‘havf ve reca’ olarak etiketlenmiş yazılar

dsc02161-fuadyusufoglu-nusaybin.JPG

Girnavas şelalesi -Uzaktan- (Nusaybin)

Yahya ibn Ebikesir (r.a.) der ki;

Bildirdiler ki;

Davud (Alayhisselam) kusuru için sesli ağlamak istediği zaman, yedi gün bir şey yemedi, hanımlarının yanına gitmedi. Sonra sahraya çıktı.

Oğlu Süleyman (Aleyhisselam) a

-“Davud (aleyhisselam) un ağlamasını duymak isteğen mahlukatın toplanması için, Seslenmsini söyledi.”

İnsanlar şehirlerden, kuşlar yuvalarından, Vahşi hayvanlar çöllerden dağlardan oraya gelmeye başladılar.

Davud (Aleyhis selam), Allah-uTeala (c.c.) sena ederek, O her şeyden münezzehtir. Diyerek başladı.

Bütün mahlukat feryad eylediler. Sonra cennet vecehennemi anlatmaya başladı. Sonra kendi kusurunu söyledi. Öyle oldu ki, orada toplananların bir kısmı düşüp can verdiler. O zaman Süleymân (Aleyhisselam) başucunda duruyordu.
-“Ey babam, artık yetişir. Çok kişiler helak oldu.” Dedi. Ve ölülerin kaldırılması için seslendi. Herkes kendi ölüsünü kaldırdı.

Bir gün huzurunda bulunan kırkbin kişinin otuzbini ölmüştü. İki cariyesi vardı.Vazifeleri, korku zamanında kendisini tutmak ve azalarının birbirinden ayrılmaması için onu korumaktı.

Yahya ibn Zekeriye (aleyhimese selam) Beytül makdeste ibadet ederdi. Çocuk idi. Çocuklar kendisini oyuna çağırdıkları zaman:

-“Beni Oyun için yaratmadılar.” Derdi.

On beş yaşına gelince, insanlar arasından çıkıp, sahraya gitti. Bir gün babası arkasından gitti. Oğlunu, ayaklarını suya sokmuş, susuzluktan ölecekmiş gibi bir halde:

-“Ya Rabbi, izzettine yemin ederim ki, senin katında yerimin neresi olduğunu bilmezsem, su içmem.” Derken gördü.

O kadar ağlardı ki, yüzünde et kalmamış idi. Dişleri dışarıdan anlaşılıyordu. İnsanlar görmesin diye yüzüne deri parçası bağlardı. Peygamberlerin hikayelerinde bu gibi haller çoktur.

Sahabe ve Selefin hikayeleri:

Hazrtei Ömer (r.a.) bir defa bir kapının yanından geçiyordu. Bir kimse namazda Kur’an-i kerim okuyordu.

-“Muhakkak ki, Rabbinin azabi olacaktır.” Tur suresi ayet: 7 ayeti kerimesine gelmişti. Bunu duyunca, hayvandan düştü. Bu manaya dayanamadı. Kendisini eve götürdüler. Bir ay hasta yattı.Kimse hastalığının sebebini anlayamadı.

Ali ibn Hüseyyin Zeynelabidin (r.a.) , abdest aldığı zaman, yüzünün rengi sararırdı.

-“Sana ne oldu ?” dediklerinde

-“Kimin huzuruna çıkacağımı biliyormusunuz?” derdi.

Hatem-i Esem (r.a.) der ki:

-“Güzel, süslü yerlere aldanma. Cennetten daha iyi yer yoktur. Adem (Aleyhis selam) ın ne gördüğünü biliyor musun? “

-“Çok ibadet ediyorum diye övünme. İblis (aleyhil’lanet)ın ne gördüğünü biliyor musun? Binlerce sene ibadet etti.

-“İlminin çokluğuna güvenme. Bel’am-i Baur ilminde o derecede idi ki, İsm-i A’zamı bilirdi. Hakkında ise:

-“Onun gibiler köpek gibidir.” A’raf suresi Ayet : 176 Buyuruldu.

-“İyi dostlara güvenme. Resulullah(a.s.v.) akrabası, yakınları, onu çok gördüler, onun sohbetinde bulundular ve fakat müslüman olmadılar.

Sırriyü-s sekatı (r.a.):

-“Her gün birkaç defa burnuma bakar, yüzüm karardı mı diye düşünürüm.”

Ata Sülem-i (r.a.) çok korkanlardan idi Kırk sene gülmedi. GÖKYÜZÜNE BAKMADI. Bir defa göğe baktı ve korkusundan düştü. Her gece birkaç defa kendini yoklar, insanlık şeklinden çıkıp çıkmadığını araştırırdı. İnsanlara kıtlık ve bir bela gelse,

-“Benim yüzümden geliyor.” derdi.

Kimya-yı Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri her zaman kendisinden korkan kullarından eylesin.AMİN………

Fuad Yusufoğlu