‘(Radiyallah-u anhu)’ olarak etiketlenmiş yazılar

Âişe-i Sıddık (radiyallar-u anha) nın yaptırdığı mescid (Teni’m)

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 21

Mevlânâ hazretleri (r.a.), Müslim veya gayr-i Müslim herkese karşı yaptığı iyi muâmele ve güler yüz ile her tarafta meşhur oldu. O zaman konstantiniyye’ de (İstanbul’da) bulunan meşhûr bir hiristiyan papaz, merak edip Mevlânâ (r.a.) yı görmek istedi. Yolara düşüp Konya’ya geldi. Konya’da yaşayan hiristiyanlar onu karşıladılar. Yolda giderken, Mevlânâ (r.a.) yı gördüler.

Papaz sü’ratle yetişip, Mevlânâ (r.a.) ya çok ta’zim ve hürmet gösterdi. Mevlânâ hazretleri (r.a.) de onu iyi karşıladı. Çok tevazu gösterdi. Papaza , papazın yaptığı iltifattan daha fazla iltiaftta bulundu.

Papaz ve orada buluan diğer hiristiyanlar, Mevlânâ (r.a.) nın bu iltifatı ve tevazusu karşısında ve bu olgunluğu yanına dayanamayıp, kelime-i şehâdet getirip Müslüman oldu.

Mevlânâ hazretleri (r.a.) oğlu Sultan Veled’e buyurdu ki;

-“Oğlum! Eğer Cennette olmak istersen, herkes ile dost geçin, hiç kimseye kin tutma, herkese tevazu göster. Zira alçak gönüllü olmak asıl sultanlıktır.”

Mevlânâ hazretleri (r.a.), ezâni şerif okunmaya başladığı zaman, ya ayakta durur, veya dizi üstüne oturarak huşu’ içinde dinlerdi Bitince de ezan-i şierif duasını okuyup, salavat-ı şerife söylerdi. Sonra namaza kalkar, talabelerine, namazı vaktinde kılmalarını tavsiye ederdi.

Mevlânâ hazretleri (r.a.) buyurdular ki;

-“Belh şehrinde bir kimse vardı. Her ne zaman ezân okunmaya başlasa bütün işini bırakır, iki dizi üstüne gelerek otururdu. Ezâni şerifi, mütevazi bir halde dinler, bitince de selavatı şerife getirir, ezan duasını okurdu. Sonra araya biriş kağtırmadan hemen namazını kılardı. Bu kimse devamlı böyle yapar, hiç bu adetini bozmazdı.”

-“Nihayet birgün bu kimse vefat etti. Cenazesini teneşirde yıkarken ezân-i şerif okunmaya başladı. Cenaze birden doğruldu, ezân bitinceye kadar diz üstü oturarak haraketsiz bekledi. Sonra tekrar yattı. Cenazeyi kabre koyduklarında, sual melekleri geldiler.”

Bu sırada onlara Allah-u Teâlâ’dan hitab geldi ki;

-“O kulum, ismim anıldığı zaman, ismimi aziz tutarak hürmetle bekledi. Siz de onu ziyaret edip aziz tutun.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Âişe-i Sıddıka (radiyallah-u anha) nın yaptırdığı mescid (Teni’m)

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 22

Selçuklu Sultanı Rükneddin, Mevlânâ (r.a.) ya beş kese altın gönderip almasını arzu etti Talabelerinden Mecdüdiddin, Mevlânâ (r.a.) ya altınları azr edince;

-“Beni hakikatten seviyorsanız, bu altınları dışardeki çamurun içine atın.” Buyurdu.

Talebeleri de bu emri derhal yerine geitrdiler. Dünyaya kıymet veren bazı kimseler, bu altınları almak için çamurun içinde aramaya başladılar. Fakat üstleri, başları, yüzleri çamurdan görünmez hale geldi.

Mevlânâ hazretleri (r.a.), talebelerine onların bu vaziyetlerini göstererek;

-“Bu altınlar, şu gördüğünüz dünya ehlinin üstünü başını batırdığı gibi, ahiret ehli olanların da kalbini karartır, kirletir. Çeşitli günahlara sevkedip, ibadetlerden alıkoyar. Bu sözlerimi yanlış anlamayınız. Dünya için çalışmayınız demek istemiyorum. Dünya malının muhabbetini kalbinize koymayınız diyorum. Hiç ölmiyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahrete çalışmak lazım geldiğini herkes bilir. Burada dikkat edilecek nokta; hırs ve tema’ yapmadan kanâat üzere bulunmaktır. Dünyada, ahiret saâdeti için çalışmalı, kazanmalı, niyeti düzeltmelidir. Çünkü İslâmiyet, insanlara faydalı olmayı emreder. En büyük saâdet, en büyük sermaye, helâlinden kazanıp, hayır ve hasenât yaparak ahirete göndermektir. Buna rağmen asıl sermâye, mal, mülk, para sahibi olmak değil, ilim, amel, ihlâs ve güzel ahlak sahibi olmaktır.” Buyurdu.

Mevlânâ hazretleri (r.a.), başkalarından bir şey istemeyi talebelerine yasak ederek buyurdu ki;

-“Başkasına el açıp ondan bir şey esteyen, bizim talebemiz değildir. Ona dünya’da da ahiret’te de şefâat etmeyiz. Ondan uzak durunuz. Biz talebelerimize daima vermeyi, ihsan ve ikranlarda bulunmayı, herkese karşı tevâzu üzere bulunmayı, tatlı sözlü, güler yüzlü olmayı tavsiye ediyoruz. El açıp istemek bizim yolumuzda yoktur.”

Sultan Veled (r.a.) anlatır;

-Ben beş yaşında idim. Birgün babamın, talebelerine şöyle dediğini duydum.”

(-“Ben yedi yaşında iken, nefsim tamamıyla ruhuma tabi oldu. Nefsi isteklerimden kurtuldum.”)

Bunu dinleyen talebelerden biri;

(-“ Efendim! Biz, sizi devâmlı olarak nefsinizle mücâhede eder halde görüyoruz. Bu sözünüzü nasıl anlamak icap eder?”) dedi.

Bu suale;

(-“ Nefs, yaratıkların içinde en ahmak olanıdır. Hep kendi zararını ister. Onun yakasını bırakmağa gelmez. Çünkü en büyük düşman nefstir. Büyüklerimiz, ölünceye kadar nefsle mücadele etmiştir. Biz de onlara ittibâ ederek, uyarak, son nefimize kadar riyâzet ve mücahedeye devam ederiz.” Diye cevap verdi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Âişe-i Sıddık (radiyallah-u anha) nin yaptırdığı mescid (Ten’im)

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 23

Önceleri Mevlânâ hazretleri (r.a.) nin büyüklüğünü anlamıyan, onun devamlı aleyhinde söz söyleyen bir kimse, rüyesında gördüklerini şöyle anlattı;

-“Birgün rü’yamda Karatay medresesindeki dershanenin ortasında, Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) i oturur halde gördüm. Sanki güneş gökten inmişti. Nurundan gözler kamaşıyor, Eshab-i Kiram (r.anhüm) da hizmet ediyorlardı Ben huzuruna doğru ilerleyip kendilerine selam verdim. Selamımı aldılar ve yanlarında bulunan tabak içindeki yahniden bir parça sundular.”

Yahniyi alarak;

-“.Ya Resulallah! Etlerin en lezzetlisi, en güzeli hangisidir?” diye sordum

Peygamber (s.a.v.) buyurdular ki;

-“Etlerin en iyisi, kemiğe bitişik olanıdır.”

O anda uyandım. Her tarafımı nûr kaplamıştı.

-“Büyük bir sevinç içinde Karatay Medresesine gittim. Dershanenin ortasında, Peygamber efendimiz (s.a.v.) i gördüğüm yerde Mevlânâ hazretleri (r.a.) oturuyordu. Hayretle yanlarına yaklaştım ve selâm verdim. Selamımı tebessüm ederek aldı.”

Daha ben rü’yamı anlatmadan buyurdu ki;

-“Sevgili Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem), Etlerin en iyisi, kemiğe bitişik olanıdır.” Buyurdu.

Mevlânâ hazretleri (r.a.) nin rü’yamdan haberdar olduğunu anlayınca, düşüp bayıldım. Ayıldığımda büyük bir sevgiyle ellerini öpüp, talebeliğe kabul edilmemi taleb ettim ve sarsılmaz bir i’tikâd ile kendisine bağlandım.

Bir kimse rü’yasında Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) görüp, huzuruna vararak hürmetle selâm verdi. Peygamber efendimiz (s.a.v.) ise, mübarek yüzlerini öbür tarafa çevirdiler. O zat, öbür tarafa dolanıp tekrar selâm verdi. Yine mübarek yüzlerini evirip, iltifat etmediler. O zat çok üzülerek ağlamaya başladı ve sebebini suâl etti.

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdular ki;

-“Sen bizim dostumuz olan Mevlânâ Celâleddin Muhammed Rûmi’den yüz çeviriyorsun. Halbuki o, bizim çok sevdiğimiz evladımızdır.”

O kimse korku ile uyanıp hatasını anladı.

Kendi kedine;

-“Ey Bedbaht! Şimdiye kadar yarasa gibi güneşin ziyasından kaçtın. Bundan sonra bari Mevlânâ hazretleri (r.a.) nin huzuruyla şereflenip dünyada ve ahrette saâdete kavuş.” Dedi.

Hemen Mevlânâ hazretleri (r.a.) nin medresesine doğru, onun tâlebesi olmak için büyük bir ihlas ile yola koyuldu.

Kapıya geldiğinde, Muhammed ismindeki talebeyle karşılaştı.

Talebe o şahsa;

-“Beni hocam Mevlânâ hazretleri (r.a.) gönderdi. Bize kalbinde sevgi hasıl olan bir kimse geliyor, onu kapıda karşılayın” dediler.

Sonra da arkasından;

-“Haydi içeriye buyurun.” Dedi.

O kimse içeri girip Mevlânâ (r.a.) nın elini öpüp, talebesi olmakla şereflendi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu