureyş elçilerinin getirdikleri hediyeler için;

-“Benim bunlara ihtiyacım yoktur! Başkalarının gasp ettiği bu mülkümü, Allah bana geri verirken ve halkı bana boyun eğdirirken, benden rüşvet almadı.” Diyerek hediyelerini kendilerine geri verdi.

Kureyş elçileri de, Necaşi (r.a.) nin huzurundan suçlu suçlu ayrıldılar.

Elçiler gittikten sonra;

Bir gün, necaşi (r.a.) eski elbiselerini giyip saraydan çıktı. Başında tac ve arkasında padişahlık elbisesi yoktu. Toprak üzerine oturdu. Papazlar bu hale şaşırdı. Sonra Hazret-i Ca’fer-i Tayyar (r.a.) i ve diğer Eshab-i Kiram (r.anhüm) u çağırdı.

Onlar geldiler.

Melik Necaşi (r.a.) yi bu vaziyette görüp sustular.

Necaşi (r.a.) Cafer-i Tayyar (r.a.) a;

-“Ben etrafa haberciler gönderdim. Bana müjde haberi getirdiler. Allah-u Teâlâ , Resul (s.a.v.) üna yardım etmiş. Bedir savaşında düşmanlarını helak eylemiş. Kafirlerden Şeybe, Utbe bin Rebie, Ebû Cehil, Umeyye bin Halef cümlesi helak olmuşlar ve bir çoğu de esir olmuşlar.” Dedi.

Hazret-i Cafer (r.a.) sevincini açıklayıp şükrettikten sonra;

-“Ey Melik! Böyle eski elbiseler giymenize sebep nedir?”

Necaşi (r.a.);

-“İncil’de gördüm ki, Hak Teâlâ kullarına bir ni’met verdiği vakit bu ni’meti başkasına haber veren kimsenin tevazu yapması gerekir. Şimdi Hak Teâlâ, Sevgili Peygamberi (s.a.v.) ne zafer ihsan eylemiş, bunu size haber vermek için böyle yaptım.” Dedi.

Hazret-i Ümmü Seleme (r.anha) sözlerine şöyle devam etti;

-“Biz böyle sıkıntısız bir halde yaşarken bir kişi çıkarak, Hükümdara rakip olmuş, Habeş Sultanlığını, necaşi (r.a.) nin elinden almak istemişti. Buna son derece üzülmüştük. Bilmediğimiz tanımadığımız birisi başa geçer de bize hürriyet tanımaz diye endişe ediyorduk.”

-“Necaşi (r.a.), Nil nehrini geçerek bu rakibi ile karşılaştı. Müslümanlar, içlerinden birinin Nil’i geçip, durumu araştırmasını istediler. Müslümanların en genci olan Zübeyr bin Avvam (r.a.) bir su tulumunu şişirip, göğsüne dayamış ve yüzerek nehri geçmişti.”

-“Müslümanlar, Necaşi (r.a.) nin gâlip olması için duâ ediyorlar. O’nun bütün Habeşistan’a hakim olmasını istiyorlardı. Kısa zamanda Hazret-i Zübeyr bin Avvam (r.a.) müjde haberini getirdi. Necaşi (r.a.) muvaffak olmuş, Müslümanlar da onun himayesinde olarak rahat yaşamışlardı.”

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Tayyar (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu