‘kerametler’ olarak etiketlenmiş yazılar

Çağ-çağ Barajı (Sonbahar manzarası) Nusaybin

Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 13

Ca’fer-i sadık Hazretleri (r.a.) buyurdular ki;

-“Bir mü’min kardeşine ait hoş olmayan bir iş duyarsan, birden yetmişe kadar özür kapısını araştır. Bulamazsan belki benim anlamadığım bir özür kapısı vardır de ve kapa.”

Yine Ca’fer-i sadık (r.a.) buyurdu ki;

-“Müslüman kardeşinizden ma’nasını anlamadığınız bir söz duyarsanız, iyiye yorunuz. Daha iyisi kâbil olmayacak kadar iyiye yorumlayınız. Anlayamamaktan dolayı kendinizi ayıplayın.”

Yine Buyurdu ki;

-“Bir hata işlediğiniz zaman istiğfar edin, hatada ısrar helak olmaya sebeptir. Bir kimse geçim darlığı çekiyorsa istiğfare devam etsin.”

Ca’fer-i Sadık (r.a.) anlatıyor;

-“Allah-u Teâlâ, dünyaya emretti ki; Ey dünya, bana hizmet edene, sen hizmetçi ol! Senin peşinde koşana da zahmet, sıkıntı ver!”

Ca’fer-i sadık (r.a.) yine buyurdu;

-“Bu dört şey’i, her şerefli kimsenin yapması gerekir. Yapmaması ona yakışmaz;

-“1-Bulunduğu meclise babası gelirse ayağa kalkmak,”
-“2-Misafire hizmet etmek.”
-“3-Yüz tane hizmetçi olsa, muhtaç olmadığı zaman bineğine yardım istemeden binmek.”
-“4-İlim eğrendiği hocasına hizmet etmek.”

Ca’fer-i sadık (r.a.) buyuruyor ki;

-“Bir kimse, sevdiği bir malının elinde devamlı kalmasını isterse, ona baktıkça, “Maşallah, la havle vela kuvvete illa billah (Ya’ni, Allah’ın dilediği olur, kuvvet O’nundur.) desin.

Yine Buyurdu;

-“Malı ve evladı çok olmasını isteyen nebati (sebze) yemek çok yesin.”

Ca’fer-i sadık (r.a.) buyurdu ki;

-“Din âlimleri (fakıhler) sultanların devlet adamlarının kapısına gidip, onlara yaltaklanmadıkça Peygamberlerin vekilleridi.”

Ca’fer-i Sadık (r.a.) buyurdu ki;

-“Namaz, her takva sahibi için yakınlıktır. Hac, her güçsüzün cihadıdır. Bedenin zekati oruçtur. Amel (İbadet, hayırlı iş) yapmadan karşılık bekleyen, yaysız ok atana benzer.”

Ca’feri sadık (r.a.) buyurdu ki;

-“Sadaka vererek rızkınızı çoğaltınız. Zekat vererek mallarınızı koruyunuz. İktisat eden, tasarrufa riayet eden aldanmaz. Tedbirli, düzenli yaşamak, geçimin yarısıdır. İnsanlarla iyi geçinmek, aklın yarısıdır.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-çağ barajı (sonbahar manzarası) Nusaybin

Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 14

Ca’fer-i Sadık (r.a.) in hikmetli sözleri;

Buyurdu ki;

-“Ana-babasını üzen, onlara isyan etmiş olur. Musibet zamanında dizini döven, sevabından mahrum olur. Allah-u Teâlâ sabrı, musibet miktarınca indirir.”

-“Takvadan (Allah-u Teâlâ’dan korkup, haramlardan, sakınmaktan) daha üstün azık yoktur. Susmaktan güzel şey yoktur. Bilgisizlikten zararlı düşman yoktur. Yalandan büyük hastalık yoktur.”

Ca’fer-i sadık (r.a.) buyurdu ki;

-“İyilik üç şeyle tamam olur.”

-“1-O iyiliği yapmakta acele etmek.”
-“2-Yaptığı iyiliği gözünde büyütmemek, daima küçük görmek.”
-“3-İyiliği yaparken, gizlice yapmak.”

Yine Buyurdu ki;

-“Günahlara tevbe etmeyi geciktirmek. Allah-u teâlâ’ya karşı mağrur olmak, kibirli olmaktır.”

-“Kız evletlar, ana-babası için hayır ve hasanettirlar. Oğlanlar ise, Ni’mettirler. Hasenat sahibi olanlar sevap kazanır. Ni’metlerden ise hesaba çekilir, sual sorulur.”

-“Bir kimse, kusur, günah işlediği zaman utanmıyorsa, yaşlandığı zaman pişmanlık duyup kötü işlerinden vazgeçmezse ve tenha bir yerde olduğu zaman Allah-u teâlâ’dan korkmazsa, onda hayır yoktur.”

Yine Buyurdu ki;

-“Üç şey vardır ki, Müslümanları çok aziz eder;”

-“1-Kendisine zulüm edeni afv etmek,”
-“2-Kendisine bir şey vermeyene, iyilikte bulunmak.”
-“3-Kendisni aramayanları, arayıp hallerini sormak.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

çağ-çağ barajı (Sonbahar manzarası) Nusaybin

Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 15

Hazret-i Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh) ın oğlu Musa Kazım için olan nasihati pek meşhurdur;

Oğluna buyurdu ki;

-“EY OĞLUM!”

-“Kendi rızkına razı ol! Kendi rızkına razı olan, kimseye muhtaç olmaz. Gözü başkasının malında olan, fakir olarak ölür. Allah-u Teâlâ’nın taksim ettiği rızka razı olmayan, O’nu kazâ ve kaderinde, dilediğini yaratmakta töhmet altında tutmuştur. Kendi kusurlarını küçük gören, başkasınınkilerini büyütmüş olur. Her zaman kendi kusurlarını büyük gör.”

-”EY OĞLUM!”

-“Başkasının gizli bir şeyini açığa vuranın, evindeki gizli şeyler herkesçe bilinir. Kardeşi için kuyu kazan, o kuyuya kendisi düşer. Ahmaklar arasında bulunan horlanır, âlimler arasında bulunan hürmet görür.”

-“EY OĞLUM!”

-“İnsanlara kızmaktan sakın. Yoksa sana da kızarlar. Boş iş ve söze karışmaktan sakın, sonra aşağılanırsın.”

-“EY OĞLUM!”

-“Lehinde veya aleyhinde de olsa, hakkı, doğruyu söyle! Böyle yaparsan herkes seninle istişare eder (danışır, fikrini alır).”

-“EY OĞLUM!”

-“Arkadaşlık yaptığın, ziyaretine gittiğin kimse, iyi ahlak sahibi olsun. Kötü ahlaklı olanlarla arkadaşlık etme, onlarla görüşme! Çünkü onlar, suyu olmayan çöl, dalları yeşermiyen ağaç, ot bitmeyen topraktırlar.”

-“EY OĞLUM!”

-“Allah-u Teâlâ’nın kitabını okuyucu, iyilikleri emredici, kötülüğü nehyedici, sana gelmeyene sen gidici, seninle konuşmayanla konuşucu ol! İsteyene ver, Gıybet’ten, koğuculuktan sakın. Çünkü söz taşımak, insanların kalbinde düşmanlığı artırır. İnsanların ayıplarını gören, onların hedefi olur.”

Ca’fer-i sadık Hazretleri (r.a.) nin rivayet ettiği hadis-i şeriflerden bazıları şunlardır.

Peygamber Efendimiz (Sallallah-u Aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“Allah-u Teâlâ’nın ni’metlerine kavuşan, bu ni’mete hamd ve şükür etsin! Rızkı azalan kimse, çok tevbe ve istiğfar yapsın. Sıkıntıya düşen, bir musibete yakalanan kimse de ”La havle vela kuvvet illâ billah” desin.

-“Allah-u Teâlâ’nın hidayete kavuşturduğu kimse saptıramaz. Allah-u Teâlâ’nın hidayet vermediğini, kimse hidayete erdiremez. Sözlerin en iyisi, Allah-u teâlâ’nın kitabıdır. YOLARIN EN İYİSİ, Muhammed Aleyhis selam’ın gösterdiği yoldur. İşlerin en kötüsü, bu yolda yapılan değişikliklerdir. Bid’atların hepsi, delalettir, sapıklıktır.”

-“İlim hazinedir. Anahtarı, sorup üğrenmektir. İlmi isteyiniz ki, Allah-u Teâlâ size merhamet etsin. İlim öğrenmekte dört kişiye sevab vardır. Talebeye, Hocaya, Dinlayenlere ve onlara icabet edenlere.”

-“Rivayet ettiği hadis-i kudsi’de;-“La ilâhe İllallah Kal’amdır. Bunu okuyan Kal’aya girmiş olur. KAL’AMA GİREN DE, AZABIMDAN KURTULUR.” Buyurdu.

İmâm-i Ahmed bin Hanbel hazretleri (r.a.) Müsned’inde buyuryor ki; CEBRAİL (a.s.) Allah-u Teâlâ’dan naklen, Peygamber efendimiz (s.a.v.) e; -“La ilahe illallah hısnı, men dehale hısnı, emine min azabi. Şeklindeki dua’yı her kim rivayet edenlerin isimleriyle, inanarak ihlasla bir deliye veya hastaya okursa şifa bulur.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

dsc02077kkellale1.jpg

Navala BÜNÜSRE  Küçük bir şelale (Nusaybin)

Bilginlerden bir kısmı der ki;

-“Birisinin, havada uçtuğunu, veya denizde yürüdüğünü, veyahut ateşi yediğini, veyahut da bunlara benzer başka bir şey yaptığını görürsen, fakat bu adam Allah-ü Teâlâ (c.c.) nın farzlarınden birini veya kasden Resûlüllah (Sallallahu aleyhi ve selem) ın sünnetlerinden birini terk ederse, bil ki o adam da’vasında yalancıdır. Onun yaptığı kerâmet değil, belki sihirbazlıktır.”

Böyle kimselerden Allah (c.c.) a sığınırız.

Cüneyd-i Bağdadi (r.a.) der ki;

-“Allah (c.c.) in inayeti olmadan, kimse Allah (c.c.) a ulaşamaz. Allah (c.c.) a erişmenin yolu ise Muhammed Mustafa (Sallallahu aleyhi vesellem) tabi olmaktır.

Ahmed el- Havâri (r.a.) de şöyle der:

-“Resûlüllah (Sallallahu aleyhi ve selem) ın sünnetine uymaksızın yapılan her amel batıldır.”

Nitekim Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurmuştur:

-“Kim benim sünnetimi terk ederse ona şefaatım haramdır.”

Sehl (r.a.) şöyle der:

-“Allah (c.c) ı sevmenin alameti, Kur’an-ı kerim’i sevmektir. Allah (c.c.) ı ve Kur’an-ı Kerim-i sevmenin alameti de Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve selem) ı sevmektir. Onun sünnetini sevmenin alâmeti de âhireti sevmek, ahireti sevmenin alameti, dünyayı sevmemektir. Dünyayı sevmemenin alâmeti, ondan yeteri kadar istifade etmek, ahiret hazırlığında bulunmaktır.

Rivayet edilir ki, Amr ibni Ubeyde (r.a.) evinden ancak üç şey için çıkardı.

1- Cemaatle namaz kılmak için
2- Hasyayı ziyaret etmek için.
3- Cenazede hazır bulunmak için.

Ve şöyle derdi

-“İnsanlari, hırsız, yankesici ve soyguncu olaark gördüm. Ömür, kıymeti biçilmez; nefis bir cevherdir. Ona layık olan, ahiret için ebedi ve kıymetli olan hususları dolduran bir hazine olmasıdır.”

Müslüman, daime temiz ve abdestli olmalıdır.

Mü’min;

Eza ve cefâya tahammül göstermeli. Kötülüğe, kötülükle mukable etmemeli, kötülük yapanların ıslahı ve bağışlanması için, Allah (c.c.) a yalvarmalı. Nefsi ve ameli ile kendini beğenmeye düşmemeli.

Çünkü;

Ucüp şeytanın sıfatındandır. Kendini daima hakir görmeli. Salih kimseleri ise hürmet ve ihtiramla karşılamalı. Salih olan kimselere hürmet etmeyi bilmeyen kimseye, Allah (c.c.) onların sohbetini haram kılar. Kim ibâdet ve teâtın büyüklüğü ve merhametliğini bilmezse, Allah (c.c.)onun kalbinden ibadet ve taat zevkini alır,

Fudeyl bin İyad (r.a.) a sorulur ve denir ki;

-“Ey Ebu Ali, kişi ne zaman Salih olur?”

Fudeyl bin İyad (r.a.) şu cevabı verir;

-“Niyetinde nasîhat,
-“Kalbinde korku,
-“Dilinde doğruluk,
-“Azalarında amel-i Salih bulunduğu zaman.”

Mükaşefetil Kulub (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâla hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri İbretle nasıhatleri dinleyen, dilinde doğruluk ve kalbinde korku bulunan kullarınden eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ Barajı (Sonbahar manzarasi) Nusaybin

Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)

Evliyanin büyüklerinden, Künyesi Ebu Abdurrahman olup, adı Hâtim bin Unvan bin Yusuf el-Esâm’dır.

Belh şehrinde doğmuştur. Doğum tarihi kesin belli değildir. Hatem-i Esâm, Şakik-i Belhİ (r.a.) nin talebesi Ahmed-i Hadraveyh (r.a.) in hocasıdır. 237 (Miladi 852) senesinde Vaşcer’de vefat etmiştir.

Kendisine “Esâm” (kulağı duymaz) denilmesinin sebebi şudur

-“Birisi (Bayan bir hanım dükkanında alişveriş yaparken) onunla konuşurken kazayla yellendi. Hatim-i Esâm (r.a.) o şahıs utanmasın diye “Yüksek sesle konuş, ancak yüksek sesle kounuşulanları duyabiliyorum.” Dedi Bu yüzden ona Esâm denilmişitir.

Akil Balığ olduğu andan itibaren, Şakik-i Belhi (r.a.) nin sohbetlerine devam etti. Onun talebesi oldu.

Zahiri ve bâtını ilimlerin mutahassısı olan Hatim-i Esâm bir gün talebelerinden bir kaçına;

-“İnsanlar size Hâtim’den ne öğrendiniz deseler ne dersiniz?” buyurdu

Talebeleri;

-“İlim öğrendik deriz.” Dediler.

Hâtim-i Esâm (r.a.);

-“Hâtim’im ilmi yoktur nerlerse ne dersiniz?” buyurdu.

Talebeleri;

-“Hikmet öğrendik deriz.” Dediler.

Hâtim-i Esâm (r.a.);

-“Hikmeti de yoktur derlerse, ne dersiniz?” diye sordu.

Talebeleri;

-“Elinde olana kanaat eder, başkalarından bir şey beklemez deriz.” Dediler.

Medine-i Münevvere âlimleri de Hâtim-i Esâm (r.a.) ın ilmini takdir etmişlerdir.

Medine âlimleri ona;

-“Allahım bana rızık ver.” Dua’siyle ilgili olarak sorduklarında;

Hâtim-i Esâm (r.a.);

-“Hacet anında istenilmesini, eğer mevcutsa yenilemesini ve yedirilmesini, çünkü Allah-u Teâlâ’nın bunların yerine daha fazla vereceğini belirtti.”

Bunun üzerine Medine âlimleri şöyle dediler;

-“Ey Ebu Abdurrahman! Allah-uTeâlâ’ya şükür ederiz, sizden bilmediğimizi öğrendik.”

Devam edecek…

İslâm âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ Baraji (Sonbahar mevsimi) Nusaybin

Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)- 2

Muhammed bin Mûsa (r.a.) anlatır;

Hâtim-i Esâm (r.a.) insanlardan uzak yaşıyordu. Onlardan dünyalık istemiyor, bazı meseleler haricinde kimseyle görüşmüyor ve kubbeli bir yerde bulunuyor diye Halife Harun Reşid’e bildirdiler.

Bunun üzerine halife Harun Reşid’de Hâtim-i Esâm (r.a.) a Muhammed bin Hasan, Kisaı, Ömer bin Bahr ve başka bir kişiden daha meydana gelen dört kişiyi gönderdi.

İçlerinden biri,

-“Ey Hâtim! Ey Hâtim!” diye çağırmaya başladı.

Hâtim-i Esâm (r.a.) onlara cevab vermedi.

-“Ma’budun hakkı için, bize cevab ver.” Diye Allah-u Teâlâ’nın ismini verince, o zaman başını çıkartıp şöyle dedi;

-“Hayret, bu Mü’minin kâfire, Kâfirin Mü’mine yeminidir. Benim İlâhımı sizin İlâhınız dışında hususileştirdiniz. Bunu iyi bilin ki, Allah-u Teâlâ’ya itaat etmek, Reşid’e hizmet etmekten daha iyidir.”
Buyurdu.

Gelenler;

-“Bizim Reşid’in adamları olduğumuzu nereden anladın.” Dediler.

Hâtim-i Esâm (r.a.);

-“Siz dünya halinden razı olanlardansınız. Dünya halinden razı olan kimseler ancak Reşid’in etrafında bulunur.” Dedi.

Birgün Şakik-i Belh-i (r.a.) Hâtim-i Esâm (r.a.) a sordu;

-“Ne kadar zamandır buraya geliyor, beni dinliyorsun?”

Hâtim-i Esâm (r.a.);

-“Otuz sene.”

Şakik-i Belhi (r.a.);

-“Bu kadar zaman içinde benden ne öğendin. Neler istifade ettin?”

Hâtim-i Esâm (r.a.);

-“Sekiz şey istifade ettim.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hâtim-i Esâm (radiyallah-u anhu) ın yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-çağ baraji (Sonbahar mevsimi) Nusaybin

Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)- 3

 Şakk-i Belhi (r.a.) bunu duyunca;

-“Yazıklar olsun Ey Hâtim! Bütün zamanımı sana harcadım, senin ise, sekiz şeyden fazla istifaden olmamış.” Diye çok üzüldü.

Hâtim-i Esâm (r.a.) dedi ki;

-“Ey hocam!”

-“Doğrusunu istiyorsan, böyledir. Bundan fazlasını zaten istemem. Bana bu kadar yetişir.”

Ve devam etti

-“Çünkü iyi biliyorum ki, dünyada ve ahrette felaketlerden kurtulup ebedi saâdee kavuşmak, bu sekiz bilgi ile olacaktır.” Dedi

Hocası Şakik-i Belhi (r.a.);

-“Söyle! Bunları ben de anlayayım.” Dedi.

Hâtim-i Esâm (r.a.) dedi ki;

-“Ey hocam! Birincisi;”

-“İnsanlara baktım, herkes bir şey’i seçmiş, onu sevmiş gördüm ve bu sevgilerin çoğu onlara ölüm yatağına kadar, bazıları öldüğü vakte kadar, bazıları da mezara girinceye kadar, arkadaşlık ediyor ve sonra onları yalnız ve zavallı olarak bırakıp ayrılıyorlar gördüm.”

-“Onunla beraber kimse mezara girmiyor, dert ortağı olmuyor.”

-“Bu hali görünce, düşündüm ve kendime dedim ki;”

-“Dünyada öyle dost seçmeliyim ki, mezara benimle gelsin. Bana orada arkadaşlık etsin. Aradım, taradım. Allah-u Teâlâ’ya yapılan ibadetlerden başka, böyle sâdık bir sevgili bulunmadığını gördüm. Dost olarak onları seçtim ve onlara sarıldım.”

Hocası olan Şakik-i Belhi (r.a.) bunu duyunca;

-“Çok güzel yapmışsın Yâ Hâtim, çok doğru söyliyorsun, ikinci faydayı da söyle, anlayayım.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hâtim-i Esâm (radiyallah-u anhu) in yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ baraji (Sonbahar mevsimi) Nusaybin


Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)- 4

Hâtim-i Esâm (r.a.) dedi ki;

-“Ey Hocam! İkinci faydam;”

-“İnsanlara baktım, herkesi, arzuları, keyifleri peşinde koşuyor, nefsin istekleri arkasında yürüyor gördüm ve şu ayet-i kerimeyi düşündüm;”

-“Allah-u teâlâ’dan korkarak nefislerine uymıyanlar, elbette cennete gideceklerdir.”

-“Çok düşündüm. Kur’an-i Kerimin baştan başa doğru olduğunu, bilgilerimle, tecrübelerimle, aklımla, vijdanımla anladım ve tam inandım.”

-“Nefsimi düşman bilerek, ona aldanmamağa, uymamağa karar verdim ve nefsimle mücadeleye başladım. Nefsimin arzularını ve isteklerini yapmadım.”

-“Nihayet teslim olarak, ibadetlerden kaçan o nefsin, şimdi Allah-u Teâlâ’ya itaata koştuğunu, isteklerden vazgeçtiğini gördüm.” Dedi.

Hocasi Şakik-i Belhi (r.a.) bunları işitince;

-“Allah-u Teâlâ sana iyilikler versin, ne güzel yapmışsın Ya Hâtim! Üçüncü faydayi da söyle dinliyeyim.”
Buyurdu.

Hâtim-i Esâm (r.a.) dedi ki;

-“Ey Hocam! Üçüncü faydam;”

-”İnsanların haline baktım, herkes dünyada bir sıkıntıya girmiş, böylece dünyalık toplamağa uğraşıyorlar gördüm.”

-”Sonra şu ayet-i Kerimeyi düşündüm;”

-“Dünya malından, sarıldığınız, sakladığınız her şey, yanınızda kalmayacak, sizden ayrılacaktır. Ancak Allah rızası için yaptığınız iyilikler ve ibadetler sizinle beraber kalacaktır.”

-“Dünya için topladıklarımı, Allah yolunda harcadım, fukaraya dağıttım. Yâ’ni bâki kalmaları için, Allah-u Teâlâ’ya ödünç verdim.”

Hocası olan şakik-i Belhi (r.a.) bu sözleri işitince;

-“Ya Hâtim! Ne güzel yapmışsın ve ne güzel söyliyorsun. Dördüncü faydayı da söyle dinliyeyim.” Buyurdu.

Devam Edecek…

İslam âlimleri Ansiklopedisi

Alla-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri tasavvuf ehli olan Kendi veli Kullarının yüzü suyu hürmetine Günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ Barajı (SONBAHER MEVSİMİ) Nusaybin

Hâtim-i Esâm (r.a.) dedi ki;

-Ey Hocam! Dördüncü faydam;”

-”İnsanlara baktım, herkesin başkalarını beğenmediğini gördüm. Buna sebep, birbirlerine hased etmeleri, birbirlerinin mevkilerine, mallarına ve ilimlerine göz dikmeleri olduğunu anladım.”

-”Ve şu ayet-i kerimeye dikkat ettim;”

-“Dünyadaki maddi, ma’nevi bütün rızıklarını aralarında taksim ettik.”

-“Herkesin ilim, mal, rütbe, evlad gibi rızıklarının dünya yaratılmadan evvel, ezelde taksim edildiğini, kimsenin elinde bir şey olmadığını ve çalışmağı, sebeplere yapışmağı emrettiğinden, O’na itaat etmiş olmak için, çalışmak lazım geldiğini ve haset etmenin büyük zararlarından başka, zâten lüzümsüz olduğunu anladım.”

-“Ve Allah-u Teâlâ’nın ezelde yaptığı taksime ve çalışınca Rabbimin gönderdiğine râzi oldum.”

-“Bütün Müslümanlarla sülh üzere olup, herkesi sevdim ve sevildim.”

Hocasi şakik-i Belhi (r.a.) bunları işitince ;

-“Ne iyi yapmışsın ve ne iyi söyliyorsun Ya Hâtim! beşinci faydayı da söyle dinliyeyim” dedi.

Devam Edecek…

İslam âlimleri Ansiklopedisi

Alla-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri tasavvuf ehli veli Kullarının yüzü suyu hürmetine Günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ barajı (Sonbahar manzarası) Nusaybin

Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)- 6

Hâtim-i Esâm (r.a.) dedi ki;

-“Ey Hocam! Beşinci faydam;”

-“İnsanlara baktım, bir çoklarının insanlık şerefini, kıymetini, âmir, müdür olmakta, insanların kendilerine muhtaç olduklarını ve karşılarında eğildiklerini görmekte zannettiklerini ve bununla iftihar ettiklerini, öğündüklerini gördüm.”

-“Bazıları da, kıymet ve şeref, çok mal ve evlad ile olur sanarak, bunlarla iftihar ediyorlar. Bir kısmı da insanlık şerefi, malı, parayı, insanların hoşuna gidecek, herkesi eğlendirecek yerlere sarfetmektir sanarak, Allah-u Teâlâ’nın emrettiği yerlere ve emrettiği şekilde harc edemiyorlar ve bununla oğünüyorlar gördüm.”

-“Ve şu ayeti kerime’yi düşündüm;”

-“En şerefliniz ve en kıymetliniz, Allah-u Teâlâ’dan çok korkanınızdır.”

-“İnsanların yanıldıklarını, aldandıklarını anladım. Ve takva’ya sarıldım. Rabbimin AFFINA VE İHSANLARINA KAVUŞMAK İÇİN, O’ndan korkarak dinin dışına çıkmadım. Haramlardan kaçtım.”

Şakik-i Belhi (r.a.) bunları işitince;

-“Ne güzel söyliyorsun Ya Hâtim! Altıncı faydanı da söyle.” Buyurdu.

Hâtim-i Esâm (r.a.) dedi ki;”

-“Ey Hocam! Altıncı faydam,”

-“İnsanlara baktım. Birbirlerinin mallarına, mevkilerine ve ilimlerine göz dikerek, fırka fırka, parti parti ayrılarak, birbirlerine düşmanlık ettiklerini gördüm.”

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Tasavvuf ehli veli kulların şefaatına nail eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu