‘İlk Müslümanlar’ olarak etiketlenmiş yazılar

Revda-i Mutahhara (Sallallahu aleyhi ve Sellem)

Abdullah bin Cahş (Radiyallah-u anhu);

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in halası Ümeyme ile Cahş’ın oğlu, Eshab-i Kiram (r.anhüm) dan. Kızkardeşi Hazret-i Zeyneb; Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in hanımıdır.

Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) in vasıtasıyla, Erkam (r.a.) ın evine gelmeden önce Kelime-i şehadet getirerek İLK MÜSLÜMANLARDAN olmak şerefine kavuştu.

Hazret-i Abdullah (r.a.) orta boylu çok yakışıklı bir zat idi. Peygamber Efendimizi pek ziyade severdi. Bu muhabbet uğrunda canını fedaden çekinmemiş, Uhud harbinde en büyük kahramanlığı göstererek, Allah-u Teâlâ’nın rızası uğrunda şehadet şerbetini içmiştir.

Eshab-i Kiram (r.anhüm) arasında lâkabı, “El Mücdü’fillah” Yani “Allah yolunun fedaisi” idi. Şehid olduğunda 40 yaşlarında idi. Medine’ye hicret edince Asım bin Sabit (r.a.) ile KARDEŞ oldu.

Abdullah bin Cahş (r.a.) İslamiyeti heyacanla yaşayan zatlardandı. İlk Müslüman olduğu yıllarda, Kafirler kendisine her türlü ezâ ve Cefâ’yı yapmışlardı. Hepsine de İmanın verdiği güç ile mukabele etmiş, ezâ ve cefâ’lara katlanmıştır.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem), kendisi için;

-“…açlığa ve susuzluğa en çok dayanan ve katlananızdır.” Buyurmuştur.

Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in şehidler için verdiği müjdeleri duyarak hep şehid olmaya can atmıştır. Harplerde en önde kahramanca çarpışmıştır.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hicretin ikinci senesinde, Nahle’de Kureyş müşriklerini gözetlemek üzere ilk önce Ebû Ubeyde bin Cerrah (r.a.) ı göndermek istemişti.

Hazret-i Ebû Ubeyde (r.a.), Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in ayrılığına dayanamıyarak ağlamağa başladı. Bunun üzerine O’nu göndermekten vazgeçti.

Hazret-i Abdullah bin Cahş (r.a.) der ki;

-“O gün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yatsı namazını kılınca. Beni yanına çağırdı;”

Bana;

-“Sabah vakti olur olmaz, yanıma gel. Silahın da yanında bulunsun. Seni bir tarafa göndereceğim.” Buyurdu.

Sabah olunca mescide gittim. Kılıcım, yayım, ok ve çantam üzerimde, kalkanım da yanımda idi. Resulullah Efendimiz Sabah namazını kıldırdıktan sonra evlerine döndü. Ben daha önce kapının önüne gelmiş bekliyordum.

Muhacirlerden benimle birlikte gidecek birkaç kişi buldu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Cahş (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Sevr mağarası (Mekke-i Mükerreme)

Ebû Seleme bin Abdülesed (Radiyallah-u anhu);

En önce İman eden Eshab-i Kiram (r.anhüm) dan Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın halası Berre ile Abdül-Esed bin Hilal Mahzumi’nin oğludur.

İsmi; Abdullah’dır. Resulullah (s.a.v.) ın ve amcası Hazret-i Hamza (r.a.) nın Süveybe’den SÜT KARDEŞİDİR. Hanımı Ümmü Seleme (r.anha) dır.

Ümmü Seleme (r.anha) da kocası ile birlikte Müslüman olmuştur. Kocasının vefatından sonra, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) efendimiz ile evlenmek saâdetine kavuşmuş ve mü’minlerin annesi olmuştur.

Ebû Seleme (r.a.) nin Seleme ve Ömer (r.anhüm) adında iki oğlu ile Zeyneb ve Düre (r.anha) adında iki kızı vardır.

Babası ve annelerinin Müslüman olmaları sebebiyle İslami bir terbiye ile büyümüşlerdir.

Hazret-i Abdullah (r.a.) in künyesi, büyük oğlu sebebiyle ‘Ebû Seleme (Selemenin babası)’ dır.

Ebû Seleme (r.a.) Müslüman olduktan sonra Mekke’li müşriklerden çok eziyet, işkence gördü. Bütün bunlara rağmen, imanından ayrılmadı. İmanı uğrunda bütün zorluklara göğüs gerdi. Habeşistan’a ve Medine’ye, hanımı ile birlikte HİCRET etmişlerdir.

Bedir ve Uhud harblerinde akrabaları olan Mahzum oğullarına karşı kahramanca savaştı. Uhud harbinde aldığı yaranın iyileşmemesi sebebiyle hicretin dördüncü (M. 626) yılında şehid oldu.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) a Peygamberlik vazifesi verilmiş, Mekke’lileri İslam’a davete henüz yeni başlamıştı.

Hazret-i Ebû Seleme, Ebû Ubeyde bin Haris, Erkam bin Ebül-Erkam ve Osman bin Maz (r.anhüm) ile birlikte, Hazret-i Osman (r.a.) nın Talha, Zübeyr, ve Sa’d bin Ebi Vakkas hazretleri (R.anhüm) nin Müslüman olduklarını işitince, hemen Resulullah (Sallallahau aleyhi ve Sellem) huzuruna vardılar.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Onları İslam dinine davet edip, bir mikter da Kur’an-i Kerim okudu. Hiç duymadıkları bu tatlı sözleri işitir işitmez dördünün de kalblerinde İSLAM NURUR parlayıverdi. Hemen kelime-i Şehadet getirip, MÜSLÜMAN OLDULAR.

O gün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın sevinci çok olmuş, MÜSLÜMANLARIN SAYISI 12 ‘YE VARMIŞTI.

Hazret-i Ebû Seleme (r.a.), hemen evine gidip, hanımının da Müslüman olmasını teklif etti. O da Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın huzuruna gelip, İLK MÜSLÜMANLARDAN olmakla şereflendi.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Seleme bin Abdülesed (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Kâ’be-i Şerif

Muhammed (Aleyhis selam)- 39

Muhammed Aleyhis selam’a İLK VAHYİN gelip, bir müddet kesilmesi ve sonra;

-“Kalk insanları inzar (irşad) et. Azap ile korkut”

Şeklindeki emri İlahinin gelmesi üzerine İNSANLARI İMAN’A DAVET’E BAŞLADI.

İlk iman eden Hazret-i Hadice (r.anha) oldu.

Cebrail Aleyhis selam’a İLK VAHYİ getirdiği sıralarda Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) e abdestin nasıl alınacağını öğretti. Bundan sonra da O’nunla BİRLİKTE İKİ REK’AT NAMAZ KILDI.

Muhammed Aleyhis selam’a Cebrail Aleyhis selam’dan öğrendiği gibi abdest almayı ve kıldıkları İKİ REK’AT NAMAZ’I Hazret-i Hadice (r.anha) ye de öğretti. O’na imam olup bu İKİ REK’AT NAMAZ’I kıldırdı.

Bu sırada henüz beş vakit namaz emredilmemişti. Sadece Sabah ve ikindi de İKİ REK’AT NAMAZ KILINIYORDU. Onları bu şekilde namaz kılarken gören Hazret-i Ali (r.a.) de Müslüman oldu.

Preygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) insanları İslâm’a davet işine başladığında gayet ihtiyatlı davranıp önce yakınlarını en samimi dostlarını davet etti.

Hazret-i Hadice (r.anha) den ve Hazret-i Ali (r.a.) den sonra azatlı kölesi Zeyd bin Harise (r.a.), eski dostu ve yakın arkadaşı Hazret-i Ebu Bekir (r.a.), Hazret-i Osman (r.a.), Abdurrahman bin Avf (r.a.), Sa’d bin ebi Vakkas (r.a.), Zübeyr bin Avam (r.a.), Talha bin Ubeydullah (r.a.) İLK MÜSLÜMAN oldular.

Hazret-i Hadice (r.anha) den sonra Müslüman olan bu sekiz kişiye “Sabikun-i İslâm”, yani ilk Müslümanlar denir.

Muhammed Aleyhis selam, peygamberliğinin ilk üç yılında insanları GİZLİCE İslâm’a davet etti. İnsanlar birer ikişer Müsliman oluyordu. Bu ilk yıllarda Müslümanların sayısı ancak OTUZA ulaşmıştı.

İbadetlerini evlerinde yapıyorlar ve Kur’an-i Kerim’in nazil olan ayetlerini gizlice okuyorlardı.

Bi’setin DÖRDÜNCÜ yılında Hicr suresi 94 ayeti nazil olunup, bu ayette;

-“Sana emrolunan şeyi açıkla, baş ağrıtırcasına anlat, müşriklere aldırma.” Mealindeki İlah’i emir gelince Muhammed Aleyhis selam Mekkelileri açıktan açığa İslâm’a da’vet etmeye başladı.

Vahyolunan ayetleri açıkça okuyor ve herkese, hak din olan İslâmi kabul etmelerini söyliyordu. İlk sıralarda İman edenler az oldu. İman etmeyenler de önce O’ndan alakalarını kesmediler.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) in doğduğu ev

Muhammed (Aleyhis selam)- 40

Allah-u Teâlâ’ya ibadet edilmesini emreden ayetler gelince bunları işiten Kureyş kavmi Muhammed Aleyhis selam’ın doğru sözlü ve yüksek ahlak sahibi olduğunu bildirdikleri halde O’nadan yüz çevirdiler ve düşman kesildiler.

Bir müddet sonra da;

-“Yakın akrabanı Allah’ın azabı ile korkutarak, onları hak dine çağır.” Ayet-i Kerimesi nazil olunca Muhammed aleyhis selam akrabasını dine davet etmek üzere Hazret-i Ali (r.a.) yi göndererek, onları Ebû Talib’in evine çağırdı.

Önlerine bir kişiye yetecek kadar bir tabak yemek ve bir tas süt koydu. Önce kendisi Besmele ile başlayıp gelen akrabasına’ Buyurun’ dedi.

Gelenler kırk kişi kadar olamsına rağmen o YEMEK VE SÜT Muhammed Alşeyhis selam’in mu’cizesi ile hapsini doyurdu ve hiç eksilmedi.

Gelenler bu mu’cize karşısında şaşıp kalmışlardı. Yemekten sonra Muhammed Aleyhis selam, akrabalarını İslâm’a davet etmek için söze başlamak üzere idi.

Amcası Ebû Leheb düşmanlık ederek;

-“Biz bugünkü gibi bir sihir görmedik. Arkadaşınız sizi bir sihirle büyüledi.” Diyerek sözlerine hakaretle devam etmesi üzerine da’vetliler dağıldılar.

Bu hadiseden kısa bir müddet sonra akrabasını TEKRAR da’vet etti. Hazret-i Ali (r.a.) yine hepsini çağırmıştı. Önceki gibi yine önlerine yemek kondu.

Muhammed Aleyhis selam yemekten sonra ayağa kalkıp;

-“Hamd yalnız Allah’a mahsustur. Yardımı ancak O’NDAN isterim. O’na inanır, O’NA Dayanırım. Şübhesiz bilir ve bildiririm ki, O’nun eşi ve ortağı yoktur.” Dedikten sonra

Sözlerine şöyle devam etti.

-“Size ASLA YALAN SÖYLEMİYORUM ve doğruyu bildiriyorum… Sizi bir olan ve Ondan başka ilah olmayan Allah’a İMAN ETMEYE DA’VET EDİYORUM. Ben O’nun size ve bütün insanlığa gönderdiği PEYGAMBERİM. Vallahi siz, uykuya daldığınız gibi, öleceksiniz. Uykudan uyandığınız gibi de diriltileceksiniz ve bütün yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz. İyiliklerinizin karşılığında MÜKAFAT, kötülüklerinizin karşılığında da CEZA göreceksiniz. Bunlar da ya Cennet’te EBEDİ kalmak veya Cehenemde EBEDİ kalmaktır. İnsanlardan, ahret azabı ile ilk korkuttuğum kimseler sizlersiniz.” Buyurdu.

Ebû Talib bu sözleri dinledikten sonra;

-“Sen emrolunduğun şey’e devam et! Seni korumaktan geri durmayacağım. Fakat eski dinimden ayrılmak hususunda nefsimi bana boyun eğer bulmadım.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Arafat tepesi (Mekke)

Muhammed (Aleyhis selam)- 41

Ebû Leheb hariç orada bulunan diğer amcaları ve akrabasının hepsi yumuşak konuştular.

Fakat Ebû Leheb;

-“Ey Abdulmuttalib oğulları, başkaları O’nun elini tutup mani olmadan önce siz O’na mani olun!..) gibi daha birçok ÇİRKİN sözler söyledi.

Onun bu sözleri üzerine Muhammed Aleyhis selam’ın halası, Ebû Leheb’e;

-“Ey kardeşim! Kardeşimin oğlunu ve O’nun dinini yardımsız bırakmak sana yakışır mı? Vallahi bugün yaşayan âlimler Abdulmuttalib’in soyundan bir Peygamber geleceğini bildiriyorlar. İşte O Peygamber, budur.” Dedi.

Ebû Leheb bu sözler karşısında ÇİRKİN konuşmalarına devam edince, Ebû Talib, Ebû Leheb’e kızarak;

-“Ey korkak! Vallahi biz sağ oldukça, O’na yardımcı ve koruyucuyuz!” dedi.

Muhammed Aleyhis selama da;

-“Ey kardeşimin oğlu! İnsanları Rabbine imana İnsanları da’vet etmek istediğin zaman bilelim; silahlanıp seninle birlikte ortaya çıkarız” dedi.

Sonra Muhammed Aleyhis selam tekrar söze başlayıp;

-“Ey Abdulmuttalib oğulları! Vallahi, Araplar içinde, benim size getirdiğim, dünya ve Ahretiniz için HAYIRLI olan şeyden (yani bu dinden) daha üstününü ve daha HAYIRLISINI kavmine getirmiş bir kimse yoktur. Ben sizi dile kolay gelen, mizanda ağır basan iki kelimeyi söylemeye da’vet ediyorum ki o da; “Eşhedü enla ilahe ilallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü” Yani Allah’dan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve Resulü olduğuna şehadet ederim, demenizdir.” –“Allah-u Teâlâ sizi buna da’vet etmemi emretti. O halde hanginiz benim da’vetimi kabul eder ve bu yolda yardımcım olur.” Buyurdu.

Kimseden ses çıkmadı, başlarını önlerine eğdiler. Muhammed Aleyhis selam bu sözlerini üç defa tekrarladı. Her söyleşinde Hazret-i Ali (r.a.) ayağa kalkıp üçüncü defasında;

-“Ya Resulullah, her ne kadar bunların yaşça en küçüğü isem de sana ben yardımcı olurum!..” dedi.

Bunun üzerine Muhammed Aleyhis selam’dan Hazret-i Ali (r.a.) nin elinden tuttu. Diğerleri ise hayret içinde ve alaylı alaylı gülerek dağıldılar.

Muhammed Aleyhis selam insanların bu inkarcı tutumu karşısında onları daima İmân’a da’vet ediyordu. Mekkelilerden bir kısmı imân ile şerefleniyordu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Mescid-i Nemire (Arafat meydanı)

Muhammed (Aleyhis selam)- 42

Yine bir gün Allah-u Teâlâ’nın;

-“Emredildiğin şeyi onları çatlatırcasına bildir.” Emrine uyarak, Safa tepesi üzerine çıktı. Yüksek ve güz bir seda ile;

-“Ey Kureyş topluluğu buraya geliniz, toplanınız size mühim bir haberim bar.” Diye seslendi.

Bunun üzerine kabileler merakla koşup orada toplandılar. Heyretle ve merak içinde beklemeye başladılar;

-“Ey Muhammed-ül Emin! Bizi buraya niçin topladın, neyi haber vereceksin.” Diye sordular.

Muhammed Aleyhis selam;

-“Ey Kureyş kabileleri” hitabıyla konıuşmaya başladı. Herkes büyük bir dikkatle dinliyordu.

Onlara şöyle hitabetti;

-“Benimle sizin haliniz düşmanı görünce, ailesine haber vermek üzere koşan ve düşmanın kendisinden önce ailesine ulaşıp zarar vermesinden korkarak Ya Sabâhâh ( Ey topluluklar) diye haykıran bir kimsenin haline benzer. Ey Kureyş topluluğu ben size şu dağın ardında bir düşman ordusu var, üzerinize hücum etmek üzeredir desem bana inanır mısınız?” dedi.

Oradakiler;

-“Evet inanırız, çünkü senden şimdiye kadar doğruluktan başka bir şey görmedik. Senin yalan söylediğini hiç görmedik!..” dediler.

Muhammed Aleyhis selam bu umumi hitabtan sonra, bütün Kureyş kabilelerinin ismini;

-“Ey Haşim oğulları! Ey Abd-i Menaf oğulları! Ey Abdulmuttalib oğulları!..” şeklinde sayarak;

-“Ben size önümüzdeki şiddetli âzâbın bildiricisiyim. Allah-u Teâlâ bana; “En yakın akrabalarını ahret âzâbı ile korkut.” Emrini verdi.

Sizi La İlahe ilallah vahdehü la şerike leh (Allah birdir, O’ndan başka ilah yoktur.) diyerek iman etmeye da’vet ediyorum. Ben de O’nun kulu ve Resulüyüm. Eğer buna iman ederseniz Cennete gideceksiniz. Siz (La ilahe İlallah) demedikçe ben size ne dünyada bir faida ne de ahrette bir nasib sağlayabilirim?” Buyurdu.

Dinleyen kabileler arasında Ebû Leheb;

-“Bizi buraya bunun için mi topladın?” diyerek, yerden aldığı taşı Muhammed Aleyhis selam’a attı.

Diğerlerinden o anda böyle bir muhalefet gelmedi. Aralarında konuşarak dağıldılar.

Ebû Leheb’in gösterdiği inkar ve düşmanlık üzerine daha sonra;

-“Ebü Leheb’in elleri kurusun, zaten kurudu…” diye başlayan “TEBBET” Suresi nazil oldu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

19.Yüz yılın sonlarında Mekkenin görünüşü

Muhammed (Aleyhis selam)- 43

Muhammed Aleyhis selam BÜTÜN İNSANLARA VE CİNLERE PEYGAMBER OLARAK gönderilip, insanları açıkça İslâm’a da’vet etmesi emredildiği zaman, bütün insanlık âlemi dini, ruhi, içtimai ve siyasi bakımlardan yaygın bir karanlık, tam bir cahiliyet, taşkınlık, azgınlık ve sapıklık içerisinde bulunmakta idi.

O zaman dünya üzerinde göze çarpan belli başlı devletlerden Bizans, İran, Mısır, Hindistan, İskenderiye, Mezopotamya, Çin ve benzerlerinde yaşayan insanlar inançsızlık ve batıl inançlar içinde çırpınıyordu. Bunlar ner yaptıklarını bilmeyen azgınlar haline gelmişti.

Âlem öylesine kararmış ve zulmet öyle keşifleşmiş ki, İnsanlar her şeyin yaratıcı olan Allah’a iman ve ibadet etmek yerine Kainatta cereyen eden hadiselere ve Allah-u Teâlâ’nın yarattığı eşyaya tapıyorlardı.

Yıldızlara, ateşe, elleriyle yontukları taştan ve tahtadan putlara zavallı insanlık “ilah” diye secde ediyordu… İnsanları sınıflara ayırmışlar kuvvetliler zayıfları korkunç bir tahakkümla eziyordu.

Dünya üzerinde siyası, coğrafı ve ticarı bakımından mühim bir yer tutan Arabistan’da da durum diğer yerlerden farksızdı. O zaman Arabistan’da insanlar inanç bakımından bazı değişiklikler gösteriyordu.

Bir kısım tamamen inançsız ve dünya hayatından başka bir şey kabul etmiyordu. Bir kısmı ise Allah’a ve ahret gününe inanıyor, fakat insandan bir Peygamberin geleceğini kabul etmiyordu.

Bir kısım da Allah’a inanıyor ahret’e inanmiyordu. Diğer büyük bir kısım da Allah’a şirk koşup putlara tapıyordu. Müşriklerin her birinin evinde bir put bulıunurdu. Kâ’be’ye de 360 put konulmuştu.

Bütün bunlardan başka Hazret-i İbrahim’in bildirdiği din üzeri olan ve “HANİFLER” denilen kimseler de vardı. Bunlar Allah-u Teâlâ’ya inanır ve putlardan uzak dururlardı.

Cahiliye devri denilen bu zamanda Arabistan’da insanlar genellikle göçebe hayatı yaşıyorlardı ve kabilelere bölünmüşlerdi. Devamlı çekişme halinde bulunan bu kabileler, baskın ve yağmacılığın adete kendileri için bir geçim vasıtası kabul etmişlerdi.

Aralarında zülmun veya yağmacılığın yaygınlaştığı kabilelerden meydana gelen Arabistan’da siyasi bir nizam, içtimai bir düzen de yoktu. Yine bu arada dünyanın diğer yerlerinde olduğu gibi Arabistanda da ahlaksızlık son haddine ulaşmıştı.

İçki, kumar, zina, hırsızlık, zülum, yalan ve ahlaksızlık namına ne varsa alabildiğine yaygınlaşmıştı. Zulme, güçlünün güçsüze karşı kullandığı en amansız ve tüyleri ürpertici bir vasıta olarak başvuruluyor, kadın elde basit bir mal gibi alınıp satılıyordu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Cehalet devrinde kızların diri diri gömüldükleri Arabistan çölü

Muhammed (Aleyhis selam)- 44

Bir kısmı da kız çocuklarını doğmasını bir felaket ve yüz karası sayıyorlardı. Bu korkunç telakki o dereceye çıkmıştı ki, küçük kız çocuklarını kumlar üzerinde açtıkları çukurlara diri diri yatırıp

-“(Babacığım!)”

Diyerek boyunlarına sarılmalarına ve acı acı feryat etmelerine hiç kulak asmadan üzerlerini toprakla kapatarak ölüme terk ediyorlardı. Bu hareketlerinden dolayı da en ufak bir vijdan azabı duymuyorlardı.

Netice itibariyle o zamanın insanları arasında şefkat, merhamet iyilik ve adalet gibi güzel hasletler yok olmuş gibiydi.

Korkunç bir cahiliye devri yaşayan Araplar arasında dikkate değer bir husus vardı. O da; Edebiyatın, belağatın ve fesahatın çok yaygınlaşarak zirveye ulaşmış olmasıydı.

Şaire ve Şiir’e çok önem verirler, bunu büyük bir iftihar vesilesi sayarlardı. Güçlü bir şair hem kendisi hemde kabilesi için itibar sağlardı. Muayyen zamanlarda Panayırlar kurulur Şair ve hitabet yarışmaları açılırdı. Birinci gerlenlerin şiir’leri veya hitabeleri Kâ’be duvarına asılırdı.

Cahiliye devrindeki Kâ’be duvarına asılan en meşhur şiir’lere; “Mualakat’i seba’” (Yedi askı) denilmiştir.

Kur’an-i kerim ayetleri nazil olmaya başlayınca ONDAKİ EŞSİZ BELAĞATI GÖREN nice kimseler de bu sebeple Müslüman oldu.

Muhammed Aleyhis selam insanlara Ebedi seadeti bildirmek, onları delaletten hidayette kavuşturmak üzere Peygamnber olarak gönderildiği sırada Cahiliye devri yaşayan Mekkeliler, kendilerinin iman etmeye da’vet edilmesi üzerine ilk önce çoğu lakayt (ilgisiz), kayıtsız davrandı.

Sonra açıkça düşmanlık göstermeye başladılar. Müşriklerin bu düşmanlıkları önce alay etme tarzında olup, sonra hakaret şekline, daha sonra İŞKENCE SAFHASINA girdi. Bunlardan sonra da ticari ve diğer bütün münasebetleri kesme ve şiddet devri başladı.

Müşriklerden bilhassa beş kişi Sevgili Peygamberimiz Muhammed Aleyhis selam’ı çok üzmekte ve alay etmek idiler. Onlar arasında, As bin Vail, Esved bin Muttalib, Esved bin Abdiyağus ve velid bin Muğire vardı.

Bir defasında Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selam) Kâ’be’nin yanında oturmakta iken, Cebrail Aleyhis selam da gelmişti. Müşriklerden bu beş kişi önlerinden geçerken Cebrail Aleyhis selam As bin Vail’in ayağının tabanına, esved bin Muttalib’in gözüne, Esved bin Abdi Yağus’un başına, velid bin Muğire’nin inciğine Haris’in karnına birer işaret koydu.

Ve;

-“Ya Muhammed! Allah-u Teâlâ bunların şerrinden seni halas eyledi. Yakında bunların her biri bir belaya müptela olarak HELAK olacaklardır.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

İsmail Aleyhis selam makamı (Mekke-i Mükerreme)

Muhammed (Aleyhis selam)- 45

Bu beş müşrikten As bin Vail bir gün merkebe binmişti. Mekke’nin dışında bir yerde inince ayağına diken battı. Dikenin battığı yer şişti. Ne kadar ilaç yaptılarsa da çare bulamadılar.

Nihayet ayağı deve boynu gibi şişip;

-“Muhammed (s.a.v.) in Allah’ı beni öldürdü.” Diye FERYAT EDE EDE ÖLDÜ.

Esved bin Muttalib Mekke’nin dışında bir ağaç altında oturruken birden bire gözleri kör oldu. Cebrail Aleyhis selam da başını tutup altında oturduğu ağaca çarparak HELAK etti.

Esved bin Abdi Yağuz Mekke’den çıkıp “Badi’ semmüm” denilen yere gelmişti. Burada iken yüzü ve gövdesi simsiyah oldu. Evine gelip kapısını çalınca evindekiler O’nu tanımadılar ve içeri almadılar. Kahrından başını evinin kapısına VURA VURA ÖLDÜ.

Haris bin Kays da tuzlu balık yemişti. Öyle bir hararete tutuldu ki, ne kadar su içti ise kanmadı. SU İÇE İÇE ÇATLAYIP ÖLDÜ.

Velid bin Muğire’nin ise, baldırına bir okçu dükkanı önünde demir parçası battı. Baldırı yara olup, çok kan kayıbetti

Ve;

-“Muhammed (s.a.v.) in Allah’ı beni öldürdü.” Diye FERYAT EDEREK ÖLDÜ.

Müşriklerin zülum ve baskıyı artırması üzerine Muhammed Aleyhis selam Eshab-i Kiram (r.anhüm) dan Erkam bin Ebül Erkam (r.a.) ın evini EMNİYETLİ BİR YER OLARAK seçti.

Dar bir sokak içinde Safa tepesinin doğusunda bulunan bu ev giriş çıkış için ve gelip gidenleri kontrol etmeye elverişli bir yerdi.

Peygamnberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) İslamiyeti burada anlatıyor ve Müslümanlar oraya toplanıyordu. Bir çok Mekke’li bu evde Müslüman oldular. Bir merkez olarak seçilen bu eve “Dar-ül İslam” adı verilmişti.

İnsanların ebedi seadete kavuşturmak için ve rahmet olarak gönderilen Muhammed Aleyhis selam, Mekke’de Cahiliye devri yaşamakta olan insanları açıkça islam’a çağırdı.

Hakiki kurtuluşun Allah-u Teâlâ’ya iman etmekte olduğunu, nefse uymaktan, zülumden haksızlıktan ve bütün çirkin işlerden uzaklaşmakla olacağını bildirince nefislerinin isteklerine, şehvetlerine uyanlar, zayıfları ezenler ve iyice azgınlaşmış olanlar karşı çıktılar.

Bütün bu bozuk işlerine son verileceğini görerek Muhammed Aleyhis selam’ın bildirdiklerini İNKAR ettiler ve düşman kesildiler. Bir kısmı da kendileri gibi aciz ve fani insanların ayıplamalarından sakınarak İMAN ETMEDİLER. Nefislerine, Şeytan’a ve kendileri gibi sapık insanlara aldanarak seadetten mahrum kaldılar.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem’ın doğduğu ev

Muhammed (Aleyhis selam)- 46

Muhammed Aleyhis selam’ın bildirdiklerine iman etmeyen ve O’na düşmanlık gösteren müşrikler, önce alay etmeye başladılar.

Bir araya toplanıp

-“O’na kahin, mecnun, şair, deli, sihirbaz diyelim.” şeklinde karar almak istediler.

Bunların hiç birinin Muhammed Aleyhis selam’da bulunmadığını yine kendileri itiraf ediyorlar ve O’na bir şeyler söylemek için toplandıklarında Müşriklerden Velid bin Mugire şöyle diyordu;

-“Hayır O kâhin değildir. Biz kâhinleri gördük. O’nun okuduğu ne kâhin fısıltısıdır, ne de uydurma şeylerdir. Kâhinler doğru da, yalan da söyler. Biz Muhammed’de (s.a.v.) hiçbir yalan görmedik. O mecnun, deli de değildir. Deliliğin ne olduğunu biliriz, onda böyle bir hal yoktur. O şair de değildir. Biz şiirin her çeşidini iyi biliriz. O’nun okudukları bunlardan hiçbirine benzemez. O, sihirbaz da değil! Biz sihirbazları gördük. O’nun okudukları sihirbazların okuyup üfürmelerine ve düğümleyip bağlamalarına hiç benzemiyor.”

Fakat bütün bunlara rağmen müşriklerin ileri gelenleri çeşitli hilelerle ve zulümle insanların iman etmesine mani oluyorlardı.

Mekke halkını, Muhammed Aleyhis selam’ın okuduğu ayet-i kerimeleri dinlemekten men ederlerdi. Kendileri ise geceleri gizlice Muhammed Aleyhis selam’ın bulunduğu evin yakınına gelerek bir köşeye saklanıp dinlerlerdi.

Sabah olup ortalık aydınlanmaya başlayınca, birbirlerinden habersiz olarak gece Kur’an-i Kerim’i dinlemeye geldiklerini gören müşriklerin ileri gelenleri birbirlerini ayıplarlar bir daha böyle yapmayalım derlerdi.

Ancak ertesi gece gene birlerinden habersiz gidip bir köşeye saklanarak yine dinlerlerdi. Sabah olunca da birbirlerini görüp şaşırırlardı. Bir daha böyle yapmamak üzere yemin ederek ayrılırlar, fakat bundan kendilerini alıkoyamazlardı.

Ancak nefislerine uyup, üstünlük taslayarak ve diğer müşriklerin kendilerini ayıplamalarından çekinerek ve daha bir çok boş düşüncelere kapılarak iman etmediler. Üstelik başkalarına da mani oldular. Sokaklarda, Muhammed Aleyhis selam sihirbaz diye bağırdılar.

İslam nurunun günden güne yayılması üzerine iyice azgınlaşan müşrikler, artık alay etmekten de öteye, Müslümanlara işkence yapmaya başladılar.

Muhammed Aleyhis selam’ın kapısının önünde pislik dökmeye, kapısına kan sürmeye, geçeceği yollara DİKEN dökmeye başladılar.

Mekke’ye dışarıdan gelenleri İslam’ı anlatırken peşinde dolaşıp

-“Yalan söyliyor, inanmayın.” Diyerek taşkınlık gösterirlerdi.

İlk Müslüman olanlardan önce zayıf ve kimsesiz olanlara sonra da hepsine ağır işkenceler insanların iman etmelerine engel olamadıklarını bilakis islamın günden güne yayıldığını gören müşrikler her yola başvurdular.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu