‘İmam-i Şafi-i (r.a.)’ olarak etiketlenmiş yazılar

Allah Korkusu 3

24 Haziran 2008

Çağ-Çağ dersinde küçük bir şelale (Nusaybin)

Avn bin Abdullah (r.a.) der ki;

-“İnsanların, Allah (c.c.) korkusundan gözlerinden yaş akıp vucudun bir yerine isabet ederse, orasını Allah (c.c.) cehenneme haram kılar…

Resülullah (a.s.v.) ın göğsünde ağlamaktan meydana gelen ateşte kaynayan bir tencerenin sesi gibi ses vardı.

Kündi (r.a.) der ki;

-“Allah (c.c.) korkusundan ağlamaktan meydana gelen bir damla yaş deryalar gibi cehennem ateşini söndürür.

İbni Semmak (r.a.), nefsini azarlayıp şöyle derdi:

-“Sen zahidler gibi konuşursun, münafıkların işlediği gibi işlersin. Bununla beraber cennete girmeyi istersen. Heyhat. Heyhat… Cennete öyle başka zümreler için hazırlanmıştır ki, onların bizim amellerimizden bambaşka amelleri vardır.

Süfyan-i Servi (r.a.) den rivayet edilir.

Der ki:

Cafer-i Sadık (r.a.) ın yanına girdim ve dedim ki:

-“Ey Allah’ın Resülunun (a.s.v.) torunu bana vasiyet et.

Cafer-i Sadık (r.a.) bana dedi ki;

-“Ey Süfyan: yalancıda, insanlık yoktur. Hased edende de rahatlık yoktur. Zayifin dostu da yoktur. Kötü huylu olan büyük kişi olamaz..

Ben kendisine:

-”Ey Allah (c.c.) ın Resülunun (a.s.v.) torunu, daha çok söyle bana.” dedim.

Cafer-i Sadık (r.a.) dedi ki;

-“Ey Süfyan: Allah (c.c.) ın haram kıldığı şeylerden kendini çek ki; Abid olasın, Allah’ın sana verdiğine razı ol ki; Müslüman olasın, insanlardan kimler seninle sohbet etmeği severse sen de onlarla sohbet et ki; mü’min olursun. Facir ile arkadaşlık etme ki; fıskı fücurunu sana da öğretir. (kişi dostunun dini üzeredir. Sizden biriniz kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin.) İşlerinde Allah’tan korkanlarla müşavere et.

Ben dedim ki:

-“Ey Allah (c.c.) Resülunun (a.s.v.) torunu Bana daha fazlasını söyle:

Cafer-i Sadık (r.a.) dedi ki;

-“Ey Süfyan; kim ki, kabilesiz izzet sahibi, kuvvetsiz de heybet sahibi olmak isterse, Alla(c.c.) a İsyan etmesin. Zelilliğinden çıkıp, Allah’a itaat etsin. dedi.

Ben dedim ki;

-”Ey Allah Resülullah (a.s.v.) ın torunu, bana daha söyle.

Cafer-i Sadık (r.a.) Dedi ki;

-“Babam beni üç şey üzere terbiye etti.”

-”Bana dedi ki: Ey oğlum!”

-”1-Kötü huylularla dostluk yapan Selamat bulamaz.”

-”2-Kötü yerlere giren itham olunur.”

-”3-Diline hakim olmayan pişman olur.”

İmâm-i A’zem; Hanefi mezhebin kuucusu (r.a.) Anlatır:

-“Cafer-e sadık (r.a.) ile geçirdiğim iki yıl olmasaydı Numan (r.a.) helak olurdu. İmam-e A’zem (r.a.) bunu söylemekle Tasavvuf’un ehemmiyetini belirtmiştir.”

Ahmet bin Hambel; Hambeli mezhebin kurucusu (r.a.) der ki;

-“Allah (c.c.) korkusu beni yemekten içmekten alıkoyuyor. İştahım kesiliyor.”

İmâm-i Şafi-i hazretleri (r.a.); Şafi-i Mezhebin kurucusu der ki;

-“Hem âlim ol, hem de mutassavvuf. Eğer sadece âlim olur daTasavvuf ehli olmazsan kalbin katı olur; Eğer Tasavvuf ehli olur da, İlim sahibi olmazan sen zaten yolu kayıb etmişsin. Bu halinle başkalarına nasıl yol göstereceksin.”

İbni Mubarek (r.a.) der ki; ben Vehb bin Vird’e (r.a.) sordum:

-“Allah (c.c.) a isyan eden kimse ibadetten zevk alabilir mi?

Vehb bin vird (r.a.) dedi ki;

-“Hayır. Allah (c.c.) a İsyan etmeyi kasd eden de ibadette zevk bulamaz.”

Mükaşefetül Kulub (İmam-i Ğazali)

Allah (c.c.) bizleri ve sizleri kendisinden korkan ve onun dostlarıyla oturup kalkan Kullarından eylesin.Amin…

Fuad Yusufoğlu

dsc07053-fuadyusufoglu-baraj.JPG

Çağ-çağ Barajı (Nusaybin)

Süfyân-i Sevrî(r.a.) yı rüyada görüp;

-“Allahü Teâlâ (cc.) sana ne yaptı?” dediler

Süfyân-i Sevrî (r.a.):

-“Rahmet eyledi.”

-“Abdullah ibn Mubarek (r.a.) hali nasıldır?” dediler.

Süfyânî Servî (r.a.):

-“Allah-u Teâlâ (c.c.) yı görmesi için ona günde iki defa yol açarlar,” dedi.

Mâlik İbn Enes (r.a.) i rüyada görüp,

-“Allah-ü Teâlâ (c.c.) sana ne yaptı?” dediler.

Mâlik İbn Enes (r.a.);

-“Osman ibn Affan (r.a.) dan öğrendiğim bir sözle bana rahmet eyledi. Cenaza gördüğü zaman; “Sübhâne’l- hayyillezî lâ yemût.” Derdi.” Dedi.

Hasan-i Basri (r.a.) vefat ettiği gece, rüyada, göklerin kapılarının açıldığını ve

-“Hasan, Allah-û Teâlâ (c.c.) yı gördü, ondan razı oldu.” diye bir ses duyulduğunu gördüler.

Cüneyd-i Bağdadi (r.a.) iblis (Aleyhilla’net) i rüyada çıplak gördü.

Cünayd-i Bağdadi (r.a.):

-“Adamlardan utanmıyormusun? “dedi.

Şeytan (Alayhila’net):

-“Bunlar adam değil. Adam Şevniziyye mescidinde olanlardır. Beni inletiyorlar, perişan ediyorlar.”Dedi.

Cünayd-i Bağdadi (r.a.) diyor ki;

-“Sabahlayın şevniziyye mescidine gittim. Kapıdan içeri girince, içerdekileri gördüm. Başlarını dizlerine koymuş tefekkür ediyorlardı. Hepsi birden:

-“O Mel’unun sözüne bakma.” Dediler.

Ebu Eyyub Sicistani (r.a.) fesad çi bir kimsenin cenazısını gördü. Namaz kılmamak için bir tepeye çıktı. O ölüyü rüyada gördüler:

-“Allah-û Teâlâ sana ne yaptı? Dediler.

-“Rahmet eyledi. Ve “Ebü Eyyub sicistane söyle, eğer Allâh-u Teâlânın rahmet hazineleri senin elinde olsa, bahillik eder, kimseye bir şey vermezdin.” Buyurdu. Dedi.

Rebi İbn Süleyman (r.a.) der ki;

İmam-i Şafi-i (r.a.) yı rüyada görüp;

-“Allah-u Teâlâ (c.c.) sana ne yaptı? Dedi

İmam-i Şafi-i (r.a.):

-“Beni bir kürsüye oturtup, üzerime altın ve inci serptiler.” Dedi.

Utbetil Ğulam (r.a.) ı rüyada görüp,

-“Allah-u Teâlâ(c.c.) sana ne yaptı? Dedim.

Utbetil Ğulam(r.a.):

-“Senin evinin duvarında yazılı olan duâ sebebiyle beni afv etti.Dedi.

Uyanınca evimin duvarında Utbetil Ğulam(r.a.) ın yazısı ile yazılmış şu duâyı gördüm:

“Ey delâlette kalmışlara hidayet veren,
“Ey günâhkârlara merhamet eden,
“Ey günâhkârların günâhlarını bağışlayan!
“Büyük tehlikede olan kuluna ve bütün Müslümanlara rahmet eyle!
“Bizi rızkına kavuşan yaşayanlardan eyle.
“Peygamberlerden,
“Sıddîklardan,
“Şehidlerden
“Ve temiz Müslümanlardan,
“Nimet verdiklerinden eyle.
“Âmin! Yâ Rabbe’l- âlemin!

Kimya-yı Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâla hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Utbetil Ğulam (r.a.) ın yazdığı bu dua hürmetine Günahlarımızı afv eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

Bor-e Beşire Mecido (Girnavas) Nusaybin

İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)

Ehli sünnetin amelde dört hak mezhebinden bir olan, Şafi-i mezhebinin İmâm-i. İsmi Muhammed olup, nesebi şöyledir;

Muhammed bin İdris bin Abbas bin Osman bin Şafi’ bin Saib bin Ubeyd bin Abdülyezid bin Hâşım bin Müttalib bin Abdulmenaf’tır.

Künyesi; Ebu Abdullah’dır. Soyu Kureyş kabilesinden olup, hem anne , hem de baba tarafından Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in soyu ile birleşir.

Annesi tarafında soyu; Fatima binti Abdullah el-Mahud bin hasan el-Müsenna bin hasan bin Ali bin ebi Talib’e dayanır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in üçüncü dedesi Şafi’ (r.a.) Eshab-i kiramdandır. Bu dedesinin ismine izâfeten, ona “Şafi-i” denilmiş ve bu isimle meşhur olmuştur.

150 (M. 767) senesinde Gazze’de doğdu.204 (M. 820) de mısır da bir cum’a gecesi 54 yaşında vefat etti. Kabri şerif-i Kurâfe kabristanlığında büyük bir türbe içindedir.

İmam-i Şafi-i Hazretleri (r.a.); henüz beşikte iken babası vefat temiş. Annesi onu iki yaşında, asıl memleketleri olan Mekke’ye getirdi. Orada büyüdü. Yedi yaşına gelince Kur’an-i kerim’i ezberledi. Bundan sonra ilim öğrenmeye başladı.

Tahsili;

İmâm-i Şafi-i (r.a.) daha küçük yaşta iken Mekke’de bulunan zamanın meşhur âlimlerinin derslerine ve sohbetlerine devam etmeye başlamıştır. Kendisi ilim öğrenmeye başladığı bu ilk günleri için şöyle demiştir;

-“Kur’an-i Kerim’i ezberledikten sonra devamlı mescid-i haram’a gidip, fıkıh ve hadis âlimlerinden pek çok istifade ettim. Fakat çok fakir idik, bir yaprak kağıt almaya bile gücümüz yoktu. Derslerimi ve öğrendiğim mes’eleleri, kemik parçaları üzerine yazardım.”

İmâm-i Şafi-i hazretleri (r.a.), Mekke’deki bu ilk tahsilinden sonra Arapçanın inceliklerini ve edebiyatını oğrenmek için çölde yaşayan “Huzey” kabilesinin arasına gitti. Orada da bilgisini ilerletip, ok atmayı öğrendi.

Bu hususta da şöyle demiştir;

-“Ben Mekke’den çıktım. Çölde “Huzeyl” kabilesinin yaşayışını ve dilini öğrendim. Bu kabile, Arapların dil bakımından en fasîhi idi. Onlarla birlikte gezdim, dolaştım, ok atmayı öğrendim. Mekke’ye döndüğüm zaman, bir çok rivayet ve Edebiyat bilgilerine sahip olmuştum.”

İmâm-i Şafi-i Hazretleri (r.a.) daha on yaşında iken, o zamanın en meşhur âlimi İmâm-i Mâlik (r.a.) in “ Muvatta” adlı hadis kitabını, dokuz gecede ezberlemiştir.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara ışık saçar gibi yayan İmâm-i Şafi-i radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas’tan Nusaybin’ın yakından görünüşü

İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 2

Gençliğin ilk yıllarında kendini tamamen ilme verip, Mekke’deki Süfyan bin Uyeyne (r.a.), Müslim Bin Halid ez-Zenci (r.a.) gibi fakıh ve muhaddislerden ilim tahsil etti.

Hadis, fıkıh, lugat ve edebiyatta çok yükseldi. Mekke’li gençler arasında, ilimde parmakla gösterilen bir dereceye ulaştı.

İmâm-i Şafi-i hazretleri (r.a.) nin tahsilinde en önemli safha, imâm-i Malik (r.a.) e talebe olmasıyla başlamıştır.

Mekke’den Medime’ye gidip, İMÂM-İ MÂLİK (r.a.) den ders almasını şöyle anlatmıştır;

-“İlk zamanlar Mekke’de Müslim bin Halid (r.a.) den fıkıh öğrendim. O sırada Medine’de bulunan Malik bin Enes (r.a.) in büyüklüğünü ve Müslümanların İmâm-i olduğunu işittim.”

-“Kalbime geldi ki, onun yanına gideyim, talebesi olayım. Sonra onun meşhur eseri olan “MUVATTA” bir nushasını, Mekke’de birinden tekrar geri vermek üzere alıp ezberledim.”

-“Mekke valisi’ne gidip, birini Medine valisi’ne Malik bin Enes’e vermek üzere iki nektup alıp Medine’ye gittim. Medine’ye varınca, Medine valisi’ne gidip ona ait olan mektubu verdim. Ve Medine valisi ile birlikte İmâm-i Malik (r.a.) ın gittik.”

-“İmâm-i Malik (r.a.) dışarı çıktı. Uzun boylu ve gayet heybetli bir görünüşü vardı. Medine valisi, Mekke valisi’nin gönderdiği mektubu İmâm’a takdim etti.”

-“Mektubta;

-“Muhammed bin İdris, annesi tarafından şerefli bir kimsedir. Ve hali şöyle şöyledir…”

Diye yazılı olan kısmı okuyunca;

-“Sübhanallah! Resulullah (a.s.v.) ın ilmi şöyle mi oldu ki, mektub ile yazılıp, sorulup, taleb olunur.” Dedi.

Ben de durumumu ve ilim oğrenmek istediğimi anlatınca, Sözlerimi dinledikten sonra bana uzun uzun baktıktan sonra;

-“Adın nedir” dedi.

Ben;

-“Muhammed’dır.” Dedim

Bana;

-“Ey Muhammed.” Dedi.

-“İlerde büyük bir şanın olacak, Allah-u Teâlâ senin kalbine bir nur vermiştir. Onu Ma’siyyetle söndürme! Yarın birisi ile gel, sana Muvatta’yı okusun.” buyurdu.

Ben de;

-“Onu ezberledim. Ezberden okurum.” Dedim.

Ertesi gün İmâm-i Malik (r.a.) e gelip okumağa başladım. Her ne zaman İmâm-i üzme korkusundan okumağı bırakmak istesem, benim güzel okumam onu hayretler içerisinde bırakır;

-“Ey genç oku.” Derdi.

Kısa zamanda muvatta’yı bitirdim.

İmâm-i Şafi-i (r.a.), İmâm-i Malik (r.a.) ın yanına geldiği zaman, yirmi yaşlarında bulunuyordu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara ışık saçar gibi yayan İmâm-i Şafi-i radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas-CİN TEPESİNDE- KÜÇÜK BİR ŞELALE Nusaybin

İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 3

İmâm-i Şafi-i (r.a.), İmâm-i Malik (r.a.) ın yanına geldiği zaman, yirmi yaşlarında bulunuyordu. İmâm-i Mâlik (r.a.) onu himayesine alıp, dokuz yıl müddetle ilim öğretti.

İlimde yüksek bir ereceye ulaşan İmâm-i Şafi-i (r.a.) Mekke’ye dönünce, oraya gelen Yemen valisi, onu Yemen’e götürüp kadılık vazifesini verdi. Beş yıl kadar bu görevi yaptıktan sonra, Bağdad’a giderek, ilmini ilerletmek için İmâm-i A’zam’ın (r.a.) talabesi olan İmâm-i Muhammed (r.a.) den ders almaya başladı.

İmâm-i Muhammed (r.a.) onu kendi himayesine alıp, yazmış olduğu kitablarını okutmak suretiyle, Irak’ta tedvin edilen fıkıh ilmini ve Irak’ta meşhur olan rivayetleri öğretti.

İmâm-i Muhammed (r.a.) ayrıca İmâm-i Şafi-i (r.a.) nin üvey babası idi. İmâm-i Şafi-i (r.a.) onun ilminden ve kitablarından çok istifade etmiştir.

İmâm-i Şafi-i (r.a.) bu hususta şöyle demiştir;

-“İlimde ve diğer dünya işlerinde, İmâm-i Muhammed (r.a.) kadar bana kimse faydalı olmamıştır.”

Ebû Ubeyd (r.a.) şöyle demiştir; İmâm-i Şafi-i (r.a.) dan duydum. Buyurdu ki;

-“İmâm-i Muhammed (r.a.) den öğrendiğim mes’elelerle ve ilimle, bir deve yükü kitab yazdım. Eğer o olmasaydı ilim kapısının eşiğinde kalmıştım.”

-“Bütün insanlar ilimde, Irak âlimlerinin, Irak âlimleri de Kûfe âlimlerinin çocuklarıdır. Onlar da Ebû Hanife (r.a.) nın çocuklarıdır.”

Ya’ni bir babanın çocukları için lazım olan nafakayı kazanıp, çocuklarını beslemesi gibi, Ebû Hanife (r.a.) de kendinden sonrakileri böylece ilimle beslemiş ve doyurmuştur. İmâm-i Şafi-i (r.a.) ayrıca Selim-i Râi (r.a.) sohbetine kavuşup, vilayet (Evliyalık) makamlarına da kavuştu.

Dersleri ve Talebeleri;

İmâm-i Şafi-i (r.a.), Bağdad’da İmâm-i Muhammed (r.a.) den aldığı dersleri tamamlayıp, mekke’ye döndü. Burada bir müddet inceleme ve araştırmalar yapıp, ayrıca talebelerine ders verdi.
Bilhassa hac mevsiminde çeşitli İslâm beldelerinden gelen ilim adamları ondan ilim öğrenirlerdi. Mekke’de bu ikameti dokuz yıl kadar sürdü. Sonra tekrar Bağdad’a gitti.

Bu sırada bağdad İslâm âleminin önemli bir ilim merkezi idi. Burada bulunan âlimler, İmâm-i Şafi-i (r.a.) ye hürmet göstermiş ve ilim talebeleri onun etrafında toplanmıştır.

Bağdad âlimleri dahi ondan ders almışlardır. Daha önce Mekke’de İmâm-i şafi-i (r.a.) ile görüşen ve ondan hadis dinleyen Ahmed bin Hambel (r.a.) talebe olmuş, onun üstünlüğüne hayran kalmıştır.

Yine İmâm-i şafi-i (r.a.) ile emsâl olan İshak bin Râheveyh (r.a.) ve benzerleri ondan ilim tahsil etmiştir. Herkes onun dersine koşuyor ve verdiği fetvalara hayran kalıyordu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara ışık saçar gibi yayan İmâm-i Şafi-i radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas (Cin tepesi) Nusaybin

İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 4

Ders ve fetvâ vermekte uyguladığı usûl, geniş olarak açıkladığı istinbat (kaynaklardan hüküm çıkarma) usûlü olan, “Usûl-i fıkıh ilmi” idi. O buna göre açıklamalarda bulunuyordu.

Güzel ve açık konuşması, ifade ve izah tarzı, munazara kuvveti ve te’sir bakımından çok güçlü idi.

İmâm-i Şafi-i (r.a.) Bağdad’da bulunduğu sırada (El Kitab-ül Bağdadiye) adını verdiği eserini yazdı.

İmâm-i şafi-i (r.a.) nin üstün şahsiyetine ve yüksek ilmine hayranlık duyarak, ondan ders alıp ilim öğrenen talebelerinden bir kısmı şunlardır.

Ahmed Bin Hanbel (r.a.), İshak bin Râheveyh (r.a.), Ez-Za’ferani (r.a.), Ebu Sevr İbrahim bin Halid (r.a.), Ebu İbrahim Müzeni (r.a.), Rebi’ bin Süleyman-i Muradi (r.a.) gibi bir çok âlim.

Daha sonraki asırlarda, Şafi-i mezhebinde yetişmiş âlimlerden meşhur olanlardan bazıları da şunlardır;

Hadis âlimlerinden İmâm-i Nesâi (r.a.), Kelâm (akaid) âlimlerinden Ebü’l-Hasan-i Eş’ari (r.a.), İmâm-i Mâverdi (r.a.), İmâm-i Nevevi (r.a.), İmam-ül Harameyn Abdülmelik bin Abdullah (r.a.), İmâm-i Ğazali (r.a.), İbn-i Hacer-i Mekki (r.a.)….Kaffâl-l Kebir, İbn-i Subki (r.a.), İmâm-i Suyuti (r.a.) v.b.

İmâm-i Nesâi (r.a.) nin (Sünen) i meşhurdur.

İmâm-i Eş’ari (r.a.), Ehl-i sünnet i’tikadının iki imâmından birisidir. Hocalarının zinciri İmâm-i Şafi-i (r.a.) ye ulaşır.

İlimdeki Üstünlüğü;

İmâm-i şafi-i (r.a.) ilim, zühd, ma’rifet, zekâ, hafıza ve neseb bakımlarından zamanındeki âlimlerin en üstünü idi. Onüç yaşında iken, Harem-i şerif’de;

-“Bana istediğinizi sorunuz?” derdi.

Onbeş yaşında iken fetva verirdi. Zamanın en büyük âlim’i olan üçyüz bin Hadis-i şerifi ezbere bilen İmâm-i Ahmed bin Hanbel (r.a.) ondan ders almaya gelirdi.

Çok kimse, İmâm-i Ahmed (r.a.) e;

-“Böyle büyük bir âlim iken, kendi çocuğun gibi bir genç karşısında nasıl oturuyorsun?” dediklerinde

İmâm-i Ahmed Bin Hanbel (r.a.);

-“Bizim ezberlediklerimizin ma’nalarını o biliyor. Eğer onu görmeseydim, ilmin kapısında kalacaktım. O DÜNYAYI AYDINLATAN BİR GÜNEŞTİR. Ruhlara gıdâdır.” Derdi.

Bir kere de, İmâm-i Ahmed bin Hanbel (r.a.);

-“Fıkıh kapısı kapanmıştı. Allah-u Teâlâ, bu kapıyı, kullarına İmâm-i Şafi-i (r.a.) ile tekrar açtı.” Dedi.

Başka bir seferde İmâm-i Ahmed bin Hanbel (r.a.);

-“İslamiyette, şimdi Şafi-i (r.a.) den daha çok hizmet eden birini bilmiyorum.” Dedi.

İmâm-i Ahmed bin Hanbel (r.a.) yine buyurdu ki;

-“Allah-u Teâlâ her yüz yılda bir âlim yaratır, benim dinimi, herkese onunla ile öğretir.” Hadis-i Şerif’inde bildirilen âlim, İmâm-i Şafi-i (r.a.) dir

Hadis-i şerifte;

-“Kureyşe sövmeyiniz. Zira kureyşli bir âlim, yeryüzünü ilimle doldurur.” Buyuruldu.

İslâm âlimleri bu hadis-i şerif, İmâm-i Şafi-i (r.a.) nin geleceğini bidirmiştir, demişlerdir.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara ışık saçar gibi yayan İmâm-i Şafi-i radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas (Cin tepesi) mevki-i Nusaybin

İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 6

Kendisi çok beliğ, edib olduğundan, ayet-i kerimelerin ve hadisi-i şeriflerin ifade tarzına bakıp, kuvvetli bulduğu tarafa göre hüküm verirdi.

İki tarafta da kendi usûlüne göre kuvvet bulamazsa, o zaman KIYAS Yolu ile ictihad ederdi.

Böylece Müslümanların ibadetlerinde ve işlerinde uyacakları bir yol göstermiştir.

Onun kendi usûlüne göre şer’i delilerden çıkardığı hükümlere, Ya’ni gösterdiği bu yola “Şafiî Mezhebi” denildi.

Ehl-i Sünnet i’tikâdında olan Müslümanlardan, amellerini ya’ni ibadet ve işlerini, bu mezhebin hükümlerine uyarak yapanlara “Şafiî” denir.

Allah-u Teâlâ, bütün Müslümanlardan tek bir iman istemektedir. İslamiyette, İmanda, İ’tikadda, tefrikaya, ayrılığa izin vermemiştir.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizin inandığı ve bildirdiği ve Eshab-i Kiramın naklettiği gibi iman eden Müslümanlara “Ehl-i Sünnet vel-Cemaat” veya kısaca ‘Sünni’ denir.

Kur’an-i kerimde ve hadis-i şeriflerde hükmü açıkça bildirilmemiş olan bazı ibadetlerin ve günlük muamelelerin tarifinde ve yapılışında, Sünni Müslümanlara mezheb İmâm-i olan büyük İslam âlimleri tarafından gösterilen ve Allah-u Teâlâ’nın rızasına kavuşturan yollara, ameli mezhebler (Veya fıkhı mezhebler) denilmiştir.

Mezheb İmâm-i olan büyük İslam âlimlerinin aralarındeki böyle ictihad ayrılıklarına, dinin sahibi izin vermiş ve bu hal her zaman ve her yerde Müslümanların İslamiyette dosdoğru uymalarını temin ederek, Müslümanlar için rahmet olmuştur.

Nitekim Hadis-i şerifte Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Âlimlerin (müctehidlerin) mezheblere ayrılması rahmettir.)
Buyurmuştur.

İmâm-i Şafi-i (r.a.) nin, talebelerinin ve kendisine sual soranların dini müşküllerini halederken ortaya koyduğu ve takib ettiği usûller, Şafi-i mezhebinin temel kaideleri olmuştur.

Bu mezhebin usûlleri de,diğer bütün müctehidlerin usulüne benzemekle beraber, ba’zı farklılıkları da vardır.

Bütün müctehidler, bir işin nasıl yapılacağını Kur’an-i kerimde açık olarak bulamazlarsa, hadis-i şeriflere bakarlar. Hadis-i şeriflerde de açıkça bulamazlarsa, bu iş için (İcmâ) var ise, öyle yapılmasını bildirirler.

İcmâ,

Eshab-i kiramın ve onlardan sonra gelen Tabiin denilen âlimlerin bir mes’eledeki sözbirliğine denir.
Bu işin nasıl yapılması lazım olduğu icmâ ile de bilinmezse, müctehidler kendileri kıyas’ta bulunarak ictihad ederler;

Mes’elenin dini hükmünü bildirirler. Kıyas, Kur’an-i kerim’de ve hadis-i şeriflerde, hakkında açık bir hüküm bulunmayan bir işi, açık hüküm bulunan diğer bir işe benzeterek hükme bağlamaktır.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara ışık saçar gibi yayan İmâm-i Şafi-i radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas tepesinden Nusaybin’nin görünüşü

İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 7

İmâm-i Şafi-i (r.a.), ictihadlarında, İmâm-i A’zam (r.a.) ın kıyas işinde takib ettiği (Rey yolu) ile, İmâm-i Malik (r.a.) in takib ettiği (Rivayet yolu) nu birleştirerek, ayrı bir ictihad yolu kurdu.

Şafi-i mezhebinin reis’i olan İmâm-i Şafi-i (r.a.) usul-i fıkıh ilmindeki mes’eleleri ilk defa tasnif edip, kitaba yazan kimsedir. Bu ilmindeki eserinin adı “Er-Risâle fil-Usul”dür.

Şafi-i Mezhebi;

Hanefi mezhebinden sonra en çok yayılan bir mezhebdir. Mısır, Mekke, Medine’de, Endonezya’da, Aden’de, Filistin’de, Azerbeycan’da ve Semerkant’da, Doğu ve Güneydoğu anadolu’da ve diğer yerlerde yayılmıştır.

Şafi-i mezhebinin hükümlerini anlatan pek çok kitab yazılmıştır. Bunlar arasında en meşhurleri İbn-i Hacer-i Mekki Hazretleri (r.a.) nin yazdığı “Tuhfet-ül-muhtac” haşiyesi, “Muhtasar-ı müzeni”, “Mugn-il-muhtac” Ve imâm-i Nevevi (r.a.) nin yazdığı “Minhac” adlı eseridir.

Eserleri;

1-Ahkam’ül Kur’an. Matbudur.
2-İhtilaf-ül hadis,
3-Müsned-üş Şafi-i Matbudur.
4-Er-Risale fi’l-usul; Usul-i fıkha dairdir. Usul-i fıkhın kitab halında yazıldığı ilk eserdir. Matbudur.
5-El-Mevaris,
6-El-Ümm; Fıkıh ilmine dair olup,İmâm-i Şafi-i (r.a.) nin ictihad ederek bildirdiği mes’eleleri içine alan bir eserdir.Yedi cild halinde basılmıştır.
7-Kitab-üs-Sünen ve’l Müsned; Hadis ilmine dairdir.
8-El-Emali el-Kübrâ,
9-El-İmlâ’ es-Sağir,
10-Ebed’-ül-Kadi,
11-Fadail-i Kureyş,
12-El-Eşribe
13-Es-Sebku ve’r-remyu,
14-İsbat-ün-Nübüvve ve Redd-i ale’l-berahime, gibi eserleri ve divanı vardır.

Menkıbeleri ve mehdi;

Süfyan-i Servi şöyle demiştir;

-“İmâm-i Şafi-i (r.a.) nin aklı, zamanındaki insanların yarısının akılları toplamından fazladır.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara ışık saçar gibi yayan İmâm-i Şafi-i radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu

Girnavas şelalesi (Nusaybin)

İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 8

Menkıbeleri ve medhi;

Süfyan-i Servi (r.a.) şöyle demiştir;

-“İmâm-i Şafi-i (r.a.) nin aklı, zamanındaki insanların yarısının akılları toplamından fazladır.”

Abdullah-i Ensari (r.a.) buyurdu ki;

-“İmâm-i Şafi-i (r.a.) yi çok severim. Çünkü evliyalıkta hangi makama baksam onu herkesin önünde görüyorum.”

İmâm-i Şafi-i (r.a.) az yer, az uyurdu;

-“On altı senedir doyasıya yemek yemedim.” Buyurdu.

Sebebi sorulunca;

-“Çok yemek bedene ağırlık verir, kalbi zayıflatır, anlayışı, idraki azaltır, çok uyku getirir ve böylece insanı ibadetten alıkoyar. Kulluğun başı az yemektir.”

İmâm-i Şafi-i (r.a.) nin siması, gayet güzel ve sevimli idi. Üstün bir zekaya ve kabiliyete sahib idi.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in sünnetine son derece riayet ederdi. İlmi, tevazusu, heybet ve vekarı ile kalblere te’sir ederdi. Kur’an-i kerim okurken dinleyenler kendinden geçerdi.

Orta halli giyinirdi. Heybetli bir görünüşü vardı. O bakarken, yanındakiler su dahi içmezlerdi. Yüzüğünde, (El-bereketü fil-kana’ati) Yani “Bereket kanaat etmektedir.” yazılı idi.

Harun Reşid, her sene Bizans İmparatorundan vergi alarak çok para ve mal alırdı.

Bir sene İmparaotor, âlimlerle munakaşa etmek için ruhbanlar gönderdi.

-“Eğer bizi yenerlerse onlara vergimizi vermeye devam edeceğiz. YOK EĞER BİZ YENERSEK VERMEYİZ.” Dedi.

Bunun üzerine dörtyüz hiristiyan geldi. Halife bütün âlimlerin Dicle kenarında toplanmasını emretti.

İmâm-i Şafi-i (r.a.) yi çağırarak,

-”Hiristiyan ruhbanlara sen cevab ver!” Dedi.

Herkes Dicle kenarında toplandı. İmâm-i Şafi-i (r.a.) seccadeyi omzuna alıp nehre doğru gitti. Seccadeyi nehre atıp üzerine oturdu.

Ve;

-“Benimle munakaşa etmek isteyenler buraya gelsin.” Dedi

Bu hali gören ruhbanların hepsi Müslüman oldu. Bizans İmparatoru, adamlarının İmâm-i Şafi-i (r.a.) nin elinde Müslüman olduklarını öğrenince;

Dedi ki;

-“İyi ki, o buraya gelmedi. YOKSA BURADAKİLERİN HEPSİ MÜSLÜMAN OLURDU, KENDİ DİNLERİNİ BIRAKIRLARDI.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara ışık saçar gibi yayan İmâm-i Şafi-i radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas’tan bir göünüş (Nusaybin)

İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 9

İmâm-i Şafi-i (r.a.) bir kere ders verirken, ders esnasında ON DEFA AYAĞA KALKTI. Sebebini sorduklarında,

Buyurdu ki;

-“Seyyidlerden bir çocuk, kapının önünde oynuyor. Kapının önüne gelip, kendisini gördüğüm zaman, ona hürmetten ayağa kalkıyorum. Resulullah (a.s.v.) ın torunu ayakta dururken oturmak reva değildir.”

Talebelerinden bir anlatır;

-“Bir bayram günü İmâm-i Şafi-i hazretleri (r.a.) ile berabr mescidden çıktık. Bir mesele hakkında sohbet ediyorlardı. Evlerinin kapısına gelince, bir hizmetçi kendisine bir kese altın getirip, efendisinin selamı olduğunu ve kabul buyurmasını rica etti. İmâm-i Şafi-i hazretleri (r.a.) keseyi kabul etti.”

Biraz sonra biri gelip,

-“Hanımım bir çocuk doğrudu. Yanımda hiç param yok. Sizen Allah Rızası için biraz para istiyorum.” Dedi.

İmâm-i Şafi-i (r.a.), keseyi hiç açmadan, olduğu gibi o şahse verdi. Halbuki biliyordum ki, kendisinin de hiç parası yoktu.

İmâm-i Şafi-i Hazretleri (r.a.), Yemen’e bir sefer yapmıştı. Dönüşünde onbin dirhemle gelip, çadırını Mekke’nin dışında kurdurarak, ziyaretçilerini orada kabul etti.

Halk topluluklar halinde İmâm-i şafi-i (r.a.) ye gelerek müşküllerini halediyordu. Ziyaretçiler arasında bulunan fakirlere de para dağıtıyordu. Böylece, Yemen’den getirdiği onbin dirhemin hapsini fakirlere dağıttı.

Ve ondan sonra da;

-“Oh şimdi rahatladım.” Buyurdu.

Mısır’ın ileri gelenlerden birnin hanımı, bir münakaşada kocasına;

-“Ey Cehenemlik.”dedi.

Bu cevap karşısında bu şahıs hanımına;

-“Ben cehennemlkik isem, seni boşadım.” Dedi.

Fakat hanımını da çok seviyordu. Âlimleri toplayıp bu mes’eleyi sordu. Kimse cevab veremedi.

-“Senin cehenemlik olup olmadığını Allah (c.c.) bilir.” Dediler.

Âlimler arasından henüz daha genç yaşta olan İmâm-i şafi-i Hazretleri (r.a.) kalkıp;

-“Ben senin mes’eleni çözerim.” Dedi.

Oradakiler şaşırdılar. Bu kadar âlimin cevab veremediğine, nasıl cevap verecek diye merak ettiler.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara ışık saçar gibi yayan İmâm-i Şafi-i radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu