‘tasavuf ve tarikat dünyasının ilkleri’ olarak etiketlenmiş yazılar

Hafka çino şelaleleri (Çağ-Çağ nehri) Nusaybin

Cüneyd-i Bağdad’i (Radiayallah-u anh)- 8

Hayr-ı Nessac (r.a.) şöyle anlatıyor:

-“Bir gün evimde oturuyordum. (–“Kalbime Ebül Kasım Cüneyd-i Bağdad (r.a.) i kapıdadır. Çıkıp karşılayayım.”) diye bir düşünce geldi. Fakat, o buraya gelmez. Kalbime gelen vesvesedir. Deyip o düşünceyi kalbimbden attım.”

-“Biraz sonra aynı düşünce gene geldi. Gene attım. Üçüncü defa gelince çıkıp bakayım dedim. Çıktım. Cüneyd (r.a.) kapıda idi. Bana selam verdi.”

Ve;

-“Ey Hayr! Kalbine ilk geldiği zaman niçin kapıyı açmadın?” buyurdu.

Kendisine iftira edip, uydurma sözlerle halifeye şikayet ettiler;

-“İnsanlar onun sözleri ile fitneye düşüyör, karışıklık çıkarıyor.” Dediler.

Halife üçbin altına satın aldığı ve kendisini çok sevdiği, çok güzel bir cariyesi vardı.

Halife Cariyesine;

-“Kıymetli elbiseler giy, çeşitli mücevherle süslen, falan yerde Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) in yanına gidip, yüzünü aç

Ve Cüneyd (r.a.) e;

-“(Benim çok malım var, ama kalbim dünyadan soğudu. Sana geldim ki beni kabul edesin ve ben de senin yanında ibadet ve tâatle meşgül olayım. Senden başkası ile bulunmama kalbim razı olmuyor) de.” Diye tembih etti.

Bir hizmetçi ile beraber bu cariye Cüneyd (r.a.) in bulunduğu yere geldi. Kendisine söylenilen şekilde giyinmiş ve süslenmiş idi ve bu söylenenleri, daha fazlasıyla Cüneyd (r.a.) e söyledi.

Cüneyd (r.a.) hep önüne bakıyordu. Bir ara başını kaldırıp;

-“Allah’ım!” diye bir feryad etti.

Onun bu sözüne dayanamiyan cariye düşüp öldü. Cariyeyi getiren hizmetçi derhal geri dönüp olanları halife’ye anlattı.

Halife yaptığına çok pişman oldu ve;

-“İşte böyle, yapılmaması emredilen şeyi yapan, görülmemesini arzu ettiği şeyleri götürür.”

Diyerek kendini ayıpladı. Öyle bir zat yanıma çağırmam münasib değildir deyip, kendisi Cüneyd (r.a.) in yanına geldi.

Ve;

-“Ey Üstad! Bu kadar güzel bir kadını yakmağa kalbin nasıl müsaade etti?” dedi.

Cüneyd (r.a.);

-“Ey Mü’minlerin emiri! Senin Mü’min kullara olan şefkatın bu mudur ki, benim, kırk senedir uğraşarak, nefsimle mücadele ve mücahede ederek ve can çıkarırcasına ibadet ederek kazandıklarımı bir anda yok edeceksin? Ben vasita oldum. Aslında, sen yapma ki, sana yapmasınlar.” Buyurdu.

Bu hadiseden sonra Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) nin büyüklüğü daha iyi anlaşıldı ve şanı her tarafa yayıldı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri bu mübarek veli kullar hürmetine günahlarından tevbe-i nasuh ile dönüp tevbe eden ve Salih ameller işleyen kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Dara harabeleri Su sarnıçı (Mardin)

Cüneyd-i Bağdad’i (Radiayallah-u anh)- 9

Bir gün sohbetinde bulunanlardan bir kimse, kendisini imtihan için yanına geldi ve sual sordu.

Cüneyd (r.a.);

-“Bu suale söz le mi, yoksa Ma’nevi olarak mı cevab verelim?” dedi.

O kimse;

-“İki şekilde de cevap ver.” Deyince

Cüneyd-i Bağdad’, hazretleri (r.a.);

-“Keşke kendi kendini deneseydin. O zaman beni denemeye lüzüm görmezdin. Ma’nevi cevap istiyorsan şöyledir ki, sen böyle yapmakla artık yolumuzdan ayrıldın. Bilirmisin ki Allah-u teâlâ’nın dostlarını tecrübe etmeye, onları yaralamağa senin gücün yetmez.” Buyurdu.

Bunun üzerine o kimsenin yüzü, sim-siyah olup, kalbinde bulunan bir parça yakîn de kayıboldu.

O kimse çok pişman olup yaptığına tevbe etti. Çok istiğfar etti. Cünayd (r.a.) yine de o kimseye merhamet edip tevecüh etti ve o kimsenin hâli bundan sonra daha düzgün oldu.

Bağdad’daki Halife bir gün Ruveym bin Ahmed (r.a.) e;

-“Edebin noksandır.” Dedi.

Ruveym (r.a.) cevabında;

-“Benim mi edebim noksandır? Ben Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) ile yarım gün beraber olup sohbet ettim. Onunla yarım gün birlikte bulunan kimseden edepsizlik kalır mı? dedi.

Kelâm ehlinden İbn-i Küllab, bozuk fırkalar hakkında reddiyeler yazıyordu. Bazı kimseler ona tasavvuf ehlini de yazmasını söylediler;

-“Bunların reisleri kimdir?” diye sordu.

Onlar;

-“Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) dir” dediler.

İbn-i Küllab Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) ya birisini gönderip görüşlerinin ne olduğunu öğrenmesini söyledi.

Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) buna buyurdu ki;

-“Bizim yolumuz, Bâkî olanı, fani olandan ayırmak, Bâkî olan için, fâidesi olmayan her şeyden uzak durmaktır.”

Bu cevap, İbn-i Küllab’a gelince;

-“Bu nasıl bir şeydir ki, bizim bunu anlamamaız dahi imkansız.” Deyip Hazreti Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) nin bulunduğu meclise gitti.

Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) ne tavhid hakkında bir sual sordu.

Cüneyd (r.a.), in verdiği cevabtan hayrette kalıp;

-“Bu cevabı tekrarlarmısınız?” dedi

Cüneyd (r.a.) daha değişik bir şekilde cevab verdi.

İbn-i Küllab ‘ın hayreti daha da artıp;

-“Bu cevabıda tekrarlarmisiniz?” dedi.

Cüneyd (r.a.) bu sefer de daha başka bir şekilde cevab verdi.

İbn-i Küllab;

-“Söylediklerinizi kavrayabilmem, ezberlemem imkansız bari bunları söyleyin de yazayım.” Dedi.

Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.);

-“Eğer bütün bunları söyleyen ben olsaydım yazdırırdım.” Buyurdu.

Bunun üzerine İbn-i Küllab, Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) nin büyüklüğünü kabul edip ve O’na hayranlığını itiraf etti.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri veli kullar hürmetine günahlarından dönüp tevbe eden ve Salih ameller işleyen kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Dara harabeleri (Su sarnıçı) Mardin

Cüneyd-i Bağdad’i (Radiayallah-u anh)- 10

Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) nin bir talebesi vardı. Bütün iyilik ve ve fâziletler onda mevcuttu.

Sonradan gelmesine rağmen Cünryd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) onu pek ziyade seviyor, diğer talebeleri ise bu hali çekemiyorlardı.

Talebelerinin bu hâli Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) ye malum oldu. Talebelerinin eline birer tane kuş verdi

Ve buyurdu ki;

-“Her biriniz bu kuşları kimse görmedik bir yerde boğazlayıp getirsin.”

Hepsi de kendilerine verilen kuşları aldılar, varıp ıssız bir mahalde boğazlayıp getirdiler. Yalnız o talebesi kuşu boğazlamadan getirdi.

Cüneyd-i Bağdad’, hazretleri (r.a.);

-“Niçin boğazlamadın?” buyurdu.

Talebesi;

-“Hocam! Siz kuşları kimse görmedik bir yerde boğazlayın demiştiniz. Ben ise ıssız bir yer bulamadım. Her yeri Allah-u Teâlâ görüyor.” Deyince

Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) buyurdu ki;

-“Arkadaşınızın ferâsetini gördünüz mü?”

Talebelerin hepsi de tevbe ettiler ve boyunlarını büküp, Cünayd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) den afv edilmelerini dilediler.

Ebû Amr isminde bir zat şöyle anlatıyor;

-“Bir sene hacca gidiyordum, vedalaşmak için Cüneyd (r.a.) e uğradım. İhtiyacım olmadığı halde, bereket olarak yanımda bulunması için kendilerinden bir dirhem borç istedim. Fakat yanlarında hiç para olmadığını da biliyordum.”

-”Bana bir müddet baktılar. Sonra cebinden bir dirhem çıkarıp bana verdiler. Hacca gittim. Döneceğim zaman;”

-”Medine-i Münevverede aklıma geldi ki, Cüneyd (r.a.) ye bir yüzük alıp hediye götüreyim. Yüzüğü aldım. Bağdad’a döndüm.”

-”Cüneyd (r.a.) in ziyaretine gittim. Fakat yüzüğü evde unuttum;”

-“Neyse şimdi yüzükten hiç bahsetmem sonra tekrar ziyeret ettiğimde yüzüğü takdim ederim.” Dedim

O’nu ziyaret ettiğimde;

-“Efendim! Hacca giderken sizden ödünç aldığım bir dirhemi iâde etmek istiyorum.” Dedim

Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.);

-“Biz onu, Medine-i Münevvere’den getirip de evde unuttuğumuz yüzük gibi unutmadık. O zaman hediye etmiştik.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri veli kullar hürmetine günahlarından dönüp tevbe eden ve Salih ameller işleyen kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Dara Harabeleri (Mardin)

Cüneyd-i Bağdad’i (Radiayallah-u anh)- 11

Cüneyd-i Bağdad’, hazretleri (r.a.) bir gece uyandı. Uyumak istiyor, uyuyamiyordu. Oturmak istiyor, oturamiyordu. Bir zaman sonra kapıyı açıp dışarı çıktı. Baktı ki birisi üzerine âba örtmüş, büzülmüş vaziyette bekliyor

Cünayd-i Bağdad’i (r.a.) yi görünce başını kaldırdı ve;

-“Ey Efendim! Bu kadar bekletilir mi?” dedi.

Cüneyd (r.a.);

-“Gece geç vakitte geldiniz.” Buyurdu.

O kimse;

-“Kalblere haraket veren Allah’u Teâlâ’den taleb ettim ki, sizin kalbiniz bana teveccüh etsin.” Dedi.

Cüneyd (r.a.);

-“Ne istiyorsunuz?” diye sordu.

O kimse;

-“Nefsin hastalığına ilaç yok mudur?” deyince

Cüneyd (r.a.);

-“Nefsin ilacı, isteklerine muhalefet etmektir.” Buyurdu.

Bunun üzerine o kimse kendi kendine;

-“Ey ahmak nefsim! Bunu ben sana kaç defa söyledim. Ama sen Cüneyd (r.a.) den duymayınca inanmam.” Dedin.

Bir gün Sırrı-ye Sekati (r.a.) ye sordular;

-“Derecesi hocasının derecesinden yüksek olan talebe var mıdır?”

Buyurdu ki;

-“Evet vardır. Cüneyd (r.a.) in derecesi benden yüksektir.”

Ebu Muhammed Ceriri (r.a.) şöyle anlatiyor;

-“Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) hastalanmıştı. Vefatından önce, ben başucunda bulunuyordum Devamli Kur’an-i kerim okuyordu. Hatmi tamamlayıp tekrar başladı.”

Ben dedim ki;

-“Efendim zaten çok halsızsınız. Kendinizi fazla yormayınız…”

Bana;

-“Ey Ebû Muhammed! Şu anda bunlara benden daha çok ihtiyacı olan kim vardır? Bak vefatim çok yaklaştı.” Buyurdu.

Cüneyd-i bağdad’i hazretleri (r.a.) vefât edeceği zaman çok üzgündü. Talebeleri korkup,

-“Efendim! Bizim ümidimiz, sizin şefaatınız bereketi ile kurtulmaktır. Sizin ise ızdıraplı ve üzüntülü bir haliniz var. Bu haliniz bizim yüreğimizi parçalıyor.” Dediler.

Bunlara cevaben Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.);

-“Ey dostlarım! Ben yetmiş senelik ibadet ve tâatımdan ve sizlere üstad olmak ile kazandıklarımın hepsini, bir kıl’le asılmış olduğunu ve rüzgar esmesi ile bir tüy misali sallandığını hisediyorum. Biliyorum ki, bu esen rüzgar, red rüzgarı mı, yoksa kabul rüzgarı mıdır?” Buyurdu.

Biraz sonra “Allah” diyerek rûhunu teslim etti.

Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) yi yıkayan kimse, mübarek gözlerinin içine su ulaştırabilmek için uğraştı ise de, mümkün olmadı.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri veli kullar hürmetine Son nefeste kelime-i şehadet ile ahrete göç etmeyi ihsan eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu

Bore gündük şelaleri (Nusaybin)

Cüneyd-i Bağdad’i (Radiayallah-u anh)- 12

Gizliden bir ses duydu ki;

-“Kendini yorma! Cünayd’in gözü Allah-u Teâlâ’nın zikri ile kaplamıştır. O’nun didarını görmeden açılmaz.’” Diyordu.

Yıkayan kimse, parmaklarını da açmak için çalıştı.

Fakat;

-“Kendisi açmayınca açılmaz.” Diye bir nida geldi.

Mubarek vücûdu yıkandı, kefenlendi ve cenaza namazını oğlu kıldırdı. Cenaze namazında bulunanların sayısı sayılmayacak kadar çoktu.

Vefatindan sonra büyük zatlardan biri kendisini rü’yada görüp;

-“Münker ve Nekir’in suallarına nasıl cevab verdin?” diye sorunca.

CüneydiBağdad’i (r.a.);

-“O iki melek bana gelip. “Men Rabbüke (Rabbin kim?) dediler.

Ben;

-“Allah-u Teâlâ benim ruhumu yaratıp “Elestü birabbiküm= Ben sizin Rabbimiz değil miyim?” diye sorduğu zaman ben,”Evet, Sen bizim Rabbimizsin.” Cevabını vermiştim. Sizin, şimdi tekrar sormanızın ma’nası nedir?” dedim.

Ondan sonra beni bırakıp gittiler.

Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) ya sordular;

-“Hiç ibadet ve taat yapmadan karşılıksız olarak Allah-u Teâlâ’nın lütfuna kavuşmak mümkün müdür?”

Cevabında Cüdeyd-i Bağdad’i (r.a.) buyurdu ki;

-“Zaten gelen bütün ni’metler, bütün iyilikler, hep Allah-u Teâlâ’nın lütfudur. Bu kadar âciz ve zavallı olan insanların yaptıkları ibadet ve tâatlerin, O’nun lütfu olan ni’metlere karşılık olması ne mümkündür.”

Cünayd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.); buyurdu ki;

-“İnsanları Allah-u Teâlâ’nın sevgisine kavuşturacak yol, Yalnız Muhammed Aleyhis selam’ın yoludur. Bundan başka olan dinler, inançlar, rü’yalar çıkmaz sokaktır. İnsanı saadete kavuşturmazlar. Kur’an-i Kerim’in ahkâmını öğrenmiyen ve Hadis-i şeriflere uymayan kimse cahil ve gafildir. Buna uymamalıdır.”

Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) buyurdu lar ki;

-“İbadet etmek bakımından dünyanın bir saatı, Kıyamet’in bin senesinden daha iyidir. Zira bu bir saatte, salih faydalı amel işlenebilir. Halbuki kiyametin o bin senesinde bir şey yapılmaz. O halde Ey Mü’min kardeşim! Vaktini boş şeylerle geçirme! Zamanın kıymetini ve en iyi şeyler için kullan! Namazlarını vaktinde kıl ki, kıyamet günü pişman olmayasın! Çok büyük sevaba kavuşasın!”

Kendisine gelip “dua” taleb edenlere Cüneyd-i Bağdada’i hazretleri (r.a.) şöyle “Dua”’da bulunurdu;

-“Cenab-i Hak, kendisine kavuşturan şeylere kavuştursun! Cenab-i Hak zenginliğini kalbine koysun! Seni bütün kötülüklerden alıp, kendisiyle meşgül kılsın! Sana büyük edep ihsan etsin! Kalbinden razı olmıyacağı şeyi çıkarıp rızasını koysun. Seni kendine varan en güzel ve doğru yola iletsin.”

Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) buyuruyor ki;

-“Allah-u teâlâ her şey’i kıymetli yaratmıştır, ama bir şey’i En kıymetli yaratmıştır. O da vakittir. Vakit zayi olursa tekrar elde edilmesi mümkün değildir. Bunun için en kıymetli şey Vakittir.”

Cüneyd-i Bağdad’i Hazretleri (r.a.) buyuruyor ki;

-“Müslüman temiz toprağa benzer. Temiz toprağa her şey atılır. Ezilip, hakaret görür. Lakin ondan hep güzel, temiz faydalı şeyler çıkar.”

Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) buyurdu ki;

-“Tasavvuf, kalbi temizlemek ve her zaman Allah-u teâlâ ile olmaktır.

-“Rıza, belayı Ni’met saymaktır.”

-“İhlas, ameli Allah-u teâlâ için olmıyan karışık düşünce ve niyetlerden arındırmaktır.”

-“Fakirlik, kimseden bir şey istememek ve kimseye itiraz etmemektir.”

-“İlim, kendi haddini bilmek, tasavvuf, kelbi temizlemektir.

İslam âlimleri Ansiklopedisi

Alla-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri tasavvuf ehli veli Kullarının yüzü suyu hürmetine Günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu