‘Namaz’ olarak etiketlenmiş yazılar

Girnavas kazı çalışmaları (Nusaybin)

Bu da, düşünceler gaalib olmadığı zaman ve o işi isteme çok olmadığı zaman olur. Fakat çok isterse, manaları düşünmek de o isteği gideremezse; bunun çaresi, müshil ilacı almak ve bu hastalığa sebep olan maddeyi vucudunda te’sirsiz hale getirmektir.

Bunun müshili (ilacı) bu düşünceye hangi şey’in terki sebep olduysa onu söylemeli ve ondan kurtulmalıdır.
Bunu yapamazsa, bu düşüncedenasla kurtulamaz ve namazı daima kalbden konuşmalarla karışık olur.

Bu, şuna benzer ki, bir kimse bir ağacın altında oturup serçelerin seslerini duymamak isterse, eline bir sopa alır ve kovar. Biraz sonra serçeler yine hemen o ağaca dalarlar. Eğer onlardan kurtulmak isterse, çaresi ağacı kökünden kesmektir.

Çünkü ağaç orada olduğu müddetçe kuşlar oraya gelir. Bunun gibi, arzular çok olunca, çeşit çeşit düşünceler ondan ayrılmaz.

Bunun içindir ki;

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) hediye olarak güzel bir elbise getirdiler. Üzerinde güzel nakışlar, süsler vardı.

Namazda gözü bu nakışlara takıldı. Namazı bitirince o elbiseyi sahibine verdi ve eski elbiseyi giydi.

Nalinlerin üstüne yeni kayışlar bağlamışlardı. Namazda gözleri onlara dalınca, sökmelerini emretti ve eski kayışlı nalinlerini giydi. Bir gün yeni nalin yaptı. Onlara güzel olmuş gözüyle baktı. Secde etti.

Ve buyurdu ki;

-“Bu bakışımdan dolayı Allah-ü Teâlâ’nın beni düşman tutmaması için secde ettim. Yerlere kapandım.”

Dışarı çıktı ve ilk rastladığı dilenciye bunları verdi.

Talha (r.a.) kendi hurma bahçesinde namaz kılıyordu. Ağaçlar arasında güzel bir kuş uçuyor, bir yol bulup çkamıyordu. Kalbi ona daldı ve kaç rek’at namaz kıldığını unuttu.
Sonra, Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve selem) ın huzuruna geldi ve kalbinden şikayet eyledi. İşine kefaret olarak, o hurmalığı sadaka verdi.

Selef böyle çok şeyler yapmışlar ve kalbi hazır bulundurmanın çaresi bunu bilmişlerdir.

Namazdan önce Allah-u Teâlâ (c.c.) yı hatırlamak kalbde gaalıp gelmiyorsa, namazda da kalbı hazır olmaz. Vaki olan düşüncelerden kalb, namazda da olsa kurtulamaz.

Namazı kalb huzuru ile kılmak isteyenin, namaz dışında kalbine bir çare bulup onu düşüncelerden kurtulması lazımdır. Buda dünya meşgüliyetlerini kendinden uzaklaştırmakla olur.

Dünyada kendisine yetecek kadarına kanaatle olur. Bundan maksadı da rahat ibadet yapmak olmalıdır. Böyle olmayınca, kalb de hazır olmaz. Ancak namazın bazı kısımlarında huzurda olur.

O zaman bol bol nafile namazı kılıp kalbi hazır eylemek lazımdır. Böylece dört rek’atlık bir namazı kalb hazır olarak geçirmeyi elde eder. Çünkü nafileler farzların bağını çözer.

Devam edecek…

Kimayay-i saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Namazında korku ve huşu içinde olan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Cemaat Sünnettir

07 Kasım 2008

Çağ-Çağ deresi (BOR) Nusaybin

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“Cemaatle kılınan bir namaz, yalnız başına kılınan yirmi yedi namaz gibidir.”

Yine (a.s.v.) buyurdu:

-“Yatsı namazını cemaatle kılan, gecenin yarısını ihya etmiş gibi olur. Sabah namazını Cemaatla kılan, bütün geceyi ibadetle geçirmiş gibi olur.”

Yine (a.s.v.) Buyurdu;

-“Kırk gün birinci tekbiri kaçırmadan cemaatle namaz kılan için iki berât yazılır.: Biri Cehennemden kurtuluş, diğeri nifaktan kurtuluş berâtıdır.”

Bu sebeptendir ki, seleften bir kimse iftitah tekbirine yetişmeseydi, üç gün kendisine,

-“Üzülme başın sağolsun” derlerdi.

Eğer cemaate yetişmeseydi, Yedi gün böyle söylerlerdi.

Said ibn Müseyyab (r.a.) diyor ki;

-“Yirmi sene oluyor ki, camiye girmeden ezan sesi duymadım.”

Alimlerin bir çoğu söylemişlerdir:

-“Bir kimsenin bir özrü olmadan namazı yalnız kılması doğru olmaz.”

O halde cemaati önemli tutak gerekir. İmamlığa ve imama uymanın edeblerine dikkat etmek lazımdır.

Birincisi:

Cemaat istemeden imamlık yapmamaktır. Onu kerih görüyorlarsa, beğenmiyorlarsa, imam olmamalıdır. Özrü yokken imam olmasını isterlerse, reddetmemelidir.

Çünkü;

İmam olmanın fazilati büyüktür müezinlik yapmaktan daha üstündür. İmam olan, elbisesinin temizliğinde ihtiyatlı, dikkatli olmalıdır. Cemaatı beklemek için namazı geciktirmemelidir.

Çünkü ;

Evvel vaktinde kılmanın fazileti ondan daha fazladır. Eshab-i Kiramdan (Ridvanallahı aleyhim ecmain) ikisi bir araya gelse, bir üçüncüyü beklemezlerdi. CENAZADE BİLE OLSALAR, BEKLEMEZLRDİ.

Bir gün Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) biraz geç gelmişti. ONU BEKLEMEDİLER. Abdurrahman bin Avf (r.a.) önde idi. Peygamber efendimiz (s.a.v.) geldiği zaman bir rek’at geçmişti.

Namazı kılınca, kendisini beklemediklerinden sordular, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“İyi yaptınız, her zaman böyle yapınız.” Buyurdu.

Devam edecek…

Kimyay-i Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri namazlarında huşu içinde olan ve namazlarını cemaatla kılan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Cemaat Sünnettir- 2

07 Kasım 2008

Çağ-Çağ deresi (BOR) Nusaybin

İmamlığı Allah (c.c.) rızası için ve ihlasla yapmalı ve hiçbir ücret almamalıdır. Saflar düzelmeyince tekbir getirmemelidir. Tekbiri yüksek sesle söylemelidir. Sevaba konuşmak için imamlığı niyet etmelidir. Eğer niyet etmezse, cemaat sağlam olmaz ve cemaat sevabını alamaz.

Yüksek sesle okunan namazlarda, yüksek sesle okumalı ve üç yerde sekte yapmalı:

Birincisi,

Tekbir alınca veccehtü (Şafi-i mezhebinde) der, cemaat Fatiha okumak ile meşgul olurlar.

-AÇIKLAMA:-

(Hanefi mezhebinde imama uyanlar Fatiha okumaz.)

İkincisi,

Fatiha okuyunca, sureyi biraz geciktirmeli. Belki cemaat Fatiha okumamış yahut tamamlamamış olabilir.

Üçüncüsü:

Zammı sureden sonra biraz durmaktır. Taki tekbir, surenin sonundan ayrılmış olsun.

İmama uyan fatiha’dan fazla bir şey okumamalıdır. Ancak uzakta olup ve imamın sesini duymazsa o hariç. Rükü, ve secdeleri normal yapıp, tesbihleri üçten fazla okumamalıdır.

Hazreti enes (r.a.) diyor ki:

-“Peygamber efendimiz (a.s.v.) den hafif, güzel ve namazı tamam kılan kimse yoktur.” Diyor.

Bununda sebebi, cemaat içerisinde; zayıf, hasta, sıkışmış veya acele işi olan olabilir.

Cemaatin imamdan sonra hareket etmesi gerekir, onunla değil. İmamın alnı yere değmeyince, secdeye gitmemelidir. İmam rüküa tam inmeden cemaat rüküa eğilmemelidir. Uymak buna denir. Ama bile bile imamdan önce yaparsa namazı bozulur.

Selam verince,

-“Allahümme ente’s-selam ve minke’s-selam, tebarekta ya rabbana ya ze’l-celali vel ikram”
Söyleyecek miktardan fazla oturmalıdır. Sonra hafifce kalkıp, yüzünü cemaate döner ve dua eder. Cemaat bundan önce ayrılmamalıdır. Çünkü mekruhtur.

Devam edecek…

Kimayay-i saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Namazında korku ve huşu içinde olan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas (Cin tepesi) civarı

Cuma günü en büyük bir gündür. Fazileti çoktur. Müminlerin bayramıdır. Peygamber efendimiz (S.A.V.) buyurduki:

-“Özürsüz üç cumaya gelmeyen, islamı arkaya atmış ve kalbi pas tutmuştur.Hadisi şerifte bildirildi ki;

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Allah-u Teâlâ hazretleri her Cum’a günü cehennem ateşinden altıyüz bin kişi azâd eder.”

Resulullah (sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu;

-“Her gün güneş zeval vaktınde iken cehennemi parlatırlar. Bu vakitte namaz kılmayın. Yalnız Cum’a günü kılınız ki, o gün cehennemi parlatmazlar.”

Yine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu;

-“Cum’a günü ölene, şehid sevabı yazılır ve kabir azabından hariç tutulur.”

Cum’anın Şartları:

Diğer namazlarda şart olanlar, bunda da şarttır. Bunlardan başka altı şartı daha vardır.

Birinci Şart:

Vakittir. Vakit öğle vaktidir. Eğer öğle vakti içinde Cum’a namazına başlasa fakat selâmı verirken ikindi vakti girmiş olsa Cum’a olmaz, iki rekat daha ilâve ederek öğle namazını kılmalıdır. (Yani,, namazdan çıkmadan iki rekatı daha ilave etti mi öğle yerine geçer.)

İkinci Şart:

Yerdir. Çünkü Cum’a namazı sahrada, açıkta kılınmaz. Çadırlar arasında da kılınmaz. Ya şehirde olmak, yahut kırk hür, âkil ve baliğ, mukim erkeğin bulunacağı köyde olmak lazımdır. Mescidde olmazsa da olur.

Üçüncü Şart:

Sayıdır. Kırk hür, mükellef (âkil-baliğ) mükim erkek bulınmazsa namaz olmaz. Hutbede ve namazda bu sayıdan az olursa, olmaz. (Hanefi mezhebinde üç kişi ile olur)

Dördüncü Şart:

Cemaattir. Yani cemaatle kılmaktır. Herkes ayrı ayrı kılarsa olmaz. Fakat ikinci rekatta yetişenin namazı olur. Her ne kadar rek’atı yalnız kılacaksa da, burada kasıt yoktur. İkinci rükûa yetişemeyen öğle namazı niyeti de uyar.

Beşinci Şart:

Ondan önce başka bir Cum’a kılınmamalıdır. Çünkü, her şehirde bir Cum’a namazından fazla kılınmaz. Ancak bir camiye sığmaz ve zorluk meydana gelirse, iki kere kılınabilir. Fakat bunda da birinci tekbiri önceden almalıdırlar.

Altıncı Şart:

Namazdan önce, iki hutbe okumaktır. İkisi de farzdır. İki hutbe arasında aturmak da farzdır.

-“Elhamdülillah “ demek yetişir.

Peygamber Efendimize (Sallallahu aleyhi ve selem) salavat okumak ve takva ile vasiyet etmek,

-“Üsîküm bitakvallah” demek, yetişir.

Kur’an-ı Kerim’den bir ayet okumak yetişir. Bu üçü kâfidir. İkinci hutbede de bunlar farzdır. Fakat burada Kur’an-ı Kerîm’den okunacak ayet yerine, dua farzdır.

Cum’a namazı, çocuklara, kadınlara, kölelere ve misafirlere farz değildir. Çok çamur, yağmur ve hasta taşımak (hastanın başka taşıyıcıları yoksa) gibi sebeplerle Cum’aya gitmeyebilir. Fakat bu kimsenin de öğle namazını Cum’a namazını bitirenlerden sonra kılması daha iyidir.

Devam edecek…

Kimayay-i saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Namazında korku ve huşu içinde olan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Cum’anın edebleri

07 Kasım 2008

Çağ-Çağ deresi (BOR) Nusaybin

On şey’de sünnet ve edebe riayet etmek lazımdır.

Birinci Edeb:

Cum’ayı kalb ve iş ile perşembeden karşılamalıdır. Beyaz(Temiz) Perşembe elbiselerini hazırlamalı, işlerini çabucak bitirip namaza gitmeli, Perşembe günü ikindiden sonra oturmalı, tesbih ve istiğfarla meşgül olmalıdır.

Çünkü;

Bu zamanın fazileti büyüktür. Cuma günündeki ikindi ile akşam namazı arasıda kıymetlidir. Bu gece hanımı ile sohbet etmenin sünnet olduğunu söylemişlerdir. Böylece, her ikisini Cuma gününe hürmeten güsul abdesti almış gibi olurlar.

İkinci Edeb:

Sabahleyin güsul abdesti almaktır. Güsul abdestini alıp çabuk mescide yetişebilecekse alır, yoksa sonraya bırakır.

Peygamber efendimiz (s.a.v.) Cuma günü güsul abdesti almaya defalarca emir buyurmuştur. Hatta alimlerden bir kısmı, bu guslün farz olduğunu zannetmişlerdir.

Medine i münevvere halkı, bir kimseye hakaret etmek isteseler:

-“Cuma günü güsul abdesti almayandan daha betersin” derlerdi.

Bir kimse cünüp olursa, cenabetlikten temizlenmeye kalktığında, cumanın guslüne niyet ederek ayrıca üzerine su dökmelidir. Her iki niyetin tek gusülde yaparsa yetişir. Cuma gününe ait guslün faziletine de kavuşur.

Üçüncü Edeb:

Süslü, temiz ve güzel olarak camiye gelmektir. Temizlik, uzamış saç ve kılları kesmek, tırnakları kesmek, bıyıkları düzültmekle olur. Eğer önceden hamama girmiş ve bunları yapmış ise yetişir.

Süslenmek, beyaz elbise giymekle olur. Çünkü, Allah u Teala elbiseler arasında en çok beyaz olanı sever. Güzel kokular sürünür. Bundan da niyeti, camiye ve namaza tazim ve hürmet olup, kendisinden bir kimseye eziyet verecek veya gıybete sürükleyecek fena bir kokunun çıkmaması olmalıdır.

Devam edecek…

Kimyay-i Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizlri Cuma günü hürmetine afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ deresi (BOR) Nusaybin

Dördüncü edeb:

Cami’e erken gitmektir. Bunun fazileti büyüktür. Eskiden Cum’a namazına sabahleyin mumla giderlerdi. Yoldasıkıntı çekip, zor yürüyorlardı.

İbni Mesud (r.a.) bir defa camiye gitti. Ondan önce üç kişi gelmiş idi. Kendine kızdı ve;

-“Sen dördüncü olursun, işin nice olur.” Dedi.

İslam’da meydana çıkan ilk bid’atın, Cum’aya erken gelmenin sünnet olduğunun kalkması, unutulması olduğunu söylerler.

Yahudiler ve hiristiyanlar cumartesi ve Pazar olunca, acele havraya ve kiliseye giderlerde, Müslümanlar, kendi günleri olan cum’a gününde kusûr ederlerse nasıl olur?

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu;

-“Cum’a günü kim erken camiye gelirse, bir deve kurban etmiş gibi olur, daha sonra gelen inek, daha sonra gelen koyun kurban etmiş gibi, daha sonra gelen sadeke olarak tavuk kesmiş gibi, beşinci gelen ise, bir yumurta vermiş gibi olur. Hatib minbere çıkınca, bu işi yazan melekler defteri kapatırlar ve hutbeyi dinlerler. Bu senada gelen kişi, namazın faziletinden başka bir şey bulamaz.”

Beşinci Edeb:

Geç gelmişse insanların omuzlarına basmamaktır. Hadisi şerifte; Resulullah (sallallahu aleyhi ve selem)

-“Böyle yapanı kıyamet günü köprü yaparlar, herkes üzerine basar geçer.” Buyuruldu.

Peygamber Efendimi (Sallallahu aleyhi ve selem) böyle yapan birisini gördü;

-“Sen ne için Cum’ada bulunmadın?” buyurdu.

Adam:

-“Ya Resulullah (a.s.) sizinle beraber idim.” Dedi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“Hayır! Seni insanların omuzları üzerine basarken gördüm.”

Yani böyle yapan namazı kılmamış gibi olur. Fakat birinci safta boş yer olursa, birinci safa gitmek için geçmek caiz olur. Çünkü o safı tamamlamamakla onlar hata etmişlerdir.

Altıncı Edeb:

Namaz kılanın önünden geçmemektir. Oturduğu zaman duvara yahut sütûna yakın oturmalıdır. Bu sûretle önünden kimse geçmez. Çünkü namaz kılanın önünden geçmek yasak edilmiştir.

Hadis-i şerifte geldi ki, Resulullah (sallallahu aleyhi ve selem);

-“Eğer rüzgar yüzüne kül savursa, kılanın önünden geçmekten daha iyidir.”

Devam edecek…

Kimyay-i Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizlri Cuma günü hürmetine afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-çağ deresi (Girnavas mevki-i)

Yedinci Edeb:

Birinci safta olmaya gayret etmelidir. Eğer bulunamazsa, birinci safa ne kadar yakın olursa o kadar iyi olur. Çünkü fazileti çoktur.

Fakat ön safta ipek giyen askerler, yahut hatibin siyah elbisesi ipektan ise, yahut kılıcı altında ise, veya buna benzer günahlar bulunursa, o zaman o saftan ne kadar uzak olurs o kadar iyi olur. Çünkü, bile bile günah olan yerde durmak caiz değildir.

Sekizinci edeb:

Hatib hutbeye çıkınca artık konuşmamalıdır. Önce ezanın tekrarı ile meşgül olup sonra da hutbeyi dinlemelidir. Eğer bir kimse kendisiyle konuşursa, onu işaretle susturmalıdır. Dil ile söylememelidir.

Çünkü Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu;

-“Hutbe okunurken, bir kimsenin başka bir kimseye,”SUS” yahut “İYİ DİNLE” demesi, lüzümsüzdür. Bu vakitte lüzümsüz konuşanın Cum’ası yoktur.”

Uazkta olup, hutbeyi duymasa bile susması lazımdır. Konuşulan yerde oturmamalıdır. Bu vakitte tahiyyet-i mescid hariç hiçbir namaz kılmamalıdır.

Dokuzuncu Edeb:

Namazı kılınca, yedi Elham ve yedi Kulhuvallah ve euzileri okumalıdır. Bunları okumanın, Cum’a günü şeytandan o kimseyi koruduğu eserde bildirilmişitir.

Sonra şöyle okur:

-“Allahümme yâ Ganî, yâ hamid, yâ mübdi, yâ mu’id, yâ rahim, yâ vedûd, ağnini bi helalike. Ve bifadlike ammensivake.”

Derler ki, bu duaya devam eden, ummadığı yerden rızık bulur ve insanlara ihtiyacı olmaz. Bundan sonra altı rek’at namaz kılmak sünnettir.

Çünkü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) böyle bildirilmiştir.

Onuncu Edeb:

İkindi namazına kadar câmide oturmaktır. Akşama kadar oturursa daha iyi olur.

Derler ki;

Bu, hac ve umre sevabı yerindedir. Durmazsa, evine gider. Fakat Allah-u Teâlâ (c.c.) yı hatırından çıkarmamalıdır.

Çünkü, Cuma gününde bulunan “EŞREF SAATI” gafletle geçirmemek ve ona mahsus faziletten mahrum olmamak lazımdır.

Devam edecek

Kimyay-i Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizlri Cuma günü hürmetine afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ deresi (BOR) Nusaybin

Cum’a gününde yedi fazileti aramalıdır:

1-Sabahleyin ilim meclisinde bulunmak. Hikaye anlatanlardan ve onunla oturanlardan uzak olmak. Sözü ve ahlakı dünyaya muhabbeti rağbeti azaltıp ahrete çağıran kimselerin meclisinde bulunmlıdır.

Böyle olmayan sözler ilim meclisi sayılmaz. Böyle kıymetli meclis olursa hadis-i şerif’teki gibi, Resulullah (Sallallahu aleyhi vesellem);

-“BÖYLE BİR MECLİSTE BULUNMAK, BİN REK’AT NAMAZDAN DAHA ÜSTÜNDÜR.” Olur.

2-Bu günde aziz ve şerefli bir zaman vardır. Hadisi şerifte geldi ki, Resulullah (Sallalahu aleyhi ve selem);

-“Bu saate (zamanda) kim ne isterse, istediği verilir.” Fakat bunun zamanı belli değildir.

Aziz ve şerefli olan bu saat, güneş doğarken midir?, zeval vaktinde midir?, güneş batarken midir?,ezan okunurken midir?, hatib minberde iken midir?, namaza durmak vaktinde midir?, yoksa ikindi namazı vaktinde midir? Bu vakit bildirilmiş değildir. Şübhelidir.

Kadir gecesi gibidir. O halde bütün gün bunu gözetlemek ve zikir ve ibadetsiz hiç vakit geçirmemek lazımdır.

3-Bugün (Cum’a günü) çok salavat okumalıdır. Çünkü Peygamber efendimiz (Alayhis selam) buyurdu ki;

-“Bugün benim üzerime seksen salavat okuyanın seksen senelik günahı afedilir.”

-“Ya Rasulullah (a.s.v.) senin, üzerine nasıl salavar-t okuyalım?” diye sordular.

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“Allahummesallialâ Muhammedin ve alâ Muhammed. Salaten tekûnü leke rıdaen velihakkkıhi edaân ve a’tihi’l-vesilete veb’ashül-makame’l-Mahmud ellezi vaadtuhü, eczihi annâ ma hüve ehlühu ve eczihi efdale mâ câzeyte nebiyyen an ümmetihi ve salli alâ cemi-i ihvanihi mine’n-nebiyyine ve’s-sâlihine yâ arhame’r-rahimin”

Hatta bildirildi ki, her kim yedi cum’a gününde bunu yedi def’a okursa, elbette Peygamberimiz(Sallallahu aleyhi ve selem) ın şefaatına kavuşur.

Eğer;

-“Allahumme salli alâ Muhammedin ve alâ ali Muhammed.” Derse yine yetişir.

4-Bugün çok kur’an-i kerim okumalıdır. Kehf sûresini okumalı. Zira n-bu sureninfazileti hakkında çok hadisi şerifler vardır.

Geçmiş abidlerin âdetidir. Her cum’a günü,

“Bin İhlas” okurlardı.
“Bin salavat” getirilerdi.
Bin defa “Sübhanallahi ve’l-hamdulillahi velâ ilahe illallah vallahu ekber.” Derlerdi.

Devam edecek…

Kimyay-i Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizlri Cuma günü hürmetine afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas mevki-i Şelale (Nusaybin)

5- Bugün çok namaz kılmalıdır. Hadis-i Şerifte geldi ki Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Kim câmi’e girer, dört rek’at namaz kılar, her rek’ata bir Fatiha ve elli ihlas okursa, cennetteki yeri kendisine gösterilmeden, yahut cennetteki yerini bir başkası ona haber vermeden bu dünyadan gitmez.”
Cum’a günü dört rek’at namaz, dört sûre ile En’am, Kehf, Taha ve Yasin sureleri ile kılmak müstehabtır. Eğer bunu yapamıyorsa, Yasin, Secde sûresi, Sure-i Lokman, Sûre-i Duhan ve Sûre-i Mülk ile dört rek’at namaz kılmalıdır.

İbni Abbas (Radiyallahu anhuma) Cum’a günü tesbih namazını terk etmezdi. BU BELLİ BİR NAMAZDIR. En iyisi kuşluktan zeval vaktina kadar kılmalı.

Cum’a namazından sonra ikindiye kadar va’z dinlemeli, ikindiden akşama kadar tesbih ve istiğfar ile meşgül olmalıdır

6- Bugünü sadakasız geçirmemelidir. İsterse bir dilim ekmek olsun. Çünkü cum’a günündeki sadakanın fazileti büyüktür

Hutbe zamanında bir şey isteyeni menetmelidir. Ona bir şey vermek caiz değildir.

7- Haftanın bu bir gününü ahiret işleriyle geçirmelidir. Bütün gün hayırla, iyilikle meşgül olmalıdır. Dünya işlerini ertesi güne bırakmalıdır.

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Kur’an-i kerimde:

-“Namaz, tamam olunca, yeryüzüne dağılınız ve Allah’ın fadlını (ihsanını) arayınız.”Cum’a Suresi Ayet : 10 buyurması üzerine Enes (Radiyallahu anh) diyor ki;

-“Bunun manası, alişveriş etmek ve dünya malı kazanmak değildir. İlim öğrenmek, kardeşlerini ve hastaları ziyaret etmek, cenaze arkasında gitmek ve buna benzer şey’ler demektir.

MES’ELE:

Namaz için zaruri olanları söyledik. Başka mes’elelere ihtiyaç olunca sorulmalıdır. Çünkü, böyle bir kitapta hepsi anlatılamaz. Ama namazın niyetinde vesvese çok olduğundan buna bir parça temas edelim:
Vesvese, aklında sakatlık olanda, yahut lenfevi hastalığı olanda, yahut da şeraiti bilmeyende ve niyetin ne demek olduğunu bilmeyende olur.

Senin de niyetin, yüzünü kıblaya dönmen ve emri yerine getirmek için ayakta durman, hazır bulunmandır.

Şöyle ki;

Bir kimse sana,

-“Filan alim geliyor, onun için ayağa kalk ve hürmet et.” Dese

Filan kimsenin emri ile filan alima, ilminden dolayı ayağa kalkmaya niyet ettim demezsin. Fakat ayağa kalkarsın. Bunu yaparken bu niyet kalbindedir. Halbuki ne kalbinle ne de dilinle bunu söyliyorsun.
Kalb ile söylenene “Hadis-i nefs” denir, niyet denmez.

Niyet”, seni ayağa kaldıran arzudur. Fakat emrin ne olduğunu, yani ne için kalktığını bilmelisin. Ve bilmelisin ki, öğlenin mi yoksa ikindiyi mi kılıyorsun. Kalb bundan gafil olmayınca “Allah-u Ekber” dersin.
Eğer bu aklında değil ise, bunu hatırına getirirsin. Farzı kıldığını ve öğle namazı olduğunu, bir anda ayrı ayrı kalbinde toplayacağını zanetme. Fakat birbirine yakın olunca, bir araya gelmiş görülür. Bu kadarı kâfidir.

Çünkü eğer bir kimse sana:

-“Öğle namazının farzını mı kılıyorsun?” dese

-“Evet.”

Desen “evet dediğin zaman, mânâlar icmali (Yani bu niyetteki manalar toplu) olarak kalbinde bulunur, ayrı ayrı bulunmaz.

O halde, kendine hatırlatman, o kimsenin sana söylemesi gibi olmalıdır.

“Allah-u Ekber” de, senin “Evet” demen gibi olur. Kalbini düşündüren şey, namazını da karıştırır, kendini zorlamamalısın.

Anlattığımız kadarını yaparsan namazının doğru olduğunu bilesin. Çünkü, namaza niyet, diğer işlerdeki niyet gibidir.

Bu sebeptendir ki, Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) ve Ashabi Kiramın (Ridvanıllah-i aleyhim ecmain) zamanlarda, hiç kimse niyette vesvese etmezdi. Bunu bilmemek cahilliktendir.

Kimyay-i Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizlei Duaların kabul olunduğu mubarek Cuma günü hurmetine afv eylesin.Amin

Fuad Yusufoğlu

Gelye Şam’e Mevki-i (Navale sipi) NUSAYBİN

Cuma namazı;
Umumi açıklama;

İbn-ü Hacer (r.a.) ile ilgili şu umumi bilgileri dermayan eder.

1-Cuma İsmini tarihçesi:

“Cuma” kelime olarak toplamak, bir araya getirmek mânasına gelen “cem” kökünden gelir. Cahiliye devrinde haftanın altıncı gününde cum’a değil “ARÛBE” denilirdi. Bu gün, İslam’dan sonra Cuma ismini almıştır.

Bu ismin veriliş sebebiyle ilgili muhtelif görüşler var;

*Mahlukatın mükemmel şekli o gün cem olundu, tamamlandı.

*Hazreti Âdem’in yaratılışı o gün cem oldu, tamamlandı.

*Ensar, Es’ad İbnu Zürâre ile birlikte bir araya gelince, cematle namaz kılarlar ve o gün Cuma diye isimlendirirler. (Rivayet Meâlen şöyle: Medine Ahalisi, Resûlullah (a.s.v.) ın hicretle gelmesinden ve Cuma ile ilgili farz inmesinden önce toplanırlar.

Ensar dedi ki;

-“Yahudilerin bir günü var, her yedi günde bir kere toplanırlar. Hiristiyanlar da böyle. Gelin bizde bir gün tesbit edelim, o gün toplanalım. Allah’ı zikredip ibadet yapalım, şükr edelim.’Arube gününü bu toplanma günü yaptılar. Es’ad ibnu Zürâre’de o gün toplandılar. “Ey İman edenler, Cuma günü ezan okunduğu vakit Allah’ın zikrine koşun” Cuma suresi Ayet 9 Bu rivayet, o sahâbelerin içtihadla o günü seçtiklerini ve isminin böylece Cuma olduğunu ifade eder.”)

AÇIKLAMA:

(“-Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) Mus’ab Bin Umeyr (r.a) i Medineye emir olarak gönderdiğinde Cuma namazının Es’ad Bin Zürare (r.a) nın imamlığında kılınmasını emir etmiş ve Nekil-hadamat köyünde ilk cuma namazını kılınmıştır”)  Kayank: (Nihayetül Muhtaç) Haşiyetü Ebuddiye Nureddin Ali Bin Ali Eşşibramlesi- “Cilt:2 Sayfa:285″

*Ka’b İbnu Lüey, kavmini o gün toplar, haramlara ta’zim göstermelerini emreder, kendi nelinden bir Peygamber geleceğini haber verirdi. Bu sebeple Cuma adı verildi.

*Bu toplanma işini yapanın Kusayy olduğu da söylenmiştir.

*Cuma isminin verilişi, o günde halkın namaz için toplanması sebebiyledir. İbnu Huzeyme bu görüşte ısrar eder. “ Çünkü der, bu İslami bir isimdir. Cahiliye devrinde yoktur, daha önce arûbe deniyordu.” Der.

İbnu Hacer (r.a.), bu görüşe itiraz eder ve der ki;

-“Lugatçılar der ki: Arûbe cahiliye devrine ait eski bir isimdir.”

Cuma için de şunu derler:

-“Bu arûbe denen gündür. Görünen şu ki; Araplar haftanın yedi gününün isimlerini zamanla değiştirdiler.

Önceki isimler şöyle idi;

Evvel (birinci gün, PAZAR)
Ehven (PAZARTESİ)
Cebbar (SALI)
Debbar (ÇARŞAMBA)
Mü’nis (PERŞEMBE)
Arûbe (CUMA)
Sebbâr (CUMARTESİ)

Cevheri (r.a.) der ki;

-“Araplar, kadim isimlendirmede Pazartesi gününe ‘EHVEN’ diyorlardı.”

Bu da gösterir ki onlar haftanın günlerine yeni isimler verdiler. Bunlar halen herkesçe bilinip kullanılan isimlerdir. Es-Sebt (Cumartesi), El-Ehad (Pazar), El-İsneyn (Pazartesi) v.s. gibi.

*Arûbe’yi Cuma olarak ilk isimlendirenin Ka’b İbnu Lüey’in olduğu da söylenmiştir. Cuma’ya cahiliye Araplarının çevirip, arûbe şaklindeki ismini de ibkâ ettiklerini söyleyenlerin, bunu te’yid eden hususi rivayete ihtiyaçları vardır (Aksi takdirde desteksiz iddiada bulunmuş olurlar.)”

CUMA GÜNÜN FAZİLETİ:

Cuma gününü, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)

-“Mü’minlerin bayramı” olarak tavsif buyurur. Bayram, bir kısım imtiyazları ve hususiyetleri sebebiyle bir günün diğer günlerde olmayan, o güne has bazı umumi merasimlerle kutlanmasıdır.

Kütüb-i sitte Cilt 8 Sayfa 329

Cuma’nın Fazilet: 2
Hadis:322;

Ebu Lübabe ibnu Abdilmünzir Radiayyalahu anh anlatıyor;

Resulullah Aleyhisselatu ve sellem) buyurdular ki;

-“Cum’a günü (haftanın diğer) günlerinin efendisidir. Allah katında da en mühim olanıdır. O, Allah katında, Kurban veRamazan bayramı günlerinden daha mühimdir. Bu günün beş hasleti vardır;

*Allah, Adaem (aleyhis selam) ı o günde yeryüzüne indirdi.

*Allah Adem (aleyhis selam) ın ruhunu o gün kabz etti.

*O günde bir saat vardır ki, kul o saatte Allah’tan haram bir şey taleb etmedikçe her ne isterse mutlaka kendisine talebi verilir.

*Kiyamet da o gün kopacaktır.

*Bütün mukarreb (Allah’a yakın) melekler, sema, arz, rüzgar, dağ, deniz hepsi o günden korkarlar.”

Kütüb-i Sitte: 17 cilt sayfa 36

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Yeryüzünde en kıymetli gün olan Cum’a günü hatırına günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu