‘Zekât’ olarak etiketlenmiş yazılar

dsc09077-fuadyusufoglu-kasyane.JPG

Kasyane (Nusaybin)

Cenabi hak buyuryor ki:

-“Mallarını Allah (c.c.) yolunda harcayanların hali yedi başak bitiren, her başaktan yüz (tane) bulunan bir tek tohumun hali gibidir. Allah (c.c.) kime dilerse ona kat kat verir. Allah (c.c.) ihsanı bol olan, hakkiyle bilendir.” Bakara suresi: ayet – 261

Resul-i Ekrem Sallallahu aleyhi ve selem buyuruyor ki;

-“Mal-mülk toplayıp çoğaltanlar helak oldu. Ancak mal ile şöyle, şöyle yapanlar (mallarını farz olan zekat ve nafile olan sadakalar yolunda harcayanlar) helak olmadı.”

Bil ki,

Malın hayır yollarında sarf edilmesi dinin erkanından biridir. Ancak, mal sahiblarinin, zekat ve sadaka vermekle mükellef kılınmaları sırrı şudur:

Malın zekat ve sadaka olarak sarf edilmesi, fakirlik kapısını kapayıp, fakir ve zengin arasındeki ilişkilerin iyileşmesi bakımından insanlarına ve memleketin sulh, sükünet içinde olmasına etkili olması ile beraber, mal insanlarca sevilendir.

Halbuki insanlar Allah (c.c.) ı sevmekle me’murdurlar, ve iman etmeleriyle Allah (c.c.) ı sevdiklerini iddia ederler. Binaenaleyh malı harcamak onların sevgilerine bir ölçü ve da’valarında sadık olup olmadıklarına bir imtihan kılındı. Zira sevilen malların tümünü insan sevdiği Allah (c.c.) için harcar;

Bu hususta insanlar üç tabakaya ayrılırlar:

Birinci tabaka:

Kamil bir imana sahib olan yüksek tabaka. Onlar, kendilerine hiç bir şey ayırmayarak, bütün mallarını Allah (c.c.) yolunda harcayanlardır.

İşte onlar Allah (c.c.) a olan ahidlerinde sadakat gösterenlerdir. Hazreti Ebû bekr (r.a.) ın yaptığı gibi ki, O, bütün malını Allah (c.c.) yolunda harcamak için Resulullah (a.s.v.) a gelerek malını Allah (c.c.) yoluna feda ettiğini söylemiştir.

Bunun üzerine Resulullah (slalallahu aleyhi ve selem): O’na:

-“Kendin için ne bıraktın.” Buyurduğunda,

Ebû Bekr (radiyallah-u anhu):

-“Allah ve Resulünü.” diye cevab verdi.

Malını Allah (c.c.) yolunda sarf etmek üzere gelen Hz.Ömer (Radiyallah-u anhu) e

Resulullah (Salallahu aleyhi ve selem):

-“Kendin için ne bıraktın? Buyurdu.

Hazreti Ömer (r.a.) cevab verdi:

-“Buraya getirdiğim kadarını.”

Bunun üzerine Resulullah (sallallah-u aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“İkinizin arasında, sözlerinizin arasındaki kadar fark vardır.”

İkinci tabaka:

Orta derecede olan tabakadır. Onlar mallarını bir defada Allah (c.c.) yolunda harcayıp ellerini servetlerinden çekemezler. Fakat onlar mallarıyla zevklenmek için değil muhtaç olan zuhur ettiğinde ona vermek maksadi ile ellerinde tutarlar.

Kendilerine ancak ibadet yapabilmeleri için kudret bulmak kadar harcarlar. Bir muhtaç zuhur ettiğinde onun ihtiyacını ve fakirliğini gidermek için gayret sarf ederler. Gene bu tabaka, sadece farz olan zekatı vermekle kalmaz. Onların mallarını ellerinde tutmalarının en açık maksadları, ihtiyaclarını ve muhtaç olanları gözetlemektir.

Üçüncü tabaka:

Zayıf olan tabakadır. Onlar, ancak kendilerine farz olan zekatı verirler. Farz olan zekattan, ne fazla verirler ve ne de eksik. Bunlar insanların zekat ve sadaka hususun de ki derecelerdir.

Her birinin Allah (c.c.) yolunda harcaması Allah (c.c.) a olan SEVGİSİ MİKTARINDADIR.

Senin (Ey okuyucu);

Birinci ve ikinci tabakadan olabileceğini sanmiyorum. Fakat, üçüncü tabakadan aşıncaya kadar ve ikinci tabakanın sonlarına ulaşmağa çalış.

Yalnız üzerine farz olan zekat ı vermekle kalma, daha fazlasını vermeye gayret et. Çünkü farz olanı vermekte kalmak cimriliğin hudududur.

Devam edecek………

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri yapacağımız zekat ve sadakayı güler yüzle HAK SAHİBİ olan insanlara başa kakmadan veren kullarından eylesin. AMİN……..

Fuad Yusufoğlu

dsc09083-fuadyusufoglu-kasyane.JPG

Kasyane (Nusaybin)

Cenab-i Hak (c.c.) buyuruyor ki;

-“Eğer sizden onların tamamını ister, bu suretle sizden (talebde) ileri giderse cimri olursunuz. Ve bu sizin kinlerinizi açığa çıkarır.” Muhammed suresi : Ayet 37

Öyle ise (ey okuyucu);
Hemen çalışmağa koyul, bir dilim ekmek olsa da farz olan zekkat’ten hariç sadakalar ver, sadakasız anın geçmesin ki, cimriler derecesinden sıyrılıp, yükselesin. Eğer bir şeye malik değilsen (bil ki) sadakanın hepsi mal ile olmaz.

Fakat, gönül alıcı, güzel söz söylemek, birinin ihtiyacını gidermek için;
Fiili yardım,
Bir derdini gidermek için ona şefaat etmek,
hastayı ziyaret etmek,
cenazeyi teşyi etmek,
hulusa, bir müslumanın kalbini feth etmek,

gönlünü almak için sözle fiille, her türlü kudretin dahilindeki yaptığın iyilik birer sadakadır. BUNLARIN HEPSİ İÇİN SANA SADAKA SEVABI YAZILIR.

Namazın, verdiğin sadaka ve zekatın için beş esase riayet et.

Birinci esas: Gizlilik.

Resul-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve selem) bir hadisi şerifinde buyuruyor ki;

-“Şübhesiz gizli verilen sadaka ALLLAH (C.C.) IN GAZABINI GİDERİR.”

Sağ elinin verdiği sadakayı sol eli bilmeyen kimse Cenab-i Hak’ın kendi gölgesinden başka hiçbir gölge bulunmadığı kiyamet gününde gölgelendirdiği yedi kişiden biridir.

Yüce olan Allah (c.c.) buyuruyor ki;

-“Eğer sadakaları gizli olarak fakirlere verirseniz işte bu, sizin için daha hayırlıdır.” Bakara suresi: ayet 271

Kişi sadakayı gizli vermekle riyadan kurtulur, zira RİYA ekseriyetle nefse gallibdir. Ve o, öldürücüdür.

İnsan kabre konduğu vakit O, İNSANIN KALBİNDE YILAN SURETİNE DÖNÜŞÜR. Yani, yılanın sokması gibi elem verir. Cimrilik ise akreb suretine dönüşür. Her sadaka vermekte arzulanan husus cimrilik rezaletinden kurtulmaktır. Cimriliğe riya karıştığı zaman akreb yılanın bir çeşit gıdası olmuş olur. Ve böylece akrebten kurtulmuş olmaz, fakat yılanın kuvveti ziyadeleşir. Zira, kalb deki, öldürücü sıfatlardan her birinin gıdası ve kuvveti ancak onların beslenmesini sağlayan şeylere icebet etmekte olur.

İkinci esas: Başa kakmaktan kaçınmalıdır.

Başa kakmak:

Kendini fakire iyilik yapan, ihsan eden, birisi ve fakirden üstün olduğunu görmendir.

Başa kakmanın alamet ve işareti sadaka verdiğin kimseden teşekkür ve minnettarlık beklemen, senin hakkında kendisinden sadir olan noksan haraket’inden dolayı onu nefretle karşılaman ve onu nankörlükle suçlamandır.

Devam edecek…

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c) bizleri ve sizleri başa kakmadan sadakalarını, zekatlarını gizli veren, kullarından eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu

dsc09113-fuadyusufoglu-duruca-kertvene.JPG

Duruca köyü – Kertven- (Nusaybin)

Bunun ilaci,

Esas, fakirin, Allah (c.c.)ın hakkını senden kabul etmesiyle onun sana iyilik yaptığını, sana ihsanda bulunduğunu bilmendir. Çünkü zekatın sırlarından biri de kalbin, cimrilik kibrinden temizlenip pam pak olmasıdır. Bunun içindir ki, zekat temizleyicidir. Zira onunla temizlik hasıl olur. Guya o, necaseti temizleyen bir yıkayıcıdır.

Bunun içindir ki, Resulullah (Sallalahu aleyhi ve selem) ve EHLİ BEYTİ zekat almaktan men olundular.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdular ki;

-“Zekat ancak insanların mallarının kirleridir.” Fakat senden seni temizleyen şeyi aldığı vakit, o, sana iyilik yapmış ve senden üstün olmuş olur.

Vucudun için tehlike arz eden kanı doktor vucudundan parasız, ücretsiz alsa ve seni korktuğun tehlikeden kurtarsa, sen mi ona iyilik yapmış olursun yoksa o mu sana iyilik yapmış olur ne dersin? Ve gene senin mi ona teşekkür etmen lazım, yoksa onun mu sana teşekkür etmesi lazımdır?

İşte bunun gibi cimrilik rezaletini ve onun ahiret hayatındeki zararını içinden söküp çıkaran kimse senden üstün görünmeğe layıktır.

Üçüncü esas:

Zekatı, malın en iyisinden ve güzelinden vermendir. Yüca Allah (c.c.) buyurmuştur ki;

-“Onlar Allah (c.c.) a kendilerinin bile hoşlanmamakta oldukları şeyleri inad ederler.” Nahl suresi: Ayet – 62

Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur:

-“Ey iman edenler, Allah yolunda harcamayı kazandıklarınızın en güzellerinden ve sizin için yerden çıkardıklarımızdan yapın. Kendinizin göz yummandan alıcısı olmadığınız pek adi, bayağı şeyleri vermeye yeltenmeyin. Bilin ki, şüphesiz Allah her şeyden müstağnidir. Asıl hem de layık olan odur.” Bakara suresi : ayet -267.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurmuştur:

-“Şübhesiz Allah (c.c.) temizdir. Ancak temiz olanı (helal olanı) kabul eder.

Zira bundan maksad SEVGİ derecesini meydana çıkarmaktır. İnsan sevdiği şey uğruna en kötüsünü değil en iyisini vermeği tercih eder.

Dödüncü esas:

Zekatı, sadakayı, iyi ve güler yüzle vermendir. Verdiğin zekat ve sadakadan dolayı sevinç içinde olursun.

Resulullah (sallallahu aleyhi ve selem):

-“Bir dirhemlik sadaka yüz bin dirhemlik sadakayı geçti. (Yani bir kuruşluk sadakanın sevabı yüz bin kuruşluk sadakanın sevabını geçti.)” buyruyor.

Hadisi şerifte işaret edilen husus şudur ki; Güzel yüzle ve iyi davranışla, malının en iyisinden verdiği bir kuruşluk sadakanın sevabı yüzünü ekşiterek, malının kötüsünden verdiği yüz bin kuruşluk sadakanın sevabından daha fazladır.

Beşinci esas:

Zekat ve sadakayı verecek olduğun yeri seçmektir. Zekat ve sadakanın verilmesi iyi olan yerler şunlardır:

a- Allah (c.c.) yolunda çalışan, takva sahibi olan muhtaç alim.
b- Çoluk ve çocuğu çok olan Salih kişi.
c- Akraba.

Bu üç sıfatın tümü bir arada bulunmazsa, bunlardan biri bulunana sadaka ve zekatını verirsin. Zekat ve sadaka iyi ve Salih kişilere verilmesine riayet edilmesi esas, başta gelendir.

Dünya ancak kulların yaşadıkları yerdir. Ahiret için de kulların azık tedarik etme yeridir. Öyle ise zekat ve sadaka ahrete gidenlere ve ahrete giden yoldaki konaklardan bir konak edinene sarf edilsin.

Resulullah (sallallahu aleyhi ve selem):

-“Sen ancak TAKVA sahibi olanın yemeğini ye. Senin yemeğini de TAKVA sahibi olan kişi yesin.” Buyurmuştur.

Devam edecek……

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri zekatını, sadakasını verirken başa kakmayan kullarından eylesin. AMİN…

Faud Yusufoğlu

Zekât

09 Temmuz 2008

dsc06297-fuadyusufoglu-cag-cag-deresi.JPG

Çağ-Çağ deresi (Nusaybin)

Yüce olan Allah (c.c.) buyuruyor ki;

-“(Öyle mü’minler) ki, onlar zekat (vazife) lerini yapanlardır.” El mu’minun suresi: ayet: – 23/4

Ebu Hureyre’den (r.a.) rivâyet edilmiştir, der ki:

-“Resulullah (s.a.v.) buyurdular:

-“Altın ve gümüş parası olup ta bunların zekat’ını vermeyen hiçbir kimse yoktur ki, kıyamet günü onun için ateşten saclar hazırlanıp sırtı ve böğrü dağlanmasın.”

Yani o kimsenin cesedi o saclar gibi genişleştirilir, sacların genişliği çoğaldıkça onun da cesedinin genişliği çoğalır. Saclar soğuduğu zaman saclara kızgınlığı iade edilir. Bunun müddedi ellibin sene devam eder. Ta ki, insanlar ehli Cennet, Cennet’e; ehli Cehennem de Cehenneme sevk edilir.

Yüce Allah (c.c.) buyuruyor:

-“Altın ve gümüşü yığıp ve biriktirip de onları Allah yolunda harcamayanlar, yok mu? İşte bunlara pek acıklı bir azabı müjdele.” Et- tevbe suresi: ayet – 9/34

Yüce Allah (c.c.) buyuruyor:

-“O gün ki bunlar, üzerinde (yakılacak) Cehennem ateşinin içinde kızdırılacak da o kimselerin alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak, “İşte bu, (denilecek), nefisleriniz için toplayıp sakladıklarınız. Artık saklayıp istifcilik ettiğiniz bu nesneleri (n acısını haydi) tadın.”Et tevbe suresi: Ayet – 9/35

Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

-“Vay haline öyle zenginlerin ki, Kıyâmet günü fakirler onlar için şöyle der:

-“Bize zulmettiler de üzerlerine farz kılınan zekâtlarını vermediler.”

Bunun üzerine Allah Teâlâ (c.c.) şöyle buyurur:

-“İzzet ve celâlime yemin ederim ki, ey fakirler, size yakın olacağım, onlardan da uzaklaşacağım.”

Sonra Peygamber (s.a.v.) şu âyeti okudu:

-“Mallarda sâil ve mahrum için belli bir hak tanıyanlar.” El mearic suresi :ayet – 70/24-25

Rivâyet edilir ki,

Resulullah (s.a.v.) Mi’rac gecesi yolculuk yaparken kızgın taşlar üzerinde, zakkum ve zehirli otlar yedirmek için zorla götürülen hayvanlar gibi sürülen, önleri ve arkaları yamalı bir çok insanlara uğradığında Cebrail’e (a.s.) bunların kim olduğunu sorar

Cebrail (a.s.) der ki:

-“Bunlar mallarının zekâtlarını vermeyenlerdir. Allah (c.c.) onlara zulmetmiş değildir. Çünkü Allah (c.c.) kullarına asla zulmedici değildir.

Rivayet edilir ki;

Tabi-in’den (Tabiin: Peygamberin (s.a.v.) sahabelerini görenler) bir topluluk Ebu Sinan (r.a.) ı ziyarete giderler.

Yanına girdikleri ve selâm verip oturdukları zaman

Ebu Sinan (r.a.) onlara der ki:

-“Bizim bir komşumuz vardır, kardeşi öldü, kalkın beraber onun ziyaretine gidelim, ona ta’ziyede bulunalım.”

Toplulukta bulunan Muhammed bin Yusuf el-Firbani şöyle der:

-“Biz kalkıp Ebu Sinan ile gittik. Adamın yanına girdiğimizde onu kardeşi için şiddetle ağlarken gördük. Ona ta’ziyede bulunup teselli verdik.

O bizim ne ta’ziyemizi ve ne de tesellimizi kabul ediyordu.”

Biz ona dedik ki;

-”Sen biliyor musun ki,

Devam edecek….

Mukaşefet-tül kulub (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Fakır ve fukaranın HAKKI olan zekatı, gönül hoşluğuyla BAŞA KAKMADAN hakkiyle veren kullarından eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu

Zekat – 2

09 Temmuz 2008

dsc06303-fuadyusufoglu-hafka-cino-selalesi.JPG

Çağ-Çağ deresi (şelale)

Rivayet edilir ki,

Tabi-inden (Tabi-in: Peygamberin (s.a.v.) sahabelerini görenler) bir topluluk Ebu Sinan (r.a.) ı ziyarete giderler. Yanına girdikleri ve selâm verip oturdukları zaman;

Ebu Sinan (r.a.) onlara der ki:

-“Bizim bir komşumuz vardır, kardeşi öldü, kalkın beraber onun ziyaretine gidelim, ona ta’ziye de bulunalım.”

Toplulukta bulunan Muhammed bin Yusuf el-Firbani (r.a.) şöyle der:

-“Biz kalkıp Ebu Sinan (r.a.) ile gittik. Adamın yanına girdiğimizde onu kardeşi için şiddetle ağlarken gördük.

Ona ta’ziye de bulunup teselli verdik. O bizim ne Ta’ziyemizi ne de tesellimizi kabul ediyordu.

Biz ona dedik ki;

-“Sen biliyor musun ki, ölümden kurtuluş yoktur. Ölüm muhakkak vuku bulur, hepimiz öleceğiz.”

Bize şu cevabı verdi;

-“Evet ölümden kurtuluş yoktur, hepimiz öleceğiz. FAKAT BEN ONA AĞLAMİYORUM. Ben kardeşimin akşam sabah, gece gündüz çektiği azabi için ağliyorum.”

Bunun üzerine biz ona dedik ki;

-“Allah (c.c.), sana gaybı mı bildirdi?”

O bize şunları anlattı;

-“Hayır, Allah (c.c.) beni gayb’den haberdar kılmış değildir. Fakat ben onu defn edip, üzerini toprakla örtükten sonra, İnsanlar çekilince onu kabrinin yanında oturdum. Bir de baktım ki, kabrinden şöyle bir ses kulağıma gelmeğe başladı.”

-“Ah, beni yalnız bıraktılar, azap çekiyorum. Ben orucumu tutuyordum. Namazımı kılıyordum.”

Onun bu sözleri beni ağlattı. Kardeşimin halına bakmak için kabrini açtım.

-“Bir de gördüm ki, kabrini ateş alevleri kaplamış. Boynunda da ateşten bir halka vardı. Kardeşlik şefkatı, elimi uzatıp boynundaki ateş halkasını almağa beni sevketti.—Elimi uzatınca elim ve parmaklarım yandı, dedi. Ve elini çıkarıp bize gösterdi”.

-“Biz de baktık ki, eli siyah bir yanık içinde idi.—Kabrini aynı toprakla örtükten sonra ayrıldım ve geldim. Kardeşimin bu haline üzülüp ağlamıyayım mı?”

Biz ona:

-“Dünyada kardeşin ne yapardı.” Diye sorunca.

Şu cevabı verdi:

-“O dünyada iken malının zekat ını vermezdi.”

Biz de, Allah (c.c.) ın; şu ayeti kerimesini:

-“Allah fazl (u kereminden) kendilerine verdiğini (sarf-u infakta) cimrilik edilenler zinhar bulunan, kendileri için bir hayır olduğunu sanmasın (lar) Bilakis bu, onlar için bir şer’dir. Onların cimrilik ettikleri şey kiyamet günü boyunlarına dolanacaktır.” Ali İmran suresi: Ayet 3/180

Tasdik ediyor ve kardeşinin kabrinde kıyamete kadar devam etmek üzere azap hemen başlamıştır dedik. Sonra yanından ayrıldık.

Rasulullah (salllallahu aleyhi ve selem)in sahabesinden olan Ebu zer(r.a.) re gelip bu adamın hadisesini anlattık.

Ve Ebu Zer (r.a.) e şöyle dedik:

-“Biz, Yahudi ve hiristiyan ölüyor, onlarda böyle bir şey görmüyoruz.”

Ebu Zer (Radiyallah-u anhu):

-“Şübhesiz ki, onlar cehenneme gireceklerdir. Allah (c.c.) size ibret almanız için Ehl-i imanda gösteriyor. Yüce Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

-“Size Rabbinizden muhakkak basiretler gelmiştir. Artık kim (onlar hakk) görür (ve iman eder) se kendi leyhine, kim (ondan) kör kalırsa kendi aleyhinedir. Ben sizin üzerinizde bir bekçi değilim.” En’am suresi :Ayet Ayet 6/104

Resulullah (s.a.v.) ‘in şöyle buyurduğu rivayet edilir:

-“Zekat vermeyenler, Allah (c.c.) katında Yahudi ve Hıristiyanlar mesabesindedir. Mahsulünün uşr’ünü vermeyenler de Allah (c.c.) katında Mecusiler mesabesindedir. Kim ki, malının zekatinı ve uşr’ünü vermezse o kimse meleklerin ve peygamberin (s.a.v.) dili ile lânetlenmiştir. Onun şehadeti kabul olunmaz.”

-”Malının zekatını verene ne mutlu. Zekattan dolayı azap görmeyen kişiye müjdeler olsun. Kim malının zekatinı verirse, Allah (c.c.) , ona kabir azabı çektirmez. Etini Cehennem ateşine haram kılar. O kimse sual ve hesapsız Cennete girer, kıyamet gününün şiddetli susuzluğundan kurtulur.”

Mukaşefet-ül kulub (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâla hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Fakır ve fukaranın HAKKI olan zekatı, gönül hoşluğuyla BAŞA KAKMADAN veren kullarından eylesin.AMİN….

Fuad Yusufoğlu

dsc084108410baznetakka-11.jpg

Bazne Taka (Nusaybin)

Şunu iyi bilmiş ol ki;

Allah (c.c.) zekatı İslami esaslardan biri kılmış ve nemaz la beraber zikretmiştir.

Cenab-ı Hâk (c.c.):

-“Namaz kılın, zekat verin.” Buyurmuştur. El Bakara suresi ayet: 2/43.

Peygamber (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurdular ki;

-“İslam beş temel üzrine kurulmuştur.

-“Şehadet getirmek,”
-“Namaz kılmak,”
-“Oruç tutmak,”
-“Zekat vermek,”
-“Hac etmek.”

Namaz hususunda ihmalkâr davrananlar hakkında tehdid son derece ağırdır.

Cenabı Hâk (c.c.);

-“Vay o namaz kılanların halına ki, onlar namazlarından gafildirler.” Buyurmuştur. El mâûn suresi. Ayet : 107/4-5.

Zekat vermeyenler hakkında ise;

-“Altın ve gümüşü yığıp (biriktirip) de onları Allah yolunda infak etmeyenler (var ya) işte onları can yakan bir azabla müjdele.” Buyurmuştur.

Zekat veren kimsenin, dindar fakirleri seçmesi müstahaptir. Çünkü onlara verilecek zekat malın artmasını sağlar.

Peygamber (Sllallahu aleyhi ve selem):

-“Takvaya ermiş kimsenin yemeğini ye, senin yemeğini de ancak takvaya eren kimse yesin.” Buyurmuştur.

Çünkü dindar fakir, kendisine verilen parayı iyi yerlerde harcar, sen de ona para vermekle sevablı işlerinde ortak olmuş olursun.

Alimlerin biri, sofi olan fakirleri tercih ederek yalnız onlara ihsanda bulununca,

Kendisine;

-“Bütün fakirlere verseydin daha iyi olmaz mıydı?” diye sorulunca

Kendisi:

-“Hayır! Çünkü bunlar öyle bir taifedir ki bütün gayeleri Allah (c.c.) tır. Ben tutar da başkalarına da ihsan edersem, bu defa onların himmet ve gayeleri bölünüverir. Bir kimseye yalnız Allah (c.c.) ı düşünmek gayesini sağlayabilmem, benim için dünyadan başka gayesi olmayan kişiyle, bin lira vermekten daha iyidir.”

Devam edecek…

Kimya-yı Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Daima namazı dosdoğru kılan ve zekatını hakkiyla veren kullarından eylesin. Amin…

Fuad Yusufoğlu

dsc084048404baznetaka31.jpg

Sinne Dize mevki-i (Nusaybin)

Onun bu sözü, Cüneyd el Bağdadı (r.a.) ye anlatılınca, tasvib etti ve

Şöyle buyurdu:

-“İşte bu Allah (c.c.) velilerinden bir velidir. Uzun zamandan beri bu kadar güzel bir söz duymadım.”

Anlatıldığına göre, sonra bu adamın işi bozuldu, alışverişi bırakmak istedi. Cüneyd El Bağdadı (r.a.) bunu duyunca, ona bir miktar para göderip,

-“Al bunu sermaye yap, düzenini bozma. Çünkü ticaret senin gibisine zarar vermez.” Dedi.

Bu adam bakkallık yapardı, fakirlerden, satmış olduğu şeyle karşılık para almazdı…

İbnil- Mübarek (r.a.) da ehl-i ilmi tercih ederdi. Kendisine;

-“Bu zekatı daha şumülü bir şekilde dağıtsanız olmaz mı? Denildiğinde;

-“Ben Peygamberlik rütbesinden sonra, ülemânin rütbesinden daha büyük bir rütbe tanımam. Binaenaleyh, ehli ilimden birinin kalbı kendi maddî ihtiyaciyle meşgül olursa, kendisini ilme veremez, onların kendilerini ilme adamalarını sağlamak elbette ki çok daha iyi bir haraket olur.” Diye cevab verdi.

Zekât veya sadaka verirken, sakatları, bilhassa akrabayı gözetlemek de hem sıla-ı rahim, hem de sadaka sevabları vardır. Sıla-ı rahim’in İslamdeki yeri ve ecri muhakkak ki büyüktür.

Zekatı veya sadakayı gizli vermekte bir beis yoktur. Çünkü kişi, zekat vermek istediği kişiyi insanlar arasında çoğu zaman mahcup duruma sokmak istemez.

Allah(c.c.) Resulü (Sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuşlardır

-“Sadakanın gizlisi, Rabbının gazabını söndürür.”

Cenabbi Hakkın;

-“Ey İman edenler, sadakalarınızı başa kakmak ve incitmek suretiyle heder etmeyiniz.” El bakara suresi Ayet: 2/264

İyiliğin en büyük düşmanı ve âfâtı, başa kakmaktır. Kendisine iyilik yapılan kimsenin de, bu iyiliğe karşı şükranda bulunması gerekir.

Çünkü Hadisi şerifte;

-“İnsanlara şükranda bulunmayan, Allah (c.c.) a şükretmez.”

Maruf’un (iyiliğin) eli, nerede olursa olsun bir ganimettir. Onu ister nankör taşısın, isterse şükreden. Şükredenin şükrü karşılıksız kalmaz. Nankörün davranışı da Allah (c.c.) a gizli olmaz.

Mükaşefe-tül Kulub (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Zekatına hakkiyle riayet eden, Namazı dosdoğru kılan kullarından eylesin. Amin…

Fuad Yusufoğlu

cimg59985998kabe1.jpg

Mescidil haram (kabe)

اتَّقُوا ا للَّهَ رَبَّكُمْ وَصَلَّوا خَمْسَكَمْ وَصُومُوا شَهْرَكُمْ وَأّدُو ا زَكَاةَ اَمْوَالِكُمْ و أَطِيِعُو ذَا أَمْرِكُمْ تَدْخُلُوا جَنَّةَ

رَبَّكُمْ

Meali:

Resulüllah Sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

-”Rabbinize karşı gelmekten sakının,”
-“Beş vakit namazınızı dos doğru kılın,”
-“Ramazan orucunuzu tutun,”
-“Mallarınızın zekatını verin,”
-“Yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabinizin cennetine girersiniz.”

Tirmizi (r.a.)

Zekât- 3

08 Kasım 2008

Çağ-Çağ deresi (bor-e gündük) Nusaybin

Zekat islamın şartlarından biridir.

Peygamber efendimiz (S.A.V.) buyurdu ki:

-“İslamın binası beş şey üzerinedir: Lailahe illallah, muhammedin resulullah, namaz, zekat, oruç, hac”

Hadisi şerifte geldi ki,

-“Altın ve gümüşü olan insanlar. Zekatlarını vermezlerse; her birinin göğsüne öyle kızgın şiş vururlar ki, arkalarından çıkar. Dört ayaklı hayvanı olup ta, zekat vermeyene, kıyamet günü bu dört ayaklı hayvanları musallat ederler. Baş ve boynuzları ile vurup, ayaklarının altına alırlar. Hepsi üzerinden çiğneyip geçip, sonu gelince, en önce geçen ikinci defa döner ve yeniden ayağı altına alır. Tekrar hepsi üstünden geçerler. Bütün halkın hesabı görülünceye kadar devam eder.”

Bu hadisi şerifler buhari ve müslimde vardır. O halde mal sahiplerine zekat bilgilerini farzdır.

Zekatın çeşitleri ve şartları:

Altı çeşit Zekat vardır: (İmam-i Ğazali (r.a.) burada yalnız beşini zikretmektedir. Hazina ve Madenlerin zekatını İhya’da olduğu halde buraya almamıştır.)

1-Dört ayaklı Hayvanların Zekatı:

Bunlar de deve, sığır ve koyundur. At, eşek ve diğer hayvanlarda zekât yoktur. Bu zekât dört şartla Farz olur.

Birinci Şart;

Çayırda otlayan hayvan olmal, çok masrafa sebep olmamalıdır. Eğer bir sene içinde ona yedirdiği ot değeri fazla ise Zekâttan düşer.

İkinci Şart;

Bir sene kendi mülkünde kalmalıdır. Bir seneden önce elden çıkarsa zekât düşer. Fakat malın nesli ve yavrusu öbür sene hesaba katılır ve malın aslına uyularak zekât farz olur.

Üçüncü Şart;

Bu alla zengin olmalıdır ve kendi tasarrufunda olmalıdır. Mal yok olursa veya hırsız çalarsa zekâtı vermez. Maldan hasıl olan he rkazanç kendisine verilirse, o zaman geçmiş zekâtı vermek farz olur. Malı kadar borcu olan zekât. Çünkü o, hakikatta fakirdir.

Devam edecek…

Kimyay-i Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri fakirin de hakkı olan zekatını sağlıklı bir şekilde veren kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Zekât- 4

09 Kasım 2008

Girnavas (Cin tepesi) Nusaybin

Dördüncü şart;

Zekat nisabına sahib olmalıdır. Bu da zenginlik ölçüsüdür. Az bir malla zengin olunmaz.

Deve beş adet olmayınca, zekât vermek farz olmaz. Beş devede bir koyun vermek farz olur. On devede iki koyun vermek farz olur. Onbeş devede üç koyun, Yirmi devede dört koyun verir.

Bu koyun da bir yaşından küçük olmamalıdır. Keçi verirse, iki yaşından küçük olmamalıdır. Yirmi beş deve olunca, bir yaşında dişi deve vermek farz olur. Eğer bir yaşında dişi devesi yoksa, yerine iki yaşında erkek deve vermek lazımdır. Otuz altı tane olmayınca başka bir şey vermez.

Otuz altı deve olunca, iki yaşında dişi deve verir. Kırkaltı deve olunca, üç yaşında deve; Altmış bir devesi olunca, dört yaşında dişi deve, yetmiş altı devesi olunca, iki tane iki yaşında deve; doksan bir devesi olunca, iki tane üç yaşında dişi deve; Yüzyirmibir devesi olursa, üç tane iki yaşında dişi deve zekat vermek farzdır.

Bundan sonra hesab eder: Her elli artışta bir, üç yaşında dişi deve ve her kırkta bir, iki yaşında bir dişi deve zekât verir.

Sığırda ise, otuza kadar bir şey verilmez. Sığır otuz olunca, bir yaşında bir dana vermek farz olur.
Kırk olunca, iki yaşında;altmışta iki tane bir yaşında dana verir. Bundan sonra, her kırkta iki yaşında ve her otuzunda bir yaşında dana verir.

Koyunda ise, kırkta bir berir. Yüzyirmibir koyunda iki koyun, ikiyüzbir koyunda üç, dörtyüz koyunda dört koyun verir. Bundan sonra hesab eder ve her yüz koyunda, bir koyun verir. Koyunlar bir yaşından aşağı olmamalıdır.

İki kimsenin koyunları karışık olsa, her ikisi dezekât nisabına malik olsa, biri kafir yahut mükâtab (Efendisine belirli bir mikter para verip azad edilecek köledir.) değilse, her ikisinin da malı ayni ise, ikisinin de kırktan fazla koyunu yoksa, her birine yarım koyun zekât farz olur. Yüzyirmi koyunları olsa, her birinin birer tane vermesi yetişir.

2- Uşur Zekâtı:

Sekizyüz menn (menn, batman demek olup iki rıtıldır. Bir rıtıl da yüzotuz dirhem-i şer’idir.) buğdayı, yahut arpası, yahut kuru üzümü, yahut hurması, yahut da insanların beslendiği bezelye, pirinç, nohut, bakla ve buna benzer maddelerden kâfi miktarda olan kimsenin, bunlardan onda bir vermesi farz olur.

Zahire olarak kullanılmayan pamuk, ceviz, keten ve diğer meyvelerden uşûr verilmez. Bir kimsenin dörtyüz batman buğdayı ve dörtyüz batman arpası olursa, uşûr vermez. Öünkü nisabın aynı çinsten olması lazımdır.

Akarsu ve keriz yoksa, çekme su ile sulanıyorsa yirmide bir vermelidir. Üzümü kuru olarak vermelidir. Yaş üzüm renklenince, buğday ve arpa taneleri sertleşince hiç tasarruf etmemelidir. Yani sarfetmemelidir.,
Fakirlerin hakkının ne kadar olduğunu bilmelidir. Bundan sonra tasarruf edebilir. Yani hesaba dahil edip, alıp kullanabilir. (Hanefi mezhebinde uşûr için nisab yoktur.)

3-Altın ve gümüş zekâtı;

İkiyüz dirhem gümşüten beş gümüş, yirmi halis altından yarım altın zekât vermek farz olur. Bu da kırkta bir olmuş olur. Artış miktarlarını bununla hesab etmelidir.

Altın ve gümüşten yapılmış kılıcın, süs eşyasının, divitin ve kullanılması haram olan altın ve gümüşün de zekâtını vermek farzdır. Fakat erkek ve kadının kullanması câiz olan ziynetin zekâtı farz değildir.

Devam edecek…

Kimyay-i saadet (İmam-i Ğazali)

Allahu- Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Fakırların hakkı olan zekatı nı veren kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu