‘Ebû Said-i Hudri’ olarak etiketlenmiş yazılar

Resulullah (s.a.v.) dişleri şehid olduğu zaman kaldığı mağara (Uhud dağı)

Ebû Said-i Hudri (Radiyallahu anhu);

Eshab-i Kiramdan. İsmi Sa’d, nesebi Sa’d bin Mâlik bin Sinan bin Uneyd bin Sa’lebe bin Elcebr bin afv bin Haris bin Hazrec’dir. Kendisi ve babası sahabendir. Babası Uhud gazâsında şehid oldu.

Uhud savaşında onüç yaşında idi. Diğer gazâlarda bulundu. 64 (M. 683) de vefat etti. Kabrinin İstanbul’da Kariye Cami yanında olduğu bildirilmektedir.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in hicretinden on sene önce doğdu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine’ye hicret edince annesi Hazret-i Enise (r.anha) ve babası Hazret-i Mâlik bin Sinan Müslüman oldular.

Ebû Sid’i Hudri (r.a.) Müslüman anne ve baba’nın bulunduğu bir evde büyüdü. Bu sebeple islmiyet’i çocukluğundan itibaren kabul etmiş, İslam terbiyesiyle yetişti.

Ebû Said’i Hudri (r.a.) peygamberimiz (s.a.v.) in hicretinden sonra yapılan medine’de Mescid-i Nebevi’nin inşasında çalışmıştı. Yaşı küçük olması sebebiyle Bedir ve Uhud gazalarına katılmadı.

Bedir gazâsına bası Mâlik bin Sinan (r.a.) katıldı. Şehid olmak için ön saflarda kahramanca çarpıştı.

Ebû Said’i Hudri (r.a.) Uhud harbine katılmak için babasıyla Peygamber Efndimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) e muracaat ettiler.

Bu hadiseyi Ebû Said (r.a.) şöyle anlattı;

-“Uhud günü Peygamberimiz Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) e arz olunduğum zaman onüç yaşında idim.”

Babam beni Resulullah (s.a.v.) ın yanına götürüp;

-“Ya Resulallah! Bu yavrumun yaşı her ne kadar küçükse de iri kemiklidir. Vucudu gelişkindir. İzin verirseniz, bizimle gelsin.” Dedi.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) beni yukardan aşağıya kadar süzdükten sonra;

-“O’nu geri çeviriniz.” Buyurdular.

Benim gibi yaşı küçük olanlar

-“Medine’de kadınları ve çocukları korumakta vazifelendirdiler.”

Babası Hazret-i Mâlik bin Sinan (r.a.) Uhud gazâsında, Resulullah Efendimiz (s.a.v.) yaralanınca mübarek yanaklarından akan kanı emmekle şereflenmişir.

Bunun üzerine Pygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) Hazret-i Mâlik için;

-“Kanım kanına dokunan, karışan kişiye Cehennem ateşi dokunmaz.” Buyurdu.

Babası Mâlik bin Sinan (r.a.) bu Gazâda şehid oldu.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Said-i Hudri (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Resulullah (s.a.v.) ın mübarek dişleri sehid olunca kaldığı mağara (Medine)

Ebû Said-i Hudri (Radiyallahu anhu)- 2

Uhud gazâsından dönüşte Peygamberimiz (s.a.v.) i nasıl karşıladıklarını Ebû Said’i Hudri (r.a.) şöyle anlatmıştır;

-“Annem ile birlikte peygamber efendimiz (s.a.v.) i karşılamağa, O’nun mübarek cemâlini görmeğe gittiğimizde, babamın şehid olmakla şereflendiğini öğrenmiştik.”

Peygamberimize bakarken O da bizi gördü.

Rsulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) bana buyurdu ki;

-“Sen, Sa’d bin Mâlik misin?”

Ben de;

-“Evet babam, anam sana feda olsun Ya Resulallah.” Dedim.

Resulullah (s.a.v.) at üzerinde idi yanına yaklaştım, mübarek dizlerinden öpmekle şereflendim.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) bana;

-“Allah-u Teâlâ, babana ecrini versin.” Buyurdular

Babasının şehadetiyle evin bütün yükü Hazret-i Ebû Said (r.a.) in omuzlarına yüklendi. Evin geçimini sağlayacak kimse olmadığı için, ailesi bir haylı sıkıntıya düştü.

Annesi ile çok sabırlı olduklarından dertlerini sıkıntılarını kimseye söylemezlerdi. Aç kaldıkları zaman karınlarına taş bağlayarak, açlıklarını gidermeye çalışırlardı.

Bir gün annesi dayanamamış;

-“Evladım, Resullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) kendisine başvuranları hiç geri çevirmiyor, onlara yiyecek bir şey bulup veriyor. Sen de git, balki hakkımızda hayırlı olur” diyerek

Ebû Said (r.a.) i Resulullah (s.a.v.) a gönderdi.

Resulullah (s.a.v.) ı eshabına nasıhat verirken buldu. Oturup dinlemeğe başladı.

Bir ara Resulallah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Kim Allah-u Teâlâ’dan başka her şeyden yüz çevirir ve her şeyi Allah-u Teâlâ’dan beklerse, Allah-u Teâlâ onu, ganî eyler, zengin kılar. Sabırdan üstün bir rızık yoktur. Eğer sabra razı değilseniz isteyiniz vereyim.” Buyurdu.

Bu mübarek sözleri işiten Hazret-i Ebû Said’i Hudri (r.a.), Pygamberimiz Efendimiz (s.a.v.) den bir şey isteyemedi.

Eve gelip durumu annesine olduğu gibi anlattı. Ebû Said’i Hudri (r.a.) bu haraketinden sonra işleri yolunda gitti. Medine’nin en zenginlerinden oldular.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Said-i Hudri (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Henek (Medine-i Münevvere)

Ebû Said-i Hudri (Radiyallahu anhu)- 3

Ebû Said’i Hudri (r.a.) beni mustalak gazasına, sonra da Hendek gazâsına katılıp, gösterdiği kahramanlıkları Peygamberimiz (s.a.v.) pek beğenmişti.

Ebû Said’i Hudri (r.a.) Hendek savaşının hafiflediği bir öğle üzeri, Resulullah Efendimiz (s.a.v.) den evine kadar gitmek için izin istedi.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) izin verip buyurdu ki;

-“Yanına silahını al. Beni Kureyza Yahudilerinin sana zarar vermelerinden korkarım.” Buyurdu.

Hazret-i Ebû Said’i Hudri (r.a.) de emir gereğince silahını alarak evine gitti. Hanımı kapıda duruyordu. Kıskançlık gayretiyle hanımının içeride durması gerekirken niçin dışarıda beklediğini sorunca;

Hanımı;

-“Niçin bana kızıyorsun? İçeriye gir de gör.” Dedi.

Eve girdiklerinde yatağın üzerinde kocaman siyah bir yılan yatıyor gördüler.

Ebû Said’i Hudri (r.a.) mızrağını çekip yılana batırdı. Sonra yılanı yataktan kaldırınca, yatak üzerinde yılanın yerine bir gencin yatmakta olduğu görüldü.

Mızrağın ucundaki yılanı bahçeye çıkarıp astılar. Yılan titreyerek öldü.  İçerde yataktaki genç de can çekişerek öldü. Yılanın mı, yoksa o gencin mi önce öldüğünü tesbit edemediler.

Hazret-i Said’i Hudri (r.a.) hemen gelip, peygamber Efendimiz (s.a.v.) e hadiseyi bildirdi.

Ve;

-“Ya Resulallah onun dirilmesi için Allah-u Teâlâ’ya yalvarır mısıniz?” dedi.

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) de;

-“O medine’deki Müslüman cinnilerindendir. Onlardan bir şey görürseniz, onlara oradan gitmesi için üç gün musade ediniz. Bundan sonra, size tekrar görünecek olursa, onu öldürünüz. Çünkü, o, şeytandır.” Buyurdu.

Hendek gazâsında müşrikler çok şiddetli saldırıyorlardı. Hazret-i Said’i Hudri (r.a.) bir ara Peygamberimiz (Sallallahu alyhi ve sellem) e yaklaşarak;

-“Ya Resulallah, yüreğimiz ağzımıza gelmiş bulunuyor, okyacağımız bir duâ ver mıdır?” dedi.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Evet! Var. Ey Allah’ım, açık ve korkulu yerlerimizi kapa, bizi, bütün korktuklarımızdan emin eyle, diyerek duâ ediniz.” Buyurdular.

Hepimiz duâ ettik, yalvardık.

Çok geçmeden şiddetli bir fırtına esdi, düşman karargahını alt üst ederek düşman hezimete uğradı, dağılıp gitti.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Said-i Hudri (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Okçular tepesinden bir başka görünüş (Medine-i Münevvere)

Ebû Said-i Hudri (Radiyallahu anhu)- 4

Ebû Said-i Hudri (r.a.) 9 (M. 630) senesinde Aklama bin Muhrez (r.a.) in emri altında küçük bir sefere çıktılar.

Bu seferi Hazret-i Ebû Said’i Hudri (r.a.) şöyle anlattı;

-“Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Aklama (r.a.) yı bir sefere göndermişti. Ben de seferde bulundum. Hedefe yaklaştığımız sırada, kumandanımız askeri ikiye ayırdı. Bir kısmını Abdullah bin Huzafe (r.a.) ye verdi. Ben de onunla birlikte idim.”

-“Abdullah bin Huzafe (r.a.) Bedir gazâsına katılmış kahramanlardan olup, ÇOK ŞAKACI BİR KİMSEYDİ. Yolda bir yerde, dinlenme molası verildi. Ateş yakıldı. Kimimiz ateşle ısınıyor, kimimiz de ateşte bazı işlerimizi görüyorduk.”

Bir ara Hazret-i Abdullah bin Huzafe (r.a.) askerlere dedi ki;

-“Sizler bana itaât etmekle vazifelisiniz, öyle değil mi?”

Onlar da;

-“Evet.” Dediler.

Hazret-i Abdullah (r.a.);

-“Öyleyse her dediğimi yapmalısınız.” Deyince,

Onlar da;

-“Elbette yaparız.” Dediler.

Hazret-i Abdullah bin Huzafe (r.a.);

-“Şimdi size emrediyorum. Hepiniz bu yanan ateşe giriniz.”

Bunun üzerine, askerlerin çoğu hemen yerlerinden kalkıp ateşe atılmaya hazırlandılar.

Hazret-i Abdullah (r.a.), yerlerinden kalkan bu askerlerin emre itaatteki gayretlerini görüp çok sevindi.

Ve buyurdu;

-“Durunuz! Ben sizin itaatınızı denemek için böyle söyledim.” Dedi.

Bu seferden dönüşte, bu ateş hadisesini Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) e anlattık.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki;

-“Size bir günahı emredene itaât etmeyiniz.”

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Said-i Hudri (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bab-üs-Selam kapısının görünüşü (Medine-i Münevvere)

Ebû Said-i Hudri (Radiyallahu anhu)- 5

Hazret-i Said’i Hudri (r.a.), 30 kişilik bir seriye kumandanlığına getirildi. Bu seriye Medine’den haraket etti. Yolda Müslüman olmayan bir Bedevi gurubuna rastladılar ve onlara misafir olmak istedilerse de kabul etmediler.

Müslümanlar orada istirahat ederlerken bu Bedevilerin reislerini bir akrep soktu. ORADAKİLER REİSLERİNİ KURTARMAK İÇİN BİR ÇOK ÇARELERE başvurularsa da şifa hasıl olmadı.

Bedevileren bazıları;

-“Şu karşıda istirahat eden kafileye gidip, akrep sokmasına karşı yapılacak tedaviyi soralım. Belki bilen vardır.” Dediler.

Bir kimse Eshab-i Kiram (r.anhüm) a gelip;

-“Ey insanlar! Reisimizi biraz önce akrep soktu. Bildiğimiz çarelere başvurduk, fakat şifa hasıl olmadı. İçinizde bu işi bilen var mı?” dediler.

Ebû Said’i Hudri (r.a.);

-“Evet ben bu işi haledebilirim. Fakat önce siz bizim talebimizi red ettiniz, bizi misafir kabul etmediniz. Buna karşılık sizden bir sürü koyun alırız.” Dedi.

Reisin yanına vardılar. Ebû Said’i Hudri (r.a.) reisin yarasına yedi defa FATİHA SURESİNİ okudu. Okuma biter bitmez, reis hemen ayağa kalkıp ileri-geri yürümeğe başladı. Artık üzerinde hiçbir hastalık eseri kalmadı.

Bedeviler, Eshab-i Kiram (r.anhüm) a anlaştıkları sürüyü verdiler. Sonra da sürüyü aramızda paylaşalım diyen Eshab-i Kiram (r.anhüm) a ;

Hazret-i Said’i Hudri (r.a.);

-“Hayır Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) e bu hadiseyi anlatırız, koyunları da kendilerine arz ederiz, Nasıl emir buyururlarsa öyle haraket ederiz.” Dedi.

Sefer dönüşünde bu hadiseyi Resulullah (s.a.v.) a anlatılar.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Fatiha’nın bu kadar tesirli bir duâ olduğunu sana kim öğetti?” buyurarak taltif ettiler. Sonra iyi haraket ettiklerini açıkladılar.

Hazret-i Said’i Hudri (r.a.) bu gazâlardan başka Hudeybiye, Hayber, Mekke, Huneyn, Tebük gazâlarına da iştirak etti.

Peygamberimiz Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) le birlikte 12 (Oniki) gazâ’ya katılmakla şereflendiği açıklanmıştı.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Said-i Hudri (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mescid-i Nebevvi (s.a.v.) Babüs-Selam kapısının görünüşü

Ebû Said-i Hudri (Radiyallahu anhu)- 6

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in ahrete irtihalınden sonra Ebû Said’i Hudri (r.a.) Hazret-i Ebû Bekir, Hazret-i Ömer, Hazret-i Osman (r.anhüm) ın halifelikleri zamanlarında Medine’de Fetva ile meşgül oldu. 36 (M. 656) senesi Hazret-i Ali (r.a.) nin zamanında her türlü fitneden uzak olmaya çalıştıysa da bozuk fırkalardan Haricilerle yapılan ‘Nehrevan’ harbine katıldı.

Bu savaşta sonra Sevgili Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) ile beraber olduğu günlerdeki bir hadise’yi hatırladı.

Bir gün, Peygamberimiz (s.a.v.) Eshabın (r.a.) a bir şeyler taksim ediyorlardı,

Bir adam gelip;

-“Ya Resulallah ! Adalet üzere haraket et..” dedi.

Peygamberimiz Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) de;

-“Ben Adalet etmezsem kim eder?” buyurdu.

Bu hadise esnasında Hzret-i Ömer (r.a.) de orada idi. Bu adama çok kızdı ve Resulullah (s.a.v.) a dönerek;

-“Ya Resulallah! Musade buyurursanız, şu adamın kellesini uçurayım.” Dedi.

Resul-i Ekrem (Sallallah-u Aleyhi ve sellem) ona dönerek;

-“Hayır, bırak. Onun bir takım arkadaşları olacak ki onlar sizin namazlarınızı, oruçlarınızı beğenmiyecek. Fakat onlar, bir ok yayından nasıl çıkarsa, diden öyle çıkacaklardır. Bunların içinde öyle bir adam bulunacak ki, memelerinden biri kadın memesi gibidir. Bunlar insanlar fetret devrinde iken zuhur edeceklerdir..” meydana çıkacaklardır)

Buyurdukları sırada;

-“İnsanlar içinde öyleleleri vardır ki, sen sadakatı dağıtırken seni kaşla gözle muhafeze ederler.” Ayeti kerimesi nazıl oldu.

Hazret-i Ebû said’i Hudri (r.a.);

-“Ben peygamberimiz (s.a.v.) in işaret buyurduğu bu adamı, Hazret-i Ali (r.a.) nin öldürdüğünü gördüm. Bu adam aynen Peygamber imiz (s.a.v.) in tarif ettiği gibiydi.” Buyurdu.

Bir rivayete göre;

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Said-i Hudri (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mescid-i Nebevvi (s.a.v.) uvlusu (Medine-i Münevvere)

Ebû Said-i Hudri (Radiyallahu anhu)- 7

Bir rivayete göre; Hazret-i Ebû Said’i Hudri (r.a.), İstanbul’un fethi için gelen asker arasında idi. Düşmanlarla çarpışırken Edirne kapı çivarında şehid oldu.

Kabrini, Fatih Sultam Mehmet Han’ın hocası Akşemseddin hazretleri (r.a.) keşfetti. Kabri eskiden kilise olup, camiye çevrilen Kariye Camiinin bahçesindedir.

Bir diğer rivayete göre de 74 (M. 693) senesinde bir Cuma günü vefat etti. Medine’de Baki’ kabristanına defnedildi.

Hazret-i Said’i Hudri (r.a.) Hadis-i şerif ve fıkıh ilimlerinde çok üstün derecelere sahipti. 1170 adet Hadis-i Şerif rivayet etmiştir.

Hazret-i Said’i Hudri (r.a.) ders verirken çevresinde büyük bir kalabalık hasıl olur, sorulan bütün sorulara cevap verirdi.

Talebelerinden Kuz’a (r.a.) şöyle anlatır;

-“Hocamın huzuruna gitmiştim. Çok kalabalıktı, herkesin dağılmasını bekledim.”

Sonra huzuruna yaklaştım.

-“Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) nasıl namaz kılardı.” Diye sordum.

Buyurdular ki;

-“Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) öğle namazına durdukları zaman birimiz kalkar evine gelir, abdestini tazeledikten sonra mescide döner, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) i daha birinci rek’ate bulurdu.”

Hak ve hakikati müdafaa etmek hakkında duymuş olduğu bir hadis-i Şerif-i hemen her yerde rivayet ederdi.

Fakat;

-“Hak ve hakikate hizmette kusur ederim.” endişesiyle ağlardı.

Rivayet ettiği, herkes tarafından tanınmış olan bir Hadis-i şerif de Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki;

-“İçinizden biri, bir münkeri (yasak edileni) görürse ve ona eliyle mani olabilirse, hemen ona mani olsun. Eliyle mani olamazsa diliyle, dili ile de mani olamazsa onu kalbiyle yapsın. Bu da iman’ın en zayıfıdır.”

Ebû Said’i Hudri (r.a.), doğru bildiği bir hususu söylemekten çekinmezdi. Çok cesur, fedakar ve sabırlı bir zat idi. Temiz ve sade bir yaşayışı vardı. BÖYLE OLMAYI SEVERDİ. Muhtaç olanlara yardım eder, onları evine alıp terbiye ederdi

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Said-i Hudri (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mescid-i Nebevvi avlusu (Bab-üs Selam kapısı)

Ebû Said-i Hudri (Radiyallahu anhu)- 8

Ebû said’i Hudri (r.a.) Buyurdular ki;

Hazret-i Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) e bir kimse geldi;

-“Kardeşim ishal oldu. Ne yapayım?” diye sordu.

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Bal şerbeti içir.” Buyurdu.

Soran kimse gidip, kardeşine bal şerbeti içirdiğini ama ishalinin artığını söyledi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) yine;

-“Git ve ona bal şerbeti içir.” Buyurdu.

O kimse gitti ve ertesi gün tekrar gelip, kardeşine bal şerbeti içirdiğini ve ishalinin daha da artığını söyleyince;

Bu defa Peygamberimiz Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Allah-u Teâlâ’nın kelaminde yanlışlık olmaz. Kusur kardeşinin karnındadır. Git ve ona bal şerbeti içir.” Buyurdu.

O kimse bu defa da bal şerbetini içirince kardeşi iyi oldu.

Hazret-i Ebû Said’i Hudri (r.a.) rivayet ettiği Hadis-i Şeriflerden bazıları;

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki;

-“Yatağına girdiğinde üç kere (Estağfirullah’el azim, ellezi la ilahe illa hüvel-hayye’l Kayyum ve etubü ileyhi) diyen kimsenin günahları DENİZ KÖPÜKLERİ VEYA TEMİM DİYARININ KUMLARI VEYA AĞAÇ YAPRAKLARININ SAYISI VEYA DÜNYANIN GÜNLERİ KADAR ÇOK OLSA DA, Allah-u teâlâ onun günahlarını bağışlar.”

Yine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki;

-“İnsanları yaptıklarını yazan meleklerden başka melekler de vardır. Yolarda, sokak başlarında dolaşırlar. Allah-u Teâlâ’yı ZİKREDENLERİ ARARLAR.

Zikredenleri bulunca birbirlerine seslenirler;

(“Buraya geliniz, buraya geliniz.”) derler.

(-“Kanadları ile, onları sararlar. O kadar çokturlar ki, göke varırlar.”)

Kullarının her işini bilici olan Allah-u Teâlâ meleklere sorarak;

(-“Kullarımı nasıl buldunuz.”) buyurur.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Said-i Hudri (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bab-üs Selam kapısı (Mescid-i Nebevvi)

Ebû Said-i Hudri (Radiyallahu anhu)- 9

Melekler;

(-“Ya Rabbi! Sana Hamd ve senâ ediyorlar ve senin büyüklüğünü söyliyorlar.”) derler.

Allah (c.c.);

(-“Onlar beni gördüler mi?” buyurur.

Melekler;

(-“Hayır görmediler) derler.

Allah (c.c.);

(-“Görseler nasıl olurlardı?”) buyurur.

Melekler

(-“Daha çok hamd ederlerdi ve daha çok tesbih ederlerdi ve daha çok tekbir söylerlerdi.) derler.

Allah (c.c.);

(-“Onlar benden ne istiyorlar?) buyurur.

Melekler;

(-“Ya Rabbi! Cennetini istiyorlar.”) derler.

Allah (c.c.);

(-“Onlar cenneti gördüler mi?”) buyurur.

Melekler;

(-“Görmediler.”) derler.

Allah (c.c.);

(-“Görselerdi nasıl olurlardı?) buyurur.

Melekler;

(-“Daha çok yalvarırlardı, daha çok isterlerdi. Ya Rbbi! Bu Kulların Cehennemden korkuyorlar. Sana sığınıyorlar.”) derler.

Allah-u Teâlâ;

(-“Onlar Chennemi gördüler mi?”) buyurur.

Melekler;

(-“Hayır görmediler.”) derler.

Allah (c.c.);

(-“Görselerdi nasıl olurlardı?”) buyurur.

Melekler;

(-“Görselerdi, daha çok yalvarırlardı ve ondan kurtulmak yolunda daha çok sarılırlardı.”) derler.

Allah-u Teâlâ, meleklere;

(-“Şahid olunuz ki onların hepsini affeyledim.”) buyurur.

Melekler;

(-“Ya Rabbi o zikredenlerin yanında, filan kimseler zikir etmek için gelmemişti. Dünya çıkarı için gelmişti.”) derler.

Allah (c.c.);

(-“Onlar benim misafirlerimdir. Beni zikredenlerle beraberim. Onların yanında bulunanlarda, zarar etmezler.) buyurur.”

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Said-i Hudri (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bab-üs-Selam kapısı (Mescid-i Nebevvi)

Ebû Said-i Hudri (Radiyallahu anhu)- 10

Yine Ebû Said-i Hudri (Radiyallahu anhu) rivayetinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki;

-“Sünnete uygun olarak ezan okuyan müezzinin sesini duyan, insan ve cinler, taşlar, tuğlalar, kıyamet günü o Müezzin için şehadet ederler.”

Ebû Said-i Hudri (Radiyallahu anhu) rivayetinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki;

-“Bir kimse, hoşlandığı bir ruya görürse, o, Allah’tandır! Allah’a Hamdetsin. Onu sevdiği kimseye anlatsın. Sevmediği bir ruya görürse, o da şeytandandır!. Şeytanın şerrinden Allah’a sığınsın. Bu ruyasını da hiç kimseye anlatmasın. Böyle yaparsa, görmüş olduğu KÖTÜ RUYA KENDİSİNE ZARAR VERMEZ.”

Ebû Said-i Hudri (Radiyallahu anhu) rivayetinde Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;

-“Sizden evvelkiler içinde bir adam vardı. DOKSAN DOKUZ KİŞİ ÖLDÜRMÜŞTÜ.

Sonra;

-“Dünyanın en büyük âlimi kimdir?”

Diye soruşturdu.

-“O’na bir rahip gösterildi.”

Bunun üzerine rahibin yanına gitti.

-“Doksan dokuz adam öldürdüm, tevbe etsem kabul olur mu?” Diye sodu.

Rahip;

-“Tevben kabul olunmaz.”

Dedi.

-“Bunun üzerine o adam, rahibi de öldürdü. O’nunla yüzü doldurdu. Sonra yeryüzünün halkının en büyük âlimini sorup soruşturdu.”

O’na;

-“Âlim bir kimseyi tavsiye ettiler.”

Âlim’e sordu;

-“Yüz adam öldürdüm. Tevbe etsem kabul olur mu?”

Âlim;

-“Evet, seninle tevbe arasına kim engel olabilir? Filan yere git, Orada Allah-u Teâlâ’ya ibadetle meşgül olan insanlar vardır. Onlarla beraber Allah-u Teâlâ’ya ibadet et. Memlekitine dönme. Zira orası fena bir yerdir.” Dedi.

Bunun üzerine adam yola çıktı.

-“Yarı yola vardığında öldü. Rahmet melekleri ile azab melekleri bu adam hakkında münakaşa ettiler.”

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Said-i Hudri (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu