‘tasavuf ve tarikat dünyasının ilkleri’ olarak etiketlenmiş yazılar

05- Fuad Yusufoğlu Bayezid-i Bistami (r.a.) nin mübarek türbeleri

Bâyezid-i Bistami Radiyallah-u anhu’nun münbarek kabirleri

Sultan-ül Arifin lakabı ile meşhür olan Bayezed-i Bistami (r.a.):

Evilyanın büyüklerindendir. İnsanları hakka davet eden onlara doğru yolu gösterip, hakiki saadete kavuşturan ve kendilerine “Silsile-i aliye” denilen büyük alim ve velilerin beşincisidir. “Sultan-ül ârifin” lakabiyle meşhürdür.

Künyesi, Ebu Yezid’dir. İsmi Tayfur, babasının adi İsa’dır 160 veya 188 (Miladi 803) de İran’da Hazar denizi kenarında Bistam’da doğdu. 231 veya 261 (Miladi 874) senesinde vefat etti. Hanefi mzhebinde idi.

Annesi diyor ki:

-“Kendisine hamile iken şübheli bir şeyi ağzıma alacak olsam, onu geri atıncaya kadar karnıma vururdu.” Üveysi olup, imam-i Ca’fer-i Sadık (r.a.) ın vefatından kırk yıl sonra doğdu.

İmam-i Ali Rıza (r.a.) nın sohbetinde ve bunun bereketiyle İmam-i Ca’fer-i Sadık (r.a.) ın ruhaniyetinden istifade etmiştir. Hazreti Bayezid (r.a.), İmam-i Cafer-i Sadık (r.a.) ın ruhaniyetinden feyz almakla meşhür olmuştur.

Otuz sene Şam civarında bulunup, yüz onüç âlimden ilim öğrenmiştir. Aşkı İlahide o kadar ileri ve ibadette o derece yüksekte idi ki, Namaz kılarken Allah korkusundan ve İslamiyete saygısından göğüs kemikleri gıcırdar, yanında bulunanlar bunu işitirlerdi. Son derece âlim, fâdil ve edib idi.

Şiirleri meşhurdur.

Hazreti Bayezid Bıstamı (r.a.) hazretleri, ilim tahsil ettiği üstadlarından birine olan hürmet ve muhabbettinden dolayı, onun kabrinin yanına defn edilmeyi ve kabrinin, hocasının kabrinden daha derin yapılmasını, kendi vucudunun, hocasının vucudundan aşağıda olmasını vasiyet etti.

Hocalarının en büyüğü, Allah-u Teâlâ’ya kavuşmak yolunda çok yüksek derecelere kavuşmasına vesile olan, İmam-i Cafer-i Sadık (r.a.) hazretleridir.

Feyz ve ma’rifeti, İmam-i Ca’fer-i Sadık (r.a.) ın mübarek ruhaniyetinden, O da, Medine-i Münevvere’nin yedi büyük âlimden biri olan Kasım Bin Muhammed (r.a.) den, O da, Selman-i Farisi (r.a.) den, O da, Eshabi Kiramın en yükseği Sıdık-i Ekber (r.a.) den, O da, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) den almıştır.

Çocukken bir gün camı avlusunda oynarken, Orada geçmekte olan Şakik-i Belhi (r.a.) kendisini görüp,

-“Bu çocuk büyüyünce zamanın en büyük velisi olacaktır.” Buyurdu.

Küçük yaşta iken annesi, kendisini mektebe gönderdi. Bayezid (r.a.) büyük bir dikkatle derse devam ediyordu. Bir gün Kur’an-i Kerim okumak için gittiği mekteb de, okuduğu bir ayet-i kerimenin (Lokman suresi-14) tesiri ile erkenden eve döndü.

Annesi merak edip; niçin erken döndüğünü sual edince,

Şöyle cevab verdi;

-“Bir ayeti kerime gördüm Allah-u Teâlâ o ayeti kerime de kendisine ve sana hizmet ve itaat etmemi emrediyor. Ya benim için Allah-u teâlâ’ya dua et, sana hizmet ve itaat etmem kolay olsun, Veyahut da beni serbset bırak, hep Allah-u Teâlâ’ya ibadet ile meşgül olayım.” Dedi.

Devam edecek…

İslam alimleri ansiklopedisi

Allah-u TeâlâHazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Bu mubarek zatlar hürmetine Dünyada kimseye muhtaç olmayacak, kadar helal rızık, Her zaman zikirle uğraşan bir dil ile Tâat ve ibadetle meşgül olan sıhhatlı bir beden müyyeser eylesin. Amin…

Fuad Yusufoğlu

Geliye Şam’e -Navale- (Nusaybin)

Annesi:

-“Seni Allah-u Teâlâ’ya emanet ettim. Kendini O’na ver.” Dedi.

Bundan sonra Bayezid (r.a.), kendini Allah-u Teâlâ’ya verdi. Emirlerinin hiç birisini yapmakta gevşeklik göstermedi. Ama annesinin hizmetini de ihmal etmedi. Annesinin küçük bir arzusunu, büyük bir emir kabul edip, her durumda yerine getirmeye çalışırdı. Çünkü Allah-u teâlâ’nın emri de böyle idi.

Soğuk ve dondurucu bir kış gecesi idi. Annesi yattığı yerden oğluna seslenip su istedi. Bayezid-i Bıstamı (r.a.) hemen fırlayıp su testisini almaya gitti. Fakat testide su kalmamış olduğundan çeşmeye gidip, testiği doldurdu. Buzlarla kaplı testi ile annesinin başına geldiğinde, annesinin tekrar uykuya dalmış olduğunu gördü. Uyandırmaya kıyamadı. O halde bekledi.

Nihayet annesi uyandı ve:

-“Su, su” diye mırıldandı.

Bayezid (r.a.), elinde testi bekliyordu. Şiddetli soğok te’siri ile eli donmuş parmakları testiye yapışmış idi.

Bu hali gören Annesi:

-“Yavrum, testiği niçin yere koymuyorsun da elinde bekletiyorsun?” dedi.

Bayezid-i Bıstamı (r.a.):

-“Anneciğim uyandığınız zaman, suyu hemen verebilmek için testi elimde bekliyorum.” Dedi.

Bunun üzerine Annesi:

-“Ya Rabbi! Ben oğlumdan razıyım. Sen de razı ol!” diye can-ü gönülden dua etti.

Belki de annesinin bu duası sebebiyle, Allah-u Teâlâ ona evliyalığın çok yüksek mertebelerine kavuşmağa ihsan etti.

İstanbul’a geldiği, papazların bir toplantısında bulunduğu ve aralarında yüzlercesinin imanla şereflenmesine vesile olduğu rivayet edilmektedir.

Menkibeleri, kerametleri ve hikmetli sözleri meşhurdur.

Nakledildiğine göre;

Bayezid-i Bıstamı (r.a.) hocalarından birinin huzurunda bulunuyordu.

Hocası:

-“Şu rafdaki kitabı getir.” Dedi.

Bayezid (r.a.):

-“Hangi rafdaki kitabı istiyorsunuz efendim?” dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Sultan-ül arifin olan bu mubarek Bayezid-i Bistamıı yüzü suyu hürmetine Günahlarımızı afv eylesin. Amin…

Fuad Yusufoğlu

Navale Reş (Nusaybin)

Hocası:

-“Bunca zamandır buraya gelip gidiyorsun. Dershânede oturduğun yerin üstüneki rafı diyorum.” Deyince,

Hazreti Bayezid-i Bıstamı (r.a.);

-“Efendim, mubarek sohbetinizi dinlemekteki dikkat ve edebe riayetten dolayı şu ana kadar başımı kaldırıp etrafa bakmış değilim.” Diye cevab verdi.

Hocası bu söz karşısında:

-“Madem ki durum böyledir senin işin tamamdır. Şimdi artık Bistam’a dönebilirsin ve bizden öğrendiklerini başkalarına öğretebilirsin.” Buyurdu.

Bir gün kendisine:

-“Murşidin kimdir?” diye sordular.

Bayezid-i Bıstami (r.a.):

-“ Bir kadın.” Dedi.

-“Bu nasıl olur?” dediler.

Bayezid-i bıstami (r.a.) cevabında şöyle buyurdu:

-“Bir gün Allah-u Teâlâ’nın sevgisi ile, kendimden geçmiş olarak yolda yürüyordum. Bir kadın gördüm. Elinde bulunan bir çuval unu, taşımam için bana ricada bulundu. Gücüm yetmez diye düşündüm.
Orada kafes içinde bulunan bir arslana işaret ettim. Kafes açılıp, arslan geldi. Un çuvalını yükledim.

Fakat açıktan keramet göstermiş olduğum için de çok korktum. Ve mahcup oldum.

Kadının beni tanıyıp tanımadığını öğrenmek için;

-“Pazara varınca kimi gördüm diyeceksin?” dedim.

Kadın:

-“Zalim Bayezid-i Bıstam (r.a.) ı gördüm diyeceğim.” Dedi.

Ben hayretle:

-“Neden?” diye sordum.

Kadın şöyle cevab verdi;

-“Allah-u teâlâ hazretleri (c.c.) bu aslanı yük taşımak için yaratmadığı halde, sen niçin yük yükledin? Bu zülüm değil de nedir? Bunu, insanlar sana kerâmet sahibi desinler diye yapmış isen çok fena.”

Bunun üzerine çok ağlayıp istiğfar ettim. Bundan sonra benden fevkalâde bir hal meydana gelse,

-“Lailâhe illallah Muhammedün resûlullah, Nuh neciyullah, İbrahim Halilullah, Musa kelimullah, İsa Ruhullah, yazısını veya bir nur görüyorum. Böylece, benden meydana gelen hallerin doğru olduklarının, Allah-u Teâlâ tarafından tasdik olunduğunu anliyorum.”

Hazreti Bayezid-i Bıstamı (r.a.) Allah-u Teâlâ’nın aşkı ile öyle bir halde idi ki, O’ndan başka hiçbir şeyi tanımazdı.

Yırmı yıl yanında bulunan ve hiç ayrılmayan talebesine her çağırdığında;

-“Yavrum ismin nedir?” diye sorardı.

Bir defasında, o talebe dedi ki;

-“Efendim. Yirmi yıldır hiç ayrılmadan, hizmetinizde bulunmakla şerefleniyorum. Lâkin her defasında ismimi sormanızın hikmetini amlıyamadım.”

Hazreti Bayezid Bistani (r.a.);

-“Evladım kusura bakma her defasında ismini soruyorum. Allah-u Teâlâ’nın muhabbeti kalbime gelince, beni öğle bir hal kaplıyor ki, O’ndan başka her şeyi unutuyorum. Senin ismini de hatırımda tutmaya çalışıyorum. Fakat böyle hal olunca unutuyorum. Sen hiç üzülme.” Buyurup talebesinin gönlünü aldı.

Devam edecek…

İslâm âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri Bizleri ve sizleri Sultan-ül Arifin Bayezid-i Bistamı (r.a.) nın yüzü suyu hürmetine İbadetle geçen Huzur dolu günler ihsan eylesin. Amin…

Fuad Yusufoğlu

Divana -Navala reş- (Nusaybin)

Bir gün yakınları kendisine,

-“Efendim, filan yerde büyük bir zat var. Fazilet ve keramet sahibi bir velidir.” Dediler ve daha başka sözlerle o zatı çok medh ettiler.

Bunun üzerine Hazreti Bayezid-i Bistamı (r.a.),

-“Madem öyledir. O halde o büyük zâtı ziyarete gitmemiz lazlm oldu.” Buyurdular.

Talebelerinden bazıları ile birlikte tarif edilen zatın bulunduğu yere geldiler. Bayezdi-i Bistami (r.a.) bildirilen zatın mescide gitmekte olduğunu gördü ve kıblaya karşı tükürdüğünü müşahade etti. GÖRÜŞMEKTEN VAZGEÇİP DERHAL GERİ DÖNDÜ.

Sonra o kimse hakkında şöyle buyurdu:

-“Dinin hükümlerini yerine getirmekte, sünneti seniyeye uymakta ve edebe riayette zayıf olan birisine, nasıl olur da keramet sahibi denilir. Böyle bir kimsenin, Allah-u Teâlâ’nın evliyasından olması mümkün değildir.”

Bayezid-i Bistami hazretleri (r.a.) ya:

-“Bu yüksek makamlara nasıl kavuştunuz?” diye sordular.

Cevabında şöyle anlattı:

-“Bir gece herkesin uyuduğu bir sırada, Bistam’dan çıktım. Ay her tarafı aydınlatıyordu. Gidiyor iken, aniden karşıma çok heybetli bir makam gördüm. Onsekiz bin alem O’nun heybeti yanında bir zerre gibi kalıyordu. Aklım başımdan gitti. Beni fevkalade bir hal kapladı. O halde iken

-“Ya Rabbi, bu kadar büyük, bu kadar güzel bir dergah acebe niçin böyle boş?” dedim.

Bir nida geldi ki:

-“Bu dergahın boşluğu, kimse gelmediği için değil, belki gelenlerin layık olmadığı ve uygunsuzluğu sebebiyle gelenleri bizim kabul etmeyişimizdendir.”

Bir an, herkesin bu huzura kavuşması için şefaatçi olayım diye kalbime geldi. Fakat, bu şefaat makamının Sultan-ül Enbiyâ Muhammed Mustafa (Sallallahu aleyhi ve selem) efendimize mahsus olduğunu hatırlayıp, benim öyle düşünmemin, bu şefaat makamına karşı edebe riayetsizlik olacağını anlayıp, o düşüncemden vazgeçtim.

Bir ses duydum:

-“Ey Bayezid, Sultan-ül Enbiya’ya olan muhabbetin ve edebe riayetin sebebiyle, biz de senin edebini ve mertebeni yükseltiyoruz. Kıyamete kadar (‘Sultan-ül Arifin’ diye anılırsın).” buyuruyordu.

Sultan-ül Arifin, Bayezid-i Bistam (r.a.) yi bir gece uyku bastırıp, sabah namazına uyanamadı. Namazını kaza edip o kadar ağladı ki, bir ses işitti.

-“Ey Bayezid, bu günahını afv eyledim. Bu pişmanlık ve ağlama da, ayrıca yetmişbin namaz sevabı ihsan eyledim.” Diyordu.

Aradan birkaç ay geçtikten sonra onu yina uyku bastırdı. Şeytan gelip, Hazreti Bayezid (r.a.) ın mubarek ayağından tutarak uyandırdı

Ve:

-“Kalk namazın geçmek üzeredir.” Dedi.

Bayezid (r.a.) Şeytan’a:

-“Ey Mel’un! Sen hiç böyle yapmazdın. Herkesin namazının geçmesini, kazaya kalmasını isterdin. Şimdi nasıl oldu da beni uyandırdın?” buyurunca

Şeytan (Aleyhil’lanet) şu cevabı verdi:

-“Birkaç ay önce Sabah namazını kaçırdığında, pişmanlığın ve üzüntünün sebebiyle çok ağlayıp inladiğin için ayrıca yetmiş bin namaz sevabı almıştın. Bu gün, onu düşünerek seni uyandırdım ki, sadece vaktin namazının sevabına kavuşasın. Yetmiş bin namaz sevabına kavuşmayasın.”

Devam edecek….

İslam  âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizlere ve sizlere Gizli bir hazine olan Kanaat ihsan eylesin. Amin…

Fuad Yusufoğlu

 

Navala reş  Divana (Nusaybin)


Bayezid-i Bistamı hazretleri (r.a.) şöyle anlatıyor:

-“Benim zamanımda binlerce veli vardı. Hepsi de ibadet, riyazet, keşif ve keramet sahibi idi. Fakat asrın kutubluğu, ümmi bir demircinin üzerinde idi. Ben bu işin sır ve hikmetine karşı hayretler içindeydim. Çoluk çocuğunun nafakası için geceli gündüzlü örs başından ayrılmayan demirciyi görmek istedim.”

-“Bir gün dükkanına gittim. Selam verdim. Beni görünce çocuklar gibi sevindi. Ellerime sarıldı, uzun uzun öptü ve benden dua rica etti. Henüz keşif âlemine girmemiş olduğu için kendi makamından habersizdi.

Benden dua isteğince dedim ki:

-“Ben senin ellerinden öpeyim de, sen bana dua et! Sizin duanıza muhtaç olan benim!”

O ise cevab verdi:

-“Benim sana dua etmemle, içimdeki dert hafiflemez ki!”

Bunun üzerine ben de:

-“Derdin nedir? Söyle bir çare arayalım?” dedim.

Kendisi:

-“Acaba kıyamet gününde, bunca insanın hali ne olur? Bunu düşünmekten, buna yanmaktan başka derdim yok.” Dedikten sonra hüngür hüngür ağlamaya başladı. Beni de ağlattı.

O vakit içimden bir nidâ duydum:

-“Bunlar nefsim, nefsim diğenlerden değil, ümmetim, ümmetim diyenlerdendir.”

Hemen içimdeki, hayret silindi. Kutupluk makâmının bu demirciye niçin verildiğini sezdim. Anladım ki, böyleleri, sevgili Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve selem) in kalbine her an bağlıdır. Onun hakikatıne mazhardır.

Demirciye dedim ki;

-“İnsanların azap çekmesinden sana ne?”

Demirci de:

-“Bana mı ne? Benim fıtratımın mayası, şefkat suyuyla yoğrulmuştur. Cehennem ehlinin bütün azabını bana yükleseler de, onları bağışlasalar, ben saadete ererim ve derdimden kurtulurum.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizlere ve sizlere Sultan-ül Ârifin olan Beyazid-i Bistami hazretleri (radiyallah-u anhu) nin yüzü hürmetine Salih ameller ihsan eylesin. Amin…

Fuad Yusufoğlu

Navala reş sonu (Nusaybin)

O, namazda okunmak için, farz miktarından fazla sûre âyet bilmiyordu.

Bilmediklerini öğrettim. Ben de kırk yıldır elde edemediğim ma’navi derecelere yükseldim. İçim feyz-i ilahi ile doldu. O vakit iyice anladım ki, kutupluk sırrı başka bir ma’na imiş.”

Bayezid-i Bistami Hazretleri (r.a.), kabristanda çok dolaşırdı. Bir gece yine Kabristanda gezerken, gece bekçisi elindeki sopayla vurdu.

Bayezid (r.a.):

-“Lahavle vela kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm.” Dedi.

Bekçi birkaç kere daha vurunca sopa kırıldı.

Bayezid hazretleri (r.a.) eve dönünce talebelerine sopanın fiatını sordu. O kadar parayı bir keseye koyarak, bir miktar da tatlı ile beraber bir talebesiyle, o bekçiye gönderdi. Bir de mektub yazarak bekçiye vermesini söyledi.

Mektub şöyle idi:

-“Muhterem bekçi efendi, belki beni hırsız sanarak dövdün. Kabahat bendedir. Gece kabristanda gezmasaydim, dövmezdin. Gönderdiğim parayla kendine bir sopa al! Sopanın kırılma üzüntüsünün kalbimden gitmesi için de,YOLLADIĞIM TATLIYI YE! Allah-u Teâlâ’nın Selami üzerine olsun.”

Genç bekçi mektubu okuyunca, gelip özür dileyerek tevbe etti. Onunla birlikte birkaç bekçi daha hak yola girdi.

Bir gün Yusuf-i Bahirani isminde bir zat kendi kendine düşündü ki,

-“Bayezed-i Bistam-i hazretlerinin (r.a.) yanına gideyim. Eğer açıktan bir keramet gösterirse veli olduğunu kabul edeyim, böylece O’nu imtihan etmiş olayım.”

Bu düşünce ile Hazreti Bayezid-i Bistam-i Hazretleri (r.a.) nin bulunduğu yere geldi.

Hazreti Bayezid (r.a.) onu görünce buyurdu ki;

-“Biz kermaetlerimzi, talebelerimizden Ebû Sa’id Râi (r.a.) ye havale ettik. Sen ona git.”

Bu kimse gidip Ebû Sa’id Râi (r.a.) yi sahrada buldu. Kendisi namaz kılıyor, koyunlarına da, kurtlar bekçilik ediyordu.

Namaz bitince, gelen kimse kendisinden taze üzüm istedi. Oralarda üzüm bulunmazdı. Ve zamanı da değildi.

Ebû Sa’id Râi (r.a.) asasini ikiye bölüp, bir parçasını gelen kimsenin tarafına, diğer kısmını da kendi tarafına dikti. Allah-ü Teâlâ’nın izniyle, hemen o parçalar asma oldu ve taze üzüm verdi.

Fakat Ebû Sa’id (r.a.) tarafında bulunan üzümler beyaz, gelen kimsenin tarafında bulunan üzümler siyah renkte idi. O kimse, üzümlerin renklerinin farklı olmasının sebebini sordu.

Ebû Sa’id Râi (r.a.):

-“Ben Allah-u Teâlâ’dan, yakin yolu ile istedim. Sen ise imtihan yolu ile istedin. Dolayısıyle, renkeleri de niyetlerimize uygun olarak meydana geldi.” Buyurdu.

Ve O kimseye bir kilim hediyye edip, kayıbetmemesini tenbih etti. O kimse kilimi alıp, Hacca gitti. Fakat kilimi, Arafat’da kaybetti. Çok aradı ise de bulamadı.

Hacdan dönüşünde, Bistam’a Bayezid hazretleri (r.a.) nin yanına uğradı. Bakti ki kaybettiği kilimi Hazreti Bayezid(r.a.) in önünde duruyor.

Bu hadislere şahid olduktan sonra, böyle yüce bir zattan, keramet istediğine çok pişman oldu. Tevbe ve istiğfar edip, Bayezid-i Bistam-i hazretleri(r.a.) nin talabeleri arasına katıldı.

Bayezid-i Bistam-i Hazretleri (r.a.) Bir sene hacca gitmek üzere yola çıktı. Bir devesi vardı. Azığını ve eşyasını o deveye yüklemişti.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bzilere ve sizlere Evlyaullah hakkında Sağlam ittikad’a sahib olan kullarından eylesin. Amin..

Fuad Yusufoğlu

Navala reş sonu (Nusaybin)

Birisi kendisine;

-“Bu kadar uzun yol için, bu kadar yük bu deveye fazla gelmez mi?” dedi.

Bayezid (r.a.):

Acaba yükü taşıyan deve midir? Dikkat et bakalım, devenin sırtında yük varmıdır?” buyurdu.

O kimse dikkatle baktığında gördü ki, yük devenin sırtından bir karış yukarıda durmaktadır.

O kimse hayretini gizlemeyip;

-“Sübhanallah’ ne kadar acaip iş.” Deyince

Hazreti Bayezid-i Bistam-i (r.a.);

-“Halimi sizden gizlesem, bana dil uzatıyorsunuz, halimi size açık açık göstersem hayret ediyorsunuz, Takat göstermiyorsunuz. Ben size ne yapayım bilmiyorum?” buyurdu. Ve yoluna devam etti.

Ziyaretleri esnasında kendisine, annesinin hizmetine gitmesi bildirildi. Bistam’a giden bir kafile ile hemen yola çıktı.

Bistam’a geldiği duyulunca bütün halk yollara dökülüp, kendisini karşıladılar. Seher vakti evlerine geldi.

Annesi abdetst almış şöyle dua ediyordu:

-“Ya Rabbi! Benim garib oğlumu her kötülükten muhafaza buyur. Büyükleri kendisinden hoşnud eyle. Oğluma güzel haller ve iyilikler ihsan buyur…”

Bunun üzerine Bayezid hazretleri (r.a.) kapıyı çalıp izin istedi.

Annesinin:

-“Kim o.” Sualina

Bayezid (r.a.):

-“Senin Garib oğlun.” Cevabını verdi.

Annesi koşup kapıyı açtı ve:

-“Senden ayrılık hasretiyle ağlaya ağlaya saçlarıma ak düştü, belim büküldü.” Dedi.

Bayezid-İ Bistam-i Hazretleri (r.a.) bir sene hac dönüşünde hemedan’a uğrayıp, oradan bir miktar tohum satın aldılar. Bistam’a gelip, Hemedan’dan aldığı tohum torbasını açınca içinde bir birkaç adet de karınca bulunduğunu gördü.

Bunları yuvalarından ayırmanın münasıb almıyacağını düşünüp, tekrar Hemedan’a gitti. Tohumu aldığı yere bırakıp, ondan sonra Bistam’a döndü.

Bayezid (r.a.), Bir gün yolda yürürken, bir gencin kendisini takib etmekte olduğunu fark edip döndü ;

Ve gence:

-“Niçin beni takib ediyorsun, istediğin nedir?” dedi

Genç edeble:

-“Efendim, sizin gibi olmak, yolunuzda bulunmak istiyorum. Lütuf elinizi uzatıp himmet buyurun da ben de kazanayım.” Dedi

Bayezid (r.a.) cevabında:

-“Benim yaptıklarımı yapmadıkça, benim derimin içine girsen istifade edemezsin. Bu Allah-u Teâlâ’nın bir lütfudur.” Buyurdu.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Sağlam bir ittikadla Veli kullarına karşı saygılı olan ve onlara biat eden kullarından eylesin. Amin…

Fuad yusufoğlu

Girnavas Şelalesi (Uzaktan görünüşü) Nusaybin

Sulatanil Arif’in Bayezid-i Bistam-i hazretleri (r.a.) ne bir kimse gelip;

-“Efendim, ben Taberistan’da idim. Bir zatın cenaza namazını kılıyorduk. Siz de orada idiniz., cenaze namazından sonra Hızır aleyhis selam’ın elinden tuttunuz. Daha sonra sizin havada uçtuğunuzu gördüm.” Dedi.

Sultanil Arifin Bayezid-i Bistam-ii hazretleri (r.a.) ona:

-“Doğru söyliyorsun.” Buyurdu.

Bayezid-i Bistam-i hazretleri (r.a.) ıne bir gün bir kimse gelip dedi ki;

-“Efendim. Ben otuz senedir. Gündüzleri oruç tutup, geceleri namaz kılıyorum. Ama, kendimde hiçbir ilerleme göremiyorum. Halbuki İ’tikadım da düzgündür.”

Bayezid-i Bistam-i hazretleri (r.a.):

-“Sen bu halde üçyüz sene daha devam etsen bir şey’e kavuşamazsın. Çünkü nefs engelin var.”
Buyurdu.

O kimse:

-“Efendim. Bunun hâl çaresi yok mu?” diye sordu.

Sulatanil Arifin Bayezid-i Bistam-i (r.a.):

-“Var ama sen kabul etmezsin.” Buyurdu.

O kimse ısrar edip;

-“Aman efendim, lütfen bildiriniz ve beni talebeliğinize kabul ediniz. Ne emrederseniz yaparım.” Dedi.
Bayezid (r.a.) buyurdu ki;

-“Öyle ise şimdi evine git. Bu kıymetli elbiseleri çıkarıp, âdi ve eski elbise giy. Boynuna bir torba asıp içine ceviz doldur. Seni en iyi tanıyanların bulundukları sokağa git. Çocukları başına topla, (Bana bir tokat vurana bir ceviz, iki tokat vurana iki ceviz veriyorum.) de”

O kimse bunları duyunca:

-“SUBHANALLAH, LÂ İLÂHE İLLALLAH. Ben bunları yapamıyacağım. Bana başka bir şey emretseniz.” Dedi.

Hazreti Sultanıl Arifin (r.a.);

-“Senin ilacın ancak budur ve biz de baştan (Sen bunları kabul etmezsin) diye söylemiştik, Yolumuzun esası nefsi terbiye etmektir.” Buyurdu.

Bayezid-i Bistam-i (r.a.) nın Mecusi olan bir komşusu ve süt emme çağında bir de çocuğu vardı. Bu Mecusi sefere çıktı. Evlerini aydınlatacak bir şeyi bulunmadığı için çocuk ağliyordu.

Hazreti Bayezid-i Bistam-i (r.a.) her gün bir çıra alıp, komşusunun evine götürürdü. Mecusi sefreden dönünce durumu haber alıp, kendisinde değişiklikler hiseti.

Hazreti Bayezid (r.a.) e karşı kalbinde bir sevgi hasıl olduğu hâlde,

-“ O zatın aydınlığı varken bizim karanlıkta bulunmamız hiç uygun değildir.” Dedi.

Ve hemen Bayezid-i Bistam-i (r.a.) nın huzuruna gelip MÜSLÜMAN oldu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ Hazrteleri (c.c.) bizleri ve sizleri Beyazid-i Bistami hazretleri (radiyallah-u anhu) nın yüzü hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Girnavas şelalesi (Nusaybin)

Sultanıl Arifin (r.a.) Bir gün sohbetinde bulunanlara:

-“Kalkınız Allah-u Teâlâ (c.c.) nın veli kullarından birini karşılamaya çıkalım.” Buyurup kalktılar.

Yola çıktıklarında, İbrahim bin Şeybe-i Hirevi (r.a.) ile karşılaştılar.

Hazreti Batezid (r.a.) ona;

-“Hatırıma seni karşılamak ve Allah (c.c.) katında sana şefaat etmek geldi.” Buyurdu.

İbrahim bin Şeybe-i Hirevi (r.a.);

-“Efendim siz bütün mahlukata şefaat etseniz yine fazla sayılmaz.” Dedi.

Bayezid-i Bistam-i (r.a.) bir gün talebeleriyle giderken delilerin bulunduğu bir timarhanenin önünden geçiyorlardı.

Talebelerinin birisi, orada, delilerin tedavileri için bir şeyler yapmaya çalışan Baştabibe yaklaşıp;

-“Günah hastalığı ile hasta olanlar için bir ilacınız var mıdır?.” Diye sordu.

Baştabib cevap veremeyip susunca, ayağı zincirle bağlı delilerden biri Bayezid (r.a.) ın teveccühü ile şöyle dedi.

-“O derdin İlacı şöyledir:

Tevbe kökünü istiğfar yaprağıyla karışıtırıp, kalb havanına koyarak, tehdid tokmağıyle iyice dövmeli. Sonra insaf eleğiyinden eleyip, gözyaşıyla hamur etmeli. Daha sonra Aşkullah ateşinde pişirip, muhabbet-i Muhammediyye (Sallallahu aleyhi ve sellem balından katarak, gece gündüz kanaat kaşığıyla yemelidir.

Devam edecek…

İslam âlimleri Ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri; Tevbe kökünü İstiğfar yaprağıyla karıştıran, Kalb havanına koyarak, tehdid tokmağıyla iyice döven, sonra da insaf eleğiyle elekten geçiren, Gözyaşlarıyla hamur halına getiren, daha sonra da AŞKULLAH ateşinden pişirdikten sonra, Muhammed (s.a.v.) balından da katarak KANAAT kaşığıyla hazırlayan reçeteyi hazırlayan bu veli kullar hürmetine Afv eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ deresi (bor) -Nusaybin-

Ebû Turab Nahşebi (r.a.) nın bir talebesi vardı. Allah-u Teâlâ (c.c.) ya olan muhabbetinin çokluğundan dolayı hemen hemen her gün yüzlerce defa kendinden geçip bayılırdı.

Bir gün hocasi kendisine;

-“Sen Hazreti Bayezid-i Bistam-i (r.a.) ı görsen daha çok derecelere kavuşursun.” Dedi.

Ve o talebe ile beraber Hazreti Bayezid-i Bistami (r.a.) ın yanına geldiler. Bayezid-i Bistam-i (r.a.) ile o talebe göz göze geldikleri anda talebe düşüp vefat etti.

Bunun üzerine, Ebu Turâb-i Nahşebi (r.a.) dedi ki;

-“Ya Bayezid, bu talebe öyle idi ki, Allah-u Teâlâ (c.c.) nın aşkı ile kendisine bazı haller olur, kendisinden geçerdi. Fakat sizi bir defa görmekle düşüp can verdi. Bu nasıl oluyor?”

Hazreti Bayezid-i Bistam-i (r.a.) buyurdu ki;

-“O kişinin hali doğru idi. Beni gördüğü anda, müşahedesi benim makamım kadar oldu. Lakin o kimse buna takat getirmeyip, can verdi.”

Bir gece, bazi kimseler Hazreti Bayezid-i Bistam-i (r.a.) ın nasıl ibadet yaptığını, neler söylediğini işitmek için penceresinin altında dinlemeye başladılar. Seher vakti olduğunda bütün kalbiyle

-“ALLAH” dedi. Sonra düşüp bayıldı.

Bayılmasının sebebini sorulduğunda;

Hazreti Bayezid (r.a.);

-“Sen kim oluyorsun? Senin haddine mi düştü ismimi ağzına alıyorsun? Şeklinde bir nida gelir diye çok korktum da onun için bayılmışım.” Buyurdu.

Bayezid-İ Bistam-i (r.a.) namaz kılmak için mescide gelince kapıda bir miktar durur ve ağlardı.

Sebebini soranlara;

-“Camiyi, vucudumla kirletmekten korkuyorum. Tevbe edip Allah-u Teâlâ (c.c.) ya yalvarıyorum, ondan sonra giriyorum.” Dedi.

Bayezid-i Bistam-i (r.a.) ye sordular ki;

-“Nefsine verdiğin en hafif ceza nedir?”

Bayezid-i Bistam-i (r.a.) Cevabında buyurdu ki;

-“ Bir defasında nefsim, bir itaatsizlikte bulundu. Buna ceza olarak bir yıl boyunca hiç su içmedim.”

Bir gün bazı kimseler Bayezid (r.a.) ın huzuruna gelip, yağmur yağması için dua etmesini taleb etmişlerdi. Hazreti Bayezid (r.a.) mubarek başını eğip, bir miktar dua ettikten sonra;

-“GİDİNİZ, DAMLARINIZIN OLUKLARINI KONTROL EDİNİZ.” Buyurdu. Ondan sonra 24 saat durmadan yağmur yağdı.

Bir defasında Hazreti Bayezid (r.a.) ın kalbine şöyle ilham olundu;

-“Ey Bayezid! Hazinelerim, başkaları tarafından yapılan ibadetlerle ve güzel hizmetlerle doludur.Sen bize öyle bir şeyle gel ki, o bizde olmasın.”

Hazreti Bayezid (r.a.);

-“Ya Rabbi! Hazinende bulunmayan şey nedir?”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri; Tevbe kökünü İstiğfar yaprağıyla karıştıran, Kalb havanına koyarak, tehdid tokmağıyla iyice döven, sonra da insaf eleğiyle elekten geçiren, Gözyaşlarıyla hamur halına getiren, daha sonra da AŞKULLAH ateşinden pişirdikten sonra, Muhammed (s.a.v.) balından da katarak KANAAT kaşığıyla hazırlayan reçeteyi hazırlayan bu veli kullar hürmetine Afv eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu