‘Menkıbeler’ olarak etiketlenmiş yazılar

Çağ-Çağ barajı (Sonbahar mevsimi) Nusaybin

Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 6

Sapık, hemen söz alıp;

-“Ya ca’fer, bunlar Kur’an-i kerimde var mı?”

Ca’fer-i sadık (Radiyallah-u anh);

-“Zümer suresi altmışdokuzuncu ayetinde;”Peygamber ve bunların şahidleri, hesap için getirilir” buyuruldu (Yahut şehitleri getirilir.) denildi.

Sapık;

-“Ya Ca’fer, şimdiye kadar, üç halifeyi sevmiyordum. Şimdi buna pişman oldum. Tevbe edersem kabul olur mu?”

Ca’fer-i Sadık (r.a.);

-“Çabuk tevbe et. Bu Tevbe, saâdetine alâmettir. Bu hal ile ahrette gitseydin dinin boşa giderdi.”
İmâm-i Ca’fer-i Sadık (r.a.), hadis ilminde sika (güvenilir) bir ravi olup ve kendisinden pek çok hadis-i şerif rivayet edilmiştir.

Bu hadis-i Şerifleri, babasından, o da kendi babasından ve annesinden, Ata bin Ebi Rebâh (r.a.) den ve Zühri (r.a.) gibi bir çok ravi’den alıp öğrenmiş ve kendisinden de Süfyan-i Servi (r.a.), Süfyan bin Uyeyne, İmâm-i â’zâm Ebû Hanife (r.a.), Malik bin Enes (r.a.), Ebu Eyyub-i Sahtiyan (r.a.) i gibi zatlar hadis-i şerif bildirmişlerdir.

Hadis-i Şerifler, Sahih-i Buhari (r.a.) nin dışında kalan kütüb-i sitte’nin hepsinde yer alır. Hadis ilminde, İmâm-i Şafi-i (r.a.) ve Yahya bin Muin (r.a.), O’nun Sika (güvenilir olduğunu bildirmişlerdir.

İmâm-i Âzam Ebu Hanife (r.a.) o’nun hakkında;

-“Ondan daha fakıh (fıkh ilmini bilen) kimse görmedim.” Buyurdu.

Ebû Hatem (r.a.) de, Onun sika (güvenilir) bir ravi olduğunu söyliyor. Salih bin Ebil-Esved (r.a.), İmâm-i Cafer-i Sadık (r.a.) in;

-“Beni kayıbetmeden önce, her ilimden sorunuz. Benden sonra, size, benim gibi söyleyen birisini bulamazsınız.” Buyurduğunu haber verdi.

Her ilimde ‘Üstad’, her ma’rifette ‘Mahir’ idi. Doğruluğu ve ve sadakatı o kadar çoktur ki, bundan dolayı kendisine “S’ADIK” lakabı verildi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas (Cin tepesi) Nusaybin

Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 8

Resulullah (sallallahu aleyhi ve selem) ın nurlu yolunu, hiç değiştirmeden, apaçık ve tam doğru olarak bugüne kadar ulaştırmada, Ehl-i sünnet âlimlerinin hizmeti çok büyüktür.

Bu büyük hizmet için, aralarında vazife taksimi yapan bu âlimlerden İman, inanç bilgilerini anlatıp öğretenlere ;”MÜTEKELLİMİN” dedildi.

İbadetlerin ve işlerin nasıl olacağı, haram ve helalı, farzı, vacibi öğreten âlimlere de;”FUKAH” denildi.

Kalb ile yapılacak ve sakınılacak şeyleri öğreten ilme;”TASAVVUF” ve bu ilmin âlimlerine de;MUTASAVVİFİN” denildi.

İşte İmâm-i Cafer-i sadık (r.a.), bu üçüncü ilmi anlattı, öğretti. Kelâm ve fıkıh âlimlerinin uğraştığı sahada ayrıca kitab yazmadı. Yoksa bu bilgilerde de, bütün âlimlerin ve evliyanın Üstadı idi.

Bu büyük İmâmın hayatı, hali ibret dolu menkıbeleri o kadar çoktur ki, anlatmakla ve yazmakla bitirilemez. Okuyanların, işitienlerin gönüllerinde bu büyük ‘veli’ ye karşı, çok az da olsa sevgiye, muhabbete vesile olması için menkıbelerinden ve hikmetli sözlerinden seçerek ba’zılarını yazıyoruz.

Birgün devrin meşhur âlim ve zahidlerinden Davud-i Ta-i (r.a.) Ca’fer-i sadık (r.a.) ın yanına gelmişti.

O’na dedi ki;

-“Ey Peygamber (Alayhis selam) torunu! Bana bir nasıhat ver. Çünkü kalbim karardı.”

Cafer-i sadık (r.a.) buyurdu ki;

-“Ey Davud! Sen, zamanımızın en zahidi, Allah’tan en çok korkanısın. Benim nasıhatıma ne ihtiyacın var?”

Davud-i Ta-i (r.a.);

-“Ey Resulullah (Aleyhis selam) torunu. Sizin bütün yaratılmışlara üstünlüğünüz var. O büyük peygamber (a.s.v.) ın kanı damarlarınızda dolaşmaktadır. Onun için herkese nasıhat vermeniz, üzerinize vacibtır. Borçtur.”

Ca’fer-i Sadık (r.a.);

-“Ey Davud! Ben kıyamet günü gelince Ceddim olan Muhammed (Aleyhis selam) ın elimden yakalayıp; -”Niçin bana hakkıyle uymadın?, Demesinden korkuyorum. Bu işler, neseb (soy) işi değil, ibadet ve amel işidir.”

Davud-i Ta-i (r.a.) bu sözleri duyunca ağlamaya başladı. Ve dedi ki;

-“Ya Rabbi! Onun varlığı Peygamberlik soyundan gelmiştir, Sözleri yaşayışı herkese senettir, delildir. Dedesi Resulullah (Aleyhis selam), Annesi Betûl (Hazreti Fatima evladından) olduğu halde, böyle düşünürse, Davud da kim oluyor ki, yaptıklarının bir kıymeti olsun!”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas (Cintepesi) Mevki-i Nusaybin

Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 9

Hazreti İmâm-i Ca’fer-i Sadık (r.a.) mütevazi ya’ni çok alçak gönüllü idi. Kimseyi incitmezdi. Her mü’mini kendisinden daha kıymetli bilirdi.

Bir gün kölelerini çağırdı. Onlara dedi ki;

-“Geliniz, sizinle sözleşelim. Kıyamet günü içinizden hanginiz kurtulursa, onun diğerlerine şefaatçi olması için birbirimize söz verelim.!”

Köleleri;

-“Ey Allah-u Teâlâ Resulunun evladi! Sizin bizim şefaatımıza ihtiyacınız yoktur. Dedeniz Muhammed (Alayhis selam) bütün insanların ve cinlerin şefaatçısıdır.”

Bunun üzerine Ca’fer-i sadık (r.a.);

-“BEN BU AMELLERİMLE, İŞLERİMLE YARIN KIYAMET GÜNÜNDE CEDDİMİN YÜZÜNE BAKMAYA UTANIRIM.” Buyurdu.

İmâm-i Ca’fer-i sadık (r.a.) bir müddet halvet (yalnızlık) halinde kalmış, evinden insanlar arasına çıkmamıştı.

Evliyanın büyüklerinden Süfyan-i servi (r.a.) evine gelip;

-“Ey Resullah (Aleyhis selam) ın torunu! İnsanlar bereketli nefesinizden, faydalı sohbetinizden mahrum kaldı. Niçin uzlete çekildiniz?” deyince

Ca’fer-i Sadık (r.a.) buyurdu ki;

-”Şimdi böyle gerekiyor. (Zaman bozuldu ve dostlar değişti) Sözümüzün hakikatı meydana çıktı”

Ve şu iki beyti okudu;

-“Geçen gün gibi geçti gitti. Vefa da,
İnsanların kimi hayal, kimi ümit peşinde.”

Dostluk, vefa görünüşte kaldı aralarında,
Fakat kalbleri akreplerle dolu gerçekte.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ barajı (Sonbahar manzarsı) Nusaybin

Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 10

Zamanın hükümdarı bir gece vezirine dedi ki;

-“Hemen git, İmâm-i Ca’fer (r.a.) i buraya getir. Onu hemen öldürmek istiyorum.”

Vezir;

-“Evinde oturmuş, gece gündüz ibadetle meşgül olan, devlet işlerine karışmayan bu kimseyi öldürmekten vazgeç!”

Vezir, hükümdarı bundan vazgeçirmek için epey dil döktü. Fakat hükümdari ikna edemedi. Mecburen gidip çağırdı.

Vezir Ca’fer-i sadık (r.a.) i çağırmaya gidince hükümdar celatlara emir verdi.;

-“İmâm-i Cafer (r.a.) içeri girince, ben başımdan külahımı çıkardığım zamana hemen başını vuracaksınız.”

Bir müddet sonra, İmâm-i Ca’fer-i Sadık (r.a.) hazretleri içeri girdi. Hükümdar bunu görünce, derhal ayağa kalktı. Büyük bir tevazu ile O’nu karşıladı. Koltuğuna oturttu. Kendisi edeble karşısına diz çöküp oturdu. Celatlar ve hizmetçiler şaşırıp kaldılar.

Hükümdar Hazreti İmâm-i Ca’fer-i Sadık (r.a.) a;

-“Efendim, benden bir emriniz, isteğiniz olursa hemen emredin, yapayım.” Dedi.

Hazreti İmâm-i Ca’fer-i sadık (r.a.)  buyurdu ki;

-“Senden bir ricam yok. Beni bir daha yanın açağırma! Rabbime ibadetten beni alıkoyma, başka bir şey istemem.”

Gitmek üzere ayğa kalktı. Hükümdar izzet ve ikramla onu uğurladı. Hazreti İmâm-i Ca’fer-i sadık (r.a.) gittikten sonra vucudunda bir titreme oldu. Baylıp düştü.

Kendine gelince, Veziri sordu;

-“Bu ne haldır. Hani o zat’ı öldürtecektiniz?”

Hükümdar cevab verdi;

-“Hazreti imâm-i Ca’fer-i Sadık (r.a.) içeri girince, yanında büyük bir arslan gördüm. Lisan-i hal ile bana; ‘-Onu incitirsen seni parça parça ederim.’ Diyordu. Bunu görünce ne yapacağımı şaşırdım.”

Süfyan-i Servi (r.a.) hazretleri, bir gün Ca’fer-i sadık (r.a.) ın evine gitmişti. Huzuruna girip görüşmek için izin istedi.

Kendisine izin verdi. Yanına geldiği zaman O’na dedi ki;

-“Ey Süfyan! Sen, zaman zaman sultan ile görüşüyorsun. O seni arıyor, sen de ona gidiyorsun. Ben ise, mümkün mertebe sultandan uzak duruyorum. Zamanın hali bunu icabettiriyor. Yanımdan hemen çık, git!”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ barajı (Sonbahar manzarası) Nusaybin

Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 11

Süfyan-i Servi (r.a.);

-“Bana bir hadis-i şerif nakletmedikçe buradan ayrılmıyacağım, Ey İmâm! Senden nasihat alacak bir hadis-i şerif işitip gideyim.” Dedi.

İmâm-i Ca’fer-i sadık (r.a.);

-“ÇÜNKÜ SÖZÜN SANA FAYDASI YOKTUR. Ben babamdan, o da babasından, dedem de babasından rivayet ederek CEDDİM Resulullah (a.s.v.) dan bildirilen üç şey’i anlattı.”

-“Allah-u Teâlâ’nın ni’metine kavuşan ve bu ni’metin devamlı olmasını isteyen kimse, Allah’a HAMD VE ŞÜKRÜNÜ ÇOĞALTSIN! Zira Allah-u Teâlâ Kur’an-i Kerim’de İbrahim Suresi onuncu ayetinde;”Nimetlerimin kıymetini bilir, emrettiğim gibi kullanırsanız, onarlı artırırım. Kıymetini bilmez, bunları beğenmezseniz, elinizden alır, şiddetli azap ederim.” Buyurdu

-“Bir kimse, rızkı azaldığı zaman çok tevbe ve istiğfar etsin! Zira Allah-u Teâlâ Nuh suresinde tevbe ve istiğfar edenlerin, günahlarını bağışlayacağını ve rızıklarını artıracağını va’dediyor.”

-“Bir kimse Sultandan veya herhangi şeyden bir sıkıntı görürse ve bir belaya düçar olursa;-“La havle vela kuvvete illa billahil-aliyyil-azim” desin!”

Bunun üzerine Süfyan-i Servi (r.a.) İmâm-i ca’fer-i Sadık (r.a.) in elini tuttu

Ve O’na dedi ki;

-“Hepsi bu üçü müdür?”

İmâm-i Ca’fer-i Sadık (r.a.);

-“Ey Süfyan! Bunları iyi anla! Allah-u Teâlâ’ya yemin ederek söyliyorum ki, bunları yaparsan çok ihsanlara, iyiliklere kavuşursun.” Buyurdu.

Birgün Ca’fer-i Sadık (r.a.) a sordular;

-”Allah-u Teâlâ faizi niçin haram kılmıştır?”

Ca’fer-i Sadık (r.a.) Buyurdu ki;

-“İnsanların birbirlerine iyilik yapmaları, ihsanda bulunmaları için, Allah-u Teâlâ onu haram etti. Faiz haram olmasaydı, birbirine karşılıksız iyilik yapan kalmazdı. Yapılan her iyiliğin karşılığı olarak dünyada menfaat bekleyen çok olurdu.”

İmâm-i Ca’fer-i sadık (r.a.) hazretleri duâsı makbul olanlardandı. Allah-u Teâlâ’dan bir şey istediğinde daha sözü bitmeden isteği verilirdi.

Bir gün yalnız başına yolda gidiyordu.Kendisini sevenlerden biri de arkasından yürüyordu.

Bir ara Ca’fer-i Sadık (r.a.) hazretleri;

-“Ya Rabbi! Elbisem yoktur, bana elbise gönder.” Buyurdu.

Aniden bir paket içinde iblise geldi. Arkadan takib eden zat evlerine kadar geldi.

Hazreti İmâm-i Ca’fer-i sadık (r.a.) a;

-“Ya efendim siz dua ederken ben de amin dedim. Eski elbiselerinizi bana verin” dedi.

Bu söz Hazreti İmâm-i Ca’fer-i sadık (r.a.) ın hoşuna gitti ve elbiselerini ona verdi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ barajı (Sonbahar manzarası) Nusaybin

Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 12

Bir şahıs, imâm-i Ca’fer-i Sadık (r.a.) den Allah-u Teâlâ’nın kendisine çok mal verip, çok hac yapması için dua buyurmasını istedi;

Ca’fer-i sadık (r.a.);

-“Ya Rabbi! Buna “elli” hac yapacak kadar mal ver!” diye dua etti.

O şahıs “elli”hac yaptı. Ellibirinci hac için Cüfe denilen yerde gusül edecekti. Sel geldi ve orada vefat etti.

Hakem bin Abbas-i kelbi (r.a.) Buyururyor ki;

-“Benim Zeyd isminde bir amcam var idi. O Ca’fer-i Sadık hazretleri (r.a.) ne çok itirazda bulunurdu.
Bir gün bir hurma mevzusu açıldı. O anda çok itirazda bulundu

Ve dedi ki;

-“Ca’fer-i sadık nerde, böyle işler nerde?”

Ca’fer-i sadık (r.a.) ın bu işden haberi oldu ve şöyle buyurdu;

-“Ya Zeyd-i Kelbi, eğer böyle bir şey varsa, Allah-u teâlâ sana, KELB BÜYÜKLÜĞÜNDE BİR HAYVAN MUSALLET ETSİN Kİ O HAYVAN SENİ HELAK ETSİN.”

Birgün Zeyd-i Kelbi bir yere giderken, yolda köpek büyüklüğünde bir arslan saldırdı ve onu öldürüp çiğerlerini söktü. Bu olaydan sonra kimse Ca’feri Sadık (r.a.) a itirazda bulunmadı.

İmâm-i Ca’fer-i Sadık hazretleri (r.a.), Ehl-i Beyt’in en büyüklerindendir. Nurlu kalbine akıp gelen ilmin ve feyzin çokluğu akıl ve dil ile anlatılamaz. İnce ma’rifetleri bildiren sözler, nükte ve latifeleri çok meşhurdur. Sayılmayacak kadar hikmetli sözleri vardır.

Ca’fer-i sadık (r.a.) Buyurdu lar ki;

-”Beş kimsenin sohbetinden, yani beş kimse ile beraber bulunmaktan sakın;”

-“1-Yalan söylayanden sakın. Çünkü ona daima aldanırsın. Çünkü sana iyilik yapayım derken, kötülük yapar.”
-“2-Cimriden sakın.”
-“3-Ahmaktan ya’ni aklı az olandan sakın. Çünkü en çok işine yarıyacağı zaman, seni bırakır.”
-“4-Kötü kalbli kimseden sakın. Çünkü işin bozulunca (düşünce) seni harcar.”
-“5-Fasıktan Ya’ni günah işlemekten utanmayan kimseden sakın! Çünkü, seni bir lokma ekmeye satar.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-çağ Barajı (Sonbahar manzarası) Nusaybin

Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 13

Ca’fer-i sadık Hazretleri (r.a.) buyurdular ki;

-“Bir mü’min kardeşine ait hoş olmayan bir iş duyarsan, birden yetmişe kadar özür kapısını araştır. Bulamazsan belki benim anlamadığım bir özür kapısı vardır de ve kapa.”

Yine Ca’fer-i sadık (r.a.) buyurdu ki;

-“Müslüman kardeşinizden ma’nasını anlamadığınız bir söz duyarsanız, iyiye yorunuz. Daha iyisi kâbil olmayacak kadar iyiye yorumlayınız. Anlayamamaktan dolayı kendinizi ayıplayın.”

Yine Buyurdu ki;

-“Bir hata işlediğiniz zaman istiğfar edin, hatada ısrar helak olmaya sebeptir. Bir kimse geçim darlığı çekiyorsa istiğfare devam etsin.”

Ca’fer-i Sadık (r.a.) anlatıyor;

-“Allah-u Teâlâ, dünyaya emretti ki; Ey dünya, bana hizmet edene, sen hizmetçi ol! Senin peşinde koşana da zahmet, sıkıntı ver!”

Ca’fer-i sadık (r.a.) yine buyurdu;

-“Bu dört şey’i, her şerefli kimsenin yapması gerekir. Yapmaması ona yakışmaz;

-“1-Bulunduğu meclise babası gelirse ayağa kalkmak,”
-“2-Misafire hizmet etmek.”
-“3-Yüz tane hizmetçi olsa, muhtaç olmadığı zaman bineğine yardım istemeden binmek.”
-“4-İlim eğrendiği hocasına hizmet etmek.”

Ca’fer-i sadık (r.a.) buyuruyor ki;

-“Bir kimse, sevdiği bir malının elinde devamlı kalmasını isterse, ona baktıkça, “Maşallah, la havle vela kuvvete illa billah (Ya’ni, Allah’ın dilediği olur, kuvvet O’nundur.) desin.

Yine Buyurdu;

-“Malı ve evladı çok olmasını isteyen nebati (sebze) yemek çok yesin.”

Ca’fer-i sadık (r.a.) buyurdu ki;

-“Din âlimleri (fakıhler) sultanların devlet adamlarının kapısına gidip, onlara yaltaklanmadıkça Peygamberlerin vekilleridi.”

Ca’fer-i Sadık (r.a.) buyurdu ki;

-“Namaz, her takva sahibi için yakınlıktır. Hac, her güçsüzün cihadıdır. Bedenin zekati oruçtur. Amel (İbadet, hayırlı iş) yapmadan karşılık bekleyen, yaysız ok atana benzer.”

Ca’feri sadık (r.a.) buyurdu ki;

-“Sadaka vererek rızkınızı çoğaltınız. Zekat vererek mallarınızı koruyunuz. İktisat eden, tasarrufa riayet eden aldanmaz. Tedbirli, düzenli yaşamak, geçimin yarısıdır. İnsanlarla iyi geçinmek, aklın yarısıdır.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-çağ barajı (sonbahar manzarası) Nusaybin

Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 14

Ca’fer-i Sadık (r.a.) in hikmetli sözleri;

Buyurdu ki;

-“Ana-babasını üzen, onlara isyan etmiş olur. Musibet zamanında dizini döven, sevabından mahrum olur. Allah-u Teâlâ sabrı, musibet miktarınca indirir.”

-“Takvadan (Allah-u Teâlâ’dan korkup, haramlardan, sakınmaktan) daha üstün azık yoktur. Susmaktan güzel şey yoktur. Bilgisizlikten zararlı düşman yoktur. Yalandan büyük hastalık yoktur.”

Ca’fer-i sadık (r.a.) buyurdu ki;

-“İyilik üç şeyle tamam olur.”

-“1-O iyiliği yapmakta acele etmek.”
-“2-Yaptığı iyiliği gözünde büyütmemek, daima küçük görmek.”
-“3-İyiliği yaparken, gizlice yapmak.”

Yine Buyurdu ki;

-“Günahlara tevbe etmeyi geciktirmek. Allah-u teâlâ’ya karşı mağrur olmak, kibirli olmaktır.”

-“Kız evletlar, ana-babası için hayır ve hasanettirlar. Oğlanlar ise, Ni’mettirler. Hasenat sahibi olanlar sevap kazanır. Ni’metlerden ise hesaba çekilir, sual sorulur.”

-“Bir kimse, kusur, günah işlediği zaman utanmıyorsa, yaşlandığı zaman pişmanlık duyup kötü işlerinden vazgeçmezse ve tenha bir yerde olduğu zaman Allah-u teâlâ’dan korkmazsa, onda hayır yoktur.”

Yine Buyurdu ki;

-“Üç şey vardır ki, Müslümanları çok aziz eder;”

-“1-Kendisine zulüm edeni afv etmek,”
-“2-Kendisine bir şey vermeyene, iyilikte bulunmak.”
-“3-Kendisni aramayanları, arayıp hallerini sormak.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

çağ-çağ barajı (Sonbahar manzarası) Nusaybin

Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 15

Hazret-i Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh) ın oğlu Musa Kazım için olan nasihati pek meşhurdur;

Oğluna buyurdu ki;

-“EY OĞLUM!”

-“Kendi rızkına razı ol! Kendi rızkına razı olan, kimseye muhtaç olmaz. Gözü başkasının malında olan, fakir olarak ölür. Allah-u Teâlâ’nın taksim ettiği rızka razı olmayan, O’nu kazâ ve kaderinde, dilediğini yaratmakta töhmet altında tutmuştur. Kendi kusurlarını küçük gören, başkasınınkilerini büyütmüş olur. Her zaman kendi kusurlarını büyük gör.”

-”EY OĞLUM!”

-“Başkasının gizli bir şeyini açığa vuranın, evindeki gizli şeyler herkesçe bilinir. Kardeşi için kuyu kazan, o kuyuya kendisi düşer. Ahmaklar arasında bulunan horlanır, âlimler arasında bulunan hürmet görür.”

-“EY OĞLUM!”

-“İnsanlara kızmaktan sakın. Yoksa sana da kızarlar. Boş iş ve söze karışmaktan sakın, sonra aşağılanırsın.”

-“EY OĞLUM!”

-“Lehinde veya aleyhinde de olsa, hakkı, doğruyu söyle! Böyle yaparsan herkes seninle istişare eder (danışır, fikrini alır).”

-“EY OĞLUM!”

-“Arkadaşlık yaptığın, ziyaretine gittiğin kimse, iyi ahlak sahibi olsun. Kötü ahlaklı olanlarla arkadaşlık etme, onlarla görüşme! Çünkü onlar, suyu olmayan çöl, dalları yeşermiyen ağaç, ot bitmeyen topraktırlar.”

-“EY OĞLUM!”

-“Allah-u Teâlâ’nın kitabını okuyucu, iyilikleri emredici, kötülüğü nehyedici, sana gelmeyene sen gidici, seninle konuşmayanla konuşucu ol! İsteyene ver, Gıybet’ten, koğuculuktan sakın. Çünkü söz taşımak, insanların kalbinde düşmanlığı artırır. İnsanların ayıplarını gören, onların hedefi olur.”

Ca’fer-i sadık Hazretleri (r.a.) nin rivayet ettiği hadis-i şeriflerden bazıları şunlardır.

Peygamber Efendimiz (Sallallah-u Aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“Allah-u Teâlâ’nın ni’metlerine kavuşan, bu ni’mete hamd ve şükür etsin! Rızkı azalan kimse, çok tevbe ve istiğfar yapsın. Sıkıntıya düşen, bir musibete yakalanan kimse de ”La havle vela kuvvet illâ billah” desin.

-“Allah-u Teâlâ’nın hidayete kavuşturduğu kimse saptıramaz. Allah-u Teâlâ’nın hidayet vermediğini, kimse hidayete erdiremez. Sözlerin en iyisi, Allah-u teâlâ’nın kitabıdır. YOLARIN EN İYİSİ, Muhammed Aleyhis selam’ın gösterdiği yoldur. İşlerin en kötüsü, bu yolda yapılan değişikliklerdir. Bid’atların hepsi, delalettir, sapıklıktır.”

-“İlim hazinedir. Anahtarı, sorup üğrenmektir. İlmi isteyiniz ki, Allah-u Teâlâ size merhamet etsin. İlim öğrenmekte dört kişiye sevab vardır. Talebeye, Hocaya, Dinlayenlere ve onlara icabet edenlere.”

-“Rivayet ettiği hadis-i kudsi’de;-“La ilâhe İllallah Kal’amdır. Bunu okuyan Kal’aya girmiş olur. KAL’AMA GİREN DE, AZABIMDAN KURTULUR.” Buyurdu.

İmâm-i Ahmed bin Hanbel hazretleri (r.a.) Müsned’inde buyuryor ki; CEBRAİL (a.s.) Allah-u Teâlâ’dan naklen, Peygamber efendimiz (s.a.v.) e; -“La ilahe illallah hısnı, men dehale hısnı, emine min azabi. Şeklindeki dua’yı her kim rivayet edenlerin isimleriyle, inanarak ihlasla bir deliye veya hastaya okursa şifa bulur.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

Şakik-i Belhi (Radiyallah-u anh);

Şekik-i Belhi (radiyallah-u anhu) Tebe-i Tabiinden. Evliyanın büyüklerindendir. Künyesi Ebu Ali olup, babasının ismi İbrahimdir. Şeki-i Belhi (r.a.): İbrahim Edhem (r.a.) in talabesi, Hatim-i Esam (r.a.) ın hocasıdır.

Dünyaya gönül bağlamayıp, haramlardan ve şübhelilerden şiddetle kaçardı. Şübheli korkusuyla mübahların da çoğuna yaklaşmazdı. Ticaretle uğraşırdı. 174 Hicri Miladı 790 senesinde vefat etti.

Hazreti Şakik-i Belhi (r.a.) ın tövbe etmesine Türkistan’deki bir putperest sebeb oldu. Ticaret için Türkistan’ gitti. Merak edip bir puthaneye girdi. Puta, isteklerini yana yakıla anlatan bir putperest’te;

-“Seni ve her şeyi yoktan var eden, Alim ve kudretli bir yaratanın var. Sana hiçbir fayda ve zararı olmayan puta tapacağına Allah-u Teâlâ (c.c.) ya ibadet et.” Dedi.

Putperest:

-“Eğer söylediğin doğru ise, O sana senin memleketinde rızık vermeye Kadirdir. Maden öyledir, niçin ta buralara kadar geldin?” dedi.

Şakik-i Belhi (r.a.) hazretleri, bu söz üzerine derin düşüncelere daldı. Ve Belh şehrinin yolunu tuttu. Yolda gelirken bir Mecusu ile yolculuk yaptı.

Mecusi, Hazreti Şakik (r.a.) ın Tüccar olduğunu öğrenince:

-“Eğer kısmetin olmayan bir rızık peşinde isen, Kıyamete kadar gitsen onu ele geçirmezsin. Şayet Kısmetin olan bir rızk peşinde isen onun arkasından koşma lüzüm yoktur. Çünkü; Sana ayrılan rızkın seni bulur.” Dedi.

Bu söze Hazreti Şakik-i Belhi (r.a.) hayran kaldı. Dünyaya karşı meyli azaldı. Artık ahret için çalışacağına kendi kendine söz verdi.

Belh Şehrine geldi. Belh’te müthiş bir kıtlık vardı. İnsanlar yiyecek bir şey bulamıyorlardı. Bu yüzden kimsenin yüzü gülmüyordu.

Şakik –İ Belhi (r.a.) çarşıda neş’eli bir köleye;

-“Ey köle herkes üzüntü içinde iken, senin neş’ene sebap nedir?” değince,

Köle;

-“Niçin üzüleyim? Benim efendim zengin bir kimsedir. Beni aç, çıplak bırakmaz ki.” Dedi

Hazreti Şakik (r.a.) bu söze şaştı ve:

-“Aman Ya Rabbi! Az bir dünyalığı olan şu zenginin kölesi böyle neş’eli. Halbuki, sen bütün canlıların rızklarına kefil oldun. Biz niçin gam ve keder içinde olalım.” Deyip Dünya meşgüliyetlerinden elini çekti.

Samimi bir tevbe ile ahrete yöneldi. Allah-u Tâlâ (c.c.) ya olan tevekküllü son derece fazlalaştı.
İbrahim-i Edhem (r.a.) hazretlerinin sohbetlerine başladı. Ondan feyz alarak olgunlaştı.

İbrahim-i Edhem (r.a.) le olan sohbetlerinden birini kendisi şöyle anlattı:

-“Hocam ile Mekke’de buluştum. Bana Hizir aleyhis-Selam ile olan karşılaşmasını anlatı.

Buyurdu ki;

‘Hızır (a.s.) ile bir defa görüştüm. Bana yeşil bir kabın içinde, güzel kokulu sekbaç ismindeki ekşili bir yemekten verdi.

“Bunu ye, Ey İbrahim!”dedi.

Almadım.

Hazreti Hızır Aleyhis-Selam bana :

-“Meleklerden duyduğuma göre, Bir kimse verileni kabul etmezse, bir şey verilmesini istediği yerden eli boş döner.” Buyurdu.

Şekik-i Belhi (r.a.) gençliğinde Gençlerin reisi idi. Bir gün arkadaşlarıyle birlikte, Mecusilerin taptıkları ateşin bulunduğu tapınağa geldiler.

Arkadaşlarına:

-“Haydi içeri girelim Mecusiler ne yapıyorlar? Ateşe nasıl tapıyorlar, bakalım.” Dedi.

İçeride güzel yüzlü bir gencin ateşe tapınmakta olduğunu gördüler. Hazreti Şakik-i Belhi (r.a.) o gence; Müslüman olmasını teklif etti.

O genç Hazreti şakik el belhi (r.a.) yanına gelip ona bir tokat vurdu. Hazreti Şakik-i belhi (r.a.) ve arkadaşları buna bir ma’na veremeyip, dışarı çıktılar.

…/….Devam edecek…

İslâm âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Şakik –İ Belhi (r.a.) hazretlerinin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı Afv eylesin. Amin…
Fuad Yusufoğlu