‘Menkıbeler’ olarak etiketlenmiş yazılar

Şehidilharameyn’de (Tel İrfan) güneşin batışı (Suriye)

Şakik-i Belhi (Radiyallah-u anh) 2

Hazreti Şakik (r.a.);

-“Kendi kusurlarım sebebiyle bu Mecusi Müslüman olmadı. Sözüm Te’sir etmedi.” Diyerek, tevbe ve istiğfar eyledi.

Hatta, kusur ve günahlarının affi için ağladı, çok göz yaşı döktü. Uzun yıllar ilim öğrendi. Büyük alimler arasına girdi. Allah-u Teâlâ(c.c.) nın katında sevilen kimselerden oldu.

Aradan uzun yıllar geçmişti. Bir gün talebeleriyle yine o Mecusilerin tapındığı yere geldiler.

Talebelerine,

-“Gelin Mecusileri görelim de onlar gibi olmadığımız için Allah-u Teâlâ (c.c.) ya şükr edelim.” Buyurdu.
İçeri girdiklerinde ihtiyar bir mecusinin ateşe tapınmakta olduğunu gördüler.

Şakik-i Belhi (r.a.) ona;

-“Niçin Müslüman olmuyorsun? Güzel simalı bir ihtiyarsın.” Deyince,

İhtiyar:

-“Bana İslami anlat.” Dedi.

Hazreti Şekik-i Belhi (r.a.) ona İslamiyeti anlattı, oda Müslüman oldu. Beraberca dışarı çıktılar.

Giderken Hazreti Şekik-i Belhi (r.a.) yeni Müslüman olan ihtiyara:

-“Filan tarihte, mecusilerin bu tapınağında bir genç vardı. Şimdi ne haldedir?” diye sordu.

İhtiyar:

-“İşte ben o gencim.” Dedi.

Hazreti Şakik –i Belhi (r.a.) çok hayret etti ve:

-“Sana o zaman Müslümanlığı anlattım, Müslüman olmanı teklif ettim, kabul etmedin. Şimdi Müslümanlığı anlattım, hemen Müslüman oldun. Hikmeti nedir?” diye sordu.

İhtiyar bunu şöyle cevablandırdı:

-“O zaman senin sözün bana te’sir etmedi. Şimdi ise o kadar nur’lusun ki, benim pislik ve zulmetimi giderip temizledin. Allah-u Teâlâ (c.c.) senin nurunu artırsın.” Dedi.

Oradakiler:

-“Amin.” Dediler.

Bir gün yolda bir gayri Müslim Şakik-i Belhi (r.a.) ye dedi ki;

-“Bir kimse, kendisine rızık verdiği için Allah-u teâlâ (c.c.) ya iman ve ibadet ederse, o kimsenin bu yaptığı yalancılıktır.”

Şakik-i Belhi (r.a.) bunu duyunca yanındekilere;

-“Bu kimsenin söylediği sözü bir yere yazınız.” Buyurdu.

O gayri Müslim dedi ki;

-“Nasıl olur, senin gibi yüksek bir zat, benim gibi birinin söylediği sözü kayd eder mi?”

Hazreti Şakik-i Belhi (r.a.) buyurdu ki:

-“Evet, biz kim olursa olsun doğruyu söyleyen kimsenin sözünü alır, kabûl ederiz. Peygamberimiz fenedimiz Sallallah-u Aleyhi ve selem buyuruyor ki;

‘Hikmet, mü’minin gayb ettiği malıdır. Nerede bulursa alsın.”

Bu sözleri karşısında hayrette kalan gayr-i Müslim:

-“Bana İslamiyeti anlat. Ben de Müslüman olacağım. Senin dinin hak dindir. Tevâzu ve hakkı kabul etmeyi emrtemektedir.” Dedi ve Müslüman oldu.

Zengin olan zatlardan birisi, Hazreti Şekik-i Belhi (r.a.) ye dedi ki;

-“Ben senin ihtiyaclarını kendi malımdan karşılayayım.”

Şakik-i Belhi (r.a.) buyurdu ki;

-“Kabul ediyorum, ama şu şartla, bana verdiklerinden dolayı hazinende nokanlaşma olursa, malların hırsızlar tarafından çalınıp telef olursa, -Olur ya – bir gün bu niyetinden ayrılıp bana nafaka vermekten vazgeçersen, bende bir kabahat görüp vermekte olduğun nafakayı kesersen ve ömrün bitip ölürsen ve ben da nafakasız kalırsam ne olacak? Bütün bunların olmıyacağına dair bana bir teminat verebilirsen teklifini kabul edeyim.”

-“Halbu ki, benim rızkımı öyle bir zat veriyor ki, bütün mahlukların rızklarını verdiği halde hazinelerine zarar verme durumu yoktur. Bu kadar günahlarımız olduğu ve en ince teferuatına kadar bütün yaptıklarımızı bildiği halde ihsan-i ve merhameti o kadar boldur ki, kimsenin rızkını kesmiyor. Sonra onun için ölüm diye bir şey yoktur. Böyle bir zât rızkıma kefil olmuş iken başkasından bir şey beklemekliğim kulluğuma yakışır mı?”

-“Her türlü ayıb ve kusurlardan uzak olan böyle bir zâtı bırakıp da, kendim gibi aciz olan bir kula el açarsam Rabbım gücenmez mi ve böyle yapan kimselerin ne kadar zavallı ve akılsız oldukları meydanda değil midir?”

Bunun üzerine o zengin kimse bir şey diyemedi.

Devam edecek…

İslâm âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Şakik-i Belhi (Radiyallah-u anh) nin hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin…

Fuad Yusufoglu

Bir asma yaprakları (Nusaybin)

Şakik-i Balhi (Radiyallah-u anh)-3

Şakik-i Belhi (r.a.):

Bir gün kendilerine nasihat kâr etemeyen bir gurub insanlara şöyle buyurdu:

-“Eğer çocuk iseniz mektebe, deli iseniz timarhaneye, ölü iseniz kabristane gidin. Ama müsliman iseniz Müslüman olmanın şartlarını yerine getiriniz.”

Şakik-i Belhi (r.a.) bir gün hocalarından Ebû Haşim er-Rummâni (r.a.) yi ziyaret etti. Hocası Hazreti Şakik’ın cebini kabarık görünce ne olduğunu sordu.

Hazreti Şakik (r.a.):

-“Dostlarımdan biri, orucunu bunlarla açmanı arzu ediyorum. Lütfen kabul et diye yiyecek bir şeyler verdi. Çok ısrar ettiği için ben de kabul ettim.” Dedi.

Bunun üzerine Hocası:

-“Demek sen akşama kadar yaşayabileceğini düşünüyorsun.” Diyerek sitem etti.

Bir sene Hacca gitmek üzere yola çıktı. Bağdad’a vardığında Halife Harun Reşid bunun geldiğini haber aldı ve yanına çağırttırdı. Hazreti Şakik-i Belhi (r.a.) halifenin yanına geldi.

Halife Harun Reşid sordu:

-“Zâhid olan Şakik-i Belhi sen misin?”

Hazreti Şakik-i Belhi (r.a.):

-“Şakik benim ama zâhid değilim.” Dedi.

Halife Harun Reşid nasihat isteğince

Şakik-i Belhi (r.a.) şöyle buyurdu:

-“Aklını başına topla ve çok dikkatli ol. Allah-u Teâlâ (c.c.) sana Hazreti Ebû Bekr-i Sıdık (r.a.) ın makamını verdi ki, senden, onda olduğu gibi doğruluk istiyor.”

-“Sana Hazreti Ömer-ül Faruk (r.a.) un makamını verdi ki, senden, onda olduğu gibi, hak ile batılı ayırmanı istiyor.”

-“Sana Hazreti Osman-ı Zınnureyn (r.a.) ın makamını verdi ki, senden , onda olduğu gibi haya ve kerem (çok lütuf ve ihsan) sahibi olmanı istiyor.”
-“Sana Hazreti Aliy-yül Mürtezâ (r.a.) nın makamını verdi ki, senden, onda olduğu gibi ilim ve adalet istiyor.”

Harun Reşid:

-“Biraz daha nasihat et.” Deyince,

Hazreti Şakik-i Belhi (r.a.) buyurdu ki;

-“Allahü Teâlâ (c.c.) nın cehennem diye bilinen bir yeri vardır ve seni oraya bekçi yaptı. Eline üç şey verdi ki bunlar: mal, kılınç ve kırbaçtır. İnsanları bu üç şeyle cehennemden uzaklaştır. Muhtaç biri gelirse ona mal ver. Allah-u Teâlâ (c.c.) nın emirlerine aykırı davrananları bu kırbaçla edeblendir, yola getir. Başkalarına haksızlık edenlerin, haksız yere adam öldürenlerin karşısına bu kılınçla sen çık. Eğer bunları yapmazsan Cehenneme ilk gidecek olan sen olursun.”

Halife Harun Reşid:

-“Biraz daha nasihat et.” Dedi:

Hazreti Şakik-i Belhi (r.a.) buyurdu ki;

-“Sen suyun menbai (kaynağı) gibisin. Senin vâlilerin, kumandanların da bu suyun kolları gibidirler. Suyun menbaı saf, temiz, berrak olursa, suyun kolları da berrak olur.”

-“Suyun Menbai temiz olup, kollarda hafif bulanıklık olursa da zararı olmaz. Ama Menbai bulanık olursa, artık suyun kollarının saf ve berrak olmasını ümid etmek mümkün olmaz.”

Harun Reşid :

-“Biraz daha anlat.” Dedi

Devam edecek…

İslâm âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Şakiki Belhi( radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin.Amin.

Fuad Yusufoğlu

Bahçe başı (Baverne) köyü -Nusaybin-

Şakik-i Belhi (Radiyallah-u anh)- 4

Hazreti Şakik-i Belhi (r.a.) buyurdu ki:

-“Düşün ki çölün ortasında kaldın, susuzluktan ölmek üzeresin. Birisi getirip bir içim su satsa bu suyu kaça alırsın?”

Harun Reşid de:

-“Ne kadar istiyorsa ona verir, suyu satın alırım.” Dedi

Hazreti Şakik-i Belhi (r.a.) buyurdu ki:

-“Elinde su bulunan kimse, bu suya mukabil senden servetinin yarısını istese, yina razı olurmusun.”

Harun Reşid:

-“Evet Razı olurum.” Dedi.

Hazreti Şakik (r.a.) buyurdu ki:

Düşün ki servetinin yarısını verip satın aldığın suyu içtin. Bir zaman geçince bu suyu dışarı atmak ihtiyacını duydun, fakat idrar yapamadın Öyle ki ölecek hâle geldin. Birisi çıkıp dese ki, ben senin bu sıkıntından kurtulmana sebeb olurum, lakin bana mukabil olarak mülkünün öbür yarısını isterim, dese ne yaparsın?”

Harun Reşid :

-“Elbette razı olurum. Ben o sıkıntıda iken servetimin ne ma’nâsı var?” dedi.

Bunun üzerine Şakik-i Belhi (r.a.) buyurdu ki;

-“O halde önce içtiğin sonra idrar yoluyla dışarıya attığın bir içim su kıymetinde bile olmayan şu servetine sakın güvenme. Bir kimseye karşı bununla öğünme.”

Bu nasıhatlardan sonra Harun Reşid çok ağladı. Hazreti Şakik-i Belhi (r.a.) yi çok hürmet ve saygı ile uğurladı.

Şakik-i Belhi (r.a.), Mekkeye gitti. Orada çok kimseler etrafında toplanır, sohbetlerinden ve nasihatlerinden istifade ederlerdi.

Birisine dedi ki;

-“Geçimini nasıl temin ediyorsun? Bir şey bulamazsan ne yapıyorsun?”

O kimse dedi ki:

-“Bir şey bulursam şükrediyorum, bulamazsam sabrediyorum.”

Hazreti Şakik (r.a.):

-“Belh şehrinin köpekleri de böyledir. Buldukları zaman, sevinirler. Bulamazlara bekleyip sabrederler.” Buyurdu.

O kimse dedi ki;

-“Peki bu hususta sizin yaptığınız nedir?”

Cevabında Şakik (r.a.):

-“Elimize bir şey geçerse, başkalarını kendimize tercih eder, başkalarına veririz. Geçmezse şükrederiz.”

Bunun üzerine o kimse Şakik-i Belhi (r.a.) hazretlerine sarıldı ve:

-“Vallahi sen büyük bir zatsın.” Dedi.

Hacden dönüp Bağdad’a geldiğinde va’z vermeye başladı. Hep, Allah-u Teâlâ (c.c.) ya tevekkül etmenin lüzumunu anlatırdı.

Birisi gelip, kendinse;

-“Hacca gitmek istiyorum.” Deyince

Şakik (r.a.) o kimseye:

-“Yol harçlığın nedir?” diye sordu.

O kimse:

-“Allah-u Teâlâ (c.c.) nın benim için takdir ettiği rızkın mutlaka bana ulaşacağını, bu rızkı başkalarının alamıyacağını, Allah-u Teâlâ (c.c.) nın takdirinin her zaman benimle beraber olduğunu, hangi halde ve durumda bulunursam bulunayım, Allah-u Teâlâ’nın benim durumumu benden daha iyi bilmekte olduğunu bilirim.” Dedi.

Bunun üzerine Şakik-i Belhi (r.a.):

-“Çok güzel, ne güzel yol harçlığın var. Tevekkül böyle olmalı. Güle güle git kardeşim. Yolun açık olsun.” Buyurdu.

Devam edecek..

İslâm âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri dünya hayatından ibret alıp tevbe eden salıh kulların yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu

Kasyane (Navale sipi) -Nusaybin-

Şakik-i Belhi (Radiyallah-u anh)- 5

Şakik-i Belhi (r.a.) İmam-i A’zam Ebu Hanife (r.a.) yi çok medh eder şöyle buyuruyordu:

-“İmam-i A’zam Ebû Hanife bu zamanda insanların en ver’a sahibi (haram ve şübhelilerden) sakınanı, en alimi, en çok ibadet edeni, en cömerd olanı, dinin emirlerine uymakta en ihtiyatlı davrananı, Allah-u Teâlâ (c.c.) nın dininde kendi görüşü ile bir şey söylemekten en çok sakınanı idi. Bir mes’eleyi açıklayacağı zaman, bütün talabelerini toplar, hepsi bu mes’elenin dine uygun olduğunu ittifak edince;

-“Bu mes’eleyi filan bölüme yazınız.” Derdi.

Hazreti Şakik-i Belhi (r.a.) nın bir gün yanına bir ihtiyar gelip, Allah (c.c.) a tevbe etmek istediğini bildirdi.

Şakik-i Belhi (r.a.) Ona buyurdu ki:

-“İyi ama, keşke tevbe etmek için bu zamana kadar beklemeseydin.”

O ihtiyar kimse:

-“Öyle ama, yina de ölmeden önce geldiğim için erken gelmiş sayılırım.” Dedi.

Hazreti Şakik-i Belhi (r.a.):

-“Hoş geldin ve ne iyi ettin.” Buyurdu.

Bunun üzerine o kimse tevbe etti ve tevbesinden vaz geçmedi.

Şakik-i Belhi (r.a.) Buyurdular ki;

-“Bir musibet geldiğinde feryad-ü figan eden kimse Allah-u Teâlâ’ya karşı gelmiş olur.Ağlayıp szılamak, belâ ve müsibeti geri çevirmediği gibi, insanın sabredenlere verilen sevab ve mükafattan da mahrum olmasına sebep olur.

Devam edecek…

İslâm âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ (c.c.) Hazretleri bizleri ve sizleri Şakik-i Belhi (radiyallah-u anhu) nınyüzü hürmetine Günahlarımızı afv eylesin. Amin…
Fuad Yusufoğlu

Kasyane Navale sipi (Nusaybin)

Şakik-i Belhi (r.a.) buyurdular ki;

-“Bir kimsenin yanında mübarek bir zâtın iyilik ve güzel halleri anlatılırda, o kimse bundan zevk duymaz ve o mubarek zâta karşı kalbinde muhabbet hasıl olmazsa, bilsin ki kendisi kötü kimsedir.”

Şakik-i Belhi(r.a.) buyuruyor ki;

-“Bir kusuru ayıbı var diye bir kimseyi kötüleğen, hakaret eden kimse, kendi kendini Helak etmiş demektir.”

-“İnsanlar, bir kimse hakkında: (-’Bundan bize zarar gelmez bu emin kimsedir’) derlerse, o kimse bütün insanların zarar ve kötülüklerinden emindir.”

-“Kim Müslümanların aleyhinde konuşur, onları giybet eder, onlara iftira ederse, aralarında söz taşıyıp koğuculuk yaparak müslümanları birbirine düşürürse, Müslümanların hakkını gözetmez,onların kalblerini kırar, incitirse ve onları kendinden aşağı görürse, o kimse şeytanın hizmetçisi olmuş olur, dünyada fakir olur, ahrette iflâs etmiş vaziyette HAKİR VE ZELİL olur.”

Şakik-i Belhi (r.a.) buyuruyor ki;

-“Rızkı hususunda Allah-u Teâlâ (c.c.) ya tevekkül eden kimsenin güzel huyları fazlalaşır, cömert olur ve ibadetlerinde vesvese bulunmaz.”

Şakik-i Belhi (r.a.) buyuruyor ki;

-“Allah-u Teâlâ’nın azabından korkmanın alameti HARAMLARI TERK ETMEKTİR. Allah-u Teâlâ’nın rahmetinden ümidli olmanın alameti de, ÇOK İBADET ETMEKTİR..”

Şakik-i belhi (r.a.) buyuruyor ki;

-“İleride tevbe ederim diye günaha devam edenler, daha yaşarız ümidiyle, tevbe’yi geciktirenler, hatta Allah-u Teâlâ’nın azabını düşünmeyip, rahmetini ümid ederek tevbe etmeyenler, çok büyük gaflet ve felaket içindedirler.”

Şakik-i belhi (r.a.) buyuruyorlar ki;

-“Kendisine bir şey ikram ettiğin kimse ile, sana ikramda bulunan iki kişinin senin kalbindeki YERLERİNE DİKKAT ET. Eğer kalbindeki muhabbet, kendisine ikramda bulunduğun kimseye karşı daha fazla ise, bu ikram ve muhabbettin Allah için olduğu anlaşılır. Ama kalbindeki muhabbet, sana ikramda bulunan kimseye karşı daha fazla ise, bu dostluk menfaat içindir.”

Şakik-i Belhi (r.a.) buyuruyor ki;

-“Misafiri çok severim. Çünkü rızkını Allah-u Teâlâ veriyor. Ben hiç bir şey yapmıyorum. Bununla beraber, Allah-u Teâlâ bana sevab yazıyor.”

Şakik-i Belhi (r.a.) buyuruyor ki;

-“Akıllı, zeki, derviş, zengin ve cimrinin kimlere denildiğini Yediyüz tane âlimden sordum: Hepsi de birbirine yakin cevablar verip şöyle dediler:’

-“Dünyayı sevmeyen kimse AKILLIDIR.”

-“Dünyanın aldatıcı ve yalan olan zevklerine aldanmayan kimse ZEKİDİR.”

-“Allah-u teâlâ’nın takdir ettiğine razı olan, KANAAT EDEN ZENGİNDİR.”

-“Dünyaya ait arzusu bulunmayan, Allah-u Teâlâ’nın rızasını isteyen kimse DERVİŞTİR.”

-“Allah-u Teâlâ’nın verdiği ni’metlerden, mahlukuna faydalı olanları vermekten kaçınan, CİMRİDİR.”

Şakik-i Belhi (r.a.) buyurdular ki;

-“Dört bin Hadis-i şerif içinden, Dört yüz tane, bundan da kırk tane ve nihayet bunların içinden de şu dört Hadis-i şerifi seçtim”

-“1-Kalbini kadına bağlama. Zira bugün senin ise yarın başkasınındır. Eğer kadına itaat edersen cehenneme atılırsın.”

-“2-Kalbini mala bağlama. Zira mal sana emanettir.Bugün senin ise de yarın başkasınındır. Başkasının malı için kendini yorma.Başkasına hoş gelir, fakat günahı sanadır. Eğer kalbini mal’a bağlarsan Allah-u Teâlâ’nın haklarını gözetmezsin. Kalbine fakirlik korkusu girer ve şeytana itaat edersin.”

-“3-Herhangi bir şey hususunda kalbinde bir sıkıntı olursa o şeyi terk et. Zira mü’minin kalbi, şahit yerindedir. Şüphelilerden sıkılır, Helâl’da ise sükünet bulur. (sakin olur.)

-“4-Bir işin makbul olacağı hükmüne varmadan o işi yapma.”

İslâm alimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hikmet sahibi olan bu veli kullar’ın yüzü suyu hürmetine Günahlarımızı afv eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ Baraji (Sonbahar mevsimi) Nusaybin

Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)- 2

Muhammed bin Mûsa (r.a.) anlatır;

Hâtim-i Esâm (r.a.) insanlardan uzak yaşıyordu. Onlardan dünyalık istemiyor, bazı meseleler haricinde kimseyle görüşmüyor ve kubbeli bir yerde bulunuyor diye Halife Harun Reşid’e bildirdiler.

Bunun üzerine halife Harun Reşid’de Hâtim-i Esâm (r.a.) a Muhammed bin Hasan, Kisaı, Ömer bin Bahr ve başka bir kişiden daha meydana gelen dört kişiyi gönderdi.

İçlerinden biri,

-“Ey Hâtim! Ey Hâtim!” diye çağırmaya başladı.

Hâtim-i Esâm (r.a.) onlara cevab vermedi.

-“Ma’budun hakkı için, bize cevab ver.” Diye Allah-u Teâlâ’nın ismini verince, o zaman başını çıkartıp şöyle dedi;

-“Hayret, bu Mü’minin kâfire, Kâfirin Mü’mine yeminidir. Benim İlâhımı sizin İlâhınız dışında hususileştirdiniz. Bunu iyi bilin ki, Allah-u Teâlâ’ya itaat etmek, Reşid’e hizmet etmekten daha iyidir.”
Buyurdu.

Gelenler;

-“Bizim Reşid’in adamları olduğumuzu nereden anladın.” Dediler.

Hâtim-i Esâm (r.a.);

-“Siz dünya halinden razı olanlardansınız. Dünya halinden razı olan kimseler ancak Reşid’in etrafında bulunur.” Dedi.

Birgün Şakik-i Belh-i (r.a.) Hâtim-i Esâm (r.a.) a sordu;

-“Ne kadar zamandır buraya geliyor, beni dinliyorsun?”

Hâtim-i Esâm (r.a.);

-“Otuz sene.”

Şakik-i Belhi (r.a.);

-“Bu kadar zaman içinde benden ne öğendin. Neler istifade ettin?”

Hâtim-i Esâm (r.a.);

-“Sekiz şey istifade ettim.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hâtim-i Esâm (radiyallah-u anhu) ın yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ baraji (Sonbahar mevsimi) Nusaybin


Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)- 4

Hâtim-i Esâm (r.a.) dedi ki;

-“Ey Hocam! İkinci faydam;”

-“İnsanlara baktım, herkesi, arzuları, keyifleri peşinde koşuyor, nefsin istekleri arkasında yürüyor gördüm ve şu ayet-i kerimeyi düşündüm;”

-“Allah-u teâlâ’dan korkarak nefislerine uymıyanlar, elbette cennete gideceklerdir.”

-“Çok düşündüm. Kur’an-i Kerimin baştan başa doğru olduğunu, bilgilerimle, tecrübelerimle, aklımla, vijdanımla anladım ve tam inandım.”

-“Nefsimi düşman bilerek, ona aldanmamağa, uymamağa karar verdim ve nefsimle mücadeleye başladım. Nefsimin arzularını ve isteklerini yapmadım.”

-“Nihayet teslim olarak, ibadetlerden kaçan o nefsin, şimdi Allah-u Teâlâ’ya itaata koştuğunu, isteklerden vazgeçtiğini gördüm.” Dedi.

Hocasi Şakik-i Belhi (r.a.) bunları işitince;

-“Allah-u Teâlâ sana iyilikler versin, ne güzel yapmışsın Ya Hâtim! Üçüncü faydayi da söyle dinliyeyim.”
Buyurdu.

Hâtim-i Esâm (r.a.) dedi ki;

-“Ey Hocam! Üçüncü faydam;”

-”İnsanların haline baktım, herkes dünyada bir sıkıntıya girmiş, böylece dünyalık toplamağa uğraşıyorlar gördüm.”

-”Sonra şu ayet-i Kerimeyi düşündüm;”

-“Dünya malından, sarıldığınız, sakladığınız her şey, yanınızda kalmayacak, sizden ayrılacaktır. Ancak Allah rızası için yaptığınız iyilikler ve ibadetler sizinle beraber kalacaktır.”

-“Dünya için topladıklarımı, Allah yolunda harcadım, fukaraya dağıttım. Yâ’ni bâki kalmaları için, Allah-u Teâlâ’ya ödünç verdim.”

Hocası olan şakik-i Belhi (r.a.) bu sözleri işitince;

-“Ya Hâtim! Ne güzel yapmışsın ve ne güzel söyliyorsun. Dördüncü faydayı da söyle dinliyeyim.” Buyurdu.

Devam Edecek…

İslam âlimleri Ansiklopedisi

Alla-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri tasavvuf ehli olan Kendi veli Kullarının yüzü suyu hürmetine Günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ barajı (Sonbahar manzarası) Nusaybin

Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)- 6

Hâtim-i Esâm (r.a.) dedi ki;

-“Ey Hocam! Beşinci faydam;”

-“İnsanlara baktım, bir çoklarının insanlık şerefini, kıymetini, âmir, müdür olmakta, insanların kendilerine muhtaç olduklarını ve karşılarında eğildiklerini görmekte zannettiklerini ve bununla iftihar ettiklerini, öğündüklerini gördüm.”

-“Bazıları da, kıymet ve şeref, çok mal ve evlad ile olur sanarak, bunlarla iftihar ediyorlar. Bir kısmı da insanlık şerefi, malı, parayı, insanların hoşuna gidecek, herkesi eğlendirecek yerlere sarfetmektir sanarak, Allah-u Teâlâ’nın emrettiği yerlere ve emrettiği şekilde harc edemiyorlar ve bununla oğünüyorlar gördüm.”

-“Ve şu ayeti kerime’yi düşündüm;”

-“En şerefliniz ve en kıymetliniz, Allah-u Teâlâ’dan çok korkanınızdır.”

-“İnsanların yanıldıklarını, aldandıklarını anladım. Ve takva’ya sarıldım. Rabbimin AFFINA VE İHSANLARINA KAVUŞMAK İÇİN, O’ndan korkarak dinin dışına çıkmadım. Haramlardan kaçtım.”

Şakik-i Belhi (r.a.) bunları işitince;

-“Ne güzel söyliyorsun Ya Hâtim! Altıncı faydanı da söyle.” Buyurdu.

Hâtim-i Esâm (r.a.) dedi ki;”

-“Ey Hocam! Altıncı faydam,”

-“İnsanlara baktım. Birbirlerinin mallarına, mevkilerine ve ilimlerine göz dikerek, fırka fırka, parti parti ayrılarak, birbirlerine düşmanlık ettiklerini gördüm.”

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Tasavvuf ehli veli kulların şefaatına nail eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-çağ Baraji (Sonbahar mevsimi) Nusaybin

Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)- 7

-“Ve şu ayeti kerimeyi düşündüm;”

-“Sizin düşmanınız şeytandır. Ya’ni sizi Allah yolundan, Müslümanlıktan ayırmak için uğraşanlardır. Bunları düşman biliniz.”

-“Kur’an-i Kerim’in doğru söylediğini bildim ve şeytanı ve onun müslümanlarla uğraşanları düşman bilip, sözlerine aldanmadım. Onlara uymadım.”

-“Onların tapındıklarına tapınmadım. Allah-u Teâlâ’nın emirlerine itaat ettim. Ehl-i sünnet âlimlerinin gösterdiği yoldan ayrılmadım. Kurtuluş yolunun, doğru yolun, yalnız EHL-İ SÜNNET YOLU olduğuna inandım.”

-“Nitekim, Allah-u Teâlâ;”

-“Ey Aademoğulları! Şeytana tapmayınız. O SİZİN EN BELLİ DÜŞMANINIZDIR! diye sizden söz almadım mı idi, bana itaat, ibadet ediniz! Kurtuluş yolu, ancak budur.”

-“Onun için Müslümanları aldatmağa uğraşanları dinlemedim. Muhammed aleyhis selam’ın yolunu gösteren EHL-İ SÜNNET ALİMLERİNİN Kitablarından ayrılmadım.” Deyince

Şakik-i Belhi (r.a);

-“Ne güzel yapmışsın ve ne güzel söyliyorsun, yedinci faydayı da söyle.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Tasavvuf ehli veli kulların şefaatına nail eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ baraji Sonbahar manzarası (Nusaybin)

Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)- 8

Hâtim (r.a.) dedi ki;

-“Ey hocam!”

-“Yedinci faydam;”

-“İnsanlara baktım. Gördüm ki, herkes yiyip içmek, para kazanmak için uğraşıyor. Bu yüzden haram ve şübheli şeyleri de alıyorlar ve zillete, hakâretlere katlanıyorlar.”

-“Şu ayet-i Kerimeyi düşündüm;”

-“Allah-u Teâlâ tarafından rızkı gönderilmeyen yeryüzünde bir canlı yoktur.”

-“Kur’an-i kerimin Allah kelâmi olduğunu ve elbette doğru olduğunu ve o canlılardan biri olduğumu bildim. Rızkımı göndereceğine söz verdiğine, elbette göndereceğine güvenerek, O’nun emrettiği gibi çalıştım .” deyince

Şakik-i Belh-i (r.a.);

-“Ya Hâtim! Ne iyi yapmışsın ve ne iyi söyliyorsun. Sekizinci faydayı da söyle!” dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Tasavvuf ehli veli kulların şefaatına nail eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu