İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu);

02 Ocak 2009 Cuma

Çağ-çağ deresi Girnavas mevki-i (Nusaybin)

İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu);

Evliyanın büyüklerinden. İsmi, İbrahim bin İsmail el-Havvâs olup, künyesi Ebû ishak’dır.

Cüneyd-i Bağdad’l hazretleri (r.a.) nın talebelerinden olup, Ebû ca’fer Huldi ve Sürvân-i Kebir’in üstadıdır. Yüksek makam ve kerametler sahibiydi. Bağdad’lıdır. 291 (M. 903) yılında Rey Camii’nde vefat etti. Gasl ve tekfinini Yusuf bin el-Hüseyin Yaptı.

Havvâs, hurma yaprağından ‘zenbil’ dokuyucu demektir. Herkes tarafından medh edilmiş, kendisine tevekkül edenlerin Reis’i denilmiştir.

Konuşmaları hep hikmet doluydu. Seferleri meşhurdur. Defalarca Mekke’ye gitti. Sefere çıkacağı zaman ve başka zamanlarda, iğne iplik, makas ve su kabını yanından eksik etmezdi.

Çağırılan bütün da’vetlere sünnet olduğu için gider. Fakat bir şey yemezdi. İnanlara nasihat ederdi. Da’vetten sonra hemen evine dönerdi. Evinde yenecek bir şey bulunmaz, bu sebeple ne yiyip, ne içtiği bilinmezdi.

İbarahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) anlatır;

-”Bir sene Hacca gitmeye niyet ederek yola çıktım. Ne zaman Ka’be-i Şerif tarafına gitmek istedimse, gayri ihtiyarı ters istikamete doğru gidiyordum.”

-”Allah-u Teâlâ’nın iradesi beni bu tarafa çekiyordu. En sonunda İstanbul tarafına gitmeye karar verdim. Şehre girdim. Yüksek bir köşk gördüm. Kapısı önünde, bir kısım insanlar toplanmıştı.”

Yaklaşarak;

-“Niçin toplandınız?” diye sordum.

Onlar da;

-“Rum kayserinin kızı delirmiş, çare bulmak için doktorlarını topladı.” Dediler.

Bunda bir hikmet olsa gerekir deyip içeri girdim. Oda’da Kayser’in kızını gördüm.

Bana bakarak;

-“Ey İbrahim-i Havvâs! Hoş geldiniz.” Dedi.

Ben hayret ederek;

-“Beni nereden tanıyorsunuz?” diye sorunca,

Bana;

-“Canımı canan’a teslim etmek istedim. Ve Hak Teâlâ’dan sevdiği bir kulunu yanımda bulundurmasını niyaz ettim.”

Bana;

-“Üzülme, yarın İbrahim-i Havvâs dostum sana gönderilir. Buyuruldu.’ Dedi.

Bunun üzerine İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.);

-“Peki hastlığınız nedir? “ diye sordum.

Kız da;

-“Bir gece dışarı çıkıp, ibret nazarı ile gökyüzüne baktım. Allah-u Teâlâ hazretleri, beni benden aldı. Kendimden geçtim. (Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah) kelimesi dilime, Ma’nası kalbime geldi. Bu kelimeyi dilimden düşürmez oldum. Bu sebepten bu halime delilik âlameti, bana da deli, dediler.” Diye cevab verdi.

O zaman;

-“Bizim diyara gelmek ister misin?” deyince

O da;

-“Sizin diyarda ne vardır?” dedi.

Ben de;

-“Mekke, Medine, Beytilmukaddes oradadır.” Diye cevab verince

Bana ;

-“Sağ tarafıma bak.” Dedi.

Baktım, bir düzlükte Mekke, Medine ve Beytülmukaddes karşımda duruyor gördüm.

Az sonra bana;

-“Vakit yaklaştı, istek ve arzu haddi aştı.” Dedi ve Kelime-i Şehâdet getirip ruhunu teslim etti.

Devam edecek…

<<< İbrahim Havvas hazretlerinin diğer bir yazısı>>>

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

“İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu);” için 1 Yorum

  1. Feridüddin-i Attâr (r.a.) nın“Tezkiret-ül-evliyâ” kitabından bazı bölümler -6 « بسم الله الرحمن الرحيم diyor ki:

    [...] İbrahim-i Havas (r.a.) buyuryor ki; [...]

Yorum Yapın