‘halife Harun reşid’ olarak etiketlenmiş yazılar

Bir asma yaprakları (Nusaybin)

Şakik-i Balhi (Radiyallah-u anh)-3

Şakik-i Belhi (r.a.):

Bir gün kendilerine nasihat kâr etemeyen bir gurub insanlara şöyle buyurdu:

-“Eğer çocuk iseniz mektebe, deli iseniz timarhaneye, ölü iseniz kabristane gidin. Ama müsliman iseniz Müslüman olmanın şartlarını yerine getiriniz.”

Şakik-i Belhi (r.a.) bir gün hocalarından Ebû Haşim er-Rummâni (r.a.) yi ziyaret etti. Hocası Hazreti Şakik’ın cebini kabarık görünce ne olduğunu sordu.

Hazreti Şakik (r.a.):

-“Dostlarımdan biri, orucunu bunlarla açmanı arzu ediyorum. Lütfen kabul et diye yiyecek bir şeyler verdi. Çok ısrar ettiği için ben de kabul ettim.” Dedi.

Bunun üzerine Hocası:

-“Demek sen akşama kadar yaşayabileceğini düşünüyorsun.” Diyerek sitem etti.

Bir sene Hacca gitmek üzere yola çıktı. Bağdad’a vardığında Halife Harun Reşid bunun geldiğini haber aldı ve yanına çağırttırdı. Hazreti Şakik-i Belhi (r.a.) halifenin yanına geldi.

Halife Harun Reşid sordu:

-“Zâhid olan Şakik-i Belhi sen misin?”

Hazreti Şakik-i Belhi (r.a.):

-“Şakik benim ama zâhid değilim.” Dedi.

Halife Harun Reşid nasihat isteğince

Şakik-i Belhi (r.a.) şöyle buyurdu:

-“Aklını başına topla ve çok dikkatli ol. Allah-u Teâlâ (c.c.) sana Hazreti Ebû Bekr-i Sıdık (r.a.) ın makamını verdi ki, senden, onda olduğu gibi doğruluk istiyor.”

-“Sana Hazreti Ömer-ül Faruk (r.a.) un makamını verdi ki, senden, onda olduğu gibi, hak ile batılı ayırmanı istiyor.”

-“Sana Hazreti Osman-ı Zınnureyn (r.a.) ın makamını verdi ki, senden , onda olduğu gibi haya ve kerem (çok lütuf ve ihsan) sahibi olmanı istiyor.”
-“Sana Hazreti Aliy-yül Mürtezâ (r.a.) nın makamını verdi ki, senden, onda olduğu gibi ilim ve adalet istiyor.”

Harun Reşid:

-“Biraz daha nasihat et.” Deyince,

Hazreti Şakik-i Belhi (r.a.) buyurdu ki;

-“Allahü Teâlâ (c.c.) nın cehennem diye bilinen bir yeri vardır ve seni oraya bekçi yaptı. Eline üç şey verdi ki bunlar: mal, kılınç ve kırbaçtır. İnsanları bu üç şeyle cehennemden uzaklaştır. Muhtaç biri gelirse ona mal ver. Allah-u Teâlâ (c.c.) nın emirlerine aykırı davrananları bu kırbaçla edeblendir, yola getir. Başkalarına haksızlık edenlerin, haksız yere adam öldürenlerin karşısına bu kılınçla sen çık. Eğer bunları yapmazsan Cehenneme ilk gidecek olan sen olursun.”

Halife Harun Reşid:

-“Biraz daha nasihat et.” Dedi:

Hazreti Şakik-i Belhi (r.a.) buyurdu ki;

-“Sen suyun menbai (kaynağı) gibisin. Senin vâlilerin, kumandanların da bu suyun kolları gibidirler. Suyun menbaı saf, temiz, berrak olursa, suyun kolları da berrak olur.”

-“Suyun Menbai temiz olup, kollarda hafif bulanıklık olursa da zararı olmaz. Ama Menbai bulanık olursa, artık suyun kollarının saf ve berrak olmasını ümid etmek mümkün olmaz.”

Harun Reşid :

-“Biraz daha anlat.” Dedi

Devam edecek…

İslâm âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Şakiki Belhi( radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin.Amin.

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ Baraji (Sonbahar mevsimi) Nusaybin

Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)- 2

Muhammed bin Mûsa (r.a.) anlatır;

Hâtim-i Esâm (r.a.) insanlardan uzak yaşıyordu. Onlardan dünyalık istemiyor, bazı meseleler haricinde kimseyle görüşmüyor ve kubbeli bir yerde bulunuyor diye Halife Harun Reşid’e bildirdiler.

Bunun üzerine halife Harun Reşid’de Hâtim-i Esâm (r.a.) a Muhammed bin Hasan, Kisaı, Ömer bin Bahr ve başka bir kişiden daha meydana gelen dört kişiyi gönderdi.

İçlerinden biri,

-“Ey Hâtim! Ey Hâtim!” diye çağırmaya başladı.

Hâtim-i Esâm (r.a.) onlara cevab vermedi.

-“Ma’budun hakkı için, bize cevab ver.” Diye Allah-u Teâlâ’nın ismini verince, o zaman başını çıkartıp şöyle dedi;

-“Hayret, bu Mü’minin kâfire, Kâfirin Mü’mine yeminidir. Benim İlâhımı sizin İlâhınız dışında hususileştirdiniz. Bunu iyi bilin ki, Allah-u Teâlâ’ya itaat etmek, Reşid’e hizmet etmekten daha iyidir.”
Buyurdu.

Gelenler;

-“Bizim Reşid’in adamları olduğumuzu nereden anladın.” Dediler.

Hâtim-i Esâm (r.a.);

-“Siz dünya halinden razı olanlardansınız. Dünya halinden razı olan kimseler ancak Reşid’in etrafında bulunur.” Dedi.

Birgün Şakik-i Belh-i (r.a.) Hâtim-i Esâm (r.a.) a sordu;

-“Ne kadar zamandır buraya geliyor, beni dinliyorsun?”

Hâtim-i Esâm (r.a.);

-“Otuz sene.”

Şakik-i Belhi (r.a.);

-“Bu kadar zaman içinde benden ne öğendin. Neler istifade ettin?”

Hâtim-i Esâm (r.a.);

-“Sekiz şey istifade ettim.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hâtim-i Esâm (radiyallah-u anhu) ın yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bor-e Veysike (Nusaybin)

İbn-i Semmâk (Radiyallah-u anh)- 2

Yine İbn-i Semmak (r.a.);

-“Amelsiz ilim peşinde koşanın misalı şeytandır. KENDİSİNİ MAKAM, MEVKİ ARZUSUNDA KAPTIRANIN MİSALİ FİRAVUN’DUR. Yani; Makam korkusundan iman etmemiştir.”

Sözleriyle âmelsiz ilim sahiblerini ve makam, mevki peşinde koşanların halini haber vermiştir.

İbn-i Semmak (r.a.) Buyurdu ki;

-“Allah-u Teâlâ’nın emirlerine itaat etmenin faydaları, sadece yüzleri nurlandırıp güzelleştirmek, kalblere sevgisini yerleştirmek, vücud a’zalarını kuvvetlendirmek, nefse emniyet bahşetmek ve insanlara karşı şehadetinnin kabulüne vesile olmak gibi faydalardan ibaret bile olsa; Günahlardan elçekip Allah-u Teâlâ’ya yönelmek için yine kafi gelirdi. Günahlar ise yüzü çirkinleştirmek, La’netle anılmaya sebep olmak, nefsin kendine güvenini artırmak ve sehadetin (şahitliğin) düşmesi.. gibi zararlardan başka zararı olmasa bile kişiye yeter de artar bile. Allah-u teâlâ; her itaat eden kuluna itaatin sevincini, her isyan edene de isyanın hüzünü tatmaları için çabucak alametler verir.”

Muhammed ibn-il Hasan, Rukbe’ye vali tayın edildiğinde ona nasihat olarak yazdığı mektubta buyurdu ki;

-“Her halinde takva üzere ol, Allah-u Teâlâ’nın ni’metlerine şükret ve O’ndan kork. Nİ’METE ŞÜKRETMEK; GÜNAH İŞLEMEMEKLE OLUR. Muhakkak her ni’mete bir delil (hüccet) ve mes’ûliyet vardır. Hüccet, delil o ni’metin Allah-u Teâlâ tarafından verilmiş olmasıdır. MES’ÛLİYETİNE GELİNCE; O Nİ’MET OLDUĞU HALDE GÜNAH İŞLEMEMEKTİR. Allah-u teâlâ sana afiyet versin. İşlediğin günahları ve yaptığın kusurları affetsin.”

İbn-i semmak (r.a.), Harun reşid’in bulunduğu bir meclise geldi ve Eshab-i Kiramı (aleyhimürrıdvan) ve hazreti Ebû Bekir (r.a.), Hazreti ömer (r.a.) ve Hazreti Osman (r.a.) yı şu sözlerle medh etti.

-“Allah-u Teâlâ’ya hamd olsun, Resulullah (s.a.v.) salat ve selam olsun. Sonradan gelenlerden (Yani Eshab-i Kiram -r.a.- dan olmayanlar) bin tanesi, Eshab-i Kiramdan en aşağıda olanın derecesine yaklaşamaz. Onlar (Ya’ni Eshab-i Kiram) Allah-u Teâlâ’nın azabından emin oldular. Babalarımız ve dedelerimiz de iman edip, kılıç korkusundan emin oldular.”

-”Ya Ebâ Bekir (r.a.); Sen Allah-u Teâlâ’ya kulluk ve itaatte öyle bir dereceye ulşatın ki, Allah-u Teâlâ Kur’an-i Kerimde seni MEDH-Ü SENA EDİYOR. Ya Ömer (r.a.), Sen bir halife, emir değil, Müslümanların babasısın. Ya Osman (r.a.), sen mazlum olarak, günahsız olarak şehid edildin ve defnedildin. Sen olgunluk yaşında idin. Ama küçük bir çocuk gibi (günahsız) vefat ettin.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İbn-i Semmak hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu