‘Menkıbeler’ olarak etiketlenmiş yazılar

Çağ-Çağ baraji Sonbahar mevsimi) Nusaybin

Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)- 9

Hâtim (r.a.) dedi ki;

-“Ey hocam!”

-“Sekizinci faydam;”

-“İnsanlara baktım. Herkesin, bir kimseye veya bir şeye güvendiğini, sırtını ona dayadığını gördüm.”

-“Bazıları altınlarına, mal ve mülküne ba’zıları san’atına ve kazancına, bazıları mevki ve rütbelerine, ba’zıları da kendi gibi insana güveniyor.”

-“Sonra şu ayet-i kerimeyi düşündüm;”

-“Allah-u Teâlâ, yalnız kendisine güvenenlerin her zaman imdadına yetişir.”

-“Her zaman ve her işimde yalnız Allah-u Teâlâ’ya güvendim. O emrettiği için çalıştım, sebeplere yapıştım. Fakat yalnız O’na güvendim. Ondan istedim ve O’ndan bekledim.” Deyince

Şakik-i Belhi (r.a.) bu sözleri işitince;

-“Ya Hâtim! Allah-u Teâlâ, her işinde imdadına yetişsin! Hazreti Musa aleyhisselamin Tevrat’ına, Hazreti İsa Aleyhisselamin İncil’ine, Hazreti Davud Aleyhisselamin Zebûr’una ve Hazreti Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın Kur’an-i Kerim’ine baktım.”

-“Bu dört kitabın bu sekiz temel üzerinde bulunduğunu gördüm. Bu sekiz esâsı ezberleyip bunlara uyanlar, hayatlarını bunların üzerine kuranlar, bu dört kitaba uymuş, emirleri yapmış olurlar.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlaâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Tasavvuf ehli olan sevgili veli kullar hürmetine Dünyada sıhhat ve afiyet üzere Salih amelli uzun bir ömür, insanlara faydası çok dokunan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ baraji (Sonbahar manzarası) Nusaybin

Çağ-çağ barajı (Yaz mevsimi) Nusaybin

Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)- 10

Rebah bin el-Hirevi (r.a.) şöyle anlatır;

-“İsa bin Yusuf (r.a.) bir mecliste konuşan Hâtim-i Esâm’a uğradı ve şöyle sordu;”

-“Ey Hâtim! Sen namazını güzel kılıyor musun?”

Hâtim-i Esâm (r.a.);

-“Evet.” Dedi

İsa bin Yusuf (r.a.);

-“Nasıl kılıyorsun?” diye sordu.

Hâtim-i Esâm (r.a.) şöyle buyurdu;

-“Emre uyuyorum, korku ile yürüyorum, niyetle giriyorum, büyük bilip tekbir alıyorum, tertil ve tefekkürle okuyorum, huşû ile rükü ediyorum, tevazu ile secde ediyorum, tam teşehhüd içinde oturuyorum, sünnete göre selam veriyorum ve selamı Allah’a has kılarak veriyorum. Namazımın kabul olunmayacağından korkarak, korkuyla nefsime dönüyorum. Ölmek kadar onu muhafaza ediciğim.”

Bununn üzerine İsa bin Yusuf (r.a.);

-“Sen namazını güzel kılıyorsun.” Buyurdu.

Bir adam Hâtim-i Esâm (r.a.) e tevekkül hakkında sordu;

Hâtim (r.a.) de

-“Tevekkül’ün dört hasletten ibaret.” Olduğunu söyledi.

-“Rızkımı, başkasının yemiyeceğini bildim ve nefsim buna mutmain oldu. Allah-u Teâlâ’nın her şeyi gördüğünü bildim ve onun için devamlı haya ettim.”

Hâtim-i Esâm (r.a.) Birgün Belh’deki meclisinde;

-“YA RABBİ! BU MECLİSTEKİLERDEN BUGÜN KİM GÜNAH İŞLEMİŞ, KİMİN DEFTERİ SİYAH OLMUŞ, KİM GÜNAHA CESARET ETMİŞ İSE ONU BAĞIŞLA.” Dedi.

O mecliste mezar açıp, devamlı kefenleri soyan birisi vardı. Gece olunca eskisi gibi kabristana gitti. Bir mezarı açarken mezarın içinden;

-“Utanmaz mısın ki, Esâm’ın huzurunda bağışlandın ve şimdi aynı günahı işlersin.” Sesini duydu. Kalktı ve Hâtim’in huzuruna geldi. Başından geçenleri anlattı ve tevbe etti.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Tasavvuf ehli veli kulların şefaatına nail eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bor-e Gündük çağ-çağ deresi (Nusaybin)

Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)- 11

Muhammed razi (r.a.) anlatır;

-“Senelerce Hâtim-i Esâm (r.a.) ın hizmetinde bulundum. Sadece bir kere hariç, hiç kızdığını görmedim. O da pazardan geçerken bir bakkal talebesini yakalamış;”

-“(Malimi alıp yedin parasını ver.)” Diyordu.

Hâtim (r.a.) bunu görünce;

-“Ey Efendi! Biraz yardımcı ol, borcunu ödemesi için biraz mühlet tanı.” Dedi.

Fakat bakkal;

-“(Olmaz.)” Diye dayattı.

Bunun üzerine çok sinirlenen Hâtim-i Esâm (r.a.) yanında taşıdığı havlusunu yere vurdu. Bir anda pazarın ortası altınla doldu.

Hâtim-i Esâm (r.a.) bakkala;

-“Alacağın ne kadarsa onu al, fazlasını alma, sonra elin kurur.” Buyurdu.

Bakkal alacağını aldı fakat para hırsından biraz daha almaya kalkınca derhal eli kurudu ve çolak oldu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Tasavvuf ehli veli kulların şefaatına nail eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ baraji Sonbahar manzarasi (Nusaybin)

Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)- 12

Hâtim-i Esâm (r.a.) şöyle anlatır;

-“Her sabah şeytan (Aleyhil’lanet) bana vesvese verip şöyle diyor;

-“(Bu gün ne yiyeceksin?)”

Ben de ona;

-“Ölümü.” Diyorum

Bana ;

-“(Ne giyeceksin?) diyor

Ben de ona;

-“Kefeni.” Diyorum

Bana ;

-“(Nerede yatacaksın?)” diyor

Ben de;

-“Mezarda.” Diye cevab verince, bana;

-“(Sen hiç hoş bir adam değilsin.)” Diyor ve depolup gidiyor

Birisi Hâtim-i Esâm (r.a.) a;

-“Nasıl namaz kılarsın?” diye sordu

Hâtim-i Seâm (r.a.) şöyle buyurdu;

-“Namaz vakti gelince temiz bir kalb ile niyet ederek abdest alırım. Abdest uzuvlarımı yıkar, kalbden de tevbe ederim.”

-“Sonra Camiye giderim. Mescid-i Harâm’i gözümün önüne getirir, makamı İbrahim (aleyhis selam) i iki kaş arasında tutar, cenneti sağımda, Cehennemi solumda, sıratı ayaklarımın altında, can alıcı meleği arkamda düşünür, kalbimi Allah-u Teâlâ’ya ısmarlar, sonra ta’zimle Allah-u Ekber der, hürmetle kıyam, heybetle kiraat, tevâzuyla rükü, tazarru ile (kendini alçaltarak) secde, hilm ile cülüs (tehiyattaki oturuş), şükürle selamı yerine getiririm. Benim namazım böyledir.”

Devam edecek…

İslâm âlimleri ansşiklopedisi

Allah-u Teâlaâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Tasavvuf ehli olan sevgili veli kullar hürmetine Dünyada sıhhat ve afiyet üzere Salih amelli uzun bir ömür, insanlara faydası çok dokunan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ baraji (Sonbahar mevsimi) Nusaybin

Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)- 13

Hâtim-i Esâm (r.a.) israf konusunda çok titiz idi. Bir âlimin çok israf ettiğini duydu. Onun evine giderek;

-“Ben Acemli bir kimseyim, bana dinimi öğret.” Dedi

Âlim ona;

-“Önce ne öğrenmek istiyorsun?” diye sorunca,

Hâtim-i Esâm (r.a.);

-“Bana abdest almayı öğret.” Dedi.

O zat bütün uzuvlarını sırayla ve üç defa yıkadı. Abdesti tamamlayınca;

Hâtim-i Esâm (r.a.);

-“Ben senin huzurunda bir abdest alayım da benim yanlışlarımı düzelt”dedi.

Hâtim-i Esâm (r.a.) abdest alırken kollarına gelince “dörder” defa yıkadı.

Bunun üzerine o zat;

-“Suyu israf ettin.” Deyince

Hâtim-i esâm (r.a.);

-“Ben nerede israf ettim?” dedi.

O zat da;

-“Kolunu üç kere yıkayacağın yerde dört defa yıkadın.”dedi.

Hâtim-i Esâm (r.a.) da;

-“Ben bir avuç suyu israf ettim. Sen ise çok ve güzel şeyleri istaf ediyorsun.” Dedi.

O zat anladı ki Hâtim-i Esâm (r.a.) dini bilgi öğrenmeye değil, ders vermeye gelmiş. Evine girdi ve kırk gün kimsenin yüzüne bakmadı.

Hâtim-i Esâm (r.a.) buyurdular ki;

-“Kim dört şey’i doğru olarak yaparsa, Allah’ın rızasına kavuşur;

-“1-Allah’a bağlılık.”
-“2-Tevekkül.”
-“3-İhlas.”
-“4-Ma’rifet.”

Hâtim-i Esâm (r.a.) buyurdular ki;

-“Tövbe; gafletten uyanmak, gübahı hatırlamak, Allah-u Teâlâ’nın lütfunu, hükmünü zikretmektir.”

Yine Hâtim-i Esâm (r.a.) buyurdu;

-“Tövbekar dört şey’i yapar. Lisanını Giybetten, yalandan, hassed’den, boş sözden korur. Kötü arkadaşlardan ayrılır. Günahını hatırladığı zaman Allah-u Teâlâ’dan haya eder. Ölüme hazırlanır. Böyle olup da Allah’ın rızası dışında iş yapmayan kimseyi, ALLAH-U TEÂLÂ SEVER. ŞEYTANDAN KORUR VE CEHENNEMDEN EMİN KILAR.”

Hâtimi Esâm (r.a.) buyurdu ki;

-“Tâatın aslı üçtür.”
-“1-Korku.”
-“2-Recâ.”
-“3-Sevgi.”

-“Günahın aslı üçtür.”
-“1-Kibir.”
-“2-Hırs.”
-“3-Hased.”

Hâtim-i Esâm (r.a.) şöyle buyrudu ki;

-“Her söz için doğruluk, her doğruluk için iş, her iş için de Sabır gerekir.”

Hâtim-i Esâm (r.a.) buyurdular ki;

-“Nefsinden dört şey iste.”

-“1-Riyasız olarak iyi bir iş yapmayı,”
-“2 Tamahsız olarak almayı,”
-“3 -Başa kakmadan vermeyi,
-“4 –Cimrilik yapmadan yardım etmeyi.”

İslâm âlimleri ansşiklopedisi

Allah-u Teâlaâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Tasavvuf ehli olan sevgili veli kullar hürmetine Dünyada sıhhat ve afiyet üzere Salih amelli uzun bir ömür, insanlara faydası çok dokunan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bor-e Gündük haci Latif bahçesi (Nusaybin)

Bişr-i Hafi (Radiyallah-u anh)- 5

Ebû Abdullah Kâdi;

-“Babamın şöyle anlattığını işittim; -”Bağdad’da bir tüccar arkadaşım vardı. Çok zengin idi. Bir gün baktım bütün malını mülkünü fâkirler dağıtmış, iyi bir Müslüman olmuştu.”

Bunun sebebini sorduğumda, bana şöyle anlattı.

-“Bir gün Bağdad’ın bir camisinde Cuma namazı kılmaya gittim. Namazı kıldıktan sonra gördüm ki, Bişr-i Hafi (r.a.) camiden çıktı.”

-“Acele acele bir yere gidiyordu. Ben kendi kendime, Zühd ve takva sahibi bir zât nereye böyle acele gidiyor diye.”

-“Merak ederek onu takib ettim. Gördüm ki, önce bir fırına gidip ekmek aldı, sonra kebab yapan bir yere gidip kebab aldı. Daha sonra helvacıdan helva aldı.”

-“Ben kendi kendime böyle bir zât’ın bunları alıp yiyeceğine kızdım. Fakat nasıl yiyeceğini merak ederek tâkibe devam ettim.”

-“Bir süre sonra bir köye vardı. Köyün camisine girdi. Baktım ki, Câmide yatalak bir hasta vardı. Bişr-i Hafi (r.a.) aldıklarını lokma lokma bu zâta yedirdi.”

-“Ben bu arada köyü merak edip, neresidir diye biraz dolaştım. Sonra hastanın yanına gittim. Bişr-i Hafi (r.a.) yi sorunca”

Bana ;

-“Bağdad’a gitti.” Dedi.

Ben;

-“Burası Bağdad’a ne kadar uzaklıktadır.”diye sordum.

Bana

-“40 fersahdır (240 km)” dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi.

Allah-u teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Bişr-i Hafi rahimahulalah’ı seven Salih kullarından eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Bor-e Gündük (Haci Latif bahçesi) NUSAYBİN

Bişr-i Hafi (Radiyallah-u anh)- 7

Ebû Narsı et-Temmar şöyle anlatır.

Hacca gideceklerden biri, Bişr-i Hafi (r.a.) ye veda için geldi.

O’na;

-“Ben Hacca gidiyorum, bir emriniz var mı?” dedi.

Bişr-i Haf-i (r.a.);

-“Ne kadar harçlığın var? Diye sorunca,

Adam;

-“İki bin dirhem harçlığım var.” Diye cevab verdi.

Bişr-i Hafi (r.a.);

-“Hacca gitmekle zühdü mü, yoksa Ka’be’ye olan aşkın mı, yoksa Allah (c.c.) rızası mı kastediyorsun? Diye tekrar sorunca

Adam;

-“Allah (c.c.) rızasını kast ediyorum.” Dedi.

Bunun üzerine Bişr-i Hafi (r.a.);

-“O halde evinde dururken Allah’ın rızasını kazandıracak bir şey’i sana söylersem, yapar mısın? deyince,

Adam;

-“Evet. Yaparım.” Karşılığını verdi.

Bunun üserine Bişr-i Hafi (r.a.);

-“ O halde sen bu iki bin dirhemi borcunu ödeyemiyen bir fakire, yiyeceği olmayan bir yoksula, nüfusu kalbalık, geçimi dar olan bir aileye, yetimi sevindiren bir yetim bakıcısına ve bunlar gibi on kişiye yirmişer dirhem ve hatta istersen hepsini bunlardan birine ver.”

-“Zira müslümanı sevindirmek, düşkünlere el uzatmak, sıkıntıyı gidermek ve zayıflara yardım etmek, nafile olarak yapılan yüz hac’den daha sevebtır.”

-“Kalk da dediğim gibi yap. Şayet böyle yapmak istemiyorsan asıl kalbinde olanı bana söyle.” Dedi.

Veda’ ya gelen adam;

-“DOĞRUSU KALBİMDE HAC’CA GİTMEK TARAFI DAHA KUVVETLİDİR. dedi.

Bunun üzrine Bişr-i hafi (r.a.) gülümseyerek adama döndü ve;

-“Evet, şübheli şeylerden kazanıldığı takdirde, nefs, kendi arzularından birinin yerine getirilmesini ve Salih ameller yaptığını göstermek ister. Halbuki Allah-u Teâlâ, yalnız muttakilerin amelini kabul eder.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi.

Allah-u teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Bişr-i Hafi rahimahulalah’ı seven Salih kullarından eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Dara harabeleri Su sarnıçı (Mardin)

Bişr-i Hafi (Radiyallah-u anh)- 8

Alimlerden ba’zıları Bişr-i Hafi (r.a.) hakkında şunları söylemişlerdir.

Abbas bin Dehkâm (r.a.) diyor ki;

-“Dünyaya geldiği gibi ölen tek insan bişr-i hafi dir. Dünyaya malsız geldi ve malsız gitti. Ölüm döşeğine yattığı sırada biri gelerek ondan bir şey istedi. Onun bir gömleği vardı. Onu da çıkardı, dilenciye verdi ve bir başka kimseden ödünç gömlek aldı ve o şekilde öldü. Yani ölünce bir gömleği bile yoktu. Gömleksiz geldi, gömleksiz gitti.

İbrahim Harbi (r.a.) şöyle der:

-“Ben üç büyük zat gördüm. Bu üç kişinin eşi benzeri yoktur,”

-“Birincisi Ahmet bin hanbel (r.a.) dir ki, anneler onun gibisini doğurmaktan aciz kalırlar.”

-“İkincisi bişr-i hafi (r.a.) dir ki, asrından eski devirlere kadar akıllı bir zattır.”

-”Üçüncüsü Ebu Ubeyd bin sellam (r.a.) ki, sanki o ilmi kendisinde toplamış bir dağ gibidir.”

Bişr-i hafi (r.a.) hiçbir Müslümana gıybette bulunmadı. Eğer onun aklı Bağdat halkına dağıtılsa, hepsi akıllı olurdu.

İmam-ı yafi-i (r.a.) buyurdu ki:

-“Bişr-i hafi helalden başka hiçbir şeye el uzatmamıştır. Haram olan bir şeyi yememiştir.”

Ebul Hüseyin el-hasan bin amr el- merzevi (r.a.) şöyle der:

-“Ben bir gün bişr-i hafi (r.a.) ın yanındayken, hadis ehli geldi. O, onlara şöyle buyurdu:

-“Size zahir olan şeyi görüyorum.”

Onlar da şöyle dediler:

-“Ey eba nasr ( bişri hafi ) bu ilimleri isteriz. Umulur ki, birgün fayda verir.”

Bişr-i hafi (r.a.) söyle buyurdu:

-“Sizin üzerinize zekat düştüğünü biliniz! Bir kimsenin 200 dirhemi olunca, 5 dirhem zekat vermesi gerekirse, sizde 200 hadisi şerifi öğrenince 5 hadisi şerif öğretiniz. Bundan sonra böyle yapınız.”

Bişr-i hafi (r.a) anlatır.

-“Rüyamda peygamber efendimiz (s.a.v..) gördüm. Bana,

“Ey bişr, Allah u Teala (c.c.) nın. Seni akranların arasında niçin yücelttiğini biliyor musun?” Buyurdu.

-“Bilmiyorum deyince,

“Sünnetime uyman, evliyaya hizmet etmen, din kardeşlerine nasihat etmen, eshabımı ve ahli beytimi sevmen, işte seni iyiler mertebesine bunlar eriştirdi.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi.

Allah-u teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Bişr-i Hafi rahimahulalah’ı seven Salih kullarından eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Navale (Möjdank mevki-i) Nusaybin

Bişr-i Hafi (Radiyallah-u anh)- 9

Bişr-i Hafi (r.a.) şöyle anlatır;

-“Bağdad’da bir adam gördüm. Bin kırbaç yediği halde hiç sesini çıkarmadı. Sonra kendisini ceza evine götürdüler.

Peşini takib ettim ve;

-“ Niçin dövüldüğünü,” kendisinden sordum.

Kırbaç yiyen adam;

-“Aşık olduğu için dövüldüğünü söyledi.”

Ben;

-“Bu kadar dayak yediği halde neden ses çıkarmadığını sordum.”

Kırbaç yiyen adam;

-“Sevgilim bana bakıyordu.” Dedi.

Bunun üzerine kendisine.

-“Ya Allah-ü Teâlâ hazretleri (c.c.) ın seni devamlı gördüğünü idrak etseydin halın nice olurdu?” dediğimde

-“Hemen haykırarak yere düştü ve öldü.”

Bişr-i Hafi (r.a.) Yine şöyle anlatır;

-“Gençliğimde Abadan’a gitmiştim. Cüzamlı ve kör bir adamla karşılaştım. Sırtını tutmuş, karıncalar vucuduna üşüşmüş etini yiyiyorlardı.”

-“Başını kaldırdım, kucağıma aldım, ayılmasını ve kendisi ile konuşmamı bekledim.”

Ayıldığı vakit;

-“Benimle Rabbim arasına giren bu hoş adam kimdir? Rabbim beni parça parça yapsa, benim O’na ancak sevgim artar.” Dedi

Bundan sonra artık kul ile Allah arasında gördüğüm hiçbir hikmeti inkar etmedim. Niçin böyle oluyor demedim.”

Yine Bişr-i Hafi (r.a.) anlatır;

-“Bir gün evime girince bir zat ile karşılaştım.

-“Benden izinsiz, benim evime nasıl girersin, sen kimsin?” deyince

-“Ben kardeşin Hızırım.” Dedi.

Ben ona;

-“Bana dua et “ deyince

Hızır aleyhisselam;

-“Allah’ım! İbadette bulunmasını buna kolaylaştır.” Diye dua etti.

Bişr-i Hafi (r.a.);

-“Biraz daha dua et.” Dedim

Hızır Aleyhis-selam;

-“Allahım! İbadetinin gizli kalmasını buna nasib eyle.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi.

Allah-u teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Bişr-i Hafi rahimahulalah’ı seven Salih kullarından eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Dara harabeleri (Mardin)

Bişr-i Hafi (Radiyallah-u anh)- 10

Feth bin Şuhruf (r.a.) anlatır;

-“Adamın biri elinde bıçak ile bir kadına musallat oldu. Güçlü olduğu için kimse adama engel olamiyordu.
Kadın çırpınıp duruyordu.”

Bu esnada Bişr-i Hafi (r.a.) oradan geçmekte idi. Adama iyice yaklaşıp bir şeyler söyledi. Adam birden yere düştü. Kadın kurtuldu.

Etrafındekiler adamın yanına gittiler. Gördüler ki adam zor nefes alıyordu.

-“Sana ne oldu ?” diye sorulunca

Adam;

-“Bilmiyorum, ihtiyar bir zat bana ‘Senin bu yaptığını Allah-u teâlâ görüyor.’ Deyince ayaklarımın bağı çözüldü ve gördüğünüz gibi yere düştüm.” Dedi

Adam şaşkın bakışlarla sordu;

-“Bu zat kimdir?” dedi

Oradakiler;

-“Bişr-i Hafi (r.a.) dır.” Dediler.

Bunun üzerine Adam;

-“EYVAH BEN ONU BİR DAHA NASIL GÖRECEĞİM.” Dedi ve kuvvetli bir sıtma hastalığına yakalanarak kısa bir zaman içinde öldü.

Bişr-i Hafi (r.a.), Esved binSalim’i (r.a.) yi, Mu’ruf-i Kerhi (r.a.) ye yolladı.

Esved bin Salim Ma’ruf-i kerhi (r.a.) ye;

-“Bişr-i Hafi (r.a.) seninle kardeşlik olmak istiyor. Bunu açıkça size söylemekten çekindiği için beni size gönderdi. Kendisini kardeşliğe kabul etmenizi diliyor, Fakat bazı şartları da vardır.”

O şartlar da;

-“Bu kardeşliğin duyulmaması ve karşılıklı ziyaret ve görüşme yapılmamasıdır; Zira o, fazla iltifatten hoşlanmaz.” Dedi.

Ma’ruf-i Kerhi (r.a.);

-“Fakat ben kardeş olduğum kimseden gece ve gündüz ayrılmak istemem.” Dedi ve Allah (c.c.) için sevginin faziletini anlatan bir çok hadis-i şerifler okudu.

Sonra;

-“Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem) Hazreti Ali (r.a.) yi kendine kardeş yapmakla, onu ilimde kendisine ortak etti. En sevimli kzını ona verdi. Şimdi sen şahid ol, madenki seni gönderdi. Ben de onu Allah (c.c.) için kardeşliğe kabul ettim.”

-“O beni ziyarete gelmezse de, ben onu ziyarete giderim. Ona söyle sohbetlerde buluşalım. Halinden hiçbir şey’i benden saklamasın, her halini bana bildirsin.” Dedi

İbni Salim (r.a.), durumu Bişr-i Hafi (r.a.) ye anlatınca, razı oldu ve memnuniyetle kabul etti.

Bilal el-Havvas (r.a.) şöyle anlatır;

-“Bir gün “SİNA “ çölünde yürüryürdüm. Yanımda bir zat belirdi.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi.

Allah-u teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Bişr-i Hafi rahimahulalah’ı seven Salih kullarından eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu